• Sonuç bulunamadı

Saldırganlık, genellikle bir hedefe yönelen bir eylem olup, öfke, hiddet veya düşmanlık benzeri duygulanımların motor karşılığı olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca, saldırganlık yenmek, hakim olmak amacı ile güçlü, şiddetli, etkili bir hareket, bir işi bozmaya ve engellemeye karşı, düşmanca, hırpalayıcı veya zarar verici amaç taşıyan bir davranış olarak da tanımlanmıştır (Can, 2002). Kırpınar, Özer, Coşkun ve Çayköylü’ye göre (1995) ise saldırganlık, fiziksel şiddet gösterilerinden sözlü sataşmalara ve hatta düşmanca duygulara kadar uzanan geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır.

Saldırganlığın en basit ve oldukça kabul gören tanımlarımdan birisi, öğrenme ya da davranışçı yaklaşım açısından yapılan tanımdır. Buna göre, bir davranış başkasına zarar veriyorsa saldırgan davranış olarak nitelendirilir. Duygusal tanımlara göre saldırganlık, öfke duygusunun yol açtığı bir davranıştır. Güdüsel tanımlara göre bir davranışın saldırgan nitelikte olup olmadığını niyet belirler (Aktaş, 2001). Freedman, Sears ve Carlsmith (1989: 191), saldırganlığın en yalın tanımının “başkalarını inciten ya da incitebilecek her türlü davranış”olduğunu; ancak bu tanımın davranışta bulunan kişinin niyetini içermediğini; niyet dikkate alındığında ise saldırganlığın “başkalarını incitmeyi amaçlayan her türlü davranış” olarak tanımlanabileceğini belirtmektedirler

Bandura (1973), her hangi bir davranışın saldırgan olarak nitelendirilmesinin bu nitelendirmeyi yapanların ya da içinde yaşanılan toplumun değer yargılarına bağlı olduğunu savunmuş, saldırganlığı, toplumsal açıdan saldırgan olarak nitelendirilen zarar verici ve yıkıcı davranışlar olarak ifade etmiştir. Berkowitz (1993) saldırganlığı, başka bir bireye ya da nesneye kasıtlı olarak zarar verme ya da incitme niyeti taşıyan amaca yönelik motor davranış biçimi olarak tanımlamıştır. Saldırganlık tanımlarından şu sonuç çıkarılabilir. Saldırgan davranışın oluşması tamamen saldırganın davranışlarına ve amacına bağlıdır.

Saldırganlık ile ilgili yapılan pek çok araştırma, saldırganlığın her zaman açık ya da örtük bir tehdide karşı verilen bir tepki olmayıp bazen de zihinsel rahatsızlıkların ve/veya çeşitli kişilik bozukluklarının ve hastalıkların (epilepsi, alkolizm, şizofreni, vb.) bir sonucu olarak ortaya çıkabilen bir davranış biçimi olduğunu da ortaya koymuştur. Psikiyatride saldırganlık, gerek DSM-IV gerekse ICD-10’da ayrı bir bozukluk olarak tanımlanmamaktadır. Saldırganlık özellikle psikiyatrik bozuklukların büyük çoğunluğunda yaygın bir semptom olarak ortaya çıkmaktadır (Başoğlu, 1998).

Freedman, Sears, Carlsmith (1989: 192); saldırganlığı özgeci (prosocial), düşmanca (antisocial) ve izin verilmiş (sanctioned) saldırganlık olarak üçe ayırmıştır. Özgeci saldırganlık, grubun moral standartları açısından, kabul edilebilir amaçlar çerçevesinde toplumsal olarak onaylanan saldırganlıktır. Düşmanca saldırganlık, toplumsal olarak onaylanmayan saldırganlıktır. Suikast, cinayet gibi suç eylemleri toplumsal kuralları çiğnemektedir, bu nedenle düşmanca olarak nitelendirilirler. İzin verilmiş saldırganlık ise, toplumsal kuralların gerekli kılmadığı fakat toplumsal kurallar çerçevesi dışına taşmayan saldırgan eylemleri içine alır. Örneğin, tecavüze maruz kalan kadının gösterdiği saldırganlık ya da antrenörün asi davranan futbolcuyu disipline etmesi gibi.

Moeller (2001: 25)’e göre saldırganlık, fiziksel ve sözel saldırganlık olarak ikiye ayrılır. Fiziksel saldırganlıkta kişiye, hayvana ya da nesneye zarar verme vardır. Örneğin: vurma, tekmeleme, bıçaklama, ateşli silahlarla yaralama, itme/sert bir şekilde itme, nesne fırlatma, pencere çarpma, cam kırma ve yangın çıkarma gibi durumlar söz konusudur. Sözel saldırganlıkta ise; kelimelerle diğerine zarar verme amaçlanır. Tehdit etme, not ya da mektup yazarak tehditte bulunma, bağırıp çağırma, dedikodu yapma, alay ederek sataşma gibi davranışlar sözel saldırganlık durumunu içerir.

Berkowitz saldırganlığı; düşmanca (hostile) ve araçsal (instrumental) saldırganlık olmak üzere ikiye ayırır. Düşmanca saldırganlık hedefin tahriklerince güdülenen, saldırgan kişinin karşısındaki kişiyi, durumu, nesneyi sevmemesi ya da nefret etmesinden kaynaklanan, içinde öfke ve düşmanlık duygularını da barındıran ve temel amacı, hedefe zarar vermeyi içeren saldırganlık türü olarak tanımlanır.

Araçsal saldırganlık ise; hedefin tahriklerinden etkilenmeyen, içinde düşmanlık ve öfke barındırmayan, bir amaca ulaşmak ya da kişisel ihtiyaçları karşılamak için yapılan saldırganlık türüdür (Aktaran: Aronson, Wilson ve Akert,1999).

Buss (1973), saldırganlığı fiziksel ve sözel boyutta ele almaktadır. Bununla birlikte saldırganlık aktif veya pasif, doğrudan ya da dolaylı olarak kendini göstermektedir. Buss’a göre hayvanlar genelde saldırganlığı aktif-fiziksel ve doğrudan göstermekte, insanlar ise daha çok pasif ve dolaylı bir şekilde dışa vurabilmektedirler. Buss’a göre saldırgan davranışların sınıflandırılması Tablo 1’ de gösterilmiştir.

Tablo 1: Buss’a Göre Saldırgan Davranışların Sınıflandırılması

PASİF AKTİF Saldırganlık

türü Dolaylı Doğrudan Dolaylı Doğrudan Fiziksel Gereken görevi yerine getirmemek Bir başka kişinin yolunu kapatmak Rahatsız edici şakalar yapmak (el şakası) Hedefe yumruk atmak Sözel Onaylamamak (zamana bağlı olarak) Konuşmayı

kesmek Kin besleyici dedikodu ve yalan söylemek

Küfür etmek

Kaynak: Aktaran: Demirhan, 2002.

İttirmek, baskı yapmak, çekiştirmek, vurmak, ısırmak, vb. davranışlar fiziksel saldırganlığa örnek olarak gösterilirken, sözel iletişim yoluyla psikolojik olarak karşıdaki kişiyi incitmek ve ona zarar vermek ise, sözel saldırganlık olarak tanımlanmıştır. Aktif saldırganlık, amaca yönelik bir davranış olup, bu davranış biçiminde saldırganının kurbana acı çektirme ve canını yakma amacı esastır. Pasif saldırganlık ise, aktif saldırganlığın zıttı olup karşıdaki kişiye aktif olarak zarar vermek yerine, onun amacını gerçekleştirmesine engel olmaktır. Doğrudan saldırganlık karşıdaki kişiyi kışkırtmaya ya da öfkelendirmeye neden olabilecek zararlı uyaranların doğrudan karşıdaki kişiye gönderilmesi sonucunda oluşan

saldırganlık türü iken, dolaylı saldırganlıkta ise dolambaçlı yollarla karşıdaki kişiye zarar verici uyaranların gönderilmesi söz konusudur (Aktaran: Çelik, 2006: 20).

Buss ve Perry fiziksel, sözel ve dolaylı saldırganlığın “diğerlerini incitmeyi ya da onlara zarar vermeyi” içerdiği sonucuna varmışlar ve bu saldırganlık türlerinin ayrıca saldırganlığın davranışsal bileşenini temsil ettiğini belirtmişlerdir. Öfkenin de “fizyolojik uyarılma ve saldırganlığa hazırlanmayı” içerdiği ve saldırganlığın duygusal bileşenini oluşturduğu ve düşmanca saldırganlığın ise “acımasızlık ve haksızlık duyguları”nı içerdiği ve saldırganlığın bilişsel bileşenini temsil ettiği sonucuna varmışlardır (Aktaran: Felsten ve Hill, 1999).

Bazı araştırmacılar da, (Crick ve Grotpeter, 1995; Galen ve Underwood, 1997) ilişkileri bozarak zarar verme amacı taşıyan başka bir saldırganlık türü bildirmişlerdir. İlişkisel (relational) saldırganlık olarak adlandırılan bu tür, akran ilişkilerini manipüle etme ve karşıdakine zarar verme olarak tanımlanmaktadır. İlişkisel saldırganlığa, kötü niyetle dedikodu yapma, sosyal dışlama, arkadaşlığı bozmakla tehdit etme gibi örnekler verilebilir (Aktaran: Moeller, 2001: 25).

Dodge ve Coie (1987) proaktif ve reaktif saldırganlık olarak iki tür saldırganlıktan söz etmektedirler. Bu ayrıma göre reaktif saldırganlık kuramsal temelini engellenme-saldırganlık hipotezinden almaktadır. Engellenme ve provokasyona verilen savunmacı, misilleyici ve öfkeli bir tepki olarak tanımlanmaktadır. Proaktif saldırganlık ise, temelini sosyal öğrenme modelinden almakta ve çevresel pekiştiricilerle kontrol edilen, kasıtlı ve amaçlı bir davranış olarak tanımlanmaktadır.