• Sonuç bulunamadı

Okul Öncesi Öğretmenlerinin Duygusal İhmal ve İstismar Konusundaki Bilgi ve Farkındalıklarının İncelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Okul Öncesi Öğretmenlerinin Duygusal İhmal ve İstismar Konusundaki Bilgi ve Farkındalıklarının İncelenmesi"

Copied!
103
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)
(3)

OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENLERİNİN DUYGUSAL İHMAL VE

İSTİSMAR KONUSUNDAKİ BİLGİ VE FARKINDALIKLARININ

İNCELENMESİ

Esra Yeter Bedir

YÜKSEK LİSANS TEZİ

ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ ANABİLİM DALI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

(4)

TELİF HAKKI VE TEZ FOTOKOPİ İZİN FORMU

Bu tezin tüm hakları saklıdır. Kaynak göstermek koşuluyla tezin teslim tarihinden itibaren 12 (on iki ) ay sonra tezden fotokopi çekilebilir.

YAZARIN

Adı : ESRA YETER Soyadı : BEDİR

Bölümü : ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ İmza :

Teslim tarihi :

TEZİN

Türkçe Adı : Okul Öncesi Öğretmenlerinin Duygusal İhmal ve İstismar Konusundaki Bilgi ve Farkındalıklarının İncelenmesi

İngilizce Adı : Investigating The Knowledge and Awareness Of Pre-School Teachers About Emotional Neglect and Abuse

(5)

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI

Tez yazma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyduğumu, yararlandığım tüm kaynakları kaynak gösterme ilkelerine uygun olarak kaynakçada belirttiğimi ve bu bölümler dışındaki tüm ifadelerin şahsıma ait olduğunu beyan ederim.

Yazarın Adı Soyadı : ESRA YETER BEDİR İmza :

(6)

JÜRİ ONAY SAYFASI

Esra Yeter BEDİR tarafından hazırlanan “Okul Öncesi Öğretmenlerinin Duygusal İhmal ve İstismar Konusundaki Bilgi ve Farkındalıklarının İncelenmesi” adlı tez çalışması aşağıdaki jüri tarafından oy birliği / oy çokluğu ile Gazi Üniversitesi Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Danışman: Prof. Dr. Neslihan AVCI

Okulöncesi Eğitimi Anabilim Dalı, Gazi Üniversitesi

Başkan: Prof. Dr. Abide GÜNGÖR AYTAR

Üye: Doç. Dr. Müdriye YILDIZ BIÇAKÇI

Tez Savunma Tarihi: 15/01/2018

Bu tezin Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans tezi olması için şartları yerine getirdiğini onaylıyorum.

Prof. Dr. Selma YEL

(7)

TEŞEKKÜR

Yüksek Lisans eğitimim sırasında her zaman yanımda olan, tam vazgeçtiğim sırada pozitif enerjisi ile bana güç veren, bilgi ve deneyimleri ile benden desteğini esirgemeyen değerli danışmanım Prof. Dr. Neslihan AVCI’ ya katkılarından dolayı teşekkür ederim.

Çalışmamda ölçeğini kullanmama izin veren, sorularımı sıkılmadan yanıtlayan değerli hocam Yrd. Doç. Dr. Mehmet KANAK’ a teşekkür ederim.

Çalışma boyunca manevi desteğini esirgemeyen, her türlü yardımıma koşan ve yanımda olan değerli öğretmen arkadaşlarıma teşekkürü borç bilirim.

Her zaman yanımda olan, bu günlere gelmemi sağlayan, küçük sevinçlerime ortak olan canım annem Refika BEDİR ve babam Nafiz BEDİR’ e sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Bu süreçte bana güç veren birbirinden değerli ablalarıma ve mutluluğumu paylaşan kardeşlerime teşekkür ederim.

(8)

OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENLERİNİN DUYGUSAL İHMAL VE

İSTİSMAR KONUSUNDAKİ BİLGİ VE FARKINDALIKLARININ

İNCELENMESİ

(Yüksek Lisans Tezi)

Esra Yeter Bedir

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

Ocak 2018

ÖZ

Çocuğa çevresindeki yetişkinler tarafından psikolojik olarak kötü muameleyi içeren duygusal istismar, özellikle erken dönemde görüldüğünde çocukların yaşamında onarılmaz sonuçlara yol açabilmektedir. Araştırmanın temel amacı Hatay ilinde görev yapmakta olan okul öncesi öğretmenlerinin çocukların duygusal ihmal ve istismarı konusundaki bilgi ve farkındalıklarını incelemektir. Araştırma nicel olup tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmada verilerin toplanmasında okul öncesi öğretmenlerinin istismara yönelik anılarının ve kişisel bilgilerinin belirlendiği “Kişisel bilgi formu” ile Kanak (2015)’ ın geliştirdiği geçerlik ve güvenirliğini yaptığı “Duygusal İhmal ve İstismara Yönelik Bilgi ve Farkındalık Ölçme Aracı” (DİBFA) kullanılmıştır. Ölme aracı 38 madde ile reddetme ve görmezden gelme, aşağılama çocuğu şiddete tanık etme, yalnız bırakma ve tehdit etme, karşılaştırma ve ayrımcılık yapma olmak üzere dört alt boyuttan oluşmuştur. Araştırmanın örneklemini Hatay ilinde bulunan Antakya, Altınözü, Arsuz, Defne, Dörtyol, Hassa, İskenderun, Kırıkhan, Reyhanlı ve Samandağ ilçelerinden çalışmaya dahil edilen 323 okul öncesi öğretmeni oluşturmuştur. İlçelerdeki öğretmen sayıları ağırlıklı örnekleme yöntemi ile belirlenmiştir. Verilerin analizinde kullanım ve dağılım durumuna göre parametrik ya da parametrik olmayan analiz yaklaşımları kullanılmıştır. Araştırma bulgularına göre çalışmaya katılan okul öncesi öğretmenlerinin duygusal istismar ve ihmale ilişkin

(9)

farkındalıkları yüksek bulunmuştur. Okul öncesi öğretmenlerinin yaş, kıdem ve görev yaptıkları ilçe değişkenlerine göre duygusal ihmal ve istismar farkındalığı açısından farkın olduğu görülmüştür. Ölçeğin karşılaştırma ve ayrım yapma boyutunda çocuk sahibi olanların duygusal istismar ve ihmale yönelik farkındalıkları yüksek bulunmuştur. Okul öncesi öğretmenlerinin öğrenim durumu, medeni durumu, daha önce konu ile ilgili eğitim alma durumu ve geçmiş öyküsü olma durumuna göre duygusal istismar ve ihmal farkındalığı açısından önemli bir farkın olmadığı görülmüştür.

Anahtar Kelimeler : İstismar, Duygusal İstismar ve İhmal, Okul Öncesi Öğretmeni Sayfa Adedi : XIV+ 86

(10)

INVESTIGATING THE KNOWLEDGE AND AWARENESS OF

PRE-SCHOOL TEACHERS ABOUT EMOTIONAL NEGLECT AND

ABUSE

(M.S. Thesis)

Esra Yeter Bedir

GAZİ UNIVERSITY

GRADUATE SCHOOL OF EDUCATIONAL SCIENCES

January 2018

ABSTRACT

Emotional abuse involving psychological treatment by the adults around each child can lead to irreparable consequences in children’s life, especially when seen early on. The main aim of the research is to examine the knowledge and awareness of the pre-school teachers who are working in Hatay province on emotional neglect and abuse of children. The research was quantitative and the screening model was used. “The Information and Awareness Measures of Emotional Neglect and Abuse” (DIBFA) made by the Kanak (2015) reliability and validity of the pre-school teachers’ exploitation memories and “The Personal information form” in which the personal information determined were used in the collection of the data in the research. Measuring tool with the 38 items consists of these four sub-sections; rejection and ignoring, humiliating and children witnessing violence, leaving alone and threatening, made comparison and discrimination. 323 pre-school teachers were included in the study of the research sample from Antakya, Altınözü, Arsuz, Defne, Dörtyol, Hassa, İskenderun, Kırıkhan, Reyhanlı and Samandağ districts in Hatay province. The number of teachers in the districts was determined by the weighted sampling method. Parametric or nonparametric analysis approaches were used according to the use and distribution status in the analysis of data. According to research findings, awareness of emotional abuse and neglect of pre-school teachers participating in the study was high. It

(11)

was seen the differences among pre-school teachers were aware of emotional neglect and abuse awareness according to their age, the districts they worked in and their experienced years. The level of awareness of emotional abuse and neglect has been found to be high for those who have children in terms of comparing and distinguishing scale. It was found that there was no significant difference in terms of emotional abuse and neglect awareness according to the pre-school teachers’ education status, marital status, previous education situation and past story.

Key Words : Abuse, Emotional Neglect and Abuse, Pre-school Teacher Page Number : XIV + 86

(12)

İÇİNDEKİLER

ÖZ ... v

ABSTRACT ... vii

TABLOLAR LİSTESİ ... xi

ŞEKİLLER LİSTESİ ... xiii

SİMGELER VE KISALTMALAR ... xiv

BÖLÜM I ... 1

GİRİŞ ... 1

1.1.Problem Durumu ... 3 1.2. Araştırmanın Önemi ... 4 1.3.Araştırmanın Amacı ... 5 1.4.Araştırma Soruları ... 5 1.5.Araştırmanının Sınırlılıkları ... 6 1.6.Araştırmanın Sayıltıları... 6 1.7.Tanımlar... 6

BÖLÜM II ... 8

KAVRAMSAL ÇERÇEVE ... 8

2.1.Duygusal İstismar... 8 2.2.Duygusal İhmal... 11

2.3.Duygusal İstismar Türleri ... 13

2.4.Duygusal İstismarın Nedenleri... 14

2.5.Duygusal İstismarın Çocuklar Üzerindeki Etkisi ... 16

2.6.Çocuğun Okulda Duygusal İstismarı ... 19

2.7. Duygusal İstismarın Önlenmesi ... 20

(13)

İLGİLİ ARAŞTIRMALAR ... 24

3.1.İhmal ve İstismar Konusunda Öğretmenlerle Yapılan Araştırmalar ... 24

3.2.Duygusal İhmal ve İstismar Konusunda Anne-Babalarla Yapılan Araştırmalar ... 30

3.3.Duygusal İhmal ve İstismar Konusunda Öğretmenlerle Yapılan Araştırmalar 31 3.4.Duygusal İhmal ve İstismar Konusunda Öğrencilerle Yapılan Araştırmalar ... 32

BÖLÜM IV ... 36

YÖNTEM ... 36

4.1.Araştırmanın Modeli ... 36

4.2.Evren ve Örneklem ... 36

4.3.Veri Toplama Araçları ... 39

4.4.Verilerin Toplanması ... 41

4.5.Verilerin Analizi ... 41

BÖLÜM V ... 43

BULGULAR ... 43

5.1.Öğretmenlerin Duygusal İhmal ve İstismara Yönelik Farkındalık Düzeylerine İlişkin Bulgular ... 43

5.2.Öğretmenlerin Duygusal İhmal ve İstismara Yönelik Farkındalık Düzeylerinin Bazı Bağımsız Değişkenlere Göre Karşılaştırılmasına İlişkin Bulgular ... 44

BÖLÜM VI ... 59

TARTIŞMA VE YORUMLAR ... 59

BÖLÜM VII ... 64

SONUÇ VE ÖNERİLER ... 64

7.1.Sonuçlar ... 64

7.1.1.Öğretmenlerin Duygusal İhmal ve İstismara Yönelik Bilgi ve Farkındalık Düzeylerine İlişkin Sonuçları ... 65

7.1.2.Öğretmenlerin Duygusal İhmal ve İstismara Yönelik Bilgi ve Farkındalık Düzeylerinin Bazı Bağımsız Değişkenlere İlişkin Sonuçları ... 65

7.2.Öneriler ... 68

7.2.1.Durumu İyileştirmeye Yönelik Öneriler ... 68

7.2.2.İleride Yapılacak Araştırmalara Yönelik Öneriler ... 68

KAYNAKLAR ... 69

(14)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1Çocuklarda Duygusal İstismarın Göstergeleri... 17

Tablo 2İlçelere Göre Öğretmen Sayıları ... 37

Tablo 3 Öğretmenlerin Bazı Değişkenlere Göre Dağılımı (N=323) ... 38

Tablo 4 DİBFA Faktörleri ve Faktörlerin İçerdiği Vinyet Sayıları ... 40

Tablo 5DİBFA Güvenirlik Çalışması Sonuçları ... 41

Tablo 6 Öğretmenlerin Duygusal İhmal ve İstismar Farkındalık Düzeyleri ... 43

Tablo 7 Öğretmenlerin Görev Yaptığı İlçeye Göre Duygusal İhmal ve İstismar Ölçeği Reddetme ve Görmezden Gelme Faktör Puanlarının Kruskal Wallis Testi Sonuçları ... 45

Tablo 8 Öğretmenlerin Görev Yaptığı İlçeye Göre Duygusal İhmal ve İstismar Ölçeği Aşağılama ve Çocuğu Şiddete Tanık Etme Faktör Puanlarının Kruskal Wallis Testi Sonuçları ... 46

Tablo 9 Öğretmenlerin Görev Yaptığı İlçeye Göre Duygusal İhmal ve İstismar Ölçeği Yalnız Bırakma ve Tehdit Etme Faktör Puanlarının Kruskal Wallis Testi Sonuçları ... 47

Tablo 10 Öğretmenlerin Görev Yaptığı İlçeye Göre Duygusal İhmal ve İstismar Ölçeği Karşılaştırma ve Ayrım Yapma Faktör Puanlarının Kruskal Wallis Testi Sonuçları ... 48

Tablo 11 Öğretmenlerin Görev Yaptığı İlçeye Göre Yaptığı Duygusal İhmal ve İstismar Ölçeği Toplam Puanlarının Kruskal Wallis Testi Sonuçları ... 49

Tablo 12 Öğretmenlerin Kıdemlerine Göre Duygusal İhmal ve İstismar Ölçeğinin ANOVA Sonuçları ... 50

Tablo 13 Öğretmenlerin Yaşlarına Göre Duygusal İhmal ve İstismar Ölçeği Puanlarının ANOVA Sonuçları ... 52

Tablo 14Öğretmenlerin Öğrenim Durumlarına Göre Duygusal İhmal ve İstismar Ölçeği Puanlarının T-Testi Sonuçları ... 53

Tablo 15 Öğretmenlerin Medeni Durumlarına Göre Duygusal İhmal ve İstismar Ölçeği Puanlarının T-Testi Sonuçları ... 54

Tablo 16 Öğretmenlerin Eğitim Alma Durumuna Göre Duygusal İhmal ve İstismar Ölçeği Puanlarının T-Testi Sonuçları ... 55

(15)

Tablo 17 Öğretmenlerin Çocuk Sahibi Olup Olmamalarına Göre Duygusal İhmal ve İstismar Ölçeği Puanlarının T-Testi Sonuçları... 56 Tablo 18 Öğretmenlerin Geçmiş Öyküsü Olma Durumlarına Göre Duygusal İhmal ve İstismar Ölçeği Puanlarının T-Testi Sonuçları... 57

(16)

ŞEKİLLER LİSTESİ

(17)

SİMGELER VE KISALTMALAR

DSÖ Dünya Sağlık Örgütü

MEB Milli Eğitim Bakanlığı

DİBFA Duygusal İhmal/İstismara Yönelik Bilgi ve Farkındalık Ölçme Aracı

RGG Reddetme ve Görmezden Gelme

AŞTE Aşağılama ve Çocuğu Şiddete Tanık Etme

YABTE Yalnız Bırakma ve Tehdit Etme KAY Karşılaştırma ve Ayrımcılık Yapma

(18)

BÖLÜM I

GİRİŞ

Çocuklara yönelik duygusal istismar, çocuk haklarını ilgilendiren önemli bir kavramdır (Öztürk, 2007). Çocukların temel haklarının bilinmemesi veya istismarı önleyici cezaların yeterli düzeyde olmaması fiziksel, duygusal, cinsel istismar ve ihmal durumlarının yaşanmasına neden olabilmektedir (Sağır, 2013).

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) çocuk istismarını, “çocuğun sağlığını, fiziksel ve sosyal gelişimini olumsuz yönde etkileyen bir yetişkin, toplum veya ülke tarafından bilerek veya bilmeyerek yapılan davranışlar” şeklinde tanımlamaktadır (Dünya Sağlık Örgütü, 2006). Çocuk istismarı kapsamına giren tüm eylemlerin ortak bir noktası vardır; o da çocuğa verilen zarardır. Bu ortak nokta temelinde çocuk istismarı; fiziksel istismar, cinsel istismar, duygusal istismar ve ihmal olarak dört temel grupta incelenmektedir (Polat, 2007a; Topçu, 2009). Çocukluk döneminde insanların % 25’i bu istismar türlerinden birine maruz kalmaktadır (Morgan, 2012).

Uluslararası Duygusal İstismar Toplantısı ortak tanımına göre “Duygusal istismar çocuk ve gençlerin psikolojik olarak kötüye kullanılması, yapılan veya yapılması gerekli olan ancak ihmal edilen toplumsal ve bilimsel standartlara göre psikolojik açıdan zarar verici oldukları saptanan davranışlardır” (Polat, 2007a, s. 230). Bu istismar ve ihmaller yalnız aileleri değil, toplumu, sosyal kuruluşları, yasal sistemleri, eğitim sistemini ve iş alanlarını da etkileyen bir halk sağlığı sorunudur (Taner ve Gökler, 2004).

Alan yazında duygusal istismar olarak kabul edilen davranışların; çocuğu başkaları ile olumsuz yönde karşılaştırma, ayıplama, tehdit etme, korkutma, ayrı tutma, kötü sözlerle suçlama, utandırma, reddetme, tek başına bırakma, yıldırma, suça yöneltme, duygusal tepki

(19)

vermeyi reddetme, vaktinden önce yetişkin rolü verme, aşırı koruma, kendi çıkarlarına kullanma, şiddet ve korkuya dayalı iletişim olduğu görülmektedir (Polat, 2007a, s.234-235; Şahin, 2014; Topçu, 2009, s.34).

Türkiye’de çocuk istismarının boyutlarının son yıllarda anlaşılmaya başlanmasıyla birlikte tedavi edici hizmetlerin yanı sıra, koruyucu ve önleyici hizmetlere de önem verilmeye başlandığı görülmektedir (Şahin, 2009). İstismarın önlenmesindeki esas amaç ise istismar başlamadan durdurmaktır (Pala, Ünalacak ve Ünlüoğlu, 2011).

Yapılan araştırmalar çocuk istismarının tüm dünyada tahmin edilmeyecek kadar yüksek olduğunu bildirmektedir. Amerika’da 2002 yılı içinde yaklaşık 3 milyon çocuğun istismara uğradığı ve 1400 çocuğun çeşitli tacizler nedeniyle hayatını kaybettiği ve bu çocukların %41'inin bir yaşın altında bebek olduğu raporlarda belirtilmektedir. Bu sayı ise gün geçtikçe artmaktadır. Aslında çocuk istismar vakalarının sıklığının tam olarak tespit edilmesi mümkün olmamaktadır. Nedeni ise ihmal ve duygusal istismar başta olmak üzere istismarların bildirilmemesinden kaynaklanmaktadır. Bu durum istismar oranlarının araştırmalarda sunulanlardan çok daha fazla olduğunu göstermektedir. Ülkemizde de klinik gözlem sonuçları çocuk istismarının azımsanmayacak düzeyde olduğunu bildirmektedir (Öztürk, 2011, s.14). 2004 verilerine göre Adli Tıp Kurumuna cinsel istismar şikayeti ile 1455 çocuk geldiği ancak gerçekte bu rakamın 5.000 olduğu tahmin edilmektedir. Resmi rakamlara göre cinsel istismara uğrayanların % 85’i kız, %15’i ise erkektir. Ayrıca çocuk istismarı konusunda yapılan araştırmalarda % 78 ile duygusal istismarda ilk sıralarda yer almaktadır (İnsan Hakları Derneği, 2008, s. 19-20).

Çocuklar; yetişme sürecinde aileden, akranlarından, içinde bulunduğu sosyal çevreden fiziksel zarar görebilmektedir. Eğitim sürecinde ise öğretmenler tarafından zaman zaman fiziksel cezalara maruz kalmaktadır. Bu gibi durumların sonucunda ise çocukta duygusal hasarlar ortaya çıkmaktadır (Tugay, 2008, s.4). Çocuk istismarı ve ihmalini önlemede erken dönemde aile ve çocukla kurulan ilişki ile birlikte verilen nitelikli eğitim ve danışmanlık hizmeti önem taşımaktadır.

Sağlık ve İnsani Hizmetler Bölümü’nün (2009) raporuna göre Amerika’da çocuk istismarı ve ihmalini en fazla rapor eden meslek grubunun öğretmenler ve çocuk istismarı ve ihmalinin en yaygın olarak görüldüğü grubun da okul öncesi dönemdeki çocuklar olduğu bilinmektedir (Dereobalı, Çırak Karadağ ve Sönmez, 2013). Bu durumda okul öncesi öğretmenlerinin meslekleri dolayısıyla istismara uğramış çocuklarla karşılaşma olasılığı

(20)

Okul öncesi öğretmenleri çocuklar ve ailelerin yaşamlarında, gün boyu yaptıkları çalışmalarla ve düzenledikleri eğitim programlarıyla çocuk istismarı ve ihmalinin önlenmesi ve sağlıklı sosyal, duygusal gelişimin sağlanmasında aktif bir rol oynamaktadır. Ancak öğretmenlerin uyguladıkları yöntemler ve davranışların her zaman olumlu olmadığı görülmektedir. Konu ile ilgili Koran ve Avcı (2013)’nın araştırmalarında öğretmenlerin duygusal ve fiziksel istismar içeren davranışlar sergiledikleri ortaya çıkmıştır. Öğretmenlerin tehdit etme (müdürün yanına gönderme, annesine ya da babasına şikayet etme, vuracağını söyleme, sınıftan dışarıya çıkarma, sevdiği bir şeyden mahrum bırakma) ve yüksek sesle bağırma davranışları sergileyerek duygusal istismar içeren davranışlar sergiledikleri, davranışsal sorunlar kapsamında ise ceza verme (ceza olarak bir süre rahatsızlık verecek bir pozisyonda durmaya zorlama, etkinliğe katılmasına izin vermeme, sınıftan dışarı atma) ve şiddet uygulama (çocuğa vurma, kolundan tutma-itme) davranışları sergileyerek fiziksel istismarda bulundukları tespit edilmiştir. Bu nedenle okul öncesi dönemden başlayarak eğitimciler çocuk istismar ve ihmali konusunda bilinçlendirilip farkındalıkları arttırıldığında çocukların yaşamında derin izler bırakan ihmal ve istismar durumlarının önlenmesine katkı sağlanmış olunacaktır. Çocukların sağlığının korunması ve olumlu kişilik gelişimi için yaşamdaki ilk yılların önemi düşünüldüğünde duygusal istismar ve ihmale yol açan öğretmen davranışlarının tanınması ve bu davranışların disiplin yöntemi olmadığı konusunda ortak bakış açısı kazandırılacaktır. Buradan yola çıkarak tüm istismar türleri ile iç içe olan duygusal istismar konusunda eğitimin ilk basamağında yer alan okul öncesi eğitimi öğretmenlerinin bilgi ve farkındalıklarını belirlemenin gerekliliği düşünülmüştür.

1.1.Problem Durumu

Çocuk istismarı türleriyle ilgili yapılan araştırmalar kronolojik olarak incelendiğinde ilk önce fiziksel istismar, daha sonra cinsel istismar ve en son olarak duygusal istismar ile ilgili çalışmaların yapıldığı görülmektedir (Gögayaz, 2001, s.2).

Duygusal istismar bütün istismar türlerine neden olan bir faktördür. Dolayısıyla duygusal istismarın önlenmesi, diğer türlerin önlenmesinde de etkilidir (Karaman, 1993).

Araştırmalara göre örselenen çocukların üçte ikisi okul öncesi çağı çocuklarıdır (Bilir, Arı, Dönmez, Atik ve San, 1991). Çocuğun anne babasından sonra birinci derecede yaşam alanına giren öğretmenler yaptıkları gözlemlerle risk altında olan, istismar ve ihmale

(21)

uğrayan çocukları tespit etme ve ilgili mercilere bildirmede önemli role sahiptir. Dolayısıyla öğretmenler erken tanı konulmasında, çocukların tedavi ve rehabilitasyon sürecinde aktif bir rol oynamaktadır (Dilsiz ve Mağden, 2015).

Sözduyar (1989)’ın ise öğretmenlerle ilgili yaptığı araştırmasında öğretmenlerin duygusal istismar kapsamındaki davranışları, çocuğun maruz kaldığı en önemli istismar türü olarak algıladıklarını tespit etmiştir.

Eğitimin temel basamağında yer alan okul öncesi eğitimcileri çocuklar ve ailelerin yaşamlarında, gün boyu yaptıkları aktivitelerle ve düzenledikleri eğitim programlarıyla çocuk istismarı ve ihmalinin önlenmesi ve sağlıklı sosyal, duygusal gelişimin sağlanmasında aktif bir rol oynayabilirler. Eğer okul öncesi dönemden başlayarak eğitimciler çocuk istismarı ve ihmali konusunda bilgilendirilir, kendilerini ve çocukları tanımaya ve istismarı önlemeye yönelik rehberlik verilirse eğitimcilerin bu konudaki farkındalığı artacaktır. Böylece eğitimciler çocuk istismarı ve ihmali vakalarının oluşumunun engellenmesinde, erken tanınmasında ve problem durumla daha etkili bir şekilde baş edilmesinde önemli katkı sağlayacaklardır. Ancak Türkiye’de genel anlamda istismara yönelik çalışmalar olmasına rağmen duygusal istismara ilişkin yeterli sayıda çalışma bulunmamaktadır (Dilsiz ve Mağden, 2015; Erol, 2007; Sağır, 2013; Sözduyar, 1989; Tugay, 2008).

Buradan yola çıkarak, çalışmanın problemini eğitimin temel basamağında görev yapan, “Okul öncesi eğitimi öğretmenlerinin duygusal ihmal ve istismar konusundaki bilgi ve farkındalıkları nasıldır?” sorusu oluşturmaktadır.

1.2. Araştırmanın Önemi

Bu çalışma eğitimin ilk basamağı olan okul öncesi öğretmenleri ile yapılması açısından önemli bir yere sahiptir. Erken çocukluk yılları çocuğun kişilik gelişiminde diğer yıllara göre daha fazla etkilidir. Bu dönemde öğretmenlerin sınıf içerisinde disiplini sağlamak amacıyla kullandığı tehdit etme, müdürün yanına gönderme, hakaret etme, lakap takma vb yöntemler çocuğu duygusal açıdan yaralamakta ve gelişimlerini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu denli önemli olan duygusal ihmal ve istismar davranışlarının neler olduğu ve bu konuda neler bilindiği konusunda farkındalığın oluşturulması önem taşımaktadır. Bu çalışmanın duygusal ihmal ve istismar konusunda farkındalığın

(22)

olacak öğretmen davranışlarının bilinmesi, koruyucu ve önleyici erken müdahale çalışmalarının yapılması açısından önemlidir. Öğretmenlerin duygusal ihmal ve istismar konusundaki bilgi ve farkındalıklarının arttırılması için eğitim hizmetlerine olan ihtiyacın belirlenmesini de sağlayacaktır.

Alan yazın incelendiğinde duygusal istismar ve ihmal konusunda yeterli çalışma olmadığı da görülmektedir. Özellikle okul öncesi öğretmenleri ile duygusal istismar ve ihmal konusunda yapılmış çalışmalar yeterli bulunmamaktadır. Böylece okul öncesi öğretmenlerinin duygusal ihmal ve istismar konusunda bilgi ve farkındalığı incelenerek alan yazına da katkı sağlanacaktır.

1.3.Araştırmanın Amacı

Bu araştırmanın temel amacı Hatay ilinde görev yapmakta olan okulöncesi öğretmenlerinin çocukların duygusal ihmal ve istismarı konusundaki bilgi ve farkındalıklarını incelemektir.

1.4.Araştırma Soruları

a.Okul öncesi öğretmenlerinin çocukların duygusal ihmal ve istismarı konusundaki bilgi ve farkındalık düzeyleri nasıldır?

b. Okul öncesi öğretmenlerinin çocukların duygusal ihmal ve istismarı konusundaki bilgi ve farkındalık düzeyleri

 Okulun bulunduğu ilçe

 Mesleki kıdem

 Yaş

 Öğrenim durumu

 Medeni durum

 Çocuk sahibi olma

 Konu ile ilgili eğitim almaları

 Geçmişte öğretmenleriyle ilgili yaşadıkları duygusal ihmal ve istismar öyküsüne göre farklılaşmakta mıdır?

(23)

1.5.Araştırmanının Sınırlılıkları

Bu çalışma, Şubat-Nisan 2017 ayları arasında Hatay ilinde görev yapan 323 okul öncesi öğretmeni ile sınırlıdır.

1.6.Araştırmanın Sayıltıları

Çalışmaya katılan okul öncesi öğretmenlerinin ifadelerinin doğru ve samimi olduğu varsayılmaktadır.

1.7.Tanımlar

İstismar (Abuse): Çocuğun, sağlığını, fiziksel gelişimini, psikososyal gelişimini olumsuz yönde etkileyen bir yetişkin, toplumu veya ülkesi tarafından bilerek veya bilmeyerek yapılan davranışlardır. Aynı zaman da çocuğun istismar veya şiddet olarak algılamadığı veya yetişkinlerin istismar olarak kabul etmediği davranışları da içerir (DSÖ, 2006). Bir erişkin tarafından çocuğa yöneltilen, toplumsal kurallar ve profesyonel kişilerce uygunsuz ya da hasar verici olarak nitelendirilen, çocuğun gelişimini engelleyen ya da kısıtlayan eylem ve eylemsizliklerdir. Bu eylem ya da eylemsizliklerin sonucu olarak çocuğun fiziksel, ruhsal, cinsel ya da sosyal açıdan zarar görmesi, sağlık ve güvenliğinin tehlikeye girmesi söz konusudur (Taner ve Gökler,2004).

İhmal (Neglect): Gereken ilgiyi göstermeme, boşlama, savsaklama, önem vermeme olarak tanımlanmaktadır (Türk Dil Kurumu, 2017). Çocuğun beslenme, barınma, giyim, sağlık, eğitim, korunma, gözetim gibi temel gereksinimlerinin, onun bakımını üstlenen anne babası ya da diğer yakınları tarafından karşılanmamasıdır (Beyazova ve Şahin, 2011). Duygusal İstismar (Emotional Abuse): Diğer örselenme tipleri olmadığı halde tek başına olabileceği gibi, diğer örselenme tiplerine de hemen her zaman eşlik eden, çocuğun ruh sağlığını etkileyen, reddetme, aşağılama, tehdit etme, suçlama gibi davranışlara maruz kalması ve yaşına, özelliklerine uygun olmayan beklentiler taşımasıdır (Beyazova ve Şahin, 2011). Çocuk ve gençlerin, kendilerini olumsuz olarak etkileyen tutum ve davranışlara maruz kalarak ya da ihtiyaç duydukları ilgi, sevgi ve bakımdan mahrum bırakılarak toplumsal ve bilimsel standartlara göre psikolojik hasara uğratılmaları durumudur (Polat, 2007a).

(24)

Duygusal İhmal (Emotional Neglect): Çocuğa sevgi ve ilgi gösterilmemesi, başarılarının ödüllendirilmemesi, yeteneklerinin desteklenmemesi, denetimden yoksun bırakılması, okula gönderilmemesi, isteklerine kayıtsız kalınması, dışlanması, yok sayılması gibi eylemlerdir (Beyazova ve Şahin, 2011). Çocuğa yeterli duygusal desteğin sağlanmaması, çocuğun denetimden yoksun bırakılması, ilgi ve sevgi gösterilmemesi ve çocuğun şiddetle karşı karşıya kalmasına izin verilmesidir (Şahin, 2002; Taner ve Gökler, 2004).

(25)

BÖLÜM II

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1.Duygusal İstismar

Çocuklar üzerinde bilişsel, duygusal, fiziksel ve sosyal etkileri olan istismar ve ihmal, çocukların yaşamlarında onarılmaz sonuçlara yol açabilmektedir (İnsan Hakları Derneği, 2008).

Dünya Sağlık Örgütü 1985 yılında toplanarak bir yetişkin, ülke veya toplum tarafından bilerek veya bilmeyerek yapılan çocuğun sağlığını, fiziksel gelişimini, psikososyal gelişimini olumsuz yönde etkileyen davranışları çocuk istismarı ve ihmali olarak tanımlamıştır. Bu tanım aynı zamanda çocuğun istismar veya şiddet olarak algılamadığı, yetişkinlerin istismar olarak kabul etmediği davranışları da içine almaktadır (World Health Organization, 2002).

Çocuk ihmali de istismar olarak kabul edilip, çocuğun beslenme, sağlık, barınma, giyim, korunma ve gözetim gibi yaşamsal gereksinimlerinin çocuğa bakmakla yükümlü kişiler tarafından, daha geniş anlamda ise sağlık, eğitim, sosyal yardım ve güvenlik kurumlarını içeren devlet tarafından karşılanmamasıdır (Kara, Biçer ve Gökalp, 2004).

İhmal ve istismarı birbirinden ayıran en temel nokta istismarın aktif, ihmalin ise pasif bir olgu olmasıdır (Aral ve Gürsoy, 2001, s.2). Çocuk istismarına giren eylemlerin ortak noktası, insan davranış ve eylemlerinden kaynaklanan çocuğa yapılan kötü muamele ve zarardır. Bu ortak nokta temelinde çocuk istismarının dört türü olduğu görülmektedir; fiziksel istismar, duygusal istismar, cinsel istismar ve ihmal. (Dünya Sağlık Örgütü, 2006; Topçu, 2009 s.31).

(26)

İstismar türleri içerisinde gündelik yaşamda en sık rastlanan, diğer istismar türlerine göre daha karmaşık ve saptanması zor olan duygusal istismar çocuğun psikolojik hasar görmesine neden olmaktadır. Fiziksel istismar ve ihmal olgularının %90’ında duygusal istismar ve ihmal olduğu saptanmıştır. Bu istismar türü sözel, fiziksel olmayan ancak çok ağır olan cezalar ya da tehditleri de içermektedir (Polat, 2007a s.229; Taner ve Gökler, 2004).

Duygusal istismar tek başına olabileceği gibi, diğer istismar türlerine de eşlik edebilmekte, çocuğun ruh sağlığını etkileyen, reddetme, aşağılama, tehdit etme, suçlama gibi davranışları içermekte ve yaşına, özelliklerine uygun olmayan beklentileri kapsamaktadır (Beyazova ve Şahin, 2011).

1983 yılında düzenlenen Uluslararası Çocuk ve Gençlerin Psikolojik İstismarı Konferansına katılan uzmanlar, şu ortak tanım üzerinde fikir birliği oluşturmuştur. “Duygusal istismar çocuk ve gençlerin psikolojik olarak kötüye kullanılması, yapılan veya yapılması ihmal edilen, toplumsal ve bilimsel ölçütlere göre psikolojik açıdan zarar verici oldukları saptanan davranışlardır. Bu davranışlar yaş, statü, bilgi ve pozisyon gibi özellikleriyle çocuk veya gencin üzerinde güç sahibi olan kişi ya da kişiler tarafından gerçekleştirilir. Bu tür davranışlar çocuğun davranışsal, bilişsel, duygusal veya fiziksel gelişimine hemen ya da gelecekte hasar verirler” (Hart, German ve Brassard, 1987, s.42). Duygusal istismar kavramı ilk olarak ABD’de 1974 yılında “Çocuk İstismarının Önlenmesi ve Sağaltımı” isimli yasada “mental hasar” terimiyle dikkat çekmiş olup temelinde çocuğun psikolojik hasar görmesi bulunmaktadır (Sertler, 2002). Bunun oluşumunun ise iki temel nedene bağlı olduğu görülmektedir:

1.Kendilerine bakmakla yükümlü kişiler tarafından olumsuz olarak etkilendikleri tutum ve davranışlara maruz kalmaları,

2.Gereksindikleri ilgi, sevgi ve bakımdan mahrum bırakılmalarıdır (Polat, 2001 akt. Polat, 2007a s.229).

Çocukların karşılaştıkları olumsuz davranışlardan bazılarının ise küçümsenme, suçlanma, reddedilme, farklı şekilde muamele görme ya da kasti ve zorla soyutlanma, güvenlik ya da şefkatten mahrum bırakılma olduğu görülmektedir. Aynı zamanda çocuğu kardeşleri ya da başka çocuklarla karşılaştırma, aşağılama, bir yerlere kapatma gibi verilen cezaların eğitici özellikleri olmadığı, çocuklarda iç çatışmalara ve duygusal bunalımlara yol açtığı görülmektedir (Yenibaş ve Şirin, 2007, s. 26).

(27)

Duygusal istismar tüm istismar biçimlerini çatı gibi altında toplamaktadır. Diğer istismarlar türleri ile birlikte de görülebilen duygusal istismar çoğunlukla fiziksel örselenmeye eşlik etmektedir. Duygusal olarak örselenmiş çocuklar her zaman fiziksel olarak örselenmiş olmamakla birlikte fiziksel ve cinsel olarak örselenen çocukların her zaman duygusal olarak örselendiği bilinmektedir. Öyle ki fiziksel ve cinsel istismarın somut hasarı, izleri yok olduktan sonra da duygusal istismarın izleri devam etmektedir (Erkman, 1999, s. 127; Yenibaş ve Şirin, 2007, s.26). Duygusal istismar, çocuğun üzerinde güç sahibi olan, genellikle çocuğun yakın çevresinde bulunan kişi ya da kişiler tarafından (ebeveyn, abla, ağabey, öğretmeni vb.) gerçekleştirilir (Taner ve Gökler, 2004).

Duygusal istismarın kapsamı ve sınırlarının tanımlanması çok zor olup günlük yaşamda izlerine çok sık rastlanmaktadır. Çocuğuna çok düşkün olan aşırı koruyucu anne, gence özgürlük ve sorumluluk tanımayan baskıcı baba, kız çocukların eğitim ve öğrenimini engelleyen aileler, gereksiz yere çocuk ve gençleri suçlayan toplumsal kurumlar vb. duygusal istismarın günlük yaşamdaki fark edilmeyen yansımalarıdır. Bunlar dışında çocukla alaylı konuşma, ona değer vermeme, isim takma, sürekli eleştirme, kardeşler arasında ayrım yapma, aşırı özgürlük gibi ailelerin başvurduğu davranışlar duygusal istismar kapsamı içinde yer almaktadır (Köknel, 2001, s.311).

Birçok tanımı yapılan, kapsamı açıklanmaya çalışılan duygusal istismar; en yaygın uygulanan, çocuk ve ergene duygularını rencide edecek biçimde davranılması anlamına da gelmektedir. Çocuk ve ergenin kendisini (bedenini ve kişiliğini) olumlu biçimde algılamasını, değerlendirmesini ve geliştirmesini engelleyici her türlü olumsuz uyaranı kullanmayı, duygusal bakımdan kötü muamele yapmayı içermektedir (Kulaksızoğlu, 2001, s.196).

Kaynaklarda, duygusal istismar yerine, psikolojik istismar, duygusal kötü muamele, zihinsel istismar, sözel istismar gibi kavramların kullanıldığı da görülmektedir. Tüm bu kavramlar, çocuğa bedensel bir fiil olmaksızın yapılan kötü muameleleri ifade etmektedir (Topçu, 2009, s.34).

Bu kavramlardan birisi olan sözel istismar; çocuğa yöneltilen eleştiri, kötüleme, aşağılama, lanet okuma, güvensizlik ve olumsuz beklenti ifadeleri, alay etme, bağırma veya küfür etme, psikolojik yaralama ile sonuçlanmakta ve zihinsel süreçlerin zarar görmesine neden olmaktadır. Psikolojik istismar ise tüm çocuk istismarı formları içerisinde bulunup fiziksel istismar ile ilişkili olan, çocuğu korkutma ile fiziksel şiddet eylemlerini içermekte ve

(28)

yaralanmalara neden olmaktadır (Hart, Brassard ve Karlson,1996, s.74; Topçu, 2009, s. 37).

Eğer yetişkin davranışlarından dolayı çocuğun fiziksel, bilişsel ve psiko-sosyal gelişiminde duraklama, gerileme, engellenme görülüyorsa erişkinlerin bu davranışları duygusal istismara yol açan davranışlar olarak kabul edilmektedir (Yenibaş ve Şirin, 2007). Bedensel istismarda bulunan ebeveynler, neden oldukları yaralar ve berelerle çocuktaki hasarı görür ve suçluluk duyabilirler. Oysaki duygusal istismarda, istismarın izlerini görmek çoğu kez olanaksızdır (Topçu, 2009, s.34).

Grusec ve Walters’ın duygusal istismarı sağlıklı (adaptiv) ve sağlıksız (maladaptive) ebeveyn-çocuk ilişkileri alt gruplarında incelediği görülmektedir. İstismarın ancak ebeveyn davranışlarının tanımlaması ve ebeveynlerin çocuk yetiştirme tutumlarını içeren örneklerin incelenmesi ile saptanacağını savunmaktadır (Egeland, Jacobvitz, Sroufe, 1988’den aktaran Polat, 2007a, s.230).

Bazı yazarlar da annenin çocuğa sıcak ve şefkatli yaklaşımının normal duygusal gelişim açısından önemi üzerinde durmaktadır. Bu yazarlar anne-çocuk arasında bu yaklaşımın mevcut olmamasının güvenli bağlanmanın gerçeklememesine, çocukta duygusal gelişimin durmasına ve ciddi sosyal duygusal problemlere neden olduğunu belirtmektedir (Melton, ve Corson, 1987’den aktaran Polat, 2007a, s.231).

Birçok farklı açıdan bakılıp tanımları yapılsa da özet olarak duygusal istismar, çocuğa çevresindeki yetişkinler tarafından psikolojik olarak kötü muamele edilmesidir. İstismarın, diğer türlerini de kapsayan bu formu, somut belirtiler barındırmamasına rağmen çocukta yıkıcı derin izler bırakabilmektedir.

2.2.Duygusal İhmal

Duygusal istismarın pasif biçimi ise duygusal ihmaldir. Topçu, (2009, s.124) duygusal ihmalin ebeveynlerin, çocuğun ilgi, güvenlik, kendilik değeri ve duygusal gereksinimlerini karşılayamamalarının bir sonucu olarak ortaya çıktığını belirtmektedir. Duygusal istismara ve fiziksel ihmale çoğu kez eşlik eden duygusal ihmal çocuğa yeterli sevgi ve ilgi göstermeme, başarılarını ödüllendirmeme, yeteneklerini desteklenmeme, denetimden yoksun bırakma, okula göndermeme, isteklerine kayıtsız kalma, çocuğu dışlama yok sayma gibi eylemleri içermektedir (Beyazova ve Şahin, 2011).

(29)

İhmale uğramış çocuklardaki en temel göstergenin ise okul öncesi dönemde çocuklardaki konuşma geriliği olduğu görülmektedir (Polat, 2007a). Cüceloğlu (1997)’na göre bitkinin suya, toprağa ve güneşe gereksinimi olduğu gibi, çocuğunda sevgi, güven gibi temel gereksinimleri vardır. Bu gereksinimleri karşılanmayan ihmal edilmiş çocuklar, terk edilmiş olup kendi öz varlıklarından utanç duymaya başlamaktadır (Cüceloğlu, 1997, s. 115). Çocukların temel gereksinimleri şöyledir;

Dokunulma: Çocuğu tutma, kucaklama, yüreklendirme, ona sıcaklık gösterme,

Güven: Çocuğun sağlığıyla ilgilenme, yeteri kadar yiyecek ve giyecek verme, onu tehlikeli durumlardan koruma,

Düzen ve Yapı: Çocuğa yön verme, model olma, yapabileceği ve yapamayacağı davranışlarının sınırlarını belirtme, tutarlı olma,

Sosyalleşme: Çocuğun duygularını tanımlama, onu yansıtma, ona zaman ayırma, dış dünya ile arasında köprü görevini görme,

Uyarılma: Çocuğun dünyasına girerek değişik olaylarla acı, haz, neşe, heyecan gibi duyguları uyarma,

Kendini Değerli Görme: Çocuğu bir birey olarak görerek ona değer verildiğini hissettirecek davranışlarıdır.

Bu gereksinimleri karşılanmayan çocuklarda kişilik çarpıklıkları olmakta ve bu çarpıklıklar onun davranışlarında kendini göstermektedir (Polat, 2007a, s.252; Cüceloğlu, 1997, s. 116). Çocuğun davranışlarında somut olarak görülebilen ihmal birçok nedenden kaynaklanabilmektedir.

UNICEF (2008) ihmalin nedenlerini şu şekilde sıralamaktadır: Aile Krizleri:

• İş kaybı

• Ciddi bir hastalık • Boşanma

Kronik ve/ya nesiller arası durumlar, örneğin; • Düzensiz ev hayatı

(30)

• Bir yapının ya da rutinin olmaması (düzenli bir yemek saati, uyku saati ya da ev ödevlerini yapacağı bir zamanın olmaması gibi)

• Çocuğun evde kendine ait bir yerinin olmamasıdır (İnsan Hakları Derneği, 2008). Bunlar dışında ihmalin nedenleri arasında ülkemizde annelerin, çocuklarına karşı sevgilerini belli etmemeyi çocuklarının ahlakının bozulmaması ve onların şımarmaması için bir disiplin aracı olarak görmeleri yer almaktadır. Bu nedenle annelerin çoğunlukla çocuklarına karşı, bağırma ve azarlamayı çocuğun eğitimi için gerekli davranış olarak benimsediği görülmektedir (Güler, Uzun, Boztaş ve Aydoğan, 2002, s. 133).

2.3.Duygusal İstismar Türleri

Çocuğun gerek fiziksel gerek psikolojik olarak iyi olma halini tehlikeye sokan duygusal istismarın birçok türü bulunmaktadır (Theoklitou, Kabitsis ve Kabitsi, 2012). Alan yazın incelendiğinde duygusal istismar türlerinin şu şekilde sınıflandırıldığı görülmektedir: Reddetme: Çocuğun ihtiyaçlarının karşılanmaması, değersiz, istenmeyen biri olarak görülmesi, o yokmuş gibi davranılması, olumlu yönlerinin ortaya çıkarılmaması, başarılarının övülmemesi, her hatadan onun sorumlu tutulması bir nevi “günah keçisi” olarak görülmesine neden olan davranışlardır. Çocuğun yardım taleplerini reddetme, çocuğa hiçbir işe yaramıyor hissini yaratma, fiziksel temastan kaçınmak, çocuğun yaptıklarının onaylanmaması, çocuğu dinlememe onunla ilgilenmeme reddetme davranışları içerisinde yer alır.

Tek başına bırakmak-izolasyon: Yetişkinin çocuğu toplumsal ilişkilerden ve kendinden uzak tutarak çocuğun iletişim veya etkileşim ihtiyacını karşılamasını engellemesidir. Çocuğun hareketlerinin kısıtlanması, yaşıtlarıyla olan sosyal etkileşimlerine sınırlama getirme yolu ile çocuğun kasıtlı olarak sosyal ortamdan uzak tutarak yalnız olduğuna inandırılması, sosyalleşmesinin engellenmesidir. Çocuğu odaya kapatma, çocuğun okul içindeki sosyal aktivitelere katılmasına izin vermeme gibi durumları içerir.

Yıldırma-korkutma: Çocuğu fiziksel veya sözel saldırılar ile korkutma, tehdit etme, gözdağı verme, korku dolu ortamda yaşamasına neden olmadır. Çocuğun sevdiği kişi ya da objeleri kullanarak tehdit edilmesi, haksız yere cezalandırılması ile yetişkinin öfkesini gidermek için çocuğu azarlamasını kapsar.

(31)

Suça yöneltme-ahlakını bozma: Çocuğun olumsuz sosyal davranışlara yöneltilmesi, buna özendirilmesi, çocuğa toplumsal açıdan kötü örnek olunması, kötü örnekler gösterilerek o yola yöneltilmesidir. Alkol kullanımı için ortam hazırlama, hırsızlık, fuhuş gibi anti sosyal davranışlar konusunda model olma, suç işleme de çocuğu kullanma davranışlarını içerir. Duygusal tepki vermeyi reddetme: Çocuğun sağlıklı olarak hem duygusal hem de sosyal gelişimini sağlayacak tepkilerin verilmemesidir. Motivasyon eksikliği ya da yokluğu nedeniyle izole olma, sadece gerekli olduğu zaman iletişim kurma; çocuğa sevgi, şefkat gösterilmemesidir.

Aşağılama: Yetişkinlerin çocuğu küçük düşürmesi, gurunu kıracak davranışlarda bulunması, çocukta yetersizlik duygusu oluşturacak takma adlarla seslenme gibi davranışların sistematik olarak kullanılmasıdır. Çocukların başarılarının küçümsenmesi, sürekli eleştirilip yargılanması, utandırılmasıdır.

Kendi çıkarına kullanma-Sömürme: Ebeveynlerin kendi çıkarları için çocuklarını kullanmasıdır. Özellikle sorunlu evliliklerde çocuk evlilik güvencesi olarak kullanılır. Çocuk kardeşine bakması için görevlendirilir, para kazanıp ebeveyne bakması zorlanır. Vaktinden önce yetişkin rolü verme: Çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine uygun olmayan sorumluluklar verme, gerçekçi olmayan beklentiler içine girme, yapamayacağı şeyler için baskıda bulunmadır.

Aşırı koruma: Çocuğa kendi gücünü, kendi yeteneğini geliştirme fırsatı vermeme, anne ile çocuğun aşırı yakınlığı, çocuğa aşırı düşkünlük ve onun ihtiyaçlarını aşırı şekilde karşılamadır.

Ayrım ve karşılaştırma yapma: Çocukları ırk, din, dil, ailevi özelliklere göre ayırmak, onlara farklı davranmak ve çocukları kıyaslayarak karşılaştırmalar yapmaktır.

Çocuğu şiddete tanık etme: Bir çocuğu istismar ederken diğer çocukları da bu duruma tanık ederek, dolaylı yoldan onlara da istismarda bulunmayı ifade eder (Jersild, 1975’den aktaran Öztürk, 2007; Bayraktar, 1990; Hart, Brassard ve Karlson, 1996, s. 73; Polat, 2007a, s. 234-235).

2.4.Duygusal İstismarın Nedenleri

(32)

sorumluluğunun çocuğa yüklendiği anne babanın kayıtsızlığı sonucu ortaya çıkmaktadır (Polat, 2007a, s. 231).

Araştırmalara göre, stres, engellenme ve şiddet, bir zincirin halkaları gibi, istismara neden olan etmenleri oluşturmaktadır (Topçu, 2009). Bir annenin, kızgınlık veya bebeğinin ağlaması durumunda verdiği tepkinin kendi yetiştiriliş şekline bağlı olabileceği görülmektedir. Annede kişisel nedenlerle istenmeyen bir gebelik yaşanması, bebeğin sağlık durumunun iyi olmaması, annenin kimseden destek görmemesi, prematüre doğum gerçekleşmesi, bebekle duygusal bağ kurma gibi durumlar duygusal istismar riskini artırmaktadır (Polat, 2007a, s.238).

Türkiye’de çocuk istismarı ile ilgili yapılan araştırmalar incelendiğinde çocukların söz dinlememesi, ders çalışmaması, izin almadan bir davranışta bulunması, yaramazlık yapması, hatalı davranması gibi nedenler istismara uğramalarına neden olduğu görülmektedir. Ailedeki sosyo-ekonomik problemler, işsizlik ve bu durumun sonucu olarak ortaya çıkan psikolojik bunalımlar, saldırgan davranışlar istismar davranışlarını ortaya çıkarmaktadır (Korkmazlar Oral, Engin ve Büyükyazıcı, 2010, s.22).

Johnson (2002)’ da, istismara neden olan etkenleri şu şekilde sıralamıştır:

Doğum sonrası anne ile çocuk arasında sıcak bağın kurulamaması: Annenin doğum sonrası depresyona girmesi, bebeğin doğum sonrası kuvöze alınması, istenmeyen bebek olması, istenmeyen cinsiyette doğması vb nedenler bunun başlıca sebepleridir.

Bozuk iletişim: Çocuğun ihtiyaçlarının anne tarafından tam anlaşılamaması ve yeterli ilginin gösterilmemesine neden olacak çocuk ile arasında iletişim sorunlarının yaşanmasıdır.

Olgunlaşmama: Ebeveynlerin çocuğa bakabilecek olgunluğa sahip olmamaları, çocuğun yoğun ihtiyaçları ile karşılaşınca istismara neden olabilmektedir.

Geniş aileler: Çekirdek aileye göre duygusal istismar olma riskini arttıran ailelerdir. Aile yapısı, iletişim güçlükleri, ekonomik nedenler temel etkenlerdir.

Psikolojik problemler: Bu tip ailelerin çocuklarında da duygusal istismar görülme olasılığı yüksektir (Johnson, 2002’den aktaran Polat, 2007a, s.236).

(33)

2.5.Duygusal İstismarın Çocuklar Üzerindeki Etkisi

Duygusal istismarın çocuklar üzerinde ortak etkileri olmakla birlikte yaş ve gelişim dönemine göre farklılaşan etkiler yaratabilmektedir (Erkman 1999, s. 23). Ortak etkiler olarak çocuk kendini sevilmeyen, istenmeyen ve yalnızca başkalarının ihtiyaçları için var olan bir varlık olarak hissedebilir. Bu durum kısa veya uzun vadede çocuğun davranışsal, bilişsel, duygusal ya da fiziksel işlevlerine zarar vermektedir (Hart, Brassard ve Karlson, 1996, s. 73).

Yetişkinlerin duygusal istismara yol açan davranışları çocukların fiziksel, bilişsel ve psiko-sosyal gelişiminde duraklama ve gerilemelere neden olmaktadır. Duygusal istismar her zaman fiziksel belirtilere sahip olmayacağı gibi konuşma bozukluğu, gelişmedeki bozukluk ve bebeklikteki büyüyememe sendromunda olduğu gibi fiziksel belirtiler de gösterebilmektedir (Yenibaş ve Şirin, 2007, s. 28-31).

Duygusal açıdan incelendiğinde çocuklara büyük acı veren ebeveynleri tarafından sevilmeme, ihmal ve reddedilme durumu gelişimlerinin daha yavaş ve kendilerine karşı özgüvenlerinin daha az olmasına neden olmaktadır (Iwaniac, 2006, s.24).

Alan yazında çocuklarda ve gençlerde görülebilecek duygusal istismar sonuçlarının şu şekilde olduğu görülmektedir. Parmak emme, ısırma, sallanma, altını ıslatma, yeme bozuklukları, hiperaktivite, aşırı içe dönüklük, güçsüzlük duygusu, dış kontrol odaklı olma, saldırganlık, aşırı pasiflik, hırsızlık, yalan söyleme gibi anti sosyal davranışlar, olumsuz benlik kavramı, depresyon, uyku bozuklukları, aşırı kaygı, fobiler, obsesif nevrotik tepkiler, intihar girişimi veya intihar, bilişsel ve duygusal gelişmede duraklama, hafıza bozukluğu, oryantasyon bozukluğu, güdü azlığı, aşırı bağımlılık, başarısızlık, zeka geriliği, yapay olgunluk, büyüyememe sendromu özellikle ergenlerde kendilerini olumsuz olarak algılama, bağımlı bir kişilik geliştirme, huzursuz, gergin kaygılı olma, aileden uzaklaşma, uyumsuzca ve saldırganca tepkiler gösterme, mastürbasyon, değersizlik duygusu geliştirme gibi göstergelerle sonuçlandıkları görülmektedir (Erkman,1999, s.129; Göde, Savi ve Savi, 2000; Polat, 2007a; Yalçın, 2007).

(34)

Tablo 1

Çocuklarda Duygusal İstismarın Göstergeleri Göstergeler

Fiziksel

Konuşma ya da diğer iletişim bozuklukları Fiziksel gelişimin yavaşlaması

Çocukta var olan astım ya da alerji gibi bazı hastalıkların şiddetlenmesi Madde bağımlılığı

Davranışsal

Alışkanlık bozuklukları (parmak emme, sallanma vb. gibi) Suç işleme de dâhil olmak üzere anti sosyal ve yıkıcı davranışlar Nevrotik özellikler (uyku bozuklukları, oyun oynamada tutukluluk) Pasiflik ya da saldırganlık gibi aşırı davranışlar

Gelişimsel gecikmeler

Davranış bozuklukları (şikayet etme, pasiflik, saldırganlık vb) Aşırı uyum sorunları (yaşından büyük ya da küçük davranma) Kendine zarar verici davranışlar ya da intihar düşünceleri Duygusal Sosyal ilişkilerini etkileme

Yaşının gerektirdiği şekilde davranamama Bilişsel/

Akademik

Duygusal istismara eşlik eden gelişimsel gecikmelerin bilişsel gecikmelere de neden olduğu ve çocuğun akademik performansını etkilediği şeklindedir.

İnsan Hakları Derneği Bülteni, 2008.

Kulaksızoğlu (2001)’na göre, duygusal istismara maruz kalan çocuk ve gençler; davranışı yapan kişi ile olan yakınlık derecelerine, davranışın süresi ve sıklığına, yaşlarına ve istismara uğradıkları sırada içinde bulundukları psikolojik duruma bağlı olarak bu durumdan değişik derecelerde etkilenmektedirler.

Duygusal istismara maruz kalmış çocukların, yaşadıkları etkiler araştırıldığında ise edebi kitapların günlük yaşamın yansıması olarak örneklerle dolu olduğu görülmektedir (Iwaniec, 2006). Bunu bir psikiyatristin terapisi sırasındaki notlarını içeren Perry ve

(35)

Szalavitz (2012)’ in “Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk” adlı kitabında anlattığı yaşanmış hikayelerle örneklendirebiliriz.

Peter, üç yaşına kadar yetimhanede büyümüş, bu yaşına kadar beşiğinden hiç çıkarılmamış, ilgi, sevgi görmemiş, kendisiyle hiç konuşulmamış bir çocuktur. Üç yaşında evlat edinilmiş olan Peter’in ailenin sevgisine ilgisine rağmen gelişimi yavaş ve süreklilik göstermemektedir. Bilişsel olarak yedi yaşında olmasına rağmen sosyal ve diğer yönlerden küçük bir çocuk davranışlarına sahiptir. Peter, yerinde sallanma, parmağını emme, kendi kendisine gülümseme, göz kontağı kurmaktan kaçınma davranışları göstermektedir. Aynı zamanda yaşıtlarına ve yetişkinlere iki üç yaşında bir bebeğin davrandığı gibi davranmaktadır. Peter’in iyi olduğu tarafların beynin yeterince uyarılmış bölümleriyle bağlantılı olduğu, noksanlık yaşadığı yerlerin ise tamamen ihmal edilmiş veya uyarılmamış bölümleriyle ilgili olduğu tespit edilmiştir. Sonuç olarak psikiyatristin notlarında Peter’in beyin gelişimi için önemli olan yaşamının ilk üç yılında duygusal açıdan ihmal edilmesinin gelişimsel geriliklere yol açtığı ifade edilmiştir.

Bir diğer örnekte ise James’in yaşadıkları anlatılmaktadır.

Altı yaşında olan James, bir yaşından önce evlat edinilmiştir. Annesi Merke’ye göre James iflah olmaz, kontrol edilmez ve zor bir çocuktur. Merke James’ın sürekli evden kaçan, bindiği arabadan atlamaya çalışan, intihara kalkışan ve altını ıslatan bir çocuk olduğunu söylemektedir. Ancak Psikiyatrist James’in durumunun “davranış bozuklukları” olan “zor” bir çocuk olarak çizilmeye çalışıldığını gerçeğin ise böyle olmadığını tespit etmiştir. James’in her yardım çağrısının “kötü davranışlı” olarak etiketlendiği; aslında cesaretli, ısrarcı ve ahlaklı bir çocuk olduğu yönündedir. İncelemeler sonucunda asıl problemli kişinin anne olduğu çocuğu öldürmeye çalıştığı, fiziksel ve duygusal açıdan istismar ettiği ortaya çıkmıştır. James’in hastanedeki şu sözleri ise yaşadığı durumu özetlemektedir: “Anne yalan söylüyor. Anne benim canımı yakıyor. Lütfen polisi arayın.”

Son örnekte ise kafeste büyütülen Justin’ den bahsedilmektedir.

Justin ise iki aylıkken annesi tarafından anneannesine bırakılarak terk edilmiş bir çocuktur. Anneannesinin vefatından sonra 60 yaşındaki erkek kardeşi Arthur Justin’e bakmak zorunda kalmıştır. Arthur’un mesleği köpek yetiştiriciliğidir. Arthur çocuk bakımından anlamadığı için Justin’i de köpekleriyle birlikte kafeste büyütmüştür. Justin’in altı yaşına geldiğinde gelişimsel olarak çok geri, konuşamayan, yürüyemeyen beyin hasarı teşhisi

(36)

erken döneminde maruz kaldığı duygusal ihmalin ve uyaran yoksunluğunun, çocuktaki etkisi olarak açıklamaktadır.

Yukarıda verilen öyküler sevgi, ilgi, bakım gibi temel ihtiyaçları zamanında ve doğru bir şekilde karşılanmamış çocukların, yaşadıkları duygusal ihmal ve istismar davranışlarının onlarda bıraktığı izleri ortaya koymaktadır.

2.6.Çocuğun Okulda Duygusal İstismarı

Tüm önleme girişimlerine rağmen okullar çocukların istismara maruz kaldığı ortamlar içinde başta gelen kurumlar arasındadır (Topçu, 2009, s.63). Okullar hemen hemen tüm çocukların büyüme çağlarında katıldıkları ve zamanlarının büyük bir bölümünü geçirdikleri tek kurumdur. Çocuğa yönelik kötü muameleyi saptama ve yardım sağlamada öncelikli bir yeri olan bu kurumlar ve içindeki kişiler ne yazık ki psikolojik kötü muamele veya duygusal ezime neden olabilmektedir (Erkman, 1999, s. 130’dan aktaran Şimşek, 2010).

Toplum tarafından okulun çocuk için her zaman en güvenli, sevgi dolu bir ortam olduğuna inanılmakta ve öğretmenlerin öğrenciler üzerinde sahip oldukları hakları nasıl kullandıklarına hiç dikkat edilmemektedir. Oysa pek çok öğretmen disiplin maskesi altında bilinçli ya da bilinçsiz olarak öğrencilere eziyet etmekte, acı çektirmekte ve çocukların fiziksel, ruhsal, zihinsel ve toplumsal gelişimlerini olumsuz yönde etkileyerek sağlıksız bireyler yetişmesine neden olabilmektedir ( Tümkaya, 2005).

Türkiye’de Çocuk İstismarı araştırmasına göre yaş, cinsiyet ve bölge farkı olmaksızın araştırmaya katılan bütün çocuklar, istismarın sırasıyla en çok ev, okul ve sokakta gerçekleştiğini, istismar eden kişilerin de sırasıyla baba, öğretmen, anne, arkadaş ve komşu olduğunu belirtmiştir. Tüm yaş grubundaki çocuklar, okulda öğretmenlerinin fiziksel ve duygusal istismarına uğradıklarını bildirmiştir (Korkmazlar Oral, Engin ve Büyükyazıcı, 2010, s. 22).

Okullardaki en önemli rollerinden birisi sınıf içi disiplini sağlamak ve bunu sürdürmek olan öğretmenler, öğrencilerin onaylanmayan davranışları ile karşılaştıklarında onlara karşı nasıl tepki göstereceklerini bilememeleri durumunda duygusal açıdan rencide edici davranışlara başvurabilmektedirler. Bu durum ise problemi çözmek yerine öğrencinin duygusal anlamda zarar görmesine neden olmaktadır (Mc Namara ve Moreton, 2001; Şahbaz, Yörük, Özcan, 2015).

(37)

Paul ve Smith ise öğretmenlerin çocuklar üzerinde güçlerini kötüye kullanmasını şu ifadelerle açıklamaktadır: öğrenci iletişimini en aza indiren sıkı disiplin uygulamak, sınıf içi problemli öğrenci grubu oluşturmak, öğrencilere söz hakkı tanımayan baskıcı kurallar uygulamak, çocukların düşüncelerini/fikirlerini dile getirmelerine izin vermeyen bir eğitim sağlamak, öğrencilere karşı haksız ve ön yargılı tavır sergilemek, çocuklarla iletişimde aşırı sert ve alay dolu olan bir iletişim tarzı sürdürmektir (Aktaran Sharpe, 2011).

Bunun yanı sıra sınıftaki kötü muamele farklı şekillerde görülebilmektedir. Bunlar reddetme, görmezden gelme, aşağılama, iftira atma, iğneleme, öğrencilere bağırma, hataları için azarlama, söz hakkı vermeme, isim takma, zihinsel yeterliliği ile ilgili dalga geçme, öğrenci kayırma, arka sıralara oturtma, otoriter disiplin kurma, bilişsel yeteneklerinin üzerinde ödev verme, performans baskısı yapma, kaba dil kullanma, aptal, çirkin ve salak gibi öğrencileri olumsuz etiketleme gibi formları içermektedir (Hyman ve Snook, 1999; Sharpe, 2011; Shumba, 2002; Yolcu, 2009).

Krugman ve Krugman (1984)’ın öğretmenleri tarafından istismar edilen 17 ilköğretim öğrencisini gözlemlediği bir çalışmada duygusal istismarın önemli izleri görülmektedir. Çocuklar öğretmenleri tarafından duygusal istismara neden olan şu davranışlara maruz kaldıklarını belirtmektedir: sıkıntı, sözel bastırma, etiketleme (örneğin aptal ya da budala), ağlayana kadar bağırma, sınıfı kontrol etmek için uygunsuz tehditler, diğer öğrencilerin onlara sıkıntı vermesine ve küçümsemesine izin verme, ceza olarak ödevi kullanma ve fiziksel cezadır. Araştırmaya göre öğrencilerde şu semptomlar görülmektedir; okul performansı hakkında aşırı kaygı, olumludan olumsuza dönüşen benlik algısı, önceki yıllara göre değişen okul performansı, öğretmenin sözel zarar vereceği korkusu, okul konusunda aşırı ağlama, okul dışındaki sosyal fonksiyonlarda azalma, baş ağrısı, karın ağrısı, kâbuslar ya da uyku bozuklukları, okul kaçınması ya da reddi, geri çekilme davranışı ya da depresyondur. Özetle okulda çocuğa karşı uygulanan kötü muamele-istismar duygusal olarak çocuğun yaşamını etkilemekte ve çocukta silinmeyecek izler bırakmaktadır.

2.7. Duygusal İstismarın Önlenmesi

Önleme, çocuğun istismar kurbanı olmasına engel olmak için verilen koruyucu hizmetler olarak bilinmektedir (Topçu, 2009, s. 226). Duygusal istismarın önlenmesi iki nedenden dolayı önemlidir. İlki çocuk istismarı sorununa insancıl yaklaşımın bir gereği olması,

(38)

ikincisi ise tedaviye kıyasla istismarın önlenmesinin daha ekonomik olmasından kaynaklanmaktadır. Böylece erken müdahale ile çocukların evden kaçmaları, okulda sorun yaşamaları, duygusal ve gelişimsel bozukluklardan zarar görmeleri önlenebilmektedir (Byers, 1999’dan aktaran Yenibaş ve Şirin, 2007, s.93).

Çocukta derin izler bırakan duygusal istismar, tüm istismar türleri içerisinde yer alan bir tür olduğundan diğer istismar türlerinin önlenmesinde de etkili olmaktadır. Bu açıdan okullarda çocuk ihmal ve istismarı konusunda gerekli tedbirler alınarak önlenmeye çalışılmaktadır. Kurumsal bilinç içerisinde kurumsal istismar kavramını benimseyerek gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir. Çalışan personelleri belirlerken seçici olmak ve kurumun bu konudaki tavrını çalışanlarına açık olarak bildirmesi yapılabilecek çalışmalar içerisinde yer almaktadır (Şişman, 2011).

Çocuk istismarının önlenmesi konusunda yapılacaklar; hem alanlarına hem de eylemlerine göre iki farklı grupta değerlendirilmektedir. Evde, okulda, toplumsal düzeyde ve hükümet ya da karar vericiler düzeyinde yapılacaklar belirlenmelidir. Diğer taraftan yapılacak eylemleri değerlendirmek gerekmektedir. Bunların başında da hem bu konuda çalışan profesyonellere yönelik eğitim hem de topluma yönelik eğitim gelmektedir (Polat, 2007b, s.311).

Bu doğrultuda çocuğun istismardan korunmasında sosyal çalışmacı, sağlık çalışanı ve polis kadar eğitimcilere de görev düşmektedir (Mckee ve Dillenburger, 2010). Bu nedenle çocuk ihmal ve istismarı konusunda öğretmenlerin, öğretmen okulları, üniversiteler veya hizmet içi programlar ile eğitim almaları ve bilinçlendirilmeleri gerekmektedir. Ayrıca okul programında çocuk hakları ve istismarı konulu derslerin yer alması da önem arz etmektedir (Çiğdem, 2011; Topçu, 2009).

Toplum eğitimi kapsamında ise anne-baba ve toplumdaki tüm bireylere yönelik yapılacak bilgilendirme çalışmaları önleme çalışmalarının ilk adımını oluşturmaktadır. Bu şekilde istismar hakkında bilgilenen bireylerde farkındalık ve duyarlılık gelişmekte, duyarlılığın bir sonraki zincirinde ise bireyler aktif olmaktadır. Böylece çocuk istismarının önlenmesinde duyarlı bireyler, aktif şekilde eylem temsilcileri olarak görev almaktadır (Polat, 2007b, s.312).

Çocukların yaşamlarının büyük bir kısmı okullarda geçtiğinden okullarda yapılacak önleme çalışmaları en etkili çalışmalar arasında yer almaktadır (Polat, 2007b, s.312). Bu nedenle toplumun çocuk istismarı konusunda duyarlılığını artırmak, öğrencilerinin anne

(39)

babalarını ve diğer bireyleri eğitmek konusunda öğretmenlere önemli görevler düşmektedir. Bu amaçla okul aile birliği toplantıları ve veli görüşmelerinden yararlanılabilir (Gökler, 2009, s. 72). Öğretmenler çocuklarla doğru iletişim yöntemlerini kullanarak, çocuğa değer vererek, cezadan uzak durarak istismarın önlenmesine katkı sağlayabilirler (Crosson-Tower, 2003).

İstismarın önlenmesinde, öğrencilerin kendilerini ifade edebilmeleri ve seslerini duyurabilmeleri için okul içi örgütlenmelerine izin verilmesi ve veliler ile öğrencilerin, okul aile birliği gibi örgütlenmelerde yer alarak, okul yönetimi ile etkin iletişimlerinin sağlanması gerekmektedir. Okullardaki sağlık ve rehberlik hizmetlerinin, çocuk ve gençlerin sosyo-psikolojik sorunlarını ele almak üzere işlev ve kapsamlarının genişletilmesi çağdaş yaşamın eğitim sistemine getirdiği bir zorunluluk olmaktadır. Okul içi sağlık birimi, istismarcı veya istismar mağduru öğretmenlere de, kriz anında ihtiyaç duydukları danışmanlığı ve desteği vermek gibi işlevi bulunmaktadır (Topçu, 2009, s.234). Bu hizmetlerinde içinde yer aldığı önleme ve müdahale çalışmaları belli düzeylerden oluşmaktadır.

MEB I. Özel Eğitim Konseyi (1991, s.318) raporuna göre önleme ve müdahale üç düzeyde incelenmektedir:

Birincil önleme: Amacı tüm çocukların gelişimlerini sağlıklı bir biçimde sürdürecekleri ortamı sağlamaktır.

Bu önleme, sosyal reformlar, tutum değişimi ve eğitim konularında yapılan faaliyetleri içermektedir. Ailenin okulun ve öğretmenlerin, rehberlik ve araştırma merkezi görevlilerinin, çocukla ilgili sağlık kurumu görevlilerinin ve tüm toplumun konu hakkında bilgilendirilmesi zorunludur. Bu nedenle okul-aile işbirliğinin işlevsel olması önemli olmaktadır.

Kitle iletişim araçları birincil önleme çalışmalarının önemli bir boyutunu oluşturmaktadır. Bu önleme programı okul kitaplarında konuya yönelik bilgilerin yer almasını, TV programlarında konunun işlenmesini, ebeveynlere ve öğretmenlere yönelik broşürlerin hazırlanmasını, kampanyalar düzenlenmesini hedeflemektedir

İkincil önleme: Yüksek istismar riski taşıyan grupların belirlenmesini kapsamaktadır. Bu önleme programı, doğum öncesinden itibaren tüm risk grubunu oluşturan aile ve çocukların sağlık ve eğitim kurumlarınca yapılacak tarama çalışmaları ile belirlenmesini

(40)

böylece onların gerekli hizmetlerden faydalanmasını amaçlamaktadır. Ev ziyaretleri ikincil önleme programlarının önemli bir hedefi olmaktadır.

Üçüncül önleme: İstismarın tekrarının önlenmesini ve istismara uğramış çocuk ve aileye yönelik tüm müdahale hizmetlerini içermektedir. Bunun içerisinde bireylerin ve uzmanların çocuk istismarının belirtilerine duyarlı olmalarını amaçlayan kampanyalar düzenlemesi de yer almaktadır. Ancak bu durum devletin, bölgesel kuruluş ve kurumları ile sivil toplum örgütlerinin katkısı ile hayata geçirilebilir (Topçu, 2009, s. 226-227; Yenibaş ve Şirin, 2007, s.93).

Guralnick (2011), bu üç düzeyi desteklemekle birlikte erken müdahale programları ile risk altındaki çocuklara ve ailelerine yönelik hizmetlerin sunulmasının önemini belirtmektedir. Bu önleme çalışmalarının henüz istismar ve ihmal davranışı ortaya çıkmadan başlatılması gerekmektedir. Ancak bu şekilde gelecekte ortaya çıkabilecek sorunların önüne geçilebilir (Topçu, 2009, s. 228).

Yasal açıdan bakıldığında ise çocuk istismarı bir suç olup çocukların okulda öğretmenleri tarafından istismara uğraması, cezalandırılması yasa ve yönetmeliklerle önlenmeye çalışılmaktadır. Bununla ilgili çocuğa fiziksel zarar veren öğretmenin maaş kesilme, uyarı gibi cezalar alabileceği 4357 sayılı yasanın, 7. Maddesinin b bendinde, 1702 sayılı yasanın 20 ve 22. maddelerinde açıkça belirtilmektedir. Aynı yasanın 27. maddesi gereğince çocuğa cinsel tacizde bulunan öğretmen meslekten çıkarılma ile cezalandırılmaktadır. Ancak yasaların duygusal ihmali ve istismarı önlemedeki rolü sınırlıdır ve bu konu toplum bazında çözülmedikçe çocuk istismar ve ihmali, ülkenin kanayan yarası olmaya devam edecektir (Şahin ve Beyazova, 2001; Topçu, 2009, s.244).

Özetle çocuğun duygusal istismar ve ihmali konusunda yapılabilecek en etkili çalışma önlemedir. İstismar için önleyici programlar çocukları istismardan korumak ve istismarın tekrarlanması riskini önlemek için uygulanmaktadır (Knox, Burkhart ve Hunter, 2011). Önleme programlarında başarıya ulaşabilmek toplumun duygusal ihmal ve istismar konusundaki bilgi ve farkındalığının arttırılması, toplumda çocuğa karşı kötü muamelenin kabul edilemez bir durum olduğunun benimsenmesi ile mümkündür.

(41)

BÖLÜM III

İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

İlgili araştırmalar dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde ihmal ve istismar konusunda öğretmenlerle, ikinci bölümde duygusal ihmal ve istismar konusunda anne-babalarla, üçüncü bölümde duygusal ihmal ve istismar konusunda öğretmenlerle ve dördüncü bölümde duygusal ihmal ve istismar konusunda öğrencilerle yapılan çalışmalar yer almaktadır.

3.1.İhmal ve İstismar Konusunda Öğretmenlerle Yapılan Araştırmalar

Kenny (2001) tarafından yapılan çalışmada öğretmenlerin çocuk istismarı ile ilgili tuttuğu raporların sayıları ile istismar bildirme prosedürleri hakkındaki bilgilerini belirlemek ve cinsiyet ile etnik kökene göre farklılık olup olmadığını ortaya koymak amaçlanmıştır. Amerika’nın Florida eyaletinin Miami kentinde yapılan araştırma 197 öğretmenin katılımı ile gerçekleşmiştir. Öğretmenlere demografik bilgiler ile çocuk istismarı konusu ve iki çocuk istismar senaryosunun bulunduğu anket verilerek yapılmıştır. Araştırmaya katılan öğretmenlerin %73’ü daha önce hiç çocuk istismarı raporu oluşturmadıklarını, rapor oluşturanlar ise ortalama bir rapor oluşturduklarını belirtmiştir. %11’lik kısmı ise çocuk istismarı olabilecek örnekle karşılaştığı ancak rapor oluşturmadıklarını belirtmiştir. Araştırma sonucuna göre öğretmenlerin çocuk istismarı konusunda rapor oluşturmalarını sağlayabilecek daha fazla eğitime ihtiyaçlarının olduğu bu yönde eğitimlerin arttırılması gerektiği ortaya çıkmıştır.

Şekil

Şekil 1. Öğretmenlerin duygusal ihmal ve istismar farkındalık düzeyleri: ortalamalar
Tablo  13’de  görüldüğü  üzere  öğretmenlerin  DİBFA  genel  farkındalıkları  arasında  yaşa  göre manidar farklılık olduğu görülmektedir, F(3, 319)=3.52, p<.05
Tablo  15  incelendiğinde,  öğretmenlerin  DİBFA  genel  farkındalıkları  arasında  medeni  duruma göre manidar farkın olmadığı görülmektedir, t(321)=1.67, p>.05
Tablo  17  incelendiğinde,  öğretmenlerin  KAY  boyutuna  ilişkin  duygusal  istismar  ihmale  yönelik  farkındalıkları  arasında  çocuğu  olma  durumuna  göre  manidar  fark  olduğu  görülmektedir, t(321)=2.00, p<.05

Referanslar

Benzer Belgeler

Okul öncesi eğitim süresinde, çocukların gelişim alanları desteklenerek aynı zamanda çocukların istenmeyen davranışlarının önlenmesi, olumlu davranışları

adamlar, askerî, siyasî, İçtimaî, ve dini ha­ yatta rol oynamışlar, yenileşme hareketine yol açmış­ lar, İçtimaî hamlelere yeni bir din getirmişler,

Kendisine cevab verdim, benim bu şekli daha muvafık bulduğum için böyle yapmış olduğumu ve bunların ar­ tık üçüncü bir defa dil ve ifade

Bu çalışmada önerilen EM-PSO algoritmasının performansı, Tablo 8’ de özellikleri verilen, birden çok yerel optimuma ve tek bir global optimuma sahip

Firma Sektörü Enerji Başlangıç

Yapılan Tamhane testi sonuçlarına göre 16-20 yıl mesleki kıdeme sahip olan okul öncesi öğretmenlerinin puanları 1-5 yıl mesleki kıdeme sahip olan okul

Birlik, 2011 yılında Sermaye Piyasası Lisanslama Sicil ve Eğitim Kuruluşu A.Ş.nin 2.000.000 Türk lirası tutarındaki sermayesine 800.000 Türk lirası ödeyerek iştirak

“Suç işleyen çocuk yoktur, suça itilen çocuk vardır…”.. DUYGUSAL İSTİSMAR ÇEŞİTLERİ Şiddet ve Korkuya