• Sonuç bulunamadı

Yahya Kemalin arkasından

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yahya Kemalin arkasından"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ıııınunnnııınıınııııınıihinıınııım

T 7

-G f J N U N M E V Z U L A R I

Yahya Kemalin arkasından

Y ahya K em alin »analı ü zerinde b ir soii (e y le r «dyienebiUr. E ser zan n et­ tiğim izden m ü h im d ir v# tü rlü tefs ir­ lere m ü said d ir. F a k a t bu tefsirler ne k a d ar değişik o lu rlarsa o lsu n lar, bir n o k tay ı ihm al edem eyeceklerdir. Biz k lâsik anlayışı o n u n la tanıd ık . Evet, G arb ro m antizm inin, p a rn as şairle- rinüı, sem bolistlerin arasın d an bize gelen bu şair bizim asıl klasiğim iz­ dir. Bu gecikm e, dilim iz tarih in in , ü stü ste m aruz kaldığım ız m edeniyet değişm elerinin tab ii neticesidir. H a­ y a t karşısın d ak i d u ru şu , m u ay y en h a d le re o k ö k ten sarılışı hep b u k lâ ­ sik tarafın d an gelir. B ir gün bana, «D ünyada belki beş .bin çiçek vardır, fa k at h a k ik a tte beş veya altı çiçek v ard ır. B inlerce eğaç v ard ır, fa k at ağaç beş ve altı tan ed ir, Ş i’re o n lar girer. B u n ların ikisi ve ü ç ü b ü tü n cem iy etlerin ve d illerin , b iri ve ikisi de şa irin kendisinin, y ah u d iklim i- ııindir» dem işti. Bu indirm e, te fe rru ­ atı bu in k âr, a.-ıl olanla b u yetinm ek, | ra k am la rın karşısında bu kayıdsızlık

klâsik esp irin in ta kendisidir. D ilde ve tem lerd e de aynı ölçüyü gö rü rü z, dilde o rta haddi o buldu. E sk in in de anlayabileceği ve seveceği yeniyi, h e r zam anın lezzetle d u y aca­ ğı tü ık ç e y i, dem ek istiyorum . Ses ve Açık deniz gibi m anzum eler tüı-k- çenin ortasında, m eselâ fransızcada R asin ’in trajed ileri gibi bir m ü k em ­ m ellik haddi olarak kalacak lard ır.

T ü rk m ısraı Y ahya K em alden çok evvel C orneille’i id rak etm işti (N â - bl). A ncak Yahya K em alde h a ­ k ik i m üzik alitey i elde ed er. B u­ gün k u llandığım ız dil için olduğu gibi eski dilim iz için de asıl klâsik odur. Ç ü n k ü e ki şi’rin lü g atin i k e y ­ filik ten çık aran odur. K lâsik, belli o- lanın üzerinde ç. lışır. E skilerde espirl klâsikti, fa k at dil b ir »nlaşntam ıızhk içinde idi. Y ahya K em al b u a n laş­ mam. zkğı düzenleyen adam dır. T em ­ leri de böyiedir. V atan, aşk ve ölüm. Yani to p rak ve cem iyet, in san k alb i ve İnsan trlih i. K lâsik, insan için ölüm den başka k a d er bilm ez. G erisi i ta rih in işidir veya ferd i tesad ü ftü r.

A yrıca bu klâsik k ö k lere inm esini i de bildi. G azellerini, ru b a ilerin i, k e n ­

di getirdiği o sade dille yazılm ış h e ­ pim izin ezberindeki m anzum elerini d ik k ttle b ir k ere daha o k u y u n , b ir sentez karşısın d a kaldığınızı d u y a r­ sınız. Bu sentez bizim O r b l a Ş ark a rasın d ak i vaziyetiınizdir. G ençliğini F r a n g d a geçiren. F r-n s ız şi’rin i çok iyi bilen, asır başın ın b ü tü n h u su s i­ y etlerin e. h a ttâ tiy a tro s u n u r jes tle ri­ n e k a d a r h en im ıiy erek gelen P s rls ll Ş arkla Cr rb ın ar, sında hiç şaşırm adı. Asıl G arblılığm k endisini tan ım rk ve bilm ek o ld u ğ u n u d f'd 'T 'th 'e-d u . Ayrıca şi’rin b ir «iç mesele» olduğuna ve h e r şevden evvel djle d a v n n d ıim a em indi. Y ahya Kem 1in şi’inde Ş a r­ kın h ik m etin e, l ir iz - 'm - V" k->‘V n.vma cok yeni «evler gibi rastlarır. Z aten b o n l r ei’-in değirm ez çerçeveleridir. Ç ü n k ü şiir, daim a soru, h ü z ü n lü b ir k a tla n ış veya isv ndır. Ş a rk Şİ’- rin d c k a tla n ış o k a d a r m ah zu n olur

MFSUD BÎR N*SAN

G Ü N EŞ F İN C İ ile YAŞAR ÇER K EŞ 5.11.1858 ç a r ş a m b a g ü n ü P a r k o tf i s a ­ lo n la r ın d a g ü zid e b ir d a v e tli to p lu ­ lu ğ u h u z u r u n d a ııîa a r.la n d ia r.

la son g ü n leri. E llerinde d efterleri k ap ın ın önünde, b ir imza, b ü tü n ö - m ü rle rln ce kayb etm iy ecek lcri, kim b ilir hangi azab veya sevinç ânında benim sedikleri bir m ısraın lifttir sini bekleyen o, genç doktor, T ıb talebesi, hastabakıcı ve hasta kalabalığı, ve on kırttı Y ahya K em ali iyileşm iş bilm e­ lerinden d u y d u k ları sevinç.. H ayır, bu evsiz, barksız adam ın m uazzam bir ailesi vardı. Son yatış böyle olmadı. Hiç kim se sevinm edi. K orid o r ü zü n tü içinde idi. Nasıl? su alin e gneak üz­ gün b îk ıg ls r cevab veriyordu.

R um elihisarında genç bir doktor a n lattı: «Nasıl gelm işler? Üç hastam ı gördüm » H ayır, halkım ız şi ’ri se­ viyor ve güzeli tanıyor. Bu b ü tü n ıs- tıra b la rın ötesinde bize üm id verecek b ir şeydir.

* * *

Son zam anlarda çok çökm üştü. H :« tahğııı iyiden iyiye yerleştiğ in i b ili­ yordu. A yrıca yaşından m uataribdi. İh tiy arlığ ı affetm iyordu. G üçlü, k u v ­ vetli zam anında tanıdığım bu güzel a d -m ı bu k a d ar bitik, içten, dıştan h a ra b görm ek benim için azabil b ir şeydi. Heı-gün ziyaretine gitm em i is­ terd i ve galiba da gitm evişjm i v efa­ sızlığa y o rard ı. H albuki ar: mızo sade onun değil, benim de yaşım g irm iş­ ti.

P ark o tele son gidişlerim den b irin d e h astan ey e yatacağını söylerken çeh re­ sinde b eliren üm idsizliği hiç u n u ta ­ m am . T alih, b u g ü r v e ü stü n yaşa­ m ağa alışm ış şaire sanki b ü tü n za­ fe rle rin i ödetm ek istiyorm uş gibi, çok zalim ve yıpratıcı b ir hastalık

musallat

etm işti. E lindeki k: dehi y ıl­ dız! ra k a ld ırara k ölmeği düşü n en a - dam senelerce perhiz yapm ağa m ec­ b u r kaldı. Daha fen sı, ölüm ün yavaş yavaş b ü tü n v ü cu d u n u zaptedişini kan sav m1 sı ra p o rla rın d a k endi gö- zile g ö rü y o rd u . Sevdiği gem inin su ­ lara göm ü ld ü ğ ü n ü k ö p rü sü n d en sey ­ reden ve son hü cu m u bekleyen bir k a p t n gibi o da şu u rla b u sonu b e k ­ liyordu. F a k a t zekâsı y erin d e idi; *a- şırtıcı hafızası, ufak tefek ih an e tle ri­ ne o ğm en gene eski sarah atiie işli­ yordu. O n u n için konuşm ağa b aşlar başlam az y e ’.-

imiz

azalırdı.

* -.k *

Ne k ad ar güzel k o n u şu rd u ? S ohbete nasıl kendisini v erird i? Ş iir ve ed e­ biyat h a y atın ın tek m eselesi idi. F u- k t o n ların yanında bu h ay atın k e n ­ disini de hiç unu tm azd ı. K o n u şm a­ sında m uğlâk hiç b ir n azariyeye, o m üphem e stetik d ü şü n celere r»»tlo- m azdınız. H er şey bu ayd ın lık d ü şü n ­ ceden b ir hendese fig ü rü k e d ar ba- sit ve kendisi olarak gelirdi. İş b iraz k rışınca velveleli b ir n ü k te gelir. İsk e n d erin kılıcı gibi m eseleyi k ö ­ k ü n d en hallederdi.

Çok fantezili, tam ' m ile şahsi gö­ rü şe ve sarih bilgiye d ayanan, b ilh a s­ sa o b jek tiv itesile insanı şaşırtan b ir konuşm a idi bu. K endisine hâs b ir mfzah tarzı, "hiciv1 Ve ş a iri bu özlü konuşm ayı çeşııllcndirirdi. M izahının ilk hedefi kendisiydi. Z aten k e n d isi- 4*- »i»y e d rm iy err in san htç b ir za­ m an sevim li olam az. Hicvi, bana d a­ ima D au m ier’yi h a tırlatm ıştır. O nun k a rik a tü rle rin d e olduğu gibi m ü sa­ m ah a ve ha y et fşk ı, b ir çeşid zihni k onfor zalim görüşle b e rab e r y ü r ü r ­ dü. O nu d in le rk en tarih bilgisinin insana b ir çeşid hik m et sağladığına ister istem ez inanırdınız. F ilh ak ik a İn sin z> afların ı b ilir ve daim» hesa­ ba k a ta rd ı. Z aten h e r zam an insanın peşinde idi. T arih kon u şm aların ın asıl zevkini de çizdiği p o rtre le r y a p a r­ dı. Bu y ü zd en an ek d o tu hiç ihm al etm ezdi. B ilirdi k i anekdot, güzel m ısra gibi, bize k a d ar gelm iş canlı ha y a t parçasıdır. Bu canlı p arçay ı b e ­ nim ser, adeta içine g irer ve onunla insanı ve zam anını yakalardı.

B ir cüm lesini daim a n ak letm işim dir: «insanın u fk u insandır.» Şim di bu şü m u llü h a k ik a tte ken d isin in en iyi tarifi b u lu n d u ğ u n u unlıyorum . O b i­ zim için b ü y ü k ve ışıklı b ir u fu k o l­ m uştu. A. H. T A N P IN A R

r

YAZAN

A h m e d H a m d i T anpm at*

1

J

ki ken d iliğ in d en ö b ü r uca, isyan» geçer. (İn k â rın ş i’ri olma*. Ç ünkü in k â r başladığı y erde biler. O zam an h a re k e t n o k tasın ı değiştirm ek icab eder. Ş iir m ü sb et hadleri ister.)

B ü tü n bun saydıklarım ıza İsta n b u l sevgisini de ilâve etm ek gerek ir. O tsla n b u ld a k endi iç m edeniyetim izin sen tezin i görüyordu. Bu sevgi de k lâsik tir. Kadim Y unan ve L âtin ş i ­ irleri, tıpkı bi*im esk iler gibi, yaşad ı­ ğı y e rin şarabım , m eyvasım , b alını överlerdi. «Yerler» in güzelliğini a n ­ latırlard ı.

Bu klâsik bir gün b an a «Bizim ro ­ m anım ız şarkılarım ızdır.» dem işti. İlkönce cüm lenin m eseleyi kesip a tı­ şı hoşum a gitti. S onra d ü şündüm , h ak verdim . H akikaten b ü tü n sa n ti­ m an ta l tarafım ız, b ü tü n rom aneskim iz hâlâ bile şark ılarım ızd a ve tü rk iile - | rim izde değil mi? Hiç olmaz a b ü - ı y ü k halk kütlem iz o n larla y e tin ir. K aldı ki halkım ızın kalb in e ancak bu lirizm i m a n ila n d ır ra k erebiliriz. M eseleler e lb ette m ü h im d ir. F a k a t h a y a tın dışında k a lırlar. İnsan, içinde çalışan zen b erek lerle anlaşılır.

* * *

P ek az ta lih o n u n k i k o d ar m an alı oldu. E edebiyata b ü y ü k b ir polem ikle girdi. S anki konuşm ayı k endisin* h a ­ k ik î « hareket sahası* gibi seçm işti. D u rm ad an k o n u ştu ve k o n u ştu k ça e t­ rafı tem izledi. Fazıl A hm edin on u n İçin y> zdığı y a rı ciddî, y r r ı şaka bir k ü ç ü k m anzum esi v a rd ır ki, te re d - düdsüz o larak bizim nesild en evvel şairi a sıl tan ıy a n ve yaptığı işte ta n ı­ tan ilk eserd ir, diyebilirim . İşte bu k ü ç ü k m anzum ede Y ahya K em alin rv?sıl b ir «temizleyici» o lduğu g ö rü ­ lü r. Ş i’rin i ve eserini böylece b o şa lt­ tığı m eydan ü zerinde k u rd u , d iy e ­ bilirim .

B u polem ik yaşadığı m üddetçe d e­ vam etti. B unu, işin kendisi gibi m i­ zacı da istiy o rd u . Hiç b ir teoloji, ne d e h a k ik i m üm in şey tan d an vazgeçe­ mez. O, işin veya oy u n u n en m ü h im ş rtla rın d a n b irid ir. Y: hya K em al

daim a h ü cu m h alinde, daim a se fer­ berdi. F a k a t gs* ¡bilir ki şi’rin in asıl jesti, sevginin jestid ir. Bu kırıcı o l­ m ak ta n çek in m iy en -eh, e tra f ona n a ­ sıl fırsat v erird i, h a ttâ m ecb u r e d e r­ di, b u n u ben ve b ü tü n yak ın dost­ ları b ilir,- ih tiraslı adam şi’rin d e d a ­ im a k u c ak lar ve bağrım ı basar. H a­ y atın karşısın a in k ârla geçm edi. Ben sîzdenim , dedi, sizin sevdiğiniz şey 'eri seviyor, sizin gibi eğleniyor, sizin g i­ bi yaşıy o r ve seviyorum , dedi. H alk ı­ mız ve m ü nevverim iz b u n u başından sezdi. D aha h ay o tım n o rtasın d a iken g ö n ü ller bu şi’rin e tra fın d a to p la n ­ m ıştı. Bu yalnız adam , h e r tü rlü ak- tiia liten in dişinde k alan b ir eserle g ü n ü n şl'rin i yap tı. O nun içindir ki ölü m ü şi'rin ve »evginin * feri oldu. B ü tü n İstan b u l orada, ih tiy a r kabile şa irin in (B ard e’m ) ta b u tu e trafın d a idi. K abile, diyorum , ç ü n k ü sayısız ve k arışık olm ası icab eden, zengin­ liği ve ku v v eti bun dan gelen m illet, onun sesinde ve ö lü sü n ü n e trafın d a, d ed eler dinine ibadet eden kan bağ- l rile bağlı b ir eski k a b ile gibi b ir ­ leşm işti.

Bu sevgide bize üm id v eren ve yol göstren b ir ta ra f var. H ayatın k arşısın a nasıl geçm em iz icab ettiğ in i öğreten sey. in san içinden y p ı l ı r ve değ iştirilir.

Belki kin sairleri içinde de b ü y ü k ­ leri v a rd ır. F a k a t ssvvinin yolu en k ısasıdır. K albden k alb e gider,

sk :k *

Üç defa C errah p aşa ta stanesinde yattı. H ep aziz dostu K âzım İsmaiTin m isafiri o lu rd u ışp gene aziz dostu M u zaffer Esad tedavi ederdi. O n la r­ la b erab er çok seviştiği İh s n Ş ü k rü , E krem Şerif, b u çok sevilen fak at alab ild iğ in e fan tezili h astan ın b ir çeşid erk ân ılıarb iy esi gibiydiler. F a ­ k a t &ade o n lar değil h a s! larına k ad ar b ü tü n h astan e o n u n la m eşguldü, tik y a k ışla rın d a klin iğ in h av asın ın h a s­ talığın seyrile adeta g ü n d en güne, saatten saate d eğiştiğini gördüm . Eıı siyah ü z ü n tü d e n sevince doğru giden bu değişm eyi elle tu ta b ilird in iz .

He-Hâmiş:

D ün Y rh y a K em alin eski talebesi ve aziz dostu Profesör N ecm eddin H alil O nan d an bir n ıek tu b aldım . Y ahya K em alin k a b rin e d air b ir v a ­ siyeti o ld u ğ u n u açıkça bild iren k ıs ­ m ını olduğu gibi b u ray a n klediyo-

rum:

«193T veya 1938 senelerinde idi. Iz - m ird e güzel b ir yaz akşam ı Yahya K em alle K o rd o n d ak i Ş ehir gazinosun­ da idik. Söz galiba «R indlerin ö l ü ­ mü» m anzum esile o mert- ya d ö k ü l­ m ü ştü . B ana, öldüğü zrm an taştan, sade b ir m ezar yapılm asını, taşın ü s­ tü n e de yalnızca bu m anzum enin ikin cl kıtasile ad ın ın , doğum ve ölüm ta rih le rin in yazılm asını istediğini, «vssiyet» kelim esini k u llan ar; k söy­ lem işti.

«M erhum un m ezarının da İstan b u l şehrinin ad ın a yaptırılacağını u m u ­ yorum , o n u n için böyle b ir teşeb­ b ü ste b in a yapm ış olduğu vasiyetin bilinm esini istiyorum . B u g ü n lerd e ls - tan b u ld a olm adığım için b u n e »en d elâlet e d er misin?»

M ektub. aziz ü stad ın m ezarı İçin d ü şü n d ü k le rin i açıkça söylüyor. Z an ­ nederim k i tered d ü d e m ahal yo k tu r. K aldı ki aşağıya aldığım ız k ıta Y ah ­ ya K em al h ak k ın d a söylenebilecek h erşey l ve b ü tü n estetiğini içine a l­ m ak tad ır.

ö ltitn lieûd» hahfir ü lkesid ir b ir rin d e R û h u her yerde b u hurdan gibi y ılla r­

ca tü te r Ve »erin »erciler altında kalan k a b ­ rin d e

Her te h ir bir gül açtır h er gece bir

b ü lb ü l öter.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Dış yan duvarlarının, şimdi yerleri sıvanmış olan kısımları vak- tile bütün çini kaplı imiş, Bu çiniler Bursadaki (Yeşil cami)- nin renk ve tertibinde olup o devreye

Sinop elekt- rik ışığını sis düdüğü sayesinde ilk d e f a görmüş ve binanın ve düdük tesisatının sonsistem olu- şu halkın ziyaretlerini sıklaştırmış, zaten güzel

Meşrutiyeti müteakip Evkaf nezareti inşa- at ve tamirat müdiriyet ve ser mimarlığına tayin olunan mimar Kemalettin, 1 nisan 335' tarihine kadar d e v a m eden memuriyeti

Lâhitler, lâhitlerin baş ucundaki kitabeler, lâhitlerin yanındaki oturma taşları ve kapı önün-.. deki basamak mermerdir; sair bilûmum kârgir aksam 1

64) Komisyon, daha başka mevzu gruplarının, ve başka şekillerde tertiplenen programların ayni derecede faydalı olabileceklerini, ve bu vasıtayla, Yüksek Kurs için ihzarı

1936 senesinden evvel diploma almış olan mimar- lardan yalnız yüzde yirmi yedisi, 1939 senesinde diploma almış olan mimarlardan ise yüzde altmış üçü henüz bir iş

Bunun yerine mimari eserlerimize yaraştırdı- ğımız ulusal zevklerden doğan güzellik kaidelerine uygun bir süs san'atı vücude getirilmişti. Nevşehirli İbrahim paşa

Cami tadile uğramış ve sonradan yapılan minaresinin mimarî şekli çok güzel ve enteresandır.. Yine Fatihle beraber İstanbula giren gazilerden Kadı Mehmede ait