• Sonuç bulunamadı

Duygusal istismarın çocuklar üzerinde ortak etkileri olmakla birlikte yaş ve gelişim dönemine göre farklılaşan etkiler yaratabilmektedir (Erkman 1999, s. 23). Ortak etkiler olarak çocuk kendini sevilmeyen, istenmeyen ve yalnızca başkalarının ihtiyaçları için var olan bir varlık olarak hissedebilir. Bu durum kısa veya uzun vadede çocuğun davranışsal, bilişsel, duygusal ya da fiziksel işlevlerine zarar vermektedir (Hart, Brassard ve Karlson, 1996, s. 73).

Yetişkinlerin duygusal istismara yol açan davranışları çocukların fiziksel, bilişsel ve psiko- sosyal gelişiminde duraklama ve gerilemelere neden olmaktadır. Duygusal istismar her zaman fiziksel belirtilere sahip olmayacağı gibi konuşma bozukluğu, gelişmedeki bozukluk ve bebeklikteki büyüyememe sendromunda olduğu gibi fiziksel belirtiler de gösterebilmektedir (Yenibaş ve Şirin, 2007, s. 28-31).

Duygusal açıdan incelendiğinde çocuklara büyük acı veren ebeveynleri tarafından sevilmeme, ihmal ve reddedilme durumu gelişimlerinin daha yavaş ve kendilerine karşı özgüvenlerinin daha az olmasına neden olmaktadır (Iwaniac, 2006, s.24).

Alan yazında çocuklarda ve gençlerde görülebilecek duygusal istismar sonuçlarının şu şekilde olduğu görülmektedir. Parmak emme, ısırma, sallanma, altını ıslatma, yeme bozuklukları, hiperaktivite, aşırı içe dönüklük, güçsüzlük duygusu, dış kontrol odaklı olma, saldırganlık, aşırı pasiflik, hırsızlık, yalan söyleme gibi anti sosyal davranışlar, olumsuz benlik kavramı, depresyon, uyku bozuklukları, aşırı kaygı, fobiler, obsesif nevrotik tepkiler, intihar girişimi veya intihar, bilişsel ve duygusal gelişmede duraklama, hafıza bozukluğu, oryantasyon bozukluğu, güdü azlığı, aşırı bağımlılık, başarısızlık, zeka geriliği, yapay olgunluk, büyüyememe sendromu özellikle ergenlerde kendilerini olumsuz olarak algılama, bağımlı bir kişilik geliştirme, huzursuz, gergin kaygılı olma, aileden uzaklaşma, uyumsuzca ve saldırganca tepkiler gösterme, mastürbasyon, değersizlik duygusu geliştirme gibi göstergelerle sonuçlandıkları görülmektedir (Erkman,1999, s.129; Göde, Savi ve Savi, 2000; Polat, 2007a; Yalçın, 2007).

Tablo 1

Çocuklarda Duygusal İstismarın Göstergeleri Göstergeler

Fiziksel

Konuşma ya da diğer iletişim bozuklukları Fiziksel gelişimin yavaşlaması

Çocukta var olan astım ya da alerji gibi bazı hastalıkların şiddetlenmesi Madde bağımlılığı

Davranışsal

Alışkanlık bozuklukları (parmak emme, sallanma vb. gibi) Suç işleme de dâhil olmak üzere anti sosyal ve yıkıcı davranışlar Nevrotik özellikler (uyku bozuklukları, oyun oynamada tutukluluk) Pasiflik ya da saldırganlık gibi aşırı davranışlar

Gelişimsel gecikmeler

Davranış bozuklukları (şikayet etme, pasiflik, saldırganlık vb) Aşırı uyum sorunları (yaşından büyük ya da küçük davranma) Kendine zarar verici davranışlar ya da intihar düşünceleri Duygusal Sosyal ilişkilerini etkileme

Yaşının gerektirdiği şekilde davranamama Bilişsel/

Akademik

Duygusal istismara eşlik eden gelişimsel gecikmelerin bilişsel gecikmelere de neden olduğu ve çocuğun akademik performansını etkilediği şeklindedir.

İnsan Hakları Derneği Bülteni, 2008.

Kulaksızoğlu (2001)’na göre, duygusal istismara maruz kalan çocuk ve gençler; davranışı yapan kişi ile olan yakınlık derecelerine, davranışın süresi ve sıklığına, yaşlarına ve istismara uğradıkları sırada içinde bulundukları psikolojik duruma bağlı olarak bu durumdan değişik derecelerde etkilenmektedirler.

Duygusal istismara maruz kalmış çocukların, yaşadıkları etkiler araştırıldığında ise edebi kitapların günlük yaşamın yansıması olarak örneklerle dolu olduğu görülmektedir (Iwaniec, 2006). Bunu bir psikiyatristin terapisi sırasındaki notlarını içeren Perry ve

Szalavitz (2012)’ in “Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk” adlı kitabında anlattığı yaşanmış hikayelerle örneklendirebiliriz.

Peter, üç yaşına kadar yetimhanede büyümüş, bu yaşına kadar beşiğinden hiç çıkarılmamış, ilgi, sevgi görmemiş, kendisiyle hiç konuşulmamış bir çocuktur. Üç yaşında evlat edinilmiş olan Peter’in ailenin sevgisine ilgisine rağmen gelişimi yavaş ve süreklilik göstermemektedir. Bilişsel olarak yedi yaşında olmasına rağmen sosyal ve diğer yönlerden küçük bir çocuk davranışlarına sahiptir. Peter, yerinde sallanma, parmağını emme, kendi kendisine gülümseme, göz kontağı kurmaktan kaçınma davranışları göstermektedir. Aynı zamanda yaşıtlarına ve yetişkinlere iki üç yaşında bir bebeğin davrandığı gibi davranmaktadır. Peter’in iyi olduğu tarafların beynin yeterince uyarılmış bölümleriyle bağlantılı olduğu, noksanlık yaşadığı yerlerin ise tamamen ihmal edilmiş veya uyarılmamış bölümleriyle ilgili olduğu tespit edilmiştir. Sonuç olarak psikiyatristin notlarında Peter’in beyin gelişimi için önemli olan yaşamının ilk üç yılında duygusal açıdan ihmal edilmesinin gelişimsel geriliklere yol açtığı ifade edilmiştir.

Bir diğer örnekte ise James’in yaşadıkları anlatılmaktadır.

Altı yaşında olan James, bir yaşından önce evlat edinilmiştir. Annesi Merke’ye göre James iflah olmaz, kontrol edilmez ve zor bir çocuktur. Merke James’ın sürekli evden kaçan, bindiği arabadan atlamaya çalışan, intihara kalkışan ve altını ıslatan bir çocuk olduğunu söylemektedir. Ancak Psikiyatrist James’in durumunun “davranış bozuklukları” olan “zor” bir çocuk olarak çizilmeye çalışıldığını gerçeğin ise böyle olmadığını tespit etmiştir. James’in her yardım çağrısının “kötü davranışlı” olarak etiketlendiği; aslında cesaretli, ısrarcı ve ahlaklı bir çocuk olduğu yönündedir. İncelemeler sonucunda asıl problemli kişinin anne olduğu çocuğu öldürmeye çalıştığı, fiziksel ve duygusal açıdan istismar ettiği ortaya çıkmıştır. James’in hastanedeki şu sözleri ise yaşadığı durumu özetlemektedir: “Anne yalan söylüyor. Anne benim canımı yakıyor. Lütfen polisi arayın.”

Son örnekte ise kafeste büyütülen Justin’ den bahsedilmektedir.

Justin ise iki aylıkken annesi tarafından anneannesine bırakılarak terk edilmiş bir çocuktur. Anneannesinin vefatından sonra 60 yaşındaki erkek kardeşi Arthur Justin’e bakmak zorunda kalmıştır. Arthur’un mesleği köpek yetiştiriciliğidir. Arthur çocuk bakımından anlamadığı için Justin’i de köpekleriyle birlikte kafeste büyütmüştür. Justin’in altı yaşına geldiğinde gelişimsel olarak çok geri, konuşamayan, yürüyemeyen beyin hasarı teşhisi

erken döneminde maruz kaldığı duygusal ihmalin ve uyaran yoksunluğunun, çocuktaki etkisi olarak açıklamaktadır.

Yukarıda verilen öyküler sevgi, ilgi, bakım gibi temel ihtiyaçları zamanında ve doğru bir şekilde karşılanmamış çocukların, yaşadıkları duygusal ihmal ve istismar davranışlarının onlarda bıraktığı izleri ortaya koymaktadır.