• Sonuç bulunamadı

Başlık: Türkiye Cumhuriyeti’nin Temeli: LaiklikYazar(lar):TAYHANİ, İhsan Sayı: 43 Sayfa: 517-529 DOI: 10.1501/Tite_0000000301 Yayın Tarihi: 2009 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: Türkiye Cumhuriyeti’nin Temeli: LaiklikYazar(lar):TAYHANİ, İhsan Sayı: 43 Sayfa: 517-529 DOI: 10.1501/Tite_0000000301 Yayın Tarihi: 2009 PDF"

Copied!
13
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Türkiye Cumhuriyeti’nin Temeli: Laiklik

Yrd.Doç.Dr. İhsan TAYHANİ

ÖZET

“Laiklik” çağdaş demokrasilerin ön koşuludur. Bat›, yaklaş›k dört yüzy›l süren kanl› bir mücadeleden sonra laik devlet düzenine kavuşmuştur. Eski Yunancadaki “Laikus” s›fat›ndan kaynağ›n› alan “laiklik” anlay›ş›, bugünkü Bat›’da “secularism” sözcüğü ile ifade edilmektedir.

Laiklik, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinin bir yap› taş›d›r.Devrim süresince ard›ş›k aşamalar sonucunda gelişimini tamamlam›şt›r.Bugün dünyada, elli yedi Müslüman ülke içerisinde laik devlet düzenine sahip olan tek ülke Türkiye’dir.

Ancak, uzunca bir süredir hem kavram, hem de uygulamalar aş›nd›r›lmaktad›r. Laiklik yine bugün ülkemizde iç ve d›ş dinamiklerin tehdidi alt›ndad›r.

Anahtar Sözcükler: Laiklik, Demokrasi, Cumhuriyet, İç/D›ş Tehditler, Kavram Kargaşas›

Secularism, Democracy, Republic, Inner/Outer Threats, Concept

Confilict

ABSTRACT

“Secularism” is the pre condition of the contemporary democrasies. The western world, has reached a secular state reqularity after a bloody struggle which had lasted for about four hundred centuries. The understanding of secularism which rooted from the adjective of “Laikus” has been expressing with the concept of “secularism” in today’s western world. “Secularism” is the basic edifice stone in the establishing philosophy of the Turkish Republic. It has completed its development at the end of the various phases during the revolution period. Turkey is

(2)

the single country which has a secular state order among 57 Muslim countries in the world.

But for a long time both the concept of secularism and the applications have been wearing and tearing. Again the secularism is under the threats of inner and outer dynamics today.

Key Words: Secularism, Democracy, Republic, Inner louter Threats, Concept, Conflict.

GİRİŞ

Tarih, egemen güçlerin kendilerine ç›kar alanlar› yaratmak amac›yla, toplumlar üzerinde çeşitli çökertme planlar› uygulad›klar›na tan›kl›k etmiştir.İçerisinde bulunduğumuz 21.yüzy›lda, uzun süreli atölye çal›şmalar›ndan sonra toplumlar›n dokusu ile uyumlu yöntemler geliştirilip devreye sokulmaktad›r.Örneğin, hedef ülkenin eğitim politikalar›n› yönlendirerek, etki ajanlar› arac›l›ğ› ile bireyler üzerinde beyin tahribat› gerçekleştirerek ya da toplum içerisinde “kavram kargaşas›” yaratarak,veya bütün bunlar› hep birlikte devreye sokarak bir toplum kolayca çökertilebilmektedir.1

Avrupa’n›n yaklaş›k dört yüzy›l süren oldukça kanl› bir macera sonunda kavuştuğu Bat›l› değerler ekseninde kurulan Türkiye Cumhuriyeti, böylesi bir süreçten geçmektedir. Kavramlara ilişkin inan›lmaz bir kargaşa yarat›lm›ş ve zihinler yeteri kadar buland›r›lm›şt›r. Kongar “ Laiklik” ile ilgili kavram kargaşas›n› şu sözlerle dile getirmektedir: “Rejimin laik niteliğine mi sald›racaks›n›z? Hemen yeni bir laiklik tan›m› yapars›n›z; laikliğin içini boşaltan, onu anlams›z k›lan bir tan›m(…) ve laikliğin içini tamamen boşalt›rs›n›z.2 Gerçekten de bugün toplumda,körlerin fili

tan›mlamaya çal›şt›ğ› gibi, kimi ayağ›ndan, kimi kulağ›ndan, kimi de hortumundan tutarak laikliğe bir anlam yüklemeye çal›şmakta ve politik duruşu ya da ideolojisine göre bir tan›m getirmektedir.

Peki, acaba bu çal›şman›n öznesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli olan “laiklik” nedir? Kemalizmin alt› ilkesi içerisinde yer alan bu kavram, toplumumuz aç›s›ndan ne ifade etmektedir? Günümüz dünyas›nda bir buçuk milyar müslüman›n yaşad›ğ› bir coğrafyadaki yerimiz aç›s›ndan yapt›ğ› katk› görmezden gelinebilir mi? vb. daha da çoğalt›lmas› olanakl› sorular›n yan›tlar› bu çal›şman›n çerçevesi içine s›ğd›r›lmaya çal›ş›lacakt›r.

1 Emre Kongar, Demokrasimizle Yüzleşmek, Ekim 2007, İstanbul, s.208. 2A.g.e., s.208.

(3)

A- Laikliğin Kökeni ve Anlam›

Laik sözcüğü eski Yunancadan geliyor. “Laikus” din adam› olmayanlara verilen add›r. Böylece de laiklik, din adamlar›n›n yönetmediği devlet ve toplum düzeni demek olmaktad›r3. Ülkemizde laikliği hedef

tahtas›na yerleştiren kimi çevreler, bu tan›mdan yola ç›karak laikliği anlam›ş, benimsemiş ve koruma refleksi gösteren yurttaşlar›m›z› ac›mas›z bir biçimde “dinsizlik”le suçlayabilmektedirler. Bat› dillerinin birçoğunda ise laik sözcüğünün karş›l›ğ› olarak “secular”, laiklik karş›l›ğ› olarak da “secularism” kullan›lmaktad›r.

Eğitim sistemimizde-ne yaz›k ki- ne an›lan kavramlar, ne de laiklik prensibi derinlikli olarak ele al›nm›ş, genç kuşaklar ve giderek toplum bilinçlendirilememiştir. Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte üniversite de dahil, eğitim-öğretim kademelerinin tümünde başlat›lan bu doğrultudaki içtenlikli ve özenli çabalar ise südürülememiş, kesintiye uğram›şt›r.

Bu çal›şmam›zda; “laiklik” kavram›na, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün kendi sözleri ve değerlendirmeleri ile bir aç›kl›k getirmeye çaba göstereceğiz. Büyük Atatürk’ün “laiklik”e yüklediği anlam› devrimin tüm aşamalar›na tan›kl›k eden K›l›ç Ali şu sözlerle aç›klamaktad›r: “İlk Meclis’te bir gün laiklik söz konusu oluyordu. Gazi Mustafa Kemal Paşa, o gün Meclis’e başkanl›k ediyordu. Meclis’in tan›nm›ş din bilginlerinden bir milletvekili, kürsüye gelerek konuşmas›na şu sözlerle başlad›: “Arkadaşlar bir laikliktir gidiyor. Afedersiniz ben, bu laikliğin anlam›n› anlayam›yorum”.Başkanl›k makam›nda bulunan Gazi Mustafa Kemal Paşa dayanamam›ş, oturduğu yerden elini kürsüye vurarak: “Adam olmak demektir, hocam adam olmak!..” diye hoca efendinin sorusunu cevaplam›şt›.4

Atatürk, bu özlü tan›m›, kurtuluştan sonraki kuruluş döneminin o zor ve y›prat›c› Meclis günlerinde “çağdaş”, “çağdaşl›k” kelimelerini de anlayamayan milletvekillerinin sorular› karş›s›nda birçok kez yinelemek zorunda kalm›şt›r.5

Atatürk’ün “laiklik” kavram›n› “adam olmakt›r” diye nitelemesi son derece gerçekçi idi. Çünkü laiklik, çağdaş, uygar bir birey, bir toplum ve bir devlet olarak yaşama kararl›l›ğ›m›z›n ilkesidir. Laiklik, 1923 Türk devrimiyle siyasada, eğitimde, hukukta, kültürde k›sacas› her alanda yaşama geçirilmiş ve ayd›nl›k bir evreye kavuşmam›z› sağlam›şt›r.

3 Ahmet Taner K›şlal›, Kemalizm, Laiklik ve Demokrasi, İmge Kitabevi yyn, 1994,

s.129.

4K›l›ç Ali, Atatürk’ün Hususiyetleri, Sel Yay›nlar›, Atatürk Kütüphanesi,2,

İstanbul,1955,s.355.

5Falih R›fk› Atay, Çankaya, (Atatürk’ün Doğumundan Ölümüne Kadar, Bateş A.Ş.

(4)

Laikliğin genel –geçer tan›m›, bir ilkokul öğrencisinin bile alg›layabileceği yal›nl›ktad›r. Bu tan›ma göre; din ve devlet işleri birbirinden ayr›lm›şt›r. Bu tan›m doğrudur, ama yeterli değildir. Laiklik din ve vicdan özgürlüğüdür. Ancak, ayn› zamanda din ve vicdan özgürlüğünün de güvencesidir. Yani devlet, toplumdaki tüm katmanlara eşit mesafede durmak zorundad›r. En önemlisi de laik bir devlette yasalar, çağdaş hukuk verilerine dayand›r›l›r. Referans pozitif hukuktur. Başka bir kaynaktan örneğin, dinden referans al›namaz.Laik demokratik bir toplumda ulus ümmetin yerini al›r. Birey “kul” değil insand›r, yurttaşt›r. Laik bir düzende kad›n ve erkek eşit haklara sahiptir. Görüldüğü gibi laiklik, bireyden topluma, toplumdan devlete uzanan ve tüm bunlar› kapsayan derinlikte ve boyuttad›r.

Türkiye için geçerli laiklik tan›m› da, Anayasa Mahkemesi’nin 21 Ekim 1971 gün ve 53/79 say›l› kanun ile yap›lm›ş bulunuyor.

“Laiklik ilkesi din ve devlet ilşkilerini düzenleyen bir ilke olmas› nedeniyle, her ülkenin içinde bulunduğu ve her dinin bünyesinin oluşturduğu koşullar aras›ndaki ayr›l›klar›n, laiklik anlay›ş›nda da ortaya ay›r›mlar ç›karmas› zorunlu bir sonuçtur.(…)şeklindeki vurgudan sonra kararda; H›ristiyanl›k ve İslaml›k aras›ndaki farklar da ortaya konulmaktad›r.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasas›’nda Kabul edilen laiklik ilkesi ise aşağ›daki başl›klarda özetlenmektedir.

a) Dinin, devlet işlerine egemen ve etkili olmamas› esas›n› benimseme, b) Dinin, bireylerin manevi hayat›na ilişkin olan dini inanç bölümünde aralar›nda ayr›l›k gözetmeksizin s›n›rs›z bir hürriyet tan›mak suretiyle dini,anayasa inancas› alt›na alma,

c) Dininin, bireyin manevi hayat›n› aşarak toplumsal hayat› etkileyen eylem ve davran›şlara ilişkin bölümlerinde kamu düzenini, güvenini ve ç›karlar›n› korumak amac›yla s›n›rlamalar kabul etme ve dinin kötüye kullan›lmas›n› ve sömürülmesini yasaklama,

ç) Devlete kamu düzeninin ve haklar›n›n koruyucusu s›fat›yla dini hak ve hürriyetleri üzerinde denetim yetkisi tan›ma niteliklerinden oluşmuş bir ilkedir.6

Görüldüğü gibi laik bir devlet, dini yads›yan,dine karş› olan bir devlet değildir. Din ad›na insanlara bask› uygulanmas›na izin vermeyen bir devlettir. Laik bir devlette din, kişilerin özel yaşant›lar› ile, özel yaşamlar›n›n düzenlenmesiyle ilgili bir konudur. Laik bir devlet, dinsel kurallara göre düzenlenme zorunluluğu bulunmayan bir devlettir.7

6 Orhan Erinç,”Geçmişten Geleceğe Laiklik Tan›m›…”,Cumhuriyet: 3 Nisan 2008, s.7

7 Ahmet Taner K›şlal›, Kemalizm Laiklik ve Demokrasi, İmge Kitabevi yyn,1994,

(5)

B) Laiklik Prensibinin Doğuşu

İnsan›n kendi özgür akl›n› kullanabilme aşamas›na gelmesi kolay olmam›şt›r. Son derece dramatik olup, uzun bir öyküsü vard›r.H›ristiyan Ortaçağ› incelenmeden bir yarg›ya ulaşmak olanaks›zd›r.Arkas›nda en iyimser yaklaş›mla dört yüzy›ll›k kanl› bir mücadele, din savaşlar›, katliamlar ve giyotin uygulamalar› bulunmaktad›r.

Akl›n ve bilimin özgürleşerek, toplum yönetimlerinde söz sahibi olmas›, bireylere tan›nan hak ve özgürlüklerin güvence alt›na al›nmas› Avrupa’da yeşerdi.Feodalizmin y›k›lmas›ndan sonra, kilisenin mutlak otoritesi sars›ld›.Süreç içerisinde dogmatik düşüncelerin geçersizliği anlaş›ld›. Egemenliği Tanr› ad›na kulland›ğ›n›, bu nedenle yönetme yetkisinin kendisinde olduğunu ileri süren Monarklar güçlerini yitirdiler. Laiklik de böylesi bir tarihi sürecin sonunda yine Avrupa’da doğdu.

Örneğin, daha 13. yüzy›lda bir H›ristiyan düşünürü olan Aziz Thomas, devletin insan akl›na uygun olarak düzenlenmesi gerektiğini savunuyordu. Bir yüzy›l sonra, bu kez ünlü bir Müslüman bilim adam› olan İbni Haldun,laik düşüncenin gerçek bir öncüsü olarak ortaya ç›kt›. Devletin var oluşunu ve toplumlar›n evrimini, tanr›sal iradeye değil, toplumsal-ekonomik nedenlere dayand›rarak aç›klad›.8 Protestanl›ğ›n bir kolunu oluşturan Luther

hareketi, giderek din ile devlet işlerini ay›ran bir tutuma yöneldi.9 Nihayet,

Bat› bu aray›şlar›n sonucunda; “İsa’n›n hakk› İsa’ya, Sezar’›n hakk› Sezar’a” yarg›s›na ulaşacakt›r. Sözü edilen bu yarg›dan yap›lacak ç›karsama ise şudur: Din ve devlet işleri birbirinden ayr›lmal›d›r.

Tarihsel evrim içinde laiklik iki gereksinmenin ürünü olarak doğmuştur. Birinci gereksinme, değişen koşullara-kilise dogmalar›ndan bağ›ms›z-akl›n ve bilimin ›ş›ğ›nda çözümler arayabilme yolunun aç›k tutulmas›d›r. İkinci gereksinme ise, farkl› inançlara sahip toplum kesimlerinin bar›ş içinde, bir arada yaşayabilmesidir.10

C) Türkiye’de Laiklik Süreci

Laiklik düşüncesinin Cumhuriyet öncesindeki köklerini serpintiler şeklinde değerlendirebiliriz. Tanzimatla başlayan bu aray›şlar, kuşkusuz başka yaz›, ya da yaz›lar›n konusudur.Küçümsenemeyecek ölçekte bir tortu oluşturmuştur. O halde serpintiler şeklinde de olsa, laik düşüncenin Türkiye’de neredeyse yüzy›ll›k bir geçmişi vard›r denilebilir.

Büyük Atatürk bu birikimin kimi boyutlar›n› şu sözlerle anlat›r: “Türk tarihinin en eski devirlerine bak›l›rsa görülür ki, Türk milleti din ve inanç ile

8A.g.e., s.130. 9 A.g.e., s.131. 10A.g.e., s.131.

(6)

devlet ve siyaset işlerini birbirinden ay›rmak gereğini ve önemini çok erken anlam›şt›r.Bu, büyük bir fikri gelişme eseri idi…Eski zamanlarda Avrupa’ya geçmiş Türklerden,… istila ettikleri ülkeler halk›n›, dinlerini değiştirmeye zorlad›klar› veya din ile devleti birbirine kar›şt›rd›klar› görülmemiştir…”11

Yine,Frans›z eski başbakan› M.Heriot’un “Paşam! Yüzy›llarca dini bir taasup içinde yaşayan bu Doğu memleketinde nas›l oldu da laikliği Türk milletine kabul ettirdiniz?” şeklindeki sorusunu Mustafa Kemal şöyle yan›tl›yordu: “Bizdeki taassup milletin ruhunda değildi. Belirli bir grubu kaps›yordu. Ben bu gerçeği gördüm.Milletimi gerçek yola yönelttim. Dini camie, siyaseti de devlete b›rakt›m. Bundan sonra müspet ilimlerin ›ş›ğ›yla çağdaş medeniyetin nimetlerinden faydalanmaya başlad›k.12

Ancak, siyasal, hukuksal ve eğitsel alanlar başta olmak üzere devletin tümüyle laik bir yap›ya kavuşturlumas›, aşama aşama Türk Devrimi sürecinde gerçekleştirilmiştir. An›lan aşamalar laiklik prensibinin önündeki taşlar›n, engellerin kald›r›lmas› eylemidir. Devrimin önderi üstün bir strateji izleyerek amaca ulaşm›şt›r.

23 Nisan 1920 Meclisi aç›ld›ktan bir gün sonra,24 Nisan 1920 tarihinde Mustafa Kemal, mecliste yapt›ğ› konuşmas›nda; “ Padişah ve halife, zorlama ve tehditten kurtulduğu zaman Meclis’in düzenleyeceği kanun esaslar› içinde durumunu al›r”13 derken siyasal düzene yönelik değişim sürecini de

başlatm›ş oluyordu.

Laik devlet doğrultusunda ikinci önemli ad›m, 1 Kas›m 1922 ‘de at›ld› ve saltanatl›k kald›r›ld›.Sanc›s›z gerçekleşen bu aç›l›mda Mustafa Kemal’in Meclis’te bir s›ran›n üzerine s›çrayarak… “Meclis ve herkes meseleyi doğal görürse, fikrimce uygun olur. Aksi takdirde, yine gerçek gerektiği şekilde ifade olunacakt›r.Fakat ihtimal baz› kafalar kesilecektir”14 sözleriyle

devrimci tavr›n› sürdürmesi belirleyici olmuştur.

Bir sonraki ad›m, 29 Ekim 1923’te ilan edilen Cumhuriyettir.Çoğulcu p a r l a m e n t e r s i s t e m d e , i ç i d e m o k r a s i i l e b e z e l i b i r cumhuriyet!...Cumhuriyetin ilan›ndan bir y›l sonra Mustafa Kemal bu yap›y› şu sözlerle aç›klamaktad›r: “Türk milletinin keyfi yönetim ve zorbal›kla yönetilebileceğini sananlar, Türk’ü ve Türk tarihini bilmeyenler ve anlamayanlard›r…Türk milletini demokrasiden başka bir şekilde yönetme imkan› yoktur.15 Yine Mustafa Kemal, Serbest Cumhuriyet F›rkas›n› kuran

11 Tarih 4 (Türkiye Cumhuriyeti):Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti, Maarif Vekaleti

Yay›n›, Devlet Matbaas›, İstanbul, 1934, s.206.

12 Enver Behnan Şapolyo, Kemal Atatürk ve Milli Mücadele Tarihi,3.Bask›, Rafet

Zaimler Yay›nevi,

Ekicigil Matbaas›, İstanbul, 1958, s.511.

13

Mustafa Kemal Atatürk, Söylev 1-2, Çağdaş Yay›nlar›,İstanbul, 1981,s.299.

14 A.g.e., s.379. 15

(7)

Ali Fethi Okyar’a 1930 Ağustos’unda yazd›ğ› bir mektupta; “Laik Cumhuriyet esas›nda beraberiz. Zaten benim siyasi hayatta bir tarafl› olarak daima arad›ğ›m ve arayacağ›m temel budur.” 16vurgusunu yapmakta ve bu

konudaki duyarl›l›ğ›n› belirtmektedir.

Mustafa Kemal’in yüreğinde ve beyninde tan›m›n› bulan ve sözlerine yans›yan cumhuriyetin içeriği, karakteri ve nitelikleri, 3 Mart 1924 tarihinde, cumhuriyetin ilan›ndan dört ay sonra TBMM’de, beş saatte, üç devrim yasas›n›n kabulü ile somuta dönüşmüş, belirginleşmiştir. Bunlar;

429 say›l› Şeriye ve Evkaf Vekaleti(Din İşleri ve Vak›flar›) ile Genel Kurmay Bakanl›ğ›’n›n kald›r›lmas›na ilişkin yasa,

430 say›l›”Tevhid-i Tedrisat” (Öğretimin Birleştirilmesi) yasas› ve 431 say›l› “Halifeliğin Kald›r›lmas› ve Osmanl› Hanedan›’n›n Türkiye Cumhuriyeti s›n›rlar› d›ş›na ç›kar›lmas›”na ilişkin yasad›r.

429 say›l› “Şeriye ve Evkaf Bakanl›ğ›”n›n kald›r›lmas›na ilişkin on dört maddelik yasa tasar›s›n› Siirt Müftüsü, din adam› Halil Hulki Efendi ve elli arkadaş› Meclis’e getirmiştir.17

Yasan›n ilk maddesi günümüz Türkçesi ile şöyledir: “Türkiye Cumhuriyeti’nde, halk›n dünyaya ait işlerinin görüşülüp çözüme bağlanmas› TBMM’nin koyacağ› yasalarla olur.Yüce İslam dininin inanca ve ibadete ilişkin kurallar›n›n ve işlerinin yürütülmesi ve dinsel kurumlar›n yönetimi ise, yeni kurulacak olan “Diyanet İşleri Başkanl›ğ›’na aittir.”18

An›lan yasayla din ve devlet işlerinin ayr›lmas› doğrultusunda önemli bir ad›m at›lm›ş ve laik devlet düzenine geçişin önü aç›lm›şt›r.

430 say›l› “Tevhid-i Tedrisat(Öğretimin Birleştirilmesi) Yasa Tasar›s›’n› ise, Saruhan (Manisa) milletvekili Vas›f Ç›nar ve 57 arkadaş› Meclis’e getirmiştir.19 Bir alt yap› devrimi olup, çağdaş uygarl›k düzenine

geçişin en önemli ad›m›d›r. Eğitimin akla ve bilime dayand›r›lma eylemidir. An›lan yasayla laik ilkelere dayal› bir eğitim dizgesi (sistem) oluşturulmuştur.

431 say›l› “Halifeliğin Kald›r›lmas› ve Osmanoğullar› soyundan olanlar›n Türkiye d›ş›na ç›kar›lmas›”na ilişkin yasa tasar›s›n› da Urfa milletvekili Şeyh Saffet Efendi ve 53 arkadaş› Meclis’e getirmiştir.20

16 Ali Fethi Okyar, Serbest Cumhuriyet F›rkas› Nas›l Doğdu,Nas›l Feshedildi?,

İstanbul, 1987, s.60; Hasan R›za Soyak, Atatürk’ten Hat›ralar II, YKB yyn., İstanbul,1973,s.415.; Cumhuriyet:12 Ağustos 1930, Say›:2250, s.1.vd.

17

Türk Parlamento Tarihi TBMM-II.Dönem(1923-1927) I Cilt, TBMM Vakf› Yay›nlar› No:1, Ankara,1993,s.266.

18A.g.e., s.267. 19A.g.e., s.274. 20A.g.e., s.300.

(8)

Halifelik konusu, 15-22 Şubat 1924 tarihleri aras›nda İzmir’de düzenlenen “Savaş Oyunlar›” s›ras›nda ele al›nm›şt›.21 Başbakan İsmet

İnönü, Milli Savunma Bakan› Kâz›m Özalp ve Genel Kurmay Başkan› Fevzi Çakmak’›n kat›ld›ğ› bir zirve toplant›s›nda halifeliğin kald›r›lmas› kararlaşt›r›lm›şt›. Yukar›da ard›ş›k olarak değinilen yasalara ilişkin görüşünü Mustafa Kemal Paşa, 1 Mart 1924’te Meclis’te yapt›ğ› aç›l›ş konuşmas›nda şu sözlerle dile getirmiştir: “…İslam dinini, yüzy›llardan beri al›ş›lm›ş olduğu üzere, bir siyaset arac› durumundan uzaklaşt›rmak ve yüceltmek gerekli olduğu gerçeğini de görüyoruz.Kutsal ve tanr›sal olan inançlar›m›z› ve vicdanlar›m›z›, kar›ş›k ve türlü renkte bulunan ve her türlü menfaat ve ihtiyaçlara görünüş olan siyasetlerden ve siyasetin bütün öğelerinden bir an önce ve kesinlikle kurtarmak, milletin dünyaya ve ahirete ait mutluluğunun emrettiği bir zorunluluktur. Ancak bu şekilde İslam dininin yüceliği belirir.”22

Halifeliğin kald›r›lmas›yla yaşama geçirilen yeni siyasal düzenin önemli bir çelişkisi giderilmiş oldu. Halifelik kurumu ile cumhuriyetin iç içe olmas› olanaks›zd›. Koçak’a göre Cumhuriyete karş› bir seçenek gözüyle bak›lan Hilafetin ortadan kald›r›lmas› ve Halife’nin de yurtd›ş›na ç›kar›lmas› ile Cumhuriyetin en büyük siyasal rakibi tasfiye edilmiştir.23

Hilafetin kald›r›lmas› içeride ve d›şar›da farkl› tepkiler doğurmuştur.Asl›nda günümüzde halen örtülü veya aç›k tepkilerin olduğu gözlemlenmektedir. Kald›r›ld›ğ› süreçte; baz› Müslüman liderlerin halifeliği kurtarma çabalar›na rağmen Türkiye’nin cesaretle yürüttüğü laiklik-yenileşme siyaseti memleketin islam alemindeki itibar›n› azaltacağ› yerde gerçekten yükseltmiştir.24

Saltanat›n kald›r›lmas›, cumhuriyetin ilan›, hilafetin ilgas›(yok hükmünde sayma) gibi laiklik aç›s›ndan son derece önemli aşamalar› geride b›rakt›ktan sonra, devletin laikleşme sürecini tamamlayacak olan ad›mlar at›lmaya devam etmiştir. 8 Nisan 1924 günü Şeriat Mahkemeleri kald›r›ld›. Bu ad›m çağdaş hukuk düzenine yönelişin göstergesidir.Asl›nda Atatürk, laik hukuka yöneleceğinin ipuçlar›n› 1 Mart 1922’de TBMM’de yapt›ğ› konuşmas›nda vermişti. Şöyle diyordu: Mecelle’nin bütün kurallar›ndaki “ezman›n tagayyüriyle ahkâm›n tagayyürü inkâr olunamaz” (zamanlar›n

21 Sina Akşin, Ana Çizgileriyle Türkiye’nin Yak›n Tarihi, K›rlang›ç

Yay›nlar›,Ankara,2004, s.174.

22 Türkiye Büyük Millet Meclisi:1 Mart 1924(TBMM) Zab›t Ceridesi: Devre II, CiltVII, s.6.

23 Cemil Koçak, Siyasal Tarih(1923-1950), Türkiye Tarihi Çağdaş Türkiye 1908-1980, İstanbul, 2000, s.136.

24 Aktaran: Kemal H.Karpat,A.J.Toynbee,Civilization On Trail,New York,1953,

(9)

değişmesi ile hükümlerin değişeceği inkâr olunamaz) f›k›h (din) kural›, (hukuk) politikam›zda hareket noktam›zd›r.25

“Mecelle’nin, dogmatik kurallarla toplumlar›n sürgit yönetilemeyeceği” şeklinde çözümleyebileceğimiz sözlerine, Atatürk’ün vurgu yapmas›, bugün hâlen laikliği egemen k›ld› diye hedef al›nmas›n› da anlams›z k›lmaktad›r. 30 Kas›m 1925’te ise, tekke, zaviye ve türbeler kap›t›ld›. Atatürk, Kastamonu’da yapt›ğ› bir konuşmada; “Efendiler ve ey millet! İyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler,mans›plar memleketi olamaz. En doğru ve en gerçek yol, medeniyet yoludur.Medeniyetin emir ve gereklerini yapmak, insan olmak için yeterlidir.”26 diyerek kendi deyimiyle “gericilik kaynaklar›”n›n kapat›lma

gerekçesini yal›n bir biçimde sergilemişti. Yasa bugün de yürürlükte olmas›na rağmen, an›lan odaklar›n etkinliklerine devam etmeleri ise düşündürücüdür!..

Laikleşme sürecine yine ard›ş›k olarak bakacak olursak; Mustafa Kemal Paşan›n 24 Ağustos 1925 günü Kastamonu’da şapka giyerek halk›n karş›s›na ç›kt›ğ›n›, bu tavr› ile bir dönüşümü başlatt›ğ›n› görürürüz. O, giyim kuşam›, giysiyi de bir uygarl›k, bir laiklik konusu olarak ele alm›ş27, bunu

konuşmas›nda işlemiştir. Çağdaş birey, çağdaş toplum ve çağdaş devlet yaratma yolundaki yürüyüşte 1926 y›l› önemli bir y›ld›r. Bu tarihten başlayarak 1930 y›l›na kadar ç›kar›lan tüm yasalar Bat›n›n çağdaş ölçütleri eksenindeki yasalard›r.

17 Şubat 1926 y›l›nda kabul edilen Medeni Yasa, Şeriat Hukuku’nu terk etmenin en önemli dönemecidir. Çünkü Türk kad›n› erkekle eşit k›l›nm›şt›r.O, art›k özgür ve eşit bir bireydir.

Atatürk 1921 y›l›nda Berthe Gauilis ile yapt›ğ› bir sohbette; onun “Türkiye’de kad›n›n durumu ve yeri ne olacak?” şeklindeki sorusunu,“Tam eşitlik.Erkeklerin haklar› ne ise kad›nlar›nki de ayn›. Hürriyetlerini hakk› ile kazand›lar.Milletin yar›s›n›n sosyal hayata yabanc›, uzak kalmas› uygun bulunamaz”28 şeklinde yan›tlam›ş ve bu konudaki kararl›l›ğ›n› daha o

günlerde belirtmişti.

Medeni Yasan›n Kabul edilmesinin önemini Jaschke şu sözlerle dile getirmektedir: “Şimdi ilk defad›r ki bir reformcu, Şeriat bilginlerinin dokunulmaz tekel alan› olan ailevi ve dini hayat›n mahremiyetine girmeye

25

Türkiye Büyük Millet Meclisi: 1 Mart 1922(TBMM Zab›t Ceridesi: Devre II, Cilt: XVIII, s.4.

26

Aç›k Söz: 1 Eylül 1925, Say›:1448, s.1-2.

27 Suna Kili, Türk Devrim Tarihi, Türkiye İş Bankas› Kültür Yay›nlar›,İstanbul, 2001,

s.297.

28 Berthe-Georges Gauilis, “Mustafa Kemal ile Musahabe”, Yeni Şark:10 Mart

(10)

cesaret etmişti. Tanr› vergisi Şeriat, Meclisçe kald›r›ld›, kurallar› hükümsüz ve geçersiz ilan edildi ve yerine yeni Türk Medeni Kanunu kondu.29

S›ra, 1924 Anayasas›’nda bulunan ve laik bir düzende ve bu düzenin anayasas›nda yer almamas› gereken 2.maddesindeki “Türkiye Devleti’nin dini,din-i İslamd›r” hükmünün ç›kar›lmas›na gelmişti.… 5 Nisan 1928’de Halk Partisi bu hükmün Anayasa’dan ç›kar›lmas›na karar verdi ve beş gün sonra, 10 Nisan’da Meclis bu yolda bir kanun kabul etti.Ayn› zamanda dini deyimleri ve at›flar› kald›rmak üzere üç hüküm daha değiştirildi. İslaml›ğ›n devletten ayr›lmas› tamamlanm›ş ve Türkiye şimdi hukuken ve anayasal olarak, Anayasas›nda, kanunlar›nda ve emellerinde laik ve modern bir devlet olmuştu.30

Laikleşme sürecindeki bu uzun ve nefes kesici aşamalar›n son halkas›, 5 Şubat 1937’de yine bir anayasa değişikliği ile eklemlenmiş ve son nokta konulmuştu.Söz konusu değişiklikle laiklik, öteki Kemalizm ilkeleri ile birlikte Anayasa hükmüydü. Bugün de Anayasa’n›n ikinci maddesinde değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez bir ilke olarak varl›ğ›n› sürdürmektedir.

SONUÇ

Bugün dünyada İKÖ (İslam Kalk›nma Örgütü)’nün verilerine göre 57 Müslüman devlet bulunmaktad›r.Bunlar›n aras›nda Türkiye Cumhuriyeti’nin ayr›cal›kl› bir yeri var. Söz konusu ayr›cal›ğ› “laiklik” ilkesine borçludur.Laik düzen sayesinde yurttaşlar›m›z kendi özel yaşam alanlar›nda, inançlar›n›n gereğini özgür bir biçimde yerine getirmektedirler. Her türlü inanç, ya da inançs›zl›k devletin güvencesi alt›ndad›r.Laik düzenin olmad›ğ› bir ortamda, inanç gruplar›(mezhepler) da dahil, güçlü olan›n kendi dünya görüşünü dayatmas› kaç›n›lmaz olacakt›r.

Atatürk’e göre Laiklik, asla dinsizlik olmad›ğ› gibi, sahte dindarl›k ve büyücülükle mücadele kap›s›n› açt›ğ› için, gerçek dindarl›ğ›n gelişmesi imkân›n› sağlam›şt›r.Laikliği dinsizlikle kar›şt›rmak isteyenler, ilerlemenin ve canl›l›ğ›n düşmanlar› ile gözlerinden perde kalkmam›ş Doğu milletlerinin fanatiklerinden başka kimse olamaz.31

Anayasam›zdaki tan›m› ile laik-demokratik, sosyal bir hukuk devleti olan Atatürk Cumhuriyeti’nin hedefi çağdaş uygarl›k düzeyine ulaşmak, hatta onu geçmektir.Bu ereğe ancak akl›n inançtan, bilimin de dinden bağ›ms›zlaşmas› koşulu ile ulaş›labilir.Laiklik bu bilinçle benimsenmiş ve

29 Jaschke’den aktaran: Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, TTK

Yay›n›,1988, Ankara ss.271-272.

30 Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu,TTK Yay›n›,1998, Ankara, s.275. 31

(11)

Cumhuriyetin temel taş› yap›lm›şt›r.Laiklik ilkesi Türkiye Cumhuriyeti’nin ve demokrasinin onsuz olmaz koşuludur.

Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Ali Feyyaz Paksüt’ün “Bugün baz› yazarlar ve düşünürler laikliğin Cumhuriyetin kuruluşunda milletçe savunulmuş bir ilke olmad›ğ›n›, hatta halka dayat›ld›ğ›n› söylüyorlar.Ancak Türkiye Cumhuriyeti doğuştan laiktir”32 şeklindeki

değerlendirmesine dikkat edilmelidir.

Laiklik, demokrasinin ön koşuludur; çünkü laiklik olmadan gerçek bir düşünce özgürlüğü de olamaz, gerçek bir özgür seçim de. Milliyetçiliğin ön koşuludur; çünkü laiklik olmayan yerde önem taş›yan öğe ulus değil, inananlar›n oluşturduğu “ümmet”tir.Devrimciliğin ön koşuludur; çünkü laikliği kabul etmemiş bir toplumda, bilimin ve çağ›n gereklerinin gerisinde kalm›ş kurumlar› değiştirmenin tart›şmas› bile genellikle yap›lamaz. Halkç›l›ğ›n ön koşuludur; çünkü bir din devletinde halk›n istekleri değil,dinsel “seçkin”lerin düşünceleri önemlidir.33

Evrensel, ülkesel ve ülkenin kuruluş felsefesi aç›s›ndan yaşamsal önemde olan laiklik prensibine yaz›k ki uzunca bir süredir, iç ve d›ş dinamiklerin tehdidi alt›ndad›r.Bir hayli aş›nm›şt›r,aş›nd›r›lmaya devam edilmektedir.

Tehditlerin d›ş dinamiği; anayasam›zda tan›m›n› bulan laik-demokratik cumhuriyete, “Il›ml› İslam Cumhuriyeti” gibi tan›mlar yüklemeye çal›şmakta, ülkemizdeki son siyasi gelişmeler üzerine de “demokratik laiklik” gibi terminolojide olmayan yeni kavramlar› tart›şmaya açmaktad›r. Yine d›ş dinamikler, laiklik, demokrasinin olmazsa olmaz koşulu iken,demokrasiyi laikliğe kurban etmemek gerekir şeklinde ilginç söylemler geliştirmektedirler.

Laikliğin iç tehdit dinamiği ise, çok partili yaşama geçtiğimiz süreçten beri laikliğe yönelik tahribat girişimlerini siyasal, hukuksal, eğitsel, sosyal, kültürel olmak üzere geniş bir yelpazede sürdürmektedir.

Oysa, laiklik Türkiye Cumhuriyeti’nin çimentosudur.Başta yönetsel erk sahipleri olmak üzere herkes, bu bilinçle hareket etmeli ve Tanilli’nin dediği gibi Müslüman dünyada ilk kez yetiştirdiğimiz laiklik gülüne özen göstermelidir. Bu özen esirgenirse solar gider34. Çevremizdekilere benzer,

tan›nmaz hale geliriz!..

32 Cumhuriyet:11 Nisan 2008, Laikliğe Küresel Sald›r›, s.6. 33

Ahmet Taner K›şlal›, Kemalizm,Laiklik ve Demokrasi, İmge Kitabevi Yay›nlar›, 1994, s.30.

34

(12)

YARARLANILAN KAYNAKLAR

I-Süreli Yay›nlar A-Gazeteler

Aç›k Söz: 1 Eylül 1922, Say›:1448. Cumhuriyet:11 Nisan 2008.

B-Raporlar

Türkiye Büyük Millet Meclisi: 1 Mart 1922(TBMM Zab›t Ceridesi) Devre II,Cilt

XVIII.

---, 1Mart 1924(TBMM Zab›t Ceridesi Devre II, Cilt VII. I›- İnceleme Yap›tlar

A-Kitaplar

Akşin, Sina, Ana Çizgileriyle Türkiye’nin Yak›n Tarihi, K›rlang›ç Yay›nlar›, Ankara,2004.

Ali, K›l›ç, Atatürk’ün Hususiyetleri, Sel Yay›nlar›, Atatürk Kütüphanesi 2, İstanbul,1955.

Atatürk, Mustafa Kemal, Söylev I-II, Çağdaş Yay›nlar›, İstanbul, 1981.

Atay, Falih R›fk›, Çankaya(Atatürk’ün Doğumundan Ölümüne Kadar), Bateş A.Ş.Yay›n›, 1980.

Borak, Sadi, Atatürk ve Din, An›l Yay›nevi, İstanbul,1962.

K›şlal›, Ahmet Taner, Kemalizm, Laiklik ve Demokrasi, İmge Kitabevi Yay›nlar›, 1994.

Kili, Suna, Türk Devrim Tarihi, Türkiye İş Bankas› Kültür Yay›nlar›, İstanbul, 2001.

Koçak, Cemil, Siyasal Tarih(1923-1950),Türkiye Tarihi Çağdaş Türkiye

1908-1980, İstanbul,2000.

Kongar, Emre, Demokrasimizle Yüzleşmek, Ekim 2007, İstanbul.

Lewis, Bernard, Modern Türkiye’nin Doğuşu, TTK Yay›n›, 1998, Ankara.

Okyar, Ali Fethi, Serbest Cumhuriyet F›rkas› Nas›l Doğdu, Nas›l Feshedildi?, İstanbul,1987.

Soyak, R›za, Atatürk’ten Hat›ralar II, YKB Yay›nlar›, İstanbul, 1973.

Şapolyo, Enver Behnan, Kemal Atatürk ve Milli Mücadele Tarihi, 3.Bask›, Rafet Zaimler Yay›nevi, Ekicigil Matbaas›, İstanbul, 1958.

(13)

Tarih 4 (Türkiye Cumhuriyeti): Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti, Maarif Vekaleti

Yay›n›, Devlet Matbaas›, İstanbul, 1934.

Türk Parlamento Tarihi TBMM-II. Dönem (1923-1927) I.Cilt, TBMM Vakf›

Yay›nlar› No:1, Ankara, 1993.

Toynbee, A.J., Civilization On Trail, New York, 1953. B-Makaleler

Erinç, Orhan, “Geçmişten Geleceğe Laiklik Tan›m›…”, Cumhuriyet, 3 Nisan 2008. Gauilis, Berthe-Georges, “Mustafa Kemal İle Musahabe”, Yeni Şark, 10 Mart 1922. Tanilli, Server, “Konudan Konuya …”, Cumhuriyet, 11 Nisan 2008.

Referanslar

Benzer Belgeler

Kâmil Paşa Kabinesi ve İttihat ve Terakki Cemiyeti Karşısında Gelişen Muhalefet.  Kâmil Paşa İTC’nin zaaflarının ve güçlü yanlarının bilincinde usta bir

İttihat ve Terakki Cemiyeti Karşıtı Muhalefet ve 31 Mart Olayı.. İTC karşıtı muhalefetin ana unsuru, arkasında Prens Sabahattin ve Kâmil Paşa gibi isimlerin bulunduğu

Büyük Güçlerin ve Balkan Devletleri’nin Osmanlı Devleti Üzerindeki Baskısı: Trablusgarp Savaşı.. İtalyan emperyalizmi: İtalya’nın,

Birinci Dünya Savaşı'nın Sonu ve Osmanlı Devleti.. 1915 yılından itibaren İttifak devletleri arasında önemli bir bağ oluşturmuş olan Bulgaristan’ın 29 Eylül’de

Mondros’tan İstanbul’un işgaline İstanbul’da Siyasi Gelişmeler (Kasım 1918-Mart 1920) Saray’ın izlediği politika: Elverişli bir barış.. antlaşması elde etmek için

olması ile birlikte İstanbul Hükümeti’nin Ankara’daki ulusal direniş hareketine karşı aldığı siyasi ve askeri tedbirler..

Ulusal Direniş Hareketi içerisindeki siyasal gelişmeler.. Milli Mücadele’nin sürdüğü yıllarda Mustafa Kemal silahlı kuvvetler üzerinde sağlam bir otorite kurmuşsa

Gazetesi ve televizyonu, CHP Grup Ba şkanvekili Kemal Anadol, avukat Senih Özay, turizmci Birsel Lemke’ye savaş açt