• Sonuç bulunamadı

Türk Emniyet Teşkilatı`nda kamusal güvenlik bağlamında polis meslek etiği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türk Emniyet Teşkilatı`nda kamusal güvenlik bağlamında polis meslek etiği"

Copied!
139
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

çoğulcu ve katılımcı düşünceye dayanan, özgürlük ve hoşgörü ortamında gelişen sistemlerdir. Globalleşen dünyada kişisel hak ve hürriyetlerin tanınması, evrensel bir zorunluluk olarak kabul edilmektedir. Birlemiş Milletler ve Avrupa Konseyi, bunların güvence altına alınarak hukuka aykırı uygulamalardan korunması ve daha ileri düzeyde gerçeklestirilmesi amacıyla kurulan, ülkemizin de taraf olduğu kuruluşlardır.

Demokratik sistemlerde polis, hiyerarşiye riayet etmek, tarafsız olmak, ayrımcılık yapmamak, her türlü eylem ve davranışlarından dolayı hesap verebilir olmak zorundadır. Bir polisin davranış biçimi, halkın gözünde tüm teşkilatın genel imajını etkiler.

Bu çalışmada, polise karar verme sürecinde daha profesyonel bir bakış açısı kazandırılması ve her rütbedeki personelin davranışlarını düzenleyen bir kurallar bütünü oluşturulması hedeflenmektedir. Türk Polis Teşkilatı mensupları, kamusal güvenlik konsepti bağlamında kaliteli bir hizmet sunmak için bu çalışmada incelenen ilkeleri rehber edinmeli ve uygulamaya yansıtarak olumlu bir polis imajı oluşmasına katkı sağlamalıdır.

Bu çalışmayı kendisiyle beraber hazırlama olanağı veren Sayın Yrd. Doç. Dr. Ahmet NOHUTÇU’ya, bu çalışma süresince bana desteğini esirgemeyen hocalarıma, özellikle Yrd. Doç. Dr. Hamza ATEŞ’e, Yrd. Doç. Dr. Muharrem ES’e, aileme, amirlerime, çalışma arkadaşlarıma, bilhassa Dr. Hakan YALÇIN, Ercan ÖZOĞLUÖZ, Kadir AKYÜZ, İ. Fuat YAMAN, Salih ULUDAĞ ve Ramazan BAYAR’a teşekkür ederim.

(2)

İÇİNDEKİLER SUNUŞ ... I İÇİNDEKİLER... II ÖZET ... IV ABSTRACT ...V KISALTMALAR ... VI GİRİŞ ...1 I. BÖLÜM ...7

KAVRAMSAL OLARAK ETİK ...7

1.1. Etik Kavramı ve Oluşum Süreci ...9

1.1.1. Etik Kavramının Tanımı ...12

1.1.2. Etik Davranışların Ahlaki Boyutları...15

1.2. Etik Kavramının İlişkili Olduğu Bazı Kavramların Analizi...18

1.2.1. Etik - Ahlak Kavramlarının İlişkisi ...19

1.2.2. Etik ve Yasa İlişkisi...21

1.2.3. Etik, Norm ve Görgü Kuralı İlişkisi Günlük Yaşantıda Etik...23

1.2.4. Etik ve Yönetim Etiği İlişkisi...27

1.3. Meslek Etiğine İlişkin Kavram ve Tartışmalar...29

1.3.2. Meslek Etiği İlkelerinin Temel İşlevleri...36

1.3.3. Evrensel Meslek Etik İlkeleri...37

II.BÖLÜM...43

TÜRK EMNİYET TEŞKİLATI VE POLİS MESLEK ETİĞİ...43

2.1-Türk Emniyet Teşkilatının Yapısal Analizi ...47

2.1.1. Türk Emniyet Sisteminin Hukuki Yapısı...50

2.1.2. Türk Emniyet Sisteminin Örgütsel Yapısı...57

2.2. Bir Meslek Olarak Polislik ...60

2.2.1. Polislik Mesleğinin Genel Özellikleri ...62

2.2.2. Polis Etiği Kuramları ...65

2.2.3-Tarihsel Süreçte Polis Etiği Çalışmaları...66

2.3. Polis Etiğini İşlevsel Kılma ...69

2.3.1. Yasal Düzenlemeler, Toplum Beklentisi ve Vicdani Sorumluluk ...71

2.3.2. Yasal Düzenlemelerde Etik Duyarlılık...73

2.3.3. Yönetim Etiğinin Polis Etiğini İşlevsel Kılmada Etkisi ...74

III. BÖLÜM ...77

AVRUPA POLİS ETİK YÖNETMELİĞİNİN İNCELENMESİ ...77

3.1. Avrupa Birliği Polis Etik Yönetmeliğinin Geçmişi ...78

3.1.1. Yönetmeliğin Hazırlanma Aşaması...79

3.1.2. Katılımcı Gruplar ...79

3.1.3. Müzakere Konuları...80

3.2. Avrupa Birliği Polis Etik Yönetmeliğinin Uygulanmasının Getirdikleri...81

3.3. Türk Emniyet Teşkilatında Avrupa Birliği Etik Yönetmeliğinin Uygulanabilirliği...83

3.4. Mevcut Düzenleme Çalışmaları...84

IV. BÖLÜM ...85

MEVCUT TÜRK POLİS ETİĞİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ POLİS ETİĞİNİN KARŞILAŞTIRILMASI...85

4.1. Yönetmeliğin Uygulanabilirliği İçin Yapılması Gereken Düzenlemeler...91

4.2. Etik İlkelerin Yerleştirilmesi ...94

(3)

4.2.3. Şahsi ve Mesleki Sorumluluk...97

4.2.4. İletişime Açık Olma...98

4.2.5. Doğruluk ve Dürüstlük ...99

4.2.6. Adil Olmak...100

4.2.7. Kuvvet Kullanmada Ölçü ...101

4.2.8. Açıklık ...102

4.2.9. Etik Dışı Davranışlardan Kaçınma...103

4.3. Türk Polisinin Meslek Etiği İlkeleri...104

4.3.1. Mesleki Sorumluluk ...105

4.3.2. Kanunsuz Emir...105

4.3.3. Görevi İhmal ve Kötüye Kullanma ...106

4.3.4. İşkence ve Kötü Muameleden Kaçınma ...106

4.3.5. Güven Verme ...106

4.3.6. Sevgi, Saygı ve Hoşgörü...107

4.3.7. Tasarrufa Riayet Etme ...107

4.3.8. Gösteriş ve Dalkavukluk Etmeme...108

4.3.9. Rüşvet, Hediye Kabul Etmeme Ve İstismardan Kaçınma...109

4.4. Medya ve Polis...109

SONUÇ...111

YARARLANILAN KAYNAKLAR ...115

EKLER...123

1- AVRUPA POLİS ETİĞİ YÖNETMELİĞİ ( THE EUROPEAN CODE OF POLICE ETHICS ) ...124

2-BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GÜVENLİK GÖREVLİLERİ MESLEK ETİĞİ İLKELERİ ...131

(4)

ÖZET

Demokratik ve çağdaş bir ülkede ideal bir devlet düzeni, tüm kurumlarının bünyelerinde, hukuk devleti ilkesinin hayat bulmasıyla oluşacaktır. Bir ülkenin modern olup olmadığının göstergesi polislik uygulamalarından anlaşılabilir.

Polis görevini yaparken, yasaların kendisine tanıdığı yetkileri, hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı kalarak kullanırsa; huzur ve güven ortamı sağlayarak toplumun yaşam kalitesinin de yükselmesine katkıda bulunacaktır.

Kamusal güvenlik konsepti bağlamında, Türk Polis Teşkilatına uygulanacak olan meslek etik ilkeleri ile beraber Türk Polisinin modernizasyonu, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere uluslararası sözleşmeler referans alınarak gerçekleşecektir.

Bu çalışmada halka hizmet sunan polislerin, çalışmalarını yerine getirirken uyacakları etik davranışların neler olduğunu, Avrupa Birliği kurulduktan sonra polislik mesleği ile ilgili yapılan çalışmalar ve en son oluşturulan Avrupa Polis Etik Yönetmeliğinin içeriği ele alınmıştır. Bu maddeler incelendikten sonra polislik mesleğinin daha iyi bir seviyeye gelmesi için bu maddelerin nasıl uygulanacağı ortaya konmuştur. Türk Polis Teşkilatının Avrupa Birliğine giriş sürecinde kendi etik yönetmeliğini oluşturması amaçlanmaktadır.

(5)

ABSTRACT

In democratic and contemporary country an ideal state order will be constituted with its all institutions being civil state fundamentals forming in the structure. Policemanship applications will be very clear if the indication of the country is modern or not.

Whıle the polıce doıng hıs job legally the authorıtıes whıch have been recognızed to hım by the law ıf the polıce use the authorıtıes, dependıng on the prıncıples of the superıorıty of the law, provıdıng peace and securıty wıll gıve help even the qualıty of the lıvıng standards of the socıety

In the meaning of public security concept which will be applied for Turkish Police Organization will be realized as of reference for Europe Human Rights Agrement, United Nations Human Rights Universal Declaration, International Agreement with the principles of the profession ethics.

This study deals with the ethical behaviours which police officers and constabularies must conform in providing public security service to the citizens. With in this framework, the efforts at improving police services soon after the establishment of european union and particularly the contents of the latest issued european code of police ethics. Having done a meticulous review of all these articles of the code the dissertation suggests that in order to improve police services a careful implementation of the European Code of Police Ethics is of vital importance. Turkish Police would develop its own ethic rules even before entrance to European Union.

(6)

KISALTMALAR

AB : Avrupa Birliği

ABD : Amerika Birleşik Devletleri AET : Avrupa Ekonomik Topluluğu AİHM : Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi AHİS : Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi APEY : Avrupa Polis Etik Yönetmeliği APK : Araştırma Planlama Kurulu AT : Avrupa Topluluğu

DPT : Devlet planlama Teşkilatı EGM : Emniyet Genel Müdürlüğü ETK : Emniyet Teşkilatı Kanunu MGK : Milli Güvenlik Kurulu

PVSK : Polis Vazife Selahiyet Kanunu TDK : Türk Dil Kurumu

TSK : Türk Silahlı Kuvvetleri

TÜSİAD : Türkiye Sanayiciler ve İşadamları Derneği YÖK : Yüksek Öğretim Kurumu

(7)

GİRİŞ

21. yüzyılda değişimlerin en çok etkilediği hizmetlerin başında güvenlik hizmetleri gelmektedir. Bu meslek grubunda çalışanların ürettikleri hizmetler nitelik ve nicelik olarak değişmiş ve vatandaş merkezli olarak gelişmiştir. Güvenlik hizmeti birçok kurum tarafından verilmektedir. Polis ve Jandarma asayiş ve güvenliği sağlayan kuruluşlardır. Ancak görev yerleri farklıdır. Polis şehirlerde, jandarma ise kırsal kesimde emniyeti sağlamaktadır. Özel alanlarda bu doğrultuda görev yapmak için özel güvenlik teşkilatları kurulmuş bulunmaktadır. Belediye zabıtası, belediye sınırları içerisinde belediyenin görev alanındaki hizmetlerini yürütmektedir. Banka güvenlik görevlisi de banka içerisinde asayişi temin etmektedir (Şafak – Bıçak, 2005: 93-102).

Son yıllarda güvenlik hizmetleri gerek işleyiş gerekse yapısal bağlamda hızlı bir farklılaşım sürecine girmiştir. Güvenlik hizmetlerinde görülen değişimlerin en önemlisi, sunulan hizmetin niteliğinin yanı sıra, hizmetin yurttaşa nasıl sunulduğudur. Çünkü yurttaşın güvenlik güçlerinden beklentilerinin başında, kolluğun hizmet üretmede kullandığı yöntemlerin demokratik ve çağdaş yöntemler olması gelmektedir. Günümüz toplumlarında sadece verilere ve sonuçlara göre değerlendirmeler yapılmamakta, hedefe nasıl varıldığı da sorgulanmaktadır (Beren, 2002: 1-5).

Yasal olmayan yollardan elde edilen delillerin günümüzde hukuki bir anlam ifade etmediği açıktır. Örneğin bir bölgede suçun önlenmesi ya da aydınlatılması amacıyla, suç işleyen ya da potansiyel suçlu görülen kişilere kötü muamele yapılarak suç oranları azaltılmış olması o bölgedeki güvenlik hizmetlerinin başarısını göstermemektedir. Etik değerlerin polislik mesleğine uygulanmasının bir sonucu olarak, güvenlik hizmetlerinin başarısı, sadece suçun önlenmesi değil, suçun önlenmesi ya da aydınlatılması aşamasında, şüphelilere hukuk çerçevesinde muamelede bulunulmasıyla gerçekleşir (Beren, 2002:1-5).

(8)

Güvenlik hizmetleri ile ilgili bazı yaklaşımların temelden değiştiği günümüzde, demokratik ülkelerde polis ya da polislik uygulamaları, birey hak ve özgürlüklerinin kısıtlayıcısı değil, bilakis teminatı ve güvencesidir. Bu anlayışın her hangi bir toplumda içselleştirilmesi için de polis meslek etiği ayrı bir öneme sahiptir.

Aslında polislik mesleği bir üniformayı simgelemektedir. Bu üniformayı giyen kişi belli nitelikler kazanır. Dürüst, yardımsever bir insanın bu üniformayı giymesiyle polis, başarılı ve yardımsever, olumsuz davranışlara sahip bir insan bu üniformayı giydiğinde aynı özellikleri göstermeyeceği kaçınılmazdır (Bal ve Beren, 2002: 1). Bu düşünceyle, Türkiye’de görev yapan yaklaşık yüz seksen bin poliste, yüz seksen bin ayrı polislik uygulamaları görülebilecektir.

Görevin başarıyla sürdürülebilmesi, meslek ideallerinin korunması ve toplumla çatışmaya girilmemesi için, evrensel değerler bağlamında Polis Meslek Etiği ilkelerini belirlemek kaçınılmaz olmuştur. Meslek etiği bu anlamda, evrensel değerleri ortaya koyarak meslek üyelerinin kişisel özelliklerine göre değil, meslek etiği ilkelerine göre nasıl davranmaları gerektiğini ortaya koyması açısından büyük bir önem taşımaktadır.

Polisliğin profesyonel anlamda kabul edilen bir meslek olması elbette bu mesleğe bir itibar kazandırmıştır. Ancak, doğal olarak bir iş kolunun meslek olarak kabul edilmesi, bir takım sorunları da beraberinde getirmektedir. Bunlardan en önemlisi de eğitim sorunudur. Çünkü, polisin görevini hakkıyla yapabilmesi için, uzun süreli bir eğitim programında yetişmiş olması gerekmektedir.

Özellikle üst düzey polis makamları için klasik anlamda polislik bilgi ve becerileri yeterli değildir. Bu yöneticilerin çağın gereği olan sosyal bilimlere vakıf olmaları, yeni yönetim yaklaşımlarına açık olmaları gerekmektedir. Güvenlik personelinin görevini gereğine uygun olarak yapabilmesi için, hizmet öncesi ve hizmet içi eğitimlerin daha profesyonelce ele alınması gerekmektedir. Yeterli ve amacına uygun eğitim verilen personelin, aldığı

(9)

eğitim doğrultusunda kendisinden beklenenleri yerine getirmesi artık bir tercih değil, zorunluluk olacaktır (Kolay, 2004:1-5 ).

Hangi meslek dalı olursa olsun, herhangi bir mesleğin etik değerleri genelde tüm dünya ülkelerinde birbirine benzemektedir. Meslek etiği konusunda bir hayli etkinlik gösteren batı ülkelerinde, Polislik alanındaki etik değerlere ilişkin çalışmalar da yoğun biçimde sürdürülmektedir. Bu çalışmalarda etik eğitim ve etik kodların hazırlanması faaliyetleri öncelik taşımaktadır.

Günümüzde “Etik Kod”lar hakkında dünya ülkeleri tarafından uluslar arası nitelikte yazılı düzenlemeler bulunmaktadır. Bunlardan bazıları:

1-Uluslararası Polis Şefleri Derneği Etik Kodu,

2-Birleşmiş Milletler Güvenlik Görevlileri Meslek Etiği İlkeleri (Ek -1), 3-Avrupa Polis Meslek Etiği Yönetmeliği (Ek -2).

Bu alanda yapılan bilimsel çalışmaların oldukça yeni sayıldığını söyleyebiliriz. Ancak tarihi belgeler şunu göstermektedir ki Türkiye’deki polis etiği çalışmaları Avrupada yapılan çalışmalardan daha eskilere dayanmaktadır (Cerrah, 2003: 279).

1990’lı yılların ortalarından itibaren EGM’ne bağlı bazı daire başkanlıkları ve taşrada faaliyet gösteren İl Emniyet Müdürlükleri bünyesinde açılan çeşitli hizmet içi kurslarda önce polis alt-kültürü, sonraları da ayrı bir ders olarak “Polis Meslek Etiği” adı altında eğitim faaliyetleri yapılmaya başlanmıştır. Halen “Polis Meslek Etiği” Emniyet Teşkilatının eğitim-öğretim kurumları olan Güvenlik Bilimleri Fakültesi (Polis Akademisi)nde yüksek lisans dersi, Polis Meslek Yüksek Okullarında ise eğitim - öğretim müfredatına eklenerek zorunlu ders olarak okutulmaktadır. Teşkilat mensuplarından Polis etiği konusunda çalışma yapanların sayısı her geçen gün artmakta ve bu alanda bir çok akademisyenin makalesi bulunmaktadır.

Türk Emniyet Teşkilatında polis meslek etiği konusunda yapılan çalışmalara ışık tutması amacıyla, 28-29 Kasım 2001 tarihleri arasında, Ankara Polis Akademisinde, dünyanın bir çok ülkesinden konusunda uzman kişilerin

(10)

katılımıyla, “Uluslararası Polis Meslek Etiği Sempozyumu” düzenlendiği, sunulan bildirilerin de kitap haline getirildiği ifade edilebilir.

Çalışmanın Amaç ve Kapsamı

Toplumda kamu güvenliğini ve huzuru hukukun üstünlüğü ile sağlayacak, suçu önleyecek, suçla mücadele edecek, suçu aydınlatacak ve şüphelileri adalete teslim edecek, yardıma muhtaç olanlara ve tehlikede bulunanlara yardım edecek olan teşkilat mensuplarına sunulabilecek davranış kurallarını içeren bir rehberin hazırlanması kaçınılmaz olmuştur.

Bu çalışma ile polis meslek etiğinin ne olduğu, polislerin kendilerini sınırlandırmak için değil daha iyi bir hizmet sunmak için meslek etiği ilkelerini uygulaması gerektiği, yöneticilerin de bu ilkeleri benimsemeleri ve uygulamada görülen eksikliklerin belirlenecek bir eğitim programında tüm kurum çalışanlarına anlatılabileceği; polisin etik eğitimi anlayışının profesyonel polisliğe geçiş sürecinde önemli bir sıçrama rampası olarak düşünülmesini, toplum destekli polislik anlayışı ile hukuk devleti polisinin bu şekilde ortaya çıkacağı ve kabul göreceği amaçlanmaktadır.

Çalışmanın Yöntemi

Tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de güvenlik hizmetinin sunulması anlayışında önemli gelişimler ve değişimler yaşanmaktadır. Topluma güvenlik gibi çok hassas bir kamu hizmeti sunan polisin, görevini kendisine yetki veren yasalar ve meslek etiği ilkeleri çerçevesinde yerine getirmesinin, artık bir zorunluluk haline geldiği açıkça görülmektedir.

Yöntem olarak başta Anayasamız, yasalar, yönetmelikler, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere uluslar arası sözleşmeler, 5176 Sayılı Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, Avrupa Polis Etik Yönetmeliği, BM Yasa Uygulayan Görevliler İçin Davranış Kuralları Rehberi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Görevlileri Meslek Etiği İlkeleri, Türk Polis

(11)

Meslek Etik İlkeleri Rehberi Taslak Metin çalışmaları incelenerek değerlendirilmiş ve kaynak olarak yararlanılmıştır.

Varsayım

1. Türk Emniyet Teşkilatı, mensuplarının görevlerini dürüstçe yerine getirmeleri ve yetkilerini kötüye kullanmamaları amacıyla etkili tedbirler almalıdır.

2. Emniyet teşkilatı, hizmetlerin yerine getirilmesinde, hizmet kalitesini yükseltmeyi, halkın memnuniyetini artırmayı, hizmetten yararlananların ihtiyacına ve hizmetlerin sonucuna odaklı olmayı hedefleyen bir yapıda olmalıdır.

3. Polislere verilen eğitim programı, toplumdaki değişim ve gelişimler sonucu ortaya çıkan ihtiyaçlara cevap verebilecek şekilde yeniliklere açık olmalıdır.

Sınırlılık

Çalışmada Türk Polis Teşkilatının yapısı, polislerin görev esnasındaki tutum ve davranışları incelenerek etik yönetmeliği taslak metin çalışması çerçevesinde değerlendirilmeler yapılmıştır. Avrupa Polis Etik Yönetmeliği maddeler halinde incelenerek Türk Polis teşkilatındaki uygulamalarla karşılaştırmalar yapılmıştır.

Bu günlerde (2006 – Haziran) yurt çapındaki tüm teşkilat mensuplarından görüşleri sorularak hazırlanacak olan polis meslek ilkeleri taslak metin çerçevesinde incelemelerde bulunulmuştur.

Polis Meslek etiği ilkelerinin yerleştirilmesi için bu ilkelerin sınırlarını çok iyi çizmek gerekmektedir. Çalışmanın birinci bölümünde etik kavramı ve onunla ilişkili ahlak, meslek, meslek etiği kavramları ele alınmıştır. Bu

(12)

kavramlar açıklandıktan sonra etiğin sınırlarının tam olarak belirlenebilmesi için etiğin diğer yakın kavramlarla ilişkisi üzerinde durulmaktadır.

İkinci bölümde ise Türk Polis Teşkilatının yapısal analizi yapılarak hukuki ve örgütsel yapısı incelendikten sonra, bir meslek olarak “polislik” irdelenerek meslek etiğine giriş yapılmaktadır.

Üçüncü bölümde ise Avrupa Polis Etik Yönetmeliğinin yedi bölüm ve maddeleri ve bunların üzerinde durmak istediği konular açıklanmaktadır.

Dördüncü bölümde ise uygulamada gözlemlenen Türk Polis Etiği ile Avrupa Polis Etik Yönetmeliğinin karşılaştırılması ve etik yönetmeliğinin Türkiye’ de uygulanabilmesi için yapılması gerekli olan çalışmalar üzerinde durulmaktadır. Polis etik yönetmeliğinden çıkan ilkeler ile ülkenin bugünkü durumundaki eksik olduğu konular ve bunların giderilmesi için yapılacak eğitim çalışmalarından bahsedilmektedir.

Polis, kanunlarla kendisine verilen görevleri yerine getirirken, suçlu ya da suçsuz, toplumun her kesimi ile ilişki halindedir. Bu ilişkinin niteliği, bir yönüyle o ülkedeki demokrasi anlayışının ne kadar yerleşmiş olduğuna ilişkin bir takım ipuçları da vermektedir. Böyle hassas bir güvenlik hizmeti sunan polislerin, halkla ilişkilerinde, suç ve suçla mücadelede insan haklarına son derece saygı göstererek hukuk çerçevesinde hareket etmesi gerekir. Ancak, bu görevi yerine getiren polislerin de fiziksel, sosyal ve kültürel ihtiyaçları karşılanmadıkça ve meslek etiği konusunda bilinçlendirilmedikçe, bu konularda önemli sorunların yaşanmaya devam edeceği söylenebilir.

(13)

I. BÖLÜM

KAVRAMSAL OLARAK ETİK

Güvenlik hizmeti yalnız polis tarafından değil, çeşitli kurumlar tarafından da verilmektedir. Güvenlik hizmeti veren kurumlar değişik kuruluşlara ait olsalar ve ürettikleri hizmetin türü de farklı olsa bile ortak noktaları, asayişin sağlanması için kanunu uygulayan güçler olmalarıdır. Güvenlik hizmetini kapsamlı olarak yürüten kuruluşların başında polis teşkilatı gelmektedir. Bu nedenle polis teşkilatındaki etik eğitim ihtiyacı ele alınmış ve bu teşkilata ait gerek ulusal, gerekse uluslararası ölçekte örnekler verilerek etik eğitiminin güvenlik hizmetleri içerisindeki önemi vurgulanmaya çalışılmıştır.

Günümüzdeki hızlı değişimlerin bir sonucu olarak, güvenlik hizmetlerinde de yeni gelişmeler ve değişimler meydana gelmiştir. Suç ve suçlularla mücadele eden polislik mesleği, günümüzde suçun oluş nedenlerine öncelik veren toplum destekli polislik (community policing), sorun merkezli polislik (problem oriented policing) gibi vatandaşla ilişkileri en üst seviyede tutarak suçun oluşumunu önleyen polislik anlayışına yönelmiştir. Bu anlayışın bir sonucu olarak, başarılı polis yakaladığı suçlu sayısı ile değil, vatandaştan aldığı destek ile ölçülmektedir.

Demokratik ve çağdaş bir ülkede ideal bir devlet düzeni “hukuk devleti” ilkesinin tüm örgütlerce kabul edilip uygulanması ile kurulabilir. Bir toplumun ve onu yöneten sistemin uzun ömürlü olması için polis devleti ilkesinden vazgeçip hukuk devleti ilkesinin tüm kurumlarda hayat bulması gerekmektedir.

Bir ülkenin modern olup olmadığının göstergesi polislik uygulamalarından anlaşılabilir. Polislik uygulamaları belki bütün ülkelerde çeşitlilik arz edebilir. Genel itibari ile yaptıkları çalışmalar her ne kadar aynı olsa da hizmeti sunuş biçiminde farklılıklar vardır. Demokratik ülkelerde polis, halkın üstünde bir kuvvet değil halka hizmet eden bir kişi olarak düşünülmektedir.

(14)

Türkiye Cumhuriyeti’nin de belirtilen demokrasiyi tam olarak sağlayabilmesi için yapılacak tüm düzenlemelere emniyet personelinden başlaması gerekmektedir. Polisin suç önleme çalışmalarından başlayarak, suç sonrası yapılacak işlemlere, halka davranışına, çalışma anlayışına, diğer insanlar ile kurduğu iletişime kadar bütün yönleri göz önüne alınmalıdır.

Türkiye’de güçlü devlet anlayışı Türk polisine de yansımış bulunmaktadır. İnsanın davranışı ise bulunduğu toplumdan ayrı düşünülemez. Her ne kadar böyle olsa da polis tüm örgütlerden daha çok duyarlı hareket etmelidir. Çağdaş ve demokratik toplumlar temel hak ve özgürlüklerin korunması açısından polisten bekleyiş içindedirler.

Polis görev yaptığı yerde hukuka aykırı bir durum gördüğü zaman görev ve yetkisini kullanarak müdahale edebilir. Bu kendisine kanunla verilmiş bir haktır. Verilen bu hak kullanılırken sınırları da belirtilmiştir. Ve bu sınırların dışına çıkıldığı zaman insan hakları ihlalleri gündeme gelmektedir. Ayrıca polisin halkın desteğini yitirmesine sebep olmaktadır.

Türkiye Avrupa Birliği yolculuğuna uzun yıllar önce girmiş fakat son zamanlarda hızla yol almaya başlamıştır. Bu yolculukta karşısına çıkan en önemli problemlerden birisi insan hakları ihlalleri ile ilgilidir. Bu ihlallerin önüne geçmek için birçok çalışmalar yapılmakta özellikle de meslek etiği konusu üzerinde durulmaktadır. Polislik mesleği profesyonellik isteyen bir meslektir. Ve tüm polisler kendi mesleklerinin ilkelerini çok iyi bilerek bunu kendi davranışlarına yerleştirmelidirler. Böylece hem kendilerinin hem de temsil ettiği kurumun reklamını en iyi şekilde yapacaktır.

Günümüzde yaşanan tüm bu gelişmeler beraberinde sorunları da getiriyor. Dünyada gelişen teknoloji ile beraber yaşam kolaylaşıyor gibi gözükse de belli sorunlar da ortaya çıkmaktadır. Mesela iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler insanların yararına olduğu gibi özel hayatın gizliliğinin korunamaması da beraberinde getirdiği bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Ülkeler arasında sınır kavramı kalkmış olmasına rağmen bunun olumsuzlukları da bilinmektedir. Ortaya çıkan etik sorunlar ülkeleri bu

(15)

sorunların kaynaklarının ne olduğuna ve nasıl önleneceğine ilişkin araştırmalara itmektedir. Uluslararası uygulamacılar ortaya çıkan bu sorunların neden doğduğunu ve nasıl giderebileceği üzerinde çalışmalarını yapmaktadır. Güvenlik mesleğinin çalışanları içinde bu sorunlar ülkeler arası düzeyde tartışılmış ve ortaya belli ilkeler konmuştur. Bu ilkeler polis meslek ilkeleri olarak anılmaktadır

1.1. Etik Kavramı ve Oluşum Süreci

Etik, insanların kurduğu bireysel ve toplumsal ilişkilerin temelini oluşturan değerleri, normları, kuralları, doğru-yanlış ya da iyi-kötü gibi ahlaki açıdan araştıran ölçüler bütünüdür. Meslek etiği, meslek grubunu oluşturan bireylerin kendi aralarında ve toplum ile olan ilişkilerini düzenlerken; örgütsel etik, örgütün içinden ve dışından kaynaklanan sorunların çözümünde belirli kurallar getirerek örgüt içi davranış kültürünü tanımlar.

Hepimizin bildiği gibi teknolojinin muazzam gücü bütün dünyaya yayılmaktadır. Teknolojinin bu gücünü kontrol eden kişilerin isabetli kararları, milyonlara büyük yararlar getirebileceği gibi çok büyük zararlar da verebiliyor ve etik olmayan bir karar ise bütün dünyada hissediliyor, bu nedenle geleceğimizin bile kararabileceğini görüyoruz. Bir asır evvel felaketler yerel olaylarla sınırlı iken şimdi etik açıdan yanlış alınmış bir karar, bir Çernobil felaketi gibi çok büyük kitleleri ilgilendiren evrensel düzeyde felaketlere yol açabiliyor. Geleceğimizi, ailelerimizi, çevremizi, toplumumuzu etkileyecek insanların, etik değerlere uygun hareket etmelerini beklemek hakkımız.

Son yıllarda Türkiye'nin gündeminde de etik kavramı sık sık karşımıza çıkıyor. Etik acaba gerçekten yeni bir olgu mu? Yoksa biz mi yeni tanışıyoruz?

Etik tabii ki yeni bir kavram değil. İnsanoğlu asırlar boyu yaşamın ahlaki boyutunu içeren, yani insan yaşamındaki ilkeler, değerler ve yargıları inceleyen Etik konusunu incelemiş. Ancak Türkiye'de her gün yeni bir örneği ile karşılaştığımız, yolsuzlukla mücadele çalışmaları toplumun büyük bir

(16)

kesiminde bir "etik bilinci" ve bir "etik ihtiyacı" oluşmasına yol açıyor (Nuttall, 1997: 15).

Profesyonel olarak etiğe baktığımızda ise profesyonel olarak çalışanların, ayrıca ilgili meslek dallarının da kurallarına uymak zorunda olduklarını görüyoruz. Bunlar da tarafsızlık, açıklık, mahremiyet, çıkar çelişkisi gibi kavramlar getiriyor. Etik kavramı daha ziyade özel gruplar için geliştirilmiş belirli davranış kural ve normları içeriyor. Örnek vermek gerekirse, medyanın, basının, sermaye piyasasının etik kurallarından, etik anlayışından söz ediyoruz, ahlak anlayışından değil. Dolayısıyla belli gruplara yönelen prensiplerden, kurallar topluluğundan bahsediyoruz.

Buna karşılık "evrensellik" yine de etik alanında oldukça tartışmaya açık bir konudur. Evrensellik prensibi, vardığımız yargılarda tutarlı olmamızı gerektiriyor. Yani bir hareket bir kişi için doğru ise benzer şartlar altında, benzer diğer kişiler için de doğru olmalıdır.

Buna karşılık çeşitli ülkelere baktığımızda geçerli olan etik kurallarında az da olsa farklılıklar göze çarpabiliyor. Bu farklılıkların en önemli nedenlerden biri de kültürdür. (Örnek verecek olursak, batı toplumlarında insanlar arasındaki ilişkiler, bizim toplumumuzda olanlardan çok daha değişik kurallara bağlanmış durumda. Orada kadın erkek ilişkileri arasındaki anlayışa bakarsak, bir de bizim toplumumuza veya bizden daha tutucu toplumlardaki kadın-erkek arasındaki ilişki ya da insanların kendi aralarındaki ilişkilere bakarsak, kültürden doğan çok büyük farklar olduğunu görürüz.) Burada etik ve ahlak anlayışının da aynı anlama geldiğini de görüyoruz.

Bir diğer neden de ekonomik faktörlerdir. Enflasyonun hiç olmadığı veya tek haneli rakamlarla ifade edildiği bir toplumla, iki-üç haneli enflasyona maruz kalan bir toplumda uygulanan ve hatta genel kabul gören kuralların dahi aynı olması beklenemez. Enflasyon %90-%100'ler seviyesinde seyrederken, gelir artışı %20-%30'larda ise insanların bu kurallara uyması gerçekten çok zor oluyor. Bunun örneklerini de çok sık yaşıyor ve görüyoruz.

(17)

Uluslararası alandan baktığımızda, çok seneler önce yaşanan, daha doğrusu doğrudan yaşanmayan ama Türkiye'ye de ucu dokunmayan Lockheed olayıdır. Bu olaya baktığımız zaman Lockheed’ in başkanı kendi firmasının geleceği ve Amerikan işçilerinin işsiz kalmamalarını sağlamak amacıyla, Japon Başbakanı'na kadar varan seviyede o zamanın parası ile 12.5 milyon dolarlık bir rüşveti verdiğini hiç çekinmeden açık açık anlatmıştır. Bunu Amerika'nın, şirketinin, Amerikan işçilerinin, Amerikan vatandaşlarının menfaati için yaptığını ifade etmiştir.

Şimdi gelelim burada ne doğrudur? Ne yanlıştır?.. Amerikalıya göre yaptığı doğrudur, çünkü kendi menfaatlerini ve vatandaşlarını düşünmüştür. Ülkesini düşünmüştür. Ama etik açıdan, yapılan rüşvet olayıdır ve bu da yanlış bir olaydır. Nitekim daha sonraları, Amerika, bu tür davranışlara mani olacak tedbirler almıştır. Burada birey, sistem ve yönetim üçlüsü vardır. Bunların üçü bir arada tam işlemediği zaman birey ne kadar iyi olursa olsun, maalesef bir yerde aksamalar oluyor.

Tekrar konuya dönersek, evrenselleşmiş, yani tüm toplumlar tarafından doğruluğu kabul edilmiş etik normlar var. Değişik ülkelerin, değişik sektörler için hazırlamış oldukları etik kodları bulmak mümkün. Örneğin İngiltere, Türkiye, Slovakya, Litvanya ve daha pek çok ülkenin basın, medya konusundaki etik kodlarını dikkatle incelediğimizde hepsinin kişilik haklarına, gizliliğe, özel hayata saygı, şiddet içerikli haber, delillerin yasal yollarla elde edilmesi, gibi konularda ortak noktalarda buluştuğunu görüyoruz. Akademik etik konusunda da değişik ülkeler tarafından kabul görmüş tarafsızlık, öğrenciler arası ayırım, taciz, meslektaşlar arası fikir ve eserlere, bağlı bulundukları kurumlara saygı gibi pek çok konuda ortak kurallar bulunuyor.

Aynı şeyler, satış ve reklam sektöründe de dürüstlük, yanıltıcı karşılaştırmalar yapmama, fiyat politikası, garanti ve servis konularında kabul edilmiş ortak kurallar olarak karşımıza çıkıyor.

Sporda da centilmenlik, doping, şike, sanatta telif hakları, üretimde kalite, işçi hakları, dinde ibadete saygı gibi konularda her yerde aynı kuralları görüyoruz.

(18)

Son derece kritik bir sektör olan Tıpta, evrensel etik kuralarına en güzel örnek doktorların ezberleyip uymalarını beklediğimiz "Hipokrat yemini" dünyanın neresinde olursa olsun tüm doktorların ezberleyerek uymaları gereken bir etik kurallar dizisidir. Uygulanır uygulanmaz o da başka, ama bütün dünya için geçerli olan ve bütün dünyada tıp mezunlarının ettiği bir yemindir.

1.1.1. Etik Kavramının Tanımı

Etik sözcüğü, Yunanca “karekter” anlamına gelen “ethos” sözcüğünden türetilmiştir. Etik: İnsanların kurduğu bireysel ve toplumsal ilişkilerin temelini oluşturan değerleri, normları, kuralları, doğru-yanlış ya da iyi kötü gibi ahlaksal açıdan araştıran bir felsefe disiplinidir (İnal, 1996).

Bir başka tanımda ise etik; “Toplumda bireylerin uyum içerisinde yaşaması için belirlenmiş/oluşturulmuş yazılı olmayan kurallar topluluğu” olarak kullanılmaktadır.

Belli bir zaman ve mekândaki bireyin ya da tüzelkişiliğin; sahibi olduğu kimlikler bütünü içerisinde, her bir kimliği içinde-çerçevesinde ayrı ayrı ve tüm kimlikleriyle, aralarındaki çelişki en aza indirgenmiş bütünlükte, uyduğu/uymak zorunda olduğu – bırakıldığı - öz-denetim/denetim düzeneklerine verilen ad olarak da etik tanımlanmaktadır.

Etik kavramı son zamanlarda tüm dünyada üzerinde sıkça durulmaya başlanan bir kavramdır. Etik (Ethics) kavramının Türkçe’ye gelen karşılığı “ahlak”, “töre” olarak kabul edilebilir. Dilimizde ahlak kavramı etiği tam olarak ifade edecek bir kelimedir. Etik sözcüğü Yunanca’da gelenek görenek anlamına gelen “ethos” sözcüğünden gelir. Geniş anlamda etik, herhangi bir eylemin kabul edilebilir biçimde gerçekleştirilmesini sağlayan temel kurallardır. Yunan filozofları Socrates, Plato ve Aristotle günümüzde kullandığımız etik kavramı ile ilgili yazılar yazmıştır.

(19)

Bilimsel felsefe sözlüğünde ise Etika şeklinde bahsedilir ve kısaca “Töreler öğretisi” şeklinde geçmektedir (Buhr, 1998: 151). Diğer bir tanımı ile etik “Davranışları yönlendiren davranış standartlarını belirleyen” kavramdır (Resnik, 2004: 31).

Etik, Yunanca'da, iyi bir varoluş tarzı, bilgece bir eylem yolu arayışına karşılık gelir. Bundan dolayı etik, felsefenin bir parçası, pratik varoluşu iyi tasarımı etrafında düzenleyen parçasıdır. Etik, öznel eylem ve onun temsil edilebilir niyetlerinin evrensel bir yasa ile nasıl bir ilişki içinde olduğu meselesidir (Badioğlu, 1998: 17). Etik tek ahlak kuralı her ahlaklı kişinin itaat etmek zorunda olduğu, birbiriyle tutarlı ilkelerden oluşan tek buyruklar grubudur (Bauman, 1998: 33).

Etiği; bireylerin yaptıkları seçimleri ve nasıl davranacaklarını etkileyen, doğru ve yanlışa ilişkin ilkeler olarak tanımlandığını gördüğümüz gibi, doğru ya da iyinin ne olduğunu belirleme sanatı, aynı zamanda genel bir yol, hayat tarzı, bir dizi eylem kuralı ya da ahlak ilkesi olarak da tanımlayabiliriz (Dedeoğlu, 2004: 113).

Günlük dilde ahlak (moralite), sıklıkla kişisel yaşamla, özellikle kurallarla ilişkilendirilir. Çoğu filozof, etik sözcüğünü ahlakın felsefi olarak incelenmesi anlamında kullanarak etiği daha üst düzey bir felsefi düşünce haline getirir. Genellikle etiğin uygulamaya yönelik “Burada şimdi ne yapmalıyım ?” gibi ahlaki soruları daha geniş, şematik ya da kuramsal bir bakış açısından incelenmek üzere, bunları sormanın ötesine geçmesi bakımından ahlaktan farklı olduğu düşünülür. Ve bu etik ile ahlakı birbirinden ayırmanın yoludur (Haynes, 2002: 19).

Aristoteles, etiği kuramsal felsefeden ayırarak kendi başına bir felsefe alanı olarak ele alan ilk filozoftur. Pratik felsefeyi etik, ekonomi ve politika olmak üzere üç alana ayırıyordu. Kuramsal felsefenin konusu değişen ve değişmez varolanla sınırlı kalırken, pratik felsefede insan eylemleri ve onların ürünleri söz konusuydu.

(20)

Sokrates'e göre eğitim, etik üzerine kurulu bir öğrenme süreci iken, sofistler, siyasal iktidarı ele geçirip egemenlik kurmanın aracı olarak retoriğin önemini vurgulamış, dolayısıyla da eğitimi öncelikli olarak retorik alıştırması şeklinde görmüşlerdir (Pipe, 1999: 2).

Etiğin temel sorununun “iyilik ve kötülük nedir?”, “İyiliğin ve kötülüğün kaynağı nedir?”, “İyiliğe ulaşmak ve kötülükten kaçınmak nasıl olanaklı olabilir?” gibi belli başlı üç soruya yanıt aramak olduğunu görüyoruz. Bu arayışın insanlık tarihi kadar eski olduğu da biliniyor (Fromm, 1994: 284).

Sınırlarını çizecek olursak Etik;

1) İnsanın eylemlerini konu alır. Buna rağmen karakteristik bir eylem kuramı sayılamaz, zira etiğin konusunu her türlü insan faaliyeti ve eylemi değil de öncelikle ahlakiliği vurgulayan, yani ahlaki eylemler oluşturur.

2) Etik, temellendirilmiş sonuçlara varmayı amaçlar; dolayısıyla ne ahlakileştirme ne ideolojiye dönüştürme ne de dünya görüşü ortaya koyma gibi bir amaca sahiptir.

3) Etiğin amacına gelince;

1. İnsan pratiğini ahlaki niteliği bakımından aydınlatma,

2. Eleştirel, ahlak tarafından belirlenmiş bir bilinci geliştirebilecek etik argümantasyon biçimlerine ve temellendirme süreçlerine girebilme,

3. Ahlaki eylemin, insanın isterse gerçekleştirebileceği, istemezse vazgeçebileceği keyfi bir eylem olmadığını; aksine, insan olarak varlığına ilişkin vazgeçilmez bir niteliğin ifadesi olduğunu gösterebilme, yani insanı sevmeyi öğretebilmedir (Pieper, 1999: 17).

(21)

Etik her şeyden önce istenilecek bir yaşamın araştırılması ve anlaşılmasıdır. Daha geniş bir bakış açısı ile, bütün etkinlik ve amaçların yerli yerine konulması; neyin yapılacağı ya da yapılamayacağının; neyin isteneceği ya da istenmeyeceğinin; neye sahip olunacağı ya da olunmayacağının bilinmesidir.

Bütün bu tanımlamaların ışığında etik; geçmiş, günümüz ve gelecekte insanların tutum ve davranışlarının iyi (doğru) ya da kötü (yanlış) yönden değerlendirilmesini içeren ve dünyanın her yerinde geçerli olan ilke ve kuralların bütünü olarak tarif edilebilir. Etik aynı zamanda felsefenin bir kolu olarak, tutumların, davranışların, düşüncelerin, inançların, eylemlerin vb. gibi ahlaki vasıfların, insani değerler açısından iyi, doğru ve kabul edilebilir olup olmadıklarına ilişkin çalışmaları içermektedir. Polislik mesleğinde etik terimi, çalışma ahlakı ya da meslek ahlakı anlamlarında kullanılmaktadır. Etik davranış kuralları ya da standartlarından beklenen amacın doğru, dürüst, adil, açık ve düzgün işleyen bir polislik hizmetinin egemen olmasını sağlamak olduğu söylenebilir.

1.1.2. Etik Davranışların Ahlaki Boyutları

Ahlak ikileminde yaşanan gerçek olayları değerlendirmek için, bir çerçeve oluşturularak yedi aşamalı bir model yaklaşımı kullanılmaktadır. Bu durum Hollanda’daki polislerden tam destek almıştır. Bu süreç aşağıdaki aşamalardan oluşmaktadır (www.rcmp-learning.org).:

1. Temel ahlaki konu nedir? 2. İlgili taraflar kimlerdir?

3. Ahlaki olarak kim/kimler sorumludur? 4. Ne tür bilgiye ihtiyacım var?

5. Ne tür görüşler ileri sürülebilir? 6. Ulaştığım sonuç nedir?

(22)

Günlük yaşantıda meydana gelen etik ve mesleki olaylar/sorunlar karmaşık koşullar altında zor seçimlerin yapılmasını gerektirmektedir. Çoğu zaman en iyi kararı vermek güçtür. Yaşanan olayların gerçek anlamda çözüme kavuşturulmasında, yukarıda belirtilen yedi aşamalı süzgeçten geçirilerek uygunluğunun sağlanması, etik değerler çerçevesinde adil ve iyi kararların verilmesine yardım edeceği söylenebilir.

Ahlak (İng. Morals, Fran. Morale, Alm. moral); bir toplumsal bilinç, davranış ve ideolojik ilişki biçimi; bir toplumsal oluşuma, sınıfa, kesime özgü, tarihsel ve somut olarak belirlenmiş, bunların belli bir topluluğa, sınıfa, devlete ya da tümüyle topluma olan tutumları kural haline getiren törel görüşler, değerler, normlar, ilkeler, ilişki ve davranış biçimlerinin bütünüdür (Çalışlar, 1983: 135). Başka bir ifade ile ahlak, davranış kuralları anlamında, pratik ahlak esaslarıyla birlikte, kişinin ahlaki yapısını, iyi ve kötü yaratılışı (huyu), tabiatı ve seciyeyi ifade etme yanında, insanın toplum hayatı içinde riayet ettiği ve etme gereği duyduğu kurallar bütünüdür (Şen, 1998: 74). Kısaca ahlak, toplum halinde yaşayan insanların gerek birbirleriyle ve gerekse topluma/devlete karşı davranışlarında, eylemlerinde uyması gereken kuralları, tutumları, değer yargıları, inançları, ilkeleri, örf ve adetleri içeren davranış kuralları olarak ta tanımlanabilir.

Ahlakla etik arasında genişlik-darlık, kuram ve uygulama açılarından bir farklılık vardır. Ahlak bir disiplin olarak etiğin günlük yaşam pratiğine yansıyan kurallar bütündür. Toplumda var olan ve davranış, tutum ve inançları yönlendiren bir değerler sistemidir. Ahlak günlük yaşam içinde bireylerin nasıl yaşamaları gerektiğini ince ayrıntılar içinde pratik açıdan düşünürken, etik daha soyut, kuramsal ve evrensel bir bakış açısını gerektirir (İnal, 1996: 43).

Türkçede “ahlak” kavramı Latince “moral” sözcüğünün karşılığıdır. Bu anlamda ahlak görelidir ve toplumdan topluma değişebildiği gibi, aynı toplum içindeki farklı grupların benimsediği ahlak kuralları arasında bile farklılıklar vardır. Ahlak huy, mizaç, yaratılış anlamına gelen “hulk” sözcüğünün çoğulu olup, insanlar arası ilişkilerde uyulması gereken manevi ilke ve kuralları içerir. Etik kavramı evrensel değerlere atfen kullanılır. Dürüstlük, yardımseverlik,

(23)

doğruluk, adalet, sadakat, yalan söylememek, hırsızlık yapmamak, cana kıymamak gibi dünyanın her yerinde geçerli değerler etik değerlerdir. Buna karşın ahlak ise, her toplumda değişebilecek gelenekler, alışkanlıklar, inançlar, töreler, örf ve adetler, tabular, yaşam biçimleri gibi alanlardaki tutum ve davranışlar olarak anılmaktadır (Aydın ve Aydın, 2000: 10).

Örneğin bir Avrupa ülkesinde yaşayan toplumlar ile Afrika ülkesinde yaşayan toplumlardaki insanların ahlak anlayışları arasında bazı farklılıklar olabilmektedir. Hatta aynı ülkede yaşayan insanların bile ahlaki görüşleri değişebilir. Aslında insan yaratılış itibariyle farlılık gösteren bir varlıktır. Her insanın, farklı bir ahlak anlayışına sahip olması gayet doğaldır. İşte etik değerler, bu farklı ahlak anlayışları arasında en iyi, en doğru ve en evrensel olanın hangisinin olduğunu tartışan bir alan olduğu söylenebilir. Bunun sonucunda da farklı uğraş alanları ile ilgili ortak standart davranışlar belirlemeye çalıştığı söylenebilir.

İnsan, hayatı süresince daima tavır alma durumundadır. Her tavır alış ise bir değere, bir değer duygusuna dayanılarak gerçekleştirilir. Geniş anlamda söylenirse, her türlü amaç ve hedefler, ilişki ve çıkarlar, tutkular, her türlü idealler, güç ve iktidarlar, sevgi ve nefretler, inanma ve imkanlar, dostluklar, sadakat ve doğruluklar bir değer ifade ederler ve bir değere dayanırlar (Kıllıoğlu, 1998: 50-51). Değer hükmü, bir şeyin arzu edilebilir veya edilemez olduğunu belirten ifadelerdir. Değerin kendisi ise, bir şeyin arzu edilebilir veya edilemez olduğu hakkındaki inanç (Köktaş, 1998: 4; Güngör,1993: 18), bir şeyin önemini belirlemeye yarayan soyut ölçü, bir şeyin değdiği karşılık, kıymet olarak da tarif edilebilir (TDK, 1989: 345). Gerçekten de, insanlar her davranışlarında ya hakikati araştırır ya da bir şeyin varoluşunu tespit eder yada bir şeyi değerlendirir. Olaylar ve olgular karşısında soyut değerlendirmelerde bulunarak, hükümler (yargı ve değer yargıları) vermektedir. Örneğin hırsızlık kötüdür, çalışkanlık iyi bir özelliktir, yalan söylemek kötü bir huydur gibi (Şen, 1998: 73).

Değer, ahlaki anlamda “iyi”yi dile getirir. Bu iyi, ahlaksal ihtiyacı karşılayan iyidir. Değerin ne olduğunu, niteliğini, çeşitli değerlerin nasıl

(24)

sıralanmaları gerektiğini araştıran ve bu konuda kuramlar ileri süren bilim dalına “değer kuramı” adı verilmektedir (Hançerlioğlu, 1989: 56). Değerler, hiyerarşi bakımından araç (vasıta) değerler ve yüksek değerler olarak ikiye ayrılmaktadır. Araç değerler denildiğinde, fayda, ilgi, çıkar ve her türlü maddi

değerler, tutkular, güç ve iktidar etkenleri, ün, şan hırsı vb. gibi değer yargıları kastedilmektedir. Bunlar öznel durumları, tavırları belirler. Yüksek değerler ise; idealler, inançlar, dürüstlük, dostluk, sadakat, saygı, sevgi ve nefret gibi değer yargıları ise yüksek değerleri oluşturmaktadır. Bunlar gerçek ahlaki ilkelerdir (Kıllıoğlu, 1998: 50-51). İnsanlar bulundukları ortamlarda, yaptıkları iyi veya kötü eylemlerde mutlaka bazı değer yargısına göre hareket etmektedirler.

Günümüzde kanunları uygulayan yöneticilerin karşı karşıya kaldığı en büyük zorluklardan biri, toplumun değerlerini temsil eden, çalışanların etik yönünü içeren değerlere dayalı bir yapının oluşturulması ve devamlılığın sağlanmasıdır. Birçok sorun çalışanların etik değerlerinin devamlılığı ile alakalı olup, etik değerlerde devamlılığın sağlanamamasına bağlıdır. Değer sahibi bireylerin daha işin başında iken seçilmesi, başarıyı kolaylaştıracaktır (Gilmartin ve Gilmartin, www.rcmp-learning.org).

1.2. Etik Kavramının İlişkili Olduğu Bazı Kavramların Analizi

Etik kelimesi, köken olarak Yunan dilinde “karekter” anlamını içeren “ethos” kelimesinden türetilmiştir. Yani “ethos” kelimesinden “ethics” türetilmiştir. Ethics ise kavram olarak ideal ve soyut olanı vurgulayarak; ahlak kurallarının ve değer yargılarının ele alınması sonucu ortaya çıkmaktadır.

Etiğin kavram olarak başka bir şekilde tarifi ise; bireylerin toplumda ve birbirleriyle kurmuş oldukları ilişkiler sonucu ortaya çıkan, ahlaki görevler ve zorunluluklarla ilgili olarak; neyin doğru, neyin yanlış, neyin iyi, neyin kötü olduğuna ilişkin değerleri araştıran ve bunlarla ilgilenen bir disiplin dalına denmektedir. Daha genel bir anlamda etik kavramı ise; ahlak felsefesi olarak da adlandırılmaktadır. Bu tanımlamalardan da anlaşıldığı gibi burada, etik ve ahlak ilişkisinin bilimsel anlamda ortaya konması gerekmektedir.

(25)

1.2.1. Etik - Ahlak Kavramlarının İlişkisi

Ahlak, insanlığın kabul ettiği ve başka kesinlik ölçüleriyle ölçülemeyen hareketlerimize ait değerlerin toplamıdır. (Ülken,2001:19) Ahlak, Felsefe sözlüğünde “Bir dönemde benimsenen davranış kuralları bütünüdür” şeklinde tanımlanmaktadır (Timuçin, 2000: 10). Diğer bir tanıma göre Ahlak; insanın doğuştan getirdiği ya da sonradan kazandığı bir takım tutum ve davranışlar; bireyin özel yaşamında uyması beklenen toplum içindeki kurallar; bireyde huy olarak bilinen nitelik, iyi ve güzel özellikler şeklindedir (Püsküllüoğlu, 2000: 35).

Ahlak, toplumsal birliğin davranışlarını düzenleyen birçok kuralla oluşturulan toplumsal bir yörüngedür (Markoviç, 1998: 57). Gerçekten de, toplumsal olaylar insanlarla gerçekleşirler; insan faaliyetinin birer ürünüdürler (Durkheim, 1994: 55).

Kişinin davranışları tamamen kendi dışındaki etkenlerce belirlenseydi, ahlaki sorunlar olmazdı. Ahlak değerlerle ilgilidir. Ahlaki bir seçim, daha iyi bir alternatif yönünde verilen bir karardır; ahlaki olmayan bir seçim ise daha kötü alternatif yönünde karar vermektir (Haynes, 2002: 18).

Ahlak, nasıl davranılmasına ilişkin yazılı olmayan standartları içerir, etik ise daha soyut kavramlara dayalıdır ve bu kavramlardan neler çıkarılabileceğine çalışır. Ahlak kavramında, aynı eylem için farklı gruplarda farklı değerlendirmeler içerilmesi, hatta aynı grupta bile zamandan zamana göre farklı yorumlara yer verilmesi söz konusudur. Fakat meslek etiğine ilişkin ilkelerin evrensel olma arayışı vardır ve kolay kolay değişmemektedir (Pehlivan,1998: 9).

Ahlak İlkeleri (The Principles of Ethics) adlı eserinde Herbert Spencer “herkes ahlaklı olmayınca hiç kimse ahlaklı olamaz” diye yazar. Yani birinin ahlaka uygun olmayan davranışlarda bulunması diğerlerinin de ahlak-dışı (gayri ahlaki) davranmasına neden olabilir. On dokuzuncu yüzyılda yaşamış büyük liberal filozoflardan biri olan Spencer’in ahlak konusunda verdiği mesaj oldukça açıktır; bir kişinin ahlaklı olması yetmez. Ya da bir tek alanda ahlaka

(26)

uygun olan davranışların bulunması yeterli değildir, tüm alanlarda ahlaka uygun ilkelerin ve standartların yürürlükte olması gerekir (Aktan, 1999: 3).

Ahlak bireyin kişisel bir görüş sorunudur. Ahlak her birey için kendi formüle ettiği ilkelerden ya da değerlerden oluşur. Ahlaksal ilkeler kamuoyu ile görelidirler. Toplumun onayladığı törel ölçütler ahlaksaldır, onaylamadığı ahlak dışı demektedir. Kant’a göre ise iyi ya da kötü, meydana gelen eylem değildir. İstenç iyi ya da kötü olur. Bu istek ussal, özerk bir istenç aracılığıyla anlığın içinde saptanabilir. Bergson’a göre ise iki tip ahlak vardır. 1. Kapalı; Birey toplum içinde geçerli olan tüm ahlaksal değerlere boyun eğer ve tam uyum içine girer. 2. Açık; Birey kendisi için, özgür bir ahlak anlayışı gösterir. Devrimsel bir ahlaktır ki katı, duruk, dışsal olarak dayatılmış kapalı biçimde daha yüksel bir düzeyde esin ve sezgi tarafından güdülür (Badioğlu, 1998).

Etik kavramı, günlük bir çok söylemlerde de genel olarak ahlak veya ahlakilik kavramları ile eşanlamlı olarak kullanılmaktadır. Bilimsel bir çok çalışmada bile bazen etik; töre kelimesi ile aynı anlamda kullanılmaktadır. Genel olarak farklı anlamları içeren bu kavramların ortak tarafı ise bireylerin birbirlerine karşı davranış kurallarını ve birbirleriyle olan ilişkilerini düzenleyen davranış ilkelerini içermesidir.

Ahlak ise; kültürel değerler ve ideallerle ilgili doğruları, yanlışları; bunlara uygun olarak nasıl davranılması gerektiğini ortaya koyar. Ahlak, toplumda kabul görmüş yazılı olmayan kuralları içerir. Buna karşın etik ise daha soyut kavramlara dayalı ve bu kavramlardan ne anlaşılması gerektiğini tanımlamaya çalışır. Etik kurallarının belirli bir alana yönelik yazılı kuralları içermesi beklenir.

Örneğin; sanat etiği, medya etiği, tıp etiği(deontoloji), eğitim etiği, polis etiği, çevre etiği gibi genel ilkelerle birlikte görev alanına özgü etik ilkeleri içermektedir. Ahlak bağlamında etiğin, ahlakın felsefesi olduğu, ahlak ve onun ilkeleriyle uğraşan bir felsefe kolu olduğu şeklindedir.

Ahlak ise kelime olarak; insanın doğuştan getirdiği ya da sonradan kazandığı bir takım tutum ve davranışlar; bireyin özel yaşamında uyması

(27)

beklenen toplum içerisindeki kurallar; bireyde huy olarak bilinen nitelik, iyi ve güzel özellikler şeklinde tanımlanmaktadır.

Etik kavramında daha çok bireyin görev yapmış olduğu alanla ilgili olarak görevinde uyması gereken kural ve ilkelerle ilgilenmek söz konusudur. Bütün bu tanımlardan da anlaşıldığı gibi ahlak ve etik kelimesi ayrı ayrı olarak ele alınmış ve tanımlanmıştır. Ancak günlük bir çok söylemde ve yazışmalarda bu iki kavram, birbirinin yerine eş anlamlı iki kavram olarak kullanılmaktadır.

Etik kavramının ahlaktan farklı olduğunu düşünenler, ayrıca onun ahlaka kıyasla daha evrensel olduğu görüşünü ortaya atmaktadırlar. Bu yaklaşıma göre ahlakın, toplumdan topluma hatta aynı ülke içerisindeki yöreden yöreye değiştiği ve göreceli değerleri içerdiği; etiğin ise bütün toplumlar için geçerli evrensel gerçekleri kapsadığı şeklinde ifade edilmektedir.

1.2.2. Etik ve Yasa İlişkisi

Etik, bir kişinin davranışlarıyla ilgili bir değerlendirme olsa da, onun ölçütleri kişi doğmadan önce toplumda yerleşmiştir. Etik, kişinin başkalarıyla ilişkileri içinde söz konusudur; başkalarıyla ilişki içindedir ki, bir insan, bencil ya da yüce gönüllü, sahtekâr ya da dürüst, yalancı ya da doğru sözlü, tek kelimeyle iyi ya da kötüdür. Özetle ahlak, bir toplum içinde ve o topluma göre bir anlama sahiptir; bu niteliğiyle toplumda, aynı toplum içinde de çağdan çağa değişikliklere uğramıştır (Tanilli, 1998:233).

Etiğe uymak ya da uymamak çoğunlukla kişisel bir seçimdir. Bu seçim kişinin ne kadar yetişmiş olduğuna, kendisine, bulunduğu topluma ve çevresine duyduğu saygıya bağlıdır. Bu saygıda eksikliği olan kişi, etik açıdan her zaman eleştirilebilir işlemler yapabilecek kişi olmaya yatkındır (Noyanalpan, 2002: 61).

Etiğin, tartışıldığı günden beri, “Eğer uygulayıcılar için yasa, yönetmelik ve tüzük gibi düzenlemeler varken hala neden gerek vardır?”

(28)

sorusu güncelliğini korumaktadır. Bu kapsamda bir çok araştırmacının görüşü farklı açılardan yol gösterici olmakla birlikte, konuyu bir bütünlük içersinde ele alan Ashwort’un üçlü yaklaşımı tercih edilmiştir.

Ashworth’a göre (Bal-Beren, 2003: 14) yasaların yanında etik ilkelere gerek duyulmasının birinci nedeni, etik ilkelerin ve etik duyarlılığın oluşturduğu değer yargılarının, sadece yurttaşları ve yasa uygulayıcıları değil aynı zamanda yasa koyucuları da kapsıyor olmasıdır. Yasa yapıcıların etik değerlerinin olması, yasaların da etik ilkelere uyumlu olacağı ve böylece bir yasa ve etik ikileminin yaşanmasının önüne geçilebileceği savına dayanmaktadır. İkinci temel nedeni ise; yasal düzenlemeler her mesleğin işleyiş ile ilgili geçmiş tecrübeler ve karşılaşılan sorunlar da dikkate alınarak güncelleştirilmektedir. Ancak özellikle ceza adalet sistemi dikkate alındığında karşılaşılması olası her durumun bu düzenlemelerle tanımlanabilmesi ve sınırlandırılabilmesi olanaksızdır. Etik değerler ise bu boşlukları doldurmayı amaçlamaktadır. Örneğin polislik mesleğini icra eden bir memurun, görev ve yetkileri yasayla düzenlenirken, çoğu defa “makul şüphe” veya “gereği kadar güç kullanımı” ifadelerine yer verilmektedir. Burada yasa koyucu, makul şüphenin veya gereği kadar güç kullanımının, ne ve nasıl olabileceğini uygulayıcı konumundaki polise bırakmaktadır. İşte bu noktada, polisin sağlıklı karar verebilmesi, yani yasal sorumluluğun yanında vicdani sorumluluğuyla da hareket edebilmesi, onun etik değerlere bağlı vicdani bir bilincinin oluşmasıyla mümkündür.

Yasaların yanında etik ilkelere ihtiyaç duyulmasının üçüncü nedeni ise, her meslek grubunun çalışanları tarafından ortak kabul gören bir meslek alt kültürü olmasıdır. Çoğu defa meslek alt kültürlerinde, meslek dayanışması ve meslek çalışanları için oluşturulmuş tiplemeler mevcuttur. Bu dayanışma alt kültürü ve meslek tiplemeleri, olumlu olabileceği gibi olumsuz da olabilmektedir.

Örneğin, yörecilik, devrecilik, kurt polis, baba polis gibi dayanışma ve tipleme örnekleri, doğru bir kısım polislik uygulamalarını beraberinde getirebileceği gibi çoğu defa zararlı sonuçlara da yol açmaktadır. Kurt polis

(29)

tiplemesindeki bir memurun, uzun saçlı ve küpeli bir erkeği, yasanın kendisine vermiş olduğu makul şüphe gerekçesine dayanarak durdurması, araması ve hatta göz altına alınması, kendisine yüklediği, “ben yılların polisiyim, benden kaçmaz” yaklaşımının zararlı bir sonucu olabileceği gibi, eğer polisin gördüğü bu makul şüphe, bireyin şekli görünümünün ötesine yapmış olduğu bir kısım dikkat çekici davranışlar ve şüphelendirici bilgiler ile desteklenmiş ise bu yasanın öngördüğü “makul şüphe” nin yasal sınırları içerisinde kalınarak ve rasyonel delillere dayandırılarak, duygusallıktan ve önyargıdan uzak, etik değerlere bağlı bir inisiyatif kullanımı olacaktır. Burada görevli memurun yetkisini kötüye kullanması ile iyiye kullanması arasındaki ince çizgide en belirgin değer sisteminin, etik ilkeler olduğunu görülebilir.

1.2.3. Etik, Norm ve Görgü Kuralı İlişkisi Günlük Yaşantıda Etik

Günlük yaşantıda insan ilişkilerinin büyük bir bölümü etik değer ve yargıların ortaya konması ve yaşanmasıyla geçmektedir. Etik ilkelere göre davranmak yada etik dışı bir çok davranışı kullanmak bireye en yakın olarak kendisinden başlamaktadır. Birey kendisine karşı ne kadar etik davrandığını sorgularken aynı zamanda evli ise eşine, eğer çocuğu var ise çocuğuna karşı veya kendi en yakınlarına karşı etik ilkeleri kullanmakla her an karşı karşıyadır.

Birçok birey ilişkilerinde bir kısım davranışlara o kadar alışmış ve bunları olağanlaştırmıştır ki çoğu zaman yapılan davranışların birer etik davranışı olduğunun farkına nadir varamayabilir.

Bireyin yaşantısında özellikle etik dışı bir kısım ilkeler, günlük yaşantının bir parçası olmuştur. Örneğin; pazarcı esnafının yapılan bir alışverişte 1 kg domatesin içerisine 2 adet çürümüş olanını atması, doktorların özel muayenelerinde bireylere gösterdiği yakın ilgi ve alakaları devlet hastanelerinde göstermemeleri, belediyelerin normal seçim zamanında bölgelerine yaptıkları hizmetleri olağan durumlarda devam ettirmemeleri, süpermarket veya bakkallarda son kullanım tarihi geçmiş tüketim mallarının reyonlarda bulunması, eğitici konumunda olan kişilerin girmiş oldukları

(30)

derslere kendilerinin girmeyip; yardımcılarını derslere girdirerek kendi girmiş gibi ders ücreti almış olmaları gibi. Karşılıklı ahlak ve ahlakilik ilişkisi etiğin ana konusudur. Etiğin bir özelliği de ahlak üretmemesi, sadece ahlak üzerine konuşmasıdır (Pieper, 1999: 29). Bu konuda uzun süredir çalışmaları olan Kuçuradi ise etiğe etik ilişki olarak bakmaktadır. Etik ilişki, insanlar arası ilişki türlerinden bir tanesi ve en temelde olanı: belirli bütünlükte bir kişinin, belirli bütünlükte bir başka kişiyle ya da geniş anlamda insanlarla değer sorunlarının söz konusu olduğu ilişkisidir: eylemde bulunarak yaşadığı her ilişki (Kuçuradi, 1999: 3) Etiğin temel sorununun “İyilik ve kötülük nedir?”, “İyiliğin ve kötülüğün kaynağı nedir?”, “İyiliğe ulaşmak ve kötülükten kaçınmak nasıl olanaklı olabilir?” gibi belli başlı üç soruya yanıt aramak olduğunu görüyoruz. Bu arayışın insanlık tarihi kadar eski olduğu da biliniyor (From, 1994: 24). Çünkü ahlak hep vardı ve var olmasını sürdürecektir. En ilkel toplumlarda bile belirli ahlak kurallarının varlığı bir gerçektir (Alada, 1993: 3).

Ahlak Latince kökenli (moralitas-morality) insanların birbirleriyle veya devletle olan ilişkilerinde kendilerinden "yapmaları istenen" davranışlarla toplum düzenini sağlayan bir kurallar ve normlar bütünüdür, yani toplumsal bir olgudur. Her toplumun kendine göre bir ahlak anlayışı vardır, ancak bu ahlak anlayışı ve kuralları; kültür, etnik yapı, töre ve zaman gibi pek çok değişkene bağlı olup toplumdan topluma hatta yöreden yöreye ve zamana göre farklılık gösterebiliyor. (Burada ahlak kavramları ile adab-ı muaşeret kavramlarının aynı şeyler olmadığını belirtmekte yarar var. Yani yemek yerken kötü bir davranış, yapılmayacak bir hareket yapmak bir yerde ahlaksızlık değil ama bir davranış hatası olabilir). İşte etik ile ahlak burada farklılaşıyor; etik değişik ahlak anlayışlarının kesiştiği ortak noktadan çıkıyor ve evrensel normlar dikte ediyor. Etik kelimesi ahlakın Latince kökenli olmasına mukabil Yunanca kökenli ve karakter, prensip, insan davranışı anlamına gelen Ethikos'dan gelir. Etik bir başka anlamda da ahlak felsefesi alanını tanımlıyor. Kişisel etikle ahlak bir ölçüde aynı olup bireyin toplumdaki hareketlerinde beklenen, başkalarının haklarına saygı, dürüstlük, güvenirlilik, kanun ve nizamlara saygı, iyilik yapma ve etrafına zarar vermemek gibi kavramları içeriyor (Tansal, 2004).

(31)

Etik, ahlaki davranış, eylem ve yargıları ilgilendiren bir konu olarak felsefe ve bilimin önemli bir parçası ve sistematik bir çalışma alanı olmuştur. Ahlak yanlış-doğru, iyi-kötü, erdem ve kusur ile davranışları ve davranışların sonuçlarını değerlendirme ile ilgilidir. Ahlak felsefesi ya da etik, ahlakı konu edinen felsefe dalıdır. Kullanılan ahlak terimlerini ve ahlaki yargıların statüsünü analiz eden etik, takınılan ahlaki tutumların ardında yatan yargıları ele alır (Nuttall, 1997: 15).

Etik, “iyi” ve “doğru” davranışlar için normlar koyar, standartlar belirler, uygun davranışları gösterir, ikilemler karşısında ahlaki kararlar verilmesine yardımcı olur. Ahlak ve etik kimi zaman eşanlamlı kullanılsa da aslında ahlak, davranışları “doğru-yanlış”, “iyi-kötü” diye yargılarken başvurduğumuz, zihnimize kazınmış kültürel değer ve ilkelerdir. Etik ise, ilkelerin kararlara uygulanması, davranışlara dönüşmesidir. Etik kodlar bize hangi durumda hangi değerlere öncelik vermemiz gerektiğini ve hangi davranışı seçmemizin uygun olduğunu söyleyen kurumsallaşmış rehberlerdir (Dedehayır, 2004).

Etik, davranış kuralları olarak tanımlanınca kökenlerinin de ‘bireysel ve toplumsal olmaları gerekiyor. ‘Bireysel davranışlar’, kişinin genetiğini de içine alan ‘fizyolojik-psikolojik-sosyolojik gereksinmelerine dayanmaktadır. İnsan, bireysel olarak neleri gereksiniyorsa, davranışları da ona yönelik olacaktır. Davranışlarımız, gereksinmelerimizin doyurulması için biçimlenmektedir. Toplumsal davranışlarımız ise, gereksinmelerimizi doyurmak isterken toplumun ‘iyi-doğru-uygun’ dediği davranışları benimsememizi isteyecektir.

Böylece ‘davranışlarımızın bireysel kökeni’, gereksinmelerimizi karşılama hedefini gözetirken, ‘davranışlarımızın toplumsal kökeni’, bu davranışımızın toplumun ‘iyi-doğru-uygun’ ölçülerine uygun olmasına dikkatimizi çekecektir. İç çatışmalarımız, çelişkilerimiz, ikilemlerimiz ise davranışlarımızın ‘bireysel’ ve ‘toplumsal’ kökenleri arasındaki çatışmalardan kaynaklanacaktır.

(32)

İsteklerimizle toplumun değer yargıları çatıştığı zaman “vicdan rahatsızlığı” duyacak, birleştiği zaman ise “vicdan huzurunu” yaşayacağız. Onun için de, etiğin kökenleri arasında hem kendi isteklerimiz, kendi beklentilerimiz, kendi doyumumuz yer alacaktır, hem de toplumun ‘iyi-doğru-uygun’ buldukları önem taşıyacaktır.

Toplumsal kurumların değer yargıları da etiğin toplumsal kökenlerini temsil eder. Bu anlamda aile etiği, din etiği, okul etiği, iş etiği, komşuluk etiği, vatandaşlık etiği, insanlık etiği, meslek etiği, hekimlik etiği, avukatlık etiği, öğretmenlik etiği, din adamı etiği, ticaret etiği, siyaset etiği gibi kategoriler çıkar ortaya. Hemen her alanda ‘toplumsal kurumlar’, ‘toplumsal örgütler’ belli değer yargılarını, belli ilkeleri simgelerler.

Hegel ''etik'' ile ''ahlak'' arasında incelikli bir ayrım yapmaktadır. Etik ilkelerin uygulamasını dolaysız eyleme ayırır, ahlak ise düşünümsel eylemle ilgili olacaktır. Mesela, etik düzen, esasen alınan kararın dolaysız kesinliğinden ibarettir demektedir (Badioğlu, 1998).

Çoğu insan için etik bir meslek içinde belirli bir doğru veya yanlış davranışları tanımlamak anlamına gelmektedir. Çoğunlukla genel kullanım olarak ahlak bir bireyin yaşamının tümünde veya bir bölümünde eylemlerinin tamamını ifade etmek için kullanılır. Etik ise bir mesleğe ait belirli davranışlar için kullanılır. Ahlaki ve ahlaki olmayan davranışların tartışması günah ve dinle ilgili diğer kavramlarla ilişkilendirilirken mesleki etik genellikle belirli bir meslekle ilgili bir davranış analizi ile sınırlı tutulmaktadır. Aslında mesleklerin çoğu etik standartlarına sahiptir. Doktorların Hipokrat yemininin var olması gibi (İçli, 2002: 74).

Ortak değerler; dürüstlük, yalan söylememe, başkasının hakkını yememe, kendisine emanet edilen sırları açıklamama, karşısındakinin güç durumundan yararlanmama, acısı olanın acısını paylaşma, yardımlaşma, dayanışma, sıkıntıların aşılmasında yardımcı olma, kimseye zarar vermeme, zarara uğrayana yardımcı olma, bunun için kendi olanaklarının azalmasına razı olma, hatta bunu isteme, başkaları için yararlı olma, kendisine emanet edilen

(33)

insanlara, canlılara, mala ve paraya zarar vermeme gibi pek çok davranış özelliği içerir.

Gelenekler, örfler ve adetler de, dinler de genel olarak insanların başka insanlarla olan ilişkilerine kurallar getirmiş ve zarar vermeme, zararı azaltma, yarar sağlama temelinde ilkeler koymuştur.

Ancak, insanlar, bu ilkelerin doğru olduğunu kabul etmelerine karşın, bu ilkeleri çiğnemekten de geri kalmamışlardır. Nedeni, etiği oluşturan asıl yasaların görünmemeleri, ortaya çıkmamalarıdır. Etik, bir öğretidir ve neyi öğrettiği de temelinde yatan ideolojiye bağlıdır. Bağlıdır, çünkü ‘ahlak ve ahlaksızlık olgusu’, toplumların, giderek dünyanın sosyal ve ekonomik sisteminin temel karakterine bağlı olmaktadır (Atabek, 1999: 134). Ahlakçılık, insanların davranışlarını belli ilkelere göre düzenlemeleri ve belli güdüleri ötekilere yeğleyerek eğitmeleridir (Arat, 1987: 72).

Etik konusu son dönemlerde sıkça bahsedilir olmuştur. Davranıştan ziyade daha sonra mesleklerin etiği şeklinde durulmaya başlanmış ve belirli kurallar etik çerçevesine sokulmuştur. Meslek etiği çerçevesinde Avrupa Birliği sağlandıktan sonra tüm ülkelerde mesleklerin ortak etiği oluşturulmaya başlanmıştır. Tüm Avrupa ülkelerinde polisi ilgilendiren ortak bir çalışma yapılmış ve Avrupa Polis Etik Yönetmeliği (APEY) hazırlanmıştır. Avrupa Birliğine girmeye çalıştığımız şu günlerde de bu yönetmeliğin çok iyi incelenip karşımıza çıkabilecek olumsuzlukların şimdiden bertaraf edilmesi bizim için çok önemlidir.

Bu örneklerden de anlaşıldığı gibi birey günlük yaşantısında etik ilkeler veya etik dışı ilkelerle iç içe bulunmaktadır.

1.2.4. Etik ve Yönetim Etiği İlişkisi

Yönetim, belirli bir amacı veya amaçları gerçekleştirmek için işbirliği içinde yürütülen bir grup faaliyetidir. Burada bahsi geçen yönetimden kasıt ise kamu yönetimidir. Kamu yönetimi, devlet ve toplum düzeninin kesintisiz olarak işlemesi ve kamunun ortak ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik mal ve

(34)

hizmetlerin üretilip halka sunulmasına ilişkin bir sistemdir (Eryılmaz, 2002: 9). Kamu yönetiminin birinci elemanı insandır. İkinci elemanı ise örgüttür. Bu elemanların içerdiği toplumda etik ilkeler bilinmezse; adam kayırma, rüşvet, hizmette kayırma v.b. gibi sosyal açıdan kabul edilemeyen davranışlar sergilenebilir. Bu durumlara yönetici durumunda olanlarda sebebiyet verebilir. Akdemir’in ifadesi ile ‘ Kamu kurumlarında verimsizlik, etkili olmayan faaliyetler, etkin olarak kullanılmayan kaynaklar görüntüsüne rağmen yöneticilerin uzun yıllar koltuklarını korudukları da bir gerçektir’ (Akdemir, 2001: 89). Bu durum etik değerlerin sınırlarının çizilememesi ile de alakalıdır.

Yönetim süreci sürekli olarak, başkalarını yakından ilgilendiren ve etkileyen kararlar almayı; karar ve politikaları herkesin yararına olacak şekilde uygulamayı; örgütsel ve bireysel gereksinimlerin karşılanmasını, çatışmaların örgüt ve bireylerin yararlarını gözetecek şekilde çözümlenmesini; örgütte yapılması gereken görevlerin iş görenlere adil olarak paylaştırılmasını; emeğin değerinin verilmesini; iş görenlerin yansız olarak değerlendirilmesini; örgütün kaynaklarının bir kişi ya da grup için değil örgütsel amaçları gerçekleştirmek için kullanılmasını; hakların ve sorumlulukların adil olarak paylaşımını gerektirir (Aydın, 2002: 39).

Yönetsel etik üç bölümde ele alınabilir. 1. Kişisel uygulamalar ve ahlaki sorunlar 2. Mesleki eylemler

3. Günlük yönetim işleri

Mesleki ve toplumsal değişmeler, yöneticileri sürekli olarak etik sorunlarla yüz yüze getirir. Etik değer ve ilkeler, yasalar ve siyasiler, bir kimsenin gerçekte neye inanması gerektiği ve inandığını söylediği davranışların oluşmasında sağlam bir temel oluşturur. Yöneticinin kendi etik ölçütlerini geliştirmesi uzun bir süre davranışlarını sınamasını gerektirir. Bu bağlamda etik davranışların benimsenmesi üst yönetimde başlamalı ve kademe kademe aşağılara doğru gitmelidir.

Referanslar

Benzer Belgeler

İşbu Sözleşme ve protokollerinde tanınan hakların Yüksek Sözleşmeci Taraflardan biri tarafından ihlalinden zarar gördüğü iddiasında bulunan her gerçek kişi , hükümet

Öğr. Nimet Özgül ÜNSAL KÖSE.. MESLEK ETİĞİ KAVRAMI, TÜRLERİ.. Meslek Etiği Kavramı.. • Belirli

Öğr. Nimet Özgül ÜNSAL KÖSE 5.. Dünya Kamu Görevlileri Etiği İle İlgili Düzenlemeler. • Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Tavsiye Kararı ile

sayılır ... Kamu Görevlileri Etik Kurulu’na Yapılan Başvuruların İncelenmesi. • Başvuru tarihinde 3 ay içinde sonuçlandırılmak

• Kamu görevlileri kamu bina ve taşıtları ile diğer kamu malları ve kaynaklarını kamusal araçlar ve hizmet gerekleri dışında. kullanamaz

Bu kuramlar için kullanılan teknik kelime ise deontolojidir. Yunanca ‘görev, sorumluluk’ anlamlarına gelen deon kelimesinden türemiştir. Deontoloji genelde mesleklerle

“Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar” başlığı altında; madde 135 ile “kişisel verilerin kaydedilmesi” suçu, madde 136 ile “kişisel verileri hukuka

• İnternet etiği olarak bilinen ve sanal ortamlarda ve sosyal ağlarda davranış ve öğretileri tanımlayan teknik kelime ise ‘Netiket’ tir.. • Fransızca görgü