• Sonuç bulunamadı

233 Numaralı Seydişehir Şer'iyye Sicili: Değerlendirme ve transkripsiyonu, Rumi 1304 - 1307 / Miladi 1888 - 1891

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "233 Numaralı Seydişehir Şer'iyye Sicili: Değerlendirme ve transkripsiyonu, Rumi 1304 - 1307 / Miladi 1888 - 1891"

Copied!
296
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1 T.C.

BATMAN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANABİLİM DALLI TARİH BÖLÜMÜ

233 NUMARALI ŞEYDİŞEHİR ŞER’İYE SİCİLİ (DEĞERLENDİRME VE TRANSKRİPSİYONU)

(RUMİ 1304-1307/MİLADİ 1888-1891)

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

Yrd Doç. Dr. Mehmet Emin ŞEN

Hazırlayan Ahmet ARİ BATMAN 2013

(2)

2 YEMİN BELGESİ BATMAN ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE

BATMAN

BATMAN Üniversitesi Lisansüstü Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmenliğine göre hazırlamış olduğum “233 Numaralı SeydiĢehir ġer‟i Sicillinin Transkripsiyonu ve Değerlendirmesi “ adlı yüksek lisans tezinin içerdiği yenilik ve sonuçları baĢka bir yerden almadığımı ve bu tezi Batman Üniversitesi Sosyal Bilimleri Enstitüsü'nden baĢka bir bilim kuruluna akademik gaye ve unvan almak amacıyla vermediğimi beyan ederim.

06.06.2013 Ahmet ARİ

(3)

3

T.C.

BATMAN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TEZ ONAY SAYFASI

Ahmet ARİ tarafından hazırlanan “233 Numaralı Seydişehir Şer’iyye Sicilinin Transkripsiyonu ve Değerlendirmesi” adlı tez çalışması aşağıdaki jüri tarafından oy birliği/oy çokluğu ile BATMAN Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı’nda YÜKSEK LİSANS TEZİ olarak kabul edilmiştir.

Danışman : Yrd. Doç. Dr Mehmet Emin ŞEN Jüri Üyeleri

Başkan: Prof.Dr. Nuri ÇEVİKEL Üye: Yrd.Doç.Dr. İ.Burak BİRECİKLİ

Yrd. Doç. Dr. Muammer ULUTÜRK

(4)

4

ÖNSÖZ

Osmanlı toplumunun sosyal, ekonomik ve kültürel tarihi açısından birinci el kaynak olan şer‘iyye sicilleri, şehir tarihçiliğinin önemli bir parçasıdır. Bir şehrin sosyo-kültürel tarihini incelemek isteyen biri için vazgeçilmez kaynaklar arasındadır. Ayrıca aile tarihi, mahalle tarihi, köy tarihi gibi birçok mikro tarih alanında başvurulması gereken yardımcı kaynaklardır.

Çalışmamızın konusunu teşkil eden 233 Numaralı Seydişehir Şer’iyye Sicili dönemin sosyo-kültürel tarihini ortaya çıkarmak için incelemeye aldık. Rumî 1304-1307 Miladi 1888-1891 yıları arasını kapsamaktadır. Sicilde miras, borç, boşanma, evlilik, nafaka, mehir gibi mahkemeye intikal eden davalar bulunmaktadır. Bu çalışmamızda mahkemeye intikal eden davalar sayesinde Osmanlı Devleti’nin mikro tarih olarak bilinen aile tarihine büyük katkı sağladığını düşünüyorum. Bu sayede 1304-1307/1888-1891 yıları arasında Osmanlı toplumunun temel parçası olan aileyi, dönemin Seydişehir kazasında inceledik.

Çalışmamız giriş bölümü üç ana bölüm ve sonuç bölümünden oluşmaktadır. Giriş bölümünden çalışmamızın amacı ve şer’iyye sicillerinin öneminden bahsettik. Birinci bölümde Seydişehir’inin tarihi, yönetim, ekonomi, eğitim ve nüfusundan üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde 233 Numaralı Seydişehir Şer’iyye Sicilinin transkripsiyonu yer almaktadır. Üçüncü bölümde, incelediğimiz belgelerden yola çıkarak, dönemin Seydişehir’de idari, sosyal, ekonomi ve adli olarak değerlendirdik.

Bu çalışmam da bana yardımlarını esirgemeyen değerli hocam Yrd. Doç Dr. Sayın Mehmet Emin ŞEN’e teşekkürü bir borç bilirim. Çalışmam esnasında gerek maddi ve gerekse manevi olarak bana destek olan başta ailem ve adını söylemediğim birçok değerli arkadaşıma da teşekkür ederim.

Ahmet ARİ Batman 2013

(5)

5

ÖZET

Bu çalışmamızda toplumun çekirdeğini ve en büyük dinamiğini oluşturan aileyi ele aldık. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemi Seydişehir’deki ailenin özellikleri, evlilik, nafaka takdiri, talâk, muhala’a, borç ve miras gibi çeşitli davaların uygulanışı, şer’iyye sicili belgelerinden hareketle nasıl çözüldüğü ortaya çıkarılmıştır. Osmanlı sosyal hayatının mikro tarih anlamında örneklerini teşkil eden köy ve mahallenin Seydişehir'deki yapısı ve fonksiyonları ele alınmıştır.

Belgelerde genel olarak miras, borç, boşanma, evlilik, nafaka, mehir borcu gibi davalar bulunmaktadır. Seydişehir mahkemelerinde davaların nasıl çözüldüğü ve bu davalara getirilen çözümler gün ışığına çıkarılmıştır.

Seydişehir’de temel tüketim ürünlerinin neler olduğu ve hangi ürünlerin yetiştirildiği ortaya konularak Seydişehir’inin iktisadi hayatına dair somut bilgilere ulaşılmıştır.

Bu çalışmamızın sonucunda, Seydişehir’inin dolayısıyla Osmanlı Devleti’nin, hukukî, iktisâdi, sosyal, idari ve aile tarihine ışık tutabilecek belgeler gün ışığına çıkartılmaya çalışılmıştır. Ticaret, tarım ve hayvancılık ve eğitim gibi konularda olduğu gibi Osmanlı Devleti bünyesinde yaşayan toplumlar arasında oluşturulan düzene bir kez daha şahit olunmuştur.

233 Numaralı Defter’de yer alan Seydişehir’e bağlı yerleşim birimleri ve belgelerin tasnifi üzerinde durulmuştur. I. Bölümde çalışmamızın amacı ve Seydişehir tarihçesi, II. Bölüm’de genel bir değerlendirme yapılmış. III. Bölüm’de ise metnin transkripsiyonu ve orijinali verilmiştir.

Özetle bu çalışma ile elde edilecek somut veriler ışığında Seydişehir’in sosyal ve iktisadi yapısını ortaya çıkararak hem şehir tarihçiliğine hem de Osmanlı tarihiyle ilgili bilgilerimize katkı sağlamak amacıyla araştırmacıların istifadesine sunulmuş olacak.

(6)

6

ABSTRACT

In this study, we investigated family which makes the core and the most crucial dynamic of the society. The characteristics of families in Seydişehir during the last period of Ottoman Empire, the applications of various lawsuits such as; marriage, child support judgement, talaq, muhala’a, dept and inheritance were revealed to find out how these cases were solved moving from şer’iyye registration records. The structure and functions of village and district in Seydişehir making the examples of Ottoman social life within the context of micro history were dealt with.

In the records, there are in general the lawsuits such as inheritance, dept, divorce, marriage, child support judgement, dowry dept cases. How the cases in Seydişehir courts were solved and what solutions were found for the problems were revealed.

After finding out what the basic consumption items in Seydişehir were and which agricultural products were yielded, concrete information about economic life was reached.

As a result of this study, records that might set light to legal, economic, social, administrative and family history of Seydişehir, thus, indirectly, Ottoman State were revealed. The system created not only in the field of trade, agriculture and animal breeding and education but also among the peoples living within the body of Ottoman State was witnessed again.

Settlement units attached to Seydişehir that took place in 233 Numbered Book, and classification of the records were emphasized. In I Chapter, the objective of the study and Seydişehir history were narrated and in II Chapter a general evaluation was carried out. And in III Chapter, the transcription and original form of the text were submitted.

In conclusion, in the light of the concrete data that will be obtained out of this study, it will be possible to present this information to the usage of researchers in order to make a contribution to the knowledge about both city historiography and Ottoman history by revealing social and economic life of Seydişehir.

(7)

7 ÖNSÖZ………...…………...…..4 ÖZET………...……..…...5 ABSTRACT………..………6 İÇİNDEKİLER………..……...7 KISALTMALAR……….…....11 GİRİŞ……….…...12

A.) Araştırmanın Amacı ve Önemi……….…….12

B.) Çalışmanın Yöntemi……….……...13

C.) Şer’iyye Sicilleri ve Önemi...……...………..……….13

Şer’iyye Sicillerinde Geçen Belge Çeşitleri…..……….15

a.) Kadı Tarafından Kaleme Alınan Belgeler……….….15

1.) Hüccet……….……….16

2.) İ’lamlar………16

3.) Ma’ruzlar………...16

4.) Mürasâleler………...…...17

b.) Başka Makamlardan Gelen Belgeler………...17

1.) Padişahtan Gelen Emir ve Fermanlar………...…17

2.) Sadrazam, Beylerbeyi ve Kazaskerlerden Gelen Buyrultular.18 3.) Tezkereler ve Temessükler………..…18

I. BÖLÜM XIX. YÜZYILIN SONLARINDA OSMANLI’DA SEYDİŞEHİR’İNİN SOSYO-EKONOMİK VE KÜLTÜREL DURUMU………..19

(8)

8

A.) Seydişehri’nin Tarihçesi……….19

B.) Yönetim ve İdari Yapı………..………..25

1.) Seydişehir’inin İdari Yapısı…...………...26

2.) Kadı……….………27 3.) Naip...……….28 C.) Eğitim………...28 D.) Ekonomi ……….……….29 E.) Nüfusu……….……….30 II. BÖLÜM 233 NUMARALI SEYDİŞEHİR ŞER’İYYE SİCİLİNİN DEĞERLENDİRMESİ………..31

A.) Seydişehir’in İdari Yapısı………..……….32

1. Mahalleler………..…..….32

2. Kasabalar……….………34

3. Köyler (Karyeler)……….………34

B.) Sosyal ve Kültürel Hayat ……….………..36

1. İsimler………....36

2. Lakaplar………38

3. Nişanlılık………38

4. Evlilik……….………39

(9)

9

6. Müdahale Edilen Bir Nikah………..……..….………40

7. Mehir……….……...….….41 8. Boşanma (Talak)……….…..…43 a.) Talak………..43 b.) Muhallaa……….………..……….44 c.) Tefrik……….………..…..45 9. Nafaka……….………..45 10. Kıyas ve Fetva……….………..47 11. Vekalet…….……….……….47 12. Vasilik……….………..…….48 13. Miras ……….………49

14. Borç Sahibi ve Borçlunun Tutumu…………..………...51

15. Kassam……….………….52

16. Gayr-i Müslim ve Müslüman İlişkileri………...53

17. Şahitlerin Fiziksel Özelikleri………...54

C.)

Ekonomik Hayat

…….………55 1. Tarım………..………..….55 2. Ticaret………..……….55 3. Hayvancılık……….……..……56 4. Para……….……..56 5. Faiz……….………...57

(10)

10

SONUÇ………60 BİBLİYOGRAFYA………62

III. BÖLÜM

233 NUMARALI SEYDİŞEHİR ŞER’İYYE SİCİLİNİN

TRANSKRİPSİYON METNİ………..………..67 233 NUMARALI SEYDİŞEHİR ŞER’İYYE SİCİLİNİN ORJİNAL METNİ………....218

(11)

11

KISALTMALAR a.g.e. : Adı geçen eser a.g.m. : adı geçen makale a.g.m. : adı geçen madde B. : Belge

B. O. A. Başbakanlık Osmanlı Arşivi bkz. : bakınız

C. : Cilt Çev. : Çeviren H. : Hicri

Haz. : Hazırlayan

İA. : İslam Ansiklopedisi M. : Miladi

M.Ö. : Milattan önce M.S. : Milattan sonra

S.Ş.S. : Seydişehir Şer’iyye Sicili mad. : maddesi

s. : Sayfa S. : Sayı

DİA : Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi vb. : ve benzeri

vs. : ve sair Yay. : Yayın

(12)

12

GİRİŞ

Bu çalışmaya esas olan, 233 Numaralı Seydişehir Şer’iyye Sicilinin aslı İstanbul’da Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nde bulunmaktadır. Ayrıca mikrofilm olarak hem Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nde hem de Ankara’da Milli Kütüphanede mevcuttur.

Defter 76 varaktan oluşmaktadır. İlk etapta defterin bir kopyası temin edilip, çalışmamızın genel çerçevesi çizilmiştir. Daha sonra defterin transkripsiyonu yapılıp değerlendirilmiştir.

Bu çalışmamızın amacı; bir sicil defterini değerlendirerek, defterdeki kayıtları gün ışığına çıkarmaktır. Bu amaçla defterdeki kayıtlar içerik açısından: sosyal, iktisadi ve idari kayıtlar olmak üzere tasnife tabi tutulacaktır. Bu tasniften önce defterdeki verilerle ilgili istatistiksel bilgiler verilecek daha sonra birinci bölümde idari ve tarihi konular, ikinci bölümde transkripsiyon, üçüncü bölümde ise sosyo-ekonomik konular kısaca tanıtılacaktır. Bu yolla arşivin karanlık köşelerinden gün ışığına çıkarılan bir tarih belgesi daha değerlendirilmiş olacaktır.

A. ARAŞTIRMANIN AMACI VE ÖNEMİ

Şer’iye sicilleri: İnsanlarla ilgili bütün hukukî olayları, kadıların verdikleri karar suretlerini, hüccetleri ve yargıyı ilgilendiren çeşitli yazılı kaynakları içeren defterlerdir. Merkezden taşraya gelen her türlü emir ve fermân kadıya gelir, ayrıca her türlü hukukî dava Şer’iyye Mahkemelerinde görülür ve defterlere kaydedilirdi. Bu yönleriyle şer’iyye sicilleri Osmanlı Devleti’nin idarî, hukukî, sosyal, ekonomik tarihinin araştırılmasında çok önemli kaynaklardan biridir. Şehir tarihlerinin yazılmasında ise birincil kaynak konumundadır. Bu siciller olmadan Osmanlı gündelik yaşamını tam olarak anlamak da mümkün olmayacaktır.

Bu çalışmadaki amacımız 1888–1891 yılları arası Seydişehir kazasının sosyal, ekonomik, hukukî, idarî ve kültürel yapısının belirlenmesine katkı sağlayabilmektir. Bu bağlamda sicilde yer alan belgelerin önce transkripsiyonu yapılacak, sonra ise tasnifleri yapılacaktır. Belgelerin yorumlanması ile

(13)

13

Seydişehir’in sosyal yapısı; burada yaşayanların ikili ilişkileri, gündelik yaşamı, toplumun ekonomik yapısı ve merkezî idarenin taşra ile olan ilişkileri ortaya çıkarılmaya çalışılacak.

B. ÇALIŞMANIN YÖNTEMİ

233 Numaralı Seydişehir Şer’iyye Sicili 76 varaktan oluşmaktadır. Varaklar defter halinde olup içinde 195 belge bulunmaktadır. Bu belgeler baştan sona okunarak transkripsiyon yapılmıştır. Daha sonra belgede bulunan her bir belge konusuna göre isimlendirilmiş ve konularına göre sınıflandırılmıştır. Çalışmamızın kullanılabilir olması için transkripsiyon aşamasında her bir kelimeye titizlik gösterilmiştir. Belgelerin altındaki hicri veya Rumi takvimler transkripsiyonun yanında aktarılmıştır. Transkripsiyonda belgelere vereceğimiz numaralar kolaylık olsun diye, ilk sayfadan itibaren tarafımızdan numaralar şu şekilde verilecektir: Her sayfada kaç belge varsa 1/1, 1/2, 1/3 şeklinde numaralandırılmıştır.

C. ŞER’İYYE SİCİLLERİ VE ÖNEMİ

Osmanlı toplumu belli sınıf, bölge ve şehirden ibaret değildir. Sosyo-kültürel açıdan çeşitlilik arz eden Osmanlı toplumunun sosyal yaşamını tanımanın ve tespit edebilmenin veri kaynakları ise çeşitlidir. İşte yazılı tarihi veri kaynaklarından birisi olan şer’iyye sicilleri-mahkeme kayıtları, Osmanlı toplumuyla alakalı kapalı kalan birçok yönün aydınlığa kavuşmasına katkı sağlayacak veriler içermektedir.1

Şer’iyye Sicilleri, şu şekilde tanımlayabilir-açıklayabiliriz, Şer’iyye, şeriata ait, şeriatla ilgili; şeriata uygun.2

Şer’iyye Sicilleri, şer’i mahkemelerin tarih sırasıyla tutulan kayıtlara verilen addır. Bunlar Kadı tarafından verilen

1 Hayri Erten, “Sosyolojik Veri Olarak Şer’yye Sicillerinin Değerlendirilmesi”, İlahiyat Dergisi,

Sayı: 10, Konya 2000, s. 532.

(14)

14

hükümler, herhangi bir hadiseyi, bir şahadeti, bir hibeyi, resmiyete raporlaması istenen bir hususun zapt edilmesi ve devlet merkezinden gelen bütün fermanlar, emirler ve tebliğler kadı tarafından tetkik olunup doğru oldukları tespit edildikten sonra hülasalar halinde defterlere yazılır.3

Osmanlı tarihinin kaynakları arasında yer alan şer’iyye sicilleri, birinci derecede önemli bir kaynaktır. Kadıların devlet merkeziyle yaptıkları resmi yazışmaları, halkın şikâyet ve dileklerini, mahalli idarelere ait ferman ve hükümler, en önemlisi de ait olduğu mahallin sosyal ve iktisadi hayatını yansıtan mahkeme kayıtlarını ihtiva eden bu siciller incelenmeden Osmanlı Devleti’nin siyasi, idari ve sosyal tarihini hakkıyla ortaya koymak mümkün değildir. Sicillerin her konuda tarihe temel kaynak olacağından şüphe yoktur. Bu özelikle şu konularda başvurulacak tek kaynaktır. Son zamanlarda ortaya çıkan şehir tarihleri ve yurdun farklı bölgelerinde ki mahalli hayata ait ilmi araştırmaların birinci derecede kaynağı şer’iyye sicilleridir.4

Şer’iyye sicilleri, bölge ve şehirlerin sosyal yapısının monografik olarak araştırılabilmesi içinde vazgeçilmez özgün kaynaklardır. Bu mahkeme kayıtları sadece Osmanlı kanunlarının uygulanmasını değil, gündelik hayatın, sosyal ve siyasal müesseselerini en gelişmiş şekliyle yansıtabilme özeliğine sahiptir. Şeri’yye sicilleri tümü ile tespit edilip üzerinde çalışmalar yapıldığında sosyal tarihimiz için birçok gerçek ortaya çıkacaktır. Bu sebepledir ki son yıllarda, tarihçiler yeni tarihsel imar için mahkeme kayıtlarını ihtiva eden ve Osmanlı İmparatorluğu’nun farklı yerlerdeki tamamen veya kısmen muhafaza edilen şer’iyye sicillerine yönelmiştir.5

Şer’iyye sicilleri, eski idari teşkilatımızın birçok ünitelerini aydınlatması açısından araştırmaya değer belgelerdir. Özelikle kaza, sancak ve eyalet taksimatı

3 Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, Cilt 3, İstanbul 1983, s

343.

4 Ahmet Akgündüz, “Şer’iyye Sicilleri ve Osmanlı Hukukunda Adliye Teşkilatının Yapısı ve

Fonksiyonları”, Şer’iyye Sicilleri, İstanbul 1988, s. 12.

(15)

15

ve kadılık, naiblik, subaşılık gibi adli müesseselerin hem idari yapısını, hem de ifa ettikleri işlevlerini şer’iyye sicillerinde çıkarmak mümkündür.6

Şer’iyye sicillerinde, toplumun ekonomik ilişkilerinin, üretim veya tüketimlerinin mahiyeti ve sosyal hayattaki görünümünü sosyal açıdan kavramamamıza yardımcı olacak yeterince bilgiye rastlanabilmektedir. Farklı dinlere mensup Müslüman ve Gayr-ı Müslimlerin karşılıklı sosyal ilişkilerinin anlaşılmasına yardımcı pek çok olayın kaydı, şer’iyye sicillerinde yer almaktadır. Gayr-ı Müslimlerin Osmanlı toplumunda sosyal hayattan soyutlanıp soyutlanmadıklarının tahlil edilmesinde söz konusu defterler önemli bir tarihi gözlem kaynaklarıdır.7

Şer’iyye Sicillerinde Geçen Belge Çeşitleri

a.) Kadı Tarafından Kaleme Alınan Belgeler

Şer’iyye Sicili defterlerinde mevcut olan belgeleri iki ana gruba ayırabiliriz. Birincisi; kadılar tarafından inşa edilerek yazılan kayıtlardır. Bunlarda kendi aralarında hüccetler, i’lamlar, ma’ruzlar müraseler ve diğer kayıtlardır.

İkincisi; kadıların kendilerinin inşa etmedikleri, belki kendilerine hitaben

gönderildiği için sicile kaydedilen fermanlar, tayin beratları, buyrultular ve diğer hüküm çeşitleridir. Biz bu iki ana gruba giren ve şer’iyye sicillerinde, kaydı bulunan çeşitleri tanıtmaya çalışacağız.8

6 Ahmet Akgündüz, a. g. e. s. 16. 7 Hayri Erten, a. g. m. s. 533. 8

Ahmet Akgündüz, “İslam Hukukunun Osmanlı Devleti’nde Tatbiki: Şe’iyye Mahkemeleri ve

(16)

16

1.) Hüccet

Hâkim huzurunda ikrar, takrir, akit, vasi tayini ve bir hususa izin verilmesi gibi hükmü ihtiva etmeyen hususlar hakkındaki, belgeler hakında kulanılan bir tabirdir.9 Hüccet Osmanlı hukuk terminolojisinde iki manası vardır. Birincisi; şahitlik, ikrar, yemin veya yeminden nükül gibi bir davayı ispat eden hukuki delillere denir.

İkincisi; şer’iyye sicillerindeki anlamıdır. Kadının hükmünü ihtiva etmeyen, taraflardan birinin ikrarını ve diğerinin bu ikrarı tasdikini havi bulunan ve üst tarafında bunu düzenleyen kadının mührü ve imzasını taşıyan yazılı belgeye hüccet denir.10

2.) İ’lamlar

Şer’iyye Sicillerinde bulunan, günümüzde ki mahkeme kararlarına benzeyen i’lamat-ı şer’iyye yani şeri i’lamdır. İ’lam sözlükte bildirmek anlamındadır.11

Terim olarak ise, bir mahkemede çıkmış olan hüküm ve kararı kapsayan resmi kâğıt hakkında kulanılır.12

Her i’lam belgesi, davacının iddasını, dayandığı delileri, davalının cevabını ve def’i söz konusu ise def’inin sebeplerini, son kısımda verilen kararın gerekçelerini ve nasıl karar verildiğine dair kayıtları ihtiva eder. İ’lam belgelerini diğer şer’iyye sicil kayıtlarından ayıran en önemli özellik, hâkimin verdiği kararı ihtiva etmesidir. Hâkimin ihtiva ettiği her belge i’lamdır.13

3.) Ma’ruzlar

Mar’uz kelime anlamı arz edilen şey demektir. Terim olarak ise, kadı tarafından kaleme alındığı halde kadının kararını ihtiva etmeyen ve hüccet gibi

9 M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, Cilt, 2, İstanbul 1983, s. 55. 10 Ahmet Akgündüz, a. g. m. s. 60.

11 Ahmet Akgündüz, a. g. m. s. 62. 12

M. Zeki Pakalın, a. g. e. Cilt. 2, s. 51.

(17)

17

hukuki bir durumun tespiti açısından yazılı bir delil olarak kabul edilmeyen ve sadece kadının icra makamlarına idari bir durumu arz ettiği yazılı veya halkın icra makamına yahut kadıya hitaben yazdığı şikâyet dilekçelerine denir.14

4.) Mürâsâleler

Mürasale, Anadolu ve Rumeli kazaskerleri tarafından kadı, naiplere ve onlar tarafından nahiye naiplerine tayinleriyle yetkilerini beyan eden yazıları resmi emirler hakında kulanılır. Diğer bir değişle kadılar tarafından naiplerin tayinleri hakında yazılan tahrirat (mektup) için kullanılır.15

b.) Başka Makamlardan Gelen Belgeler

1.) Padişahtan Gelen Emir ve Fermanlar

Padişahtan gelen emir ve fermanları iki ana grupta toplayabiliriz:

Birincisi: Padişah ya ihtilaflı olan bir şer’î meselede mevcut görüşlerden birini

tercih ettiğini kadıya bildirir ya da şer’î hükümlerin icraasını te’yid için yazılı emir gönderir veya düzenleme yetkisi bulunan sahalarda bazı düzenleyici kaideleri Divan-ı Hümayun’un telhisi üzerine tanzim eder ve durumu kadılara bildirir.

İkincisi: Yine padişahtan gelen; ancak kişileri ilgilendiren ve vazife

tevcihi, tımar tefvizi, ticaret beratı ve benzeri konulara ilişkin olarak kaleme alınan ferman, berat ve nişanlardır. İşte bu ferman ve beratların bir sureti ilgili yerdeki şer‘iyye sicillerine mutlaka kaydedilmektedir. Ayrıca bazı şahıslara verilen muafiyet ve ticaret beratları da bu grubun içinde yüklü bir yer tutmaktadır.

14

Ahmet Akgündüz, a. g. m. s. 65.

(18)

18

2.) Sadrazam, Beylerbeyi ve Kazaskerlerden Gelen Buyrultular

Sadrazamlar padişahın emrine dayanarak, bazı hususları kadılara hatırlatabilirler. Buyrultu: Sadrazam, kaptan-ı derya, vezir, beylerbeyi ve kazasker gibi devlet erkânının yazılı emirlerine denir ve bu makamlardan kadılara giden yazılı emirlerin bir sureti de şer‘iyye sicillerine kaydedilmiştir.

3.) Tezkereler ve Temessükler

Tezkere üstün, alta veya aynı seviyedeki makamlar arası yazılan ve resmî bir konuyu ihtiva eden belgelere denir. Tezkereler başta sadrazam olmak üzere yüksek devlet memurlarının özel kalem müdürleri olan tezkireciler tarafından kaleme alınmıştır. 16

Temessükler ise mirî arazide ve vakıf memurları, tımar ve zeamet sahipleri de bir aralık mültezim ve muhasıllarla tasarruf hakkı sahiplerine yetkili makam ve şahıslar tarafından verilen belgeye denmektedir. Tasarruf vesikası demek olan temessüklerin yerine Tanzimattan sonraları tapu tabiri kullanılmaya başlanmıştır.17

16

Ahmet Akgündüz, a. g. m. s. 67.

(19)

19

I. BÖLÜM

XIX. YÜZYILIN SONLARINDA OSMANLI DEVLETİ’NDE SEYDİŞEHRİ’NİN SOSYO EKONOMİK VE KÜLTÜREL DURUMU

A. ) Seydişehir’inin Tarihçesi

İlkçağ yerleşmelerinde, Göller Bölgesi (Pisidia) sınırları içinde yer alan bugünkü Seydişehir ilçesi, Prehistorik devirlerde çok eski bir iskâna sahip olmuştur. Özellikle Beyşehir Gölü (Karalis Lacus) ile Suğla Gölü (Trogitus Lacus) arasındaki verimli ve sulak yayla, bu iskânın yer yer izlerini taşımaktadır. Seydişehir ilçesinin de yer aldığı Pisidia Bölgesi, doğudan Isauria Lykaonia, batıdan Lykia ve Karia, kuzeyden Galatia ve Frigia, güneyden Pamphlia ile çevrilmistir.18

M.Ö. 2000 yıllarından başlayarak M.Ö. 750 yıllarına kadar Anadolu’da birçok bölgeleri ellerinde bulunduran Hititler, Beyşehir ve Seydişehir sınırları içerisinde de görülür. Helenistik, Roma ve Bizans devirlerini içine alan Klasik Çağlarda Seydişehir Anadolu’nun Pisidia bölgesi sınırları içinde yer almıştır.19

Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan’ın Malazgirt Zaferi’nden sonra Anadolu’nun kapıları Türklere açılmış, böylece Türk kavimleri Bizans devletiyle mücadele yaparak zaman içerisinde Anadolu’nun içlerine kadar sokulmuşlardır.

Anadolu’da Selçuklu Devleti’nin kurulmasından sonra Orta Asya’dan Oğuz boyları büyük akınlar halinde Anadolu’ya gelerek yerleşmişlerdir. Selçuklular devrinde Seydişehir, Beyşehir, Akşehir yörelerine yerleştirilen Türk oymaklarının çoğu Atçekenler (Esbkeşan) Türkmen oymağı olduğu gibi, Oğuzların Afşar, Salur, Turgutlu ve başka oymaklarından bazı bölüklerin de yer aldığı bilinmektedir. Bu oymaklar arasında Eşrefoğullarının bağlı bulunduğu Türkmen oymağı, Selçukluların son devrinde Beyşehir-Seydişehir yöresine sahip çıkarak beyliklerini kurmuş ve istiklallerini ilan etmişlerdir.

18

Mehmet Önder, Seydişehir Tarihi, Konya 1986, s.11.

(20)

20

Anadolu Selçukluları devrinde Seydişehir ve Beyşehir henüz kurulmuş değildir. Hiçbir Selçuklu devri kaynağında adları geçmemektedir. 20

Selçuklu devrinde bu yöre, Selçuklu sultanlarının sefer ve akınları sırasında, zaman zaman bazı tarihi olaylara sahne olmuştur. Bu şehirler Eşrefoğulları Beyliği zamanında kurulmuştur. Anadolu’ya gelen oymaklar arasında Eşrefoğulları denilen aile, Anadolu Selçuklu Devleti’nin son devirlerine doğru, XIII. asrın yarısında kadim Pisidia kıtası mülhakatından olan evvela Seydişehir taraflarında ve daha sonra genişlemek suretiyle Ilgın, Bolvadin ve Akşehir mıntıkalarında beylik kurmuşlardır. İlk kurucu Seyfeddin Süleyman Bey’dir.21

Selçuklular devrinde Horasan’dan kalkarak Anadolu’ya göçen ve Suluca Karahöyüğün az ötesinde Hacı Bektaş-i Veli’nin çevresinde bir kasaba oluşmuş, kasabaya Hacıbektaş denmiştir. Onun gibi Seydişehir de böyle bir dervişin (Seyyid Harun-ı Veli), bir velinin burayı yer edinmesiyle ve onun öncülüğünde kurulmuş bir şehirdir. Kuruluşu da Selçuklulardan sonra Eşrefoğulları devrine aittir.22

Selçuklular devrinde tamamen harabe durumda olan Elite (Vervelid) şehrinin yıkıntılarına yakın bir yere yerleşmiştir. Seyyid Harun-ı Veli Menakıbında ifade edildiğine göre, o yılarda Seyyid Harun ve beraberindeki kırk adamı ile bugünki Seydişhehir’in bulunduğu yere gelmiş, burada konaklanmış ve burada bir şehir kurmaya başlamışlardır. Eşrefoğlu Mübârizüddün Mehmed Bey bunu duyunca oraya giderek Seyyid Hârun ile tanışmış ve onun kurmakta olduğu cami, zâviye, medrese, imarat gibi binaların inşasını vakıflarla desteklemiş. Böylece yeni bir şehrin ortaya çıkışı sağlanmıştır. Menâkıbnamedeki bu bilgilerin doğru olup olmadığı bilinmekle beraber burasının Seyyid Hârun Külliyesi etrafında geliştiği ve kasaba haline geldiği söylenebilir.23

Kurulmakta olan şehrin adını da bizzat kendi vermiştir.24

Eşrefoğlu Mehmet Bey’in ölümünden sonra yerine geçen oğlu II. Süleyman Bey zamanında 1326 yılında Eşrefoğulları Beyliğine saldıran Timurtaş,

20 Mehmet Önder, a. g. e. s. 17. 21 Mehmet Önder, a. g. e. s. 21. 22 Mehmet Önder, a. g. e. s. 19. 23

M. Akif Erdoğru, “Seydişehir”, DİA, Ankara 2011, s. 24.

(21)

21

Mehmet Bey’i öldürmüş, sonrasında da beylik ortadan kalkmıştır. Beyliğe bağlı şehirler Hamitoğullarının eline geçmiştir.

Hamitoğuları Anadolu Selçukluları hizmetinde bulunan Hamid Bey’den gelir. Hamid Bey Moğolların istilası zamanında otorite boşluğundan yararlanarak bağımsızlığını ilan etmiş ve oğlu İlyas Bey zamanında genişlemeye devam etmiştir.

Dündar Bey, devrinde Konya ile Antalya arasındaki ticarî ve askerî yolları denetleyecek bir konuma geldiği gibi şehre de kendi adına nisbetle Felekâbâd adını verdi. Beyliğin sınırlarını bir taraftan Denizli ve Germiyan topraklarına, diğer taraftan Antalya'ya doğru genişletmeye başlayan Dündar Bey, kısa sürede Âsikaraağaç, İrle (Yeşilova) ve Tefenni'yi ele geçirdi. 1312'de Gölhisar ve Korkuteli'ni zapt ederek Antalya kapılarına dayandı.

İshak Bey beyliğin idaresini ele aldıktan sonra kısa süren idaresi sırasında Demirtaş'ın ortadan kaldırdığı Eşrefoğulları Beyliği'ne ait Beyşehir, Seydişehir, Akşehir ve Doğanhisar'ı ele geçirerek Hamîd beyliğinin sınırlarını genişletti.25

Haçlı seferleri ve Karamanoğuları baskıları sonucunca Beylik zayıfladı önce Karamanoğuları daha sonra Osmanlıların eline geçti.

Hamitoğulları devrinde Seydişehir gelişmekte olan küçük bir kasabadır. Çevresinden birçok Türkmen aileleri şehre göç etmeleri ile şehir yavaş yavaş büyümüş ve nüfusu birkaç bini aşmıştır.

Karamanoğulları, Selçuklular devrinde Anadolu’ya gelerek İçel taraflarını yurt edinen Türkmen aşiretten biridir. XIII. Yüzyılının ilk yarısında Ermenek merkez olmak üzere beyliklerini kurmuşlardır. XIV. Yüzyılın sonlarında doğru Karamanoğulları ile Osmanlılar komşu olmuşlardır. Aralarında rakabetten doğan çatışmalar vardır. Her ikisi de kendilerini Selçukluların varisi ve Anadolu Türklüğünün sahibi saymaktadır. Her ne kadar kız alıp vermeyle aralarında bir akrabalık kurulmuşsa da bu akrabalık aralarında rekabet ve gerginliği yumuşatmamıştır. Sultan II. Murat 80 bin altın ödeyerek Hamitoğullarından Akşehir, Beyşehir, Seydişehir, Karağaç, Yalvaç gibi şehirleri alması, Rumeli’de, Anadolu’da genişlemeleri Karamanoğullarını korkutmuştur.26 Osmanlı

25

Sait Kofoğlu, “Hamitoğuları”, DİA, İstanbul 1997, s. 473.

(22)

22

kaynaklarına göre I. Murad zamanında Hamidoğlu tarafından Osmanlılar’a terk edildi.27

Karamanoğulları, Türkmenlerden oluşan kalabalık bir orduyla Beyşehir ve Seydişehir üzerine yürümüş ve şehirleri işgal etmişlerdir. Rumeli seferinde olan I. Murat bunu duyunca ordusuyla hemen Anadolu’ya gelerek, önce Bursa’ya ordan Kütahya’ya gelmiş, ordan Konya üzerine yürümüş Karamanoğullarını mağlup edip şehri geri almıştır.

Sultan I. Murat’ın Kosava’da şehit olmasından sonra Karamanoğulları şehirleri tekrar topraklarına katmıştır. Yıldırım Bayezıd’ın şehri geri almasına rağmen Ankara Savaşından sonra Osmanlı Devleti Fetret Devrine girince ve Karamanoğulları Seydişehir tekrar topraklarına katmıştır. 1414 yılında Çelebi Mehmet ordusuyla Konya üzerine sefer düzenlemiştir. Konya yakınlarındaki savaşlarda Karamanoğulları yenilmiş ve Akşehir, Beyşehir ve Seydişehir gibi topraklar Osmanlılara tekrar verilmek üzere anlaşma yapılmıştır.28

Anadolu Selçukluları devrinde, Asya’dan Anadolu’ya göçen Turgutoğulları, Konya, Sarayönü, Kadınhanı, Ilgın, Seydişehir yörelerinde yurt tutmuştur. Karamanoğulları ile kız alıp vererek akrabalık ve sıkı ilişkiler kurmuşlardır. Osmanlılarla Karamanoğulları arasında cereyan eden türlü savaşlar ve siyasi münasebetler dolayısı ile Osmanlı tarihleri de Turgutoğullarından bahseder.29

Turgutoğulları beylerinden Rüstem Bey, Seydişehir’e gelerek yerleşmiştir. Burada hayır eserleri yapmış ve halk tarafından çok sevilmiştir. Seydişehir’deki türbesine gömülmüştür. Fatih’in Karaman seferiyle, Turgutoğulları soyu ancak Ilgın, Akşehir, Konya’daki aileleriyle hüküm sürmüşlerdir.30

Fatih Sultan Mehmet’in Karaman Beyliği’ni ortadan kaldırmasının ardından burada kesin olarak Osmanlı idaresi kuruldu. Nitekim 1476 tarihli tahrir kaydına göre Karaman’a bağlı kazalar içinde Seydişehir’in adı da geçer. 886 (1481) tahririnde burası Beyşehir Livâsına bağlı bir kaza diye zikredilir. Seydişehir, Osmanlı belgelerinde çoğunlukla Beyşehir sancağına bağlı olan Göçü,

27 M. Akif Erdoğru, a. g. m. s. 24. 28 Mehmet Önder, a. g. e. s. 28i

29 Şerife Danışık, Seydişehir’deki Türk Devri Yapılar, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya

2007, s. 6.

(23)

23

Kıreli, Cezire; Yenişehir (Yenişarbademli), Kaşaklı, Yağan ve Yaylasun nahiyelerini yanında geçer, II. Bayezid’in oğlu Şehzade Şaninşah ve onun oğlu Mehmed Bey’in buralarda faaliyetlerde bulundukları belgelerden anlaşılır.31

1570 yılında Kıbrıs Adası’nın fethi Orta Anadolu’nun diğer bütün şehir ve kasabaları gibi, Seydişehir kazasında önemli bir olaydı. Sultan II. Selim Karaman, Anadolu, Rum ve Dulkadir eyaletlerine gönderdiği 1572 tarihli bir hükümde, bu bölgelerin şehir ve köylerinde yaşayan insanların her on hanesinden bir hanenin Kıbrıs Adası’na sürgün olarak yazılmasını emrediyordu.

Seydişehir kazası ve köylerinden Kıbrıs Adasına gönderilmek üzere 201 aile deftere yazılıp İstanbul’a gönderilmiştir. Kıbrıs Adası’na sürülmesi istenen ailelerin bir kısmı kendi isteğiyle gitmek istemiş bir kısmı ise zorla sürülmüş. Adaya sürülen ailelerin bir kısmı ulaşmış bir kısmı Anadolu’nun içlerinde kaybolmuş bir kısmı da yolarda ölmüştür.32

Seydişehir’den Kıbrıs’a sürülen ailelerin köy ve mahalleler ile hane adetleri şunlardır: Cami Mahhallesi, 1 hane, Değirmanciyan Mahallesi, 2 hane, Mahalle-i Birun, 6 hane, Hacı Mustafa, 14 hane, Debbağlar, 4 hane, Sofihane, 25 hane, Bazarkapu, 5 hane, Hacı Seyyid Ali, 7 hane, Ulukapu, 22 hane, Kızılcalar, 5 hane, Keçikapu, 15 hane, Karye-i Diklidaş, 11 hane, Karye-i Ömer, 27 hane, i Gökçeöyük, 3 hane, i Cami, 24 hane, i Yaka, 4 hane, Karye-i Osman, 10 hane, Karye-Karye-i EvrekKarye-i, 18 hane, Karye-Karye-i Göçebe, 2 hane, Karye-Karye-i Olberid, 13 hane, Karye-i Başkaraviran, 19 hane, Karye-i Akçalar, 48 hane, Karye-i Şemsun, 12 hane, Karye-i Kayacık 12 hane, Karye-i Yavşi, 12 hane, Karye-i Kiçiklise, 19 hane, Karye-i Kozağaç, 12 hane, Karye-i Karaöyük, 9 hane, Karye-i Gököyük, 24 hane33 olup, toplamda sürgüne tabi 11 mahalle ve 18 karye bulunmaktadır.

On altıncı yüzyılın ortalarından on sekizinci yüzyıl başlarına kadar süren Celali İsyanları Anadolu’da her bölge, şehir gibi Karaman eyaletini de etkilemiştir, özellikle Seydişehir bu ayaklanmalardan çok çekmiştir. Hata bu

31 M. Akif Erdoğru, “Beyşehir ve Seydişehir Kazalarında Kıbrıs Adasına Sürülmüş Aileler,” Tarih İncelemeleri Dergisi, İzmir 1996, s. 9-14.

32

M. Akif Erdoğru, a. g. m. s. 24.

(24)

24

devrin elebaşlarından bazıları, faaliyetlerini Seydişehir’de başlatmış, Seydişehir’de birer derebeyi olarak yaşamışlardır.

Seydişehir ve Beyşehir kadılarının, ulema, ayan ve halk adına 12 Mayıs 1603 tarihinde İstanbul’da sadrazama gönderdikleri bir şikâyetnamede, nice zamandır eşkıyanın halka zulmettiğini, hala bu Celali’lerin evleri yaktıklarını, malları yağmaladıklarını ve halkı öldürdüklerini ve artık yaşayacak hallerinin kalmadığını şu ifadelerle belirtmişlerdir:

“Vilayetimizde hayli zamandır muklacı ve sekban ve suhte vesair esirna zulüm edüp memleket harap olup hala dahi bu sene Celâli müstevli olmak ile evler ihrak olunup nice mal garet ve insanlar katl olunup ehl-ü iyallerimiz ile geçinecek halimiz kalmadı.”34

Türk bilgini Kâtip Çelebi (1608–1657), “Cihannüma” adlı eserinde Seydişehir’e de yer verir. Cihannüma’da Seydişehir’in Beyşehir livasına bağlı bir kaza merkezi olduğu yazılıdır. Halkının genellikle çiftçilik yaptığı, bu kasabada armut ve eriğin çokça yetiştiği, her hafta bir Pazar kurulduğu, Suğla gölü ve bu bölgeden çıkan ırmaklar hakkında bilgi verilir.35

Konya Vilayet salnamelerine göre Seydişehir sulu ve bahçeli bir kasabadır. Camilerin, medreselerin, çeşmelerin, hamamların, hanların olduğu36

hakkında bilgi vermektedir.

Osmanlı Padişahı II. Mahmut zamanında XIX. yüzyılda, Yeniçeri Ocağının kaldırılması ve Asakir-i Mansure-i Muhammediye’nin kurulmasıyla, bazı il ve ilçelere askeri birlikler yerleştirilmiş, bu birlikler için kışlalar yaptırılmıştır. Seydişehir’de ilk tam teşeküllü kışla 1824 yılına rastlanmaktadır. Kışlaya bir süre sonra redif birliğinin 30. Alayın 3. Taburu yerleşmiş, kısaca Seydişehir Taburu olarak tanınan bu askeri birlik, Milli Mücadele yıllarına kadar Seydişehir’de kalmıştır.37

1868 ve 1888 yılları arasındaki Konya Vilayet Salnamelerine baktığımızda Seydişehir’in sosyo-ekonomik yapısı hakkında çok önemli bilgiler yer almaktadır.

Seydişehir sulu ve bahçeli bir kasabadır.

34 Mehmet Önder, a. g. e. s. 36.

35 Katip Çelebi, Cihannüma, Ankara 2009, s. 619. 36

Konya Vilayet Salnameleri 1869, Çev. Mehmet Eminoğlu, Konya 2009, s. 118.

(25)

25

Beş cami ve on beş mescit vardır ve 4 medresesi ve beş mektebi bir adet çifte hamamı ve üç hanı ve şadırvanı ve yirmi sekiz çeşmesi iki yüz kırk dört dükkanı bir adet debbağhane ve iki çömlekçi kârhanesi müceddeden mekteb-i Rüşti inşa olunub küşat olunmuştur. Kasaba-i mezkurede Sayyid-ı Harun-ı Veli ve Hazreti Abdu’l-kadir Geylani evladından Şeyh Abdu’l-kadir ve Hasan ve Ak ve Ali ve Haydar ve Mürsel ve diğer Hasan babalar ile Kemali Abdu’l-Halim Etmek Pirimiz (pirmez) Dede ve Hoca Recep ve Muhsin ve Muslihuttin Efendiler medfunlardır.

Mahsulatı-ı Sınaiyyesi

Bez ve Kilim ve Mamulatı Debbağiyye ve Mutabiyyedir. Mahsulat-ı Araziyyesi

Hınta ve Şa’ir ve duhan ve afyon ve pembe ve sair meyvedir. Haric-i kasabada bir aded kaplıca olduğu gibi Beyşehir gölünden Karaviran Gölüne cereyan eden su üzerinde ve Seydişehri cihetinde bir aded kargir köprü vardır.38

XX. yüzyıl başlarında Seydişehir ve çevresinde en önemli tarihi olay, Konya Valisi Avlonyalı Ferit Paşa zamanındaki Konya Ovası Sulama projesinin ele alınmasıdır. Sulama şebekesi 1914 yılında tamamlanarak Beyşehir – Seydişehir ile birlikte Konya Ovasının tarım ve ekonomik hayatının canlanmasında bir dönüm noktası olmuştur.39

B. Yönetim ve İdari Yapı

Kazalar, idari teşkilat içinde sancakların altında yer alan birimlerdir. Her sancak kazalara ayrılmıştır. Kaza, belli özellikleri taşıyan bir kasabanın, adalet ve yönetim işlerinde çevresindeki nahiye ve karye (köy)lerin merkezi olmasıyla ortaya çıkan bir yönetim biçimidir. Kazaların altındaysa tımarlı sıpahilerin bulunduğu köyler yer alır. Kazalarda iki önemli görevli bulunmaktadır ki bunlar kadı ve subaşıdır. Esasen kaza adı, herhangi bir yargı bölgesinin askeri işleri hariç olmak üzere diğer idari, hukuki ve mahalli işlerinin kadılar tarafından görülmesi

38

Konya Vilayet Salnameleri 1872, Çev. Mehmet Eminoğlu, Konya 2009, s.86.

(26)

26

sebebiyle idari teşkilata girmiştir. Kazalar kadılar ya da subaşılar tarafından yönetilmiştir.40

Seydişehir, Karaman Eyaleti’nin merkez sancağı olan Konya’ya bağlı bir kazadır. Sancağın kazaları ve nahiyeleri bulunmaktadır. Kaza ve nahiyeler kadı ve subaşıları tarafından yönetilmektedir. Ayrıca kazaların kadı naibi, müftüsü, imamı vb. gibi idarecileri bulunmaktadır. Bu idareciler arasında araştırmamızla daha çok alakası olanlar, şer’iyye sicilleri kararlarının oluşmasında önemli pay sahibi olan kadılar ve ailelerin yerleşim yeri olan evlerin bulunduğu mahallerde önemli roller üstlenen imamlardır.

Kadı, şehirde, üretim-tüketim ve alım satım safhalarında ortaya çıkabilecek uygunsuzluklara engel olma, narh koyma ve bunu denetleme gibi rollerde bulunmakla birlikte, ön planda hukukla ilgili gelişme ve anlaşmazlıklara bakmıştır. İmamlar ise, mahallerde dini görevlerini yerine getirmelerinin yanı sıra; siyasi, sosyal ve kültürel hizmetlerde de bulunmuştur. İmamlar vergilerin toplanmasında, mahallenin güvenlik ve asayişini temininde, mahallede uygunsuz davranışları sebebiyle istenmeyen ve uzlaştırılmak istenilen kişilerin mahkemeye bildirilmesinde rol almıştır. Muhtarlık müessesesi kuruluncaya kadar imamlar, mahallede resmi sorumlu statüde olmuştur.41

Kazasının yönetim kademesindeki memurlar; kaymakam, naib, tahrirat kâtibi, müftü, tapu kâtibi, mal müdürü, evkaf muhasebecisi,42

gibi yöneticiler vardı.

1.) Seydişehri’nin İdari Yapısı

Kazalar, idari teşkilat içinde sancakların altında yer alan birimlerdir. Her sancak kazalara ayrılmıştır. Kaza, ticari, kültürel üstünlüğü ile çevrenin merkezi olmuş bir kasaba veya şehir ile merkezini çevrelemiş köylerin teşkil ettiği idari bir

40 Bahtiyar Akyılmaz, “Osmanlı Devletinden Merkezden Yönetiminin Taşra İdaresi”, S. Ü. S. B. E. Dergisi, Konya 1999, s.139.

41

Hayri Erten, a. g. e. s. 26.

(27)

27

birimdir43. Başka bir deyişle, Kaza, belli özellikler taşıyan bir kasabanın, adalet ve yönetim işlerinde çevresindeki nahiye ve karye (köylerin) merkezi olmasıyla ortaya çıkan bir yönetim biçimidir.44

2.) Kadı

Kadı kelime olarak “hükmeden”, “yerine getiren” anlamlarına gelmekte olup, Osmanlılarda şer’i ve hukuki hükümleri tatbik eden, ayrıca devlet emirlerini yerine getiren bir fonksiyona sahipti. Dolayısıyla hukuki olduğu kadar idari bir memuriyet olarak da görülmektedir. Bundan dolayı kadıların görevlerini hukuki, idari ve beledi olmak üzere başlıca üç noktada toplamak mümkündür.

Kadı kaza adı verilen yerleşim biriminin hukuki ve idari yöneticisidir. Kaza, yargı ve yönetim bakımından belirli büyüklükte yerleşim birimidir ve kendisine bağlı kasaba ve köylerden oluşmaktadır. Bu bakımdan kazanın başında bulunan kadı, hem şer’i ve idari yargının başı hem belediye başkanı hem de merkezi yönetimin temsilcisidir. Dolayısıyla kadının makamı mahkeme binası olduğu kadar belediye hizmetlerinin yürütüldüğü yerdir. Osmanlı şehir yönetiminde adli, mülki ve beledi fonksiyonlar birbirinden ayrılmamıştır. Bu fonksiyonları yerine getirmekle görevli kadının subaşı, naip, imam ve muhtesip gibi yardımcıları vardır. Subaşı şehrin güvenliğinden kadıya karşı sorumlu emniyet amiridir. Naip, kadının yargıdaki yardımcısı, imam ise mahalle yöneticisidir. Kadının belediye işlerinden sorumlu yardımcısı ise “muhtesip”tir. Muhtesip, ihtisab ağası, esnafı denetleyen, ticari hayatın düzenini sağlamaya çalışan kişi anlamına gelmektedir. İhtisab ise kelime olarak, çirkin ya da zararlı bir fiili yasaklamak ve iyiliği emretmek anlamına gelir45. Kısaca iyiliği emretmek

ve kötülükten sakındırmak felsefesi Osmanlı belediye hizmetlerinin de temel mantığını oluşturmuştur.46

43

Mehmet Ali Ünal, “Osmanlı Devleti’nde Merkezi Otorite ve Taşra Teşkilatı”, Osmanlı, Ankara 1999, s. 118.

44 Bahtiyar Akyılmaz a. g. m. s 139. 45 M. Zeki Pakalın, a. g. e. Cilt. 2, s. 40. 46

Muharrem Es, “Osmanlı Devletinde Mahalli İdareler”, Yerel Siyaset Dergisi, İstanbul 2008, s 31.

(28)

28

3.) Naip

Naip, Kadı’nın mahkeme işlerinde yardımcı olan memurların başında gelir. Naip kadının bulunmadığı hallerde duruşmaları idare etmek, davaların yerinde görülmesi gibi görevleri ifa ediyordu. Ayrıca büyük şehirlerdeki kadılara da naiplik yapıyorlardı.47

1888/1304 yılında Kaza Yönetiminde olan kişiler: Kaymakam Naib Müftü Tapu

Katibi Mal Müdürü Evkaf Muhasebecisi Yusuf Fehmi Efendi Şeyh Hacı Mehmet Efendi İbrahim Hakkı Efendi Eşref Efendi Osman Efendi Mustafa Efendi

Tablo 1: 1304/1888 yılında Seydişehir’de yönetim ve önemli

memuriyetler.

C. ) Eğitim

Ailenin temel işlevlerinden birisi neslin devamı sağlamaktır. Ailede gözlerini dünyaya açan yeni neslin sosyalleşmesinde, toplumun kültürünün onlara aktarılmasında, eğitim önemli bir unsurdur. Ailenin ve toplumun varlığını sürdürebilmesi, kendini geleceğe hazırlaması ve geliştirebilmesi için eğitime olan ihtiyacı bilinmektedir. Osmanlı toplumunda eğitim müesseseleri olarak, medreseler, sıbyan mektepleri, camiler, daru’l-kurra vb. yer almaktadır.

Toplumun eğitilmesinde rol alan müesseselerin niteliği kadar, nicelikleri de önemli bir husustur. Bu bakımdan, Osmanlı İmparatorluğu’unda Anadolu’nun okur-yazar oranı ve eğitim kurumları merkeze oranla az olmuştur. Konya

(29)

29

bölgesinde halkın eğitim ve kültür hayatında tekkeler, zeviyeler ve camiler önemli işler görmüşlerdir.48

Dönemin Seydişehir’de altı tane cami ve yedi medrese vardır. Bu medreselerde beş yüz talebe eğitim görmektedir. Bir rüştiye ve burada elliden fazla şakirt (öğrenci) vardır49. Bu verilere baktığımızda dönemin Seydişehir’de

eğitimin oldukça yaygın olduğunu görülmektedir.

D. ) Ekonomi

Geniş arazileriyle bir zirai toplum olan Osmanlı Devleti’nde tarım ve hayvancılık oldukça önemlidir. Bu sebeple hayvancılık Konya çevresinde yaygın bir şekilde devam etmiştir. Ziraata elverişli arazinin ne kadarı ekileceği bilinmez, yüzlerce su kuyusunun bulunması Konya Seydişehir ailesinin ziraatla olan ilişkisini göstermektedir.

Tarlalarda genellikle buğday ve arpa tarımı yapılmıştır. Her ne kadar bölgede verim düşük ve ekili alan az veya sınırlı ise de buğday ve arpa tarımı bölge için en uygun olanıdır. Bu iki ürün bölgenin beslenme ihtiyacını karşılayan temel gıdası olmuştur. Bunların yanında, tarlalarda, mercimek ve nohut gibi kuru hububat da yetişmiştir.50

Dönemin salnamelerinde ve elimizdeki sicilde Seydişehir’de hınta (buğday), afyon, nohut, penbe (pamuk), duhan (tütün), şa’ir (arpa) gibi tarım ürünlerinin yetiştirilğini görüyoruz. Bez, kilim, malumatı debbağiyye (dericilik) mutabiye sanayi51 ürünleri işlenmektedir. Koyun, keçi, sığır gibi hayvan isimlerinin geçmesi hayvancılağa da işarettir.

48 Hayri Erten, a. g. e. s. 27.

49 Salname-i Vilayet-i Konya 1304, Konya (tarih yok), s. 81. 50

Hayri Erten, a. g. e. s. 28.

(30)

30

E. ) Nüfusu

Osmanlı Devleti’nde modern anlamda ilk nüfus sayımı 19. yüzyıllın ilk yarısında 1830 tarihinde yapılmış olduğundan, çalışmaya konu olan söz konusu dönemde Konya bölgesi ile alakalı nüfus miktarı ancak avarız hanesi kayıtlarından hareketle tahmini olarak yapılmıştır.52

İlerleyen yıllardaki sayımlarda daha sağlıklı sayımlar yapılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun en ayrıntılı nüfus sayımları 19. yüzyıl sonları (1885) ve 20. yüzyıl başlarında (1907) sayımlardır. Bu sayımlarda nüfus, yaşa cinsiyete, medeni duruma, etnik ve dinsel duruma, mesleğe, doğum yerine vs. göre ayrılmıştır.53

Seydişehir nüfusu Konya Vilayet Salnamelerine göre 1868-1888 yıllarında Seydişehir’de toplam Müslüman nüfusu 1868-69 yılında 10898 kişi54

, 1871 yılında 9989 kişi55

ve 1888 yılında ise kadın 8010 ve erkek 8804 olmak üzere toplamda 16814 kişidir56

. Salnamelerde gayr-ı Müslim halka ait nüfusu belirtilmiyor.

Tarihçi Kemal Karpat’ın araştırmasına göre ise, 1881/82-1893 yıllarında yapılan Osmanlı nüfusu genel sayımının sonuçlarına göre Seydişehir Kazasına ait Müslüman kadın-erkek nüfusu ve gayr-ı Müslim kadın-erkek nüfusu sonuçları57

aşağıdadır.

Müslüman Nüfusu Gayr-ı Müslim Nüfusu

Erkek Nüfusu Kadın Nüfusu Erkek Nüfusu Kadın Nüfusu

9.304 8.596 47 46

Tablo 2: 1881/82-1893 yıllarında Seydişehir Nüfusunu Gösteren Tablo.

52 Hayri Erten, a. g. e. s. 29. 53

Numan Elibol, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Nüfus Meselesi ve Demografi Araştırmaları”, S.

D. Ü. İ. İ. B. F. Dergisi, Isparta 2007, s. 154.

54 Konya Vilayet Salnamesi 1868-1869, Çev. Mehmet Eminoğlu, Konya 2009 s. 118 55 Konya Vilayet Salnamesi 1871, Çev. Mehmet Eminoğlu, Konya 2009 s. 136 56

Salname-i Vilayet-i Konya 1304, Konya (tarih yok), s. 112.

(31)

31

II. BÖLÜM

233 NUMARALI SEYDİŞEHİR ŞER’İYYE SİCİLİNİN DEĞERLENDİRMESİ

233 Numaralı Seydişehir Şer’iyye Sicilinin transkripsiyonu yapıldı ve transkripsiyonda gereken özen gösterildi. Transkripsiyon yapılırken okunamayan yerler (……), boş bırakılmış yerler (boş), silik çıkan yerler (silik) ve okunuşunda şüphe duyulan yerler (?) şeklinde gösterildi.

Uzun tetkik ve tasnifler sonucunda elimizdeki sicildeki davalar, sosyo-ekonomik ve idari olarak değerlendirmesi yapılmıştır.

Çalışmamız dâhilinde 195 belgenin transkripsiyonu yapılırken belgeleri sınıflandırdık ve konularına göre birer tablo haline getirdik.

İncelenen 233 Numaralı Seydişehir Şer’iyye Sicilinde Davaların Konu Başlıkları Aşağıdaki Tabloda Verilmiştir.

Dava Adı Aded Dava Adı Aded

Arazi 1 Hayvan Davası 1

Miras 18 Boşanma 4

Miras ve Borç 18 Bildiri 1

Nafaka 11 Borç 11

Mehir 12 Nikah 4

Evlilik 13 Nişan 2

Vekâlet 10 Vakf Etme 1

Kız Verme 1 Alacak 6

Açıklama 5 Hırsızlık 2

İfade Verme 8 Şahitlik 66

Tablo 3: 233 Numaralı Seydişehir Şer’yye Sicilindeki Belgelerin Davalara göre

(32)

32

Davaların konu başlıklarına baktığımızda en çok şahitlik davalarını görmekteyiz. Şahitlik davalarının çoğunlukta olmasının sebebi ise herhangi bir davada birden çok şahidin bulunmasına bağlayabiliriz. Ondan sonra miras ve borç davaları gelmektedir. Her zaman olduğu gibi o zamanlarda birisi ölünce mirası için varisler birbirleriyle anlaşamamış ve olay mahkemeye intikal etmiştir. İnsanlar borçlarını ödemeyince borçları almak için de mahkemeye gidilmiştir. Mehir borcu, nafaka hakkını almak, vekalet vermek vb. sebeplerden dolayı da insanlar mahkemeye gitmiştir. Anladığımız kadarıyla insanlar sosyo-ekonomik sebeplerden dolayı birbirini dava etmiş ve mahkemeye başvurmuştur.

A.) Seydişehir’in İdari Yapısı

1.) Mahallerler

Mahallenin herkes tarafından kabul edilen bir tanımı olmamakla birlikte sözlük ve diğer referanslarda, bir kentin ya da kasabanın belli sınırlarla ayrılmış, kendi başına yaşama imkânları olan en küçük yerleşme yeri olarak tanımlanmaktadır.

Osmanlı yönetiminin idari teşkilatında mahalle önemli bir yere sahip olmuştur. Her mahalle çeşmesi, camisi, hamamı, mektebi ve külliyesi ile sosyal, kültürel ve idari bir birimdir. Mahalleyi yöneten imamlar padişah beratı ile atanmakta olup bu birimlerin yönetiminden kadılara karşı birinci derecede sorumludur. İmamlar, muhtarlık kurumu kuruluncaya kadar mahalle örgütünde önemli bir rol üstlenmiştir. İmamın en önemli görevi, mahalle sakinlerine salınan vergilerin paylaştırılması ve toplanması işini yürütmekti. İmamların görevlerinden dolayı hükümetten aldıkları maaş gelirleri yoktur. Gelirlerini kimi hizmetlerden aldıkları harçlar, cenaze ücretleri ile camiyi yapanın bırakmış olduğu tahsisatlar oluşturmaktaydı. Harçların belirli bir tarifesi olmamakla birlikte mahallenin sosyal ve ekonomik yapısına göre azalmakta veya artmaktaydı.58

(33)

33

Osmanlı İmparatorluğu’nun küçük bir kazası olan Seydişehir Osmanlı idaresinin alt yapısını oluşturmaktadır. 233 Nolu Seydişehir Şer’iyye Sicilinde 11 tane Mahalle ismi geçmektedir.

233 Nolu Sicilde Seydişehir’e ve diğer il, kaza ve kasabalara bağlı adı geçen mahalleler aşağıdadır.

Cami-i Kebir Alaylar Keçikapu Değirmenci Cami-i Cedid Sofihane Hacı Seyyid Ali Solaklı Olukbu Debbağhane Kızılcalar

Tablo 4: Sicilde Adı Geçen Seydişehir’e Bağlı Adı Geçen Mahalleler

Belgelerde 1888-1891 yıllarında Seydişehir kazasına bağlı 11 mahalle ismi tabloda verilmiştir. Tablodaki mahallerin çoğu günümüze kadar ismini korumuşlardır. Cami-i Cedid, Yeni Cami ve Cami-i Kebir ise Büyük Cami olarak isimleri değişmiştir. Solaklı, Olukbu ve Debbağhane Mahalleri günümüzde isimleri değişmiş ya da başka isimler almış olup günümüzde bu isimlerle anılmamaktadır. Tablodaki diğer mahaller olduğu gibi varlıklarını korumaktadırlar.

Keçikoyu Mısır Kızılcalar Mahalesi

Alaylar Mahalesi

Sümerler Değirmencik Sabancı Küfepeka Yeni Bahçe Valide Atik DikiliTaş Taşpeykar

(34)

34

2.) Kasabalar

Kaşaklı (yeşildağ) Kadı Keçikoyu

Mahallesi

Muharrem Karyesi Kızılcalar Mahallesi

Alaylar Mahallesi

Tablo 6: Sicilde Adı Geçen Kasabalar ve Bazı Mahalle ve Köy Adları

Kasaba, köyden büyük şehirden küçük veya kendisine bağlı birkaç köyden oluşan yerleşim yeridir. Dönemin Seydişehir’de 2 Kasabanın ismi anılmaktadır. Kaşaklı kasabası, Yeşildağ olarak ismi değişmiştir. Kadı kasabası ise belgelerde geçmesine rağmen günümüzde ismi herhangi bir yerde geçmemektedir. Tablodaki mahalle isimleri ise tablodaki kasabalara bağlı mahallelerdir.

3.) Köyler (Karyeler)

Osmanlı taşra teşkilatının en alt kademesinde yer alan yerleşim birimi olan köylerin, hiçbir özerkliği olmadığı gibi, bu birimlerin vergi defterlerindeki mükellefiyet kayıtlarından başka idari bir birim olarak da düşünülmediği görülmektedir. Dolayısıyla, merkezi yönetim için, kırsal yerleşimlerde güvenliğin sağlanması ve vergilerin düzenli toplanması öncelikli hedefler olmuştur. Köyün bütün yönetim ve denetimden sorumlu kişi imamdı.59

Osmanlı teşkilatının en alt kademesinde yer alan köyler, Seydişehir Şer’iyye Sicilinde Seydişehir’e bağlı 26 köy bulunmaktadır. Ayrıca sicilde Seydişehir’e bağlı olmayan 15 tane köy geçmektedir.

59

Feyzullah Ünal, “Tanzimattan Cumhuriyete: Türkiye’de Yerel Yönetimlerin Yasal ve Yapısal

(35)

35

Bağra Gevrekli Sele İncesu Gökhöyük Ortakaraviran Halid Kılicacık Kavak Dere Taraşçı Ketencik Aşağıkaraviran Boyalı Akçalar Bükçe Tol Kaşaklı Çay Mola Yaman

Çatma İlince Dük Çalında Kılbasan Gökçehöyük

Tablo 7: Sicilde Seydişehir’e Bağlı Adı Geçen Köyler (Karyeler)

Belgelerde Seydişehir Kazasına bağlı 26 köy adı geçmektedir. Akçalar, Ortakaraviran, Ketenli, Taraşçı, Gevrekli köyleri günümüzde eski isimleriyle kasaba olmuşlar. Kavak, Boyalı, Gökhöyük, Gökçehöyük, İncesu, Bükçe, Tol köyleri günümüze kadar isimlerini kadar korumuşlardır. Ortakaraviran Köyü Ortakaraören Kasabası, Aşağıkaraviran; Aşağıkaraören ve Çat; Çatmakaya olarak isimleri değişmiştir. Diğerlerinin isimleri ise değişmiştir.

Dur Dülger Köremen Dilmesan Mulga Kasaklı Ulucak Akçalar Hamur Bozkır Bozkır

Bebek İstakoz Halid Taşdere

Tablo 8: Sicilde Adı Geçen Diğer İl, Kaza ve Kasabalara Bağlı Köyler (Karyeler)

Göç, görev, akrabalık, vb gibi durumlardan dolayı insanlar Seydişehir’e gelerek bazı davalara katılmışlar veya davalara şahitlik yapmışlardır. İşte bu kişiler geldikleri memleketin ismi ile tanıtılmış olup, köylerinin isimleri Seydişehir Şer’iyye Sicilinde geçmektedir.

(36)

36

B.) Sosyal ve Kültürel Hayat

1.) İsimler

Ahmed Mehmed Abdullah Ali Abdurrahman Abdulcelil İbrahim Abdi Halil Mustafa Abdurrahim Faki Salim Hüseyin Mumin Halaş Süleyman Karil Seyyid Feyzullah Kebir Musa Abdulkerim Recep Şaban Munis Andulkadir Şefik Mehmet İzzet Abdulgani Refi Lütfi İdris Haci Zeynel Abidin Yusuf Adem Rıza İmamettin Hasan Mehmet Emin Muhyiddin Salih Tahir Tevfik Adil Mehmed Easd Nasuh Reşid Güzel Recep Asaf Halid Hasan Hodoşi Ali Rıza Memiş Ebubekir Kerim Mehmet Arif Şerif Ali Muharrem Yörük Moruk Mavi Abdulbena Reha Davud Nazım Hidayet Köse Ömer Lütfi Zayim Murad Mesud Baki Abid Tursun Davud Acar Merdan Abdulbaki Sinan Salih İsmail Safir Hulusi Hızır Hamid Şahin Azim Emrah Tahsin Soli Tacir Latif Enver Cengilzade Haydar Niyazi Mevlüd Beber Aziz Saadeddin Basar Gabil Orkuç Refet Zeki Mustafa Faik Kani Esad Hamdi Zükkadir Adi Seyfullah Zülfikar Rüşdi İlyas Nizam Said Hayrullah Raşid Necib Ruhat Marziye Hakkı Ömer Burhan Derviş Bekir Veli Osman Durmuş Feyzi Gümüş Kürün Kadir Aser Şakir Edhem Eyüp Kasım Zeyd Nebi İlhami

(37)

37

Mümine Halime Mavişe Hanife Tuvan Sofi Ümmügülsüm Hatice Sırma Nazife Hafize Fatma Tuti Emmetullah Meryem Rukiye Ariban Anakız Gülifer Hava Ümmühani Zahide Şerife Habibe Miyase Emine Arife Neslihan Keziban Penbe Hayran Refiye Saliha Rabia Gülfidan Halise Zeyneb Bezime Hasibe Hayriye Gümüş Hediyetullah Güleser Ayişe Süvari Feride Nesibe Hatun İsmihan

Tablo 10: Sicilde Adı Geçen Kadın İsimleri

İsimler, bir kültürü ve toplumu tanımamızı sağlayan önemli bir unsurdur. O toplumun geçmişinde hangi toplumlardan etkilendiğini ve etkileşim içinde olduğunu saptamamız açısından son derece önem arz etmektedirler. Örneğin Zeynel Abidin, Ebu Bekir, Abdulkerim, Hayrullah, Abdulcelil, İmamettin, Adil, Ümmügülsüm, Hediyetullah, Emmetullah, Mümine vb. gibi isimler İslam ve Arap kültüründen etkilendiğini ortaya koymaktadır. Ayrıca Şahin, Orkuç, Acar, Hatun, İsmihan, Güleser, vb Türk kültürünün devam ettiğini gösterir. Soli, Gabil, Karil, Halaş, Moruk, Tuti, Ariban, Anakız vb. gibi isimler günümüzde kullanıldığı pek görülmemektedir. Genel olarak kullanılan isimlere baktığımızda dönemin Osmanlı toplumunda hem Türk hem İslam kültüründen etkiler taşıdığını göstermektedir.

(38)

38

2.) Lakaplar

Kapçı Cücük Hafız Gelincikli Zuci Kel Köseoğlu Kepekçi Toraman Keleş Kethuda Kaz Hizarcı Çanlı Haytapçı Hadimli Celi Sandakçı Çaki Kürt Karkaş Kızıl Kocabağı Şehri Gökbaşı Aka Diken Terzi Kuği Malaz Mola Palabıyık Taşlı Kalıpsız Okçu Acemi Sarı Bacaksız Kıllı Kaile Ağa Efendi Hafız Hacı Delibaş Ahçı Tul Kara Çakılcı Kaslı Çilingir

Tablo 11: Sicilde Adı Geçen Kulanılan Meslek İsimleri ve Lakaplar

Sicildeki lakaplara baktığımızda kişilerin mesleklerine ve fiziksel özeliklerine göre lakap verilmiştir. Kapçı, haytapçı, terzi, çilingir, kepekçi, okçu, vb. meslek lakapları ve kel, kara köseoğlu, sarı, kızıl, palabıyık, kıllı vb. gibi fiziksel özeliklerine göre de lakaplar verilmiştir.

3.) Nişanlılık

Nikâhtan önce tarafların ileride evlenmek üzere söz vermeleri demek olan nişan, evlilik birliğinin ilk adımını teşkil etmesinin yanında erkek ve kadının evlenme niyetlerini ortaya koyan bir irade beyanıdır.60

Ailenin teşekkülünde ilk adım olma niteliği taşıyan nişanlanma merasimi, İslam hukukunda, “nikâhın bir mukaddimesi” sayılmıştır. Evlenecek tarafların belirlenip, söz kesilmesinin akabinde, genellikle küçük bir tören tertip edilerek, ileride nikâh yapılmasının düşünüldüğün etrafa ilanen duyurulması, şeklide de ifade edilebilir.61

İncelediğimiz sicilde nişanlanmayla ilgili mahkemeye intikal eden bir dava vardır. Halime, Hüseyin ile nişanlandırılır; ancak Halime Hüseyin’den şüphelenip

60 Esra Yakut, , “XIX. Yüzyılda Orta Anadolu Bölgesi’nde Evliliğin Ortaya Çıkışı, Sona Ermesi ve

Sonuçları” G. Ü. Hukuk Fak. Dergisi, Cilt. 12, Sayı: 1-2, Ankara 2008, s. 241.

61

Saim Savaş “Fetva ve Şer’iyye Sicillerine Göre Ailenin Teşekkülü ve Dağılması,”

(39)

39

Hüseyin’i mahkemeye verir. Hüseyin’in başka nişanlısı ve nikâhlısı olup olmadığını ve şer’i olarak uygunluğu için mahkemece araştırılır. Şahitlerin ifadeleri sonucunda Hüseyin’in herhangi biriyle ilişkisi bulunmadığı ortaya çıkar ve Halime ile Hüseyin’in nişanlılığı tasdik edilir.

Osmanlı toplumunda kadının ikinci planda olmadığı, daha evlilik aşamasının ilk adımı olan nişanlılık evresinde bile kadına çeşitli haklar verildiğini bu kayıttan anlamaktayız. Kadının erkeği sorgulama ve araştırma hakkına sahip olduğunu Halime ve Hüseyin’in davası bize göstermektedir.62

4.) Evlilik

Aile, evlenecek erkek ve kadının kendi hür iradesiyle oluşur. Bir ailenin hukuken ortaya çıkması ancak bir nikâhla mümkündür. Karı ve kocanın meşru olarak birleşmesine imkân veren nikâh taraflardan birinin evlilik teklifinde bulunması ve diğerinin bu teklifi kabul etmesiyle ortaya çıkar.63

Nikâhtan sonra hukuki olarak evlilik gerçekleşir.

Toplum aileden yerine getirmesini istediği birtakım görevleri vardır. Bunların en başında cinsel ihtiyacın giderilmesi ile birlikte neslin devamını sağlamak gelmektedir. Erkek ve kadının ailede üstlenmesi gereken karılık, kocalık, annelik ve babalık gibi rollerin toplum tarafından onayı nikâh akdinin yapılması ile olmaktadır. Başka bir deyişle, evliliğin sosyal kabulünü sağlayan ve bunu ilan eden nikâhtır.64

Seydişehir Körüklü Karesi Sakinlerinden Selim kızı Halime, yine aynı köyden Mustafa oğlu Hüseyin üzerine dava açmış. Hüseyin bundan üç ay önce Halime’yi Allah’ın emri ile istemiş daha sonra bundan vazgeçmiştir; ancak Hüseyin’inde Halime’nin günahkâr olduğu fikri oluşmuş, bu kötü fikri ortadan kaldırmak için Halime mahkemede şahitler huzurunda herhangi bir günahının olmadığını ortaya koymuştur.65

62 B. O. A. 233 No’lu S. Ş. S. 3/2.

63 Hamza Aktan, “İslam Aile Hukuku”, Sosyo-Kültürel Değişme Sürecinde Türk Ailesi, Ankara

1992, s. 398.

64

Hayri Erten, a. g. e. s 48.

(40)

40

Seydişehir Oluklu Mahallesi Sakinlerinde Hacı Hafız Mehmet Efendi Oğlu Muhyiddin Efendi, Alaylar Mahallesinden Ebubekir Efendi oğlu Şeyh Mehmet Efendi üzerine dava açmıştır. Muhyiddin Efendi’nin Eşi Rukiye Hanım üç ay önce kendi köyüne gitmiş ve kendisini boşanmış zannıyla Şeyh Mehmet Efendi ile evlenmiş; ancak Muhyiddin Efendi eşini boşamadığını ve onu geri istediğini belirtmektedir. Şeyh Mehmet Efendi ise Rukiye Hanımın Muhyiddin Efendiden boşandığını ve idet döneminin dolduğunu kendisine söyledikten sonra evlendiğini söylüyor. Ayrıca Şeyh Mehmet Efendi Rukiye Hanıma tekrar sorunca da yine Rukiye Hanım kendisini Muhyiddin Efendi tarafından boşanıldığını ifade etmiştir.66

Özetini verdiğimiz davalar gibi, nikâh ve evliliğe örnek verebiliriz.

5.) Nikâhın Feshi

Seydişehir Karaviran Köyünden Halil kızı Hatice ve Veli oğlu Hüseyin arasında geçen davada, Hatice daha reşit olmadan Hüseyin ile nikâhı kıyılır; ancak Hatice reşit olunca şahitler huzurunda nikahı feshetmektedir. Anladığımız kadarıyla dönemim Seydişehir’inde küçük yaştaki kızları evlendirdiklerini ve kızların rızalarını aranmadıklarını görüyoruz. Fakat buna bağlı olarak da kadınlar reşit olunca nikâhı fesh edip, mahkemede kendi hakkını arayabilmektedir67

. Osmanlı Devleti’nde kadınların da kendi kararlarının kendilerinin vermesine olanak verildiğini Hatice olayında görmekteyiz.

6.) Müdahale Edilen Bir Nikâh

Seydişehir Ulukbu Mahallesinden Ali ve Feride’nin nikâhları kıyılır; ancak Alaylar Mahallesin Ebubekir oğlu Mehmet Zeki Efendi, Ali ile Feride’nin sütkardeşi olduklarını ve bundan dolayı nikâhları uygun olmadığı için dava ediyor. Şahitler ifadeleri üzerine, bir yaşındayken Ali’nin annesi Orkuç Hanım’ın Feride’yi emzirdiğini iddia etmektedir.

66

B. O. A. 233 No’lu S. Ş. S. 11/1.

Şekil

Tablo  1:  1304/1888  yılında  Seydişehir’de  yönetim  ve  önemli
Tablo 2: 1881/82-1893 yıllarında Seydişehir Nüfusunu Gösteren Tablo.
Tablo  3:  233  Numaralı  Seydişehir  Şer’yye  Sicilindeki  Belgelerin  Davalara  göre
Tablo 4: Sicilde Adı Geçen Seydişehir’e Bağlı Adı Geçen Mahalleler
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Medine-i Ayıntab‟da Cevizlice Mahallesi ahâlisinden iken bundan „akdem fevt olan Es Seyyid Arab Çelebi ibni Hasan‟ın verâseti zevce-i menkûha-i metrûkeleri Hanım binti

Eğin kazâsı mahallâtından Bağçe mahallesi sâkinlerinden olup bundan akdem vefât iden Mustafa Efendi ibn-i Mehmed bin Abdullah'ın verâseti zevce-i menkûha-i

Develü Kazası’nın nefsi Develü mahallâtından Yedek Mahallesi’nde sakin zatı Everek Kasabası mahallâtından Cami-i Cedid Mahallesi ahalisinden Mehmed Efendi ibn Ömer Efendi

Medine-i Ayntab’da Mestancı mahallesi ahâlisinden iken bundan akdem fevt olan Muhsin-zâde Ahmed Ağa el-Hâc Ahmed Ağanın verâseti zevce-i menkuhe-i metrukesi

170 iken senedleĢmiĢ ve kazâ-i mezkûr sicilinde mebaliği-i mezkue ol vakide alunub verilmiĢ madde olduğından ahâlî-i merkûmenin ol vecihle iddi´âları

Medîne-i Kayseri ve kurâsında sâkin erbâb-ı harâsetden zikr-i âtî husûsa mezrûʽâtları olan işbû râfiʽü’l-kitâb fahrü’s-sâdâtü’l-kirâm es-Seyyid Osman Ağa ibn-i

Medîne-i Kayseriyye'de Hasbek Mahallesi sükkânından iken bundan akdem fevt olan Ali bin İbrahim’in verâseti zevce-i metrûkesi Rukiye binti el-Hac İsmail ile sulbî

Medine-i Kayseriyye’de Kalenderhane Mahallesi sükkânından iken bundan akdem fevt olan el-Hâc Mustafa ibn-i Ali nâm kimesnenin veraseti zevce-i metrûkesi Şerife Ayşe