• Sonuç bulunamadı

Önleme, çocuğun istismar kurbanı olmasına engel olmak için verilen koruyucu hizmetler olarak bilinmektedir (Topçu, 2009, s. 226). Duygusal istismarın önlenmesi iki nedenden dolayı önemlidir. İlki çocuk istismarı sorununa insancıl yaklaşımın bir gereği olması,

ikincisi ise tedaviye kıyasla istismarın önlenmesinin daha ekonomik olmasından kaynaklanmaktadır. Böylece erken müdahale ile çocukların evden kaçmaları, okulda sorun yaşamaları, duygusal ve gelişimsel bozukluklardan zarar görmeleri önlenebilmektedir (Byers, 1999’dan aktaran Yenibaş ve Şirin, 2007, s.93).

Çocukta derin izler bırakan duygusal istismar, tüm istismar türleri içerisinde yer alan bir tür olduğundan diğer istismar türlerinin önlenmesinde de etkili olmaktadır. Bu açıdan okullarda çocuk ihmal ve istismarı konusunda gerekli tedbirler alınarak önlenmeye çalışılmaktadır. Kurumsal bilinç içerisinde kurumsal istismar kavramını benimseyerek gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir. Çalışan personelleri belirlerken seçici olmak ve kurumun bu konudaki tavrını çalışanlarına açık olarak bildirmesi yapılabilecek çalışmalar içerisinde yer almaktadır (Şişman, 2011).

Çocuk istismarının önlenmesi konusunda yapılacaklar; hem alanlarına hem de eylemlerine göre iki farklı grupta değerlendirilmektedir. Evde, okulda, toplumsal düzeyde ve hükümet ya da karar vericiler düzeyinde yapılacaklar belirlenmelidir. Diğer taraftan yapılacak eylemleri değerlendirmek gerekmektedir. Bunların başında da hem bu konuda çalışan profesyonellere yönelik eğitim hem de topluma yönelik eğitim gelmektedir (Polat, 2007b, s.311).

Bu doğrultuda çocuğun istismardan korunmasında sosyal çalışmacı, sağlık çalışanı ve polis kadar eğitimcilere de görev düşmektedir (Mckee ve Dillenburger, 2010). Bu nedenle çocuk ihmal ve istismarı konusunda öğretmenlerin, öğretmen okulları, üniversiteler veya hizmet içi programlar ile eğitim almaları ve bilinçlendirilmeleri gerekmektedir. Ayrıca okul programında çocuk hakları ve istismarı konulu derslerin yer alması da önem arz etmektedir (Çiğdem, 2011; Topçu, 2009).

Toplum eğitimi kapsamında ise anne-baba ve toplumdaki tüm bireylere yönelik yapılacak bilgilendirme çalışmaları önleme çalışmalarının ilk adımını oluşturmaktadır. Bu şekilde istismar hakkında bilgilenen bireylerde farkındalık ve duyarlılık gelişmekte, duyarlılığın bir sonraki zincirinde ise bireyler aktif olmaktadır. Böylece çocuk istismarının önlenmesinde duyarlı bireyler, aktif şekilde eylem temsilcileri olarak görev almaktadır (Polat, 2007b, s.312).

Çocukların yaşamlarının büyük bir kısmı okullarda geçtiğinden okullarda yapılacak önleme çalışmaları en etkili çalışmalar arasında yer almaktadır (Polat, 2007b, s.312). Bu nedenle toplumun çocuk istismarı konusunda duyarlılığını artırmak, öğrencilerinin anne

babalarını ve diğer bireyleri eğitmek konusunda öğretmenlere önemli görevler düşmektedir. Bu amaçla okul aile birliği toplantıları ve veli görüşmelerinden yararlanılabilir (Gökler, 2009, s. 72). Öğretmenler çocuklarla doğru iletişim yöntemlerini kullanarak, çocuğa değer vererek, cezadan uzak durarak istismarın önlenmesine katkı sağlayabilirler (Crosson-Tower, 2003).

İstismarın önlenmesinde, öğrencilerin kendilerini ifade edebilmeleri ve seslerini duyurabilmeleri için okul içi örgütlenmelerine izin verilmesi ve veliler ile öğrencilerin, okul aile birliği gibi örgütlenmelerde yer alarak, okul yönetimi ile etkin iletişimlerinin sağlanması gerekmektedir. Okullardaki sağlık ve rehberlik hizmetlerinin, çocuk ve gençlerin sosyo-psikolojik sorunlarını ele almak üzere işlev ve kapsamlarının genişletilmesi çağdaş yaşamın eğitim sistemine getirdiği bir zorunluluk olmaktadır. Okul içi sağlık birimi, istismarcı veya istismar mağduru öğretmenlere de, kriz anında ihtiyaç duydukları danışmanlığı ve desteği vermek gibi işlevi bulunmaktadır (Topçu, 2009, s.234). Bu hizmetlerinde içinde yer aldığı önleme ve müdahale çalışmaları belli düzeylerden oluşmaktadır.

MEB I. Özel Eğitim Konseyi (1991, s.318) raporuna göre önleme ve müdahale üç düzeyde incelenmektedir:

Birincil önleme: Amacı tüm çocukların gelişimlerini sağlıklı bir biçimde sürdürecekleri ortamı sağlamaktır.

Bu önleme, sosyal reformlar, tutum değişimi ve eğitim konularında yapılan faaliyetleri içermektedir. Ailenin okulun ve öğretmenlerin, rehberlik ve araştırma merkezi görevlilerinin, çocukla ilgili sağlık kurumu görevlilerinin ve tüm toplumun konu hakkında bilgilendirilmesi zorunludur. Bu nedenle okul-aile işbirliğinin işlevsel olması önemli olmaktadır.

Kitle iletişim araçları birincil önleme çalışmalarının önemli bir boyutunu oluşturmaktadır. Bu önleme programı okul kitaplarında konuya yönelik bilgilerin yer almasını, TV programlarında konunun işlenmesini, ebeveynlere ve öğretmenlere yönelik broşürlerin hazırlanmasını, kampanyalar düzenlenmesini hedeflemektedir

İkincil önleme: Yüksek istismar riski taşıyan grupların belirlenmesini kapsamaktadır. Bu önleme programı, doğum öncesinden itibaren tüm risk grubunu oluşturan aile ve çocukların sağlık ve eğitim kurumlarınca yapılacak tarama çalışmaları ile belirlenmesini

böylece onların gerekli hizmetlerden faydalanmasını amaçlamaktadır. Ev ziyaretleri ikincil önleme programlarının önemli bir hedefi olmaktadır.

Üçüncül önleme: İstismarın tekrarının önlenmesini ve istismara uğramış çocuk ve aileye yönelik tüm müdahale hizmetlerini içermektedir. Bunun içerisinde bireylerin ve uzmanların çocuk istismarının belirtilerine duyarlı olmalarını amaçlayan kampanyalar düzenlemesi de yer almaktadır. Ancak bu durum devletin, bölgesel kuruluş ve kurumları ile sivil toplum örgütlerinin katkısı ile hayata geçirilebilir (Topçu, 2009, s. 226-227; Yenibaş ve Şirin, 2007, s.93).

Guralnick (2011), bu üç düzeyi desteklemekle birlikte erken müdahale programları ile risk altındaki çocuklara ve ailelerine yönelik hizmetlerin sunulmasının önemini belirtmektedir. Bu önleme çalışmalarının henüz istismar ve ihmal davranışı ortaya çıkmadan başlatılması gerekmektedir. Ancak bu şekilde gelecekte ortaya çıkabilecek sorunların önüne geçilebilir (Topçu, 2009, s. 228).

Yasal açıdan bakıldığında ise çocuk istismarı bir suç olup çocukların okulda öğretmenleri tarafından istismara uğraması, cezalandırılması yasa ve yönetmeliklerle önlenmeye çalışılmaktadır. Bununla ilgili çocuğa fiziksel zarar veren öğretmenin maaş kesilme, uyarı gibi cezalar alabileceği 4357 sayılı yasanın, 7. Maddesinin b bendinde, 1702 sayılı yasanın 20 ve 22. maddelerinde açıkça belirtilmektedir. Aynı yasanın 27. maddesi gereğince çocuğa cinsel tacizde bulunan öğretmen meslekten çıkarılma ile cezalandırılmaktadır. Ancak yasaların duygusal ihmali ve istismarı önlemedeki rolü sınırlıdır ve bu konu toplum bazında çözülmedikçe çocuk istismar ve ihmali, ülkenin kanayan yarası olmaya devam edecektir (Şahin ve Beyazova, 2001; Topçu, 2009, s.244).

Özetle çocuğun duygusal istismar ve ihmali konusunda yapılabilecek en etkili çalışma önlemedir. İstismar için önleyici programlar çocukları istismardan korumak ve istismarın tekrarlanması riskini önlemek için uygulanmaktadır (Knox, Burkhart ve Hunter, 2011). Önleme programlarında başarıya ulaşabilmek toplumun duygusal ihmal ve istismar konusundaki bilgi ve farkındalığının arttırılması, toplumda çocuğa karşı kötü muamelenin kabul edilemez bir durum olduğunun benimsenmesi ile mümkündür.

BÖLÜM III

İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

İlgili araştırmalar dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde ihmal ve istismar konusunda öğretmenlerle, ikinci bölümde duygusal ihmal ve istismar konusunda anne- babalarla, üçüncü bölümde duygusal ihmal ve istismar konusunda öğretmenlerle ve dördüncü bölümde duygusal ihmal ve istismar konusunda öğrencilerle yapılan çalışmalar yer almaktadır.