• Sonuç bulunamadı

B) LOJİSTİK SİSTEM VE ALT YAPI FAALİYETLERİ

5) Yolların Güvenliği ve Muhafazası

çalışacak  marangoz,  cerehor,  baltacı,  kazmacı,  demirci  ve  arabacı  gibi  elamanların  tutulmasından da kaza kadıları sorumlu tutulmuşlardır68

 

Sefere  çıkan  ordunun  hareket  kabiliyetinde  önemli  bir  yere  sahip  olan  köprülerin  yapımı ve tamiratına, daha önceki seferlerde olduğu gibi XVIII. yüzyılın ilk yarısında hem doğu  ve hem de batıya doğru gerçekleşen seferlerde de devam edildiği anlaşılmaktadır. 1715 Mora  Seferi’nde İstanbul‐Edirne arasında 7 köprü, Edirne Selanik arasında 17 köprü tamir edilerek  güçlendirilirken, toplamda da 76 yeni köprünün de yapıldığı görülmektedir69. Yine 1711 Prut 

Seferi  esnasında  da  çok  sayıda  köprünün  onarımı  ve  yapımının  gerçekleştiği70,  1722  İran 

Seferi’nde Karakatan mevkiinde 3 köprünün inşa edildiği görülmektedir71

 

5) Yolların Güvenliği ve Muhafazası  

XVIII.  yüzyılının  ilk  yarısında  İstanbul’dan  uzak  bir  coğrafyada  savaşan  Osmanlı  ordusuna zahire ve mühimmatın zamanında ve eksiksiz bir şekilde ulaştırılması, her şeyden  önce ulaşımın güvenli bir şekilde devam etmesine bağlıydı. Zira yolda herhangi bir problemle  karşı  karşıya  kalınması,  sevkiyatın  aksamasına  ve  dolayısıyla  da  ordunun  zor  durumda  kalmasına  neden  olabilmekteydi.  Üstelik  Anadolu’daki  idarecilerin  seferde  olması  hem  cephede hem de cephe ardındaki güvenliği daha mühim hale getirmekteydi. 

 

XVIII. yüzyılda askerlerin geçeceği yol ve güzergahlarda bulunan eşkıyalar önemli bir  tehdit  unsuru  olarak  ortaya  çıkmışlardı.  Bab‐ı  Ali,  orduya  katılmak  üzere  hareket  eden  askerlerin  güvenliğini  sağlamak  için  bir  görevli  atamaktaydı.  Atanan  bu  müfettiş  ordunun  güvenliğinin yanında Anadolu askerlerinin geçtiği güzergahlardaki halkın can ve malına zarar  verilmemesinin sağlanmasından da sorumluydu72        68 Ertaş, Mora’nın Fethi, 72.  69 Ertaş, Mora’nın Fethi, s. 75‐79.  70 Yıldız, Prut Seferi, s.117‐124.  71 Genç, İran Seferleri, s. 65. 

72 8‐16  Ekim  1716  tarihli  ferman  belgesinden  anlaşıldığı  üzere;  Üsküdar’dan  Karaman’a  kadar  olan  güzergah  boyunca  türeyen  eşkıyanın  tedip  edilmesi  ve  asayişin  sağlanması  için  Karaman  Eyaleti  Valisi  Mehmed  Paşa  görevlendirilmiştir.  Bkz.  İzzet  Sak,  47  Numaralı  Konya  Şer’iyye  Sicili(1128‐1129/1716‐1717)  Transkripsiyon  ve  Dizin, Tablet Kitabevi, Konya 2006, s. 615. 

 

Ordunun  yürüdüğü  ve  konakladığı  kara  yollarının  güvenliğinin  sağlanması  kadar,  zahire  ve  harp  levazımat  naklinin  yapıldığı  deniz  ve  nehir  yolu  güvenliği  de  önemliydi.  Batı  seferlerinde Karadeniz ve Tuna Nehri73, Doğu Seferlerinde ise Fırat ve Dicle Nehirleri ile Van 

Gölü  üzerinden  asker  ve  mühimmat  nakli  yapılmaktaydı74.  Devlet,  öncelikle  olası  bir 

müdahale  anında  güvenliği  sağlamak  üzere  gemilere  silahlı  piyadeler  yerleştirilmekteydi.  Ayrıca  bu  gemilerin  karadan  güvenliğini  sağlamak  üzere  de  bölgedeki  beylerbeyiler  görevlendirilmekteydi75

 

Cephane  ve  mühimmat  arabaları  ile  yük  ve  binek  hayvanlarının  vaktinde  yerlerine  ulaştırılması,  bir  bakıma  yolların  güvenliğine  ve  muhafazasına  bağlıydı.  Özellikle  mühimmat  ve cephane arabalarının gece hareket etmeleri güvenli olmadığından, geceleri daha güvenli  mahallerde  konaklayarak,  başlarına  tüfenkli  adamlar  görevlendirilmiştir.  Yollar  kadar,  ordunun  geçeceği  yerlerde  bulunan  derbentlerin  muhafazası  da  önemliydi  ve  bu  nedenle  sefer  zamanında  derbentlerin  muhafazasına  Anadolu’dan  temin  olunan  beldarlar  ve  harp  deneyimi bulunan sekbanlar gönderilmişti76   Neticede Osmanlı ordusunun harekatı devam ederken hem Anadolu’da hem de savaş  sahasında birtakım engellemelerle karşı karşıya kalınmış; ancak alınan tedbirler ciddi boyutta  aksamalar yaşanmasını önlemiştir.   

C) ASKERİ KUVVETLER VE SEFERBERLİK ORGANİZASYONU

1) Askeri Kuvvetler  

Savaş  kararının  alınmasının  ardından  başlayan  hazırlıklar  çevresinde,  sefere  çıkacak  Osmanlı  ordusunu  oluşturan  yardımcı  ve  savaşçı  insan  gücünü  bir  araya  getirebilmek  için  imparatorluğun değişik bölgelerindeki yardımcı destek gruplarına ve büyüklü küçüklü askeri  kuvvetlere, sefere davet fermanları gönderilirdi. Orduya destek hizmeti veren yardımcı insan         73 Murphey, Ordu ve Savaş,  s. 124.  74 Genç, İran seferleri, s. 66.  75 Işık, İran Seferleri, s. 21‐22; Genç, İran Seferleri, s. 66.   76 Sevinç, Avusturya Seferleri, s. 133. 

gücü, askeri kuvvetlerin şartları altında ihtiyaç duydukları çeşitli mal ve hizmetleri üreterek,  lojistik destek hizmeti yapmak için sefere katılmaktaydılar. Askeri kuvvetlerin başlıca görevi  ise  savaşmak  olup,  bir  diğer  önemli  görevi  de  sefer  yürüyüşü  sırasında  yardımcı  destek  gruplarının  kapasitelerini  aşan  bazı  lojistik  çalışmaları  bizzat  uygulamak  ve  bu  çalışmalara  destek olmaktı. 

Osmanlı  askeri  sistemi,  daimi  bir  ordu,  yani  yeniçerilerden  ve  topçulardan;  tımarlı  sipahilerden  ve  çoğu  zaman  muharebe  meydanı  civarından  ve  hem  Müslüman  hem  gayrimüslim halklardan toplanan çeşitli yardımcı kuvvetlerden oluşuyordu77 a) Kapıkulu Askerleri   Muharip kuvvetlerin temel gücünü oluşturan kapıkulu ordusu; genel olarak payitaht  İstanbul’da görev yapan yeniçeriler, cebeciler, topçular, top arabacıları ve altı bölük halkı da  denilen askeri birliklerden oluşmaktaydı78 Yeniçeriler, kapıkulu ordusunun daimi ve hazineden ulufe alan en büyük ve en nüfuzlu  askeri  sınıfıydı 79 .  XVI.  yüzyılın  sonlarından  itibaren  eski  kuvvet  ve  disiplinlerini 

kaybetmelerine  rağmen,  tımarlı  sipahilerin  gelişen  ateşli  silahlar  karşısında  cephe  gerisine  alınmalarıyla birlikte Osmanlı ordusunun en etkili savaş gücü haline gelmişlerdi. Üstlendikleri  bu önemli görev ve yükselen itibarlarına bağlı olarak, halk arasından birçok kişinin bir yolunu  bularak  yeniçeriliğe  geçmesi  ve  XVII.  yüzyıldaki  uzun  savaşların  artan  asker  ihtiyacını  karşılamak  için  yapılan  yeni  tahrirler  sebebiyle,  sayıları  oldukça  artmıştı80.  Karlofça 

Antlaşması’nın imzalandığı tarihlerde ocağın mevcudu 70 bine ulaştıysa da, XVIII. yüzyılın ilk  yarısında  yaşanan  barış  dönemini  değerlendiren  Amcazade  Hüseyin  Paşa  ile  Çorlulu  Ali  Paşa’nın gayretleriyle bu sayı, 40‐50 binlere kadar indirilmişti81

XVIII.  yüzyılın  başlarında  her  ne  kadar  yeniçerilerin  sayısı  azaltılmışsa  da  savaş  esnasında muharip kuvvet ihtiyacından dolayı orduya yeniçeri alımına devam edilmekteydi. 

       77 Aksan, Osmanlı Harpleri, s. 53. 

78 İsmail  Hakkı  Uzunçarşılı,  Osmanlı  Devlet  Teşkilatında  Kapıkulu  Ocakları(Acemi  Ocağı  ve  Yeniçeri  Ocağı),  C.I,  Ankara 1984, s.491. 

79 Mücteba İlgürel, “Yeniçeriler”, İA, İstanbul 1986, C. VIII, s. 385.  80 İlgürel, “Yeniçeriler”, s. 392‐393. 

Harp  için  ulufeli  ve  ulufesiz  olarak  kaydedilenlerin  büyük  kısmı,  vergiden  muaf  olmayı  düşünen  çiftçi  veya  başka  mesleklerle  uğraşan  kişilerden  müteşekkildi.  Bu  kişilerin  çoğu  savaşlarda  disiplinsizce  hareket  edip  yönetilememekteydiler  ve  barış  zamanlarında  da  asi  tavırlarıyla  askeri  görevlerine  kayıtsız  kalarak  evlerine  dönüp  eski  mesleklerine  devam  etmekteydiler82

Altı bölük halkı da denilen kapıkulu süvarileri ise; sipah, sağ ulufeciler, sol ulufeciler,  sağ  ve  sol  garipler  ile  silahdar  denilen  seçkin  atlı  askerlerden  meydana  geliyordu.  Savaş  zamanlarında  başlıca  görevleri,  sefere  çıkan  ordunun  başındaki  padişah  ya  da  sadrazamın  çadırını  ve  ordu  hazinesini  korumaktı.  Ayrıca  ordunun  güvenliğini  sağlamak  için  devriye  gezerlerdi. Kapıkulu  süvarilerini  oluşturan  her  bölüğün  başında  bir  ağa  vardı.  Bunlara  genel  olarak “Altı Bölük Ağaları” da denilirdi83.  

b) Eyalet Askerleri  

Eyalet kuvvetleri; sancak, kaza ve köylerde dağınık bir halde bulunan tımarlı sipahiler  ve  cebelüler,  her  eyaletin  beylerbeyi  ve  sancakbeylerinin  “kapı  halkı”  ile  “levend”  denilen  ücretli askerlerinden meydana gelmekteydi. 

Kapu  halkı  ve  leventleriyle  sefere  giden  vali  ve  sancak  mutasarrıfları,  gerekli  finansmanı  kendi  haslarından  karşıladıkları  gibi  vilayetlerinden  “imdad‐ı  seferiye”,  “zahire  baha” ve “kapu harcı” adıyla halktan da topluyorlardı84

 

Osmanlı  ordusunun  asıl  savaş  gücünü  oluşturan  eyalet  askerlerinin  seferlere  katılımları,  ülkenin  değişik  yerlerine  dağılmış  oldukları  için  oldukça  güçtür85.  Bu  sebeple, 

eyalet  askerleri  seferberlik  emriyle  kış  aylarında  itibaren  eyalet  valilerine,  sancak  beylerine  gönderilerek  belirtilen  yerde  merkez  orduya  katılmaları  istenirdi.  Böylece  İstanbul’dan  yola  çıkan ordu yol boyunca yapılan bu katılımlarla giderek kalabalıklaşırdı86.          82 Uzunçarşılı, Kapıkulu Ocakları, C. I, s. 491.  83 Abdülkadir Özcan, “Osmanlı Askeri Teşkilatı”, Osmanlı Devlet Tarihi, Ed., Ekmelettin İhsanoğlu, C. I, İstanbul  1999, s. 345‐350; Yıldız, Prut Seferi, s. 39.  84 Genç, İran Seferleri, s. 155; Mustafa Cezar, Osmanlı Tarihinde Levendler, İstanbul 1965, s. 283‐285;  85 Ertaş, “Sefer Organizasyonu”, s. 591.  86 İlber Ortaylı, Türkiye Teşkilat ve İdare Tarihi, İstanbul 2007, Cedid Neşriyat, s. 124‐134. 

 

Devlet  her  türlü  tehdit  ve  cezaya  rağmen  sipahileri  sefere  götürmekte  problemler  yaşamaktaydı.  Bunun  için  farklı  yöntemler  uygulayan  devlet,  öncelikle  sefere  götüremediği  sipahileri  yerlerinde  bırakarak,  onlardan  bedel  akçesi  almıştır.  İlerleyen  yıllarda  seferlerden  sonra  ölen  ya  da  sefere  katılmayan  askerlerin  tımarları  merkez  hazineye  aktarılarak,  nakit  sıkıntısı  giderilmiştir.  Yine  devlet  bozulan  ekonomiyi  düzenlemek  için  toprakları  ve  gelirleri  iltizam usulü ile mukataalaştırarak nakit para temin etme yoluyla, tımar kadrolarının sayısını  azaltmıştır87

c) Yardımcı Kuvvetler  

Sefere  çıkan  Osmanlı  ordusu,  yalnızca  kapıkulu  askerleri  ve  tımarlı  sipahilerle  sınırlı  değildir88. Bu muharip kuvvetlerin yanı sıra orduya lojistik desteğin sağlanmasında yardımcı 

birlikler  de  savaş  zamanında  ordunun  ulaşım  ve  beslenme  ihtiyaçlarıyla  silah  ve  techizat  ikmalinin  sağlanması  gibi  önemli  görevleri  üstlenmişlerdir89.  Bunlar;  Kırım  Hanlığı’na  ve 

salyaneli eyaletlere bağlı askerler, top arabacıları, beldarlar, cerrahlar, saraçlar, lağımcılar90

klavuz, cerahor91 vb. den oluşmaktadır92

Her  kaza  halkı,  belirli  sayıda  beldar  çıkarmak  ve  sefere  gönderilen  beldarlara  hizmetten  kaçmamaları  için  kefil  göstermek  mecburiyetindeydi.  Kazalardan  toplanan  beldarlar,  XVIII.  yüzyılda  yeniçeriler  ve  miri  leventlerle  aynı  insan  kaynağından  toparlanmaktaydı.  1711  Prut  Seferi’nde  yaklaşık  1000  beldar  ve  1715  Mora  Seferinde  de  2450  beldar  yazılmıştır93.  Yine  1722  İran  Seferleri’nde,  Gence’yi  ele  geçirmek  ve  Şirvan 

tarafında  düzeni  sağlamak  üzere  Serasker  Ahmed  Paşa  komutasında  bölgeye  gidecek  olan  ordunun  geçeceği  yollardan  taşların  temizlenmesi  ve  ormanlık  olan  sahalarda  ağaçların  kesilerek yolların açılması için 300 beldar kaydedilmiştir.94          87 Sevinç, Avusturya Seferleri, s. 46‐48.  88 Ömer Lütfi Barkan, “Tımar”, İA, C. XII, İstanbul 1979, s. 286‐333.  89 Mehmet İnbaşı, Ukrayna’da Osmanlılar(Kamaniçe Seferi ve Organizasyonu), İstanbul 2004. s. 121‐125.  90 Ayrıntılı bilgi için Bkz. Abdülkadir Özcan, “Lağımcı Ocağı”, DİA, XXVII, Ankara 2003, s. 49.  91 Ayrıntılı bilgi için Bkz .Abdülkadir Özcan, “Cerahor”, DİA, VII, İstanbul 1993, s. 393.  92 Yüksel, Sivas’ta Sefer Hazırlıkları, s. 43‐44.  93 Ertaş, Mora’nın Fethi, s. 259.  94 Genç, İran Seferleri, s. 175. 

Cebeci  ocağına  mensup  olan  cebeciler,  kapıkulu  ordusu  için  gereken  silah  ve  cephaneyi  imal  eden,  onaran  ve  muhafaza  eden  askeri  destek  kıtalarıydı.  Çarpışmalar  öncesinde  yeniçerilere  silah  ve  cephane  dağıtırlar,  savaştan  sonra  da  bunları  tekrar  toplayarak  sandıklara  koyarlardı.  Bu  bakımdan  Osmanlı  ordusu  için  hayati  önem  taşıyan  lojistik destek faaliyetlerinin vazgeçilmez askeri unsuruydular95

Cebecilerin verdikleri silahların dışında, ordunun en önemli silahı olan çeşitli cinsteki  topların  dökülmesi  ve  savaşlarda  kullanılması,  Topçu  Ocağı’nın  sorumluluğundaydı.  Sefer  yürüyüşlerinde topçular, üzerinde ordunun konaklayacağı menzil ya da konak yerlerinin yazılı  olduğu  kağıtlara  göre  hareket  ederlerdi.  Savaşlarda  toplar,  ordunun  sağ  ve  sol  yanları  ile  padişah  ya  da  sadrazamın  bulunduğu  merkezin  önüne  yerleştirilirlerdi96.  Mora  Seferi’ne 

yaklaşık olarak 3100 topçu götürüldüğü anlaşılmaktadır97

Sefer  sırasında  ordunun  ihtiyaçlarını  karşılamak  üzere  çeşitli  meslek  gruplarına  mensup  sanatkarlar  da  orduyla  birlikte  götürülürdü.  Sefer  esnasında  kapıkulu  ordusuyla  hareket eden bu orducu esnaflar98, yolda ve ordugahlarda gıda, sağlık, teçhizat ve ulaşım alt 

yapısının hizmet ve ihtiyaçlarını karşılarlardı. Orducu esnafı, ordunun ihtiyaç duyacağı erzak  ve  diğer  malzemeyi  yanlarında  bulundurarak  ayakkabı,  kılıç,  yay,  ok,  çadır,  kilim  gibi  malzemelerin tamir ve yapımının yanı sıra ordunun en önemli besin malzemesi olan ekmek  pişirme  ve  et  temininde  bir  nevi  seyyar  levazım  görevi  ile  ordunun  her  türlü  ihtiyacını  karşılarlardı99. Yine askerin manevi ihtiyaçlarının karşılanması için ise, fakih ve şeyh gibi dini 

kimlikleri ön planda olan şahıslar da sefere katılırlardı100

1711  Prut  Seferi’ne  çıkılırken,  Ordu‐yı  hümayun  ile  birlikte  gitmek  üzere  İstanbul,  Edirne  ve  Bursa’dan  çadırları  ile  birlikte  çeşitli  mesleklerden  toplam  76  esnaf  grubu  görevlendirilmiştir.  Bu  orducu  esnafı;  ekmekçiler,  kasaplar,  bakkallar,  mumcular,  berberler, 

       95 Yıldız, Prut Seferi, s. 37.  

96 Özcan, “Osmanlı Askeri Teşkilatı”, s. 345‐350; Yıldız, Prut Seferi, s. 38‐39.  97 Ertaş, Mora’nın Fethi, s. 221. 

98 Ayrıntılı  bilgi  için  Bkz.  Bülent  Çelik,  Osmanlı  Sefer  Organizasyonlarında  Kentli  Esnafın  Getirdiği  Çözümler:  Orducu Esnafı, AÜSBE, Yayımlanmamış Doktora Tezi, , Ankara 2002, s. 59‐76. 

99 Sevinç, Avusturya Seferleri, s. 72. 

100 Ömer  İşbilir,  “Osmanlı  Ordularının  İaşe  ve  İkmali:  I.Ahmed  Devri  İran  Seferleri  Örneği”,  (Ed.  Güler  Eren),  Türkler, C. X, s. 156. 

saraçlar,  nalbantçılar,  attarlar,  terziler,  semerciler,  hallaçlar,  aşçılar,  çadırcılar,  ipekçiler  vb.  idi101

Yine  1730  İran  Seferi  için,  28  zanaat  grubuna,  her  loncadan  ordu  akçesi  adı  verilen  nakit  katkılarıyla  birlikte,  bir  ya  da  iki  temsilcileri  ve  toplam  85  çadırla  katılma  zorunluluğu  bildirilmişti. Bunların arasında debbağlar, saraçlar, kasaplar, fırıncılar, manavlar, çorbacılar ve  demirciler vardı102.  

d) Donanma  

XVIII.  yüzyıl  başlarında  Osmanlı  donanması,  Kaptan‐ı  Derya  Mezemorta  Hüseyin  Paşa’nın reform niteliğindeki çalışmalarıyla bir modernleşme sürecine girmişti. Hüseyin Paşa,  1701  yılında  hazırladığı  Bahriye  Kanunnamesi’yle  hem  donanmanın  asli  gücü  olarak  kürekli  gemilerin yerine yelkenli kalyonların kullanılması kararını almış, hem de kaptanların yeterlilik,  terfi ve idari yetkileriyle ilgili reform niteliğinde yeni düzenlemeler yapmıştı103.  

 

Osmanlı  Devleti,  özellikle  de  Batı  canibine  gerçekleştireceği  seferler  öncesinde,  donanma mevcudunu tamamlamak ve gemi sayısını artırmak için Tersane‐i Amire’de yoğun  bir  çalışma  içine  girerdi 104 .  XVIII.  yüzyılın  ilk  yarısındaki  seferler  göz  önünde 

bulundurulduğunda özellikle 1711 Prut ve 1715 Mora Seferleri’nde donanmadan hem savaş  gücü, hem de sefer alanına gerekli mühimmatın taşınmasında etkin bir şekilde faydalanıldığı  anlaşılmaktadır105.  Hem  Mora  Seferi’ne  hem  de  Prut  Seferi’ne  katılan  gemilerin  sayısı 

hakkında net bilgiye sahip değiliz. Bununla birlikte Mora Seferi’ne yetmişin üzerinde geminin  katıldığı 106 ,  Azak  Kalesi  kuşatmasına  ise  yaklaşık  yüz  yetmiş  geminin  bulunduğu 

belirtilmektedir107.  İran  canibine  yapılan  sefer  harekatlarında  ise  sadece  İstanbul’dan 

toplanılan  zahire  ve  mühimmatın  sefer  alanına  nakliyatında  faydalanılmıştır.  İstanbul’dan 

       101 Yıldız, Prut Seferi, s. 135. 

102 Vırgınıa H. Aksan, Kuşatılmış Bir İmparatorluk‐ Osmanlı Harpleri‐ 1700‐1870, çev. Gül Çağalı Güven, Türkiye İş  Bankası Kültür Yay., İstanbul 2010, s. 82. 

103 İdris  Bostan,  Osmanlı  Bahriye  Teşkilatı:  XVII.  Yy.da  Tersane‐i  Amire,  Ankara  1992,  s.  95;  İsmail  Hakkı  Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti’nin Merkez ve Bahriye Teşkilatı, Ankara 1984, s. 498‐500.  

104 Mehmed Raşid Efendi, Tarih, C. IV, İstanbul 11282, s. 41.  105 Ertaş, Mora’nın Fethi, s. 245‐253; Yıldız, Prut Seferi, s. 137‐140.  106 Ertaş, Mora’nın Fethi, s. 248. 

denizyoluyla  gerçekleştirilen  bu  sevkiyatta  iki  ana  arter  ön  plana  çıkmaktadır.  Bunlar:  İstanbul‐Trabzon ve İstanbul‐İskenderun hatlarıdır108.  

 

Savaş  hazırlıklarında  asker,  zahire  ve  her  türlü  silah  ile  mühimmat  naklinde  kullanılmak üzere çok sayıda gemiye ihtiyaç duyulduğundan, tersanelerde kalyonların dışında  çekdiri109,  kalyata110,  fırkate111 vb.  gemiler  de  inşa  edilmekteydi.  Donanma  teşkilinde  yeni 

gemi yapımı ve eski gemilerin yenilenerek hazır hale getirilmesi kadar donanmada istihdam  edilecek  insan  gücü  de  büyük  oranda  önem  taşımaktaydı.  Seferin  önemi  ve  imal  edilecek  gemi  sayısının  çokluğu  durumlarında  kalifiye  iş  gücü  istihdamı  da  son  derece  mühimdi.  Nitekim  bu  amaçla,  tersanelerde  çalışan  marangozların,  donanma  gemilerinin  inşası  bitene  kadar başka işlerde çalıştırılmaları yasaklanmıştı112.  

 

Sefere  katılan  gemilerin  hemen  hemen  yarısının  fırkate,  kalyata,  şayka  gibi  kürekle  işleyen gemilerden müteşekkil olmasından dolayı çok sayıda kürekçi istihdam edilmekteydi.  Seferin  hemen  öncesinde  ocaklık  kürekçi  alınan  kazalara  gönderilen  fermanlarla,  kazaların  avarız‐hanelerine göre ayni kürekçi talep edilmiştir. Rumeli’de kürekçi temin edilen kazaların  her  yedi  avarız‐hanesinden,  Anadolu’daki  kazaların  her  on  avarız‐hanesinden  bir  kürekçi  istenmekteydi  ve  bu  kürekçilerin  sağlıklı  ve  güçlü  kişilerden  seçilmesi  tembih  edilmekteydi  113.  

 

Osmanlı  donanmasındaki  muharip  kuvvetler;  kapıkulu  askerleri,  savaşçı  askerler,  tımarlı  sipahiler  ve  levendlerden  müteşekkildi114.  XVII.  yüzyıl  boyunca  deniz  seferlerinde 

görev  yapan  tımarlı  sipahiler,  yüzyılın  sonlarına  doğru  kara  seferlerinin  yanında  deniz  seferlerine  de  katılmamaya  başlamışlardı.  Yüzyılın  sonunda,  eyalet  askerlerinden  yalnızca  mensuhata  tabi  olanlar  donanmada  görev  almaya  devam  etmişlerdir115.  XVIII.  yüzyılın  ilk        

108 Genç, İran Seferleri, s. 53. 

109 Çekdiri,  Osmanlı  donanmasında  kürekle  çekilen  çeşitli  evsaftaki  gemilerin  genel  adıdır.  Bkz.  İsmail  Hakkı  Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti’nin Merkez ve Bahriye Teşkilatı, Ankara 1984, s. 455.  110 Kalyatalar, 42‐48 zira uzunluğunda, 19‐24 oturaklı, takip maksatlı ve özellikle Tuna donanmasında kullanılan  bir çekdiri türüdür. Bkz. İdris Bostan, Osmanlı Bahriye Teşkilatı: XVII. Yy.da Tersane‐i Amire, Ankara 1992, s. 84.  111 Fırkateler, 10‐17 oturaklı bir tür hafif donanma çekdiri gemisidir. Bkz. Uzunçarşılı, Bahriye Teşkilatı, s. 459.  112 Yıldız, Prut Seferi, s. 137.  113 Bostan, Bahriye Teşkilatı, s. 192.  114 Bostan, Bahriye Teşkilatı, s. 231‐250. 

115 Luigi Marsigli,  Osmanlı  İmparatorluğu’nun Zuhur  ve  Terakkisinden  İnhitatı  Zamanına Kadar  Askeri  Vaziyeti,  çev. M. Kaymakam Nazimi, Ankara 1934, s. 147‐148. 

yarısında seferlerdeki donanmanın muharip gücü ile ilgili bilgilerin kısıtlı olması nedeniyle net  bir şey söyleyememekle birlikte geleneksel yapıyı koruyarak devam ettiği düşünülebilir. 

 

Osmanlı  donanmasındaki  en  önemli  savaş  kuvveti,  leventlerden  meydana  gelmekte  idi.  Leventler,  deniz  muharebelerinde  tüfenk  kullandıkları  gibi  gemilerin  birbirlerine  yanaşması  sırasında  da  pala  ve  kılıçlarla  savaşmaktaydılar116.  Sefer  sırasında  her  geminin 

büyüklüğüne  göre  istihdam  edilen  levendler,  belirli  bir  ücret  mukabilinde  tutulmakta  ve  hizmette bulundukları süre zarfında maaş almaktaydılar117

 

Donanma  için  gerekli  malzemeler,  halkın  avarız  mükellefiyetlerinin  karşılığında  alınmaktaydı.  Ocaklıkların  yetersiz  kaldığı  durumlarda  ise  malzemeler  mübayaa  usulü  ise  temin edilmekteydi118.  Bu malzemelerin alındığı yerler ise farklılık arz etmekteydi. Örneğin; 

donanma‐ı  hümayun  için  gerekli  olan  tel  ve  kendir  Fatsa  ve  Canik  Sancaklarından119

kalyonlar  için  gerekli  olan  seren  ve  sütunlar  Sinop,  Kidros,  Alaçam  ve  Küplüağzı  dolaylarından120 ve kerestenin Karadeniz sahil bölgesinden121 tedarik edildiği anlaşılmaktadır. 

 

2) Seferberlik

 

Seferberlik,  savaşılacak  düşmana  karşı  bir  ülkenin  silahlı  kuvvetlerini  bir  harbe  hazır  duruma  getiren  ve  devletin  idari,  coğrafi,  iktisadi  ve  askeri  kaynaklarını  savaşın  gereklerine  hazır  duruma  sokan  her  türlü  tedbir  ve  hazırlıklardır.  Osmanlı  Devleti’nde  de  ordunun  sistemli  bir  organizasyon  çerçevesinde  ve  ülkenin  savaşabilecek  mevcut  insan  gücü  potansiyelinin  mümkün  olan  en  üst  seviyeye  çıkarılmasına  çok  büyük  önem  verilmiş  ve  “seferberlik”  kelimesi  de  aslen  bu  anlamda  kullanılmıştır.  Seferberlik  organizasyonunun  en  önemli özelliği ise “seferberlik yönetimi”nin, gelişigüzel alınan kararlarla değil, belli bir sıra ile  tatbik edilen ayrıntılı planlara göre teşkil edilmiş ve sistemleştirilmiş olmasıdır122.          116 Cezar, Levendler, s. 182‐185.  117 Bostan, Bahriye Teşkilatı, s. 242.  118 Ertaş, Mora Seferi, s. 246.  119 BOA, 124 Nolu Mühimme Defteri, 10/34.  120 BOA, 124 Nolu Mühimme Defteri, 15/46.  121 BOA, 124 Nolu Mühimme Defteri, 45/155.  122 Mesela, Osmanlı Ordusunun 18. yüzyılın öncesindeki XVII. yüzyıl boyunca yapılan çeşitli seferlerin seferberlik  organizasyonları hakkında bkz. İşbilir,İaşe ve İkmal; İnbaşı, Kamaniçe Seferi; Tahir Sevinç, 1695‐1696 Avusturya  Seferlerinde  Organizasyon  ve  Lojistik,  Marmara  Üniversitesi  Türkiyat  Araştırmaları  Enstitüsü,  İstanbul  2010; 

a) Ordunun Toplanması  

Osmanlı  Devleti’nde  ordu,  kuruluşundan  itibaren  kapıkulu  askerleri  ve  tımarlı  sipahiler  olmak  üzere  iki  ayrı  askeri  güce  dayanıyordu.  Bunlardan  kapıkulu  askerleri  devlet  merkezlerindeki  karargahlarda  oturduklarından  savaş  zamanlarında  herhangi  bir  zorlukla  karşılaşmadan sefer düzenine giriyorlardı. Ülkenin muhtelif yerlerine dağılmış bulunan tımarlı  sipahilerin  toplanması  ve  merkez  ordusuna  katılmaları  ise  yoğun  bir  çabayı  gerektiriyordu.  Eyalet  askerlerinin  hem  süratli  hem  de  düzenli  bir  şekilde  hareket  ederek  orduya  katılma  mecburiyeti, bu işin sistemleşmesini sağlamıştır123

 

Yeniçerilerin  İstanbul’dan  çıkarak  taşrada  görev  almaları,  sınır  kalelerindeki  garnizonlarda  oturmaları;  eyaletlerde  tımarlı  süvarilerin  dışında  vilayet  yöneticilerinin  maiyetlerinde  ‘‘kapı  halkı’’  askerlerinin  artması  ve  hemen  sefer  öncesinde  asker  eksiğini  gidermek  için  halkın  arasından  maaşlı  asker  kaydının  yapılması,  ordunun  toplanma  faaliyetlerini daha karmaşık hale getirmiştir124

 

Osmanlı  yönetimi,  sefer  kararı  almasından  sonra  diğer  hazırlıklarının  yanı  sıra  merkezdeki  ve  taşradaki  savaş  kuvvetlerinin  toplanması  için  harekete  geçmekteydi.  Bu  amaçla  merkezden  taşradaki  tüm  yöneticilere  ve  ordu  mensuplarına  fermanlar  yazılmıştır.  Taşradaki eyalet ve sancaklara yazılan sefere çağrı fermanlarında; köy, kasaba ve kazalardaki  askeri birimlerin mümkün olan en kısa zamanda hazırlıklarını tamamlayarak hareket etmeleri  ve  bağlı  oldukları  sancak  ya  da  eyalet  merkezlerindeki  ilk  toplanma  yerlerinde  eyalet