• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM

2.1.2. Türk Emniyet Sisteminin Örgütsel Yapısı

Bürokrasi modeli, bir yönetim için akılcı ve güçlü amaçlara ulaştıracak sağlam bir işletme yapısını, bu yapı içindeki görevleri yerine getirecek kimselerin kendi alanlarında uzmanlaşmalarını, kişisel arzu, hırs ve ihtiyaçlardan arınmış objektif ve akılcı bir yönetim sistemi kurulmasını ve son olarak işbaşına getirilecek yöneticilerin bilgi, yetenek ve tecrübelerine göre demokratik bir seçimle görevlendirilmeleri gibi birtakım kuralları içermektedir (Oktay, 1997: 12).

Başlangıç bölümünde anlatıldığı üzere Polis Teşkilatının uzun bir geçmişi ve buna bağlı olarak köklü bir kurumsal yapısı vardır. Teşkilatın mesleki hiyerarşi kuralları ile donatılmış çok kademesi bulunan hantal bir bürokratik yapısı vardır. Ancak polis sürekli olarak toplum ile ilişki halinde olan bir örgüttür. Ve bu kapsamda sürekli olarak zamanın şartlarına göre kendisini çevresinde meydana gelen değişimlere ayak uydurma zorunluluğu içersinde hissetmiştir. Çünkü Polis hem kamusal düzeni hem de medenî yaşamı ifade eden bir kavramdır. Biz polisi yalnızca koruma ve kollama anlamı içinde kullanırken tarihten getirdiğimiz bazı değerleri de ekliyoruz. Öyle ki; sonuçta toplum olarak batıdakinden oldukça farklı bir anlamsal çerçeve kurmuş oluyoruz (Kılıçbay, 1997: 138).

Türk Polis Teşkilatı’nın bürokratik yapısı dağınık toplumsal faaliyetlerin rasyonel ilkelere göre örgütlenip yönetilmesini ifade eder. Weber’e göre, özellikle geniş gruplar halinde çalışan insanlar, belli bir büyüklük hacmini aştıktan sonra, rasyonel ilkelere uygun olarak örgütlendirilip yönetilmelidir (Asar, 2001: 27). Ancak Türk Polis Teşkilatı zamanla bu yapıdan kopmuş ve kapalı bir sitem haline gelmiştir.

İşler Bürokrasinin getirdiği kademe çokluklarında ve engellerinde sürekli bir erteleme içersinde kalmıştır. Bu yapının ıslah edilir bir hali de kalmamıştır sadece kesilip atılması gereken bir yara haline gelmiştir.

Emniyet örgütünde danışma ( kurmay ) hizmetine ihtiyaç olduğu kabul edilmiş ve kurmay yöneticilere yer verilmiştir. Ancak klasik örgüt teorisinin temel ilkelerinden biri olan kumanda birliğinin bozulmaması için kurmay yöneticilere kumanda kademelerinde emir verme yetkisi tanınmamıştır.

Buna ek olarak kurmay ve hizmet bölümlerine değişen örgüt içi ve dışı şartlar nedeniyle fonksiyonel yetki verilmemiştir. Bu nedenle formel yapı dışında ve ötesinde çeşitli fonksiyonlar arasında sürtüşme ve çatışmalar doğabilmektedir. Bu nedenle emir komuta yapısında özellikle emir komuta ve kurmay fonksiyon çatışmaları sürekli olarak ön plana çıkmıştır.

Kısaca şu anki Emniyet Teşkilatı’nın emir komuta yapısında katı disiplin ve güçlendirilmesine gerek duyulmayan personel yönetici ile karşı karşıya gelmektedir. Yasaların öngördüğü formel yapı kapsamında bir çalışma sistemi olduğunu söyleyebiliriz.

Weber’ e göre işletmelerde üç tarz yönetim otoritesi mevcuttur. Bunlardan ilki, babadan oğulla geçen, doğuştan kazanılan ve kişisel olan geleneksel otoritedir. İkinci otorite türü ise kahramanlık ve benzer üstün kişisel yeteneklere dayanan karizmatik otoritedir. Son otorite türü ise meşru otoritedir ve demokratik ve yasal düzenlemelerin mevcut olduğu toplumlardaki otoritedir (Koçel, 1999: 151). Türk Emniyet Sisteminin otorite kaynağı da yasal düzenlemelerden kaynaklanmaktadır. Yani 73 adet kanunun verdiği görev ve yetkilerden kaynaklanan bir otorite ülkeye hükmetmektedir.

Aslında Emir Komuta zincirinin düzgün işlemesi durumunda Türk Emniyet Sisteminde bir entropiden de söz edilebilmelidir. Çünkü entropi, sistemlerin bir başka ayırt edici özelliğidir. Örgütler de, insanlar gibi doğar, büyür, yaşlanır ve ölür. Örgütlerin yaşlılık belirtilerinin ortaya çıkması, işlerin eskiden olduğu gibi optimum düzeyde gerçekleşmemesi durumunda örgütün entropide olduğu söylenir. Böyle bir durum kaçınılmaz olabilir. Sıkça karşılaşmamak için, örgütün açık sistem özelliği göstermesi gerekir. Bu öncelikle sistemin çevresinden enerji almasını gerektirir. Yeni gelişmeleri izleyecek, araştırmalara yansıtacak elemanların alınması gerekebilir. Yeni, gelişmiş makine ve teçhizatın alımı gerekebilir. Dışarıdan kendini yenileştirecek elemanlar almazsa entropi olduğu söylenir. İşlevsizliği önlemek için negatif entropi sağlanmalıdır (Koçel, 1999: 179). İşte bu noktada Türk Emniyeti şu anki hali ile sınıfta kalmış durumdadır.

Yönetimde sistem yaklaşımı, karmaşık yapılı örgütsel sistemleri, ilgili oldukları alt, üst ve süper sistemlerle birlikte bütünlük içinde anlamaya yöneliktir (Koçel, 1999: 175). Sistem yaklaşımı, örgütsel ve yönetsel olaylara dar kapsamlı bakmamayı gerektirir (Koçel, 1999: 176).

Felsefe olarak sistem kavramına göz atarsak insan ve dünya arasında var olan, felsefede "değer" olarak adlandırılan ilişkidir. Teşkilatın bir sistemi ve bu sistemin varoluş nedenini ispatlayan birçok problem vardır. Bugüne kadar sistemin sorunları personelimizin yaptıkları çalışmalarla, akademik araştırmalarla, Daire Başkanlıklarının yaptığı çalışmalarla, hatta İstanbul Çevik Kuvvet Polisin medyaya yansıyan yürüyüşü ile çeşitli şekillerde dile getirildi. Sorunlar ortaya konulmuş fakat köklü çözümler üretilememiştir.

Sistem yaklaşımı aslında birbirinden ayrılmış gibi görünen teorileri bir araya getirerek genel yönetim teorisini oluşturmaktadır. Aslında sistem yaklaşımının temeli basittir. Tüm parçalar bütünü oluşturmak için birbirleri ile ilgili ve birbirlerine bağımlı alt sistemler demektir. Bu alt sistemler birbirleri ile etkileşim içine girdiklerinde bir bütünü oluştururlar. Buradaki tanımdan da anlaşılacağı gibi tüm olaylar sistem bakışından faydalanılarak analiz edilebilir veya tanımlanabilir (Erkut, 1995: 25-26).

Türk Emniyet Sistemi, Emniyet Genel Müdürlüğü büyük sisteminin altında bulunan taşra teşkilatları ile alt sistemlerden oluşmuş bir bütün olarak görülebilir. Ancak çevresinde meydana gelen değişimlere ve teknolojik gelişmelere ayak uyduramaması yönü ile bu yaklaşıma ters düşmektedir.