• Sonuç bulunamadı

Saldırganlığı önlemeye yönelik psiko-eğitim programlarının lise öğrencilerindeki etkisinin incelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Saldırganlığı önlemeye yönelik psiko-eğitim programlarının lise öğrencilerindeki etkisinin incelenmesi"

Copied!
218
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

EĞİTİM BİLİMLERİ ANA BİLİM DALI

PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK BİLİM DALI

SALDIRGANLIĞI ÖNLEMEYE YÖNELİK PSİKO-EĞİTİM

PROGRAMLARININ LİSE ÖĞRENCİLERİNDEKİ

ETKİSİNİN İNCELENMESİ

Yasemin YAVUZER

DOKTORA TEZİ

Danışman

Prof. Dr. Ömer ÜRE

(2)
(3)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

EĞİTİM BİLİMLERİ ANA BİLİM DALI

PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK BİLİM DALI

SALDIRGANLIĞI ÖNLEMEYE YÖNELİK PSİKO-EĞİTİM

PROGRAMLARININ LİSE ÖĞRENCİLERİNDEKİ

ETKİSİNİN İNCELENMESİ

Yasemin YAVUZER

DOKTORA TEZİ

Danışman

Prof. Dr. Ömer ÜRE

(4)
(5)
(6)

ÖNSÖZ/TEŞEKKÜR

Ülkemizde ve dünyada saldırganlık ve şiddet olaylarının günden güne arttığı ve okullara da yayıldığı görülmektedir. Anne-babalar çocuklarını okula gönderirken, onların şiddete maruz kalmasından veya bu tür olayların içinde bulunmasından endişe etmektedirler. Saldırganlığın ve şiddetin sebebi nedir? Ergenler niçin bu tür davranışlara başvururlar? Bu durum karşısında anne-baba ve eğitimciler neler yapabilir? vb. soruların yanıtı artık bugün herkesi ilgilendirir duruma gelmiştir. Psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerinin üzerinde durduğu en önemli konulardan biri de budur.

Bu araştırmada da lise öğrencilerine ve öğretmenlerine yönelik bir psiko-eğitim programının saldırganlığı azaltmadaki etkisi incelenmiştir.

Araştırma süresince çalışmamın her aşamasında beni yönlendiren, karsılaştığım her sorunun çözümünde bana ışık tutan, anlayışlı ve mütevazi tavırları ile hatırlayacağım değerli hocam Prof. Dr. Ömer ÜRE’ye hem akademik hem de psikolojik desteğinden dolayı çok teşekkür ederim. Yapmış oldukları eleştiri ve yönlendirmeleriyle çalışmamın son halini almasında önemli katkılar sağlayan Yard. Doç. Dr. Hasan BOZGEYİKLİ, Yard. Doç. Dr. Coşkun ARSLAN ve Yard. Doç Dr. Hüseyin IZGAR’a sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Tez döneminde de hep yanımda olan doktora arkadaşım Rezzan GÜNDOĞDU’ya, tezimi gözden geçirip verdiği geribildirim ve moralle her zaman yanımda olan arkadaşım Yard. Doç. Dr. Ayhan DİKİCİ’ye ve İngilizce özette yardımcı olan Aslı ADIYAMAN’a teşekkür ederim. Ayrıca, doktora eğitimim süresince bana destek olan, anlayış ve sabır gösteren eşim Özer YAVUZER’e sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Araştırmama denek olarak katılan öğrencilere ve onların öğretmenlerine de bu sürecin daha verimli ve öğretici geçmesini sağladıkları için teşekkür ediyorum.

(7)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı Yasemin YAVUZER Numarası 064116051002 Ana Bilim /

Bilim Dalı

Eğitim Bilimleri

Psikolojik Danışma ve Rehberlik

Ö

ğrencinin Danışmanı Prof. Dr. Ömer ÜRE

Tezin Adı Saldırganlığı Önlemeye Yönelik Psiko-Eğitim Programlarının Lise Öğrencilerindeki Etkisinin İncelenmesi

ÖZET

Bu araştırmanın amacı, lise öğrencilerine ve öğretmenlerine yönelik bir psiko-eğitim programının saldırganlığı azaltmadaki etkisini incelemektir. Araştırma, iki deney ve kontrol gruplu ön test, son test ve izleme modeline dayalı yarı deneysel bir çalışmadır. Araştırma, Niğde ilindeki resmi ortaöğretim kurumlarında dokuzuncu sınıflarında öğrenim gören öğrencilerle gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın bağımlı değişkeni olan saldırganlık Can (2002) tarafından Türkçe’ye uyarlanan Saldırganlık Ölçeği ile ölçülmüştür. Saldırganlık puanı yüksek olan gönüllü öğrencilerden toplam 36 öğrenci her gruba 12 kişi olmak üzere aynı okulda öğrenim görmeleri dikkate alınarak atanmıştır. Saldırganlık ölçeği, deney ve kontrol gruplarına ön test olarak verilmiştir. 1.deney grubunda yer alan öğrencilere 12 oturumluk Ergenlere Yönelik Psiko-Eğitim Programı ve bu öğrencilerin dersine giren öğretmenlere 12 oturumluk Öğretmenlere Yönelik Psiko-Eğitim Programı (EYP+ÖYP) uygulanmıştır. 2.deney grubunda yer alan öğrencilere 12 oturumluk Ergenlere Yönelik Psiko-Eğitim Programı (EYP) uygulanmıştır. Kontrol grubuna ise herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Son test, deney grubu uygulamaları bittikten sonra, izleme ölçümleri ise, deneysel uygulamaların bitiminden 2 ay sonra alınmıştır.

(8)

1.Ergenlere ve Öğretmenlere Yönelik Psiko-Eğitim Programının (EYP+ÖYP) öğrencilerin saldırganlık toplam, fiziksel saldırganlık, sözel saldırganlık, öfke, düşmanlık ve dolaylı saldırganlık puanlarını azaltmada etkili olduğu ve bu etkinin iki ay sonra da devam ettiği bulunmuştur.

2.Ergenlere Yönelik Psiko-Eğitim Programının (EYP) öğrencilerin saldırganlık toplam, fiziksel saldırganlık, öfke ve düşmanlık puanlarını azaltmada etkili olduğu ve bu etkinin iki ay sonra da devam ettiği, bunun yanı sıra sözel ve dolaylı saldırganlık puanlarını azaltmada etkili olmadığı bulunmuştur.

3.Ergenlere ve öğretmenlere yönelik (EYP+ÖYP) psiko-eğitim programına katılan 1.deney grubundaki ve ergenlere yönelik psiko-eğitim programına (EYP) katılan 2.deney grubundaki öğrencilerin saldırganlık puanları karşılaştırıldığında toplam puan ve tüm alt ölçek puanlarında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır.

Anahtar Kelimeler: Saldırganlık, Şiddet, Psiko-Eğitim Grupları

 

 

 

 

 

 

 

 

 

(9)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı Yasemin YAVUZER Numarası 064116051002 Ana Bilim /

Bilim Dalı Eğitim Bilimleri Psikolojik Danışma ve Rehberlik

Ö

ğrencinin Danışmanı Prof. Dr. Ömer ÜRE

Tezin İngilizce Adı Investigation of the Effect on High School Students of the Psycho-Education Programs towards Preventing Aggression

SUMMARY

The aim of the research is to study effect of a psycho-education program in decreasing aggressiveness that is armed at high school students and to their teachers. The research is semi-experimental study that is based on including two experiment groups and control group pre-test, post-test and fallow up model. The study is realized with the ninth grade students of formal high schools in Niğde. The aggressiveness, the dependent variable of the study, is measured by adapted to Turkish by Can(2002). Totally thirty-six willing students who have high aggressiveness points are put in groups that are composed of twelve students by taking note of the fact that they are being educated in the same school. The Aggression Questionnaire is applied to experiment and control groups as a pre-test. Twelve sessions of psycho-education program is applied to adolescent who are in the first experiment group and to their teachers (EYP+ÖYP). Twelve sessions of psycho-education program (EYP) is applied to adolescent who are in the second experiment group. However, any study is applied to control group. The post-test is applied two months after the end of experimental applications.

The results of the experiment are given below:

1.It is found out that psycho-education program that is inclined towards adolescent and teachers (EYP+ÖYP) is effective in decreasing the total

(10)

aggressiveness, physical, verbal aggressiveness, anger, hostility and indirect aggressiveness points of students and this effect is permanent.

2. It is found out that psycho-education program that is inclined towards adolescent (EYP) is effective in decreasing the total, physical aggressiveness, anger and hostility points of students and this effect is permanent. However, it is not effective on verbal and indirect aggressiveness points.

3.When aggressiveness points of students in the first experiment group, who are included in the study that is inclined towards adolescent and teachers (EYP+ÖYP), ,s compared with the second experiment group who are included in the study that is inclined towards adolescent (EYP), a meaningful distinction in total point and all the sub-measurement points can’t be found out.

Key Words: Aggressiveness, Violence, Psycho-Educational Groups

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

(11)

İÇİNDEKİLER

Sayfa No

Bilimsel Etik Sayfası ………...i

Tez Kabul Formu ………..ii

Önsöz / Teşekkür ………iii

Özet ……….iv

Summary ……….vi

İçindekiler………...viii

Kısaltmalar ve Simgeler Listesi ……….xii

Tablolar Listesi………...xiv

Şekiller Listesi ………..xvi

Grafikler Listesi………..xvi Ekler Listesi………xvii BÖLÜM I………..1 GİRİŞ………1 1.1.Problem………...5 1.2.Problem Cümlesi……….5 1.3.Araştırmanın Amacı………5 1.4.Denenceler………..5 1.5.Araştırmanın Sınırlılıkları………...6 1.6.Tanımlar………...6

1.7.Araştırmanın Gerekçesi ve Önemi………..7

BÖLÜM II………...10

KURAMSAL AÇIKLAMALAR VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR………10

(12)

2.2.Saldırganlığı Açıklayan Kuramlar………13

2.2.1.Biyolojik Temelli Kuramlar………...13

2.2.2.İçgüdü Kuramları………15

2.2.2.1.Psikanalitik Kuramlar………..15

2.2.2.2.Etyoloji Kuramı………...18

2.2.3.Engellenme-Saldırganlık Kuramı………...19

2.2.4.Saldırganlığı Öğrenilmiş Davranış Olarak Açıklayan Kuramlar………21

2.2.4.1.Klasik Koşullanma………...22

2.2.4.2.Edimsel Koşullanma………22

2.2.3.3.Sosyal Öğrenme Kuramı………..23

2.2.3.4.Bilişsel Kuramlar……….25

2.2.5.Ekolojik Kuram………..26

2.3.Ergenlik Dönemi ve Saldırganlık………..27

2.4.Okullarda Saldırganlık ve Şiddet ………..32

2.5.Okullarda Saldırganlık, Şiddet ve Öğretmenlerin Rolü………38

2.6.Okullarda Saldırganlık ve Şiddeti Önleme………...43

2.7.Psiko-Eğitim Grupları………...50

2.8. Saldırganlık ve Şiddeti Önleme ile İlgili Araştırma ve Yayınlar……….55

2.8.1. Saldırganlık ve Şiddeti Önleme ile İlgili Ergenlere Yönelik Çalışmalar………56

2.8.1.1. Saldırganlık ve Şiddeti Önleme ile İlgili Ergenlere Yönelik Yurt Dışında Yapılan Bazı Çalışmalar………56

2.8.1.2. Saldırganlık ve Şiddeti Önleme ile İlgili Ergenlere yönelik Yurt İçinde Yapılan Bazı Çalışmalar………..62

(13)

2.8.2.1.Öğretmenlere Yönelik Yurt Dışında Yapılan Bazı Çalışmalar………69

2.8.2.2.Öğretmenlere Yönelik Yurt İçinde Yapılan Bazı Çalışmalar………..71

2.8.3.Hem Öğretmenlerin Hem de Öğrencilerin Birlikte Hedef Alındığı Çalışmalar………73

BÖLÜM III………..75

YÖNTEM………75

3.1.Araştırma Modeli………...75

3.2.Araştırma Gruplarının Oluşturulması………77

3.3.Veri Toplama Araçları………...81

3.3.1.Saldırganlık Ölçeği (SÖ) ………81

3.3.1.1. Saldırganlık Ölçeğinin İlk Geçerlik ve Güvenirlik Çalışmaları………83

3.3.1.2. Saldırganlık Ölçeğinin Çeviri ve Uyarlama çalışmaları……..83

3.3.1.3. Saldırganlık Ölçeğinin Araştırma Kapsamında Geçerlik ve Güvenirlik Çalışmaları………..84

A.Ölçüt Bağıntılı Geçerlik Çalışması………...84

B.Test-Tekrar Test Tutarlılığı………...86

C.İç Tutarlılık………...86

3.3.2.Öğretmen Gözlem Formu………87

3.3.3.Öğrenci Bilgi Formu………87

3.4.İşlem Yolu………..87

3.4.1.Tarama Çalışması………87

3.4.2.Öğretmen Gözlem Formlarının Doldurulması………88

(14)

3.4.3.1. Saldırganlığı Önlemeye Yönelik Psiko-Eğitim Programının

Hazırlanması………89

3.4.3.2. Saldırganlığı Önlemeye Yönelik Psiko-Eğitim Programının Pilot Uygulaması………..91

3.4.3.3. Saldırganlığı Önlemeye Yönelik Psiko-Eğitim Programının Uygulanması……….91

3.4.3.4. Saldırganlığı Önlemeye Yönelik Psiko-Eğitim Programının İçeriği………92

A.Ergenlere Yönelik Psiko-Eğitim Programının İçeriği (EYP)….92 B.Öğretmenlere Yönelik Psiko-Eğitim Programının İçeriği (ÖYP)……….96

3.5.Verilerin Analizi……….99

BÖLÜM IV………103

BULGULAR………..103

4.1. Ergenlere ve Öğretmenlere Yönelik Psiko-Eğitim Programının (EYP+ÖYP) Lise Öğrencilerinin Saldırganlık Toplam ve Alt Ölçek Puanları Üzerindeki Etkisine İlişkin Bulgular ………103

4.2. Ergenlere Yönelik Psiko-Eğitim Programının (EYP) Lise Öğrencilerinin Saldırganlık Toplam ve Alt Ölçek Puanları Üzerindeki Etkisine İlişkin Bulgular…118 4.3. Ergenlere ve Öğretmenlere Yönelik (EYP+ÖYP) Psiko-Eğitim Programı ile Ergenlere Yönelik Psiko-Eğitim Programının (EYP) Lise Öğrencilerinin Saldırganlık Toplam ve Alt Ölçek Puanları Üzerindeki Etkilerinin Karşılaştırılmasına İlişkin Bulgular ………132

4.4. Öğretmen Gözlem Formlarına İlişkin Bulgular ………134

BÖLÜM V………137

(15)

5.1. Ergenlere ve Öğretmenlere Yönelik Psiko-Eğitim Programının (EYP+ÖYP) Lise Öğrencilerinin Saldırganlık Toplam ve Alt Ölçek Puanları Üzerindeki Etkisine İlişkin

Bulguların Tartışma ve Yorumu………137

5.2. Ergenlere Yönelik Psiko-Eğitim Programının (EYP) Lise Öğrencilerinin Saldırganlık Toplam ve Alt Ölçek Puanları Üzerindeki Etkisine İlişkin Bulguların Tartışma ve Yorumu………..139

5.3. Ergenlere ve Öğretmenlere Yönelik (EYP+ÖYP) Psiko-Eğitim Programı ile Ergenlere Yönelik Psiko-Eğitim Programının (EYP) Lise Öğrencilerinin Saldırganlık Toplam ve Alt Ölçek Puanları Üzerindeki Etkilerinin Karşılaştırılmasına İlişkin Bulguların Tartışma ve Yorumu………..142

5.4. Öğretmen Gözlem Formlarına İlişkin Bulguların Tartışma ve Yorumu………144

5.5. Kişisel Gelişim Defterlerinin Değerlendirilmesi………....144

BÖLÜM VI………148

SONUÇ VE ÖNERİLER………...148

6.1.Sonuçlar………...148

6.2.Öneriler………149

6.2.1. İleride Yapılacak Araştırmalara İlişkin Öneriler……….149

6.2.2. Alanda Çalışan Uzmanlara İlişkin Öneriler………150

KAYNAKÇA………152

EKLER………..173

(16)

Kısaltmalar ve Simgeler Listesi SÖ: Saldırganlık Ölçeği

ÖGF: Öğretmen Gözlem Formu

EYP: Ergenlere Yönelik Psiko-eğitim Programı ÖYP: Öğretmenlere Yönelik Psiko-eğitim Programı

EYP+ÖYP: Ergenlere Yönelik Psiko-Eğitim Programı + Öğretmenlere Yönelik Psiko-Eğitim Programı

(17)

Tablolar Listesi Sayfa No

Tablo 1: Buss’a Göre Saldırgan Davranışların Sınıflandırılması ………..12

Tablo 2: Bandura (1983)'ya göre, Saldırganlığın Kaynakları, Belirleyicileri ve Düzenleyicileri………24

Tablo 3: Açık Gruplara Karşı Kapalı Gruplar……….51

Tablo 4: Araştırma Deseni………...76

Tablo 5: Öğrenci Gruplarının Demografik Özellikleri………78

Tablo 6: Öğretmen Grubunun Demografik Özellikleri………...78

Tablo 7: Gruplarının Saldırganlık Ölçeği Toplam ve Alt Ölçekler Ön Ölçüm Puanlarının Aritmetik Ortalama ve Standart Sapma Değerleri………..79

Tablo 8: Grupların Saldırganlık Ölçeği Toplam ve Alt Ölçekler Ön Ölçüm Puanlarının Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları………80

Tablo 9: Saldırganlık ve Sürekli Öfke-Öfke İfade Tarzı Ölçek Puanları Arasındaki Korelasyon Sonuçları………...85

Tablo 10: Saldırganlık Ölçeği Alt Ölçeklerinin Test Tekrar Test Korelasyon Sonuçları………86

Tablo 11: Grupların SÖ Ön Ölçüm Puanlarının Dağılımına İlişkin Analiz Sonuçları………..100

Tablo 12: Grupların SÖ Puanları İçin Levene Hata Varyansları Eşitliği Testi Sonuçları………..101

Tablo 13: Grupların saldırganlık toplam ve tüm alt boyutlar için Box’s-M Testi değerleri………...102

Tablo 14: Birinci Deney Grubunun ve Kontrol Grubunun Ön, Son ve İzleme Ölçümlerine Göre SÖ Toplam ve Alt Ölçek Puanlarının Ortalama ve Standart Sapma Değerleri………...104

(18)

Tablo 15: Birinci Deney Grubunun ve Kontrol Grubunun Ön, Son ve İzleme Ölçümlerine Göre SÖ Toplam Puanlarının İki Faktörlü Varyans Analizi Sonuçları………...106 Tablo 16: Birinci Deney Grubunun ve Kontrol Grubunun Ön, Son ve İzleme

Ölçümlerine Göre Fiziksel Saldırganlık Puanlarının İki Faktörlü Varyans Analizi Sonuçları………...108 Tablo 17: Birinci Deney Grubunun ve Kontrol Grubunun Ön, Son ve İzleme

Ölçümlerine Göre Sözel Saldırganlık Puanlarının İki Faktörlü Varyans Analizi Sonuçları………...110 Tablo 18: Birinci Deney Grubunun ve Kontrol Grubunun Ön, Son ve İzleme

Ölçümlerine Göre Öfke Puanlarının İki Faktörlü Varyans Analizi Sonuçları………...112 Tablo 19: Birinci Deney Grubunun ve Kontrol Grubunun Ön, Son ve İzleme

Ölçümlerine Göre Düşmanlık Puanlarının İki Faktörlü Varyans Analizi Sonuçları………...114 Tablo 20: Birinci Deney Grubunun ve Kontrol Grubunun Ön, Son ve İzleme

Ölçümlerine Göre Dolaylı Saldırganlık Puanlarının İki Faktörlü Varyans Analizi Sonuçları………...116 Tablo 21: İkinci Deney Grubunun ve Kontrol Grubunun Ön, Son ve İzleme

Ölçümlerine Göre SÖ Toplam ve Alt Ölçek Puanlarının Ortalama ve Standart Sapma Değerleri ………...119 Tablo 22: İkinci Deney Grubunun ve Kontrol Grubunun Ön, Son ve İzleme

Ölçümlerine Göre SÖ Toplam Puanlarının İki Faktörlü Varyans Analizi Sonuçları………...121 Tablo 23: İkinci Deney Grubunun ve Kontrol Grubunun Ön, Son ve İzleme

Ölçümlerine Göre Fiziksel Saldırganlık Puanlarının İki Faktörlü Varyans Analizi Sonuçları………..123

(19)

Tablo 24: İkinci Deney Grubunun ve Kontrol Grubunun Ön, Son ve İzleme Ölçümlerine Göre Sözel Saldırganlık Puanlarının İki Faktörlü Varyans Analizi Sonuçları………...125 Tablo 25: İkinci Deney Grubunun ve Kontrol Grubunun Ön, Son ve İzleme

Ölçümlerine Göre Öfke Puanlarının İki Faktörlü Varyans Analizi Sonuçları………...127 Tablo 26: İkinci Deney Grubunun ve Kontrol Grubunun Ön, Son ve İzleme

Ölçümlerine Göre Düşmanlık Puanlarının İki Faktörlü Varyans Analizi Sonuçları………...129 Tablo 27: İkinci Deney Grubunun ve Kontrol Grubunun Ön, Son ve İzleme

Ölçümlerine Göre Dolaylı Saldırganlık Puanlarının İki Faktörlü Varyans Analizi Sonuçları…...131 Tablo 28:Öğrencilerin Saldırganlık Ölçeği ve Tüm Alt Ölçeklerinin Son Ölçüm

Puanlarının Gruplara Göre t Testi Sonuçları………133 Tablo 29: Öğretmenlerin Uygulama Öncesi ve Sonrası Dönemde Öğrenci

Davranışlarına Yönelik Gözlemleri………...135

Şekiller Listesi

Şekil 1: Okullarda saldırganlık ve şiddeti artıran risk faktörleri……….38 Grafikler Listesi

Grafik 1: Saldırganlık Ölçeği Ön-Son-İzleme Ölçümü Değişimlerinin Gruplara Göre Gösterilmesi………...107 Grafik 2: Saldırganlık Ölçeği Ön-Son-İzleme Ölçümü Değişimlerinin İkinci Deney

Grubu ve Kontrol Grubuna Göre Gösterilmesi……….122 Grafik 3: Gözlenen Davranış Sayısı Değişimlerinin Gruplara Göre Gösterilmesi…136

(20)

Ekler Listesi

Ek 1: Saldırganlık Ölçeğinden (SÖ) Seçilmiş Maddeler………...173

Ek 2: Öğretmen Gözlem Formu……….174

Ek 3: Öğrenci Bilgi Formu………175

Ek 4: Grup Çalışmasına Katılım Formu (Gönüllülük Formu)………...176

Ek 5: Açıklama………..177

Ek 6: Veli İzin Belgesi………...178

Ek 7: Kişisel Gelişim Defterlerinden (Günlüğüm) Birer Örnek Sayfa………..179

Ek 8: Saldırganlığı Önlemeye Yönelik Psiko-Eğitim Program yer alan etkinlikler, hedef davranışlar ve yöntem/teknikler………..182

(21)

BÖLÜM I GİRİŞ

Öğrenim çağındaki bir çocuğun ya da gencin en fazla zamanını geçirdiği ortamlardan biri okuldur. Okul, iyi ve mutlu bir toplum yaratmak için oluşturulan, eğitim ve öğretim etkinliklerinin gerçekleştirildiği yerdir. Okul, ergenlere çok yönlü sosyal destek sağlar ve onları toplumdan alır, yetiştirerek geleceğe hazırlar ve tekrar topluma sunar.

Okulun basitleştirme, temizleme ve denge kurma olmak üzere üç temel işlevi vardır Okulun temizleme işlevi; mevcut çevrede var olan işe yaramaz ve zararlı özellikleri olanaklar ölçüsünde ortadan kaldırarak temiz bir çevre hazırlamaktır (Tezcan, 1994: 246). Buna rağmen okullarda istenmeyen öğrenci davranışları oluşmaktadır. Herhangi bir davranışın istenen bir davranış mı yoksa istenmeyen bir davranış mı olduğu; davranışta bulunan kişinin, davranışın yöneltildiği kişinin ve davranışın oluştuğu ortamın özelliklerine bağlıdır. Bununla birlikte, okuldaki eğitsel çabaları engelleyen her türlü davranışa istenmeyen davranış denilmektedir (Başar, 1994). İstenmeyen davranışlar yıkıcı olmayandan - yıkıcı olana kadar geniş bir davranış dağılımını kapsamaktadır. Saldırganlık ve şiddet içeren öğrenci davranışları da okullarda bu davranışlar kapsamında yer almaktadır. Bu tür davranışların okuldaki eğitim çabalarını olumsuz yönde etkilediği gibi aynı zamanda da öğrencilerin en temel gereksinimlerinden biri olan güvenlik gereksinimini tehdit ettiği için istenmeyen davranışlar arasında ön sırada gelmektedir (Öğülmüş, 1995).

Ülkemizde son yıllarda gençler arasında saldırganlık ve şiddet içeren davranışlar artmış ve bu artış okullara da yayılmıştır. Medyada öğrenciler arasında yaralanma hatta ölümle sonuçlanan olayların haberlerine sık sık rastlanmaktadır. Bunlardan biri, “Yine Okulda Cinayet”başlığıyla medyada yer almaktadır. Bu haberde kız arkadaşa laf atma yüzünden tartışan iki liseliden biri boğazından bıçaklanıp yaşamını yitirdiği belirtilmektedir (Hürriyet Gazetesi, 2006, Mart 29). Diğer bir olayda ise, Hatay’da bilinmeyen bir nedenden dolayı yaşları 12 ile 13 arasında değişen çocukların kavgasında bir öğrenci aldığı bıçak darbeleriyle yaralanmıştır (Güncel Haber, 2007, Aralık 13). Dolayısıyla genç, sıklıkla karşılaştığı

(22)

bu durum ve davranışlarla baş etmede ya da kendi davranışları ve tutumlarındaki saldırganlığı tanıyıp kontrol etmede yetersiz kalabilir. Bu nedenle saldırganlık, okullarda rastlanılan ve üzerinde araştırmalar yapılan ve psiko-eğitim, grup rehberliği, bilişsel-davranışçı grup terapisi, psikodrama, danışandan hız alan grupla psikolojik danışma gibi yöntemler kullanılarak çözülmeye çalışılan en önemli problemlerin başında gelmektedir.

Saldırganlık, başkalarını incitmeyi amaçlayan her türlü davranış ya da eylemdir (Freedman, Sears ve Carlsmith, 1989: 191) şeklinde tanımlanmaktadır. Buss (1961) saldırganlığı üç boyut içinde sınıflandırmayı uygun bulmuş ve saldırganlığı; a) fiziksel ya da sözel saldırganlık, b) aktif ya da pasif saldırganlık, c) doğrudan ya da dolaylı saldırganlık şeklinde kategorize etmiştir. (Aktaran: Çelik, 2006: 20).

Saldırganlığın nedenleri hakkındaki kuramlar vurguladıkları konuya göre çeşitlilik göstermektedir. Freud, McDougall, Lorenz gibi pek çok araştırmacı doğuştan insanlarda saldırganlık dürtü ya da içgüdülerinin bulunduğunu ileri sürmüşlerdir (Freedman, Sears ve Carlsmith, 1989: 194). Dollard, Miller, Doob, Mowrer ve Sears (1939)’a göre, saldırgan davranışın ortaya çıkmasından önce her zaman engellenme vardır. Başka bir deyişle, engellenmenin varlığı her zaman saldırganlığın bazı çeşitlerine yol açmıştır (Aktaran: Şahin, 2004: 20).

Saldırganlığın öğrenme sonucu kazanıldığını gösteren en önemli çalışmaların Bandura ve arkadaşları tarafından yapıldığını görmek mümkündür. Bandura’ya (1977) göre; çocuklar saldırgan davranışları başkalarını gözleyerek ve kendisine model alarak öğrenir (Aktaran: Freedman, Sears ve Carlsmith, 1989: 208). Bunun tersi de doğrudur. Çocuklar saldırgan olmayan modelleri gözleyerek saldırgan olmamayı da öğrenirler. Ayrıca şiddet içeren filmleri (özellikle kahramanın şiddet davranışlarını) izleyen çocuklar, bu tür davranışların toplumca kabul edilebilir, hatta arzu edilen bir davranış olduğunu öğrenebilirler.

DeMore, Fisher ve Baron’a (1988) göre, saldırganlığın nedenleri algılanan eşitsizlik ve algılanan denetim düzeyi kavramları ile açıklanır. Algılanan eşitsizlik; bireyin kendisine eşit davranılmadığına ve haksızlık yapıldığına ilişkin kişisel inancıdır. Algılanan denetim düzeyi ise; bireyin sistem içindeki yasal yollarla

(23)

eşitsizliğin giderilebileceğine ilişkin kişisel inancıdır. Bireyin bu inancı kaybolmuşsa, bu duruma bir tepki olarak ve psikolojik düzeyde eşitliği sağlamak düşüncesiyle saldırganlığa başvurabilir. Bireyin algıladığı eşitsizlik düzeyi yüksek ise, yani ortada bir haksızlık olduğuna inanıyor ise, haksızlığın kaynağı olarak algıladığı sistemin sembolü olan nesneleri tahrip ediyor, kişilere zarar veriyor veya öç almaya çalışıyor olabilir.

Bronfenbrenner (1986), insan gelişiminin bireysel ve çevresel özelliklerin etkileşimi sonucunda ortaya çıktığını belirtmektedir. Günümüzde de ergenlerdeki saldırgan davranışların bireysel ve sosyal faktörlerin bileşimi sonucunda oluştuğu görüşü yaygındır. Bunlar bireysel faktörler, ailevi faktörler, okul ve akran faktörleri, toplumsal faktörler ve duruma özgü faktörler biçiminde sıralanmaktadır. Bu faktörler, saldırganlıkla ilişkili risk faktörleri olarak ele alınmaktadır (Aktaran: Merttürk, 2005: 3).

Saldırganlığın ve şiddetin okullardaki görünümü; bir öğrencinin okul çalışanlarına veya başka bir öğrenciye fiziksel ya da sözel saldırıda bulunması, silahla bir başka kişiyi tehdit etmesi, uyuşturucu ya da alkol alarak okula gelmesi, tecavüz ya da tecavüze teşebbüs etmesi ve öğretmeni ya da bir başka öğrenciyi tabancayla/bıçakla yaralaması veya öldürmesi şeklinde olabilir. Yapılan araştırmalara göre, okullarda en çok gözlenen saldırgan davranışlar; bireysel veya toplu kavgaya katılma, en az bir kez bıçak, çakı ya da benzeri kesici alet taşıma, bir arkadaşını itme, isim takma, alay etme, kötü sözler söyleme, hakaret etme, küfür etme, tartışma, okul malzemelerine zarar verme, birisini/birilerini tehdit etme biçimindedir (DiCanio, 1993; Goldstein, 1994; Miller, 1994; Öğülmüş, 1995; Moeller, 2001; Uysal, 2003; Kapçı, 2004; Durmuş ve Gürgan, 2005; Eke ve Ögel, 2006; Kepenekçi ve Çınkır, 2006; Yavuzer, Gündoğdu ve Dikici, 2009;).

Dodge ve Frame (1982) ve Farrington (1991) saldırganlık ve şiddet gibi olumsuz davranışları çözmedeki ana engelin öğrencilerin çatışma çözme, problem çözme ve iletişim gibi yaşam becerilerindeki yetersizlikleri olduğunu belirtmişlerdir. Bu görüşü destekleyen araştırma bulgularında; saldırganlık düzeyi yüksek gençlerin sıklıkla sosyal problem çözme becerilerinde yetersizlikler olduğu (Aktaran: Vera, Shin, Montgomery, Mildner ve Speight, 2004), çatışma çözme becerilerinden yoksun

(24)

oldukları (Weir, 2005) ve şiddeti destekleyici inanç ve davranışları benimsedikleri saptanmıştır. Ayrıca, okul da öğrencilerin saldırgan davranışlarını artıran risk faktörlerine sahip olabilir. Örneğin, öğrenci mevcudunun fazlalığı, katı kurallar, sıkı disiplin, sınırlı program seçenekleri, öğrenci ve okul çalışanları arasındaki iletişim yetersizliği, öğrenci özgürlüğünün sınırlı olması ve adaletsiz uygulamaların okullarda şiddeti artırdığı bulunmuştur (Miller, 1994).

Shafii ve Shafii’ ye (2000) göre, öğretmen tutumları da (tutarsız uygulamaları, açık olmayan kuralları ve cezaya ağırlık vermesi gibi) doğrudan ya da dolaylı olarak saldırgan davranışlara neden olabilir (Aktaran: Finley, 2003). Bunun tersi de doğrudur; öğretmenler şiddeti de içeren davranış problemlerinde öğrencilerini etkileyebilecek ya da yönlendirebilecek önemli bir potansiyele sahiptir. Öğretmenler özellikle kendi sınıflarında olumlu bir atmosfer oluşturarak, öğrencilerini başarmaya yönlendirerek ve davranışlarıyla uygun bir model olarak saldırganlık ve şiddet içermeyen bir okul atmosferi oluşturmada katkıda bulunabilirler (Finley, 2003).

Önleme çalışmalarının amacı, sadece sorunları önlemek değil, gençlerin daha etkili davranan yetişkinler haline gelmelerini sağlamayı da içerdiği için bu çalışmalar yoluyla onlara problem çözme becerileri, sosyal beceriler ve iletişim becerileri gibi bazı becerilerin öğretilmesini de kapsamalıdır (Aronson, Wilson ve Akert, 1999; Frey, Hirschstein ve Guzzo, 2000). Okul ortamı ise çocuklara ve gençlere bu becerilerin kazandırılması için yürütülecek olan önleme çalışmalarını gerçekleştirmek için en uygun yer olarak görünmektedir (Korkut, 2004). Amacı; bireylere beceri, anlayış, farkındalık ve onlara yaşamlarını daha anlamlı hale getirmek ve yaşam problemleriyle daha etkili başa çıkmak için yeterlik kazandırmak olan (Hoffman, 2006) psiko-eğitsel grup çalışmaları da eğitsel ortamlarda kullanılmaktadır (McCarthy, Mejia, Liu ve Durham, 1998).

Türkiye’de ve yurt dışında yapılan deneysel araştırma bulguları incelendiğinde bilişsel-davranışçı teknikler ve psiko-eğitim programlarının kullanıldığı çeşitli grup yaşantılarının ergenlerde saldırganlık ve şiddeti önleme üzerinde etkili olduğu görülmektedir (Bilge, 1996; Breunlin, Cimmarusti, Bryant-Edwards ve Hetherington, 2002; Mundy, 1997; Koruklu, 1998; Rutherford, Mathur ve Quinn, 1998; Kellner ve Bry, 1999; Aytek, 1999; Frey, Hirschstein ve Guzzo, 2000; Woodlock, Juliano ve

(25)

Ringle, 2002; Herrmann ve McWhirter, 2003; Uysal, 2003; Cenkseven, 2003; Newman-Carlson ve Horne 2004; Cummings, Hoffman ve Leschied, 2004; Taştan, 2004; Yılmaz, 2004; Özmen, 2006; Tekinsav-Sütçü, 2006; Uysal, 2006; Söylemez, 2007; Genç, 2007; Kuş, 2007; Güner, 2007; Ando, Asakura, Ando ve Simons-Morton, 2007; Karataş, 2008). Bu çalışmalar, öfke yönetimi karar verme, sosyal problem çözme, akran arabuluculuğu, çatışma yönetim becerileri ve etkili iletişim becerileri üzerine odaklanmaktadırlar.

1.1. Problem

Türkiye’deki saldırganlık ve şiddeti önleme ve müdahale çalışmaları sadece öğrencilere (ya risk altında olan ya da bütün) yöneliktir. Dolayısıyla hem öğrencileri hem de onların öğretmenlerini hedef alan bir çalışmaya rastlanmamıştır. Alan yazında gençlerde görülen saldırganlık ve şiddet davranışlarının çoğul etiyolojiye sahip olması nedeniyle okul, aile ve toplumun bir arada olduğu kapsamlı çalışmaların (Riner ve Saywell, 2002; Dusenbury, Falco, Lake, Brannigan ve Bosworth, 1997) etkili önleme çalışmaları için gerekli olduğu vurgulanmaktadır.

Bu çalışmada, sözü edilen gereksinimden yola çıkılarak lise öğrencilerine ve öğretmenlerine yönelik bir psiko-eğitim programının saldırganlık üzerindeki etkisi incelenmiştir.

1.2. Problem Cümlesi

Lise öğrencilerine ve öğretmenlerine yönelik psiko-eğitim programının saldırganlığı azaltmada etkisi var mıdır?

1.3. Araştırmanın Amacı

Bu araştırmanın amacı, lise öğrencilerine ve öğretmenlerine yönelik psiko-eğitim programının saldırganlığı azaltmada etkisi olup olmadığını incelemektir.

1.4. Denenceler

Bu araştırmada aşağıdaki denenceler test edilecektir.

1.4.1. Ergenlere ve öğretmenlere yönelik (EYP+ÖYP) psiko-eğitim programına katılan 1.deney grubundaki öğrencilerin, kontrol grubundaki öğrencilere göre

(26)

saldırganlık toplam, fiziksel saldırganlık, sözel saldırganlık, öfke, düşmanlık, dolaylı saldırganlık puanlarında istatistiksel olarak anlamlı düzeyde bir azalma olacaktır. Bu azalma uygulamaların tamamlanmasından 2 ay sonra yapılacak izleme ölçümlerinde de kendini gösterecektir

1.4.2. Ergenlere yönelik psiko-eğitim programına (EYP) katılan 2. deney grubundaki öğrencilerin, kontrol grubundaki öğrencilere göre saldırganlık toplam fiziksel saldırganlık, sözel saldırganlık, öfke, düşmanlık, dolaylı saldırganlık puanlarında istatistiksel olarak anlamlı düzeyde bir azalma olacaktır. Bu azalma uygulamaların tamamlanmasından 2 ay sonra yapılacak izleme ölçümlerinde de kendini gösterecektir.

1.4.3. Ergenlere ve öğretmenlere yönelik (EYP+ÖYP) psiko-eğitim programı saldırganlık puanlarının düşürülmesinde ergenlere yönelik psiko-eğitim programına (EYP) kıyasla daha etkili olacaktır.

1.5. Araştırmanın Sınırlılıkları

1.Araştırma Niğde ilindeki Milli Eğitim Bakanlığına bağlı resmi ortaöğretim kurumlarının 9. sınıf öğrencileri ve onların dersine giren öğretmenlerden oluşan araştırma grubu ile sınırlıdır ve elde edilen bulgular ancak benzer gruplara genellenebilir.

1.6. Tanımlar

Saldırganlık (Aggressiveness): Başkalarını incitmeyi amaçlayan her türlü davranış ya da eylemdir (Freedman, Sears ve Carlsmith, 1989: 191).

Şiddet (Violence): Dünya Sağlık Örgütü’ne göre; “bir bireyin yaralanma ve ölümüne neden olan ya da gelişmesini engelleyen fiziksel, psiko-sosyal ve cinsel olarak uygulanan kasıtlı davranışlardır” (Özcebe, Üner, Uysal, Soysal, Polat ve Şeker, 2006). Ayrıca, fiziksel yönü ağır basan ve zarar verme oranı yüksek olan bir saldırganlık boyutudur (Karagülmez, Dinçyürek, Kıralp ve Şahin, 2006).

Psiko-eğitsel Gruplar (Psycho-educational Groups): Psiko-eğitsel gruplar danışma gruplarına benzer kabul edilmelerine rağmen, eğitimsel içerikli olup beceri

(27)

geliştirmeyi hedefleyen bir grup çeşididir (Anderson, 2001; Brown, 2003; Corey ve Corey, 2006; Delucia-Waack, 2006; Hoffmann, 2006).

1.7.Araştırmanın Gerekçesi ve Önemi

Ergenlik dönemi çocukluktan yetişkinliğe doğru bir geçiş dönemi olarak kabul edilir. Bu dönem sırasında organizmada gerçekleşen fizyolojik ve biyolojik değişiklikler, bu çağa bir çocuk olarak giren bireyi, dönemin sonunda genç bir yetişkine dönüştürür. Bu dönemde “ben kimim” sorusu önemli hale gelir. Ergen bu soruya cevap arayarak kimliğini kazanmaya çalışır. Bu kazanımı sağlamak için yaşadığı karmaşa yüzünden bir takım olumsuz davranışlar sergileyebilir. Sergilediği bu davranışlar zaman zaman saldırganlığa dönüşebilir.

Bu dönemde saldırganlık daha ziyade bir kişiyi ya da bir nesneyi tahrip edip onu incitmeye yöneliktir. Ergenlik döneminin başında saldırgan davranışlar çete kavgalarına karışma, bıçak vb aletler kullanmayı da kapsayan daha çok şiddet ve zorbalık içeren faaliyetler gerçekleştirmeye kadar gidebilir. Ergenlik döneminin ortalarında tipik saldırgan davranışlar, bir çeteye katılmak, çete üyeleri ya da başka arkadaşları ile birlikte hırsızlık yapmak, okuldan kaçmak ya da yasal olmayan oluşumlara katılmayı da içine almaktadır (Lopez ve Emmer, 2002). Ergenlik döneminin sonunda saldırganlık büyük ölçüde küfür, hiciv, karikatür gibi sözel ve yazılı saldırganlığa dönüşebilir (Aydın, 2005).

Saldırganlığa neden olan faktörlerin belirlenmesi, saldırganlık eğilimlerini azaltacak önlemlerin alınmasında oldukça önemlidir. Ögel, Tarı ve Eke (2006 ) suç, şiddet ve madde kullanımı gibi davranışların ortaya çıktığı ve sorun halinde yaşandığı dönemin daha çok 15-17 yaş grubu olduğunu ve sonraki yıllarda bunun azaldığını belirtmişlerdir. Bu yaş grubunun ergenlik dönemindeki değişimlerden etkilenmesi, yaşadığı değişimlere uyum sağlamaya çalışması, kimlik arayışı, hayal kırıklığına karşı toleranslarının düşük olması ve engellenmeyle karşılaştıklarında bununla nasıl başa çıkacaklarını bilmemeleri ile sosyal becerilerinin zayıf olması, sorunları ve çatışmaları çözmede, öfkelerini kontrol etmede, iletişim kurmada problem yaşamalarına yol açabilmektedir. Kızgınlık duygusunu uygun bir şekilde ifade etmeyi bilme, sorun çözme, çatışma çözme, iletişim becerilerine sahip olma ve

(28)

empatik olma saldırganlığı kontrol etmede ve önlemede büyük bir rol oynamaktadır (Korkut, 2004). Dusenbury, Falco, Lake, Brannigan ve Bosworth (1997) da, etkili şiddet önleme programlarında çatışma yönetimi, aktif dinleme, problem çözme ve etkili iletişim becerilerinin yer aldığını belirtmektedirler.

Türkiye’de ergenlerde saldırganlık ve şiddeti önleme üzerine yapılan deneysel çalışmalarda kişisel ve sosyal beceriler, öfke yönetimi, karar verme, sosyal problem çözme, akran arabuluculuğu, çatışma yönetim becerileri ve etkili iletişim becerilerinden birinin üzerine odaklanan programlar kullanılmıştır. Bu çalışmada öğrenciler için kullanılan psiko-eğitim programının, öfke yönetimi, çatışma yönetimi, etkili iletişim, riskli durumları değerlendirebilme ve hayır deme becerilerini birlikte içermesi açısından önemli olduğu düşünülmektedir.

Saldırgan davranışlar için risk faktörlerinden biri de okul ve çalışanlarının özellikleridir. Özellikle öğretmenlerin öğrenciye ve aileye karşı olumsuz tutum, öğrenci davranışlarını yönetme yetersizliği, öğrenci gelişimi için düşük destek, yetersiz iletişim becerileri ve saldırgan liderlik tarzı gibi özelliklere sahip olmasının okullarda saldırganlığı artırdığı vurgulanmaktadır (Miller, 1994).

Finley (2003), okullardaki şiddet olayları konusunda öğretmen görüşlerine başvurduğu çalışmasında, öğretmenlerin çoğunun okul şiddeti konusunda alınan tedbirleri eleştirirken bu konuyu hiçbir yöneticiyle tartışmamış olduklarını belirtmektedir. Öğretmenlerin sadece bir kaçı bu konuyla ilgili kendi sınıflarında belirli adımlar atabileceklerini ifade etmişlerdir. Başka bir deyişle, öğretmenler kendi sınıflarında alabilecekleri önlemlerin farkında değillerdir. Oysa öğretmenler, öğrenci gelişimini destekleyerek, anlaşmazlıkları çözme, öfke denetleme ve problem çözme becerilerini kazandırarak, öğrencilerini başarmaya yönlendirerek ve davranışlarıyla öğrencilerine uygun model olarak kendi sınıflarında olumlu bir atmosfer oluşturma konusunda da gerekli bilgi ve becerilere sahip olmalıdırlar (Dusenbury, Falco, Lake, Brannigan ve Bosworth, 1997). Bu çalışmanın, hem saldırganlık ve şiddet davranışlarının oluşmasındaki hem de bu davranışların azaltılması ya da önlenmesindeki rolleri konusunda öğretmenlere farkındalık sağlaması ve gerekli bilgi ve becerileri kazandırması açısından da önemli olduğu düşünülmektedir.

(29)

Leff, Power ve Manz (2001) saldırganlığı önleme amaçlı programları eleştirel olarak değerlendirdikleri bir çalışmalarında etkili şiddet önleme programlarının özelliklerini şöyle belirtmektedirler: Okullardaki saldırganlık ve şiddet davranışlarını kapsamlı bir şekilde tanımlamalı, saldırganlık ve şiddetin boyutlarını ortaya koymalı, evrensel olmalı ve okul, aile, yakın çevre arasındaki işbirliğini sağlamalıdır. Dusenbury vd. (1997) da, başarılı şiddet önleme programlarının çok boyutlu, kapsamlı yaklaşımla aileleri, akranları, medyayı ve toplumun ögelerini bir arada ele alan programlar olduğunu vurgulamaktadırlar. Bu çalışma öğrenciler ve öğretmenleri içeren çok boyutlu bir programın uygulanması açısından önem taşımaktadır.

Birçok okul, saldırganlık ve şiddet davranışlarıyla mücadeleyi bir güvenlik faaliyeti olarak değerlendirmektedir. Bununla ilgili son zamanlarda okulların kameralarla donatılması, okul önlerinde polis devriyelerinin dolaşması, sık sık öğrencilerde üst aramalarının yapılması, saldırgan çocukların okuldan uzaklaştırılması vb uygulamalar bu alanda alınan tedbirler olarak yaygın bir şekilde gündeme gelmektedir. Oysa saldırganlık ve şiddet içerikli davranışlar öğrenilmiş davranışlardır. Dolayısıyla çocuklar ve gençler olumsuz davranışları öğrenebiliyorlarsa saldırganlığın alternatifi olan olumlu davranışları da öğrenebilirler. Bu araştırmanın saldırganlık ve şiddet içeren davranışların önlenmesinde alınacak tedbirlerin eğitim temelli olması gerekliliğini vurgulaması açısından da önemli olduğu düşünülmektedir.

Araştırma kapsamı içinde hazırlanan psiko-eğitim programı yapılandırılmış ve önleyici bir grup çalışmasıdır. Bu programın alan uzmanlarınca eğitim kurumlarında kullanılabileceği, rehberlik çalışmalarına ve üniversitedeki deneysel çalışmalara kaynaklık edeceği beklenmektedir. Ayrıca, kapsamlı çalışmaların yapılmasına da yol gösterici olacağı düşünülmektedir.

(30)

BÖLÜM II

KURAMSAL AÇIKLAMALAR VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

Bu bölümde, araştırma probleminin bağımlı ve bağımsız değişkenleriyle ilgili kuramlar ve bu konuda yapılan araştırmalara yer verilmiştir.

2.1. Saldırganlığın Tanımı ve Çeşitleri

Saldırganlık, genellikle bir hedefe yönelen bir eylem olup, öfke, hiddet veya düşmanlık benzeri duygulanımların motor karşılığı olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca, saldırganlık yenmek, hakim olmak amacı ile güçlü, şiddetli, etkili bir hareket, bir işi bozmaya ve engellemeye karşı, düşmanca, hırpalayıcı veya zarar verici amaç taşıyan bir davranış olarak da tanımlanmıştır (Can, 2002). Kırpınar, Özer, Coşkun ve Çayköylü’ye göre (1995) ise saldırganlık, fiziksel şiddet gösterilerinden sözlü sataşmalara ve hatta düşmanca duygulara kadar uzanan geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır.

Saldırganlığın en basit ve oldukça kabul gören tanımlarımdan birisi, öğrenme ya da davranışçı yaklaşım açısından yapılan tanımdır. Buna göre, bir davranış başkasına zarar veriyorsa saldırgan davranış olarak nitelendirilir. Duygusal tanımlara göre saldırganlık, öfke duygusunun yol açtığı bir davranıştır. Güdüsel tanımlara göre bir davranışın saldırgan nitelikte olup olmadığını niyet belirler (Aktaş, 2001). Freedman, Sears ve Carlsmith (1989: 191), saldırganlığın en yalın tanımının “başkalarını inciten ya da incitebilecek her türlü davranış”olduğunu; ancak bu tanımın davranışta bulunan kişinin niyetini içermediğini; niyet dikkate alındığında ise saldırganlığın “başkalarını incitmeyi amaçlayan her türlü davranış” olarak tanımlanabileceğini belirtmektedirler

Bandura (1973), her hangi bir davranışın saldırgan olarak nitelendirilmesinin bu nitelendirmeyi yapanların ya da içinde yaşanılan toplumun değer yargılarına bağlı olduğunu savunmuş, saldırganlığı, toplumsal açıdan saldırgan olarak nitelendirilen zarar verici ve yıkıcı davranışlar olarak ifade etmiştir. Berkowitz (1993) saldırganlığı, başka bir bireye ya da nesneye kasıtlı olarak zarar verme ya da incitme niyeti taşıyan amaca yönelik motor davranış biçimi olarak tanımlamıştır. Saldırganlık tanımlarından şu sonuç çıkarılabilir. Saldırgan davranışın oluşması tamamen saldırganın davranışlarına ve amacına bağlıdır.

(31)

Saldırganlık ile ilgili yapılan pek çok araştırma, saldırganlığın her zaman açık ya da örtük bir tehdide karşı verilen bir tepki olmayıp bazen de zihinsel rahatsızlıkların ve/veya çeşitli kişilik bozukluklarının ve hastalıkların (epilepsi, alkolizm, şizofreni, vb.) bir sonucu olarak ortaya çıkabilen bir davranış biçimi olduğunu da ortaya koymuştur. Psikiyatride saldırganlık, gerek DSM-IV gerekse ICD-10’da ayrı bir bozukluk olarak tanımlanmamaktadır. Saldırganlık özellikle psikiyatrik bozuklukların büyük çoğunluğunda yaygın bir semptom olarak ortaya çıkmaktadır (Başoğlu, 1998).

Freedman, Sears, Carlsmith (1989: 192); saldırganlığı özgeci (prosocial), düşmanca (antisocial) ve izin verilmiş (sanctioned) saldırganlık olarak üçe ayırmıştır. Özgeci saldırganlık, grubun moral standartları açısından, kabul edilebilir amaçlar çerçevesinde toplumsal olarak onaylanan saldırganlıktır. Düşmanca saldırganlık, toplumsal olarak onaylanmayan saldırganlıktır. Suikast, cinayet gibi suç eylemleri toplumsal kuralları çiğnemektedir, bu nedenle düşmanca olarak nitelendirilirler. İzin verilmiş saldırganlık ise, toplumsal kuralların gerekli kılmadığı fakat toplumsal kurallar çerçevesi dışına taşmayan saldırgan eylemleri içine alır. Örneğin, tecavüze maruz kalan kadının gösterdiği saldırganlık ya da antrenörün asi davranan futbolcuyu disipline etmesi gibi.

Moeller (2001: 25)’e göre saldırganlık, fiziksel ve sözel saldırganlık olarak ikiye ayrılır. Fiziksel saldırganlıkta kişiye, hayvana ya da nesneye zarar verme vardır. Örneğin: vurma, tekmeleme, bıçaklama, ateşli silahlarla yaralama, itme/sert bir şekilde itme, nesne fırlatma, pencere çarpma, cam kırma ve yangın çıkarma gibi durumlar söz konusudur. Sözel saldırganlıkta ise; kelimelerle diğerine zarar verme amaçlanır. Tehdit etme, not ya da mektup yazarak tehditte bulunma, bağırıp çağırma, dedikodu yapma, alay ederek sataşma gibi davranışlar sözel saldırganlık durumunu içerir.

Berkowitz saldırganlığı; düşmanca (hostile) ve araçsal (instrumental) saldırganlık olmak üzere ikiye ayırır. Düşmanca saldırganlık hedefin tahriklerince güdülenen, saldırgan kişinin karşısındaki kişiyi, durumu, nesneyi sevmemesi ya da nefret etmesinden kaynaklanan, içinde öfke ve düşmanlık duygularını da barındıran ve temel amacı, hedefe zarar vermeyi içeren saldırganlık türü olarak tanımlanır.

(32)

Araçsal saldırganlık ise; hedefin tahriklerinden etkilenmeyen, içinde düşmanlık ve öfke barındırmayan, bir amaca ulaşmak ya da kişisel ihtiyaçları karşılamak için yapılan saldırganlık türüdür (Aktaran: Aronson, Wilson ve Akert,1999).

Buss (1973), saldırganlığı fiziksel ve sözel boyutta ele almaktadır. Bununla birlikte saldırganlık aktif veya pasif, doğrudan ya da dolaylı olarak kendini göstermektedir. Buss’a göre hayvanlar genelde saldırganlığı aktif-fiziksel ve doğrudan göstermekte, insanlar ise daha çok pasif ve dolaylı bir şekilde dışa vurabilmektedirler. Buss’a göre saldırgan davranışların sınıflandırılması Tablo 1’ de gösterilmiştir.

Tablo 1: Buss’a Göre Saldırgan Davranışların Sınıflandırılması

PASİF AKTİF Saldırganlık

türü Dolaylı Doğrudan Dolaylı Doğrudan Fiziksel Gereken görevi yerine getirmemek Bir başka kişinin yolunu kapatmak Rahatsız edici şakalar yapmak (el şakası) Hedefe yumruk atmak Sözel Onaylamamak (zamana bağlı olarak) Konuşmayı

kesmek Kin besleyici dedikodu ve yalan söylemek

Küfür etmek

Kaynak: Aktaran: Demirhan, 2002.

İttirmek, baskı yapmak, çekiştirmek, vurmak, ısırmak, vb. davranışlar fiziksel saldırganlığa örnek olarak gösterilirken, sözel iletişim yoluyla psikolojik olarak karşıdaki kişiyi incitmek ve ona zarar vermek ise, sözel saldırganlık olarak tanımlanmıştır. Aktif saldırganlık, amaca yönelik bir davranış olup, bu davranış biçiminde saldırganının kurbana acı çektirme ve canını yakma amacı esastır. Pasif saldırganlık ise, aktif saldırganlığın zıttı olup karşıdaki kişiye aktif olarak zarar vermek yerine, onun amacını gerçekleştirmesine engel olmaktır. Doğrudan saldırganlık karşıdaki kişiyi kışkırtmaya ya da öfkelendirmeye neden olabilecek zararlı uyaranların doğrudan karşıdaki kişiye gönderilmesi sonucunda oluşan

(33)

saldırganlık türü iken, dolaylı saldırganlıkta ise dolambaçlı yollarla karşıdaki kişiye zarar verici uyaranların gönderilmesi söz konusudur (Aktaran: Çelik, 2006: 20).

Buss ve Perry fiziksel, sözel ve dolaylı saldırganlığın “diğerlerini incitmeyi ya da onlara zarar vermeyi” içerdiği sonucuna varmışlar ve bu saldırganlık türlerinin ayrıca saldırganlığın davranışsal bileşenini temsil ettiğini belirtmişlerdir. Öfkenin de “fizyolojik uyarılma ve saldırganlığa hazırlanmayı” içerdiği ve saldırganlığın duygusal bileşenini oluşturduğu ve düşmanca saldırganlığın ise “acımasızlık ve haksızlık duyguları”nı içerdiği ve saldırganlığın bilişsel bileşenini temsil ettiği sonucuna varmışlardır (Aktaran: Felsten ve Hill, 1999).

Bazı araştırmacılar da, (Crick ve Grotpeter, 1995; Galen ve Underwood, 1997) ilişkileri bozarak zarar verme amacı taşıyan başka bir saldırganlık türü bildirmişlerdir. İlişkisel (relational) saldırganlık olarak adlandırılan bu tür, akran ilişkilerini manipüle etme ve karşıdakine zarar verme olarak tanımlanmaktadır. İlişkisel saldırganlığa, kötü niyetle dedikodu yapma, sosyal dışlama, arkadaşlığı bozmakla tehdit etme gibi örnekler verilebilir (Aktaran: Moeller, 2001: 25).

Dodge ve Coie (1987) proaktif ve reaktif saldırganlık olarak iki tür saldırganlıktan söz etmektedirler. Bu ayrıma göre reaktif saldırganlık kuramsal temelini engellenme-saldırganlık hipotezinden almaktadır. Engellenme ve provokasyona verilen savunmacı, misilleyici ve öfkeli bir tepki olarak tanımlanmaktadır. Proaktif saldırganlık ise, temelini sosyal öğrenme modelinden almakta ve çevresel pekiştiricilerle kontrol edilen, kasıtlı ve amaçlı bir davranış olarak tanımlanmaktadır.

2.2. Saldırganlığı açıklayan kuramlar

Alan yazında, saldırganlık konusunda çeşitli yaklaşımlar görülmektedir: Bu bölümde sırasıyla biyolojik temelli kuramlar, içgüdü kuramları, engellenme-saldırganlık kuramı, öğrenme kuramları ve ekolojik kuramlarla ilgili açıklamalara yer verilmiştir.

2.2.1. Biyolojik Temelli Kuramlar

(34)

üzere organizmanın işleyişindeki bozukluklardan kaynaklandığını öne sürmektedir (Efilti, 2006). Saldırganlık konusundan sorumlu beyin sahalarının incelenmesinde canlılarda hipotalamusun saldırganlığın hem kontrolünde, hem de aktivasyonunda önemli bir saha olduğu gösterilmiştir. Saldırganlıktan sorumlu önemli bir beyin sahasının ise amigdalar olduğu öne sürülmüştür. Limbik sistemin bir parçası olan amigdalar duyguların kontrolünden sorumlu beyin sahaları olarak bilinirler. Saldırganlık gösteren hayvanlarda amigdalaların çıkarılması ile bir sakinlik hali gözlenmiştir. Bu bölgede lokalize olan bazı tümöral oluşumların aşırı saldırganlığa yol açtığı gözlenmiştir ( Uğur, 1994).

Genetik, hormonal ve biyolojik bulgularla da desteklenen bazı araştırmalarda, saldırganlığı etkileyen diğer bir olgunun androjen hormonu olduğu ortaya konmuştur. Bu hormonun, beyin düzeni üzerindeki etkisinin yanı sıra, fiziksel büyüme ve kas gelişimini dolaylı olarak etkilemesinin saldırganlığa yol açtığı gözlenmiştir. Örneğin, bazı hayvanlarda çiftleşme döneminde androjen hormon düzeyinin yükselmesi, özellikle erkeklerarası kavgacı ve saldırgan davranışların yoğunlaşmasına neden olmaktadır. Ancak, kültürler arası çalışmalarda görüldüğü gibi, insanlardaki cinsel tepkilerin hormon düzeyinden çok, sosyal çevre tarafından belirlendiği bilinmektedir (Ulusoy, 2008).

Ayrıca, erkeklerde daha yüksek düzeyde bulunan ve erkeklik hormonu olarak da adlandırılan testosteron hormonunun (Aronson, Wilson ve Akert, 1999) düzeyini düşüren ilaçların erkeklerin saldırganlık eğilimlerini azalttığı belirlenmiştir. Testosteron düzeyi yüksek olan bireylerin engellenme eşiklerinin daha düşük olduğu belirtilmektedir. Ergenlik döneminde saldırgan davranışlarında gözlenen artış testosteron düzeyinin yükselmesiyle açıklanmaktadır (Berkowitz, 1993).

Saldırgan ve şiddet davranışı ile ilgili genetik çalışmalar ilk basamakta ikizler, aile ve evlat edinilmiş çocuklarla yapılmıştır. Colinger ve Gottesman ikizler üzerinde yaptıkları çalışmada, ikizlerin mala yönelik suç ve kişilere karşı yapılan suçlarda şiddet davranışlarını ölçtüler. Eş uyumluluk oranlarını her iki suç tipinde ayırarak ortaya çıkardılar. Kişilere karşı işlenen suçlarda monozigot ikiz çiftlerinde %77, dizigot ikizlerde %52, mala yönelik suçlarda monozigotlarda %67, dizigotlarda %29 oranlarını buldular. Her iki suçun işlenmesinde genetik etkilerin %50-67 arasında

(35)

değişen oranlarda bulunduğunu belirlediler (Aktaran: Başoğlu, 1998). İkizlerle yapılan saldırganlıkla ilgili 12 çalışmadan yedisinde genetik etkilenmenin olduğu saptanmıştır (Başoğlu, 1998).

Kromozom etkilerini içeren davranış araştırmalarında, öncelikle X ve Y kromozomlarındaki anormallikler, özellikle 47-XYY sendromundaki anormallikler ele alınmıştır. Yapılan çalışmalarda bu sendromu gösterenlerin uzun boylu, ortalama zekanın altında, tutuklanmış ve cezaevine girmiş bireyler oldukları belirlenmiştir (Çilden, 1995). Ancak aynı konuda yapılmış bazı araştırmalarda kromozomal anomalisi ile şiddet arasındaki bir ilişkinin varlığından bahsedilemeyeceği, seks kromozomal anomalisinin suç davranışındaki rolünün kesin olmadığı ortaya konulmuştur (Başoğlu, 1998).

Biyolojik özellikler ve genetik donanım bireyin saldırganlık eğilimini önemli ölçüde etkilemekle birlikte, saldırganlığı tek başına açıklamada yetersiz kalmaktadır.

2.2.2. İçgüdü Kuramı

İçgüdü kuramını savunan ve temelini oluşturan iki ünlü bilim adamı vardır. Bunlar Freud ve Lorenz’dir. İçgüdü kuramının öncüsü sayılan Freud saldırganlığı tamamen doğuştan gelen ve içgüdüsel olarak gerçekleştirilen bir davranış olarak nitelemektedir. Hayvan davranışlarını inceleyen Lorenz de saldırganlığı içgüdüsel bir davranış olarak açıklamaktadır.

2.2.2.1. Psikanalitik Kuramlar

Psikanalitik kuram, bu kuramın kurucusu olarak kabul edilen Freud’un saldırganlıkla ilgili görüşleri ile Psikanalitik kuram içerisinde yer almasına karşın Freud ile temel görüş farklılıkları bulunan Adler, Fromm ve Horney’in görüşlerini kapsamaktadır.

Freud’un içgüdü kavramını ele alış biçimi zaman içinde değişikliklere uğramışsa da en sık kullanılış biçimiyle içgüdü, beden ve zihin arasındaki sınır üzerine yerleştirilebilecek bir kavram olarak tanımlanmıştır. Bu tanıma göre, organizmanın içinden kaynaklanan uyaranların oluşturduğu psikolojik etki sonucu zihin, kendisine bağlı bazı organları harekete geçirir

(36)

Freud’a göre, insanın davranışı iki içgüdünün sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu içgüdülerden ilki, yaşam içgüdüsü (eros), diğeri ise ölüm içgüdüsüdür (thanatos). Bu görüşe göre, yasam içgüdüleri bireysel yaşamın ve soyun sürekliliğini sağlar. Açlık, susuzluk ve cinsellik bunlar arasında sayılabilir. Yaşam içgüdüsünü çalıştıran enerji türüne libido denir. Ölüm içgüdüsü ise, daha kapalı bir biçimde işlenmiştir. “Yaşamın amacı ölümdür” diyen Freud, her insanda bilincinde olmadığı bir ölüm isteğinin var olduğuna inanmıştır. Saldırganlık dürtüsü ölüm içgüdüsünün önemli bir türevi olarak ele alınmaktadır. Freud’a göre saldırganlık, insanın kendine dönük yıkıcı eğilimlerinin dış dünyadaki objelere çevrilmesidir. İnsan diğer insanlarla savaşır ve onlara karşı yıkıcı davranır, çünkü kendini yok etme isteği yaşam içgüdülerinin gücü tarafından engellenmiştir (Aktaran: Geçtan, 2006: 31). Yaşam ve ölüm içgüdüleri birbirini etkisiz kılabilir ya da biri diğerinin yerine geçebilir. İnsanın bile bile bir başka birinin canını acıtması, öldürmesi, hatta kendisine zarar vermeye çalışması, kendini öldürme girişimlerinde bulunması ve bütün bunları yaparken haz duyması saldırganlıkla cinsel içgüdü arasındaki sıkı ilişkilerin varlığını gösteren belirtiler olarak değerlendirilmiştir (Yanbastı, 1990).

İki içgüdü devamlı çatışma halindedir. Ölüm içgüdüsünün baskın olduğu durumlarda sonuç bireyin kendini cezalandırması ya da intihardır. Ancak insanların büyük bölümünde yaşam içgüdüsü ölüm içgüdüsünü baskı altında tutarak tahripkar amacını gerçekleştirmesini engellemektedir. İnsanlarda gözlenen saldırgan davranışlar ölüm içgüdüsünün dışa yöneltilmesinin sonucudur (Çetinkaya, 1991). Sonuçta Freud, insanda biriken bir saldırganlık enerjisi bulunduğu, bu enerjinin yıkıcı bir özellik taşıdığı, bu enerjinin denetlenmesinin zor olduğu ve insanın kesintisiz bir saldırganlık enerjisi ürettiği görüşüne ulaşmaktadır (Dizman, 2003).

Freud ölüm içgüdülerinin enerjisi boşaltılıncaya kadar ya açık saldırganlık biçiminde dışa yönelik olarak ya da kendisini yok edici hareketler biçiminde içe yönelik olarak organizma içinde biriktiğini belirtir. Saldırganlık temel bir içgüdü olarak değerlendirildiğinden yok edilemez, fakat ya toplum tarafından kabul gören şiddetli bir tartışma veya atletik bir etkinlikle ya da toplum tarafından kabul görmeyen hakaret, kavga, dövüş gibi çeşitli boşaltım yolları ile yoğunluğu

(37)

hafifletilebilir. Freud insanlardaki saldırganlık eğilimini orijinal içgüdüsel bir özellik olarak görmektedir (Atkinson vd. 1999).

Psikanalitik kuramın kurucusu olan Freud, içgüdü görüşü ile psikoloji alanında büyük bir etki oluşturarak kendisinden sonraki pek çok kuramcının görüşlerine kaynaklık etmiştir. Psikanalitik çalışmaların dışında saldırganlık konusunda Freud’cu doktrinlerden ayrılanlar olmuştur. Bunlardan birisi Adler’dir.

Geçtan (2006: 138)’a göre Adler, uyumlu bir insanda gelişmesi gereken en önemli gizil gücün "toplumsal ilgi" olduğunu belirtir. Bu ilginin eksikliği sonucu bireyler çeşitli nevrotik tepkiler geliştirirler. Bu tepkileri Adler nevrotik koruyucular olarak adlandırmıştır. Adler saldırganlığı nevrotik bir koruyucu tepki olarak ele almaktadır. Bireyin saldırganlığı beş farklı biçimde ortaya çıkmaktadır:

Küçük düşürme: Kişinin üstünlük çabaları diğer insanları yoksun bırakmaya yöneliktir.

Ülküleştirme: Bu tepki biçiminde birey ulaşılmaz ülküler geliştirerek çevresindeki insanları bu niteliklere ulaşamadıkları için küçümser, olduğu biçimiyle dünyayı eleştirir.

Çevreye aşırı ilgi gösterme: Birey diğer insanların sorunları ile olması gerekenden çok fazla ilgilenerek, diğer insanlara kendi sorunlarını çözemeyecekleri mesajını verir.

Suçlama: Bu davranış biçiminde birey çevresindekileri özellikle ailesini kendi başına gelenlerden ötürü suçlar.

Kendini Suçlama: Bu tepki biçiminde birey kendini suçlamayı diğer insanları küçük düşürmek için kullanır.

Fromm insanda savunucu ve yıkıcı saldırganlık olmak üzere iki tür saldırganlıktan söz eder. İnsanlar ve hayvanlar yaşamlarını sürdürebilmek için içgüdüsel olarak savaşırlar. Fromm bunu, gerekli ve zararsız saldırganlık türü olarak kabul eder. Diğer taraftan yalnız insanda var olan ve yıkma, bozma isteğinden başka bir amacı olmayan, yaşamı yok etme eğilimi zararlı saldırganlık türüdür. Fromm, ilkel saldırganlığın toplumların insanı kendini gerçekleştirmekten alıkoyması ve

(38)

engellenmesi sonucu ortaya çıktığı ve insanlığın 6000 yıllık tarihi boyunca geliştirilmiş toplumsal ve politik sistemlerin yerine temelden farklı bir sistemin oluşturulmasıyla bu tür yıkıcılığın ortadan kaldırılabileceği görüşünü savunur (Aktaran: Geçtan, 2006: 296).

Fromm, yıkıcılığın insanların özgürlükle birlikte gelen güçsüzlük ve kaygı duygularını aşmak için kullandığı stratejilerden biri olduğunu belirtir. Fromm, yıkıcılığı kaçışın ikinci yöntemi olarak göstermektedir. Kişi yaşamın tehdit edici durumlarından, onları yok ederek kurtulmayı dener. Yıkıcılık bilinçaltında güdülenmiş olsa da, tehdit edici buldukları insanları ve koşulları etkin bir şekilde yok etmeye uğraşan insanlar mantığa bürünme gereği duyarlar. Hoşlanmadıkları insanları yok etme çabalarını din, görev duygusu, vatanseverlik gibi kavramlarla haklı çıkarmaya çalışırlar. Bu insanlar aslında bilinçaltında güçsüzlük ve yalnızlık duygularını yenmek için çabalıyor olabilirler (Aktaran: Burger, 2006: 183).

Horney'in temel anksiyete kavramı da saldırganlığı açıklamakta kullanılabilir. Horney'e göre olumsuz ebeveyn tutumları sonucu birey kendini düşman bir dünya içinde yalnız görerek temel anksiyeteyi geliştirir. Horney'e göre düşmanca tepkiler, nevrotik anksiyetenin yarattığı gerilime tepki olarak bireyin geliştirdiği bir çözüm yoludur (Geçtan, 2006: 243). Horney, bu çözüm yollarından biri olan “genişlemeyi”, sadistçe eğilimlerin başlıca boşalım yolu olarak tanımlamakta ve düşmanlığı boşaltma biçimlerini; egemen olma, başkalarını güçsüz bırakma eğilimi, küçük düşürme eğilimi, diğer insanları yoksun bırakma eğilimi olarak belirtmektedir. Diğer bir çözüm yolu “silinmeyi” ise kendine yönelik saldırganlıkla eş anlamlı olarak kullanmaktadır.

2.2.2.2. Etyoloji Kuramı

Saldırganlığın öğrenilmeyen, doğuştan gelen dürtüsel (içgüdüsel) bir davranış olduğunu savunan içgüdü kuramlarından bir diğeri de etyoloji kuramıdır. Bu kuram hayvan davranışlarını inceleyen Konrad Lorenz tarafından ortaya atılmıştır.

Etyolojik kuram, saldırgan davranışın biyolojik yapıya bağlı olduğunu savunur ve gerek hayvanlarda gerekse insanlarda dış uyarıcılardan bağımsız, içgüdüsel enerji kaynağına sahip bir davranış olarak tanımlar. Lorenz, saldırganlığın içgüdüsel bir

(39)

gereksinim olduğunu ve alışılmış hedeflerin uzaklaştırılması durumunda hayvanların bu içgüdünün etkisiyle hazır buldukları herhangi bir hedefe saldırdıklarını ifade etmektedir (Freedman, Sears ve Calsmith, 1989: 196)

Lorenz’ in, Freud’dan ayrıldığı nokta, saldırganlığın türlere hizmet eden bir fonksiyonunun bulunmasıdır. Lorenz’ e göre saldırganlık, hayatta kalmayı ve türlerin korunma şartını arttırır. Saldırganlık sayesinde, türün en sağlıklı ve en güçlü liderleri seçilir, gelecek nesile çok daha fazla kaynak bırakılır, türün yaşadığı sosyal ünitede hiyerarşi belirlenir, en iyiler basamağın en üstünde yer alır. Ayrıca Lorenz, saldırganlığı, kabul edilebilir ve kabul edilemez olarak iki şekilde değerlendirmiştir. Savaş insanın saldırganlığını göstermek için kabul edilemez bir eylemken, spor kabul edilebilir bir eylemdir (Tiryaki, 1996).

Lorenz, hayvanların saldırgan davranışlarını gözlemleyerek, saldırganlık içgüdüsü ile ilgili görüşlerinin çoğunu kalabalığa tepki üzerine temellendirmiştir. Aynı türden birçok başka hayvanla birlikte dar yerlere kapatılan hayvanların kaçınılmaz olarak saldırganlaştıklarını ileri sürmektedir. Yer darlığına karşı gösterilen bu tepki bir ortak yaşam durumuna karşı içgüdüsel olarak gösterilen bir tepkiye işaret edilmektedir. Fakat kalabalığa karşı bir tepki olarak gelişen saldırganlık tepkisine ilişkin kanıtlar kuşkuludur. Bazı türler arasında bu olguya rastlamak mümkün iken, insanlar arasında hemen hemen kesinlikle geçersiz olması sebebi ile kalabalığa karşı tepkiler, insanlarda saldırganlık içgüdülerinin bir kanıtı olarak düşünülmemelidir (Freedman, Sears ve Carlsmith, 1989: 196).

Özetle, bu kuramlara göre saldırganlık doğuştan getirilen dürtüsel bir enerjidir ve türün evrimi için, toplumsal hayatın düzenlenmesi için önemli bir role sahiptir.

2.2.3. Engellenme-Saldırganlık Kuramı

Engellenme saldırganlık duygularına yol açmak eğilimindedir görüşü psikolojideki temel denencelerden birini oluşturur. Bu kuramın oluşturulmasında psikanalitik yaklaşımdan da önemli ölçüde yararlanılmış, fakat psikanalitik kuramdan farklı olarak Freud'un görüşlerini test edilebilir bir platforma oturtarak saldırganlık açıklanmaya çalışılmıştır. Dollard vd., (1939) saldırganlığı açıklarken doğuştan getirilen bir ölüm içgüdüsü ya da saldırganlık dürtüsü kavramlarından yola

(40)

çıkmışlar ancak bunları tam olarak kabul etmemişler, doğuştan saldırgan olan bir insan doğası yerine engellenme sonucu saldırganlık sergileyen bir insan görüşü ortaya koymuşlardır (Aktaran: Arıcak, 1995).

Bu kurama göre saldırganlık, her zaman için engellenmenin bir ürünüdür. Engellenme (frustration), kişinin amaca yönelik olarak istediği şeyi yapamaması olarak tanımlanmıştır. Buna göre saldırganlık dürtüsü, herhangi bir başka dürtünün doyurulmasının engellenmesi sonucu ortaya çıkabilir. Goldstein ve Carr (1981)’e göre, engelleme bireyin çevresinden gelebileceği gibi, kendi içindeki çelişki ve çatışmalar sonucu da oluşabilir (Aktaran: Efilti, 2006).

Dollard vd., (1939)’e göre, engellenme-saldırganlık kuramı üç temel öneri üzerine kurulmuştur. Bunlardan birincisi, tüm engellenmelerin saldırganlığa yol açacağıdır. İkincisi, tüm saldırganlıkların engellenmelerden kaynaklandığı, üçüncü varsayım ise engellenme sonucu ortaya çıkan gerginliğin saldırganlık davranışıyla ifade bulduğunda azalacağıdır. Bu varsayımlara göre her engellenme sonucunda saldırganlık dürtüsü ortaya çıkmaktadır (Aktaran: Arıcak, 1995).

Engellenme-saldırganlık kuramı önceleri çok kesin bir dille ifade edilmiş; her türlü engellenme saldırganlığa yol açar ve her türlü saldırganlık belli bir engellenmeden kaynaklanır görüşü ortaya atılmıştır. Bu görüşe gelen eleştiriler, araştırmacıları bu kuramı yeniden ele alıp, formüle etmeye yöneltmiştir. Bu araştırmacılardan Berkowitz (1978), orijinal kuramda engellenme-saldırganlık bağının abartılmış olduğunu belirterek, engellenmenin saldırganlık nedeni olarak, bu denli kesin ele alınamayacağını vurgulamıştır. Berkowitz (1978), oluşturduğu kuramında engellenmeye yönelik tepkinin yalnızca “saldırgan davranma eğilimi” yarattığını ve bu eğilimin gerçekleşmesinde daha önceden edinilmiş saldırganlık davranışlarının etkili olduğunu savunmaktadır (Aktaran: Tuzgöl, 1998).

Berkowitz (1990) tarafından yeniden yapılandırılan “Engellenme-Saldırganlık Hipotezi”nde istenmeyen, hoş olmayan olaylar ve bu durumların bireyde yarattığı-yaratabileceği duygular hipotezin başlangıç noktasını oluşturmaktadır. Hoş olmayan, istenmeyen olay, hoş olmayan olumsuz duyguları harekete geçirmekte ve onlarla eşleşmektedir. Bu durumun bir sonucu olarak da öfke ve saldırganlık duyguları

(41)

oluşmaktadır. Bu duygular oluşurken düşünce ve hafıza gibi bilişsel düzeyde ve motor –fiziksel şebeke ağı gibi bağlar oluşturulmaktadır. Bu bağ sayesinde herhangi bir uyarım, ağın diğer tarafından da harekete geçmesine imkân sağlamaktadır.

Berkowitz (1993), her engellenmenin saldırganlığa neden olmadığını belirtmektedir. Engellenme, saldırganlığın ortaya çıkması için tek başına yeterli değildir. Eğer engellenme bilinçli ve amaçlıysa ve hedef tarafından haksız olarak algılanıyorsa o zaman saldırganlığa başvurulma olasılığı yükselmektedir.

Engellenme-saldırganlık kuramı bir engellemeyi ne tür bir saldırganlığın izleyebileceği konusuna da değinmektedir. Dollard ve arkadaşlarına göre, engellenen bir kişi en fazla engellenmenin kaynağına fiziksel ya da sözel saldırıda bulunmayı tercih eder. Bunun mümkün olmadığı durumlarda, engellenmenin kaynağı hakkında dedikodu yapma, şakalar yapma gibi yollara başvurulur. Bu kurama göre engellenen bir bireyin ufak tefek saldırgan davranışlar sergilemesine izin verilmelidir. Bu tür saldırgan davranışlar hem bireyin gerilimini ortadan kaldıracak hem de yakın bir gelecekte vahim sonuçlar doğurabilecek saldırgan bir davranışta bulunma olasılığını azaltacaktır. Engellenmeyi izleyen saldırgan bir davranışın gerilimi ortadan kaldırması ve bireyi yakın bir gelecekte saldırgan bir davranışta bulunma olasılığını azaltması olayına “boşalma (catharsis)” adı verilmektedir. Boşalma, engellenme saldırganlık kuramının saldırgan davranışların kontrol altında tutulabilmesi için önerdiği yoldur (Aktaran: Çetinkaya, 1991).

Engellenme-saldırganlık kuramı bir gerilim azaltma modelidir. Kurama göre, engellenme bireyde bir gerilim yaratmakta, bu gerilim azaltılmadığı takdirde, patlama şeklinde bir saldırgan davranış ortaya çıkmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, engellenme saldırganlık kuramı içgüdü kuramlarıyla bir paralellik göstermektedir. Nitekim birçok yazara göre, engellenme- saldırganlık kuramı Freud’un “engellenme- içgüdü” kavramından esinlenerek ortaya atılmıştır (Aktaran: Çetinkaya,1991).

2.2.4. Saldırganlığı Öğrenilmiş Davranış Olarak Açıklayan Kuramlar

Bu kuramlar, saldırganlığın içsel nedenlerden değil de çevresel koşullardan kaynaklandığını savunmaktadırlar.

Şekil

Tablo 1: Buss’a Göre Saldırgan Davranışların Sınıflandırılması
Şekil 1: Okullarda saldırganlık ve şiddeti artıran risk faktörleri
Tablo 3: Açık Gruplara Karşı Kapalı Gruplar
Tablo 5: Öğrenci Gruplarının Demografik Özellikleri
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Tez çalışması kapsamında Z1 zeminde tasarlanmış sekiz katlı betonarme perde sistemli yapı ve aynı yapının Z4 zemin sınıfı üzerinde yapıldığı varsayılan

Giddens, bu durumda kaçınılmaz olarak değerlendirdiği küreselleşme süreci içerisinde yeni dönüşümler bağlamında yeni bir politik yorum olan “üçüncü yol”

CLINICAL FORENSIC MEDICINE COMPERATIVE ANALYSIS FOR TOXICOLOGICAL EXAMINATION OF ISOLATED LIVER SAMPLING AND MIXED VISCERAL ORGAN SAMPLING IN MEDICO-LEGAL

duyu~ ve du§Uncesine degi~mesinin ifadesini gormekteyiz. Yani, saOlgm gozUnde "ahlakslz alan, toplumu temsil eden ve ahlakslz olan RU~tii'dUr; tUm toplumun malt clan

Balar antimuanla birlikte fahlerz (tetraed- rit-tenantît) mineralleri şeklinde bulunur, Mer- kezi Karpatlarda Koiice buna örnek olabilir* Bu tür yataklar gümüş İçerirlerse,

Bu araştırmanın amacı, Boardley ve diğerleri (2018) tarafından geliştirilen Doping Ahlaktan Uzaklaşma (DAU), Doping Ahlaktan Uzaklaşma-Kısa Form (DAU-KF) ve Doping

2015 LYS Matematik Soruları ve

as to what sort of parts Shakespeare played to suggest that Shakespeare was popular in his day as to whether or not Shakespeare actually did rent out his property about when