CUMHURİYET
J ?' * j j s y
SAYFA6
Önceleri çekirdek halinde getirilip satılan kahve ilk kez 120 yıl önce Mehmet Efendi tarafından toz haline getirilip satılmış
Nescafeye karşı bir kurukahved
NESLİHAN
KAYSERİLİOĞLU___________ Sade, şekerli ya da orta hemen hergün içtiğimiz kahvenin ilginç se rüvenlerle dolu, yaklaşık bin yıllık bir geçmişi var. Ülkemize, biri Ha- lepli diğeri Şamlı iki arkadaşın, 438 yıl önce tanıttığı kahvenin zamanla kendine has bir kültürü oluşmuş, önceleri çekirdek halinde haşlanıp içilen kahve, ilk olarak Türkiye’de kavrulup toz haline getirilerek satıl mış. Bunu da yaklaşık 120 yıl önce hemen hepimizin tanıdığı, en az birkaç kez kahvesini içtiği Kuru- kahveci Mehmet Efendi gerçekleş tirmiş.
Hele ki ilk Türk grafik sanatçısı t.Hulusi Göre tarafından çizilen amblemini bilmeyen yok gibidir. Hangi kahvesever Mısırçarşısı’ndan geçip de Kurukahved Mehmet Efendi ve M ahdumlarının dükka nına uğrayıp, en az bir yüz gram kahve almadan yoluna devam ede bilir.
71
arihte
kahvenin
zararlarını
belirtenlerin
karşısında,
yararlanın
savunanlar da var.
Bu semtten geçerken onu hatırla mak için özel bir çaba harcamaya da gerek yoktur aslında. Çünkü o, oldukça geniş bir alana yaydığı mis gibi kokusuyla, kendini zaten hatı- rlaur. Katıksız ve taze kahve almak isteyip, uzak semtlerden gelerek önünde kuyruklar oluşturan gerçek kahvcseverlerin bunca zahmete kat lanmaları hiç de boşuna değildir. Mehmet Kurukahved de bunu do ğal karşıladığını belirtiyor, “çünkü gerçek bir kahvesever, içtiği kahve nin kalitesini, taze ve katıksız olup olmadığını hemen anlar” diyor.
Kahvenin ilk olarak nerede ve nasıl bulunduğuna dair bir çok efsa neleşmiş hikaye var. Bir çok kay nakta ilk olarak Habeşistan’da far- kedildiği ve kullanılmaya başlandığı belirtiliyor. İlk bulanlar ise Şazili ve tdris adında iki çoban. Rivayete göre bu iki çoban bir gün, güttükleri deve ve keçilerin garip bir ağacın meyvelerini yediklerini ve bir süre sonra da normalin üzerinde bir canlılık gösterdiklerini hatta bazı geceler keçilerin mehtapta rakset tiklerini farketmişlcr. Daha sonra
M ısırçarşta civarındaki Tahmisçi Sokağı'ndaki dükkanın sahiplerinden Mehmet Kurukahved “ Bu hassas işi ı ı taşıyabilmek için en gelişmiş teknikleri getirdik” diyor.
bu ağaan meyvelerini kaynatıp iç tiklerinde aynı canlılığı kendilerinde de hissederek kahvenin meziyetleri ni keşfetmişler.
Kahvenin ve kahvehanelerin tem belliği arttırdığı ve camilere devamı azalttığı ileri sürülerek, kahvehane ler basılmış, yağmalanmış hatta yıkılmış. İlk 1532 yılında Mekke’de şehrin ünlü din bilgini Ahmet Sun- bati tarafından verilen bir fetva ile haram ilan edilmesi, bu görüşü des tekleyen ve karşı çıkan din adamları arasında ciddi sürtüşmelere yol açmış. Daha sonra da defalarca ya saklanan kahveye en büyük cezayı Türk devlet adamları uygular. İlk olarak Sultan Süleyman devrinde yasaklanan kahveye ve kahve içen lere en şiddetli cezalar 4.Murat dev rinde verilmiş.
Kahve içenlerin veya kahvehane işletenlerin asılmasına kadar ileri götürülen cezaların ulgulandığı bu
H
angi kahve sever
Mısırçarşısı’naan geçip de Kurukahveci
Mehmet Efendi ve Mahdumlarının
dükkanına uğrayıp, en az bir yüz gram
kahve almadan yoluna devam
edebilir.
dönemde Haliç’e gelen gemilerin ta banları delinerek tonlarca kahve de nize dökülmüş.
Tarihte kahvenin zararlarını be lirten bilim ve din adamlarının karşısında, yararlarını savunanlar çoğunluktadır. Kahvenin hazmı ko laylaştırdığı, hayali genişlettiği, hafı zaya güç verdiği, gevşekliği giderdi ği yolundaki iddiaların yunısıra,
bazı yazma eserler arasında kahve ile ilgili oldukça ilginç övgüler de bulunuyor:“Kahve içmek için diğer içkiler gibi belirli bir zaman yoktur. Her zaman o kara yüzlü sevgilinin sımsıcak yüzüyle karşılaşılabilir. ”- Şeyh Şani adlı bir Arap şairinin bir eserindeki kahve övgüsünün özetiy se şöyle:“ Biz kahveyi ibadet eder gibi yudum yudum içtik. Siz de bi
linçli ve kültürlü kişilerle kahve içi niz. Kim kahvenin zevkini, yararını inkar ederse Tann onun yüzünü kapkara etsin. Kahvenin faydasını gördüğü halde ona ihanet edenleri Allah ateşlerde yaksın.”
Ünlü kahve hayranlan arasında yer alan Balzac’ın 51 yıllık ömrü bo yunca yaklaşık 10 ton kahve içtiği rivayetler arasındadır. Bir başka kahve hayranı olan J.S.Bach ise “Kahvenin Şarkısı” adını verdiği bestesinde, kahvenin şaraptan lez zetli öpücükten zevkli olduğunu sa vunmuş.
İstanbul’a kahvenin ilk gelişi bazı kaynaklara göre 1554 yılına rastlı yor. Halepli Hükm ile Şamlı Şems adında iki arkadaş tarafından İstan bul’a getirildiği bilinen kahve, önce leri daha çok Tahtakale civarında seyyar satılarak tanıtılmış. Daha sonra büyük bir dükkan kiralaya rak, içini de değişik tarzda dekore
eden iki arkadaş kahve saüşını bu rada sürdürmüş. Büyük ilgi gören bu ilk Türk kahvehanesi, dönemin tanınmış sanatçı ve entellektüelleri- nin uğrak yeri olmuş.
Başından geçen bir çok yasak lamanın ardından kahve, saraya ilk kez IV.Mehmet zamanında girer ve bu sayede de büyük itibar kazanır.
özellikle Mısırçarşısı civarındaki Tahmisçi Sokağı’nda kümelenen kahvehaneler ve kahve satıcıları, kahve ticaretinin can damarını oluş turur. Bugün en ünlü, öğütülmüş kurukahve üreten kuruluş olarak bilinen Kurukahveci Mehmet Efen di ve Mahdumları da aynı sokakta yer alıyor. Şirket bugün üçüncü ku şağı oluşturan Mehmet ve Hulusi Kurukahveci kardeşler tarafından yönetiliyor. Mehmet Kurukahveci “bu hassas işi zamanımıza taşıyabil mek için en gelişmiş teknikleri getir dik” diyor.