• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM

2.2. Bir Meslek Olarak Polislik

2.2.1. Polislik Mesleğinin Genel Özellikleri

Polis etiğine ilişkin tartışmalara geçmeden önce bir meslek olarak polislik mesleğinin özellikleri bilinmelidir. Aşağıda sıralanacak özellikler genel nitelikte olup her ülke polisi açısından söz konusu ve geçerli olan özelliklerdir:

“Polislik her şeyden önce bir uygarlık mesleğidir” (Fındıklı, 2000: 2). Polis sürekli olarak insan ve toplumun içinde insan ve toplumun huzur, sükunu ve mutluluğu için çalışır. Bu bağlamda polisin, yapısal ve işlevsel tüm eylemlerinde uygarlığın ve medeniyetin işaretlerinin olması beklenir.

“Polislik güvenlik mesleğidir” (Fındıklı, 2000: 6). Toplumunda güvenliği sağlama ile görevli polis, bir yandan toplumun güvenliğini sağlama, diğer yandan bu görevi yerine getirirken topluma güven vermeyi kapsamaktadır.

“Polislik zor kullanmayı ve statükoculuğu içeren bir meslektir” (Fındıklı, 2000: 6). Polislik mesleği toplumsal huzur ve güveni sağlarken çok çeşitli zor kullanma araçlarına sahiptir. Polis elbette hukuk sınırları içinde görevini yerine getirmelidir.

İdare Hukuku açısından polisin yetkilerinin çoğu bağlı yetki niteliğinde olduğundan, polisin takdir yetkisi oldukça sınırlıdır. Örneğin, haklı bir nedenden de kaynaklansa, yasa dışı toplantı ve gösteri yürüyüşünü polis engeller, bu olaya müdahale eder. Bu anlamda polis statükocudur.

Bu önemli özellikler yanında polisliğin; uzmanlık, aydınlatma (dedektif), disiplin, kariyer, itham ve iddia ve son olarak sorumluluk mesleği olma gibi özellikleri de sıralanabilir (Fındıklı, 2000: 6-8).

Yukarıdan anlaşılacağı üzere, polislik mesleği çok önemli ve aynı zamanda yerine getirilmesi zor nitelikler taşımaktadır. Bu niteliklere sahip bir

mesleği icra edenlerin, çok önemli bir bilinç, bilgi donanımı ve bu donanıma bağlı özgüvenlerinin yerinde olması gerekmektedir. Bilgi güçtür ilkesi göz önüne alındığında, polisin sadece mesleğini iyi bilmesi değil aynı zamanda uygulamadaki sınırlılıkları ve sorumluluklarını, etik normlar çevçevesinde yaşama geçirmesi önem arz etmektedir. Meslek yaşamına yeni adım atan tüm personele öncelikle söylenen “polis merkezi amirliği adaletin ilk kapısıdır” ifadesi, güvenlik personelinin tüm meslek yaşamında etik ilkelere uymaya itici güç teşkil etmektedir. Bu ifade personelimizde bir itici güç oluşturduğu gibi, yurttaşın da polise güvenini arttırarak, güven ortamı oluşumunu sağlamaktadır. İnsanlığın dünya üzerindeki ilk uğraşlarından birisi "güvenlik hizmetinin sunulması"dır. İnsanlık tarihinde görülen tüm değişimlerden az ya da çok güvenlik hizmetleri de etkilenmiştir. Güvenlik hizmeti toplumun bir parçasını oluşturduğundan toplumdaki iyi / kötü her değişim, her davranış biçimi veya toplumsal hastalıklar güvenlik hizmeti personelinde ve davranışlarında kendini göstermektedir.

Bir zamanlar sadece 'güç' (force) olarak tanımlanan güvenlik hizmetinin, 'hizmet' (service) olup olmadığı tartışmaları, demokratikleşme çabalarının yoğunlaştığı günümüzde önemini her geçen gün arttırmaktadır. Polisliğin mantalitesini oluşturan bu tartışma, güvenlik hizmetinin sunulmasında nasıl bir güvenlik hizmetinin içselleştirilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Polislik uygulamaları, mesleki ve teknik yöntem açısından da önemli değişimler göstermektedir. Suçluyu yakalamak ve suçu aydınlatmak amacıyla, bir zamana kadar temel felsefe "şüpheliden yola çıkarak sonuca ulaşmak" iken artık "maddi suç delillerinden yola çıkarak sonuca ulaşmak" ilkesi benimsenmektedir. Böylece gerek şüpheliye karşı kötü muamele yapılmasının, gerekse güvenlik personelinin kötü muamele yaptığının iddia edilmesinin önüne geçilmektedir. Yani olası etik sorunlar daha oluşmadan önlenmektedir. Ayrıca güvenlik hizmetlerinde proaktif polislik (suç öncesi polisliği) ve toplum destekli polislik yaklaşımları da güvenlik hizmetinin sunulma aşamasındaki değişimleri daha net olarak göz önüne sermektedir. Yirmibirinci yüzyıl polisliğindeki bütün bu değişimlerin işaret ettiği ortak nokta polis meslek

etiğinin önemidir. Polis meslek etiğine geçmeden önce etiği tanımlamaya çalışalım.

Etik, felsefenin bir alt disiplini olarak insan davranışlarını var olan ahlaksal değerler bağlamında inceler. Yani etik ahlak üretmez, ahlak üzerine düşünür, konuşur, inceler... Etik en sade anlatımla 'ahlak felsefesi' olarak tanımlanabilir. Etik ile ahlak arasındaki farklılıklardan bazıları şöyledir: Ahlak topluma ve zamana göre değişen normlar içermesine karşın, etiğin evrensel olma çabası vardır. Ahlak somut ve tekil olaylar hakkında düşünürken / hüküm verirken, etik soyut ve genel ölçütler çerçevesinde çıkarsama yapar. Örnek olarak, özellikle erkek arkadaşı yanında iken bir bayana güzel olduğunu söylemek Türk toplumunda kavgaya sebebiyet verebilecek derecede ahlaki sorun olarak tanımlansa da, bazı ülkelerde bu davranış "teşekkür" ile yanıtlanabilmektedir.

Polis meslek etiği de topluma göre değişen ve sadece belirli zaman dilimi için geçerli olan normları içermediğinden ayrıca merkezinde evrensel olma çabası yattığından Türk Polis Etiğinin varlığı düşünülemez.

Polis meslek etiğinin işlevlerini şöyle sıralayabiliriz: Yetersiz ve ilkesiz üyeleri belirlemek, eğitmek ya da ayırmak, meslek içi rekabeti düzenlemek, hizmet ideallerini korumak, meslek üyelerinin grubun diğer üyeleri ve toplum ile ilişkilerini düzenlemektir.

Görüldüğü üzere artık, polisin yurttaşa güvenlik hizmetini sunması yeterli olmamakta, bu hizmeti yurttaşa nasıl sunduğu önem kazanmaktadır. Bir suçun aydınlatılması ya da suçlunun yakalanması için, hukuka aykırı telefon dinlenmesi özgürlüklerin keyfi olarak kısıtlanması, insan onurunu kırıcı tutum ve davranışların sergilenmesi, polis meslek etiği açısından olumsuz bir davranış olarak tanımlanmaktadır.

Polis meslek etiğine ait ilkelerin hayata geçirilmesi için bir tanımlama yapmak gerekmektedir. Çocukken oynadığımız yap-boz oyununu gözümüzde canlandıracak olursak, yap-boz'un her parçası kurumun sadece bir yönünü oluşturmaktadır. Yani, kurumla ilgili yasal düzenlemeler bir parçayı, kurumun

müşterileri ile olan etik ilişkisi bir diğer parçayı, personelin kendi arasındaki etik ilişkisi farklı bir parçayı, kurum içinde yöneten - yönetilen arasındaki etik ilişki de başka bir parçayı oluşturmaktadır. Ortaya anlamlı bir manzara çıkması için ise bütün bu parçaların birleştirilmesi gerekmektedir. Yani meslek etiğinden ancak, kurumda var olan bütün ilişkilerin etik açıdan doğru olması durumunda söz edilebilir, aksi halde ise kendini kandırmadan öteye gitmeyen bir durumun varlığı görülmektedir.

İç içe geçmiş ilişkiler yumağı halinde görülen bir kurumda "Yeniden yapılanmaya nereden başlanmalı?" sorusu problemin birinci basamağını oluşturmaktadır. "Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan?" ikilemini anımsatan bu durumda, lokomotif işlevini yöneticiler görmeli ve yeniden yapılanmaya, yöneten - yönetilen arasındaki etik ilişkilerin düzenlenmesinden başlanmalıdır.

Max Weber, insanların hayatlarını etkileyecek politik ve ekonomik karar alanların (yöneticilerin) eylemlerinin olası sonuçlarını da değerlendirmelerinin gerekliliğine dikkat çekerek yöneticilerin sorumluluğunu öne çıkarmaktadır. "Ne ekersen onu biçersin" atasözünden çıkarsama yapılırsa, yurttaşa doğrudan hizmet ulaştıran personelin, yurttaşla olan ilişkisinde etik açıdan doğru davranması bekleniyorsa, öncelikle yöneticinin personeline etik açıdan doğru davranması gerekmektedir.