• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

3.1. ÖZGÜL KOġULLAR

3.2.4. Politik Yasaklar

Büyük Selçuklu Ġmparatorluğu’nun ünlü veziri, sultanı Melik ġah için yazdığı “Siyasetname” sinde; politika kavramının Türk Devletleri arasında doğuĢuna ve yaygınlaĢmasına da öncülük etmiĢtir. Bu tarihi belgede, özü değiĢmeyen politika görülür; Nizamü’l-Mülk, veziri olduğu sultanını önce korkutmuĢ sonra da yürek- lendirmiĢtir. Politik erk için en kötüsü, karĢıtlarınca yıkılmasıdır ve bu durumun önlenmesi gerekir. Egemenliğin sürdürülmesi için getirdiği öneriler, bu günkü siyasal yasakların da temel düĢüncesini oluĢturmuĢtur. (Nizamü’l-Mülk, 2010: 11- 13.).

Osmanlı Ġmparatorluğu ise, padiĢah II. Abdülhamit’in baskı dönemleri sayılan; “istibdat” rejimine tepkilerin siyasi çalkantılarıyla, çöküĢüne doğru hızla yol alır. Ġttihat ve Terakki ile MeĢrutiyet dönemlerinin politik baskıları, sonunda Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulacağı Ulusal KurtuluĢ SavaĢının öncü siyasi kadrolarının yetiĢtirilmesini sağlamıĢtır.

Cumhuriyet ve sonrası dönemin tek parti devleti aĢamasını, çok partili demok- ratik parlamenter rejimle aĢma çabaları; askeri yönetimlerin politik yasaklarıyla, büyük oranda engellenmiĢtir. Bu durum, sebep ve sonuçlarıyla, bugün de tartıĢıl- maktadır.

Günümüze gelindiğinde, 2010 yılında yapılan Anayasa Halkoylaması; l982 yılından bu güne yürürlükte bulunan Askeri rejim anayasasının tümünün değiĢti- rilmesini, ülkenin siyasi gündemine taĢımıĢtır. Siyasi parti yasaklarının en çok uygulandığı bir ülke olarak, Avrupa Birliğine katılım sürecinde, Birlik mükteseba- tındaki ilkesel siyasi ölçütlerin de baskısıyla Türkiye; siyasi parti yasaklama reji- mini, çağdaĢ demokratik değerlerden yana ve eski yıllardan farklı olarak değiĢtir- meye çalıĢmaktadır.

BirleĢmiĢ Milletler KiĢisel ve Siyasi Haklara ĠliĢkin Uluslararası SözleĢme 1966 yılında imzalanmıĢ 1976 yılında yürürlüğe girmiĢtir. Tüze belgesi de sayıla- cak bu sözleĢmenin, siyasi partileri yakından ilgilendiren; örgütlenme ve toplantı özgürlüğünün sınırlarını çizen önemli maddeleri vardır:

“… Madde 21.27 Herkese asayişi bozmayan toplanma hakkı tanınacaktır. Bu hakkın kullanılmasına demokratik bir toplumda, ulusal güvenliğin veya kamu em- niyetinin, kamu düzeninin, kamu sağlığı veya ahlakının veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için zorunlu olan ve kanuna uygun bulunanlardan baş- ka hiçbir kısıtlama getirilemez.

Madde 22/1. Her şahıs kendi çıkarlarını korumak üzere başkalarıyla birlikte sendikalar kurmak ve sendikalara girmek hakkı da dahil, dernek kurmak hakkına sahiptir…” (Akıllıoğlu, 1995: 34.).

Özellikle demokrasi ilkesinin kesintiye uğratıldığı, politik yasaklamaların ve parti yasaklarının uygulanacağı; sıkıyönetim/olağanüstü hâl dönemleri baĢlatılma- sının az öncesinde ya da az sonrasında alınan “sine-i millete gitme” kararı, ancak haklı gerekçelere dayandırıldığında geçerli olan kamuoyu desteği istemidir. Ata- türk, bizzat baĢvurduğu ve zor koĢullarda uyguladığı bu yöntem ile kendisi hak- kında padiĢahın; iĢgal kuvvetleri baskısıyla imzaladığı idam fermanını, ulus gücü- ne dayanarak geçersiz bir duruma getirmiĢtir. Demokratik parlamenter sistemin iĢleyiĢinin engellendiği, Türkiye’nin yakın demokrasi tarihinde de benzer bir du- rum yaĢanmıĢtır. Türkiye’de yaĢanan ve bu konuda en yakın tarihsel olay, 1980 askeri yönetiminin; eski politikacılara uyguladığı politika yasağının, yasaklı eski dönem politikacılarından tepki görmesidir. Bu durumun sonucunda yapılan hal- koylaması (1987) ile ulus gücü, demokratik olmayan bu politik yasaklara demok- ratik biçimde son vermiĢtir. Ulusun desteğini, bu yasakların kaldırılması yönünde isteyen ve kendisi ile birlikte eski dönem yasaklı politikacılarının da tepkisini;

27 Madde numaralarının gösteriminde alıntının koyu renk başlığı, kaynakta araştırmacı yazarın

“sine-i millete gideriz” biçiminde dile getiren Süleyman Demirel, yıllar sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin 9. CumhurbaĢkanı (1993-2000) olmuĢtur. Türkiye’nin eski politikacılarından Demirel’in, yasaklı dönemlerde kendine de uygulanan bas- kılarla en çok karĢılaĢan biri olarak; devletin demokrasi dıĢı bu tutumundan irkil- mesini yansıtması bakımından aĢağıda yer alan açıklaması, politik yasakların etki- sini gösteren kayda değer bir belge niteliğindedir:

“… Tabiî, bu günkü rejim, aslında Batı standartlarında demokrasi sayılmıyor. Batıda demokrasi meselesini bilenler, Türkiye‟deki 6 Kasım seçimlerinin yapılışı, Türkiye‟deki yasak kanunlarının mevcudiyeti ve sair hususlar karşısında-bunun dahi konuşulması bugün Türkiye‟de yasaktır-bu kadar yasağın bulunduğu bir memlekette, buna demokrasi demek lâzım mı değil mi tartışıyorlar. Ve Türkiye‟de tartışılıyor bu. Rejim çarpıktır, öyleyse rejimin düze çıkması lâzımdır, denili- yor…” (Yeni Asya, 1985: 39.).

Türkiye ile Avrupa ülkelerinin politik yasaklar konusunda karĢılaĢtırılmasında, Türkiye’ de etkinliği yasaklanan parti sayısının oldukça fazla olduğu da saptan- mıĢtır:

Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi /AĠHM Ģu ana kadar ki tarihinde iki önemli siyasi parti davasıyla karĢılaĢmıĢtır. Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesinin /AĠHS kabul edildiği 60 yıldan bu güne, Avrupa’da bu denli az ihlal edilmiĢ olmasına karĢın; Türkiye Cumhuriyeti’nden AĠHM’ne intikal ettirilen siyasi parti kapatma- larıyla ilgili 11 adet dava vardır. (Küçük: 51.).

Tez çalıĢmasının araĢtırmalarında bulgulanan ve Türkiye’nin geliĢmiĢ ülkelerle karĢılaĢtırılması sonucunda saptanan bu nesnel durum, aynı zamanda politik ya- sakların toplumsal politik öğretileri de kapsadığını belirtmektedir. GeliĢmiĢ ülke insanlarına doğal bir hak olarak tanınan örgütlenme özgürlüğü, geliĢmekte olan ülkelerde de yaygınlaĢtırılmalı, dünya barıĢına doğru hızla yol alınmalıdır.

Türkiye’ de bu konuya iliĢkin daha çok ilerleme sağlanması, geçmiĢ yılların deneyimleri ve savaĢımları sonucunda, bugün daha olanaklıdır. Bu durumun

öngereklerinden birisi, sivil toplum kuruluĢlarının; uydu politikaların aracı sayıl- madan politik yasaklamaların dıĢında tutulması ve siyasi partilerin yandaĢı olacak kadar bağımsızlıklarını koruma haklarının olmasıdır.

Politik yasakların çağdaĢ tüzeye aykırı biçimde uygulanmasının, politik öğre- tilerle birlikte partilerin dünya görüĢlerinin de yasaklanmasının; ulusal ve ulusla- rarası tepkilere neden olduğu, Türkiye toplumsal koĢullarında demokrasi dıĢı dö- nemlerin sıkça yaĢandığı açıkça gözlenmiĢtir. Toplumsal bilinç biçimlerinin için- de en etkili olan bilinç biçimlerinin, Türkiye’de ekonomik ve politik açıdan ege- men güçlerin denetiminde olduğu da nesnel koĢulların bu konuda yansımaların- dandır.

Benzer Belgeler