• Sonuç bulunamadı

Ebu-Cafer Et-Tahavi'nin El-Akidetu't Tahaviyye'deki bazı kelami meselelerin değerlendirilmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ebu-Cafer Et-Tahavi'nin El-Akidetu't Tahaviyye'deki bazı kelami meselelerin değerlendirilmesi"

Copied!
92
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

I

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANA BİLİM DALI

KELÂM BİLİM DALI

EBU-CAFER ET-TAHAVİ’NİN EL-AKİDETU’T

TAHAVİYYE’DEKİ BAZI KELAMİ MESELELERİN

DEĞERLENDİRİLMESİ

Yüksek Lisans Tezi

DANIŞMAN

Prof. Dr. Şerafettin GÖLCÜK

HAZIRLAYAN

Tevfik AYDIN

074244051007 KONYA 2011

(2)

II

İÇİNDEKİLER

İçindekiler...II

Bilimsel Etik Sayfası ...IV

Tez Kabul Formu ...V

Önsöz ...VI

Özet ...VIII

Summary...IX Kısaltmalar ...X

BİRİNCİ BÖLÜM

EBU CAFER ET-TAHÂVİ’NİN HAYATI VE TAHÂVİ’NİN YAŞADIĞI DÖNEME GENEL BAKIŞ

A) İMAM TAHÂVÎ’NİN HAYATI ... 7

a) Adı, Doğumu ve Nesebi ... 7

b) Ailesi ... 9 c) Öğrenim Hayatı... 10 d) Mezhebi... 12 e) Hocaları ... 13 f) Öğrencileri... 15 g) Eserleri ... 15

h) Âlimler Arasındaki İlmî Konumu ... 17

i) Vefatı... 18

B) TAHÂVÎ’NİN YAŞADIĞI DÖNEME GENEL BAKIŞ ... 19

a) Siyasi Durum... 19

b) Sosyal ve İktisadî Durum ... 21

(3)

III

İKİNCİ BÖLÜM

EL-AKİDETÜ’T-TAHÂVİYYEDE’Kİ BAZI KELÂMÎ GÖRÜŞLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ

A) NÜBÜVVET (PEYGAMBERLİK MÜESSESESİ) ... 27

a) Nübüvvetin İspatı... 28

b) Hz. Muhammed (s.a.v)’in Peygamberliği ve Delilleri ... 31

c) Hz. Muhammed (s.a.v.)’in Son Peygamber Oluşu ... 34

d) Hz. Muhammed (s.a.v.)’den Sonra Peygamberlik İddiası... 36

B) RU’YETULLAH ... 38

a) Mezheplerin Görüşü ... 38

b) İmam Tahâvî’nin Görüşü ... 41

C) KUR’AN’IN ALLAH KELAMI OLUŞU VE HALKU’L-KUR’AN ... 46

a) Kur’an’ın Allah Kelâmı Oluşu (Kelâmullah) ... 46

1) Mezheplerin Görüşü... 47

2) İmam Tahâvî’nin Görüşü... 48

b) Halku’l-Kur’an ... 49

1) Mezheplerin Görüşü... 49

2) İmam Tahâvî’nin Görüşü... 52

D) BÜYÜK GÜNAH (MÜRTEKİBÜ’L-KEBÎRE)... 55

a) Mezheplerin Görüşü ... 57 b) İmam Tahâvî’nin Görüşü ... 60 E) TEKFİR ... 67 a) Mezheplerin Görüşü ... 68 b) İmam Tahâvî’nin Görüşü ... 71 SONUÇ ... 80 BİBLİYOĞRAFYA... 83

(4)

IV T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BİLİMSEL ETİK SAYFASI

Adı Soyadı: Tevfik AYDIN Numarası: 074244051007

Ana Bilim / Bilim Dalı: Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı / Kelam Bilim Dalı

Programı Yüksek Lisans Doktora

Ö ğ re n c in in

Tezin Adı: Ebu-Cafer Et-Tahavi’nin El-Akidetu’t Tahaviyye’deki Bazı Kelami Meselelerin Değerlendirilmesi

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Öğrencinin imzası (İmza)

(5)

V T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU

Adı Soyadı: Tevfik AYDIN Numarası: 074244051007

Ana Bilim / Bilim Dalı: Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı / Kelam Bilim Dalı

Programı: Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı: Prof. Dr. Şerafettin Gölcük

Ö ğ re n c in in

Tezin Adı: Ebu-Cafer Et-Tahavi’nin El-Akidetu’t Tahaviyye’deki Bazı Kelami Meselelerin Değerlendirilmesi

Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan ……… başlıklı bu çalışma ……../……../…….. tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

(6)

VI ÖNSÖZ

İslami ilimler içerisinde akaid, bütün dini hükümlerin temelini teşkil etmesi bakımından ‘ilimlerin reisi’ olarak nitelendirilmiştir. Ehl-i Sünnet kelamı, Hz. Peygamber (s.a.v)’in, ashâbının ve onlara tâbi olan âlimlerin akîdesidir. Hicrî dördüncü asrın ilk çeyreği, bu ilmi sahiplenip sistemleştiren ve onu korumaya gayret eden ilim adamlarının mücadelelerine sahne olmuştur. Bunlardan en meşhurları Irak-Şam civarında Hasan Eş’arî, aynı dönemde Türkistan dolaylarında yaşayan Ebu Mansur el-Maturîdî’dir. Mısır’da bu misyonu üstlenen ise Ebu Cafer et-Tahâvî olmuştur.

Tahâvî, İslam âleminde en az tanınan âlimlerden biri olmasına rağmen, fıkıh, hadis, tefsir, tarih ve kelam sahasında en dolgun eserler veren imamlardan biridir. Akaid ilminin önde gelen eserlerinden olan El-Akîdetu’t-Tahâviyye, Ehl-i sünnet akîdesini savunan Ebû Cafer Ahmed b. Muhammed b. Seleme b. Selâme b. Abdulmelik el-Ezdî et-Tahâvî tarafından kaleme alınan küçük bir akîde risalesidir. Te’vilden, teşbihten, tecsimden uzak, yalın bir dille yazılan eser, Hanefî ekolünün itikadî görüşlerini aktaran ilk kaynaklardan olması hasebiyle önemlidir. Eserin diğer bir özelliği de hicrî üçüncü ve dördüncü asırdaki itikadî ayrılıkların ivme kazandığı bir devirde, mu’tedil ve müspet bir anlayışla yazılan risalenin kıymetini, ümmetin sika âlimlerinin ve müctehidlerinin tescil etmiş olmasıdır. Tahâvî akîdesinin üzerine yapılan çok sayıda şerh çalışması da bunun bir işareti olarak anlaşılmalıdır. Bu çalışmalardan en meşhur olanı, İbn Ebi’l-İzz el-Hanefî’ye ait olan ‘Şerhu’l-Akîdeti’t-Tahâvîyye’dir.

Tahâvî Risalesi’nde, tevhid, nübüvvet, insanın fiilleri, büyük günah, tekfir ve ahiret gibi akaid konularının hemen hepsine değinilmiştir. Bu konuların bazılarında, konuya delalet eden nassların tamamı veya bir kısmı zikredilmiş, diğer maddelerdeki görüşlerin ekseriyetinde de, ayet ve hadislerde geçen ibarelerden esinlenildiği anlaşılmaktadır.

Ehl-i sünnet itikadının en önemli temsilcilerinden birisi olan Ebu Cafer et-Tahâvî, İslamî ilimlerin diğer alanlarında olduğu gibi akâid ilmine dair ardında çok kıymetli bir eser bırakmıştır. Tahâvî Akîdesi, Ebu Hanife’ye atfedilen inanç esaslarını doğru olarak ilk kez belirleyen eserlerden birisi olmasına rağmen, İslam dünyasında hak ettiği mevkiye kavuşamamıştır. Bizim de bu çalışmamızdaki gaye, İmam Tahâvî’yi tanımak / tanıtmak ve O’nun Akîdesinin değerini ortaya koyan çabalara katkı sağlamaktır. Henüz kelâmî bir

(7)

VII

hüviyete sahip olmayan, yalın bir üslupla kaleme alınan bu eserin orijinalliğinin ve diğer eserlerin yanındaki kıymetinin fark edilmesi yegâne amacımızdır.

İki bölümden oluşan çalışmamızın ilk bölümünde, İmam Tahâvî’nin adı, doğumu, nesebi, ailesi, hocaları, miras bıraktığı öğrencileri, kıymetli eserleri ve âlimlerin arasındaki ilmî derecesine dair hususlara değinirken, Tahâvî’nin yaşadığı, Mısır’a hükmeden Abbasi ve Tolunoğulları devletlerinin siyasi, toplumsal ve ilmî durumları hakkında bilgiler verdik.

İkinci Bölümde ise El-Akîdetü’t-Tahâviyye’de geçen, bilhassa kelâmî sahada üzerinde çokça tartışılmış; Nübüvvet, Ru’yetullah( Allah’ın görülüp görülmemesi), Halku’l-Kur’an (Kur’an’ın yaratılıp yaratılmadığı), Mürtekibü’l-Kebîre (Büyük Günah) ve Tekfir meselelerini mütalaa etmeye çalıştık.

“Ebû Cafer Et-Tahâvî’nin El-Akîdetu’t-Tahâviyye’deki Bazı Kelamî Meselelerin Değerlendirilmesi” adını verdiğimiz çalışmamızda, karşılaştırmaların daha net anlaşılması gayesiyle, bahsedilen konuya dair, öncelikle âlimlerin veya mezheplerin genel kanaatlerine değindik, akabinde de Tahâvî’nin görüşlerini tahlil edip değerlendirmeye gayret ettik. Terimlerle ilgili noktalarda muteber sözlüklerden, ayetlerin yorumları için tefsirlerden, hadis kitaplarından, mezhep imamlarının görüşleri için akaid metinlerinden ve kelam kitaplarından, tarihe dair eserlerden, fert ve toplum ile alakalı hususlarda sosyolojik ve psikolojik çalışmalardan, bilimsel dergi, makale, sempozyum bildirileri de dahil olmak üzere bir çok kaynaktan yaralanmaya özen gösterdik.

Bu çalışmamızın hayırlara vesile olmasını diler, bu temenni ile benden yardımlarını esirgemeyen çok kıymetli danışman hocam Prof. Dr. Şerafettin Gölcük’e, tezin tamamlanmasında değerli vakitlerini ayıran saygıdeğer Prof. Dr. Süleyman Toprak hocama ve emeği geçen diğer bütün hocalarıma teşekkür eder, saygılarımı sunarım.

Tevfik AYDIN Konya - 2011

(8)

VIII T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı: Tevfik AYDIN Numarası: 074244051007

Ana Bilim / Bilim Dalı: Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı / Kelam Bilim Dalı

Programı: Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı: Prof. Dr. Şerafettin Gölcük

Ö ğ re n c in in

Tezin Adı: Ebu-Cafer Et-Tahavi’nin El-Akidetu’t Tahaviyye’deki Bazı Kelami Meselelerin Değerlendirilmesi

ÖZET

Ebû-Cafer et-Tahâvî, İslam âleminde en az tanınan âlimlerden biri olmasına karşın, fıkıh, hadis, tefsir, tarih ve kelam sahasında en dolgun eserler veren imamlardan biridir. Akaid ilminin öne çıkan ilk eserlerinden El-Akidetu’t-Tahâviyye, müellifin Ehl-i sünnet akidesini savunma gayesiyle kaleme aldığı küçük bir akide risalesidir. Tahâvî’nin bu eseri, İmam-ı A’zam’a atfedilen inanç esaslarını ilk defa doğru bir şekilde belirleyen eserlerden olması hasebiyle özel bir değere haizdir.

İmam Tahavî’yi tanımak / tanıtmak ve O’nun Akîdesinin değerini ortaya koyan çabalara katkı sağlama gayesiyle yaptığımız bu çalışmamız iki bölüm ve bir sonuçtan oluşmaktadır. İlk bölümde Tahâvî’nin yaşadığı dönem, siyasi, sosyal ve ilmi açıdan değerlendirilmiş; Tahavî’nin hayatı, geriye bıraktığı eserleri ve ilmi konumu hakkında bilgiler verilmiştir.

İkinci Bölümde ise El-Akîdetü’t-Tahâviyye’de geçen, bilhassa kelâmî sahada üzerinde çokça tartışılmış; Nübüvvet, Ru’yetullah( Allah’ın görülüp, görülmemesi), Halku’l-Kur’an (Kur’an’ın yaratılıp, yaratılmadığı), Mürtekibü’l-Kebîre (Büyük Günah) ve Tekfir meselelerini mütalaa etmeye çalıştık. Sonuç kısmında ise işlenen konulara dair kısa bir değerlendirme ile çalışmamızı sonlandırdık.

(9)

IX T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı: Tevfik AYDIN Numarası: 074244051007

Ana Bilim / Bilim Dalı: Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı / Kelam Bilim Dalı

Programı: Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı: Prof. Dr. Şerafettin Gölcük

Ö ğ re n c in in

Tezin İngilizce Adı: Investigation of Some Theological İssues in the Akîdetu’t-Tahâviyye of Ebu-Cafer et-Tahâvî

SUMMARY

Ebu Cafer et-Tahâvî is an unnoticed scholar in the Islamic World, however he is one of the imams who compiled most comprehensive books in fiqh, hadith, tafsir and islamic theology. El-Akîdetu’t-Tahâviyye is a concise tractate about islamic faith written by Tahâvî in order to defend Ehl-i Sunna’s doctrines. The work is especially precious because of its early determination of dogmas/basic faiths ascribed to Imam-ı A‘zam.

Our work which aims to acquaint with Imam Tahâvî consists of two parts and a conclusion.In the first chapter, we discussed political, social and scientific aspects of Tahâvî’s period and introduced his life, works and scholary status.

We studied in the second chapter issues most debated in islamic theology and presented in El-Akîdetu’t-Tahâviyye such as nubuvvet (prophecy), ru’yetullah (god’s vision), halku’l-quran (), murtekibu’l-kebire () and takfir (accuse of unbelief).

We finished our treatise with the conclusion section which includes a succinct summary of the work.

(10)

X KISALTMALAR

a.g.e. : Adı geçen eser a.g.m. : Adı geçen makale

AÜİFD. : Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi b. : İbn, bin

bkz. : Bakınız

bs. : Baskı

çev. : Çeviren

DİA. : Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi DİBD. : Diyanet İşleri Başkanlığı Dergisi

DİFV. : Dokuz Eylül İlahiyat Vakfı Ed. : Editör

h. : Hicrî

Hz. : Hazreti

İA. : Milli Eğitim Bakanlığı İslam Ansiklopedisi İSAM. : İslam Araştırmaları Merkezi

md. : Madde

MÜİFV. : Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı nşr. : Nâşir, neşreden

ö. : Ölümü, ölüm Tarihi

r.a. : Radıyallahu anhu/anha/anhüm s.a.v. : Sallallahu aleyhi ve selem

SÜİFD. : Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi TDV. : Türkiye Diyanet Vakfı

thk. : Tahkik eden trc. : Tercüme eden

ts. : Tarihsiz, baskı tarihi yok vb. : Ve benzeri

y.y. : Yayın yeri yok yay. : Yayınları, yayınevi

(11)

7

BİRİNCİ BÖLÜM

EBU CAFER ET-TAHÂVî’NİN HAYATI VE TAHÂVİ’NİN

YAŞADIĞI DÖNEME GENEL BAKIŞ

A) İMAM TAHÂVİ’NİN HAYATI a) Adı, Doğumu ve Nesebi

İsmi, Ahmed b. Muhammed olup, doğum yeri olan Taha köyüne nispetle ‘Tahâvî’ diye meşhurdur.1 İsminin Ahmed, künyesinin ise ‘Ebu Cafer’ olduğu konusunda ittifak vardır2 Lisanü’l-mizan da ise Muhammed b. Selâme adıyla anılmaktadır.3

İbn Nedîmin eserinde Ebû Ca’fer Ahmed b. Seleme b. Abdülmelik el-Ezdî et-Tahâvî4 ismi zikredilmektedir. İsim zincirine bakıldığında Tahâvî’nin oğlunun, babasının, dedesinin isimlerini ve bir de nisbetini görmekteyiz. “Ebu Cafer” adından sanki oğlunun isimlerinden birinin “Cafer” olduğunu sanırız. Ama kaynaklarda Cafer adında bir oğlu zikredilmemektedir. O halde Tahâvî bu ismi oğlundan mütevellit almamıştır ve böyle de bir gelenek vardır. Örneğin Tahâvî’nin hocası Bekâr b. Kuteybe hiç evlenmediği halde “Ebû Bekre” olarak künyelenmiştir.5

Mevcut eserlerde Tahâvî’nin şeceresi; Ahmed b. Muhammed b. Selame b. Seleme b. Abdulmelik b. Seleme b. Süleym b. Süleyman b. Cenab6 olarak geçerken, tarihçiler “Abdülmelik” kısmına kadar olan dede zincirinde ittifak etmişlerdir.7

Bununla birlikte Tahâvî’nin şeceresinde yer alan İbn Cenab ismi yerine; Abdulmecid Mahmud, İbn Cevvab8 Temimi, İbn Habbab,9 Sa’d Beşir ise, İbn Hamid10 ismini zikretmişlerdir.

1

İbn Yunus, Ebu Said Abdurrahman b. Ahmed b. Yunus b. Abdila’la Sadefi, Tarihu İbn Yunus es-Sadefi

Kısmu’l Evvel: Tarihu Mısrıyyin, Daru’l Kütübi’l İlmiye, Beyrut, 2000, 20. 2

Sa’d Beşir, Es’ad Şeref, İmam Ebu Cafer Tahâvî ve Menhecuhu fi’l Fıkhı’l-İslami, nşr. Dr. Ömer Süleyman Eşkar, Daru’n Nefais, Amman/Ürdün, 1998, 10.

3

İbn Hacer, Şihabuddîn Ebu’l-Fazl, Lisanü’l-mizan, II, Beyrut, 1971, 274.

4

İbn Nedim, El-Fihrist, Müesset-u İntişarat-i Emir-i Kebir, Tahran,1945, 383.

5

Abdü’l-Mecid Mahmûd, Ebû Ca’fer Tahâvî ve Eseruhu fi'l-Hadis, el-Mektebetü'l-Arabiyye, Kahire, 1975, 61.

6

İbn Kutluboğa, Ebu’l Adl Zeynuddin Kasım b. Kutluboğa, Tacu’t-Teracim, thk. Muhammed Hayr Ramazan Yusuf, Daru’l Kalem, Şam, 1992, 21.

7

Sa’d Beşir, Es’ad Şeref, a.g.e., 11.

8

Mahmud, a.g.e, 41.

9

Temimî, İbn Abdulkadir Ez-Zari, Tabakatu’s-Seniyye fi Teracimi’l-Hanefiyye, El-i’dad ve’l-Tenfiz y.y., 1983, 49.

10

(12)

8

İmam Tahâvî’nin doğduğu yer, Mısır’da Nil nehrinin batısında yer alan Taha adındaki, Said şehrinin bir köyüdür.11Ayrıca Münya idari bölgesinde Semalut merkezine bağlı, Esyut’un yakınlarındaki Tâhâ’l-E’mîde’den olduğu da nakledilir.12 Suyuti ise bu bilgilerin aksine İmam Tahâvî’nin Taha köyünden değil, Tahtuta isimli köyden olduğunu belirtmiş, kendisine de Tahtutî denilmesinin kerih görüldüğünü ifade etmiştir.13 Tahtut’un 10 haneden oluşan küçük bir köy olduğu zikredilmektedir.14

İmam Tahâvî’nin hayatının bahsedildiği eserlerde veya kısaca anlatılan kaynaklarda, doğum tarihinde ihtilaf edilmiştir. Bu hususta birkaç rivayet zikredilmektedir. Kaynakların çoğunluğunda müellifler hicrî 239, miladî 853 yılında doğduğunda birleşirler.15 Doğum tarihini h.239 olarak zikreden en önemli isim, Ebu Said b. Yunus’tur. El-Cevahiru’l-Mudîe’de geçen ifadede, İbn Yunus –ki İmamın çağdaşı ve arkadaşıdır- “Tahâvî bana 239 yılında dünyaya geldiğini söyledi”16 demektedir. Suyuti, Tabakat’ında, Tahâvî’nin 237/851 yılında doğduğunu belirtmiş17, ancak Hüsnü’l-Muhadara adlı eserinde, 239 yılını zikretmiştir.18 Bu rivayeti destekler mahiyette, İbn Asakir’in bildirdiğine göre Tahâvî, Rebiu’l Evvel ayının son on gününde, Pazar günü 239/853 senesinde doğmuştur.19 Tahâvî’nin h.238 yılında doğduğunu belirten âlimler ise İbn Hallikan20 ve Sehâvi21 olmuştur. Son olarak İmamın doğum tarihi hakkında 230/84422 rivayeti de kaynaklarda zikredilmiştir.

Tahâvî’nin doğum tarihi ile ilgili zikredilen rivayetler içerisinde en sağlamı h.239 yılına ait olandır. Öyle ki bu görüşü Mısır kadılarından birisi olan Ebu Ali el-Cevheri’nin(v.250/864) sözleri de tasdik etmektedir. Kadı, Tahâvî bineğe binmeden 11 Mahmud, a.g.e, 45-46. 12 Mahmud, a.g.e, 48-49. 13

Suyuti, Ebu’l Fazl Celaleddin Abdurrahman b. Ebu Bekr, Lübbü’l-Lübab fi Tahriri’l-Ensab, thk. Muhammed Ahmed Abdülaziz; Eşref Ahmed Abdülaziz, Daru’l Kütübi’l İlmiyye, Beyrut, 1991, 88.

14

İbn Yunus, a.g.e., 21.

15

İbn Kesîr, Ebu’l Fedai Hafız Ed-Dımeşki, El-Bidaye ve’n-Nihaye, thk. Ali Necip Atvi, Daru’l Kütübi’l İlmiye, Beyrut, 1987, XI., 186.

16

Kureşî, Ebu Muhammed Abdulkadir b. Muhammed b. Muhammed b. Nasrullah b. Salim b. Ebi’l Vefa El-Hanefi, Cevahiru’l-Müdiyye fi Tabakati’l-Hanefiyye, thk. Abdulfettah Muhammed, y.y.1978, I., 273.

17

Suyutî, Ebu’l Fazl Celaleddin Abdurrahman b. Ebu Bekr, Tabakatu’l-Huffaz, Daru’l Buhusi’l İlmiye, Beyrut, 1983, 339.

18

Suyutî, Cemaleddin Abdurrahman, Hüsnü’l-Muhadara, thk. Muhammed Ebu’l Fazl İbrahim, Daru’l İhyai’l Kütübi’l Arabiyye, yy., 1967, 350.

19

İbn Münzir, İmam Muhammed b. Mükerrem, Muhtasaru Tarihi Dımeşk li İbn Asakir, thk. Abdulhamid Merlev, Daru’l Fikr, Dımeşk, 1984, III. 264.

20

İbn Hallikan, Ebu Abbas Şemsuddin Ahmed b. Muhammed b. Ebu Bekir, Vefeyatu’l-Ayan ve Enbau

Ebnai’z-Zaman, thk. Muhammed Abdulhamid, Mektebetü’l Mısrıyye, Kahire, 1948, I., 54. 21

Sehâvî, Ebu Hasan Nureddin Ali b. Ahmed b. Ömer b. Halef El-Hanefi, Tuhfetu’l-Ahbab ve

Bugyetu’t-Tullab, Mektebetu’l Külliyyeti’l Ezheriyye, Kahire, 1986, 179. 22

Leknevî, Muhammed Abdulhay el-Hindi, Fevaidu’l-Behiyye fi Teracimi’l-Hanefiyye, Tashih: Muhammed Bedreddin Ebu’l Feras en-Na’sani, Daru’l Marife, Beyrut, ts., 32.

(13)

9

kendisi binmez, inmeden de inmezdi. Böyle davranmasının sebebi sorulunca, “ Böyle davranmak bana vaciptir; zira o bizim büyüğümüz ve âlimimizdir. Kaldı ki bizden onbir yaş da büyüktür” demiştir.23

Tahâvî’nin künyesinde geçen el-Ezdî kelimesi, arap kabilelerinin en köklü ve en meşhurlarından biri olup Kahtanilere kadar uzanan el-Ezd24 kabilesine nisbetinden dolayı verilmiştir. Künyesinde geçen el-Mısrî kelimesi ise Mısırlı olmasından ötürü zikredilmiştir.25 Muhtelif eserlerde geçen el-Hacrî’nin nisbet edildiği yer ise, Amr b. As’ın Mısır valisi olduğu dönemlerde buraya yerleşen, Tahâvî’nin dedelerinin bulunduğu el-Ezd kabilesinin bir kolu olan el-Hacr’dir.26 Daha önce de ifade edildiği üzere İmam, Mısır’ın Said şehrinin Taha köyünde doğmuştur. Buna nisbetle de “Tahâvî”27 adıyla meşhur olmuştur.

b) Ailesi:

Tarih kaynaklarında Tahâvî’nin, Mısır’ın ileri gelen soylu ailelerinden birine mensup olduğu belirtilir.28 Yemenli Ezd kabilesinin Hacr koluna mensup olan Tahâvî’nin ecdadı, Mısır ele geçirildikten sonra Yemen’den ayrılıp Mısır’a yerleşmişlerdir.29

Ailesi Mısır’da bulundukları süre içinde, devletin hem askerî hem de sivil kademelerinde, Tahâvî’nin dedesi olan Selâme b. Abdülmelik’e varıncaya kadar çok önemli görevler almışlardır. Ancak Halife Me’mun’a itaatsizlikle başlayan sorunlar, h.203 yılında Abdülmelik ve oğlu İbrahim’in Fustat şehrinde idam edilmesiyle sonuçlanmıştır.30

İlmin, faziletin ve doğruluğun varlığı ile ün kazanmış bir aileden olan İmam Tahâvî, ilmin üst mertebelerine giden yolda, şüphesiz ki ilk eğitimini ailesinden almıştır. Babası Muhammed, ilim sahibi, edep ve fazilet erbabı olmasının yanında, şiir bilen ve bildiklerini rivayet eden bir kişidir. Tahâvî, babasının şiir ve edebiyatta etkin biri

23

İbn Hacer, a.g.e., I., 281.

24 İbn Hallikan, a.g.e., I, 55. 25 Mahmud, a.g.e., 44 26 Mahmud, a.g.e., 44. 27 İbn Yunus, a.g.e., 20. 28

Mahmud, a.g.e., 57, F. Krenkow, “Tahâvî”, İA., Milli Eğitim yay., İstanbul, 1977, XI., 628.

29

Kevserî, Muhammed Zahid, El-Havi fi Sireti’l-İmam Ebi Cafer Tahâvî, Said Company Edeb-u Menzil, Karaçi/Pakistan, ts., 3.

30

(14)

10

olduğunu söylemiştir. Tahâvî O’na şiir okuyunca, hatalı beyitleri düzeltir ve eksikleri tamamlardı.31

İmam Müzenî’nin de kız kardeşi olan Tahâvî’nin annesi, aynı zamanda İmam Şafiî’nin talebelerinden olup fakih bir hanımdır. Hüsnü’l-Muhadara’da Suyuti, Tahâvî’nin annesinin İmam Şafiî’nin sohbet halkalarında bulunduğunu, bunun için de, İmam Şafiî’nin öğrencilerinden ve Mısır’daki Şafiî fakihlerden sayıldığını zikreder.32 Bu bilgiyi destekler mahiyette, İsnevî ve İbnu’s-Sübkî, Müzenî’nin İmam Şafiî’den zekat hususunda bir rivayeti olan kız kardeşinden bahsederler ki, Müzeni’nin başka kız kardeşi olmadığından, bu kimsenin Tahâvî’nin annesi olması gerekir.33 Bu rivayetler de bize gösteriyor ki İmam Tahâvî’nin ailesi hem anne tarafından hem baba tarafından bir ilim yuvası hüviyetindeydi ve Tahâvî de bu yuvanın evladıydı.

Tahâvî’nin dayısı olan İmam Müzeni de çok değerli bir âlimdi. Müzenî, İmam Şafi’nin önde gelen öğrencilerinden olup Şafiî Mezhebinin büyük fakihlerindendir.34

Mısır ulemasından olduğu ifade edilen, Ali b. Ahmed b. Muhammed b. Selame adında Tahâvî’nin bir oğlu olduğu zikredilir. Kureşi, O’nu, Tabakat’ında zikrederek, vera’ ve takva sahiplerinden saymıştır. O da, babası gibi, Hanefi Mezhebindendir.35 Sem’ani O’nun, Nesai’den hadis rivayet ettiğini ve Ebu Zekeriyya Yahya b. Ali’nin, O’ndan hadis naklettiklerini söylediğini bildirmektedir. Künyesi Ebu Hasan olup, h.351 yılında vefat etmiştir.36

c) Öğrenim Hayatı:

Tahâvî, daha önce de ifade edildiği üzere, ilk eğitimini ailesinden almıştır.37 İlk derslerini babasından alan Tahâvî, babasından sonra Ebû Zekeriya Yahya b. Muhammed b. Amrus’un derslerine devam etmiştir. Muhammed b. Amrus’un denetiminde Kur’an-ı Kerim’i ezberlemiştir. Babasından edebiyat ve bazı tabii ilimleri okumuş, daha sonra, dayısı Müzeni’den fıkıh okuyarak, özellikle O’nun Muhtasarını konu alan derslerine

31

Tahâvî, Ahmed b. Muhammed b. Selame b. Seleme b. Abdulmelik, Ahkamu’l-Kur’ani’l Kerim, thk. Saaddin Enval, TDV. yay. İSAM, İstanbul, 1995, 14.

32

Suyuti, a.g.e., 399.

33

Mahmud, a.g.e, 59-60.

34

Tahâvî, Ahmed b. Muhammed b. Selame b. Seleme b. Abdulmelik, Şerhu Müşkili’l-Asar, thk. Şuayb El-Arnaut, Müessesetü’r Risale, Beyrut, 1994, 37.

35

Mahmud, a.g.e, 60.

36

Sem’anî, Ebû Sa'd Abdülkerim b. Muhammed b. Mansur el-Mervezi, El-Ensab, thk. Abdullah Amr Barudi, Darü'l-Cinan, Beyrut, 1988, IV., 53.

37

(15)

11

katılıp özenle dinlemiştir. O’ndan, İmam Şafiî’den nakledilen hadisleri rivayet etmiştir.38 Zehebî’nin eserindeki rivayete göre Tahâvî ilk hadis eğitimini dayısından almış ve ilk hadisi ondan rivayet etmiştir.39

Tahâvî, Kahire’ye gelen âlimlerin en meşhurları ile görüşmüş ve onların da ders halkalarına katılmıştır.40

Tahâvî yirmili yaşlara geldiğinde, İmam Şafiî’nin en önemli öğrencilerinden olan dayısı Müzeni’nin elindeki eserler vasıtasıyla Hanefi ictihadlarına vakıf olmuş, rey taraftarlarının ictihadlardaki yaklaşımını kendisine daha yakın bulduğu için ve kendisinde oluşan yeni kanaatler doğrultusunda, ilk görüşlerini terk ederek, fıkıhta Ebu Hanife’nin metodunu ve görüşlerini benimsemiştir.41

Daha önce de ifade edilen bilgilerden anlaşılacağı üzere, Tahâvî’nin ilmî kişiliğinin oluşmasındaki ilk etken ailesinin ilimle iştigal etmesiydi. Şiir ve edebiyata ilgisi olan bir baba, fakih olması ile tanınan bir annenin yanında, Şafiî fıkhının en mühim simalarından olan Dayısı İmam Müzenî, Tahâvî’nin âlim kişiliğinin oluşmasındaki etkenler başlıca etkenler olmuştur.

İmam’ın yaşadığı devir, ilmî faaliyetlerin yoğun olarak icra edildiği bir döneme rastlamaktadır. Kendisinin, Müzenî’nin akranları olan birçok âlimden ders aldığı rivayet edilir.

Tahâvî’nin ilmi şahsiyetinin ve ahlaki kişiliğinin oluşmasında bu âlimlerin etkisi çok büyüktür. Bunların başında, şüphesiz, annesi ve dayısı gelir. Ayrıca, çok sayıda hadis rivayet ettiği Bekkar b. Kuteybe(270/884) ve fıkıh tahsili gördüğü Ahmed b. Ebi İmran(280/894) da bunlar arasında zikredilebilir. Özellikle, Ahkamu’l-Kur’an adlı eserinde Ahmed b. Ebi İmran’dan nakletmiş olduğu fıkhi görüşlerden bunu anlamak mümkündür.42

Bazı İslam beldelerine yapılan yolculuklar da âlim şahsiyetine önemli katkılarda bulunmuştur. Bilhassa Gazze, Askalan, Taberiyye ve Kudüs’e yolculuklar yapmış,43

38

İbn Ebi’l-İzz el-Hanefî, el-Akîdetü’t-Tahâvîyye ve Şerhi, çev. M. Beşir, Eryarsoy, Guraba yay., İstanbul, 2008, 17.

39

Zehebî, Muhammed b. Ahmed b. Osman, Siyeru Alami’n-Nübela, thk. Salih Elesem, Müessetü’r Risale, Beyrut, 1994, XV., 29.

40

Mahmud, a.g.e., 77.

41

Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Asar, 37.

42

Tahâvî, Ahkamu’l-Kur’an, 15–16.

43

(16)

12

Tahâvî’nin fıkıh ilmindeki değerli hocalarından birisi olan İbn Hazm’dan ders almak için h.268 senesinde Şam’a gitmiştir.44

Bununla birlikte hac görevinin yerine getirmek için kutsal topraklara yolculuk yapmış, Mekke ve Medine’de bulunan âlim zatlarla bilgi alışverişinde bulunmuştur.45

Tahâvî’nin aldığı resmî görevlerle birlikte bu yolculuklar değerlendirilecek olunursa, sadece ilim için bu beldelere gitmediği, görev maksadıyla gittiği yerlerde bunu bir fırsat olarak değerlendirdiğini söylemek mümkündür.

d) Mezhebi:

Mevcut kaynaklarda, Tahâvî’nin mensup olduğu mezhepten daha ziyade, belirli bir yaştan sonra hangi sebepten ötürü mezhep değiştirdiğiyle ilgili tartışmalar yapılmıştır.

Tahâvî daha önceleri Mısır’da hâkim olan Şafiî mezhebine mensuptu. Daha sonraları, takriben 25–30 yaşlarına rastlayan bu dönemde Şafiî mezhebini terk edip, Hanefi mezhebine geçmiştir. Lakin O’nun Şafiî mezhebinin hâkim olduğu yerde Hanefi mezhebine meyletmesini, ilim ve içtihattaki bağımsızlığı ve hür düşüncesiyle değerlendirmek daha doğru olacaktır.46

İmam’ın iki sebepten dolayı Hanefi mezhebine meylettiği anlatılır.

İlki; dayısı Müzeni birgün Tahâvî’ye dakik bir mesele anlatır. Anlamayınca tekrar eder. Yine anlamayınca “Vallahi senden bir şey olmadı” der. Tahâvî de bu sözün üzerine hocasına kızar ve Ahmed b. İmran’nın meclisine katılır.47 Bu görüş ilk bakışta anlaşılacağı üzere gerçeklikten uzak bir yaklaşım içerisinde rivayet edilmiştir. Zaten birçok tenkide de uğramıştır. Zira o asırda âlimler talebelerine böyle bir yaklaşımda bulunmazlar, talebe de böyle bir gerekçe ile hocasına darılmaz idi.48

İkinci rivayette ise Tahâvî’ye Hanefi mezhebine geçiş sebebi sorulduğunda, dayısı Müzenî’nin sürekli Hanefî fıkhına dair eserleri incelediğini gördüğü için böyle bir seçim yaptığını ifade etmiştir. Zahid el-Kevserî de birçok amil zikrederek ikinci rivayetin daha doğru bir seçim olacağını beyan etmiştir.49 Kureşî de eserinde Tahâvî’nin, Hanefî âlimi olan Mısır kadısı Bekar b. Kuteybe’nin, Müzenî’nin Şafiî fıkhına dair yazdığı

44

İbn Kesir, a.g.e., XI, 186.

45

Mahmud, a.g.e., 82.

46

Mahmud, a.g.e., 77.

47

İbn Hacer, a.g.e., I., 275.

48

Mahmud, a.g.e., 76.

49

(17)

13

Muhtasar adlı eserine yazdığı reddiyeyi de okuduktan sonra Hanefî fıkhına geçmeye karar verdiğini ve yeni çalışmalarını bu yönde yaptığını ifade eder.50

Müzenî’nin çeşitli meselelerin çözümünde Hanefî eserlerine müracaat etmesi, Tahâvî’nin bu mezhebe meyletmesinin önünü açmıştır. Hanefi fıkhındaki bu eğilimin kesin netice vermesi, fıkıh sahasında kendisini etkileyen –daha önce de ifade ettiğimiz- Bekkâr b. Kuteybe ve Ahmed b. Ebî İmran sayesinde gerçekleşmiştir. Sonuç itibariyle Tahâvî’nin mezhep değiştirmesiyle ilgili ortaya atılan gerekçelerden ikincisi, ilmî araştırmacılar için de makbul sayılabilen görüş olmalıdır.

e) Hocaları:

İmam Tahâvî’nin ilim hayatının ailesi ile başladığını, ilk hocalarının annesi ve dayısı olduğunu zikretmiştik. Bununla birlikte Tahâvî hafızlığını Yahya b. Muhammed b. Amrus’tan tamamlamıştır.51 Tahâvî’nin yetişmesinde üç yüz52 kadar hocanın etkili olduğu rivayet edilir. Kandehlevi, Meanu’l-Asar’a yazdığı mukaddimede, hocalarının sayısını 29853 olarak belirtmiştir. Tahâvî’nin şeyhlerini araştırma konusu yapan âlimler çıkmış, hata müstakil eser yazanlar dahi olmuştur. Bu çalışmayı ilk gerçekleştiren müellifin ise Abdülaziz b. Ebî Tahir et-Temîmî olduğunu kaynaklar ifade eder.54 Kevserî, Tahâvî’nin hocalarının, Mısırlı, Faslı, Yemenli, Basralı, Küfeli, Hicazlı, Şamlı, Horasanlı ve diğer İslam beldelerinden olduklarını söylemiş,55 Kureşî ise eserinde hocalarını alfebetik sırayla zikretmiştir.56

Sadece Mısır’daki âlimlerden değil, asrının bütün bilginlerinden istifade edebilmek için Mısır’a gelen batılı ilim adamlarının tamamından da ilim tedris etmiştir.57 Biz burada akaid, fıkıh ve hadis alanında öne çıkan hocalarını saymakla yetineceğiz.

-İsmail b. Yahya b. İsmail b. Amr b. Müslim el-Müzeni(264/878): Tahâvî’nin dayısı olup, kendisinden fıkıh ilmini almış ve İmam Şafiî’nin Süneni ile birçok hadis dinlemiştir.58

- Muhammed b.Selame(264/878): Tahâvî’nin babasıdır.59

50

Kureşî, a.g.e., I., 273-274.

51

İbn Hacer, a.g.e., I., 181.

52

İbn Ebi’l-İzz, Sadruddin Ali b. Ali b. Muhammed El-Hanefi, Şerhu’t-Tahâvîyye fi Akîdetu’s-Selefiyye, thk. Ahmed Muhammed Tahir, Vakfu lillah, Riyad, 1991, 12.

53

Tahâvî, Ahkamu’l-Kur’an, 35.

54

Böyle bir eserin varlığı zikredilse de bu âlimin çalışması halen ele geçirilememiştir. Bkz. Kevserî,

el-Hâvî, 6. 55 Kevseri, a.g.e., 18. 56 Kevserî, a.g.e., 6, 8-10. 57

Nezir, Ahmed, Abdullah, Ebu Cafer Tahâvî, Daru’l Kalem, Dımeşk, 1991, 95.

58

(18)

14

- Bekkar b. Kuteybe Ebu Bekr el-Basri(270/884): Hanefi fakihi ve Mısır kadısı’dır. Vera’ ve zühd’ü ile tanınır. Tahâvî, en çok ilmi O’ndan almıştır.60

- Ebu Cafer Ahmed b. Ebi İmran el-Bağdadi(280/893): Hanefi fakihi, muhaddis ve Hafızdır.61 Diğer mezhepler ile birlikte Hanefî fıkhını öğrencilerine aktaran Mısır’ın en meşhur âlimlerindendir.62

- Bahr b. Nasr b. Sabik el-Havlani(267/881): Hadis rivayetinde güvenilir ve fazilet sahibi olup, İmam Şafiî’nin öğrencisidir.63

- Rabi’ b. Süleyman el-Cizi(256/870): Ebu Davud ve Nesai, O’ndan hadis rivayet etmiştir.64

- Ebu Hazım Abdulhamid b. Abdülaziz el-Bağdadî(292/905): Tahâvî’ye Hanefi fıkhını öğreten Şam, Bağdat ve Kûfe kadılığı yapmış bir zâttır.65

- Abdullah b. Ebu Davud Süleyman b. Eş’as es-Sicistanî(316/929): Büyük hafızlardandır ve Bağdat şeyhidir66

- Ahmed b. Şuayb b. Ali en-Nesâî(303/916): Sünen sahibidir. Hadiste imam, hafız ve Fakihtir.67

- Ebu Abdullah Muhammed b. Abdullah b. Abdulhakem el-Mısrî(268/882): Müzeni ile beraber, asrının en büyük âlimlerindendir ve Maliki mezhebinin Mısır fakihidir.68

- Ravh b. Ferec Ebu’l Zenbağb. Ferec b. Abdurrahman el-Kattan(282/895): Tahâvî’nin kıraat hocasıdır.69

- Ebu Musa Yunus b. Abdul a’la es-Sadafi(264/878): Şafiî fakihidir. Hadis rivayetinde güvenilirdir ve ilim sahibidir.70

- Süleyman b. Şuayb El-Keysanî.71

- Ebu Cafer Abdulgani b. Rifaa b. Abdulmelik el-Lahmi el-Mısrî(255/869): Ebu Davud, O’ndan rivayette bulunmuştur72

59

Nezir Ahmed, a.g.e. 99.

60

Nezir Ahmed, a.g.e., 98.

61

Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Asar, 42.

62

Umeyre Abdurrahman, İmam Tahâvî, trc. Arif Aytekin, Nesil Dergisi, sy.44, 42.

63

Nezir Ahmed, a.g.e.97.

64

Tahâvî, Ahkamu’l-Kur’an, 36.

65

Mahmud, a.g.e., 77.

66

Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Asar, 51.

67

Nezir Ahmed, a.g.e. 97.

68

Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Asar, 50

69

Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Asar, 53.

70

Nezir Ahmed, a.g.e., 100.

71

Kevseri, a.g.e,.9.

72

(19)

15

- Abdurrahman b. Amr b. Abdullah ed-Dımeşkî(281/894): Şam muhaddisidir.73

f) Öğrencileri:

İmam Tahâvî’nin belirtildiği gibi onlarca hocası varken, burada yetiştirdiği öğrencilerin tamamını zikretmek, ancak müstakil bir eser sayesinde mümkün olabilir. El-Makdisî ilim ehlinden bazılarını ve Tahâvî’nin öğrencilerini bir eserde topladığını söylemiştir.74 Burada talebelerinden bazılarını zikredeceğiz.

- Ali b. Ahmed b. Muhammed et-Tahâvî(351/962): İmam Tahâvî’nin oğludur. - Ebu Osman Ahmed b. İbrahim b. Hammad b. İsmail el-Ezdî(329/941): Mısır Kadılığı yapmıştır. Mısır Kadılığı yaptığı sırada, Tahâvî’den hadis dinlemiştir.75

- Abdullah b. Adiyy b. Abdullah el-Cürcani(365/976): ‘el-Kamil fi’l Cerh ve’t Ta’lil’Adlı kitabın müellifidir.76

- Muhammed b. Muzaffer b. Musa(379/990): Hafızlardan olup, Ebu Hanife’nin rivayetlerini topladığıbir müsnedi vardır.77

- Süleyman b. Ahmed b. Eyub et-Taberanî(360/971): Hadiste güvenilir, hafız ve âlimdir.78

- Muhammed b. İbrahim Ali el-Mukrî: Tahâvî’den, Meani’l Asar’ı dinlemiştir.79 - Ahmed b. Muhammed b. Mansur el-Ensari ed-Damegânî: Tahâvî’den ders okumuştur. Rey ehlinin büyük fakihlerindendir.80

- Abdullah b. Ubeydullah b. Davud(275/889): Zamanının Horasan fakihidir. Tahâvî’den hadis dinlemiştir.81

g) Eserleri:

Ebu Cafer et-Tahâvî’nin ilim dünyasına miras bıraktığı otuza yakın eserden bahsedilir. Özellikle akaid, tefsir, fıkıh ve hadis alanında kitaplar yazmıştır.82 Belli başlı eserleri şunlardır:

73

Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Asar, 47.

74

Tahâvî’nin öğrencilerinin toplandığı ifade edilen bu esere ulaşabilmiş değiliz. Bkz. Cessas, Ebu Bekir Ahmed b. Ali Er-Razi, Muhtasaru İhtilafi’l-Ulema, thk. Abdullah Nezir Ahmed, Daru’l Beşeri’l İslamiyye, Beyrut, 1995, 32.

75

Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Asar, 74.

76

Nezir, Ahmed, a.g.e., 103.

77

Tahâvî, Ahkamu’l-Kur’an, 38.

78

Nezir, Ahmed, a.g.e., 102.

79

Temîmî, a.g.e., 50.

80

Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Asar, 74.

81

(20)

16

- El-Akîdedü’t-Tahâvîyye: Çalışmamızın da konusu olan eser, Müellifin akîde konusunda elde bulunan tek risalesidir. Ehl-i Sünnet tarafından da kabul görmüş olan bu eserde,83 genel itibariyle ehl-i sünnet itikadı özetlenmiş, Ebu Hanife ve İmameyn’nin itikadla ilgili görüşleri nakledilmiştir.84 Esere yapılan kıymetli şerhlerden birisi Ekmeluddîn el-Babertî’ye diğeri ise Ebu’l-İzz’e aittir. Tahâvî’nin bu risalesi ‘El-Akîde fi Usuli’d-Din’85 veya ‘Beyanu İtikadi Ehli’s-Sünnet ve’l Cemaat86 adıyla da ün kazanmıştır.

Akaide dair diğer bir eseri ise Abdülmecid Mahmud’un kitabında adı geçen El-Kitab fi’n Nahl ve Ahkamihâ ve Sıfatihâ ve Ecnasihâ’dır.87

- El-Muhtasar (Evsat): Fıkıh alanında yazılan bu kitap, Hanefi Mezhebinin ilk muhtasarıdır.88 Tahâvî’nin kendisinin de çok sevdiği bir eserdir. Üzerine birçok şerhler yapılmakla birlikte bunların en eskisi Ahmed b. Ali el-Cassas’a ait olandır.89 Tahâvî, yazdığı bu eser için: ‘Kitabımda, mutlaka bilinmesi gereken ve bilinmemesi caiz olmayan fıkhi konuları topladım. Meseleleri, Ebu Hanife, Ebu Yusuf ve İmam Muhammed’den gelen ictihadlara dayanarak açıkladım’ demiştir. Ayrıca Muhtasar’ı öğretim amaçlı yazdığını ifade etmiştir.90

- İhtilafu’l-Fukaha: Fıkıh alanında yazılan bu eser yüz otuz cüzden oluşmaktadır91 ve yine el-Cassas tarafından üzerine bir şerh yazılmıştır.92 Tahâvî’nin bu eseri tamamlanamamıştır.93

- Meani’l-Asar (Şerhu Meani’l-Asar): Tahâvî’nin tasnif ettiği ilk eseridir.94 Hadis alanında yazılmış ve dört cüzden oluşan bu eser95 aralarında ihtilaf olan konuların delilleri arasında mukayese yapmaktadır.96

- Şerhu Müşkili’l-Asar: Hadislerdeki tearuzu giderme gayesiyle yazılmıştır.97 82

İbn Ebi’l-İzz, el-Akîdetü’t-Tahâvîyye ve Şerhi, 21.

83

İbn Ebi’l-İzz , el-Akîdetü’t-Tahâvîyye ve Şerhi, 21.

84

Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Asar, 85.

85

Sehavi, a.g.e., 179.

86

Mahmud, a.g.e., 126.

87

Kırk cüzden müteşekkil olduğu ifade edilen akaidle ilgili bu esere ulaşamadık. Bkz. Mahmud, a.g.e., 126.

88

Tahâvî, Ahkamu’l-Kur’an, 45.

89

F. Krenkow, a.g.m., XI., 629.

90

Tahâvî, Ahmed b. Muhammed b. Selame b. Seleme b. Abdulmelik, Muhtasaru’t-Tahâvî, thk. Ebu’l Vefa Efgani, Mektebet-u İbn Teymiyye, Mısır, ts., 15.

91

Cessas, a.g.e. 48.

92

F. Krenkow, a.g.m., XI., 629.

93

Mahmud, a.g.e., 128.

94

F. Krenkow, a.g.m., XI, 629.

95

Sa’d Beşir, a.g.e., 16.

96

(21)

17

-Es-Sünenü’l-Me’sure: Tahâvî’nin, dayısı Müzenî’nin İmam Şafiî’den dinlediği hadislerin toplandığı eserdir. Bu eserdeki hadisleri, Müzenî’den sadece Tahâvî rivayet etmiştir.98

- Ahkamu’l-Kur’an: Adından da anlaşılacağı üzere ahkâm ayetlerin açıklanması üzerine yazılmış bir tefsir kitabıdır. Fıkıh bablarına göre tasnif edilen kitap yirmi cüzden müteşekkildir.99

- Tefsiru’l-Kur’an: Tefsir alanında yazılmış olan bu eser bin varaktan oluşmaktadır.100

- Et-Tarihu’l-Kebir: Tahâvî’nin tarih sahasında kaleme aldığı bu eser, Kitabu’r-Rical sahiplerinin yararlandığı bir kaynak niteliğindedir.101

- Eş-Şurût: Bununla ilgili 3 tane eseri vardır. El-Kebîr, es-Sağîr ve el-Evsad’tır. Bunlardan Sağîr beş cilt, Kebîr ise kırk cilt olup bir bölümü müsteşrikler tarafından basılmıştır.102

h) Âlimler Arasındaki İlmi Konumu:

İmam Tahâvî’nin hocalarına, öğrencilerine ve gelecek nesillere bırakmış olduğu eserlere bakılınca ne denli önemli bir ilim adamı olduğu anlaşılır. Tahâvî, Hanefi geleneğinde kendini iyi yetiştirmiş ve kurucu imamlar dâhil, hiçbir fakihe taassub derecesinde bağlanmamış, delilin kuvvetiyle doğruluğuna itibar ettiği görüşü tercih etmiştir. Tahâvî o asırda, taklidi uygun görmeyen âlimlerdendir.103

Kendisi her ne kadar Hanefi mezhebinden olsa da; farklı görüşleri benimsemesi, onları tercih etmesi ve müsamahakâr bir tutum içinde olması Tahâvî’nin bir başka müspet meziyetini göstermektedir.104

Tahâvî’nin ilmî seviyesi yaşadığı dönem itibariyle çok mühimdir. Zira O, hadislerin tedvin edildiği, kütüb-i sitte imamlarına muasırdır. İmam’ın doğum tarihini en

97

Tahâvî, El-Muhtasar, 12.

98

Halîlî, Ebu Ya’la el-Halil b. Abdullah b. Ahmed, Kitabu’l-İrşad fi Marifeti Ulemai’l-Hadis, Mektebetü’r Rüşd, Riyad, 1989, I., 431.

99

Tahâvî, Ahkamu’l-Kur’an, 42.

100

Ednevî, Ahmed b. Muhammed, Tabakatü'l-Müfessirin, thk. Süleyman b. Salah Hızzi, Mektebetü'l Ulum Ve'l-Hikem, Medine, 1997, 61. 101 Cessas, a.g.e., 37. 102 Mahmud, a.g.e., 127. 103

Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Asar, 60.

104

(22)

18

sahih görüş olan h.239 yılını esas alırsak, kütüb-i sitte müelliflerinin vefat ettikleri tarihte Tahâvî’nin yaşı şu şekildedir:

Buhari (256/870) 17; Müslim (261/875) 22; Ebu Davud(275/888) 36 Tirmizi (279/892) 40; Nesaî (303/915) 64; İbn Mace (273/886) 34

Tahâvî’nin muasırları tarafından dillendirilen diğer özelliği ise O’nun iyi bir fakih olmasıdır. Muhaddis olarak her ne kadar hacimli kitaplar yazsa da bunları hukukî maksatla eserlerine aldığı ifade edilir.105 Tarihçilere göre de O, âlim, fakih ve bütün mezhepleri bilen bir müctehiddir.106 Bıraktığı eserler kadar, yaşadığı asırda ders halkalarına katılıp, Tahâvî’den ilim tahsil etmek isteyen yüzlerce talebenin varlığı ve isimlerinin dahi müstakil bir kitap oluşturacak seviyede olması107 da müellifimizin ilmî gücünü ortaya koymaktadır. İmam Tahâvî bıraktığı eserlerle, yaşadığı asırdan günümüze dek İslamiyete, İslam düşünürlerine ve insanlığa büyük hizmetlerde bulunmuştur. Ve kendisi bu fonksiyonunu halen de icra etmektedir.

i) Vefatı:

İmam Tahâvî’nin doğum tarihinde olduğu gibi, vefat tarihinde de ihtilaf edilmiştir. Kaynakların büyük çoğunluğuna göre 6 zilkade 321/ 28 Ekim 933 tarihinde Kâhire’de vefat etmiş ve Karâfe mezarlığına defnedilmiştir.108

İbn Hallikan eserinde O’nun h. 321 senesinde Zilkade ayının ilk Perşembe gecesi, 82 yaşında vefat ettiğini zikreder.109 Diğer rivayetlerde ise İbn Nedim Tahâvî’nin 322 senesinde,110 Zebidi ise, 329 senesinde vefat ettiğini zikretmiştir.111 Mevcut kaynaklarda kabul gören görüş ise İmam’ın yukarıda belirttiğimiz 321/933 senesinde vefat ettiğidir. kabri, Kahire’de İmam Şafiî hazretlerinin türbesi civarındadır.112

Tahâvî, vefatından sonra onlarca eser ve talebe ile birlikte Ebu’l-Hasan Ali b. Ahmed b. Muhammed (v.351) adında âlim bir evladını da bırakmıştır.113

İmam Tahâvî, sahip olduğu ilmi ve güzel hasletleriyle asırlar boyu hep övgüyle ve rahmetle anılmıştır. Tarihçi kimliğiyle ve Tahâvî’nin öğrencisi olarak bilinen Ebû Saîd b. Yunus O’nun hakkında “Tahâvî güvenilir, hafızası kuvvetli, fakih, akıllı bir kişi olup

105

F. Krenkow, a.g.m., XI., 629.

106

Kureşi, a.g.e., I., 277.

107

Kureşî, a.g.e., I., 275-276.

108

Kureşî, a.g.e., I., 273; İbn Kutluboğa, a.g.e, 100; Kevserî, a.g.e,, 40.

109

İbn Hallikan, a.g.e., I., 54.

110

İbn Kutluboğa, a.g.e., 24.

111

Özcan, Ruhi, El-Havi fi Şuruti’t-Tahâvî,(Yüksek Lisans Tezi), Camiat-u Bağdat, 1972, 210.

112

Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Asar, 101.

113

(23)

19

ondan sonra onun gibi bir kimse gelmemiştir”114 diyerek O’ndan övgüyle bahseder. İbn Nedim ise O’nun için; “Zamanında ilim ve zühd bakımından eşi ve benzeri yoktu”115 ifadesini kullanmıştı.

B) TAHÂVİ’NİN YAŞADIĞI DÖNEME GENEL BAKIŞ

Tahâvî’nin yaşadığı yer olan Mısır, o dönemde Abbasi halifeliğinin bir vilayeti idi. Hicrî 3. ve 4. asrın yaşandığı bu dönemde Türklerin etkilerinin hem devlet idaresinde hem de askerî alanda arttığı görülür. Abbasî halifeliğinin ikinci yarısı olan bu devre siyasi otoritenin zayıflayıp, iç karışıklıkların, düzensizliklerin yaşandığı bir zamandır. Öyle ki; otorite boşluğundan dolayı, ülkenin muhtelif bölgelerinde bağımsızlıklarını ilan eden şehirler ortaya çıkmıştır. İlmî sahada ise tam aksine İslam âleminin büyük ilmî bir atılım içerisinde olduğu gözlemlenmektedir.116

a) Siyasi Durum:

Abbasilerde devletin başında mutlak yetkilere haiz hükümdar vardı ve halifelik veraset sistemine dayalıydı. Şehirlerde emniyeti sağlamak amacıyla şura teşkilatı kurulmuş, Sasaniler’den alınan vezirlik müessesesi ise Abbasiler döneminde uygulanmaya başlanmıştı. Devlet idaresi merkeziyetçi bir yapıya sahipti ve eyaletler valiler, emirler tarafından yönetilmekteydi.117 Halifelerin ilk beşinin döneminde idare şekli teokrasi olmuştur. Halife Mu’tasım devrinde ise eyaletlerden seçilmiş üyelerin oluşturduğu bir meclis ile meşruti sisteme geçilmiştir.118

Abbasi devletinin yükselişinin temelinde Farsların desteği azımsanmayacak seviyededir. Fars etkisi yönetim kademelerinde de etkili olmaya başlayınca Abbasiler Araplardan yüz çevirmişlerdir. Tahâvî’nin de yaşamış olduğu Abbasilerin ikinci dönemi diye ifade edilen devrede ise durum değişmiş, Abbasiler Türk tesiri altına girmişlerdir. Halifelerden Türklere en çok meyleden halife Mu’tasım’dır.(218-227/833-843)119

Mu’tasım ile birlikte Me’mun döneminde de Türkler etkilerini devam ettirmişler, askerî mevkilerde görev almışlar ve birçok isyanın bastırılmasında ön safta yer tutmuşlardır.120 Abbasilerin tarihinde Aşnas adlı Türk komutan, sultan ünvanı almış,

114

Kevserî, a.g.e., 12, diğer benzer ifadeler için bkz. Sem’anî, a.g.e., IV., 53.

115

İbn Nedim, a.g.e., 437.

116

Emin, Ahmed, Zuhrü'l-İslâm, Mektebetü'n-Nehdati'l-Mısriyye, Kahire, 1966,II., 265.

117

Yıldız, Hakkı Dursun, “Abbasiler”, DİA, İstanbul, 1988, 38-39.

118

Algül, Hüseyin, İslam Tarihi, Gonca yay., İstanbul, 1987, III., 408.

119

Mahmud, a.g.e., 11.

120

Karapınar, Mahmud, Abbasiler Dönemi Türklerin Siyasi Faaliyetleri; Türkler, Yeni Türkiye yay., Ankara, 2002, IV., 352.

(24)

20

yönetim de kendisine devredilmiştir. Devlet idaresi Bağdat’tan Samarra’ya nakledilmesiyle birlikte Türklerin ilk iktidar dönemi olan Samarra dönemi (222-279/836-892) başlamış oldu.121

Abbasi halifelerinin veliahtlarının arasında çıkan taht kavgalarını fırsat bilen Türk komutanlar isyanlar çıkartmış, otorite boşluğundan da faydalanarak kimlerin halife olup, kimlerin halife olamayacağına da karar vermeye başlamışlardı.122 Türk kumandanların elinde adeta oyuncak haline gelen halifelerin acziyetleri, Abbasi devletinin parçalanmasına sebep olmuştur.123

M.868 yılından itibaren özellikle Tolunğullarının nüfuzu artmış ve Samaniler, Tahirîler, Safarîler, Hamdanilerle birlikte ülkenin doğu batı bloğu parçalanmış, Abbasi halifesinin etki alanı sadece Bağdat ve çevresiyle sınırlı kalmıştır.124 İmam Tahâvî’nin yaşadığı dönemin önemli bir kısmında, Mısır’a Tolunoğlu Ahmed’in kurucusu olduğu Tolunoğulları devleti hükmetmiştir. Mısır, halifeye bağlı valiler tarafından yönetilirken, Tolunoğlu Ahmed döneminde artık halifelikten ayrılmış sayılırdı. Bundan sonraki süreç ise Şam ve Bağdat’a hükmedilmesiyle devam edecektir.125 Mısır, Tolunoğlu Ahmed (280/893)’den sonra, 292/905 yılına kadar O’nun yolunda idare edilmiştir. Tolunoğlu devleti yıkıldıktan sonra da yerine İhşit devleti kurulmuştur.126

Mısır’ın altın çağı Tolunoğulları’nın hükümranlığı ile geçen dönemdir. Ahmed b. Tolun, yabancı sömürgelerin ülkeyi istismar etmesini önleyici mali siyaseti sayesinde, halkın refah seviyesinin yükselmesini sağlamıştır.127 Öyle ki Mısır, Bağdat’tan sonra en büyük ve en gelişmiş şehir halini almıştır.128

Tahâvî’nin yaşadığı dönemde ise yönetime on tane halife gelmiştir. Bu halifeler şunlardır: Mütevekkil, Muntasır, Müste’în, Mu’tez, Mehdî, Mu’temid, el-Mu’tedid, el-Muktefî, el-Muktedir ve el-Kâhir’dir 129 El-Mütevekkil ve El-Kahir’in hilafetleri arasındaki dönem ise hicrî 232 ve 332 tarihlerini kapsamaktadır.130 Mısır, Tolunoğulları’nın hüküm sürdüğü dönemde, bu hanedana mensup emirler tarafından,

121

Karapınar, Mahmud, a.g.e., IV., 353-354.

122

Yavuz, Hulusi, İslam Tarihi Kültür ve Medeniyeti, Tashih: Hikmet Tekin, Hikmet yay., İstanbul 1988, 138.

123

Üçok, Bahriye, İslam Tarihi Emeviler-Abbasiler, MEB Basımevi, Ankara, 1979, 98.

124 Yıldız, a.g.m., 35. 125 Mahmud, a.g.e., 13-14. 126 Mahmud, a.g.e., 15. 127

Brockelmann C., İslam Milletleri ve Devletleri Tarihi 1, çev. Neşet Çağatay, AÜİF. yay., Ankara 1964, 129.

128

Mahmud, a.g.e., 16.

129

Diğer halifeler için bkz. Üçok Bahriye, a.g.e., 204.

130

(25)

21

diğer devirlerde ise Bağdat’tan tayin edilen ve Bağdat’a resmen bağlı valiler tarafından idare edilmiştir.

b) Sosyal ve İktisadî Durum:

Abbasilerde İslâm toplumu genel itibariyle havas ve avam denilen iki tabakadan oluşuyordu. Birinci tabakaya mensup olanlar halifenin yakınları, vezirler, emîrler, kadılar, âlimler, edipler ve kâtiplerdi. Esnaf ve sanatkârlar, çiftçiler, askerler, köleler ve diğer gruplar da ikinci sınıfı teşkil ediyordu. Çok geniş bir alana yayılmış olan Abbasî halifeliğinin sınırları içinde başta Araplar, İranlılar ve Türkler olmak üzere muhtelif ka-vimlere ve çeşitli mezheplere mensup insanlar yaşamaktaydı.131

İkinci gruba dâhil olan hizmetçiler, savaşlardan sonra ele geçirilen esirlerden veya barış zamanında satın alınan kölelerden oluşmaktaydı. Mevcut kaynakların, sadece halife Muktedir’in sarayında onbir bin kadar kölenin varlığını zikretmesi, kölelik sistemini ne derece işlediğinin bir işaretidir.132

Sosyal sınıflardan bir diğeri de yahudi ve hıristiyanlardan oluşan zimmî'lerdi. Bunlar devletin himayesinde geniş bir din hürriyetiyle rahat bir şekilde yaşıyor ve ibadetlerini yapabiliyorlardı.133

Huzurun, refahın artmasına paralel olarak lüks ve konfor da artmış, muhteşem köşk ve saraylarda eğlence ve mûsiki meclisleri tertip edilmeye başlanmıştır. O dönemin meşhur musikişinasları arasında İbrahim el-Mavsılî, Zübeyr b. Dihman Ganevî, İbn Câmî, Zelzel ve Miskin el-Medenî sayılabilir. Halife, vezir ve diğer devlet adamları saray ve köşklerde, halk ise tek katlı evlerde yaşıyorlardı. Kerpiç, tuğla, kireç ve alçı kullanılarak yapılan evlerin tavanı hurma lifleri ve ağaç dallarıyla örtülürdü. Zenginlerin evleri harem, selâmlık ve hizmetçi odalarından oluşuyordu. Bu evler genellikle bir bahçe içinde yapılır, duvar ve tavanları mozaikler ve renkli resimlerle süslenirdi. Halifelerin sarayları ise geniş köşkler, kubbeler, revaklar ve asma bahçelere sahipti.134

Abbasîliler giyim konusunda genel itibariyle Sasani kültüründen etkilenmişlerdir. Devlet adamlarının elbiseleri, halifelerin elbiselerine benzemekteydi. Âlim, fakih ve bilgin sınıfından olanlar, ‘taylasan’ adında Hz. Peygamber’in sarığına benzer bir sarık

131

Yıldız, a.g.m., I., 46-47.

132

Hitti, Philip K., Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi, çev. Salih Tuğ, Boğaziçi yay., İstanbul, 1989, I., 524-526.

133

Yıldız, a.g.m., I., 46-47.

134

(26)

22

takarlardı. Giyim modelleri kişinin sınıfına, mesleğine göre değişiklik arz ediyordu. Evlerde odaların üç kenarına divan yerleştirilir, yerde ise dokuma halılar ve kare şeklinde yer minderleri bulunurdu. Ev içerisindeki eğlence kültüründe ise satranç yer almaktaydı. Dışarıda ise ok atmak, avlanmak, cirit, güreş, kılıç, tenis, raket ve kriket gibi etkinlikler düzenlenirdi.135

Abbasilerdeki sosyal hayatın en kıymetleri ögelerinden birisi dini bayramlardı. Halifeler her iki bayramda da bayram namazlarını kıldırır ve yapılan törenlere katılırlardı. Sarayda İran nüfuzu giderek artınca eski İran bayramları Nevruz, Mihricân ve Râm günleri de törenlerle kutlanmaya başlandı. Halifeler cuma ve bayram namazlarına diğer merasimlere hilâfet alayı ile giderlerdi. Halife bu alaylarda siyah bir kuşak bağlar ve üze-rine siyah bir kürk alırdı. Başına uzun bir külah geçirir, elinde de Peygamber'in kılıcını taşırdı.136

Sosyal hayatın elzem unsurlarından biri olan haberleşme ve posta teşkilatı Abbasîler’de ciddi anlamda gelişmiş durumdaydı. Ülke sınırlarının genişlemesi ve uzak kentlerle olan irtibatın sağlanabilmesi bunu gerekli kılan başlıca amildi.137

Sağlık kuruluşları ülkede hem tedavi yeri hem de eğitim yuvası olarak işlev görmekteydi. Daru’t-Tıp adı verilen hastanelerin yanında, o dönem için çok önemli bir gelişme olarak sayılabilecek psikiyatrik müesseseler, akıl hastaneleri de insanlara hizmet vermekteydi. Mes’udi’nin ifadesine göre Dayr Hızkıl akıl hastanesi, Abbasi halifesi el Mütevekkil döneminde (m.847-861) el-Müberred tarafından ziyaret edilmiştir.138

Abbasilerin iktisadî hayatlarına bakıldığında, geçmiş dönemlere nazaran önemli gelişmelerin yaşandığı görülür. Abbasîler, iktisadî hayatın her alanında üretimin ve buna bağlı olarak refahın arttırılması hususunda büyük gayret saffettiler. İktisadî hayatın temelini ziraat teşkil ediyordu. Devlet gelirlerinin büyük bir kısmı tarıma bağlı olduğu İçin ilk Abbasî halifeleri geniş sulama faaliyetlerine giriştiler ve ülkenin muhtelif yerlerinde sulama ve kanal işlerinde uzman kişileri çalıştırdılar. Mu'tasım Sâmerrâ şehri için Çin'den çok sayıda su işleri mühendisi getirtti. Merv'de sadece sulama işleriyle görevli bir divan (dîvânü'l-mâ1) vardı ve emrinde binlerce kişi çalışmaktaydı.139

Ekonominin diğer önemli ayağını ise Selçuklular ve Osmanlılara miras olarak

135

Algül, a.g.e., III., 431–434.

136

Yıldız, a.g.m., I., 47.

137

Mantran, Robert, İslam’ın Yayılış Tarihi, trc. İsmet Kayaoğlu, AÜİF yay., Ankara, 1981, 126.

138

Terzioğlu, Aslan, “Ortaçağ İslam-Türk Hastaneleri ve Avrupa’ya Tesirleri” Belleten, adlı makaleden naklen; Kazıcı, Ziya, İslam Medeniyeti ve Müesseseleri Tarihi, MÜİF yay., İstanbul, 2003, 319.

139

(27)

23

kalacak ikta sistemi oluşturmaktaydı. Çeşitli vazifelerde bulunan askerî ve sivil personelin hizmet ve maaşlarına karşılık geliştirilen bu sistem, “tevki” veya “menşur” ismiyle de anılmaktadır.140

Ticaret hayatının güzel bir şekilde yürüyüp gelişmesini sağlamak ve her türlü hileyi engellemek amacıyla, tüccarlar arasında, ‘Esnaf Locaları’ adında sendikalar kurulmuştur.141

9. yüzyılda sarraflar, sermaye sahibi zengin tüccarlarla dayanışma içine girerek bankacılık hizmetlerini verir hale geldiler. Bunlar bazı tüccarlara belirli bir yüzdeyle para verdikleri gibi. zaman zaman hükümete de borç para veriyorlardı. O dönemde merkezi Bağdat'ta, şubeleri ülkenin diğer şehirlerinde bulunan bu müessese ile çek ve kredi mektupları gibi gelişmiş bir sistemin varlığı bilinmektedir. Bağdat'ta yazılan bir çek Fas'ta ödenebiliyordu. Ancak yapılan bu muamelatta faizin işin içine girmesi ve faizin de haram olması sebebiyle bu sistemde işleyen para çok az işlem görüyordu.142

Abbasiler döneminde diğer kentlerde olduğu gibi Mısır’da da yapılan en yoğun faaliyet ticaret olmuştur. Öyle ki Ahmed b. Tolun kurmuş olduğu devletin kalkınmasını, Mısır ve Suriye üzerinden geçen ticaret yollarını elinde tutmasına borçludur.143

Hiç şüphesiz; Abbasîlerdeki iktisadî hayatın olumsuz yanları da vardır. Bütün toplumlarda var olageldiği üzere, gelir adaletsizliği, eşitsizlik Abbasilerde de mevcuttu. Birinci sınıf olarak tabir edilen, yönetimdeki devlet adamları ve zengin elit tabaka, lüksün üst seviyede yaşandığı mekânlarda ikamet ederken, halkın kerpiç evlerde ikamet etmesi, bunun bir göstergesidir.

Abbasîler’in ekonomik anlamdaki çöküşleri ise, yaşanan iç karışıklıklar ve buna bağlı olarak eyaletlerden gelen para akışının zayıflaması olarak gösterilebilir.144

c) İlmî Durum:

Abbasilerde yaşanan siyasi iktidarsızlıklar, kargaşalar ve isyanların yanında ilmî çalışmaların yoğun bir şekilde yapıldığı görülür. Bağdat’ın ilim ve fikir merkezi olduğu bu dönemde, Kurtuba, Kahire, Buhara, Gazne, Halep ve Mekke gibi İslam beldeleri de Bağdat’la rekabet edebilecek seviyedeydi.145

140

Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Osmanlı Devlet Teşkilatına Medhal, Türk Tarih Kurumu yay., Ankara, 1970.

141

Algül, a.g.e., III., 418.

142

Yıldız, a.g.m., I., 48.

143

Merçil, Erdoğan, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, Türk Tarih Kurumu yay., Ankara 1993, 9.

144

Miroğlu, İsmet, İslam Tarihi Ansiklopedisi, İhlas Matbaacılık, İstanbul, 1994, I., 16.

145

(28)

24

İlmi hareketlilik müesseselerin kurulmasında da gözlemlenebilir. Bunların en mühimi; Abbasilerin kuruluş yıllarında tercüme faaliyetlerinin hız kazanması ve eskilerin ilimleri diye tabir edilen ‘Ulûmu’l-Evâil’e olan ilginin artması üzerine Bağdat’ta kurulan ‘Beytü’l-Hikme’dir. Bu merkez zaman ilerledikçe Halife el-Me’mun devrinde büyük bir ilim merkezi haline gelmiştir.146

İslam bilginleri bir taraftan tefsir, hadis, fıkıh, kelam, kıraat, edebiyat, nahiv, lügat gibi ilimlerin usul ve kaidelerini konu alan eserler yazarken, diğer taraftan da aklî ilimler sahasında yer alan geometri, astronomi, tıp, kimya ve coğrafya gibi alanlarda ihtisas sahibi olmuşlardır.147 Bu dönem’de çok değerli İslam âlimleri yetişmiştir. Bunlardan öne çıkan isimler şunlardır: İbrahim el-Mervezî (v.211/826), Muhammed b. Sahnûn (v.256/870), Buharî (v.256/870), Müslim b. El-Haccac (v.261/875), İsmail b. Yahya Müzenî (v.264/878), Bekar b. Kuteybe (v.270/883), Taberî (v.310/922), Ebû Mansur el-Maturîdî (v.333/944), İbn Cinî (v.392/1002), İbn Fâris (v.395/1005) gibi âlimlerdir.148

Abbasîler devrinin ilk zamanları İslâm kültür ve medeniyetine damgasını vuran çok önemli bir çağdır. Avrupa Medeniyetinin doğmasında, bu dönem İslam aleminde kurulan çeşitli müesseseler ve gelişen ilimler çok önemli rol oynamıştır. İslâm dünyasındaki dil ve tercüme faaliyetleri; dinî, sosyal ve tabii ilimler sahasındaki çalışmaların bir kısmı Emevîler devrinde başlamış olmakla birlikte, bu çalışmaların sistemli bir şekilde ele alınarak müstakil birer ilim dalı haline gelmesi Abbasîler devrinde gerçekleşmiştir.149

Bu dönem, aklî ilimler ve fen bilimleri alanında da en parlak dönemdir. Felsefe alanında, Kindi(v.259/873) ve Razî(v.312/925); Siyer’de, Vakıdî(v.207/823) ve İbn Hişam(v.218/833); Kimya’da, Cabir(v.199/815); Astronomi’de, Harezmî(v.235/850) ve Battanî(v.305/918); Tıp ilminde, Razî(v.312/925); Mantık’ta Farâbî dönemin büyük âlimlerindendir.150

Kur’anî ilimler sahasındaki en mühim gelişme ise, yedi kıraat yolunun ortaya çıkmış olması ve bu usüllerin her birinin bir kıraat âlimi ve talebeleri tarafından temsil edilmeye başlanmış olmasıdır.151

146

Kazıcı, Ziya, a.g.e., 335.

147

Miroğlu, a.g.e., I., 23.

148

Emin, Ahmed, a.g.e., I., 269.

149

Yıldız, a.g.m., I., 40-41.

150

Hekimoğlu, İsmail, Haritalar, Şemalar ve Tarihi Yorumlarla 1421 Senelik İslam Tarihi, Feza Gazetecilik, İstanbul, 2001, 103-106.

151

(29)

25

Bu dönemde, Kelam ilminin müstakil bir ilim dalı haline geldiği görülür. Yunan felsefesi ve İskenderiye felsefi ekolü gibi felsefî doktrinlere ve bozuk fikirlere verilen cevaplarla birlikte ilm-i kelam ve kelam usulü oluşturulmuştur.152 Kelam ilminin sistemleştiği bu devirde, birçok itikadi mezhep kurulmuş, gelişmiş, bazıları ise kaybolup gitmiştir. Emevîler devrinde ortaya çıkan Mu'tezile Mezhebi, Halife Me'mûn, Mu'tasım ve Vâsik dönemlerinde en parlak devrini yaşamış ve Abbasî coğrafyasında taraftarlarını çoğaltmıştır.153

Bağdat Mu’tezilesi, halifeler nezdinde itibar kazanmaya çalışarak kendi görüşlerini devletin resmî mezhebi haline getirmişlerdir. Bilhassa Halku'l-Kur'ân meselesinde Sümâme b. Eşres ile İbn Ebû Düâd, Halife Me'mûn ve ayrıca Mu'tasım'ın huzurunda Ahmed b. Hanbel ile yaptıkları münazaralar sonunda ‘mihne devri’nin ortaya çıkmasına yol açmışlardır. Bu olay sebebiyle müslüman halkın nefretini üzerine çeken Mu'tezile'nin, Mütevekkil'in halife olmasıyla nüfuzu daha da azalmış, Abbâsîler'in son devirlerinde ise gücü ve tesiri büyük ölçüde kaybolmuştur.

Eş'arî ekolüne paralel olarak Mâverâünnehir'de Ebû Mansûr el-Mâtürîdî tarafından kurulan ikinci Sünnî kelâm mektebinin ortaya çıkışı ve yayılışı da Abbasîler zamanına rastlar. Şîa, Havâric ve Mürcie mezheplerinin birçok fırkalara ayrılması da Abbasîler zamanında vuku bulmuştur.154

İmam Tahâvî’nin yaşadığı dönemde Mısır da ilim sahasında bir hayli hareketlidir. Hz. Ömer zamanında, Amr b. El-Âs tarafından fethedilen Mısır’a, dört yüz kadar sahabe gelmiş ve bir kısmı da burayı yurt edinmiştir. Bu sahabelerin en meşhur olanları ise Sa’d b. Ebî Vakkas (v.55/675) ve Amr b. El-Âs (v.43/664) idi.155

Mısır’a gelen sahabilerden bazıları bir veya birden fazla hadis taşıyorlardı. Öyle ki Medine’den Mısır’a gelip, başka kimselerin bilmediği hadisler, buraya yerleşen sahabilerden öğreniliyordu. Bu vesile ile Mısır’da sahabe okulları kurulmuştu ve bir tâbiûn nesli doğarak, bunların vasıtası ile de sahabelerin ilmi, tebe-i tabiîne ulaşmıştır.156

Mısır, Medine ve Mekke üçgenindeki yolculukların kesintisiz olarak yapıldığı düşünülürse,157 İmam Tahâvî’nin yaşadığı çağa varıncaya dek, ilmi canlılığın sürekli olarak yinelendiğini söylemek mümkün olacaktır.

152

Miroğlu, a.g.e., I., 25.

153

Yıldız, a.g.m., I., 42-43.

154

Yıldız, a.g.m., I., 42-43.

155

Mahmud, a.g.e., 17-18.

156

Emin, Ahmed, Duha'l-İslâm, Mektebetü'n-Nehdati'l-Mısriyye, Kahire, 1964, II., 85.

157

(30)

26

İlme olan ilgisi, âlimleri sevip, kollamasıyla tanınan Tolunoğlu Ahmed’in158 de Mısır’ın ilim ve kültür hayatına büyük katkıları olmuştur. Aynı zamanda bu durum, Tahâvî’nin yetişmesinde büyük emekleri olacak olan ilim adamlarının Kahire’de toplanmasına vesile olacaktır. Mevcut kaynaklarda, her ne kadar Tolunoğlu Ahmed’in Tahâvî’nin hocası olan Bekar b. Kuteybe’yi hapsettirip, malını da müsadere ettirdiğine159 dair bilgiler yer alsa da, bu durumu âlimleri bu denli koruyup gözeten bir halife’nin umumî haline uygun bir hareket olmadığını belirtmek ve bu hususta mu’tedil bir tavır takınmak, yapılacak en doğru hareket olacaktır.

158

Ahmed Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa, Üç Dal Neşriyat, İstanbul , 1970, III., 128.

159

Referanslar

Benzer Belgeler

Daha öncede bahsettiğimiz gibi günahın simgesi olarak kullanılan çıplak vücudun görsel -1 de olduğu gibi bu minyatür örnekte de kadın figürü olarak

Türkçe ilk Kur’an çevirilerinde pänd turur (F.); ol Ķur’ān Ǿibret erür pārsālarġa yaǾnį pend erür (Ar.+F.); ögütlemek (T.); Ķurǿān naśįĥatdur (Ar.);

"Âhiret Âlemi" denir. Bütün semâvi dinlerde olduğu gibi en son ve en mükemmel din olan İslâm'a 9 göre, meydana geleceği âyet 10 ve bütün ümmetin fikir birliği

İlimle dolu, kısa fakat bereketli bir hayat süren Zerkeşî, 3 Receb 794 (26 Mayıs.. mecaz konusunu ele alacağız. Zerkeşî’nin, Kur’an’ın anlaşılması amacına hizmet

Eğer o (Kur’an) Allah katından olup da siz de onu inkâr etmişseniz, o zaman derin bir ayrılık içinde bulunan kimseden daha sapık kim

Tashîh-i hurûf, Kur’an-ı Kerim’i yüzünden ve ezberden güzel okuyabilmeyi öğreten en güzel metottur. Bu bölümde bunu gerçekleştirmek amacıyla uygulamalı

Terim olarak ise Allah (c.c.) rızası için yapılması gereken ibadetleri ve güzel davranışları, insanlara gösteriş için yapıp kendini ve ibadetini beğendirme isteği,

(Kur’qn’da yada Arapça’da sesli harf vardır. Arapça’nın bozukluğunu bir türlü anlayamadılar. Görünenle söyleneni bir türlü ayıramadılar. Arapça ‘da sesli harf yok