SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI YENİÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI OSMANLI DEVLETİ’NİN BATI VE DOĞU SEFERLERİNE KONYA KAZASININ LOJİSTİK KATKISI(1700‐1750) HAZIRLAYAN Metin KILIÇ 104202031011 YÜKSEK LİSANS TEZİ DANIŞMAN Doç. Dr. Doğan YÖRÜK KONYA 2014
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü Bilimsel Etik Sayfası Ö ğrencinin
Adı Soyadı Metin KILIÇ
Numarası 104202031011
Ana Bilim / Bilim Dalı TARİH/YENİÇAĞ TARİHİ
Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora
Tezin Adı Osmanlı Devleti’nin Batı Ve Doğu Seferlerine Konya Kazası’nın Lojistik Katkısı(1700-1750)
Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm. Öğrencinin imzası
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü Yüksek Lisans Tezi Kabul Formu Ö ğrencinin
Adı Soyadı Metin KILIÇ
Numarası 104202031011 Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih/Yeniçağ Tarihi
Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı Doc. Dr. Doğan YÖRÜK
Tezin Adı Osmanlı Devleti’nin Batı Ve Doğu Seferlerine Konya Kazası’nın Lojistik Katkısı(1700-1750)
Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan ……… başlıklı bu çalışma ……../……../…….. tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.
Ünvanı, Adı Soyadı Danışman ve Üyeler İmza
Doc. Dr. Prof. Dr. Doc. Dr. Doğan YÖRÜK Alaaddin AKÖZ Ertan ÖZENSEL
ÖNSÖZ
Hazırlanmış olan bu araştırmada; Osmanlı Devleti’nin XVIII. yüzyılın ilk yarısında gerçekleştirmiş olduğu seferler dikkate alınarak, Osmanlı sefer organizasyonu ve lojistiği analiz edilmiş ve Konya Kazası’nın bu sefer organizasyonundaki katkısı ortaya koyulmaya çalışılmıştır. Konya’nın, seferlerdeki işlevinin gösterilmesi, aynı zamanda Osmanlı sefer organizasyonunda Anadolu şehirlerinin nasıl bir katkıda bulunduklarını ortaya koymak bakımından önem arz etmektedir.
Osmanlı Devleti’nin sahip olduğu tarihsel sürecin anlaşılabilmesi için son yıllarda siyasi, sosyal ve teşkilat tarihine ait birçok çalışmanın yapılmasının yanı sıra birçok yerli ve yabancı araştırmacı tarafından Osmanlı harp tarihi ile ilgili çalışmalar yapılmıştır. Özellikle Roads Murphey, Gabor Agoston, Caroline Finkel, Ömer İşbilir, Ersoy Gülsoy, Mehmet İnbaşı ve Mustafa Nuri Türkmen’in XVII. yüzyılda sefer organizasyonu ve lojistiği üzerine yaptıkları çalışmalarla birlikte Serdar Genç, M. Yaşar Ertaş, Hakan Yıldız, Ahmet Yüksel, Hakan Karagöz ve Vırgınıa Aksan’ın XVIII. Yüzyılda Osmanlı Devleti’nin askeri ve sefer teşkilatına yönelik çalışmaları bulunmaktadır.
Dört bölümden oluşan çalışmanın birinci bölümünde, ele alınan dönemde gerçekleşen seferlerden hareketle Osmanlı sefer organizasyonu ve lojistiği hakkında genel bilgi verilmiştir. İkinci bölümde Osmanlı seferleri için Konya’dan tertip olunan askeri destek, üçüncü bölümde seferlerin finanse edilmesinde Konya’dan temin edilen mali destek konuları incelenecektir. Son bölümde ise, sefere çıkacak olan ordunun iaşe ve ikmali için Konya’dan istenilen mallar üzerinde durulmuştur.
Çalışmanın hazırlanması esnasında öneri ve değerlendirmeleri ile katkılarını esirgemeyen değerli hocalarım Doc. Dr. Doğan Yörük ve Araştırma Görevlisi Dr. Cemal Çetin’e teşekkür ederim. Ayrıca tez hazırlık aşamasında manevi desteklerini esirgemeyen başta ailem olmak üzere Serpil Baydın, Nur Müzeyyen Eken, İ.Serdar Karakoyun, Nesrin Can ve Neslihan Özer Altundaş’a teşekkürü bir borç bilir, sevgi ve saygılarımı arz ederim.
Metin KILIÇ KONYA 2014
OSMANLI DEVLETİ’NİN BATI VE DOĞU SEFERLERİNE KONYA KAZASI’NIN LOJİSTİK KATKISI(1700‐1750)
Metin KILIÇ
ÖZET
Bu araştırma, XVIII. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı Devleti tarafından batı ve doğu bölgelerine yönelik olarak gerçekleştirilen sefer harekatlarına Konya Kazası’ndan yapılan lojistik destek konusunu içermektedir. Hazırlanan çalışmada, 1711 Prut, 1715 Mora ve 1739 Belgrad Zaferleri ile 1722‐1743 yılları arasında devam eden İran seferlerindeki askeri organizasyon hakkında bilgi verilirken; bu seferler için Konya Kazası’ndan yapılan askeri, mali, iaşe ve nakliye destekleri ortaya konulacaktır.
Merkezi yönetim tarafından her sefer zamanında askeri desteğin talep edildiği Konya’dan, incelenen süreçte de asker isteğinde bulunulmuştur. Seferlere katılan askeri görevliler arasında “kapıkulu”, “tımarlı sipahi”, “hane levendi”, “kapuhalkı” ile “serdengeçtiler” bulunmaktadır. Bu dönemde sefere çıkacak olan veya cephede bulunan orduya ait çeşitli masrafların karşılanabilmesi için birtakım vergiler alınmıştır. Bunlar; “avarız”, “nüzul”, “sürsat” ve “imdad‐ı seferiyye” vergileridir.
Konya’ya gelen askerlerin tayinatları ile ilgili hazırlıklara önceden başlanır ve ordunun Konya menziline uğradığı esnada kendilerine teslim edilirdi. Ordunun ulaşım hizmetlerini yerine getirmek üzere, ihtiyaçlar doğrultusunda Konya’dan çok sayıda ve çeşitli türde nakliye hayvanı da temin edilmiştir. En fazla talep deve üzerinde yoğunlaşmış olup bunun yanında at, katır, koyun, camus vb. hayvanlar da istenmiştir. Anahtar Kelimeler Sefer Organizasyonu, Osmanlı, Konya, Lojistik, Asker, Vergi, İaşe, Ulaşım.
The Logistic Contribution Of Konya County To Western And Eastern Expeditions of Ottoman State (1700‐1750)
Metin KILIÇ
ABSTRACT
This research, İncludes the logistic contributions and support of Konya county to expeditions to western and eastern regions by Ottoman State at the half of the 18th
century. In this study, while giving information about the 1711 Prut, 1715 Mora, 1739 Belgrade Conquests and the military organization to Iran campaign between the periods from 1722 to 1743, therewithal there will be presented the supports and being sponsorship of Konya county on martial, financial, victual and transportational points.
A big quantitiy of soldiers was demanded from Konya by the Central Management as it had been for each expedition time. Among military officers who participated in the expedition there were "kapıkulu", "tımarlı sipahi", "hane levendi" "kapuhalkı" and "serdengeçti". During this period, a number of taxes had been taken to provide variety of expenses of the army in the expedition. These were; "avarız", "nüzul", "sürsat" and "Imdad‐i seferiyye" taxes. The rations of soldiers had been prepared before the soldiers’ arriving to Konya and as soon as they arrive their rations would be delivered to them. In order to ımplement the needs of the transportation of the army, in a big quantitiy and various type of transport animals are also provided of Konya. As well as the most demanded transport animal was camel, besides mules and sheeps were demanded, too. Keywords
Expedition Organization, Ottoman, Konya, Logistics, Military, Tax, Victual, Transportation.
İçindekiler
ÖNSÖZ ... i ÖZET ... II ABSTRACT ... III KISALTMALAR ... VI TABLOLAR LİSTESİ ... VII GİRİŞ ... 1 A. KONU ... 1 B. AMAÇ ... 1 C. YÖNTEM VE TEKNİK ... 2 D. SINIRLILIKLAR ... 2 E. LİTERATÜR ... 3 F. XVIII. YÜZYILIN İLK YARISINDA KONYA ... 6 1. İdari ve Sosyal Durum ... 6 2. Ekonomik Durum ... 9 I.BÖLÜM OSMANLI DEVLETİ’NDE SEFER ORGANİZASYONU VE LOJİSTİK ... 12 A) SEFER KARARI VE SEFER İÇİN İLK HAZIRLIKLAR ... 12 B) LOJİSTİK SİSTEM VE ALT YAPI FAALİYETLERİ ... 13 1) Kalelerin Güçlendirilmesi ... 14 2) Menzil Sistemi ve Sefer Güzergahı Olan Yollar ... 18 3) Yolların Fiziki Durumu ve Bakımı ... 20 4) Köprü Yapımı ve Onarımı ... 22 5) Yolların Güvenliği ve Muhafazası ... 23 C) ASKERİ KUVVETLER VE SEFERBERLİK ORGANİZASYONU ... 24 1) Askeri Kuvvetler ... 24 2) Seferberlik ... 31 D) GIDA MADDELERİ VE CEPHANENİN TEMİNİ İLE NAKLİYATI ... 36 1) İaşe Maddeleri ve Toplanması ... 36 2) Silah ve Cephane Temini ... 38 3) Sevkiyat ... 40 E) SEFERLERİN FİNANSMANI ... 43II.BÖLÜM SEFERLER İÇİN KONYA KAZASI’NDAN TEMİN EDİLEN ASKERİ DESTEK... 46 A) KONYA’DAN TEMİN EDİLEN ASKERİ BİRLİKLER ... 46 1) Kapıkulları ... 46 2) Tımarlı Sipahiler ... 51 3) Kapu Halkları ... 54 4) Serdengeçtiler ... 56 5) Levendler ... 58 C) ASKERİ PROBLEMLER VE BU PROBLEMLERİ AŞMAK İÇİN BAŞVURULAN YÖNTEMLER ... 61 III.BÖLÜM SEFERLER İÇİN KONYA KAZASI’NDAN TEMİN EDİLEN MALİ DESTEK ... 68 A) AVARIZ GELİRLERİ ... 68 1) Avarız Vergisi ... 69 2) Nüzul Vergisi ... 75 3) Sürsât Vergisi ... 80 4) İmdâd‐ı Seferiyye ... 82 5) İmdad‐ı Hazeriyye ... 86 B) AVARIZ VERGİLERİNDEN SAĞLANAN MUAFİYETLER ... 88 C) CEBELÜ BEDELİ ... 90 IV.BÖLÜM SEFERLER İÇİN KONYA’DAN TEMİN EDİLEN ZAHİRE VE NAKLİYE VASITALARI ... 94 A) ZAHİRE TEMİNİ ... 95 1) Asker Tayinatları ... 99 2) Zahirenin Bozulması ve Bakaya Kalması ... 104 B) NAKLİYE HAYVANLARI İLE VASITALARININ TEMİNİ ... 105 1) Deve Temini ... 106 2) Diğer Nakliye ve Ulaşım Hayvanlarının/Vasıtalarının Temini ... 113 C) MÜBAYAALAR SIRASINDA ORTAYA ÇIKAN PROBLEMLER ... 117 SONUÇ ... 120 KAYNAKÇA ... 123 EKLER ... 131
KISALTMALAR
AÜSBE Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Bkz. Bakınız BOA. Başbakanlık Osmanlı Arşivi C. Cilt çev. Çeviren DİA. Diyanet İslam Ansiklopedisi Ed. Editör EÜSBE Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Haz. Hazırlayan İA. İslam Ansiklopedisi KŞŞ. Konya Şeriye Sicili MEB. Milli Eğitim Bakanlığı Nr. Numara S. Sayı s. Sayfa SDÜSBE Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü SÜSBE. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü TTK Türk Tarih Kurumu TDVİA Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi vb. Ve benzeri vs. Vesaire Yay. YayınlarıTABLOLAR LİSTESİ
Tablo I :1703 Senesinde Konya Sancağı ve Kazalarının Avarız Mükellefiyetleri Tablo II :1704 Senesi Konya Kazası ve Bağlı Nahiyelerin Avarız Mükellefiyetleri Tablo III :1703‐1749 Yılları Arasında Konya Sancağı ve Kazasının Avarız
Mükellefiyetleri
Tablo IV :1703 Senesi Konya Sancağı’na Bağlı Kazaların Bedel‐i Nüzul
Mükellefiyetleri
Tablo V :1715 Senesi Konya Kazası’nın Bedel‐i Nüzul Mükellefiyeti
Tablo VI :1703‐1749 Senesi Konya Sancağı ve Kazası’nın Bedel‐i Nüzul
Mükellefiyetleri
Tablo VII :1718 Senesi Konya Kazası’nın İmdad‐ı Seferiye Mükellefiyetleri Tablo VIII :1740 Senesi Konya Kazası’nın İmadad‐ı Seferiye Mükellefiyetleri
Tablo IX :1719 Senesi Karaman Eyaleti Sancaklarının İmdad‐ı Hazeriye
Mükellefiyetleri
Tablo X :1749 Senesi Karaman Eyaleti Sancaklarının İmdad‐ı Hazeriye
Mükellefiyetleri
Tablo XI :Karaman Eyaleti Dahilinde Bulunan Sıbyan ve Müteakidlerin 1718
Senesinde Ödeyecekleri Cebelü Bedelleri
Tablo XII :Karaman Eyaleti Dahilinde Bulunan Sancakların 1726 Senesinde
Ödeyecekleri Cebelü Bedelleri
Tablo XIII :Karaman Eyaleti Dahilinde Bulunan Sıbyan ve Müteakidlerin 1736
Senesinde Ödeyecekleri Cebelü Bedelleri
Tablo XIV :1743 Senesinde Konya Kazası’ndan Ordu İçin Gerçekleştirilen Zahire
Mübayaası
Tablo XV :1726 Senesinde Loristan Seraskeri Ahmed Paşa’nın Maiyetine Katılmak Üzere Yola Çıkan Askerlerin Bir Günlük Tayinatlarının Dağılımı
Tablo XVI :1743 Tarihinde Erzurum Canibi Ser‐askeri Ahmed Paşa’nın Maiyetine
Katılmak Üzere Yola Çıkan 500 Serdengeçtinin Bir Günlük Tayinatlarının Dağılımı
Tablo XV : 1714‐1743 Tarihleri Arasında Konya Sancağı ve Kazası’ndan Ordu İçin
Talep Edilen Develer
GİRİŞ
A. KONU
Osmanlı Devleti’nin temel dinamiklerinden birisi olan ordunun sefer öncesinde ne şekilde organize edildiğini ve ihtiyaçlarının nasıl karşılandığını anlamak, devleti altı yüz ayakta tutan bu gücü anlamamız açısından önem arz etmektedir. Osmanlı Devleti, herhangi bir savaş kararı verdiğinde yurt içindeki idari ve lojistik teşkilatın daha etkin bir düzeye çıkarılması için önemli hazırlıklar yapmıştır. Günümüzde lojistik olarak isimlendirilen bu sefer öncesi hazırlıklar ve stratejiler, Osmanlı Devleti’nde yapılan seferlerin başarılı olmasını sağlamaktaydı. Bu hazırlıkların devlet tarafından nasıl ve ne şekilde uygulandığını bilmek Osmanlı zaferlerinin altında yatan sebepleri daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.
Osmanlı Devleti, XVIII. yüzyılın ilk yarısında, 1699 Karlofça Antlaşması ile kaybetmiş olduğu toprakları geri almak amacıyla batıda Avusturya ve Venedik, doğuda İran ve kuzeyde Rusya ile bir dizi mücadele içerisine girmiş olup klasik sefer organizasyonu stratejisi devam ettirilmiştir. İşte bu dönemdeki stratejide, “Konya’nın yeri ve önemi nedir?” sorusu cevaplandırılmaya çalışarak, Osmanlı sefer organizasyonlarına bir taşra kentinden yapılan askeri, mali ve iaşe desteklerinin mahiyeti ortaya konulacaktır. Ayrıca bu organizasyon ağı içerisinde Konya’yı önce çıkaran hususların neler olduğu tespit edilecektir.
B. AMAÇ
Hem bir eyalet hem de o eyaletin merkezi olması bakımından önem arz eden Konya, aynı zamanda Üsküdar’dan Halep’e kadar uzanan Anadolu’nun sağ kolu üzerindeki konumu açısından stratejik bir noktada idi. Sefer hazırlıklarının seyri, taşra cephesinden daha dikkatli bir şekilde incelendiğinde; ordunun konaklaması, beslenmesi, ordudaki nakliye hizmetlerinin gerçekleştirilmesi için ihtiyaç duyulan iaşe ve ikmal malzemelerinin temin edilmesi hususları daha net olarak açıklığa kavuşacaktır. Bunun yanında Konya’nın bu dönemdeki seferlere olan mali katkısı, alınan vergi türlerinden hareketle ortaya konulacaktır. Ayrıca XVIII. yüzyılın ilk yarısında gerçekleşmiş olan doğu ve batı cenahlarına yapılan sefer harekatlarında Konya’dan hangi lojistik katkıların yapıldığı ortaya konulmaya çalışırken, bu cenahlara yapılan desteğin; askeri, mali, ikmal ve iaşe bakımından bir farklılık arz edip etmediği de gösterilmeye çalışılacaktır.Osmanlı sefer hazırlıkları sürecinde devlet, gücünün ve zenginliğinin sınırları ne olursa olsun her zaman halkın desteğine de ihtiyaç duymaktaydı. Bu noktada söz konusu desteğin ne şekilde sağlanmış olduğu ya da sağlanamadığı zamanlarda, devlet ile halk arasındaki ilişkilerin nasıl geliştiği ortaya konulacaktır. Yine bu desteği temin etme noktasında devlet ile halk arasında aracılık vazifesi üstlenmiş olan resmi veya yerel memurların görev ve sorumlulukları hakkında bilgiler sunulacaktır.
C. YÖNTEM VE TEKNİK
Tezin hazırlanma aşamasında ilk olarak, Osmanlı sefer organizasyonu hakkında geniş bir literatür araştırması yapılarak, bu konudaki çalışmalar temin edilmeye çalışılmıştır. Literatür araştırmasının hemen akabinde konumuzun temel kaynağını oluşturan XVIII. yüzyılın ilk yarısını kapsayan Konya Şer’iyye Sicilleri taranmıştır. Yapılan tarama sonucu, sicillerden elde edilen belgeler, konularına göre tasnif edilmiş ve yapılan bu tasnifin ardından belgeler tekrar gözden geçirilerek daha dikkatli bir şekilde okunmuştur. Sicillerdeki bilgilerin benzerlik gösterdiği ve sayısal nitelik arz eden, özellikle talep edilen vergi, deve vb. konulardaki bilgilerden hareketle tablolar oluşturulmuştur. Böylece verilerinin daha anlaşılır ve kullanışlı olması sağlanmıştır.
İkinci olarak ise ilgili çalışma dönemini kapsayan Mühimme Defterleri’nin taraması yapılmıştır. Tespit edilen belgeler tasnif edilmiş, akabinde de özellikle sefer dönemlerdeki mühimme defterlerinden ilgili belgelerin taraması yapılmıştır.
Elde edilen belgelerden hareketle tezin temel iskeleti oluşturulmuş ve sefer organizasyonu ile ilgili ikinci el kaynaklardaki teorik bilgilerle desteklenerek hazırlanan tez çalışması tamamlanmaya çalışılmıştır.
D. SINIRLILIKLAR
Bir şehrin sefer lojistiğine olan katkısı ortaya konulurken, geniş bir zaman diliminden ziyade sınırları belli bir zaman dilimi içerisinde değerlendirilip ele alınması şeklinde bir yöntem takip edilmesi, araştırmanın önemi açısından daha faydalı olmaktadır. Bu anlamda hazırlanan çalışma, 1683 Viyana yenilgisi sonrasında kaybedilen toprakları tekrar geri alma politikasının takip edildiği 1700‐1750 yılları arasındaki dönemi kapsamaktadır. Bu dönemde
Osmanlı Devleti; batıda 1711 yılında Prut, 1715’de Mora ve 1739 tarihinde de Belgrad zaferlerini gerçekleştirmişken; doğuda ise İran ile 1722 yılında başlayan ve aralıklarla 1743 yılına kadar devam bir mücadele içerisine girmiştir.
Araştırma, Osmanlı Devleti’nin taşra veya eyalet teşkilatı içerisindeki önemi ve belirgin konumundan dolayı Konya Kazası çerçevesinde hazırlanmıştır. Osmanlı sefer hazırlıklarının bu dönemde Konya şehrinde ne şekilde cereyan ettiği ve Konya’nın Osmanlı’nın hem doğu hem de batı cenahına yapmış olduğu seferlere olan katkısının boyutlarının ne olduğu gibi hususlar irdelenecektir. Böylece hem bir eyalet hem de o eyaletin merkezi durumunda Konya’dan hareketle, Osmanlı seferlerinin gerçekleştirilebilir olmasında, Anadolu insanlarının üstlenmiş oldukları ve içine çekilmiş oldukları sorumluluklara ilişkin fikirler edinebilme imkanına sahip olunacaktır.
Çalışma hazırlanırken birinci el kaynak bakımından da bir sınırlamaya gidilmiştir. 1700‐1750 yılları arasındaki Konya Şeriyye Sicillerinden yararlanılmış olup aynı dönem içerisinde özellikle de sefer dönemlerindeki mühimme defterleri dikkate alınmıştır.
E. LİTERATÜR
Bu çalışmamızın temel kaynağı kuşkusuz Sicil Defterleridir. Konunun sınırları
bakımından XVIII. yüzyılın ilk yarısını kapsayan 40 ve 57 numaraları arasındaki Konya Şer’iyye Sicilleri’nden yararlanılmıştır. Osmanlı askeri tarihi açısından şer’iyye sicillerinin büyük değeri olduğu şüphesizdir. Seferberlik kararı ve savaş hazırlıkları, asker toplanması, ordunun ikmal ve iaşeleri, ölüm, görevden ihraç, destek hizmetleri gibi konularda askeri tarihimiz için sosyal, ekonomik, eğitim ve disiplin konularına ışık tutmaktadır. Yine sefer sırasında ordunun geçeceği yolların bakım, onarım ve temizliklerinin yapılması; erzak ve mühimmatın nakli ve bu işler yapılırken geçilecek menzillerin onarımı ile gereksinim duyulan araç‐gerecin bulundurulması gibi askeri tarih bakımından son derece önemli belgeleri bu sicillerde bulabilmekteyiz.
Konya Şer’iyye Sicillerinin yanı sıra yararlanılan bir diğer ana kaynağımız Mühimme defterleridir. XVIII. yüzyılın ilk yarısı dikkate alındığından bu dönemle ilgili mühimme kayıtlarının 112 ile 154 numaralı defterler arasında olduğu görülmektedir. Bu defterlerden az bir kısmı yüksek lisans tezi olarak çalışılmış olup büyük bir kısmı ise henüz transkiribe
edilmemiştir. Osmanlı’nın siyasi, askeri, iktisadi ve sosyal hayatına ışık tutan mühimme defterlerinde, konumuz bakımından ordunun idaresi ve sevki, iaşe ve ikmali, donanma ve deniz ile kara seferleri hakkında bilgiler bulabilmek mümkündür.
Osmanlı tarihi çalışmaları içinde harp sanatı ve savaş tarihi ile ilgili olarak yapılan çalışmaların son zamanlarda artmış olduğu gözlenmektedir. Bu alanda ilk çalışma yapanlar Rhoads Muphey ve Caroline Finkel’dir. Ardından Ömer İşbilir, Ersin Gülsoy, M. Yaşar Ertaş, Hakan Yıldız, Mehmet İnbaşı, Mustafa Nuri Türkmen, Tahir Sevinç, Hakan Karagöz, Serdar Genç, Vırgınıa Aksan, Gabor Agoston gelmektedir. Bunlar arasında Muphey, İşbilir, Gülsoy, İnbaşı, ve Türkmen’in çalışmaları XVII. yy. da yapılan sefer organizasyonları ile ilgilidir.
XVIII. yüzyılın ilk yarısını kapsayan dönemde, Osmanlı Devleti’nin gerçekleştirmiş olduğu dört sefer bulunmakta olup bunlardan ilki, 1711 tarihinde Rusya üzerine gerçekleştirilmiş olan Prut Seferi’dir. Bu seferle ilgili olarak ayrıntılı bilgiyi muhteva eden kaynak ise Hakan Yıldız’ın “Haydi Osmanlı Sefere” adlı çalışmasıdır. Bu çalışmada Prut Seferi’nin lojistiği, iaşe ve ikmali, nakliyatı, askeri desteği ve sefer harekatı hakkında kapsamlı bilgiler sunulmaktadır. Prut Seferi ile ilgili olarak yararlanılan bir diğer önemli kaynak da A. Nimet Kurat’ın “Prut Seferi ve Barışı” adlı eseridir. Bu eserde de Prut Savaşı dönemindeki siyasi gelişmelerle ilgili bilgiler bulunmaktadır.
İkinci sefer, Venedik üzerine gerçekleştirilmiş olan 1715 Mora Seferi’dir. Bu alanda yapılan çalışma ise M. Yaşar Ertaş’ın “Sultan’ın Ordusu” adlı eseridir. 2010 yılında yayımlanmış olan bu çalışmada; Mora Seferi için başlangıcından bitişine kadar yapılan tüm askeri hazırlıklar üzerinde durularak geniş bir malumat verilmiştir.
1724 ile 1746 yılları arasındaki belirli dönemlerde, doğu cenahında Gürcüler ve İran üzerine bir dizi seferler gerçekleştirilmiştir. Bu cenaha yapılan sefer hazırlıkları ve organizasyonları ile ilgili olarak bilgi içeren kaynaklardan ilki Serdar Genç’in “Lale Devri’nde Savaş’ adlı eseridir. Bu çalışmada 1722 ve 1724 yılları arasında doğu cenahına yapılmış olan seferlerin organizasyonu üzerinde durulmuştur. Doğu seferleriyle ilgili olarak bir diğer önemli kaynağımız, Rukiye Işık’ın “Osmanlı‐İran Seferleri’nin Lojistik Hazırlıkları (1630‐1750)” yüksek lisans çalışmasıdır. Bu çalışmada İran seferleri, daha geniş bir zaman dilimi içerisinde değerlendirilmiş olup Osmanlı’nın İran seferleri esnasındaki asker tedariki, nakliyatı, iaşe ve ikmali ile ilgili olarak bilgiler sunulmuştur.
İncelenen dönem dahilinde gerçekleştirilen son sefer ise 1737‐1739 yıllarında Avusturya üzerine çıkılmış olan Belgrad Seferi’dir. Hakan Karagöz’ün “1737‐1739 Osmanlı‐ Avusturya Harbi ve Belgrad’ın Alınması” adlı doktora tezi, Belgrad sefer organizasyonu hakkında bilgiler sunmaktadır. Bu çalışmada, diğerlerinden farklı olarak sadece Osmanlı Devleti’nin askeri yapısı ve sefer organizasyonu ile ilgili olarak değil, aynı zamanda Avusturya ordusuyla ilgili olarak da malumat verilmiştir.
XVIII. yüzyılın ilk yarısında gerçekleşmiş olan sefer harekatları hakkında bilgi veren kaynakların yanı sıra Osmanlı askeri yapısı ve harpleri hakkında malumat içeren kaynaklardan da faydalanılmıştır. Bunlardan en önemlilerinden bir tanesi Vırgına Aksan’ın “Kuşatılmış Bir İmparatorluk, Osmanlı Harpleri (1700‐1870)” adlı çalışmasıdır. Bu çalışmada, özellikle de çalışmamıza konu olan dönem itibariyle Prut, Mora ve Belgrad harpleriyle ilgili olarak analizler sunulmasının yanı sıra Osmanlı askeri yapısı hakkında değerlendirmelerde bulunulmuştur.
Rhoads Murphey’in “Osmanlı’da Ordu ve Savaş(1500‐1700) adlı eseri, M.Tanju Akad
tarafından çevrilmiş olup 2007 yılında yayımlanmıştır. Bu çalışmada, Osmanlı Klasik Dönemi’ndeki askeri yapı ve sefer organizasyonundaki etkenler hakkında bilgiler vermiştir. Murphey kitapta, genel yargıların aksine Osmanlı Devleti’nin “Barut İmparatorluğu” olmadığını, savaşları kazanmasında sadece askeri başarılarının ve silah teknolojisinin değil, bunun perde arkasında motivasyon, doğal şartlar, mevcut politik durumlar ve psikolojik etkenlerin de rol oynadığını vurgulamaktadır.
“Osmanlı’da Savaş ve Serhad” adlı çalışmasında makalelerini bir araya getirerek yayınlayan Gabor Agoston, bu eserinde Osmanlı Devleti’nin askeri yapısı ve batı dünyası üzerine gerçekleştirilen seferlerin içeriği hakkında bilgiler vererek analizlerde bulunmuştur. Çalışma hazırlanırken, çalışmamıza plan ve işleyiş bakımından fikir verecek iki önemli tezden de yararlanılmıştır. Bunlardan ilki, Ahmet Yüksel’in “Osmanlı Sefer Organizasyonlarına Taşradan Bir Bakış: Sivas Şehrinde Sefer Hazırlıkları (1787‐1850)” isimli, Cumhuriyet Üniversitesi’nde basılmış olan yüksek lisans tez çalışmasıdır. Çalışmada temel olarak, Osmanlı Devleti’nin ele alınan dönemdeki sefer hazırlıklarının Sivas şehrinde nasıl vuku’ bulduğu ve Sivas şehrinin seferlere olan katkısı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Ahmet Yüksel tarafından hazırlanan bu çalışma XVIII. yüzyılın sonu ile XIX. yüzyılın ilk yarısını kapsayan bir dönem
içerisinde Sivas sınırları içerisinde incelenirken; buna karşın bizim hazırlayacağız tez, XVIII. yüzyılın ilk yarısında gerçekleştirilen seferlerde Konya’nın katkısı ele alınacaktır. Böylelikle de hem zaman hem de mekan olarak farklılık arz eden bu çalışmalarda iki Anadolu şehrinin Osmanlı seferlerine hangi katkılarda bulunduklarını görmek ve kıyaslamak imkanı olacaktır.
Bir diğer çalışma ise, Hatice Cırık’ın “XVII. Yüzyıl Askeri Seferleri Esnasında Anadolu’dan Yapılan Hazırlıklar(1644‐1660) adlı yüksek lisans tezidir. Bu çalışmada da, Osmanlı Devleti’nin XVII. yüzyıldaki siyasi, ekonomik ve idari durumu hakkında bilgi verilirken, incelenen dönemde özellikle de batı cenahına gerçekleştirilmiş olan sefer hazırlıkları hakkında bilgiler sunulmuştur.
Yine Alaaddin Aköz’ün “Karaman’dan Zigetvar’a” adlı çalışması, XVI. yüzyıldaki Zigetvar sefer harekatı için Karaman Eyaleti’nden yapılan hazırlıklar ve askeri süreç hakkında mühim bilgiler sunmaktadır. İncelememiz bakımından farklı bir dönemi ihtiva eden bu çalışma, bize yöntem bakımından yol gösterici olmaktadır.
Bunların dışında araştırmamız sırasında XVIII. yüzyılın ilk yarısındaki dönem ve Osmanlı sefer organizasyonu ile ilgili olarak çok sayıda eser, tez, makale ve bildiriden de faydalanılmıştır.
F. XVIII. YÜZYILIN İLK YARISINDA KONYA
1. İdari ve Sosyal Durum
Osmanlı Devleti’nin idari teşkilatlanmasında büyükten küçüğe doğru eyaletler sancaklara, sancaklar kazalara, kazalar nahiyelere, nahiyeler ise karyelere bölünmüştür1.
Klasik Osmanlı taşra organizasyonu iki temel üzerine inşa edilmiş olup; bunlardan birincisi askerî ve idarî nitelikli olan ve başında sultanın yürütme yetkisini temsil eden “Bey”in (beylerbeyi veya sancakbeyi ) bulunduğu sancak, diğeri ise adlî nitelikli olan yani hükümdarın hukukî yetkisini kullanan ve temsil eden ilmiye sınıfından gelen ve başından “Kadı”nın bulunduğu kaza idi. Sonraki dönemlerde sınırların genişlemesine paralel olarak birkaç sancak bir araya getirilerek eyaletler oluşturulmuştu. İlk kurulan eyalet Rumeli Eyaleti olmuş, daha
sonra Anadolu Eyaleti ihdâs edilmiş ve nihayetinde sınırların genişlemesiyle bunların sayıları 32’ye kadar çıkmıştır2.
Fatih Sultan Mehmet zamanında Karamanoğulları’ndan Osmanlılara geçen Karaman Eyaleti, bu dönemde yapılan bir tahrire göre 11 kazaya ayrılmaktaydı3. II. Bâyezîd
döneminde, 1500 yılında, Nasuhzade Haydar tarafından yapılan ikinci tahrirde ise Karaman vilayeti 15 kazaya ayrılmıştı4. İncelediğimiz dönemde yani XVIII. yüzyılın ilk yarısında ise;
şer’iye sicillerinde, Karaman Eyaleti’ne bağlı yedi sancak bulunmakta olup bunlar; Konya, Akşehri, Kırşehri, Aksaray, Beyşehri, Niğde ve Kayseri idi5. Yine bu dönemde, Konya
Sancağı’nın merkez kazaları ise şunlardı: Saidili, İnsuyu, Bayburd, Turgud, Karışözü, Gaferiyad, Belviran, Aladağ, Pirlevganda, Larende, Divle ma’a Karış, Eski‐il ve Ereğli6.
1699 Karlofça Antlaşması ile alınan ağır mağlubiyet ve sonrasında gelişen huzursuzluğun etkisiyle ortaya çıkan Edirne Vak’ası neticesinde II. Mustafa’nın tahttan indirilerek yerine kardeşi III. Ahmed’in geçmesiyle(22 Ağustos 1703) başlayan bu dönem, 1730 yılında Patrona Halil İsyanı ile başa geçen I. Mahmut(1730‐1754) ile sürdürülmüştür7. Osmanlı Devleti’nin XVIII. yüzyıl öncesi tarihine bakıldığında, devletin savaşlardan hep olumlu yönde etkilendiğini; devletin kurumlarının, yapısının ve ekonominin kendini yeniden üretmesinde bu savaşların çok önemli bir rol ve işleve sahip olduğunu göstermektedir. Diğer bir değişle Osmanlı Klasik Düzeni içerisinde savaşlar, bir bunalım öğesi ya da etmeni olarak değil, tam aksine bir kazanç kaynağı idi8. Osmanlı’da savaşların faydadan çok zarara yol açtığı; siyasi, sosyal ve ekonomik bunalıma dönüştüğü dönüm noktası ise 1683’de başlayan ve uzun 2 Nejat Göyünç, ”Osmanlı Devletinde Taşra Teşkilatı (Tanzimat ‘ a Kadar ) ”, Osmanlı, C.VI, YTY, Ankara 1999, s. 77; Muhittin Tuş, Sosyal ve Ekonomik Açıdan Konya 1756‐1856, Konya Ticaret Odası, Konya 2001, s.25; Metin Kunt, Sancaktan Eyalete 1550‐1650 Arasında Osmanlı Ümerası ve İl İdaresi, Boğaziçi Yay., İstanbul 1978, s. 9. 3 Bunlar: Konya, Larende, Seydişehir, Bozkır, Beyşehir, Akşehir, Ilgın, Niğde, Şücaeddin ve Anduğu, Ürgüp, Eğerli, Koçhisar ‘ dı . Nahiyeleri ise Karahisar ve Develi’ydi. Bkz. İbrahim Hakkı Konyalı, Abideleri ve Kitabeleriyle Konya Tarihi, Ankara 1997, s.111. 4 Bu sancaklar; Konya, Belviran, Çimen, Akşehir, Ilgın, Niğde, Anduğu, Ürgüp, Ereğli, Aksaray, Koçhisar, Kayseri, Ermenek, Mut, Gülnar’dır. Bkz. Konyalı, Konya Tarihi, s.114‐115. 5 Yusuf Küçükdağ, Lale Devrinde Konya, Basılmamış Doktora Tezi, SÜSBE, Konya 1989, s. 227. 6 Küçükdağ, Lale Devrinde Konya, s. 228.
7 Ömer Şafak Kaya, Konya Valilerinin Bazı Gelir Ve Giderleri (1700‐1725), Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, SÜSBE, Konya 2007, s. 4‐5.
8 Yavuz Cezar, Osmanlı Maliyesinde Bunalım ve Değişim Dönemi (XVIII.yüzyıldan Tanzimat’a Mali Tarih), Alan Yayınları, İstanbul 1986, s. 27.
bir süre devam eden Avusturya savaşlarıdır. Bu süreçte devletin hazinesi boşalmış, askere verilecek para azalmış hatta kalmamıştır. Ayrıca Anadolu’daki idareciler ile askerlerin savaşa katılmak üzere görev yerlerinden ayrılması dolayısıyla Anadolu’da eşkıyalar, leventler ve iskan edilemeyen aşiretler ile çapulculuk yapan başıboş kişilerin meydana getirdiği karmaşa ve düzensizlikler yaşanmıştır9.
XVIII. asırda Osmanlı İmparatorluğu’nun sosyal ve ekonomik bünyesindeki değişikliklerin etkisiyle merkezi idare zayıflamış ve eyaletlerde mahalli güçler ortaya çıkmaya başlamıştır10. Bunlar; ayan, voyvoda, muhassıl, mütesellim gibi kaza yöneticileri ve şehir
kethüdalarıdır. Bu görevleri ele geçirenler ise, Müslüman ve Türk idi. Böylece Anadolu’da yönetim el değiştirmeye, Enderunlu sayısı azalmaya başlamıştı. Gerek bunların, gerekse ehl‐i örfe mensup görevlilerin atanmasında sık sık yolsuzluklar görülmeye başlamıştır. Bu görevleri yüksek haraç ve rüşvet ödeyerek elde eden görevliler ise, zararlarını çıkarmak için halkı soymaya başlamışlardır11. Bu durum halkın yönetimden memnuniyetsizliğe neden olmuştur.
Bu dönemde yalnızca valiler ve sancakbeyleri değil kaza idaresinin başı konumunda olan kadılar ile öteki mahkeme hizmetlileri de halktan fazla fazla para toplamaktaydılar. Kadılar ve diğer mahkeme personeline hazinece ayrıca bir para ödenmemekte, mahkeme harçları ve aidatları ile geçinmek zorunda olmalarının dışında, görev sürelerinin de bir kadılıkta en fazla iki yıl olduğu için, bunlar kısa zaman içerisinde olabildiğince servet edinmeye çalışıyorlardı. Çünkü, kadılar için başka bir kadılığa tayin, yeniden sıraya girme ve mülazemette bekleme demekti12.
Paşalar, ayanlar ve kapılarında levend besleyen diğer vilâyet idarecileri kendi güvenlikleri ve güçlerini artırmak için özellikle de sefere katıldıkları dönemlerde sayısını arttırdıkları levent ve sekbanları sefer dönüşü beslenme ve ihtiyaç masraflarından kurtulmak için serbest bırakma yoluna gitmişlerdir. Bunun sonucunda artık yerlerini, yurtlarını terk ettiklerinden ve ziraatten uzak kaldıklarından kapısız kalan bu leventler, halka yönelmekte; bedava yem ve yiyecek, kurban akçesi, bayrak akçesi gibi adlarla halktan para‐mal almakta ve
9 Konya ve çevresinde yaşanan eşkıyalık hareketleri hakkında detaylı bilgi için Bkz. Ali Rıza Soyucak, Konya ve Çevresinde Eşkıyalık Hareketleri (1640‐1675), (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), SÜSBE, Konya 1997.
10 Yusuf Halaçoğlu, Osmanlı İmparatorluğu’nun İskan Siyaseti ve Aşiretlerin Yerleştirilmesi, Ankara 2006, s. 28. 11 Yücel Özkaya, 18. Yüzyılda Osmanlı Toplumu, İstanbul 2008, s. 17.
halka eziyet etmekteydiler. Bunlar sicillerde “yaramaz ve haramzade, celali, türedi, kapusız ve bacasız levendat” isimleriyle geçmektedirler13.
XVIII. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin geçirdiği değişim süreci ve Anadolu’da giderek etkisini artıran eşkıyalık hareketlerinin Karaman Eyaletinin merkez sancağı konumunda bulunan Konya’da da hissedilmekteydi. Bu dönemde Anadolu’da yaygınlaşan sosyal çalkantılar, bunalımlar ve devletin giriştiği savaşlar neticesinde sürekli miktarları artan vergilerin tahsilinin Konya’yı da olumsuz yönde etkilediği şüphe götürmez bir gerçektir. Bu dönemde Anadolu halkının hem idarecilerin hem de başıboş ve kapısız kalan leventlerin zulmüne uğramışlar, bu konuyla ilgili şikayetlerden dolayı bu dönemde adalet fermanlarını yayınlanmıştır.
2. Ekonomik Durum
Osmanlı Devleti’nin maliyesi, 1683 II. Viyana yenilgisinin ardından Avrupa Devletleri(Fransa‐Avusturya ve İngiltere) ile yapılan ve 16 yıl gibi uzun süreli olan savaşlar dolayısıyla kötü bir durum arz ediyordu. Özellikle mağlubiyetler sonucunda elden çıkan bölgelerdeki gelir kaybı ve bu buhranlı dönemlerdeki sosyal çöküntü, üretimdeki düşüklüğünü hızlandırmıştır. Sadece düzenlenen sefer münasebetiyle hazine boşalmamış, halk artan vergiler sebebiyle iktisaden çökmüş, bunun körüklediği soygun ve baskınlardan reaya bitap düşmüş, memlekette nizam ve asayiş kalmamıştı14.
XVIII. yüzyılda, Avrupalı devletler daha önce kendilerine verilen ticari imtiyazlardan daha çok yararlanmışlar ve Osmanlı İmparatorluğu’ndaki hammaddelerin ucuzluğu hasebiyle bunları alıp, kendi ülkelerinde işlemek için aralarında rekabete başlamışlardır. Bu durum karşısında Osmanlı İmparatorluğu, Avrupalı devletlerin bir sömürge alanı haline gelmişti15.
Osmanlı ülkesinde harpler ve ağır vergilerden dolayı sıkıntı içinde bulunan reaya, kendini daha güvende hissedeceğine inandığı yerlere göç etmeye, ticarete yönelmeye ve özellikle iş imkanlarının geniş olduğuna inandığı şehir merkezlerine akın etmeye başlamıştı. Bu durum, zirai sahaların işlenemez ve devletin mahsulattan tahsil ettiği vergilerin alınamaz 13 Bunlarla ilgili birkaç örnek için Bkz. KŞS 48/1‐2; 245‐1280‐1; KŞS 50/ 268‐2. 14 Songül Çolak, “Patrona Halil Ayaklanması’nı Hazırlayan Şartlar ve İsyan’ın Pay‐ı Tahttaki Etkileri”, Türkler, C. XII, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, s. 525; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, IV, s. 1. 15 Özkaya, 18. Yy. da Osmanlı Toplumu, s. 208.
durumuna gelmesine sebep olduğu gibi, şehirlere yığılan reaya kesiminin burada oluşturdukları işsiz halk yığınları da asayişsizliklere neden oluyordu. Bu durum yerli, şehirli olan halkı memnuniyetsizliğe itiyordu. Öte yandan taşralardan zirai alanlarını terk ile şehre ve özellikle İstanbul’a göçen reayalar, diğer yerli ticaret erbabı ve esnafın işini zorlaştırdıkları gibi, yeniçerilerin de ticaretle meşgul olmaları bu kesimin şikayetlerini artırıyor, hülasa gidişattan memnun olmayan hoşnutsuzlar grubunun sayıları gün geçtikçe fazlalaşıyordu16.
Osmanlı maliyesindeki kötü gidişe mukabil yürütülen mali düzenlemeler başlangıçta, klasik yapıdan pek taviz verilmeden yapılmaya çalışılmış ve mali çözümlemeler, üretimin ve ticaret hacminin artırılmasından çok, mevcut fiskal gelirlerin paylaşımının yeniden ayarlanmasına ve vergilerin çoğaltılmasına endekslenmiştir17. Bununla birlikte, Osmanlı
Devleti, harcamalardaki büyümeler üzerine askeri ve mali alanda masrafların kısıtlanmasına yönelik birtakım değişiklikler yapmaya çalışmıştı. Bunların başında ordu mevcudunun azaltılması, devlet kadrolarının dondurulması ve saray masraflarının azaltılması gibi hususlar sıralanabilir. Fakat çok sık meydana gelen savaşlar ve devlet yapılanmasındaki çözülmeler nedeniyle bu önlemler; ancak geçici bir özellik taşımaktaydı18.
Ekonomik rahatlama için devlet tarafından en sık müracaat edilen ve diğerlerine göre daha yaygın olarak kullanılan yöntem, yeni mali kaynakların yaratılması için ek vergilerin tahsil edilmesi veya vergilerin yükseltilmesiydi. Avarız adıyla anılan olağanüstü vergiler, XVIII. yüzyılda artık olağan vergiler haline dönüşmüştü. Yine, XVII. yy.ın sonlarında askeri bir verim alınmayan tımar ve zeamet sahiplerinden daha çok yararlanmak için tımar ve zeamet bedeli düzenli bir vergi haline getirilmişti. Savaş masraflarını karşılamak için tesis edilen en yeni vergi ise imdad‐ı seferiyedir. Karlofça Barışı’ndan sonra bir süre toplanmışsa da bu vergiye esas düzen 1718 yılından sonra yapılmıştır19.
Hazinenin gelirlerinin artırılması için başvurulan bir diğer düzenleme de cizye ile ilgili yapılan reformdur. 1690 yılında Köprülüzade Mustafa Paşa tarafından yürürlüğe konan ve dönemin en verimli ve kalıcı reformu özelliği taşıyan yeni cizye reformunda, mükellefin mali 16 Çolak, “Patrona Halil”, s. 526; M. Münir Aktepe, Patrona isyanı(1730), İstanbul 1958, s. 2‐3. 17 Cezar, Osmanlı Maliyesi, s. 31‐32. 18 M.Yaşar Ertaş, Sultanın Ordusu(Mora Fethi Örneği 1714‐1716), Yeditepe Yayınları, İstanbul 2010, s. 267. 19 Ertaş, Mora’nın Fethi, s. 267.
durumuna bağlı olarak cizye üç kısma ayrılmıştı. İlk devirlerde olduğu gibi ala, evsat ve edna olarak toparlanması için cizye gelirlerini büyük oranda artırmıştır20.
Osmanlı Devleti’nin mali bunalımları aşmak amacıyla başvurduğu en son uygulama ise para tağşişiydi. Devletin içinde bulunduğu mali sıkıntı ile paranın değeri düşmüştü. Kalpazanlar piyasaya bol para sürüyor, pek çok kimse resmi paraların kenarlarını kırpmak ve kenarlarından kazımak suretiyle esas değerini düşürüyor, çeşitli söylentilerle piyasadan ucuza topladıkları paraları Venedik’e götürüp burada damgasını değiştirdikten sonra tekrar Osmanlı piyasasına yüksek bir değerle süren Yahudi ve Ermeni tüccarlar kârlar elde etmekteydiler. Aynı şekilde külçe gümüşü de İran’a kaçırarak bu madenin kıtlaşmasına sebep olmaktaydılar21. Genel düzeni yıkacak derecede büyük bir tehlike halini alan bu durum
karşısında devlet; sert mali ve cezai tedbirler almak zorunda kalmış, defalarca sahte, karışık, ayarı düşük veya vezni noksan paraları gerçek değerlerini ödeyerek toplatmış ve bunları İstanbul darphanesinde eriterek “sağ para” haline getirme yoluna gitmiştir22.
Her ne kadar Osmanlı yönetimi, tağşişi ek gelir sağlamak için uzun vadeli bir strateji olarak kullanmasa da 1580’lerden sonra bu yöntemi sık sık kullanmıştı23. Fakat, akçanın
tedavülden kalkması ile birlikte devletin tağşiş yoluyla ek kazanç elde etme imkanı kalmamıştı. Bununla birlikte XVII. yüzyılın sonlarından itibaren salım ve satımlarda farklı kur uygulamasına gidilerek hazineye büyük miktarda gelir sağlanmıştır. 1691’den sonra başlayan bu yöntem, XVIII. yüzyılda da devam etmiş ve bütçe açıklarının kapatılmasında en önemli gelir kaynaklarından birini teşkil etmiştir24.
20 Ertaş, Mora’nın Fethi, s. 267. 21 Bekir Sıtkı Baykal, “Osmanlı İmparatorluğunda XVII. ve XVIII. Yüzyıllar Boyunca Para Düzeni İle İlgili Belgeler”, Belgeler, TTK Yay., Ankara 1969, s.49. 22 Ayrıntılı bilgi için Bkz. Ekrem Kolerkılıç, Osmanlı İmparatorluğunda Para, Ankara 1958, s.88‐101. 23 Şevket Pamuk, Osmanlı İmparatorluğu’nda Paranın Tarihi, İstanbul, 1999, s. 143‐156. 24 Ahmet Tabakoğlu, Gerileme Dönemine Girerken Osmanlı Maliyesi, İstanbul 1985, s. 283‐285.
I.BÖLÜM
OSMANLI DEVLETİ’NDE SEFER ORGANİZASYONU VE LOJİSTİK
A) SEFER KARARI VE SEFER İÇİN İLK HAZIRLIKLAR
Osmanlı Devleti’nde Bab‐ı Ali’nin herhangi bir ülkeye veya ülkelere karşı sefere karar vermesi, o ülkelere resmen savaş ilan edilmesi demekti. Ordu‐yı Hümayunun sefere çıkması, bizzat padişahın kararı ile gerçekleşmekteydi. Bununla birlikte sefer kararları, genellikle padişahın niyetini sözlü olarak ifade etmesinin ardından sadrazam ve şeyhülislam ile devlet ve ordunun üst düzey yöneticilerinin katılımıyla toplanan “meşveret‐i azime” de alınırdı25.
Meşveret‐i azime’de sefer kararının alınmasının ardından, alınan kararın İslam dinine uygunluğunu ve gerekliliğini onaylamak üzere şeyhülislama başvurulurdu. Şeyhü’l‐islamın da düşmanın kötü niyetinin açıkça belli olması hasebiyle sefere çıkılmasının gerekli ve şer’i kurallara tamamen uygun olduğuna dair kararını fetva ile açıklamasının ardından düşman ülkeye karşı resmen savaş ilan edilmiş olurdu26.
Osmanlı Devleti’nde sefere çıkılmasına karar verildiğinin en önemli işaretlerinden birisi tuğ‐ı hümayunun olağan mahalline dikilmesiyle anlaşılmaktaydı. Tuğlar çıkarıldıktan sonra sıra ordunun ilk karargâhının kurulacağı yerin tespitine gelirdi ki bunun içinde genellikle Davudpaşa ya da Üsküdar sahraları tercih edilirdi. Eğer ordu Avrupa’nın herhangi bir devletiyle savaş yapacaksa yani sefer Rumeli tarafına ise ordugâh ilk olarak Davudpaşa’da bazen de Çırpıcı Çayırı’nda kurulurdu. Sefer Anadolu tarafına ise ilk ordugâh Üsküdar’da toplanırdı. Bazen de padişahın olduğu yerde ‐Edirne örneğinde olduğu gibi‐ Kabak Meydanı’nda oluşturulurdu27. Doğuda İran veya başka bir ülke üzerine yapılacak seferlerde
ise Üsküdar’dan sonraki ordugâhın genellikle Erzurum veya Diyarbakır’da, Suriye taraflarında ise Yafa’da kurulduğu görülmektedir28. 25 Hakan Yıldız, Prut Seferi’nde Organizasyon ve Lojistik, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2006, s. 21‐ 23; Ahmet Yüksel, Osmanlı Sefer Organizasyonlarına Taşradan Bir Bakış: Sivas Şehri’nde Sefer Hazırlıkları(1787‐ 1850), Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek Lisan Tezi, Sivas 2009, s. 4. 26 Yıldız, Prut Seferi, s. 23; Yüksel, Sivas’ta Sefer Hazırlıkları, s. 4. 27 M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, s. 523; Hacı Ali Genç, XV ve XVIII. Yüzyıllarda Osmanlı Ordularının Sefere Gidiş Merasimleri, EÜSBE Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kayseri 2006, s. 89. 28 Yüksel, Sivas’ta Sefer Hazırlıkları, s. 9‐10.
İlk ordugâhın tespit edilmesi ve Sancak‐ı Şerif ile tuğun da buraya nakledilmesinden sonra sıra, ordugâhta seyyar bir devlet merkezinin oluşturulması için gerekli çalışmaların yapılmasına gelirdi. Bunların başında sefere çıkacak padişahlar ya da sadrazamlar için ordugâhta bir otağ29 kurulması gelmektedir. Osmanlı ordusunda sefere çıkış hazırlıkları
başladığı zaman sadrazamın başkanlığında bir heyet oluşurdu. Vezirler, yeniçeri ağası, defterdar, piyade ve süvari ocakları ağaları, çadır mehterbaşısı otağ‐ı hümayunu tuğlarla birlikte ordunun ilk menziline doğru törenle harekete geçirirlerdi. Sefer Anadolu yönünde ise otağ; kapıkulu birlikleri, binek ve yedek atlar ve ağırlıklarla birlikte Beşiktaş’tan özel deniz araçlarıyla kısım kısım Üsküdar’a geçirilir ve ordugâhtaki yerlerine yerleştirilirdi. En sonunda padişah veya serdar‐ı ekrem, maiyetindekiler ve muhafızlarıyla birlikte askerî törenlerle Davudpaşa’ ya veya Üsküdar’a geçerek çadırlı ordugâhtaki yerini alırdı30.
B) LOJİSTİK SİSTEM VE ALT YAPI FAALİYETLERİ
Tarih boyunca yapılan savaşlarda askerler, silah, cephane ve iaşenin temin edilerek belirli bir zaman zarfında orduların hareket coğrafyası üzerinde ilgili yerlere ulaştırılması, daima güçlükle başarılabilen bir iş olmuştu. Askeri birliklerin belli bir disiplin altında değişik coğrafi bölgelerden gelerek orduyu oluşturmaları ve bu insan gücünün ihtiyacı olan savaş malzemesi ile gıda maddelerinin taşınması ya da ikmal imkanları, orduların dayanıklılığını ve uzun mesafelerde savaşabilme kapasitelerini de belirleyici en önemli faktörlerdi31. Dolayısıyla
harp sahasındaki stratejik‐taktik planlar, ancak orduların hareket imkanlarını ve destek kaynaklarını en iyi şekilde işletecek bir organizasyonun gerçekleşmesinden sonra bir anlam ifade edebilirdi.
Seferlerin en önemli aşamalarından biri, lojistik organizasyonların sefer coğrafyası üzerinde uygulanabilmesini ve sistemli bir şekilde işletilmesini mümkün kılacak olan alt yapı faaliyetleridir. Bu faaliyetler, bütün hazırlıklardan önce planlanarak tatbikata konulur ve
29 “Otağ” hakkında ayrıntılı bilgi için Bkz. Midhat Sertoğlu, Osmanlı Tarih Lugatı, İstanbul 1986, s. 273; Cenap Çürük, “Çadır”, TDVİA, VIII, İstanbul 1993, s. 164.
30 Genç, Sefere Gidiş Merasimleri, s. 99‐100.
askeri harekat coğrafyası üzerindeki ulaşım ve ikmal imkanları, lojistik organizasyonun en verimli ve hızlı bir şekilde icra edilebilmesini sağlayacak şekilde iyileştirilirdi.
Savaş zamanlarında sefere çıkacak orduyu oluşturan savaşçı ve yardımcı insan gücünün toplanması, ordunun savaş sahasına intikali, haberleşme ve askeri kuvvetlerin her türlü ihtiyaç maddesiyle ikmal edilmesi ile ilgili çalışmalar, bakımlı ve iyi işleyen bir ulaşım ağı üzerinden yürütülmekteydi. Bu çalışmaların amacı; savaş coğrafyası üzerindeki stratejik merkezlerin savunma imkanlarını ve sefer güzergahının ulaşım altyapısını, destek organizasyonlarının kesintisiz işletilebilmesini sağlayacak şekilde iyileştirebilmekti. Lojistik sistem, ancak böyle bir iyileştirmeden sonra kullanıma hazır hale gelmekte ve uygulanabilmekteydi32.
XVIII. yüzyılın ilk yarısındaki seferlere ait lojistik alt yapı organizasyonuna bakıldığında, söz konusu faaliyetlerin önceki yüzyıllardan beri aynı usullerle uygulanarak gelenekselleştiği ve başlıca iki ana başlık altında yürütüldüğü söylenebilir: Bunlardan ilki, hudut kalelerinin güçlendirilmesi; ikincisi ise, sefer güzergahı olan yolların tamiri, temizlenmesi ve güvenliğinin sağlanması ile gerekli görülen yerlerde yeni köprülerin yapılmasıdır. 1) Kalelerin Güçlendirilmesi Sınır boylarındaki kaleler, güvenliğin sağlanması ve olası bir harekatta lojistik destek üssü olmaları itibariyle stratejik bir önem arz etmekteydi. Sefer hazırlıkları kapsamında öncelikle sınırdaki kaleler tahkim edilmekteydi ve devletin XVIII. yüzyılın ilk yarısındaki hem batı hem de doğu seferlerinde bu tür hazırlıkları görmek mümkündür.
Stratejik askeri üsler olan kalelerin, barışta olduğu gibi savaş zamanlarında da daima yeterli asker, erzak ve cephaneye sahip olması ve bakımlı tutulması gerekmekteydi. Özellikle düşman saldırıları karşısındaki ilk direniş noktaları olan büyük garnizonlara sahip sınır kalelerinin, savaş öncesinde gıda ve cephane ikmali yanında bakım, onarım vb. mimari çalışmalarla takviye edilmesi elzemdi. Nitekim ani bir savaş durumunda ordunun hazırlıklarını
32 Yıldız, Prut Seferi, s. 27.
tamamlayıp çarpışma bölgesine ulaşması altı ayı bulabilmekteydi. Bu nedenle sınır ve sınıra yakın bölgelerdeki kaleler, ordu savaş alanına gelene kadar ya da düşman saldırılarına olabildiğince uzun süre dayanacak şekilde her bakımdan güçlendirilirdi.
Stratejik konumları gereği sıklıkla bakım ve onarım yapılması gereken kalelerdeki bu hazırlıklara, düşmanın sınır bölgesindeki hareketliliğine bağlı olarak savaştan aylar önce ya da sefer kararından hemen sonra başlatılabilirdi. Dolayısıyla seferin lojistik organizasyonlarıyla ilgili olarak gönderilen ilk emirler, muhtemelen kalelerin alt yapılarıyla ilgili olurdu. Söz konusu emirlerin yazılı olduğu fermanlarda, kalelerin fiziki durumlarının düşman saldırılarına karşı koyabilecek şekilde sağlamlaştırılması ve yeteri kadar asker, silah, cephane ile takviye edilmesi istenirdi33. Seferberlik döneminde başlatılan istihkamların sağlamlaştırılması; tamiri
gerekli kalelerin belirlenmesi, finansmanının karşılanması ve tamir işlerinden sorumlu kişilerin tayini gibi işler belli bir organizasyon içinde yürütülmekteydi34.
Yeni kale yapılmadan veya tamirata başlamadan önce yer tespiti ve bir onarım planı yapmak gerekliydi. Tamir yapılacak yerlerin önceden tespit edilmesi sefer dönemlerinde daha da kıymetlenen paranın gerekli gereksiz harcanmaması için de önemliydi35. Bu amaçla
gerekli yerlere mübaşirler36 görevlendirilmiştir37. Bu mübaşirler, kalelerinin sağlam,
ekonomik ve hızlı bir şekilde tamir edilerek sefere hazır hale getirilmesi için geniş yetkilere sahipti. Görev yerlerine ulaşan mübaşirler, belgelerde “ibtidâ‐yı hâlde keşf ve mu‘âyeneye muhtâc olduğuna binâen keşfi içün fermân‐ı ‘âlî sâdr olmağla” şeklinde ifade edilen bir araştırma yaparlar ve ilk olarak kalelerde tamire ihtiyacı olan kale duvarı, burç, kapı, tabya, cephane, ambar gibi ünitelerin tespitini yaparak defter‐i müfredat adı verilen defterlere
33 İlker Külbilge, 141 Nolu Mühimme Defteri(H.1148), Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir 2002, s. 187‐188, Belge no: 11/41.
34 M. Yaşar Ertaş, Sultanın Ordusu(Mora Fethi Örneği1714‐1716), Yeditepe Yayınları, İstanbul 2010, s. 83. 35 Keegen, Savaş Sanatı, s. 109.
36 Evasıt‐ı zilhicce 1141 (Temmuz 1729) tarihli bir fermanda Kura ve Aras nehirlerinin devlet‐i âliye sınırları içerisinde kalan kısmına kale yapılması isteği üzerine, Gence muhafızı müteveffa Mustafa Paşa’nın kethüdası Ali zide mecdehu mübaşir tayin ve irsal buyrulmuştur. Bkz. Zeyneb Kurt, 13 Numaralı ve 1727‐1730 Tarihli Mühimme Zeyli Defteri(Değerlendirme‐ Transkripsiyon‐ Dizin), Elazığ Üniversitesi Sosyal Bilimler Üniversitesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Elazığ 2005, s. 193‐194, Belge no:52/212
37 Ertaş, Mora’nın Fethi, s. 184; Rukiye Işık, Osmanlı‐İran Seferlerinin Lojistik Hazırlıkları(1630‐1750), Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sivas 2011, s. 48.
kaydederlerdi38. Kaleler ve diğer sınır istihkamları ile merkez arasındaki bu iletişim,
çalışmaların kısa sürede ve hızlı bir şekilde tamamlanmasını sağlamaktaydı.
Kale yapım, tamir ve onarımı için merkezden tayin edilen mübaşirlerden başka, bazı yerlerde özel mübaşir tayinine gerek duyulmamış ve tüm bu işler kalelerin bulunduğu kazalardaki kadılar, ayanlar ve halkın uhdesine bırakılmıştır. Nitekim Kasım 1729 senesinde Tiflis muhafızı Vezir İshak Paşa’ya yazılan bir fermanda; “ta‘mîrat‐ı mezkûre içün iktizâ iden ‘ameleyi Tiflis cânibinden ihrâc ve sâir mühimmât‐ı lâzimeyi tedârik ve irsâl ve bilâ tevakkuf emr‐i ta‘mîre ve şurû’ ve mübâşeret ve mübâdele itdirüb muhtâc‐ı ta‘mîr olan mahallerin mehmâ emken ta’mîr ve temîm ve lâzım gelen ‘amele icârâtı ve sâir mesârifinin bin yüz kırk senesinin mahsûb olmak üzere ‘uhdende olan Tiflis hazinesi irsâliyesi malından virüb” şeklinde belirtilen ibareyle kale tamiri için özel bir mübaşir tayin edilmeyerek, İshak Paşa’dan kendi kethüdasını veya maiyetinden bir kimseyi bu iş için görevlendirmesi ve tamir işinde bölge ahalisinin kullanılması istenmektedir39.
Sınır istihkâmlarının onarımında kullanılan malzeme ve iş gücünün finansmanı genellikle merkezden karşılanırdı. Mübaşirlerin yanlarında getirdikleri nakit paraların yanı sıra müfredat defterleri dikkate alınarak Hazine‐i âmire’den de para havale edilirdi. Seferin başlamasına kadar merkezden gönderilen masraf bedeli, ordunun hareketinden sonra yerel hazinelerden karşılanmıştır40.
Keşif raporları merkezde değerlendirildikten sonra; yapım, onarım işlerinin yönetilmesi için yeteri kadar mimar ve kalfa görevlendirilirdi. Mimar ve kalfalar; marangoz, taşçı, tuğlacı vb. mesleklere mensup inşaat ustalarından oluşturdukları bir ekiple kalelere
38 Nitekim Temmuz 1729 senesinde Gence beylerbeyi olan İbrahim Paşa’ya yazılan bir hükümde, Kura ve Aras nehirlerinin ülke sınırları içerisinde kalan kısmında bulunan geçitte bir kale yaptırılmasının gerekli olduğunun bildirilmesi üzerine görevlendirilen mübaşirden, bu kalelerin az miktarda askerle korunacak şekilde yaptırılması, inşaat için ne kadar masraf ve mühimmat ile ne miktarda amele gerektiği, mühimmatının hangi taraftan tedarik ettirilmesi gerektiği tespit edildikten sonra her birinin üzerine işaret konularak defter olunduktan sonra yapılacak kalelerin resimlerinin de tafsilatlı bir şekilde hazırlanarak Dersaadet’e irsali buyrulmaktadır. Bkz. Kurt, 13 Numaralı Mühimme, s. 193‐194, Belge no: 52/212.
39 Kurt, 13 Numaralı Mühimme, s. 203, Belge no: 56/223.
40 Kasım 1729 senesine ait ferman hükmünde, muhtac‐ı tamir olan mahallerin masarifinin Tiflis hazinesi irsaliyesi malından verilmesi buyrulmaktadır. Bk. Kurt, 13 Nolu Mühimme, s. 203‐204, Belge no: 56‐223.
gelirlerdi 41 . Ayrıca ihtiyaç duyulduğunda çevre kazalardan da nitelikli işgücü
sağlanabilmekteydi. Vasıfsız işçilerle yapımda kullanılacak para ve malzeme, genellikle çevredeki yerleşim birimlerinin ya da kalelerin kaynaklarından sağlanmaktaydı. Bu işlere ait organizasyon, duruma göre bölgedeki yerel yöneticiler tarafından ya da merkezden yürütülürdü42.
Kalelerin onarım işleri devam ederken, bir yandan da savunma kapasitelerini artırıcı takviyeler yapılırdı. Özellikle şiddetli ve uzun süren kuşatmalara dayanabilmeleri için başta İstanbul olmak üzere değişik yerlerdeki depolardan kara ve suyoluyla silah, mühimmat gönderilirdi. Ayrıca arpa, buğday, un, yem, odun, kömür gibi zorunlu ihtiyaç maddelerinin stokları artırılırdı43.
1715 Mora Seferi’nde Osmanlı Devleti, topraklarının güvenliğini sağlamak ve gerektiğinde hücüm gücünü artırmak amacıyla sınırlardaki istihkam binalarını tamir etmiş ve buralara savaş malzemesi depolamıştır. Mora tarafına düzenlenecek sefer için Mora hududundaki hemen hemen tüm kaleler tamir edilerek yenilenmiştir. Bu kalelerden en önemlileri; İzdin, Modoniçe, İnepahtı ve Preveze idi44.
1722 İran harekatı öncesinde doğu sınırında tedbir amaçlı başlatılan hazırlıkların merkezi Cephane‐i Amire ile Tophane‐i Amire’ dir. İlk sevkiyat Van Kale’sine yapılmıştır. Sevkiyatın yanında Van Kalesi’nin kendi kendine yeterliğini sağlamak için burada cephane ve tophane kurulması için çaba sarf edilmiştir45. İlk adımda kalede barut imali için girişim
başlatılmış ve bu kapsamda İstanbul’dan barutçular ve gerekli malzemeler gönderilmiştir.
41 1711 Prut Seferi öncesinde Rusların ilk saldıracakları askeri merkez olduğu düşünülen ve aynı zamanda İsveç Kralı XII. Karl’ın ikamet ettiği Bender Kalesinin cephanesi, duvarları ve ambarlarının tamiratı için; Bender’e İstanbul’dan bir mimarın yönetiminde marangozlar, taşçılar, taş kırıcılar, tuğlacılar, kiremitçiler ve kütükçülerden oluşan 110 kişilik bir inşaat ekibi gönderilmiştir. Bkz. Yıldız, Prut Seferi, s. 108‐109. 42 20‐30 Eylül 1742’de Van Beylerbeyi Üçüncü‐zade Ömer Paşa’ya gönderilen hükümde; Van Kalesi'nin burçları, kuleleri, tabyalarının onarılması ve toplarının kundaklarına yerleştirilmesi hizmetinde bulunmak üzere Van'daki zeâmet sahipleri ve erbâb‐ı tîmârın görevlendirilmesi gerektiği bildirilmektedir. Bkz. BOA, 149 Nolu Mühimme Defteri, 11/41. 43 Serdar Genç, Lale Devrinde Savaş (İran Seferlerinde Organizasyon ve Lojistik), Kitap Yayınevi, İstanbul 2013, s. 115. 44 Ertaş, Mora’nın Fethi, s. 183‐190. 45 Salim Aydüz, Tophane‐i Amire ve Top Döküm Teknolojisi, TTK, Ankara 2006, s. 72.
Van Kalesi’nin İstanbul’a mesafesi, mevsim şartları ve bölgenin topografyası göz önünde bulundurulduğunda bu oldukça pragmatik bir çözümdür46.
Doğu sınırında bu gelişmeler yaşanırken Rusya’nın 1722 Temmuz’unda Hazar harekatına girişmesi dolayısıyla Osmanlı Devleti, Karadeniz’in doğusunda tedbirlerini artırmak zorunda kalmıştı. Bunun için Osmanlı‐Rus rekabetinde stratejik öneme sahip olan Azak Kalesi47 öncelikli olmak üzere birçok kalede bir dizi tedbir hayata geçirilmiştir48.
2) Menzil Sistemi ve Sefer Güzergahı Olan Yollar
Osmanlı menzil teşkilatı, haberleşmenin yürütülmesi için kurulmasına rağmen askeri fonksiyonları itibariyle daha öne çıkmıştır. Geniş topraklara sahip olan Osmanlı Devleti’nde ordunun sevki ve iaşesinin temini gibi konularda askeri menziller önemli rol oynamıştır. Zira seferler esnasında orduların iaşesinin temini ve çeşitli ihtiyacının sağlanması, başarının temel unsurlarındandır. Nitekim Osmanlı Devleti’nin özellikle batıda ve hemen ardından doğuda giriştiği seferlerde sağladığı bu başarısı, menzillerin iyi işlemesiyle doğru orantılı olmuştur49.
Gerek Anadolu ve gerekse de Rumeli’de ihtiyaçlar ölçüsünde pek çok menzil kurulmuş olup bu menzillerin özelikle de askeri fonksiyonları büyük önem arz etmekteydi. Nitekim bir sefer esnasında ordunun iaşesinin temini, her türlü ihtiyacının sağlanması, başarılarının amilindendir. Menzillerde iaşe stoku bir nizam dahilinde yürütülmüş olup, sefere çıkmadan evvel ordunun konaklayacağı yerler tespit edilir ve oraların kadılarına haber gönderilerek ne kadar ve hangi cins malzemenin hangi menzillere getirilmesi gerektiği bildirilirdi50.
Menzildeki işlerin sevk ve idaresinin düzenli bir şekilde işlemesi için öncelikli olarak sefer yolundaki her menzile mübaşir tayin edilirdi. Ayrıca diğer menzillerde de iş yoğunluğunun altından kalkabilecek kişilerin menzilci olması istenmekte ve sefer sırasında
46 Genç, İran Seferleri, s. 115.
47 Fatih Döneminde Kefe’yle birlikte ele geçirilen Azak Kalesi, 1637’de Kazakların eline geçinceye kadar Osmanlı Devleti’nde kalmıştır. 1642’deki Azak Seferi ile yeniden Osmanlı sınırlarına dahil edilen kale, 1700 İstanbul Antlaşması ile Rusya’ya bırakılmıştır. 1711 Prut Antlaşması ile kale yeniden Osmanlılara geçmiştir. Bkz. Mustafa L. Bilge, “Azak”, DİA, IV, İstanbul 1991, s. 300‐301. 48 BAO, 130 Nolu Mühimme Defteri, s. 429‐432. 49 Yusuf Halaçoğlu, Osmanlılarda Ulaşım ve Haberleşme(Menziller), PTT Genel Müdürlüğü Yay., Ankara 2002, s. 17; Rıza Bozkurt, Osmanlı İmparatorluğu’nda Kollar, Ulak ve İaşe Menzilleri, Ankara 1966, s. 3‐4. 50 Halaçoğlu, Ulaşım ve Haberleşme, s. 17.