• Sonuç bulunamadı

Enerji ve ekonomik büyüme ilişkisi: net ithalatçı ve net ihracatçı ülkeler üzerine ampirik bir analiz

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Enerji ve ekonomik büyüme ilişkisi: net ithalatçı ve net ihracatçı ülkeler üzerine ampirik bir analiz"

Copied!
178
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

ZONGULDAK BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İKTİSAT ANABİLİM DALI

Yüksek Lisans Tezi

ENERJİ VE EKONOMİK BÜYÜME İLİŞKİSİ: NET

İTHALATÇI VE NET İHRACATÇI ÜLKELER ÜZERİNE

AMPİRİK BİR ANALİZ

(2)

T.C.

ZONGULDAK BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İKTİSAT ANABİLİM DALI

Yüksek Lisans Tezi

ENERJİ VE EKONOMİK BÜYÜME İLİŞKİSİ: NET

İTHALATÇI VE NET İHRACATÇI ÜLKELER ÜZERİNE

AMPİRİK BİR ANALİZ

Hazırlayan

Mehmet Salih Yeşilkuş

Danışman

Dr. Öğr. Üyesi Bersu Bahtiyar

(3)
(4)
(5)

ÖZET

Kurum : Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi, Sosyal Bilimler

Enstitüsü, İktisat Anabilim Dalı

Tez Başlığı : Enerji ve Ekonomik Büyüme İlişkisi: Net İthalatçı Ve Net İhracatçı Ülkeler Üzerine Ampirik Bir Analiz

Tez Yazarı : Mehmet Salih Yeşilkuş

Tez Danışmanı : Dr. Öğr. Üyesi Bersu Bahtiyar Tez Türü, Yılı : Yüksek Lisans Tezi, 2019

Sayfa Adedi : 163

Ekonomik yaşamın temel girdilerinden biri olan enerji, ülkelerin gelişmesinde ve ekonomik büyüme düzeylerinin artırılmasında anahtar bir role sahiptir. Öte yandan ülkelerin ekonomik büyüme, sanayileşme ve kentleşme gibi faktörlere bağlı olarak hızla artan enerji tüketimi, makroekonomik performans üzerinde önemli etkilerin oluşmasına da sebep olmaktadır. Bu çalışmada enerji-büyüme arasındaki ilişkinin net enerji ihraç eden ve net enerji ithal eden ülkeler açısından incelenmesi amaçlanmaktadır. Bu doğrultuda enerji-büyüme ilişkisi 1990-2014 dönemi için Panel SVAR ve Panel Regresyon yöntemi yardımıyla araştırılmıştır. Çalışmada bağımlı değişken olarak ekonomik büyüme, bağımsız değişkenler olarak enerji (enerji tüketimi, petrol fiyatı, sanayi üretim endeksi), enflasyon ve nüfus ele alınmış olup tüm değişkenlerin logaritmaları alınarak analiz edilmiştir. Yapılan ampirik bulgular neticesinde uzun dönemde tüm değişkenlerin birlikte hareket edildiği tespit edilmiş olup aralarında eşbütünleşik bir bağlantının var olduğu sonucuna varılmıştir.

Anahtar Kelimeler: Enerji-Büyüme, İktisadi Büyüme, Panel Veri Analizi, Panel

(6)

ABSTRACT

Institution : Zonguldak Bulent Ecevit University, Graduate school of

Social Sciences, Department of Economics

Title : The Relationship of Energy and Economic Growth: An

Empirical Analysis for Net Energy Importer and Net Energy Exporter Countries

Author : Mehmet Salih Yeşilkuş

Adviser : Assist. Prof. Bersu Bahtiyar

Type of Thesis, Year : MSc. Thesis, 2019 Total Number of Pages : 163

Energy, which is one of the basic inputs of economic life, plays a key role in the increase in economic growth and development of countries. On the other hand, energy is rapidly increasing due to factors such as industrialization and urbanization and it causes important impacts on the macroeconomic performance. The aim of this study is to examine the relationship of energy and economic for net energy exporter and net energy importer countries. In this context, the relationship between energy and economic growth was investigated by using Panel SVAR and Panel Regression method covering the period 1990-2014. the dependent variable of the model that used in the study is economic growth, while the independent variables are energy (energy consumption, oil price population, industrial production index), inflation and population. The results of the study support the long term relationship among all the variables and it is concluded that there is a cointegrated connection between them.

Key Words: Energy-Growth, Economic Growth, Panel Data Analysis, Panel Regression

(7)

ÖNSÖZ

Yürüttüğüm tez çalışmasında desteğini esirgemeyen danışmanım Dr. Öğr. Üyesi Bersu Bahtiyar‘a ve özellikle desteğini her zaman hissettiğim Prof. Dr. Ertuğrul Yıldırım ve Prof.Dr. Hamza Çeştepe‘ye tezime yönelik yapmış oldukları katkılardan dolayı teşekkürü bir borç bilirim.

Çalışmanın arka planında bana bıkmadan her türlü desteği veren kıymetli anneme, kıymetlim Ebru Erke‘ye ve tez esnasında her türlü desteği veren değerli arkadaşım İzzettin Özdemir‘e minnetlerimi sunarım.

(8)

İÇİNDEKİLER

ÖZET ... iv ABSTRACT ... v ÖNSÖZ ... vi İÇİNDEKİLER ... vii TABLOLAR LİSTESİ ... ix

ŞEKİLLER TABLOSU ... xii

GRAFİKLER LİSTESİ ... xiii

KISALTMALAR LİSTESİ ... xiv

GİRİŞ ... 1

1. ENERJİ: KAVRAMSAL ÇERÇEVE ... 4

1.1. Enerjinin Tanımı ve Tarihsel Gelişimi ... 4

1.2. Doğal Kaynaklar Tanım ve Çeşitleri ... 5

1.2.1. Yenilenebilir Doğal Kaynaklar ... 5

1.2.1.1. Güneş Enerjisi ... 7

1.2.1.2. Rüzgâr Enerjisi ... 10

1.2.1.3. Jeotermal Enerji ... 12

1.2.1.4. Hidroenerji ... 15

1.2.1.5. Biyoenerji ... 16

1.2.2. Yenilenemeyen Doğal Kaynaklar ... 17

1.2.2.1. Doğalgaz ... 19

1.2.2.2. Petrol ... 22

1.2.2.3. Kömür ... 24

1.2.3. Alternatif Enerji Kaynakları ... 26

1.2.3.1. Nükleer Enerji... 27

1.2.3.2. Elektrik Enerjisi ... 31

1.3. Enerji İktisadı ve Enerji Politikaları... 33

1.3.1. Enerji İktisadı ... 33

1.3.2. Dünya‘da Enerji Politikaları ... 34

2. EKONOMİK BÜYÜMEYE İLİŞKİN KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE ENERJİNİN EKONOMİK BÜYÜME LİTERATÜRÜNDEKİ YERİ ... 39

2.1. İktisadi Büyümenin Tanımı ve Tarihsel Gelişimi ... 39

2.2. İktisadi Büyüme Modelleri ... 43

(9)

2.2.2. Modern Büyüme Teorileri ... 49

2.2.2.1. Harrod-Domar Büyüme Modeli ... 49

2.2.3. Neo-Klasik Büyüme Teorileri: Solow Büyüme Modeli ... 50

2.2.4. İçsel Büyüme Kuramları ... 52

2.2.4.1. AK Modeli ... 55

2.2.4.2. Bilgi Taşıma Modelleri ... 57

2.2.4.3. Beşeri Sermaye Modeli ... 59

2.2.4.4. Kamu Politikaları Modeli ... 60

2.2.5. Enerji ve Doğal Kaynakları Kapsayan İçsel Büyüme Modelleri ... 61

2.3. Enerji Büyüme İlişkisi ... 63

2.3.1. Enerji Dönüştürme Aktiviteleri ... 64

2.3.2. İktisadi Büyüme ve Enerji Bağlantısının Niteliği ... 67

2.3.3. Enerji Yoğunluğu ... 69

2.4. Üretim İle Enerji Arasındaki Bağlantı ... 70

2.5. Nüfusla Enerji Arasındaki Bağlantı ... 71

3. EKONOMİK BÜYÜME VE ENERJİ İLİŞKİSİNE YÖNELİK LİTERATÜR TARAMASI ... 74

3.1. Zaman Serisi Niteliğinde Çalışmalar ... 74

3.2. Panel Analizi Niteliğinde Çalışmalar ... 87

4. EKONOMİK BÜYÜME VE ENERJİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN AMPİRİK ANALİZİ... 93

4.1. Panel Veri Analizi ... 93

4.2. Modelin Belirlenmesi ve Ampirik Sonuçlar ... 97

4.2.1. Enerji-İktisadi Büyüme Arasındaki İlişkinin Modellenmesi ... 98

4.2.1.1. Tanımlayıcı İstatistikler ... 100

4.2.1.2. Birim Kök Testleri ... 101

4.2.1.3. Panel Modelinin Belirlenmesi ... 106

4.2.1.4. Kullanılan Panel Modeli İçin Genel VarsayımlarınTest Edilmesi ... 108

4.3. Etki-Tepki Analizi... 111

4.4. Varyans Ayrıştırma Sonuçları ... 133

SONUÇ ... 143

KAYNAKÇA ... 146

(10)

TABLOLAR LİSTESİ

Sayfa

Tablo 1.1: Ülkelere Göre Dünya‘da Güneş Enerji Santral Kurulu Gücü ... 8

Tablo 1.2: Ülkelere Göre Kişi Başına Düşen Güneş Enerjisi Santral Gücü ... 9

Tablo 1.3.Ülkeler Bazında Dünya‘da Rüzgâr Enerjisi Santral Kurulu Gücü ... 11

Tablo 1.4: Ülkeler Bazında Kişi Başına Düşen Rüzgâr Enerjisi Santral Kurulu Gücü ... 12

Tablo 1.5: Dünya‘da Jeotermal Enerji Kullanan Ülkeler ... 14

Tablo 1.6: Ülke Bazıında Kişi Başına Düşen Jeotermal Enerji Santral Kurulumu ... 15

Tablo 1.7: AB Ülkeleri Doğalgaz Fiyatları Sıralamasında Türkiye‘nin Yeri Konut (€/kWh) ... 21

Tablo 1.8: Bölgelere Göre Petrol Tüketim Miktarları ... 22

Tablo 1.9: Türkiye‘de Ham Petrol Arama ve Üretim için Yapılan Yurtiçi Yatırım Miktarı ... 24

Tablo 1.10: 2016 Yılı Sonu İtibarıyla Kamuya Ait Kömür Rezerv ve Üretim Miktarları ... 25

Tablo 1.11: Türkiye‘de Kömür Tüketim Maliyetinin Asgari Ücret İçerisindeki Payı ... 26

Tablo 1.12: Ülkelere Göre Kurulmasi Planlanan Ve Kurulmasi Önerilen Nükleer Reaktör Sayisi (13 Eylül 2011 Itibariyle) ... 29

Tablo 1.13: Nükleer Enerjiden Faydalanmak İsteyen Ülkeler ... 30

Tablo 1.14: Nükleer Güç Seçeneğini Düşünen Ülkelerin Geldiği Aşama ... 31

Tablo 2.1: Başlıca Büyüme Kuramları ve Özellikleri. ... 44

Tablo 2.2: Dönüştürülebilirliğine Göre Enerji Çeşitleri ... 66

Tablo 4.1: Modelde Kullanılan Değişkenler ... 98

Tablo 4.2: Enerji-Büyüme Modeli Veri Setlerine İlişkin Tanımlayıcı İstatistikler ... 100

Tablo 4.3: Yatay Kesit Bağımlılığı Test Sonuçları ... 102

Tablo 4.4: Enerji Büyüme Modeli İkinci Kuşak Birim Kök Testleri (seviyesinde) ... 103

Tablo 4.5: Enerji-Büyüme Modeli İkinci Kuşak Birim Kök Testleri (seviyesinde) ... 103

(11)

Tablo 4.6: Enerji-Büyüme Modeli İkinci Kuşak Birim Kök Testleri (1.Derecede)

... 104

Tablo 4.7: Enerji-Büyüme Modeli İkinci Kuşak Birim Kök Testleri (1.Derece) 105 Tablo 4.8: Enerji-Büyüme Modeli Fisher Philips Perron Birim Kök Testi (2.Derece) ... 105

Tablo 4.9: Enerji-Büyüme Modelinde Kao Eşbütünleşme Testi ... 106

Tablo 4.10: Enerji-Büyüme Modeli Panel Sabit Etkiler EKK Tahmin Sonuçları ... 107

Tablo 4.11: Enerji-Büyüme Modeli Panel Sabit Etkiler EKK Düzeltilmiş Tahmin Sonuçları ... 107

Tablo 4.12: Gecikme Uzunluğu Kriterlerine Göre Gecikme Sayıları ... 108

Tablo 4.13: Otokorelasyon Test Sonuçları ... 109

Tablo 4.14: Normallik Test Sonuçları ... 110

Tablo 4.15: White Testi Sonuçları ... 110

Tablo 4.16: Enerji İhraç Eden Ülkeler Arasında Büyüme Değişkeni İçin Varyans Ayrıştırma Sonuçları ... 133

Tablo 4.17: Enerji İhraç Eden Ülkeler Arasında Enerji Tüketimi Değişkeni İçin Varyans Ayrıştırma Sonuçları ... 134

Tablo 4.18: Enerji İhraç Eden Ülkeler Arasında Petrol Fiyatları Değişkeni İçin Varyans Ayrıştırma Sonuçları ... 135

Tablo 4.19: Enerji İhraç Eden Ülkeler Arasında Nüfus Değişkeni İçin Varyans Ayrıştırma Sonuçları ... 135

Tablo 4.20: Enerji İhraç Eden Ülkeler Arasında Sanayi Üretim Endeksi Değişkeni İçin Varyans Ayrıştırma Sonuçları ... 136

Tablo 4.21: Enerji İhraç Eden Ülkeler Arasında Enflasyon Değişkeni İçin Varyans Ayrıştırma Sonuçları ... 137

Tablo 4.22: Enerji İthal Eden Ülkeler Arasında Büyüme Değişkeni İçin Varyans Ayrıştırma Sonuçları ... 138

Tablo 4.23: Enerji İthal Eden Ülkeler Arasında Enerji Tüketimi Değikeni İçin Varyans Ayrıştırma Sonuçları ... 138

Tablo 4.24: Enerji İthal Eden Ülkeler Araasında Petrol Fiyatları Değişkeni İçin Varyans Ayrıştırma Sonuçları ... 139

(12)

Tablo 4.26: Enerji İthal Eden Ülkeler Arasında Sanayi Üretim Endeksi Değişkeni İçin Varyans Ayrıştırma Sonuçları ... 140 Tablo 4.27: Enerji İthal Eden Ülkeler Arasında Enflasyon Değişkeni İçin Varyans

(13)

ŞEKİLLER TABLOSU

Sayfa

Şekil 1.1: Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Maximum Sürdürülebilirlik

Bölgesi ... 6

Şekil 1.2: Türkiye‘de Rüzgar Enerjisi Santralleri için Yıllık Kurulu ... 10

Şekil 2.1: İçsel Büyüme Kuramları Türleri ve Varsayımları ... 53

Şekil 2.2: İçsel Büyüme Kuramı ve Belirleyicileri ... 55

Şekil 2.3: İktisadi Araçlarla Kaynak, Mal, Para ve Enerji Akımı ... 65

Şekil 2.4: İktisadi Sistem ile Doğal, Beşeri ve Fiziki Sermaye Arasındaki Bağlantı ... 67

(14)

GRAFİKLER LİSTESİ

Sayfa

Grafik 1.1: İnsan Faaliyetlerinin Sera Gazı Salınımı İçindeki Payı ve Enerji Kullanımı İle Ortaya Çıkan Sera Gazları ... 18 Grafik 1.2: CO2 Salınımı İçinde Yakıtların Payları ... 19 Grafik 4.1: Birim Çember ... 109 Grafik 4.2: Enerji İhraç Eden Ülkeler Arasında Büyüme Şokunun Diğer

Değişkenler Üzerindeki Etki-Tepki Fonksiyonu Grafikleri ... 112 Grafik 4.3: Enerji İhraç Eden Ülkeler Arasında Enerji Tüketimi Şokunun Diğer

Değişkenler Üzerindeki Etki-Tepki Fonksiyonu Grafikleri ... 114 Grafik 4.4: Enerji İhraç Eden Ülkeler Arasında Nüfus Değişkeni Şokunun Diğer

Değişkenler Üzerindeki Etki-Tepki Fonksiyonu Grafikleri ... 116 Grafik 4.5: Enerji İhraç Eden Ülkeler Arasında Sanayi Üretim Endeksi Değişkeni

Şokunun Diğer Değişkenler Üzerinde Etki-Tepki Fonksiyonu

Grafikleri ... 118 Grafik 4.6: Enerji İhraç Eden Ülkeler Arasında Enflasyon Değişkeni Şokunun

Diğer Değişkenler Üzerinde Etki-Tepki Fonksiyon Grafikleri ... 120 Grafik 4.7: Enerji İthal Eden Ülkeler Arasında Büyüme Değişkeni Şokunun Diğer Değişkenler Üzerinde Etki-Tepki Fonksiyonu Grafikleri ... 122 Grafik 4.8: Enerji İthal Eden Ülkeler Arasında Enerji Tüketim Değişkeni Şokunun

Diğer Değişkenler Üzerinde Etki-Tepki Fonksiyonu Grafikleri ... 124 Grafik 4.9: Enerji İthal Eden Ülkeler Arasında Petrol Fiyatları Değişkeni Şokunun

Diğer Değişkenler Üzerinde Etki-Tepki Fonksiyon Grafikleri ... 126 Grafik 4.10: Enerji İthal Eden Ülkeler Arasında Nüfus Değişkeni Şokunun Diğer

Değişkenler Üzerinde Etki-Tepki Fonksiyon Grafikleri ... 128 Grafik 4.11: Enerji İthal Eden Ülkeler Arasında Sanayi Üretim Endeksi

Değişkeni Şokunun Diğer Değişkenler Üzerinde Etki-Tepki

Fonksiyon Grafikleri ... 130 Grafik 4.12: Enerji İthal Eden Ülkeler Arasında Enflasyon Değişkeni Şokunun

(15)

KISALTMALAR LİSTESİ

ARDL: Gecikmesi Dağıtılmış Otoregresif Sınır Testi ASEAN: Güneydoğu Asya Uluslar Birliği

DEKTMK: Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi

ECM: Hata Düzeltme Modeli

EKK: En Küçük Kareler Yöntemi

ETKB: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı

FSRU: Yüzer LNG Depolama ve Yeniden Gazlaştırma Tesisi GEPA: Türkiye Güneş Enerjisi Potansiyeli Atlası

GSMH: Gayri Safi Milli Hasıla GSYH: Gayri Safi Yurtiçi Hasıla IEA: International Energy Agency

INOC: İran Milli Şirketi

MENA: Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölgesi Ülkeleri (İsrail hariç) OAPEC: Petrol İhraç Eden Arap Ülkeleri

OECD: Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü SSCB: Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Birliği

TEP: Ton Eşdeğer Petrol

TMI: Three Mile Island

TPAO: Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı

TTK: Türkiye Taş Kömürü Kurumu

UEA: Uluslar arası Enerji Ajansı VAR: Vektör Otoregresyon

(16)

GİRİŞ

Geçmişten günümüze insanlar toplumsal refahlarını arttırmak için birtakım uygulamalar ve düzenlemeler uygulamışlardır. Günümüzde toplumların gelişmişlik seviyelerini belirlemede sahip oldukları ekonomik büyüme ve kalkınma düzeyleri esas ölçüt olarak ele alınmaktadır ve ülkelerin gelişmişlik seviyelerini artırabilmeleri; mal ve hizmet üretebilme, teknoloji ve bilgi gibi faktörleri sosyal ve ekonomik avantajlara çevirebilmesine bağlı olmaktadır. 1980‘li yılların başından itibaren hız kazanan küreselleşme ile birlikte iktisadi büyümenin kaynaklarının ve ülkeler arasındaki ekonomik büyüme farklılıklarının nedenlerinin araştırılması, ekonomistlerin en temel amaçlarından birini oluşturmaktadır. Bu amaçla pek çok büyüme modeli geliştirilmiş ve ekonomik büyümenin açıklanmasında emek, sermaye, teknoloji, dış ticaret, kurumlar gibi faktörler kullanılmıştır. İktisat literatüründe önemli bir kavram olarak sıklıkla dile getirilen istikrarlı büyümeyi yakalamak isteyen ülkeler, sahip oldukları bu temel faktörlerin miktarlarını ve verimliliğini artırarak gelişmiş ülke ekonomileri arasına girmeyi hedeflemişlerdir.

İktisadi büyümenin gerçekleştirilmesinde, sınırlı kaynakların ve teknolojik gelişmeler önemli bir rol oynamaktadır. Üretimdeki girdilerin ağırlıklı ortalamaları sabitken, gerçekleştirilen teknolojik ilerlemeler üretim çıktılarında artış sağlayarak, iktisadi büyümeyi olumlu etkilemektedir. Enerji kaynakları ve girdiler arasında oluşan ikameler ise iktisadi büyümeyi çevresel hizmetler ve kaynaklardan ayırmaktadır. Üretim faktörlerindeki sınırlı kullanım ekonomide büyümeyi negatif etkilemekte, ancak bu olumsuzluklar faktörler arasında ikameler ile ya da diğer çeşitli alternatif kaynakların geliştirilmesiyle çözülebilmektedir.

Sosyal ve iktisadi yaşamın temel girdileri arasında yer alan enerji, ülkelerin iktisadi olarak kalkınmasında ve iktisadi büyüme düzeylerinin artırılmasında kritik bir role sahiptir. Öte yandan ülkelerin ekonomik büyüme, sanayileşme ve kentleşme gibi faktörlere bağlı olarak hızla artan enerji tüketimi, makroekonomik performans üzerinde önemli etkilerin oluşmasına da sebep olmaktadır. 1970‘li yılların sonlarında yaşanmış olan enerji krizlerinin de etkisiyle ülkelerin enerji politikalarına verdikleri önemin artması, ekonomistlerin enerji ve ekonomik

(17)

büyüme arasındaki ilişkiyi araştıran çalışmalara olan ilgisini artırmıştır. İktisatçılar özellikle sanayi devrimi sonrasında, enerjiyi yoğun olarak kullanan ülkelerin ekonomilerinde daha hızlı bir büyüme yaşandığı görüşü üzerinde durmuşlardır. Bu bağlamda enerji-büyüme arasındaki ilişkiyi uzun ve kısa dönemler açısından inceleyen analizler yoluyla iktisadi büyüme ve enerji politikalarını yönlendirme yoluna gitmişlerdir. Bunun yanı sıra enerji, bir üretim faktörü olarak dikkate alınmaya ve üretim fonksiyonlarına dahil edilmeye başlamıştır.

Ülkelerin ekonomilerinde istikrarlı bir büyüme ivmesi yakalayabilmesi için enerji kaynaklarına ulaşılabilirlik; politik istikrar, beşeri sermaye, teknolojik ilerleme, altyapı yatırımları ve sermaye birikimi gibi unsurların varlığı oldukça önemlidir. Bununla birlikte enerji kaynaklarının fiziksel olarak tükenmekte olan faktör olması, biyo-fiziksel teoriye göre, enerji kaynaklarının iktisadi büyümeye katkı sağlamakla birlikte enerjinin kısıtlayıcı etkisinin de göz önünde bulundurulması gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Ülkelerin kalkınmışlık seviyelerini yükseltmeleriyle birlikte endüstriden tarıma ve hizmetlere doğru genişlemekte olan yapısal değişmeleri, nihai enerji tüketimine doğru da kaydırmaktadır. Sanayileşmiş ülkelerde tarım sektörlerinin yaratmış olduğu katma değerler gittikçe önem kazanır hale gelmiştir. Hizmet sektörüne nazaran sanayi sektörünün enerji yoğunluğunun yüksek olması, o ülkenin ekonomisini enerjiye bağımlılık açısından azaltıcı bir etki yaratması beklenmektedir.

Sosyal ve iktisadi ilerlemenin en önemli bileşenlerinden biri enerjidir Malların oluşturulması ve transfer edilmesi üretim sürecinin bir parçası olması itibariyle bu süreçte enerjiye ihtiyaç duyulmaktadır. Özellikle Sanayi Devrimi sonrasında insan gücünden temellenen bir üretim süreci yerine makine gücüne dayanan bir üretim sürecinin ortaya çıkmaya başlamasıyla birlikte ülkelerin ekonomik gelişimi için enerjiye duyulan ihtiyaç artmıştır. Artan enerji ihtiyacı karşısında enerji kaynaklarının tüm dünyada adil bir biçimde dağılmaması nedeniyle bazı ülkeler enerji kaynakları bakımından dışa bağımlı hale gelmiştir. Bu açıdan ülkelerin kendi yapılarına uygun sürdürülebilir büyüme politikaları oluşturabilmeleri ve bu

(18)

durum ekonomistleri ve politika yapıcıları enerji faktörünün doğasını ve diğer faktörlerle olan etkileşimini, enerji arzının, talebinin, tüketiminin ve üretiminin ekonomik etkilerini incelemeye yönlendirmiştir Bu bağlamda, bu çalışmada enerji bağımlılığı farklılaşan ülkelerde uygulanabilecek enerji politikalarının farklılaşabileceği göz önünde bulundurularak, net enerji ihraç ve net enerji ithal eden ülkelerde iktisadi büyüme ile enerji arasındaki ilişkinin araştırılması amaçlanmaktadır. Çalışmada enerji ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkinin net ihracatçı ve ithalatçı ülkeler bazında farklılaşabileceği göz önünde bulundurularak ele alınması çalışmayı literatürdeki diğer çalışmalardan farklılaştırmakta ve bu kapsamda gelecek dönemlerde yapılacak çalışmalar için geliştirilebilecek sonuçlar ortaya koymaktadır. Bu doğrultuda, verilerin ulaşılabilirliği göz önünde bulundurularak net ihracatçı olarak Rusya, Norveç ve Meksika ve net ithalatçı olarak ABD, Japonya, Hindistan, Almanya, Kanada, Brezilya, Türkiye, Fransa, İtalya, İngiltere, İspanya, Hollanda ele alındığı çalışmada bu ilişki 1990-2014 dönemlerine ait yıllık verilerle panel SVAR yöntemi kullanılarak analize tabi tutulmuştur. Bağımlı değişken olarak ekonomik büyüme, bağımsız değişkenler olarak ise enerji tüketimi, nüfus, petrol fiyatı, sanayi üretim endeksi ve enflasyon değişkenlerinin kullanıldığı çalışma dört bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde enerji kavramına ilişkin kavramsal çerçeve oluşturmuştur. Bu doğrultuda enerji kavramı ve farklı enerji kaynakları tanımlanarak bu kaynakların dünya ve Türkiye açısından üretimi, tüketimi ve potansiyeli ele alınmış ve dünyada ve Türkiye‘de uygulanan enerji politikalarından bahsedilmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde iktisadi büyüme kavramı için kavramsal çerçevenin oluşturlmasının ardından enerji kavramının ekonomik büyüme teorisindeki yeri incelenmiş ve buna bağlı olarak üçüncü bölümde iktisadi literatürde iktisadi büyüme ve enerji arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmalar ele alınmıştır. Çalışmanın dördüncü bölümünü oluşturan uygulama kısmında ekonomik büyüme ve enerji ilişkisi net ihracatçı ve net ithalatçı ülkeler açısından incelenmiştir. Bu amaçla öncelikle modellemede kullanılan analiz yöntemi ve veriler tanıtılmış, ulaşılan analiz bulgularına yer verilmiştir. Analiz bulgularının yorumlandığı sonuç kısmında ise çalışmaya ilişkin genel bir değerlendirme yapılmış ve sonuçlara ilişkin politika önerilerinde bulunulmuştur.

(19)

1. ENERJİ: KAVRAMSAL ÇERÇEVE

İnsanların yaşam kalitesini yükseltmede ve temel ihtiyaçlarının karşılanması hususunda önemli bir konumda olan enerji ve doğal kaynaklar, bir ülkenin ekonomik ve sosyal kalkınmasında önemli bir etkendir. Enerji; sağlık, ulaşım, endüstri ve tarım gibi alanlar olmak üzere birçok alanlarda kullanılmakta ve uluslararası platformlarda ülkelerin siyaset politikalarını derinden etkilemektedir.

1.1. Enerjinin Tanımı ve Tarihsel Gelişimi

Enerji, ülkelerin iktisadi ve sosyal kalkınmalarını sağlayan esas girdilerden birini oluşturmaktadır. Yapılan çalışmalar, iktisadi büyüme ile enerji tüketimi arasındaki etkileşimi ortaya koymaktadır. Tüketim unsurları ve enerji üretimi, çevresel koşullar, gıda üretimi, yeterlilik gibi insan yaşamının yürütülmesinde gerekli olan bir faktördür (Küçükaksoy, 2002:7). Ülkedeki vatandaşların gelirlerinde gerçekleşen artışa paralel olarak tüketimlerinde bir artış gerçekleştirmektedir. Bir ülkenin tüketimi ve kalkınma potansiyelleri birbirleriyle doğru orantılı bir şekilde gelişim göstermektedir. Dolayısıyla kalkınma potansiyelini etkilemekte olan enerji tüketimindeki artış, günümüzde bir güç unsuru konumunu almaktadır (Demirel, 1998:2).

Enerji gereksinimi endüstri devriminin gerçekleşmesiyle ortaya çıkmıştır. Endüstri devriminden sonra insan gücünün yerini makine gücünün alması, enerjinin üretimde girdi olarak önemini artırmış ve bu durum üretime de hız kazandırmıştır. OPEC ülkeleri tarafından 1970‘li yıllarda ortaya çıkan petrol fiyatlarındaki artış, daha önce düşük fiyatlarla enerji ithal eden ülkelerin petrol zengini ülkelere olan bağımlılıklarını arttırmıştır, bu ortaya çıkan krizle birlikte ülkeler alternatif enerji kaynaklarına; olumsuz olarak etkilenen dış ticaret hadlerini iyileştirmeyi ekonomik kalkınmalarını arttırmayı amaçlamışlardır (Küçükaksoy, 2002:6).

Petrolün önemini sürdürmesinin yanında, doğalgazın da bulunulması ve kullanımının artmasıyla birlikte doğalgazın popülaritesi artmaya başlamıştır. Ayrıca çevreyi kirletme hususunda diğer fosil kaynaklarına nazaran daha az etkilediğinden doğalgazın kullanımında artış olmuştur. Petrolün yanı sıra

(20)

yönelik ilk üretici reaktör EBR-1 üretilmiştir. Bu reaktörün üretilmesiyle ilk defa nükleer elektrik üretilmeye başlanmıştır (Comby, 2006:196).

1.2. Doğal Kaynaklar Tanım ve Çeşitleri

Toplumsal ve iktisadi hedeflere ulaşmak amacıyla kullanılan kaynakların tümüne ―doğal kaynaklar‖ denir (Günsoy vd. 2013: 9). Bir varlığın ya da malın doğal kaynak statüsünde değerlendirilebilmesi için o malın veya varlığın tükenebilir olması, yaşam alanında yer alması, varlığın bilinmesi ve kalitesinde bozulmaların olması gerekmektedir (Başol vd., 2005: 63-64).

Doğal kaynaklar, niteliklerine göre sınıflandırılabilmektedir; fakat iktisadi literatürlerde kullanılan sınıflandırmalar genellikle yenilenebilir ve yenilenemeyen kaynaklar şeklinde ikiye ayrılmıştır. Bunun haricinde sınıflandırılamayan alternatif diye nitelendirilen enerji kaynakları da bulunmaktadır.

1.2.1. Yenilenebilir Doğal Kaynaklar

Yenilenebilir doğal kaynaklar, doğa içerisinde kendisini tekrardan yenileyebilme özelliğine sahip kaynaklara verilen isimdir (Lund, 2010: 8). Yenilenebilir kaynakların genel olarak sürdürülebilirlik sınırlarını aşmaları durumunda orman, toprak, su ve hava gibi yenilenebilir kaynaklar, sınırlarını aşmaktadırlar (Günsoy vd., 2013: 12). Global dünyada nüfusun ve ihtiyaçların artması doğadaki taşıma kapasitesini de zorlamıştır (Aksu, 2011: 4).

Ekolojik çerçevede taşıma kapasitesi, doğada bulunan hizmetler ve doğal kaynakların, tükenmeden tüketimin devam etmesi ve insanların yaşamlarına devam edebilmeleri şeklinde ifade edilmektedir (Bartelmus, 2001: 2). Ekosistem içerisinde yaşam koşulları; kişi başına tüketilen kaynaklar, nüfus düzeyi ve doğadan elde edilen kaynaklar ile sınırlıdır (Sustainable Measures, 14.04.2014).

İnsanlar açısından taşıma kapasitesi, doğada kendini yenileyebilen kaynaklarla bağlantılıyken, doğada kendini yenileyemeyen kaynaklar açısından belirlenebilmesi çok zordur. Fakat ülkenin iktisadi kalkınmasını sürdürebilmesi için yalnızca doğada kendini yenileyen kaynaklarla açıklanması, gerçekleri yansıtmamaktadır. Çünkü bütün ekonomilerdeki kalkınma süreci, yenilenebilir

(21)

kaynaklarla değil yenilenemeyen kaynaklarla açıklanmaktadır (Brown ve Ulgiati, 2001: 474-476).

Doğada kendini yenileyebilen kaynakların büyüme oranları ekosistemdeki taşıma kapasitesine ve stok miktarlarına bağlıdır. Doğada kendini yenileyebilen stokların kaynakları ekosistemdeki taşıma kapasitesine denk ise yenilenebilir kaynağın büyüme oranı sıfıra denk olacaktır (Weil, 2013: 487).

Şekil 1.1: Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Maximum Sürdürülebilirlik Bölgesi

Kaynak: Weil, D. N. (2012), Economic Growth: International Edition (Third Edition), Pearson Education.

Şekil 1.1 deki (a) ve (b) panellerinde eğrinin tepe noktaları, maximum sürdürülebilirlik bölgeleri şeklinde açıklanmakta ve ilerleyen dönemlerde kaynak miktarları azalma göstermeden optimal kullanım durumlarını ifade etmektedir (McKinney vd., 2007: 159).

Şekil 1.1 deki (b) panelinde doğada kendini yenileyebilen kaynaklarda en yüksek faydayı E2 noktasında sağlamaktadır ve bu bölge etkin noktadır. E1 noktası gelir ile maliyetin eşit olduğu noktadır ve bu noktaya kadar yenilenebilir enerji kaynakları kullanılabilmektedir. E1 noktasından sonra kaynakların tüketilmesi uygun değildir.

Kaynakların hızlı bir biçimde kendini yenilediği durumda, ekosistemde eksik kalan kısımlarını tamamlıyorsa; eğride gösterilen zirve noktası, stoktaki nakletme kapasitesinin daha küçük olduğu noktada olduğunu göstermektedir. Tam tersine kaynaklar, ekosistemdeki eksik kalan kısımları tamamlayabilmek için

(22)

düşük bir şekilde kendini yeniliyorsa eğride gösterilen zirve noktası, stoktaki nakletme kapasitesinin üstünde olduğunu göstermektedir (Weil, 2012: 488).

Maximum sürdürülebilirlik alanları özellikle biyolojik yakıtlar açısından oldukça önemlidir. Azalan kaynaklar, kendilerini yenileyebildikleri bölgelerde üretilen ürünlerin gereğinden fazla ya da az üretilmesini engellemektedir (McKinney vd., 2007: 159). Dünyanın taşıma kapasiteleri, yalnızca gıda ihtiyaçlarının karşılanılması değil; büyük tehditlere karşı başarı kazanılmasına, farklı alanlarda tercih edilen teknolojiye ve doğada bulunan bütün kaynakların tüketim miktarlarına bağlıdır (Postel, 1994: 4).

Yenilenebilir kaynaklar kendi arasında güneş enerjisi, rüzgâr enerjisi, jeotermal enerji, hidroenerji ve biyoenerji şeklinde 5 kategoride incelenmektedir.

1.2.1.1. Güneş Enerjisi

Güneş enerjisi, elektrik ve ısı üretimi alanlarında kullanılmaktadır. Fotovoltaik diye adlandırılan güneş pilleri sayesinde güneş ışıklarını elektrik enerjisine çevirebilmektedir. İşyerlerinde, konutlarda ve güneş ocaklarında yemek pişirmek amacıyla kullanılmaktadır (Mohan, 2014a).

Dünya‘nın en önemli enerji kaynaklarından birisi güneş enerjisidir. Günümüz teknolojisi ile güneş enerjisi, farklı enerjilere dönüştürülerek kullanılmaktadır. Türkiye‘de güneş enerjisi potansiyeli ortalama yıllık 1.311 KWh/m2‘dir (Varınca ve Talha, 2006:272).

Türkiye, güneş enerjisi potansiyeli bakımından oldukça iyi konumda olmasına rağmen enerji kaynaklarının kullanımında teknolojilerin aşırı maliyetli olması ve enerji kurulumu esnasında çevresel zararı fazla olduğundan dolayı bu enerji ülkemizde etkili ve verimli kullanılamamaktadır (Özarslan, 2012:12).

―Türkiye Güneş Enerjisi Potansiyeli Atlasına (GEPA) göre, yıllık toplam güneşlenme süresi 2.741 saat (günlük ortalama 7,5 saat), yıllık toplam güneş enerjisi 1.527 kWh/m².yıl (günlük ortalama 4,18 kWh/m².gün) olduğu tespit edilmiştir. Türkiye‘de 2017 yılı sonu itibariyle kurulu güneş kolektör alanı yaklaşık 20.000.000 m²‘ye ulaştığı ve 823.000 TEP (Ton Eşdeğer Petrol) ısı

(23)

enerjisi ürettiği belirlenmiştir. 2017 yılında güneş enerjisinden 2,9 milyar kWh elektrik üretilmiştir.‖ (ETKB, 2018).

Tablo 1.1: Ülkelere Göre Dünya’da Güneş Enerji Santral Kurulu Gücü

ÜLKELERE GÖRE DÜNYADA ENERJİ SANTRALİ KURULU GÜCÜ LİSTESİ S. Ülke Güncelleme Kurulu Güç (MW)

1 Çin Haziran 2017 102.470

2 Japonya Aralık 2016 42.750

3 Almanya Ekim 2017 42.710

4 Amerika Birleşik Devletleri Aralık 2016 40.300

5 İtalya Aralık 2016 19.279

6 Birleşik Krallık Aralık 2016 11.630

7 Hindistan Aralık 2016 9.010

8 Fransa Aralık 2016 7.130

9 İspanya Temmuz 2017 6.730

10 Avustralya Aralık 2016 5.900

11 Güney Kore Aralık 2016 4.350

12 Belçika Aralık 2016 3.422 13 Kanada Aralık 2016 2.715 14 Yunanistan Aralık 2016 2.610 15 Türkiye Kasım 2017 2.246 16 Tayland Aralık 2016 2.150 17 Hollanda Aralık 2016 2.100 18 Çekya Aralık 2016 2.080 19 Şili Ağustos 2017 2.053

20 Güney Afrika Eylül 2017 1.779

21 İsviçre Aralık 2016 1.640 22 Romanya Aralık 2016 1.330 23 Avusturya Aralık 2016 1.077 24 Bulgaristan Aralık 2016 1.043 25 Tayvan 1.010 26 Pakistan 1.000 27 İsrail Aralık 2016 910 28 Danimarka Aralık 2016 900 29 Filipinler Aralık 2016 900 30 Slovakya Aralık 2017 545 31 Portekiz Aralık 2016 513 32 Honduras 389 33 Meksika Aralık 2016 320

Kaynak: https://www.enerjiatlasi.com/ulkelere-gore-gunes-enerjisi.html, (Erişim Tarihi: 19.11.2018).

Tablo 1.1 e göre ülkeler bazında güneş enerji santral gücü sıralamasında Çin‘in 102.470 MW ile diğer ülkelere fark attığı görülmektedir. Türkiye‘nin 2.246 MW ile 15. sırada yer aldığı görülmektedir.

(24)

Tablo 1.2: Ülkelere Göre Kişi Başına Düşen Güneş Enerjisi Santral Gücü

ÜLKELERE GÖRE KİŞİ BAŞINA DÜŞEN GÜNEŞ ENERJİ SANTRALİ KURULU GÜCÜ

S. Ülke Kurulu Güç (MW)

Kişi Başına Kurulu Güç (Watt)

1 Almanya 42.710 516 2 Japonya 42.750 337 3 İtalya 19.279 318 4 Belçika 3.422 301 5 Yunanistan 2.610 242 6 Avustralya 5.900 240 7 Lüksemburg 123 208 8 Çekya 2.080 197 9 İsviçre 1.640 195 10 Malta 82 191 11 Birleşik Krallık 11.630 177 12 Danimarka 900 156 13 Bulgaristan 1.043 147 14 İspanya 6.730 145 15 Slovenya 259 125

16 Amerika Birleşik Devletleri 40.300 124

17 Avusturya 1.077 122 18 Hollanda 2.100 122 19 Şili 2.053 112 20 Fransa 7.130 106 21 İsrail 910 104 22 Slovakya 545 100 23 Güney Kore 4.350 85 24 Kanada 2.715 74 25 Çin 102.470 74 26 Romanya 1.330 67 27 Kıbrıs Rum Kesimi 55 65 28 Portekiz 513 50 29 Honduras 389 44 30 Tayvan 1.010 43 31 Güney Afrika 1.779 31 32 Tayland 2.150 31 33 Macaristan 288 29 34 Litvanya 80 28 35 Türkiye 2.246 28 36 İsveç 175 17 37 Hırvatistan 50 12

Kaynak: https://www.enerjiatlasi.com/ulkelere-gore-gunes-enerjisi.html, (Erişim Tarihi: 19.11.2018).

Tablo 1.2‘de ülkeler bazında kişi başına düşen güneş enerji santral gücü verileri belirtilmiştir. Bu veriler ışığında Almanya 516 Watt ile lider konumunda gösterilirken Türkiye‘nin ise 28 Watt ile 35. sırada yerini almakta olduğu görülmektedir.

(25)

1.2.1.2. Rüzgâr Enerjisi

Rüzgâr enerjisi, atmosferde bolca bulunan bir enerji türüdür. Dünyanın her yerinde rahatlıkla bulunan temiz, maliyeti ise çok düşük olan bu enerji türü çevreyi hiçbir şekilde kirletmemektedir. Rüzgâr enerjisinin diğer bir faydası ise zaman geçtikçe tükenmemesi ve iktisadi olarak da fiyat dalgalanmalarının olmamasıdır (IlKılıc and Aydin, 2015:14).

Rüzgâr enerjisinin avantajlarının yanı sıra dezavantajları da vardır. Rüzgârın etkili bir şekilde esmediği zamanlarda enerji üretimi söz konusu olabilmesi için yedek enerji kaynaklarının olması gerekmektedir. Son zamanlarda, rüzgâr enerjisi santrallerin kurulum maliyetlerindeki azalmayla birlikte diğer enerji kaynaklarıyla mücadele edebilir duruma gelmiş ve enerjide kullanılabilirlik vizibilitesini arttırmıştır (Hall, 2011:15).

Sektörel bazda yapılan çalışmalara ışığında 500 KWh‘lık rüzgâr türbininin yapmakta olduğu faaliyet yaklaşık elli yedi bin ağacın yapmakta olduğu karbondioksite denktir. Rüzgâr enerjisi kullanımının yaygınlaşması hâlinde 2025 yılının sonlarına doğru rüzgar enerjisinin, elektrik enerjisinin onda birini üreteceğini ve doğada salınmakta olan karbondioksit emisyonunun 1.41 Gton azalacağı tahmin edilmektedir (Aydın, 2013:33).

Şekil 1.2: Türkiye’de Rüzgar Enerjisi Santralleri için Yıllık Kurulu

Kaynak:https://www.tureb.com.tr/files/tureb_sayfa/duyurular/2018/08/istatistik_raporu_temmuz_ 2018.pdf, (Erişim Tarihi: 19.11.2018).

(26)

2008 yılında 363,7 MW gerçekleşirken, 2018 yılında 7.012,75 MW gerçekleştirdiği görülmektedir. Şekilde de görüldüğü üzere 2008-2018 yılları arasında rüzgâr enerjisi santral kurulumları belirli oranlarda artış seyri göstermiştir.

Tablo 1.3.Ülkeler Bazında Dünya’da Rüzgâr Enerjisi Santral Kurulu Gücü

ÜLKELERE GÖRE DÜNYADA RÜZGAR SANTRALİ KURULU GÜCÜ LİSTESİ S. Ülke Güncelleme Kurulu Güç (MW)

1 Çin Aralık 2016 168.732 2 Amerika Birleşik Devletleri Aralık 2016 82.184 3 Almanya Ekim 2017 55.340 4 Hindistan Aralık 2016 28.700 5 İspanya Temmuz 2017 22.841

6 Birleşik Krallık Aralık 2016 14.543

7 Fransa Aralık 2016 12.066 8 Kanada Aralık 2016 11.900 9 Brezilya Aralık 2016 10.740 10 İtalya Aralık 2016 9.257 11 İsveç Aralık 2016 6.520 12 Türkiye Kasım 2017 6.504 13 Polonya Aralık 2016 5.782 14 Portekiz Aralık 2016 5.316 15 Danimarka Aralık 2016 5.228 16 Hollanda Aralık 2016 4.328 17 Avustralya Aralık 2016 4.327 18 Meksika Aralık 2016 3.527 19 Japonya Aralık 2016 3.234 20 Romanya Aralık 2016 3.028 21 İrlanda Aralık 2016 2.830 22 Avusturya Aralık 2016 2.632 23 Belçika Aralık 2016 2.386 24 Yunanistan Aralık 2016 2.374

25 Güney Afrika Eylül 2017 1.583

26 Finlandiya Aralık 2016 1.539

27 Şili Ağustos 2017 1.421

28 Uruguay Aralık 2016 1.210

29 Güney Kore Aralık 2016 1.031

30 Norveç Aralık 2016 838

Kaynak: https://www.enerjiatlasi.com/ulkelere-gore-ruzgar-enerjisi.html, (Erişim Tarihi: 19.11.2018).

Tablo 1.3‘te belirtilen veriler, ülkeler bazında rüzgâr enerjsi santral kurulu gücü listeleridir. Tablo 1.3‘e göre Çin‘in 168.732 MW ile lider konumundayken Türkiye‘nin 6.504 MW ile 12. Sırada yer aldığı görülmektedir.

(27)

Tablo 1.4: Ülkeler Bazında Kişi Başına Düşen Rüzgâr Enerjisi Santral Kurulu Gücü

ÜLKELERE GÖRE KİŞİ BAŞINA DÜŞEN RÜZGAR SANTRALİ KURULU GÜCÜ S. Ülke Kurulu Güç (MW) Kişi Başına Kurulu Güç

(Watt) 1 Danimarka 5.228 908 2 Almanya 55.340 668 3 İsveç 6.520 647 4 İrlanda 2.830 595 5 Portekiz 5.316 516 6 İspanya 22.841 491 7 Faroe Adaları 18 358 8 Uruguay 1.210 346 9 Kanada 11.900 325 10 Avusturya 2.632 299 11 Finlandiya 1.539 279 12 Amerika Birleşik Devletleri 82.184 252 13 Hollanda 4.328 252 14 Estonya 310 236 15 Birleşik Krallık 14.543 222 16 Yunanistan 2.374 220 17 Belçika 2.386 210 18 Kıbrıs Rum Kesimi 158 186 19 Fransa 12.066 180 20 Avustralya 4.327 176 21 Litvanya 493 175 22 Norveç 838 159 23 Romanya 3.028 153 24 İtalya 9.257 153 25 Polonya 5.782 150 26 Yeni Zellanda 623 130 27 Çin 168.732 122 28 Hırvatistan 422 102 29 Lüksemburg 58 98 30 Türkiye 6.504 80

Kaynak: https://www.enerjiatlasi.com/ulkelere-gore-ruzgar-enerjisi.html, (Erişim Tarihi: 19.11.2018).

Tablo 1.4‘te ülkeler bazında kişi başına düşen rüzgâr enerjisi santral kurulu gücü listeleri sıralanmıştır. Tablo 1.4‘e göre Danimarka‘da kişi başına düşen rüzgâr enerjisi santral kurulum gücü 908 Watt ile ilk sırada yer alırken Türkiye 80 Watt ile 30. sırada yer aldığı görülmektedir.

1.2.1.3. Jeotermal Enerji

1827 senesinde ilk jeotermal kavramı, ülke olarak İtalya‘da borik asit elde edildiği sırada kullanılmıştır. 1904 senesinde İtalya‘ya bağlı Landerollo eyaletinde buhar kullanılarak elektrik elde edilmiş ve 1931 senesinde ilk jeotermal enerji

(28)

santrali inşa edilmiştir. 1958 senesinde bu santral Yeni Zelanda‘da kullanılmaya başlanmıştır (Özer, 2015:16).

Yenilenebilir jeotermal enerji, yerkabuğundaki en alt katmanlardan gelen sıcaklıkların birikmesiyle oluşmaktadır (genellikle jeotermel enerji rezervleri katmanlardan çıkan buhar ve sıcak sular, katmanda yer alan kayaların engel olduğu bölgelerde bulunmaktadır). Yerkabuğunun derinliklerinde yer alan kimyasalların ve minerallerin çekirdeklerinden yayılan sıcaklıkla birlikte ısıtılmış gaz, buhar ve su içermekte olan jeotermal değişkendir. Yerkabuğunun en alt katmanlarında yer alan sıcak sular, bazı dönemlerde yeryüzüne çıkmaktadırlar ve bu olay meydana geldiğinde ise yeryüzüne çıkarken kullandığı su kanallarının yollarında farklı mineraller, kalıntılarını da beraberinde getirerek çıkış yolunu tıkamaktadırlar. Böylece rezervleri meydana getirmektedirler (Özer, 2015:11). Dolayısıyla yenilenebilir jeotermal enerjinin iktisadi kullanım alanları genellikle doğal sıcak su alanlarında yer alan ılıca ve kaplıcalar ile sınırlandırılmıştır. İlerleyen teknolojiyle birlikte jeotermal sondaj maliyetlerinde azalma olduğundan günümüzde artık daha rahat bir şekilde insanların kullanımına sunulabilmektedir (Brimmo, Sodiq, et al., 2017:89).

(29)

Tablo 1.5: Dünya’da Jeotermal Enerji Kullanan Ülkeler

ÜLKELERE GÖRE DÜNYADA JEOTERMAL ENERJİ KURULU GÜCÜ LİSTESİ S. Ülke Güncelleme Kurulu Güç (MW)

1 Amerika Birleşik Devletleri Haziran 2017 3.567

2 Filipinler Haziran 2017 1.868

3 Endonezya Haziran 2017 1.699

4 Türkiye Kasım 2017 1.028

5 Yeni Zellanda Haziran 2017 980

6 İtalya Haziran 2017 944 7 Meksika Haziran 2017 926 8 Kenya Haziran 2017 676 9 İzlanda Haziran 2017 665 10 Japonya Haziran 2017 542 11 El Salvador Mart 2016 205

12 Kosta Rika Mart 2016 204

13 Nikaragua Mart 2016 109

14 Rusya Mart 2016 97

15 Papua Yeni Gine Mart 2016 56

16 Guatemala Mart 2016 42 17 Almanya Aralık 2016 38 18 Portekiz Mart 2016 29 19 Çin Mart 2016 27 20 Şili Temmuz 2017 24 21 Etiyopya Mart 2016 8 22 Avusturyaa Aralık 2016 1

Kaynak: https://www.enerjiatlasi.com/ulkelere-gore-jeotermal-enerji.html, (Erişim Tarihi: 19.11.2018).

Tablo 1.5‘te ülkeler bazında jeotermal enerji santral kurulumu gösterilmiştir. Jeotermal enerji santral kurulumunda ABD birinci sırada yer alırken son sırada ise Avusturya yer almaktadır. İlk 4 ülkenin jeotermal enerjide 1 GW güç kurulunu aşmış ülkeler oldukları görülmektedir.

(30)

Tablo 1.6: Ülke Bazıında Kişi Başına Düşen Jeotermal Enerji Santral Kurulumu

ÜLKELERE GÖRE KİŞİ BAŞINA DÜŞEN JEOTERMAL ENERJİ KURULU GÜCÜ S. Ülke Kurulu Güç (MW) Kişi Başına Kurulu Güç (Watt)

1 İzlanda 665 1.933 2 Yeni Zellanda 980 204 3 Kosta Rika 204 41 4 El Salvador 205 31 5 Filipinler 1.868 18 6 Nikaragua 109 17 7 İtalya 944 16 8 Kenya 676 14 9 Türkiye 1.028 13

10 Amerika Birleşik Devletleri 3.567 11

11 Meksika 926 8

12 Papua Yeni Gine 56 7

13 Endonezya 1.699 6 14 Japonya 542 4 15 Portekiz 29 3 16 Guatemala 42 3 17 Şili 24 1 18 Rusya 97 1 19 Almanya 38 0 20 Avusturya 1 0 21 Etiyopya 8 0 22 Çin 27 0

Kaynak: https://www.enerjiatlasi.com/ulkelere-gore-jeotermal-enerji.html, (Erişim Tarihi: 19.11.2018).

Tablo 1.6‘da ülke bazında kişi başına düşen enerji santral kurumu verilerine göre İzlanda kişi başına 1933 Watt ile ilk sıra yer alırken Almanya, Avusturya, Etiyopya ve Çin de bu rakam sıfır değerini almaktadır.

1.2.1.4. Hidroenerji

1500‘lü yıllarda hidroenerji keşfedilmiş ve 1700‘lü yıllarda yanma özelliğinin olduğu bulunmuştur. 20. yüzyıllarda ise hidroenerji, elektrik enerjisinin yerini almaya başlamıştır. İnsanların yaşamış olduğu ekosistemde enerji ihtiyacı, sürekli olarak artış göstermiş ve çevreye neredeyse hiç zarar vermeyen hidroenerji ve güneş enerjisi kullanımı önem kazanmaya başlamıştır (Kükrer, 2007:23).

İnsanlar eskiden beri endüstri ve değirmenler için mekanik enerji üretmek amacıyla hidroelektrik kullanmışlardır. 1881 yılında Niagara şelalerinden elektrik üretemini sağlayan santraller inşa etmişlerdir. Hidroelektrik, akan ya da düşen suyun kinetik enerjisini yakalamayı esas almaktadır. Rezervlerdeki depolanmış

(31)

sulardan yararlanılarak elektrik üretimi gerçekleştirilir ve depolanan su inşa edilen barajın altından su türbinlerine boru yollarıyla gönderilmektedir (Smith, 2008:35). Yenilenebilir enerji kaynaklarından biri olan hidroenerjinin kaynağını su oluşturmaktadır. Kokusuz ve temiz olmasından dolayı fiyat istikrarını sağlayan, küresel ısınmayı azaltıcı etkisi sebebiyle enerji güvenliğini sağlayan ve havadaki karbondioksit emisyonunu azaltan bir kaynaktır. Aynı zamanda kurulum, onarım ve bakım maliyetlerinin düşük olmasından dolayı uzun dönemde tercih edilmektedir (Yüksel ve Kaygusuz, 201126-28). Hidroenerji, diğer kaynaklar açısından birim başına en fazla enerji bileşenlerini içeren gazdır (Klug ve Faas, 2001:25).

Türkiye, elektrik üretiminde hidroenerji kurulu kapasitesinin %93,8‘ine sahiptir (IEA, 2015). Türkiye; Karakaya, Keban ve Atatürk gibi en büyük hidrolik potansiyele sahip enerji kaynaklarına sahiptir (Baris and Kucukali, 2012:6). Çoğu ülke, hidrolik elektriğin çevresel, teknik ve iktisadi faydalarını ön plânda tutan gelişmelere öncelik vermiştir. Dünya Enerji Konseyi‘ne göre hidrolik enerji, temel elektrik ihtiyaçlarının karşılanması ve pompalanan depolama teknolojisi sayesinde yenilenebilir enerji kaynakları arasında en önemli ve esnek olanıdır. Hidronenerjinin, 2015 yılının sonlarına doğru küresel çapta elektrik üretimi bazında lider pozisyonda olacağını ve elektrik üretiminin %71‘ini oluşturacağını öngörmüşlerdir (WEC, 2016). 2007 ile 2015 yılları arasında hidroelektrik kullanım kapasitesi küresel çapta %30‘un üzerinde bir artış sergilemiştir (WEC, 2016).

1.2.1.5. Biyoenerji

Biyoenerji, canlı mikroorganizmalardaki bitkilerin fotosentez yoluyla herhangi bir yaşayan organizmaları içeren bir enerji türü olarak karşımıza çıkmaktadır. Biyoenerji üretiminde kullanılacak hammadde kaynakları arasında ev algleri, bitkiler, orman ve büyokütle ahşap teknolojilerini sayabiliriz (Khan ve Alamgir, 2009:39). Günümüzde biyo yakıt için kullanılmakta olanlar içerisinde en bilinenleri soya fasulyesi ve mısır tahılıdır (Mohtasham, 2015:1293).

(32)

enerji türünün elde edilmesinde kullanılan hammaddelere bakacak olursak; endüstriyel atıklar %4, tarımsal kaynaklar %9 ve orman ürünleri ise %87‘sini oluşturmaktadır. İnsan ekosisteminde biyoenerjinin kullanılması sürekli depolama alanlarını, petrolde dışa bağımlılığı ve sera gazlarındaki emisyonunu azaltmakta ve en önemlisi de orman teknolojisini ve yerli tarımın gelişimine katkısı vardır (Mohtasham, 2015:1293).

1.2.2. Yenilenemeyen Doğal Kaynaklar

Doğada kısıtlı miktarlarda bulunan ve tabiatta oluşumu için milyonlarca yıl gerektiren fosil yakıtlara ―yenilenemeyen doğal kaynaklar‖ adı verilmektedir (Smith ve Taylor, 2008: 4). Bu kaynaklar tüketildiğinde geri dönüşümü sınırlı olan kaynaklardır.

Yenilenemeyen enerji kaynakları kendi içerisinde oluşumları göz önüne alınarak nükleer enerji ve fosil kaynaklar olarak iki başlık altında incelenilmektedir. Fosil yakıtlar, yeryüzünde en alt katmanlarda çürümeye başlamış hayvan ve bitkilerinin yeraltında kimyasal başkalaşım geçirerek oluşturdukları karbonlardır.

Kömür, doğalgaz ve petrolden oluşan ve yakıt olarak da işlenilen, karbon ve hidrokarbon taşlar olarak da biline fosil yakıtlar, yenilenemeyen enerji kaynakları şeklinde sayılmaktadır. Ayrıca doğalgaz gibi organik maddelerden oluşmayan fosil yakıtlarının yanı sıra yeraltında hayvan ve bitkilerin çürümüş kalıntılarıyla organik şekilde oluşan fosil yakıtları da yeryüzünde mevcut olarak bulunmaktadır (Ahlbrandt, 2003:135).

Yenilenemeyen enerji kaynakları içerisinde ifade edilen fosil yakıtların rezervlerinin tüketilebilmesi, yeni rezervlerin bulunulabilmesine göre daha hızlı olmakta ve fosil yakıtların oluşabilmesi için ise milyonlarca yıl gereklidir. Günümüzde bu fosil kaynakların yakılarak kullanılması küresel değişikliğe sebep olan sera gazı salınımına sebebiyet verdiğinden dolayı doğaya çok ciddi zararları bulunmaktadır.

(33)

İnsan yaşamı içerisinde sera gazı salınımına sebep olan ve kullanılan sera gazlarının enerjide kullanımı ile meydana gelen ve toplam sera gazı kullanımı içerisindeki konumu aşağıda grafik 1.1 de gösterilmiştir.

Grafik 1.1: İnsan Faaliyetlerinin Sera Gazı Salınımı İçindeki Payı ve Enerji Kullanımı İle Ortaya Çıkan Sera Gazları

Kaynak: https://www.dunyaenerji.org.tr/, (Erişim Tarihi: 19.11.2018).

Grafik 1.1‘de insanların yaşamlarında kullanılan enerji yakıtlarının sera gazı salınımındaki yeri gösterilmektedir. İnsanların yaşamlarında kullandıkları enerji yakıtları sonucunda doğaya salınınan sera gazı oranı %68‘dir. Enerji kullanımıyla oluşan sera gazlarına karbondioksit (CO2), nitroksit (N2O) ve metan (CH4) örnek verebiliriz. İnsanların yaşamlarında kullandıkları fosil yakıtları sonucunda %1 nitroksit, %9 metan ve %90 karbondioksit oranında doğaya sera gazı salınımı yapmakta oldukları görülmektedir.

İnsanların kullandıkları enerji yakıtlarının, doğaya yol açtıkları zararları ve sera gazı salınımlarını diğer yenilenemeyen kaynaklar içerisindeki payı, Grafik 1.2 yardımıyla gösterilmektedir.

(34)

Grafik 1.2: CO2 Salınımı İçinde Yakıtların Payları

Kaynak: https://www.dunyaenerji.org.tr/, (Erişim Tarihi: 19.11.2018).

Grafik 1.2‘de insanların kullanmış oldukları enerji kullanımı sonucunda meydana gelen karbondioksit sera gazı salınımının %99 gibi büyük bir çoğunluğunu doğalgaz, petrol ve kömür kullanımından dolayı gerçekleştiği söylenilebilir. Dolayısıyla insanların yaşantılarında kullandıkları fosil enerji kaynaklarında kullanım miktarlarını azaltmaları gerekmektedir.

Yenilenemeyen kaynakların doğada sınırlı düzeyde olması, günümüzde ve gelecek zamanlar arasında bizleri tercih yapmaya itmektedir. Kısaca, bugün tükettiğimiz kaynağın miktarı çok fazla olursa gelecek de o kaynağı tüketeceğimiz miktar daha az olacaktır (Weil, 2012: 493).

1.2.2.1. Doğalgaz

Doğal gaz; yanıcı olan, havada hafif olarak dolaşan, renksiz ve kokusuz bir gaz olup çoğunlukla petrol sahalarında bulunmaktadır. Hidrojen sülfit, oksijeni nitrojen, etan, karbondioksit ve metan gibi gazların bileşimi ile oluşmaktadır (Macmillan Encyclopedia of Energy, 2001: 820).

Atmosferik basınç altında ve oda sıcaklıklarında kimyasal özelliklerinden dolayı gaz şeklinde meydana gelen bu enerji kaynağı, fosil kaynaklar sıralaması altında birçok üstünlükleri vardır. Gaz kaçağı esnasında havada hızlı yükselmesi

(35)

ve hafif olması sebebiyle havalandırma bacalarından rahatlıkla dışarı atılabilmektedir. Kullanımı bakımından diğer bir üstün yanı ise tam yanmaya bağlı düzeyde enerjisini maximum seviyelere çıkartabilmesi, işgücü ve mesaisi az olan, ekonomik ve kullanımı kolay olan bir enerji kaynağıdır (Armaroli & Balzani, 2011: 69-71).

İnsan yaşamında önemli bir yeri olan petrol ve kömür gibi yenilenemeyen kaynakların kullanımı, insan yaşantımını kolaylaştırırken beraberinde çevreye saldığı gazlarla büyük zararları da yanında getirmiştir. Atmosfere salınan karbondioksit ve karbonmonoksit gibi doğaya zararı olan gazların canlı hayvanların yaşam alanlarını ve küresel ısınmayı negatif etkilemektedir. Fosil yakıtların yanması esnasında doğaya salınan sera gazlarının insan yaşamına zararları olurken doğalgazın fazla bir etkisi olmamaktadır (Gültekin ve Örgün, 1993: 37).

Türkiye‘de 2017 yılı doğalgaz tüketim miktarı 53 milyar m3‘e ulaşmıştır.

Ülkemizde talep-arz dengesi gözetildiğinde yıllık doğalgaz tüketim talebinin karşılanmasında hiçbir sıkıntı söz konusu olmamaktadır. Fakat, tüketim talebinin en fazla olduğu kış mevsimine girildiğinde ülke güzergahlarında ve doğalgaz kaynağının olduğu ülkelerde gerçekleşen sıkıntılar sebebiyle ortaya çıkan dönemlik talep-arz dengesinde meydana gelen aksaklıkları yok etmek amacıyla yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Yapılan çalışmalar ışığı altında, geri üretim kapasitesini 75 milyon Sm3/gün seviyesine, 2,84 milyar Sm3 depolama kapasitesine sahip olan Değirmen köy, Kuzey Marmara ve Silivri doğal gaz depolama tesislerinin toplam depolama kapasitelerini 4,6 milyar Sm3 düzeyine yükseltilmesi hedeflenmektedir. Bunun yanı sıra yapım çalışmaları faal olarak kullanılan Tuz Gölü Doğal Gaz Yer Altı Depolama Projesinde ilk faz tamamlanmış ve doğalgaz depolanma işlemleri gerçekleştirilmiştir. Yer altı deposunun 2023 yılından itibaren geri üretim kapasitesinin 80 milyon Sm3/gün‘e

ve gaz kapasitesinin ise 5 milyar Sm3‘e çıkarılması hedeflenmektedir (ETKB, 2018).

Yenilenemeyen enerji kaynaklarından biri olan doğalgazın diğer yenilenemeyen fosil yakıtlara nazaran rezervlerinde stoklama güçlüğü

(36)

saklanması maliyet açısından külfetli olup, rezervlerin işlendikten hemen sonra tüketimi olan bölgelere zaman kaybetmeden arz edilmesi çok daha ucuz olmaktadır. Özellikle doğalgazın boru hatları yardımıyla uzak tüketim sahalarına rahatlıkla ulaştırılması bu fosil kaynağın kullanımını yaygınlaştırmıştır (Dokuzlar, 1999: 21-22). Bu özelliklerinden dolayı doğalgaz; elektrik tüketiminde, ısınmada kullanılmakta ve sanayi alanlarında kullanımı yaygınlaşmıştır.

―Yüzer LNG Depolama ve yeniden Gazlaştırma Tesisi (FSRU)‘ları Aliağa/İzmir ve Dörtyol/Hatay‘da işletmeye alınmıştır. Saros Yüzer LNG Depolama ve Gazlaştırma Ünitesi (FSRU)'nin İletim Şebekesine Bağlantı Sistemine yönelik çalışmalar ise devam etmektedir. Ayrıca, yurt içinde petrol ve doğal gaz arama ve üretim çalışmalarına önem ve öncelik verilmeye devam edilecektir. Türkiye orta ve uzun vadede bir doğal gaz ticaret merkezi konumuna gelmesine yönelik politikalar hedeflemeye devam edecektir. Bu bağlamda, gerek satın alma gerekse yerli imalat yoluyla iki adet sismik arama ile bir adet sondaj gemisi temin edilmiştir ‖ (ETKB, 2018).

Tablo 1.7: AB Ülkeleri Doğalgaz Fiyatları Sıralamasında Türkiye’nin Yeri Konut (€/kWh)

Ülkeler 2.Dönem 2014 1.Dönem 2015 2.Dönem 2015 1.Dönem 2016 Sıralama

Romanya 0.0319 0.0311 0.0340 0.0333 1 Türkiye 0.0373 0.0378 0.0347 0.0336 2 Macaristan 0.0351 0.0353 0.0352 0.0344 3 Bulgaristan 0.0484 0.0477 0.0391 0.0368 4 Polonya 0.0500 0.0501 0.0498 0.0392 5 Litvanya 0.0499 0.0423 0.0436 0.0413 6 Letonya 0.0488 0.0496 0.0485 0.0424 7 Hırvatistan 0.0475 0.0473 0.0459 0.0428 Estonya 0.0494 0.0456 0.0384 0.0442 Lüksemburg 0.0514 0.0496 0.0482 0.0454 Slovakya 0.0519 0.0496 0.0495 0.0460 Belçika 0.0650 0.0584 0.0621 0.0547 İngiltere 0.0646 0.0635 0.0668 0.0553 Yunanistan 0.0798 0.0681 0.0750 0.0564 Çek Cumhuriyeti 0.0563 0.0574 0.0583 0.0583 Slovenya 0.0634 0.0629 0.0609 0.0599 Fransa 0.0762 0.0701 0.0733 0.0650 İrlanda 0.0745 0.0673 0.0724 0.0661 Almanya 0.0681 0.0676 0.0681 0.0677 İspanya 0.0959 0.0731 0.0956 0.0661 Avusturya 0.0730 0.0730 0.0711 0.0690 Danimarka 0.0878 0.0802 0.0764 0.0717

(37)

Tablo 1.7‘de AB ülkelerinde ve Türkiye‘de doğalgaz konut fiyatları gösterilmiştir. Tablo 1.7‘ye göre konutta ilk sırayı Romanya alırken 22. sırada Danimarka yer almaktadır. Türkiye ise 2. sırada yerini almakta ve konuttaki doğalgaz fiyatı ise 0.0336 Euro‘dur.

1.2.2.2. Petrol

Petrol, karbon ve hidrojen bileşimlerinden oluşmakta olup içerisinde çok az düzeyde kükürt, oksijen ve nitrat bileşimlerini barındırmaktadır. Normal şartlar altında katı, sıvı ve gaz şeklinde bulunamaktadır. Doğada gaz şeklinde nitelendirilen petrolü, imal edilmekte olan gazlardan teşhis edilebilmesi için çoğunlukla doğalgaz şeklinde ifade edilmektedir. Hem doğalgaz hem de petrolün ham bileşenleri arasında karbon ve hidrojen barındırdığından dolayı ―hidrokarbon‖ şeklinde de adlandırılmaktadır. Yeryüzündeki petrol rezervleri 2017 yılı için 1.696,6 milyar varil olarak tespit edilmiştir. Bu petrol rezervlerinin 226,1 milyar varillik kısmı Kuzey Amerika ülkelerinde (%13), 330,1 milyar varillik kısmı (%19,5) Orta ve Güney Amerika ülkelerinde ve 807,7 milyar varillik kısmı (47,6) ise Ortadoğu ülkelerinde yer almaktadır. 2017 yılı itibariyle ham petrol, dünya enerji ihtiyacının %33,7‘lik kısmını gidermiştir (ETKB, 2018).

Tablo 1.8: Bölgelere Göre Petrol Tüketim Miktarları

BÖLGE Miktar (Milyar ton) Dünya Toplamındaki Payı (%)

Asya Pasifik 1.501 34.7 %

Kuzey Amerika 1.036 23.9 %

Avrupa ve Avrasya 862 19.9 %

Ortadoğu 426 9.8 %

Güney ve Orta Amerika 323 7.5 %

Afrika 183 4.2 % Dünya Toplamı (1 Ocak 2017 itibariyle en güncel verilerdir.) 4.331 100 % Kaynak:https://www.enerji.gov.tr/File/?path=ROOT%2F1%2FDocuments%2FEnerji%20ve%20 Tabii%20Kaynaklar%20G%C3%B6r%C3%BCn%C3%BCm%C3%BC%2FSayi_15.pdf, (Erişim Tarihi: 19.11.2018).

Tablo 1.8‘de petrol tüketim miktarları ve dünya toplamındaki payları gösterilmiştir. Tablo 1.8 incelendiğinde Asya Pasifik ülkeleri 1.501 milyon ton ile en çok petrol tüketen ülkeler arasında yer alırken dünya toplamındaki payı ise

(38)

ton ile Güney ve Orta Amerika, 183 milyon ton ile de Afrika ülkeleri petrol tüketimi gerçekleştirmişlerdir. Dünya Toplamındaki Payları ise Kuzey Amerika ülkeleri %23.9, Avrupa ve Asya ülkeleri %19.9, Ortadoğu ülkeleri %9.8, Güney ve Orta Amerika ülkeleri %7.5 ve Afrika ülkeleri ise %4.2‘lik kısmını oluşturmaktadır.

19. Yüzyıl ortalarına kadar petrolü ABD‘de evlerin aydınlatılmasında kullanıldığı bilinmektedir. Rodof Dizel ilk olarak 1882 yılında motorda yağ fıstığını kullanarak ve hemen akabinde de otomobil sektörünün gelişmesi ve sanayileşme süreçlerinin hızla artması sebebiyle petrolün çok önemli bir kaynak olduğunu fark etmiştir. Yeryüzünden çıkartılan petrolü ―Siyah Altın‖ şeklinde nitelendirmişlerdir. Petroldeki enerji değişimlerinin yüksek miktarlarda olması ve taşımacılıkta diğer katı yakıtlara nazaran daha kolay bir şekilde yanmasından dolayı tercih edilmektedir (Bessou vd., 2010:3).

Yeryüzünde petrol üretiminin 2020 ile 2030 yılları arasında zirve noktaya ulaşılacağı tahmin edilmektedir ve etkinlikte yer alan kaynak artışlarının kaynak arzındaki azalışları dengeleyemediğinden kaynaklı olarak yeryüzünde 2020 yılları içerisinde zirve noktasına geleceği düşünülmektedir (Li, 2011: 2-3).

Yeryüzünde üretilebilir doğalgaz ve petrol rezervlerinin tahmini olarak %70 gibi bir bölümü, Türkiye‘nin yakın bölgelerinde bulunmaktadır. Türkiye açısından jeopolitik coğrafi potansiyeli, ülkeler çapında prestij kazanmış ve yeryüzünde doğalgaz ile petrol rezervlerinin neredeyse ¾ gibi bölümüne sahip olan bölge ülkeleriyle komşu bir ülke konumuna sahip olmanın yanı sıra enerji alanında zengin olan Ortadoğu, Orta Asya ve Hazar ülkeleriyle Avrupa ülkeleri arasında ―Enerji Merkezi‖ pozisyonunda olmak üzere birçok önemli projelerin içerisinde olup bu projelere destek vermektedir. Türkiye 2017 yılı içerisinde 25,8 milyon ton ham petrol ithalatı gerçekleştirmiştir ve 16,8 milyon ton petrol ürünlerinde ithalat yapmıştır. Bunun yanı sıra 10,1 milyon ton ise petrol ürünlerini dışarıya ihraç etmiştir. Dünya konjonktüründe her geçen gün önemi artmakta olan doğalgaz ve petrol ihtiyaçlarının giderilebilmesi amacıyla Türkiye‘de özellikle Akdeniz ve Karadeniz bölgelerinde çalışmalara ivedilik verilmektedir (ETKB, 2018).

(39)

Son zamanlarda var olan rezervlerdeki üretimin, devam düzeylerini belirten göstergeler arasında petrol zirvede yer almaktadır. Buradan anlaşılacağı üzere petrol rezervlerinin tamamının tüketilmemesi için üretim miktarlarının aşamalı bir biçimde azaltılacağı dile getirilmektedir (Worth, 2010: 13).

Tablo 1.9: Türkiye’de Ham Petrol Arama ve Üretim için Yapılan Yurtiçi Yatırım Miktarı Yıl TPAO (Milyon Dolar) Diğer (Milyon Dolar) TOPLAM (Milyon Dolar) 2002 42 48 90 2003 71 76 147 2004 147 107 254 2005 210 190 400 2006 288 274 562 2007 341 238 579 2008 412 263 675 2009 366 350 716 2010 389 997 1.386 2011 579 541 1.120 2012 502 275 777 2013 396 500 896 2014 489 531 1.020 2015 291 309 600 2016 90 45 135

Kaynak: https://www.enerjiatlasi.com/, (Erişim Tarihi: 19.11.2018).

Tablo 1.9‘da Türkiye‘de ham petrol arama ve üretim için yapılan yurtiçi yatırım miktarlarını göstermektedir. ŞTablo 1.9‘a göre 2002 yılı içerisinde petrol arama ve üretimi için yapılan toplam yatırım miktarı toplam 90 milyon $ iken 2016 yılında 135 milyon $ olarak gerçekleştirilmiştir.

1.2.2.3. Kömür

Barındırdığı nem ve kül miktarı yüksek olup, ısı değeri ise düşük seviyelerde olan linyit, çoğunlukla termik santrallerde kullanılmakta olan kömür çeşididir. Yüksek kalorili kömürler sınıfı arasında ise taşkömürü gösterilmektedir (ETKB, 2018). Yenilenemeyen enerji kaynaklarından olan kömürün birçok avantajları bulunmaktadır. Yeryüzünde yenilenemeyen fosil kaynaklar, günümüzde tükenme ömürleri incelendiğinde doğalgazın 60 ile 80 yıl, petrolün 40 ile 50 yıl, kömürün ise yaklaşık 200 yıl kadar ömrü bulunmaktadır. Kömür, yeryüzünde geniş alanlara yayılmasının yanında ellinin üzerinde ülkede üretilmektedir. Doğalgaz ve petrole nazaran kömür kaynakları yönetim ve politik

(40)

açısından istikrarlı alanlarda üretiliyor olunması kömüre ekstradan bir değer katmaktadır (TTK Sektör Raporu, 2012, s. 22).

Tablo 1.10: 2016 Yılı Sonu İtibarıyla Kamuya Ait Kömür Rezerv ve Üretim Miktarları

KURUM REZERV (milyon ton) ÜRETİM (milyon ton) LİNYİT TKİ 3.646 13.7 EÜAŞ 8.502 13.3 MTA 564 - TOPLAM 12.712 27.0 TAŞ KÖMÜRÜ TTK 1.297 1.5

Kaynak: https://www.enerjiatlasi.com/, (Erişim Tarihi: 19.11.2018).

Tablo 1.10‘da 2016 yılsonu itibariyle kamuya ait kömür rezerv ve üretim miktarları gösterilmektedir. Tablo 1.10‘a göre 2016 yılsonu itibarıyla kamuya ait kömür rezervinin 1.297 milyon ton ve linyit rezervinin ise toplamda 12.712 milyon ton oldukları görülmektedir. Ayrıca 2016 yılsonu itibarıyla kamuya ait kömür üretimi toplamda 1.5 milyon ton iken linyit ise toplamda 27 milyon ton üretim gerçekleştirmiştir.

Yeryüzünde kömür rezervleri dağılımını inceleyecek olur isek; rezervlerin 14 milyar tonu (%1.4) Orta ve Güney Amerika ülkelerinde, 14,4 milyar tonu (%1.4) Doğu Akdeniz ve Afrika ülkelerinde, 258,7 milyar tonu (%25) Kuzey Amerika ülkelerinde ve 424,2 milyar tonu (%41) ise Pasifik ve Asya ülkelerinde bulunmaktadır (ETKB, 2018).

(41)

Tablo 1.11: Türkiye’de Kömür Tüketim Maliyetinin Asgari Ücret İçerisindeki Payı

Yıl Asgari Ücret (Net, TL) 200 kg’lık Kömür Tüketimi (TL) İçindeki Pay (%) Asgari Ücret 01.01.2002 164.6 11.1 6.8% 01.01.2003 226.0 19.5 8.6% 01.01.2004 303.1 23.7 7.8% 01.01.2005 350.2 23.7 6.8% 01.01.2006 380.5 25.9 6.8% 01.01.2007 403.0 30.7 7.6% 01.01.2008 481.6 36.6 7.6% 01.01.2009 527.1 47.8 9.1% 01.01.2010 577.0 47.8 8.3% 01.01.2011 630.0 52.6 8.4% 01.01.2012 701.2 56.6 8.1% 01.01.2013 773.0 55.0 7.1% 01.01.2014 846.0 55.0 6.5% 01.01.2015 949.1 60.8 6.4% 01.01.2016 1301.0 68.8 5.3% 01.01.2017 1404.06 73.2 5.2% Kaynak:https://www.enerji.gov.tr/File/?path=ROOT%2F1%2FDocuments%2FEnerji%20ve%20 Tabii%20Kaynaklar%20G%C3%B6r%C3%BCn%C3%BCm%C3%BC%2FSayi_15.pdf, (Erişim Tarihi: 19.11.2018).

Tablo 1.11‘de Türkiye‘de 200 kg‘luk kömür tüketim maliyetinin asgari üc ret içerisindeki yeri gösterilmiştir. Tablo 1.11‘e göre 2002 yılında asgari ücret 164.6 TL iken; 200 kg‘luk kömür tüketimi 11.1 TL‘dir ve asgari ücret içerisindeki kömürün payı %6.8 düzeyindedir. 2017 yılında ise asgari ücret 1.404,06 TL iken; 200 kgluk kömür tüketimi 73,2 TL ve asgari ücret içerisindeki kömürün payı %5.2 düzeyinde olduğu görülmektedir.

Kömürün gelişimi ve kullanımıyla ilgili yürütülen iktisadi politikaların yanı sıra hükümetlerin de destekleriyle özelleştirmeye gidilerek piyasalarda tam rekabet şartlarını gerçekleştirme noktasında önemli hedeflerden birini oluşturmaktadır (Dahl, 2004:43).

Türkiye kömür kullanımına dayalı santrallerde 2018‘in başlarında toplamda 53,9 TWh elektrik üretmiş ve toplamda elektrik üretimindeki payı ise %33 dolaylarındadır (ETKB, 2018).

1.2.3. Alternatif Enerji Kaynakları

Doğada fosil kaynakların sınırlı olması ve bu kaynakların tüketimi sonrasında çevreye verdiği zararlar dolayısıyla ülkeleri alternatif enerji kaynakları

(42)

kullanılmakta olan bu kaynakların araştırılması ve geliştirilmesi hususunda çalışmalar hız kazanmıştır.

1.2.3.1. Nükleer Enerji

Uranyum gibi atomların nötronla çarpışması sonucunde küçük atom taneciklerine bölünmesiyle oluşmakta olan enerjiye nükleer enerji denilmektedir (Kökpınar, 2003:11). Ekosisteme zararı olan ve güvenlik etkenlerine rağmen yeryüzündeki enerji ihtiyacının artmasından dolayı da nükleer enerjinin bir çözüm olabileceği söz konusu olmaktadır. Çünkü nükleer enerji yenilenebilir enerjiye nazaran daha yüksek bir potansiyele sahiptir.

Günümüzde nükleer enerjinin yapı taşları olarak toryum ve uranyum yer almaktadır. Yalnız toryum esaslı nükleer santraller iktisadi açıdan aşırı maliyetli olduğundan dolayı günümüzde pek kullanılmamaktadır. Nükleer enerjide hedeflenen strateji olarak nükleer reaktörlerde elektrik enerjisi elde etmektir (DPT, 2001:1).

1971 yılındaki petrol kriziyle yeryüzünde nükleer santral inşa alanları önemlilik kazanmış ve hızlıca yaygınlaşmaya başlamıştır. Hidrokarbon ve petrol rezervlerinden yoksun olan ülkeler, bu kaynaklara sahip ülkelere bağımlılıklarını asgari seviyeye çekebilmek için nükleer enerjiye ağırlık vermişlerdir. Tüm dünyada nükleer santraller inşa edilmeye başlanıldığı zamanlarda ABD‘de 1979 senesinde TMI ve Sovyet Rusya‘da 1986 senesinde gerçekleşen Çernobil faciaları gerçekleşse de nükleer santral inşasının kurulması engellenemedi. Bunun yanı sıra 2008 Temmuz ayı itibarıyla 17 ülkede 57 tane nükleer reaktör, 31 ülkede ise 453 nükleer reaktör inşa hâlindedir. Bu santrallerden üretilen elektrik, dünyadaki elektrik arzının 11‘ine eşit olmaktadır. Nükleer enerjiden elektrik sağlayan ülkeler arasında Güney Kore %27, İsveç %40, Belçika %50, Ukrayna %55,Fransa %75, ABD %20 ve AB ülkeleri ise %30 gibi kısımlarını karşılamaktadırlar. Ayrıca Çin‘de 15, Rusya‘da 6, Hindistan‘da 7, Güney Kore ve Birleşik Arap Emirlik‘lerinde 4, ABD‘de 2, Fransa ve Türkiye‘de ise 1 adet nükleer reaktör inşaat hâlindedir (ETKB, 2018).

Türkiye Sinop Nükleer Santrali için 3 Mayıs 2013 yılında nükleer santral yapımında Japonya ile işbirliği içerisine girmiş ve bununla ilgili anlaşmalar

Referanslar

Benzer Belgeler

Kazakistan için enerji tüketimi, finansal gelişme ve kişi başına düşen reel gelir arasındaki uzun ve kısa vadeli ilişkilerin incelenmesi, stabilizasyon

Önceleri çekirdek halinde getirilip satılan kahve ilk kez 120 yıl önce Mehmet Efendi tarafından toz haline getirilip satılmış.. Nescafeye karşı

Hollanda Hastalığı ile esasen ilgili bir çok çeşitli görüşler vardır. Sachs ve Warner’a göre esasen bir ülkede olan doğal kaynak varsa ve bu kaynaklar

Keywords: Adolescents; Young people; Adolescent sexual and reproductive health; Human rights; International Conference on Population and Development (ICPD); MDGs; SDGs;

Günlük yaşantının bir parçası haline gelen ve bir ileri adımı olan hologram teknikleriyle de gündeme oturan sanal gerçeklik (SG) ve artırılmış gerçeklik (AG)

Bu ülkeler için “geri bildirim hipotezi” varsayımı önerilmektedir.Jumbe'nin (2004) belirttiği gibi nedenselliğin enerji tüketiminden ekonomik büyüme ve ilişkinin

Pedroni eşbütünleşme testine göre modelde seçilen 33 OECD ülkesi için enerji tüketimi ve ekonomik büyüme arasında istatistiksel açıdan uzun dönemde

Gemilerde, bir acil durumda veya gemiyi terk halinde, personel ve yolcuyu, durumdan haberdar etme, toplanma yerlerine çağırma ve role görevlerini başlatmak için bir genel acil