• Sonuç bulunamadı

Ceza yargılamasının hukuk mahkemelerini bağlayıcılığı sorunu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ceza yargılamasının hukuk mahkemelerini bağlayıcılığı sorunu"

Copied!
175
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

CEZA YARGILAMASININ HUKUK MAHKEMELERĐNĐ

BAĞLAYICILIĞI SORUNU

YÜKSEK LĐSANS TEZĐ

DANIŞMAN

DOÇ. DR. RECEP AKCAN

HAZIRLAYAN

HAKAN KOÇAK

(2)

ĐÇĐNDEKĐLER

ĐÇĐNDEKĐLER………...i

BĐLĐMSEL ETĐK SAYFASI………..v

TEZ KABUL FORMU………...vi

ÖZET……….vii SUMMARY………..viii KISALTMALAR………...ix GĐRĐŞ………...1 BĐRĐNCĐ BÖLÜM GENEL BĐLGĐLER A. YARGI KAVRAMI ve YARGI KOLLARI………...7

I. YARGI ve YARGILAMA KAVRAMLARI...………..7

II. YARGI KOLLARI, ADLĐ YARGI ve ADLĐ YARGI ĐÇĐNDEKĐ YARGI TÜRLERĐ.…..………11

1. Yargı Kolları….………..11

a. Genel Olarak………..……….11

b. Anayasa Yargısı………..12

c. Đdari Yargı………...15

d. Askeri Ceza Yargısı…….………...19

2. Adli Yargı ve Adli Yargı Đçindeki Yargı Türleri…..………..20

a. Adli Yargı……...20

b. Adli Yargı Đçindeki Yargı Türleri…….………..24

aa. Ceza Yargısı……..………...24

bb. Medeni Yargı……..………..27

cc. Medeni Yargı ile Ceza Yargısı Arasındaki Đlişki……...……...33

(3)

bbb. Medeni Yargı ile Ceza Yargısı Arasındaki Farklılıklar………….35

B HAKSIZ FĐĐL ve SUÇ………40

I. HAKSIZ FĐĐL KAVRAMI ve HAKSIZ FĐĐLĐN UNSURLARI…………...40

1. Haksız Fiil Kavramı…..………...40

2. Haksız Fiilin Unsurları…..………...41

a. Hukuka Aykırı Fiil…….……….41

b. Zarar…….………...43

c. Kusur…….………...44

d. Đlliyet Bağı…….……….46

II. SUÇ KAVRAMI ve SUÇUN UNSURLARI...………...47

1. Suç Kavramı…..………..47

2. Suçun Unsurları………...49

a. Tipiklik…….………...50

b. Hukuka Aykırılık…….………...52

c. Kusurluluk…….………..54

III. HAKSIZ FĐĐL ile SUÇ ARASINDAKĐ ĐLĐŞKĐ.………...57

1. Haksız Fiil ile Suç Arasındaki Farklar………58

2. Haksız Fiil ve Suç Oluşturmalarına Göre Hukuka Aykırı Fiiller...59

a. Sadece Suç Oluşturan Hukuka Aykırı Fiiller………...60

b. Sadece Haksız Fiil Oluşturan Hukuka Aykırı Fiiller………..60

c. Hem Suç Hem de Haksız Fiil Oluşturan Hukuka Aykırı Fiiller………….61

ĐKĐNCĐ BÖLÜM CEZA YARGISININ HUKUK MAHKEMELERĐ ÜZERĐNDEKĐ ETKĐSĐ A. HÂKĐMĐN BAĞIMSIZLIĞI MESELESĐ ve HUKUK HÂKĐMĐNĐN CEZA YARGISI KARŞISINDAKĐ DURUMU……….63

I. HÂKĐMĐN (MAHKEMENĐN) BAĞIMSIZLIĞI MESELESĐ………63

1. Genel Olarak…..………...63

2. Bağımsızlık Prensibi…..………...64

II. HUKUK HÂKĐMĐNĐN CEZA YARGISI KARŞISINDAKĐ DURUMU...70

(4)

2. Đddia Makamı, Ceza Soruşturması ve Ceza Yargısı Karşısında Hukuk Hâkiminin Durumu………73 a. Đddia (Savcılık) Makamı ve Ceza Soruşturması……..………...74 b. Ceza Soruşturması Karşısında Hukuk Hâkiminin Durumu…….………..79 aa. Genel Olarak……….79 bb. Devam Eden Ceza Soruşturması Karşısında Hukuk Hâkiminin

Durumu………80 cc. Sona Eren Ceza Soruşturması Karşısında Hukuk Hâkiminin

Durumu.………...83 dd. Ceza Soruşturması Sırasında Elde Edilen Deliller Karşısında

Hukuk Hâkiminin Durumu…...…..………...86 c. Ceza Yargılaması Karşısında Hukuk Hâkiminin Durumu………88 aa. Genel Olarak.………88 bb. Devam Eden Ceza Yargılaması Karşısında Hukuk Hâkiminin

Durumu...93 cc. Sona Eren Ceza Yargılaması Karşısında Hukuk Hâkiminin

Durumu………98 aaa. Genel Olarak……….………98 bbb. Bağlayıcı Olmayan Ceza Mahkemesi Kararları Karşısında

Hukuk Hâkiminin Durumu….………...100 aaaa. Delil Yetersizliği Nedeniyle Verilen Beraat Kararları...100 bbbb. Sanığa Yüklenen Fiilin Hukuka Aykırı Olmadığını

Tespit Eden Beraat Kararları…....………...103 cccc. Đlliyet Bağının Bulunmadığını Tespit Eden Beraat

Kararları…...………...………105 dddd. Kusurun Bulunmadığını veya Kusurun Derecesini

Tespit Eden Ceza Mahkemesi Kararları………..107 eeee. Zararın Miktarını Tespit Eden Ceza Mahkemesi

Kararları...110 ffff. Ayırtım Gücünün Bulunmadığını Tespit Eden Ceza

(5)

ccc. Bağlayıcı Olan Ceza Mahkemesi Kararları Karşısında

Hukuk Hâkiminin Durumu……….114

aaaa. Kesin Hüküm Niteliğindeki Ceza Mahkemesi Kararları..114

aaaaa. Sahtecilik Davası Sonunda Verilen Mahkûmiyet Kararları….….………...115

bbbbb. Yaş Düzeltme (Davasında) Konusunda Verilen Ceza Mahkemesi Kararları……..………..118

bbbb. Kesin Delil Niteliğindeki Ceza Mahkemesi Kararları….120 aaaaa. Maddi Vakıayı Tespit Eden Ceza Mahkemesi Kararları………..120

aaaaaa. Maddi Vakıayı Tespit Eden Mahkumiyet Kararları...121

bbbbbb. Maddi Vakıayı Tespit Eden Beraat Kararları………...123

bbbbb. Kusurun Varlığını Tespit Eden Mahkûmiyet Kararları………...125

ccccc. Hukuka Aykırılığı Tespit Eden Mahkûmiyet Kararları……….128

ddddd. Đlliyet Bağını Tespit Eden Mahkûmiyet Kararları.131 dd. Ceza Yargılaması Sırasında Elde Edilen Deliller Karşısında Hukuk Hâkiminin Durumu…………...………...133

aaa. Ceza Yargılaması Sırasında Elde Edilen Bilirkişi Raporları Karşısında Hukuk Hâkiminin Durumu………..……134

bbb. Ceza Yargılaması Sırasında Elde Edilen Diğer Deliller Karşısında Hukuk Hâkiminin Durumu………..138

d. Af Uygulamaları Karşısında Hukuk Hâkiminin Durumu………...140

SONUÇ………145

(6)

T.C.

SELÇUK ÜNĐVERSĐTESĐ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BĐLĐMSEL ETĐK SAYFASI

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

(7)
(8)

T.C.

SELÇUK ÜNĐVERSĐTESĐ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı Hakan KOÇAK Numarası 014233001010

Ana Bilim / Bilim Dalı

Özel Hukuk Ana Bilim Dalı

Ö ğ re n ci n in

Danışmanı Doç. Dr. Recep AKCAN

Tezin Adı Ceza Yargılamasının Hukuk Mahkemelerini

Bağlayıcılığı Sorunu ÖZET

Anayasanın 138. maddesinde de açıkça belirtildiği üzere, hukuk hâkimleri, yasama, yürütme ve yargı organları da dahil olmak üzere, diğer organlar karşısında bağımsızdır. Hukuk hâkimlerinin tüm organlara karşı bağımsız olduğunu ortaya koyan bu anayasal hüküm dışında, yine bazı kanunlarda da bu konuyla ilgili bazı hükümlere yer verilmiştir. Đşte bu kanuni düzenlemeler nedeniyle, hukuk hâkimleri kural olarak, ceza soruşturmaları ve ceza yargılamaları karşısında da bağımsızdır. Dolayısıyla, bir hukuk davasıyla bağlantılı olan bir ceza soruşturması veya yargılaması sırasında elde edilen deliller ya da verilen kararlar, kural olarak hukuk davalarını etkilemez. Hukuk hâkiminin, hukuk davasıyla bağlantılı olan bir ceza soruşturması veya yargılamasını, hukuk davası için, bekletici mesele yapmasına da gerek yoktur. Ancak, her ne kadar hukuk hâkimi kural olarak, ceza yargısı karşısında bağımsız ise de, hukuk hâkiminin bağımsızlığını düzenleyen kanuni hükümlerin doktrindeki yazarlar ve Yüksek Mahkemece yorumlanması sonucunda, hukuk hâkiminin bazı hallerde, ceza yargısı karşısında bağımsız olmadığı, bir ceza soruşturması veya yargılaması sırasında elde edilen delillerin ya da verilen kararların bazı hallerde hukuk davasını etkileyebileceği, yine hukuk hâkiminin, hukuk davası ile bağlantılı olan bir ceza soruşturması ya da yargılamasını, hukuk davası için bekletici mesele yapması gerektiği kabul edilmiştir. .

(9)

T.C.

SELÇUK ÜNĐVERSĐTESĐ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı Hakan KOÇAK Numarası 014233001010

Ana Bilim / Bilim Dalı

Özel Hukuk Ana Bilim Dalı

x Ö ğ re n ci n in

Danışmanı Doç. Dr. Recep AKCAN

Tezin Đngilizce Adı

The Binding Problem To Law Courts For Criminal Judgement

SUMMARY

As it is clearly stated in the 138th article of constitution, law judges are independent against other institutions including legislation, execution and judgement institutions. Except for this constitutional provision revealing that law judges are independent against all the institutions, some provisions are included even in some other laws. Due to this legal regulations, law judges are independent against criminal investigations and criminal procedure as a rule. Hence, evidences reached or decisions made during the process for criminal investigations and criminal procedure binding a civil suit don’t influence civil suits as a rule. There is no need for a law judge to make criminal investigations and criminal procedure binding a civil suit, a prejudicial issue for a civil suit. But, although a law judge is independent against criminal procedure as a rule, as a result of interpretation of writers in doctrine and high court about legal provisions regulating the independence of the law judge, it is accepted that in some situations, a law judge is not independent against criminal procedure, evidences reached or decisions made during a criminal investigation and criminal procedure could affect the civil suit, a law judge must consider a criminal investigation or criminal procedure binding a civil suit as a prejudial issue. .

(10)

KISALTMALAR CETVELĐ

AdK. : Adli Yargı Đlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahke- melerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun

AMKD. : Anayasa Mahkemesi Kararları Dergisi

Aşğ. : Aşağıda

AY. : 1982 Anayasası

AYĐM. : Askeri Yüksek Đdare Mahkemesi

AYĐMK. : Askeri Yüksek Đdare Mahkemesi Kanunu

AYM. : Anayasa Mahkemesi

BK. : Borçlar Kanunu

Bkz. : Bakınız

C. : Cilt

CGK. : Ceza Genel Kurulu

CMK. : 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu

CMP. : Corpus Mevzuat ve Đçtihat Programı

CMUK. : 1412 Sayılı (Mülga) Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu

dn. : Dipnot

E. : Esas

HD. : Hukuk Dairesi

HGK. : Hukuk Genel Kurulu

HUMK. : Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu

ĐBK. : Đçtihadı Birleştirme Kurulu

(11)

ĐYUK. : Đdari Yargılama Usulü Kanunu K. : Karar MK. : Türk Medeni Kanunu md. : Madde No. : Numara RG. : Resmi Gazete S. : Sayı s. : Sayfa T. : Tarih

TBMM. : Türkiye Büyük Millet Meclisi

TCK. : 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu

TL. : Türk Lirası

vb. : ve benzeri

vd. : ve devamı

Y. : Yargıtay

YSH. : Yasa Hukuk Dergisi

YKD : Yargıtay Kararları Dergisi

(12)

GĐRĐŞ

Tez konumuz, ceza yargılamasının hukuk mahkemeleri üzerindeki etkisidir. Ancak önemine binaen, yapacağımız çalışmada, ceza yargılamasının hukuk davalarına etkisi yanında, ayrıca ceza soruşturmalarının hukuk davalarına etkisi konusu da ele alınacaktır. Yani çalışmamızda, hem ceza yargılamaları hem de ceza soruşturmaları sırasında verilen kararların ve elde edilen delillerin hukuk hâkimini bağlayıp bağlamayacağı, bu tür karar ve delillerin hukuk davaları üzerinde ne gibi bir etkisi olduğu konuları incelenecektir. Bunun yanında çalışmamızda, ceza soruşturması ve yargılamalarının, hukuk davaları için bekletici mesele yapılıp yapılmayacağı konusu da ele alınacaktır.

Ceza yargısı kavramı, hem ceza soruşturmalarını hem de ceza yargılamalarını içine alan bir kavram olduğu için, çalışmamız sırasında bazen ceza soruşturmaları ve yargılamaları kavramları yerine kısaca ceza yargısı kavramı kullanılacaktır.

Bazen hayatta öyle değişik olaylarla karşılaşırız ki, bu olaylar yargısal olarak hem ceza yargısının hem de medeni yargının konusunu oluşturabilir. Yani bir hukuki olay nedeniyle, olayın faili hakkında hem hukuk yargılamasına hem de ceza soruşturması veya yargılamasına başlanabilir. Buna benzer durumlar, genelde bir kişinin hem haksız fiil hem de suç teşkil eden hukuka aykırı bir fiil işlemiş olması durumunda ortaya çıkmaktadır. Aşağıda da1 ayrıntılı olarak belirteceğimiz üzere, hukuka aykırı fiiller, genelde hem haksız fiil hem de suç teşkil ettiği için, böyle durumlarla uygulamada sıklıkla karşılaşılabilmektedir. Örneğin, bir başkasının kasten yaralanması olayında, failin fiili, hem haksız fiil hem de suç teşkil etmektedir. Đşte bu gibi durumlarda, ceza soruşturması ya da yargılamasında elde edilen deliller veya verilen kararlar, davanın ne şekilde sonuçlanacağı açısından, hukuk yargılamasında etkili olabilmektedir.

Bunun dışında, yine hayatta bazı öyle olaylarla karşılaşılır ki, bir hukuki fiille ilgili olarak sadece hukuk mahkemesinde dava açılabilirken, hukuk davasına konu olan bu fiilin ispatlanmasına yardımcı olabilecek başka bir fiille ilgili olarak da ceza

1

(13)

soruşturmasına ya da ceza yargılamasına başlanmış olabilir. Örneğin bir işçi, işverenin oğluna karşı hakaret suçunu işlediğinde, şikayette bulunulması halinde, işçi hakkında ceza mahkemesinde kamu davası açılabilirken, yine bu hakaret olayını bahane ederek iş sözleşmesini fesheden işveren hakkında da işçi, işe iadesi talebiyle iş mahkemesinde dava açabilir. Đşte bu gibi durumlarda ceza soruşturmasında ya da yargılamasında elde edilecek deliller ya da varılacak sonuçlar, davanın ne şekilde sonuçlanacağı açısından, hukuk yargılamasında etkili olabilmektedir.

Đşte bu gibi durumlarda da, ceza yargısı ile medeni yargı karşı karşıya gelebilmekte, ceza yargısı faaliyetleri kapsamında verilen kararlar ya da elde edilen deliller, hukuk davasının neticelenmesi açısından da büyük önem teşkil etmektedir.

Acaba ceza soruşturması ya da yargılamasının, hukuk davaları üzerinde ne gibi bir etkisi olabilir? Hukuk hâkimi, kendi yürüttüğü dava ile bağlantılı olan bir ceza soruşturması ya da ceza yargılaması sırasında verilen kararlarla ya da elde edilen delillerle bağlı mıdır, bu kararları ya da delilleri dikkate almak zorunda mıdır, yine ceza soruşturmasının ya da yargılamasının sonuçlanmasını kendi yürüttüğü dava için bekletici mesele yapmalı mıdır, bir başka ifadeyle ceza soruşturması ya da yargılamasının sonuçlanmasını beklemek zorunda mıdır, yani ceza soruşturması veya yargılamasının sonucu, hukuk davası için çok mu önemlidir, yoksa hukuk hâkimi her hâlukârda ceza soruşturması veya yargılaması karşısında bağımsız mıdır, yani bağlantılı olan bir ceza soruşturmasını ya da yargılamasını hiç dikkate almaksızın kendi mahkemesinde görmekte olduğu davayı sonuçlandırabilecek midir?

Đşte çalışmamızda, bütün bu soruların cevaplarını bulmaya çalışacağız. Yani ceza soruşturması ya da yargılamalarının, hukuk davaları üzerinde ne gibi bir etkisi olduğunu belirlemeye çalışacağız. Aslında bunu yaparken aynı zamanda, hukuk hâkiminin ceza yargısı karşısında ne derece bağımsız olduğunu da ortaya koymuş olacağız.

Kural olarak, ceza soruşturmaları veya yargılamaları, hukuk hâkimini bağlamaz. Yani hukuk hâkimi, kendi yürüttüğü davanın çözümlenmesi açısından, hukuk davasıyla bir şekilde bağlantısı olan ceza soruşturmaları veya yargılamaları sırasında verilen kararlarla veya elde edilen delillerle bağlı değildir. Hukuk hâkimi kural olarak, kendi mahkemesinde görmekte olduğu davayı, herhangi bir ceza

(14)

soruşturmasını ya da yargılamasını dikkate almaksızın sonuçlandırabilir. Zaten hukuk hâkiminin bu şekilde bağımsız olduğunu ortaya koyan kanuni düzenlemeler de bulunmaktadır. Ceza soruşturmaları veya kovuşturmaları karşısında, hukuk hâkiminin bağımsız olduğunu öngören bu kanuni düzenlemelerin neler olduğuna bakacak olursak;

Hukuk hâkimlerinin yürüttükleri yargısal faaliyetleri sırasında bağımsız olduğunu kabul eden kanuni düzenlemelerden en önemlisi, aslında aynı zamanda bütün mahkemelerin ve hakimlerin bağımsızlığını belirleyen kanuni düzenlemedir ki, bu da Anayasanın 138. maddesidir.

Anayasanın 138. maddesinde, “Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar;

Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz. Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.” hükmüne yer

verilmiş olup, bu düzenlemeyle, tüm hâkimlerin ve dolayısıyla hukuk hâkimlerinin, her makam, organ ve merci karşısında bağımsız olduğu, karar verirken sadece hukuka, kanunlara ve vicdani kanaatlerine göre karar verecekleri kabul edilmiştir. Yani bu anayasal düzenlemeyle, hukuk hâkimlerinin hem ceza soruşturmaları veya yargılamaları karşısında, hem de diğer yargılamalar karşısında bağımsız olduğu kabul edilmiştir.

Hukuk hâkimlerinin bağımsızlığı konusundaki bu genel düzenleme dışında, münhasıran hukuk hâkimlerinin ceza yargısı karşısındaki bağımsızlıklarını düzenleyen kanuni bir düzenleme daha vardır. Bu kanuni düzenlemede, 818 Sayılı Borçlar Kanununun 53. maddesidir.2

2

Halen TBMM.´de kanunlaşması beklenen Borçlar Kanunu Tasarısının 73. maddesinde de benzer mahiyette bir düzenlemeye yer verilmiştir.

(15)

Borçlar Kanununun 53. maddesinin başlığı da, “Ceza Hukuku ile Medeni Hukuk arasındaki münasebet” şeklindedir. Aslında çalışmamızın temelini de asıl olarak bu madde oluşturmaktadır. Zira bu madde, münhasıran ceza yargısı ile medeni yargı arasındaki ilişkiyi düzenleyen bir madde olup, bu maddeyle, hukuk hâkiminin kural olarak, ceza yargılaması karşısında bağımsız olduğu kabul edilmektedir. Ancak şunu da ifade edelim ki, bu madde, sadece hem haksız fiil hem de suç teşkil eden hukuka aykırı fiillerle ilgili olarak açılmış olan tazminat davalarına ilişkin olarak kabul edilmiştir. Yani bu madde, haksız fiil sebebiyle açılabilecek tazminat davaları dışında kalan diğer ceza soruşturmaları veya davaları karşısında hukuk hâkiminin bağımsız olup olmadığı meselesini kapsamadığı gibi, yine gerek ceza soruşturması gerekse ceza yargılamaları sırasında elde edilen deliller karşısında bağımsız olup olmadığı meselesini de kapsamamaktadır.

Her ne kadar BK.´nun 53. maddesi, sadece hem haksız fiil hem de suç teşkil eden durumlara münhasır olmak üzere, hukuk hâkimi ile ceza hakimi arasındaki münasebeti belirlemeye çalışmış ise de, Türk Medeni Kanununun 5. maddesinde “Bu

kanun ve Borçlar Kanununun genel nitelikli hükümleri, uygun düştüğü ölçüde, tüm özel hukuk ilişkilerine uygulanır” hükmüne yer verilmiş olduğu ve ayrıca BK.´nun

53. maddesinin, Borçlar Kanununun genel hükümler kısmında yer aldığı da dikkate alındığında, BK.´nun 53. maddesinin, hukuk mahkemesi ile ceza mahkemesinin karşı karşıya gelebildiği tüm hallere uygulanması gerektiğini kabul etmek gerekir.

Ceza yargılaması karşısında, hukuk hâkiminin bağımsız olup olmadığı hususunda, Borçlar Kanununun 53. maddesine benzer bir hükümde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 315. maddesinde yer almaktadır.3

HUMK.´un 315. maddesinde, “Mahkemece sahtelik sebebiyle iptal edilen

senet hakkında ciheti cezaiyece ademi mesuliyet ve beraete dair verilecek karar hukuk mahkemesince senedin iptali hakkındaki karara haizi tesir değildir.” hükmüne

yer verilmiş olup, bu düzenlemeyle, bir senedin sahteliği konusunda açılan kamu davası ile ilgili olarak, dava sonunda ceza mahkemesince verilecek ceza verilmesine yer olmadığına veya beraat kararlarının hukuk hakimini bağlamayacağı, yani aynı

3

Halen TBMM.´de kanunlaşması beklenen Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tasarısının 218/2. maddesinde de benzer mahiyette bir düzenlemeye yer verilmiştir.

(16)

senet ile ilgili olarak hukuk mahkemesinde açılan senedin iptali davasında, ceza mahkemesince verilen ceza verilmesine yer olmadığına veya beraat kararını dikkate almaksızın, hukuk hâkiminin serbestçe değerlendirme yaparak karar verebileceği kabul edilmiştir.

Ancak, her ne kadar kanun koyucu belli bazı hallere münhasır olmak üzere bu şekilde bazı kanuni düzenlemeler yapmış ise de, doktrindeki bazı yazarlar ve Yargıtay, ortaya koydukları görüş ve içtihatlarla, hukuk hâkiminin kural olarak, ceza yargısı karşısında bağımsız olduğunu, fakat bu bağımsızlığın mutlak bir bağımsızlık olarak algılanamayacağını, bazı hallerde hukuk hâkiminin, ceza soruşturması veya yargılaması sırasında verilen kararlarla veya elde edilen delillerle bağlı olması gerektiğini, hukuk hâkiminin, ceza soruşturması veya kovuşturmasının sonuçlanmasını, kendi davası için bekletici mesele yapması gerektiğini kabul etmiştir.

Bu nedenle çalışmamızda, ceza yargısının hukuk davaları üzerindeki etkisi konusu irdelenirken, hem hukuk hâkiminin bağımsızlığı konusundaki kanuni düzenlemeler dikkate alınacak, hem de ceza yargısının hukuk davaları üzerindeki etkisi konusunda ortaya atılan doktrinde görüşleri ve Yargıtay içtihatları dikkate alınacaktır.

Çalışmamız iki bölümden oluşmakta olup;

Birinci bölümde öncelikle, medeni yargı ile ceza yargısı arasındaki etkileşimin nedenini, yani, medeni yargı ile ceza yargısının neden karşı karşıya kalabildiğini, ceza yargısının, medeni yargı üzerinde neden bu denli etkili olabildiğini daha net bir biçimde ortaya koyabilmek ve dolayısıyla medeni yargı ile ceza yargısının konumlarını belirlemek adına çalışmamızda öncelikle; birinci bölümün birinci alt başlığı altında, yargı ve yargılama kavramları ile yargı kolları konularında özet bilgiler verilecektir.

Medeni yargı ile ceza yargısının daha çok hem haksız fiil hem de suç teşkil eden hukuka aykırı fiillerle ilgili olarak açılan davalarda karşı karşıya geliyor olması nedeniyle, bir başka ifadeyle, ceza yargısı faaliyetlerinin, hukuk hâkimi için bağlayıcı olup olmadığı meselesinin daha çok bu tür hukuka aykırı fiillerle ilgili olarak açılan davalarda ortaya çıkıyor olması nedeniyle, birinci bölümün ikinci alt başlığı altında da, haksız fiil ve suç kavramları, haksız fiil ve suçun unsurları konuları ve son olarak haksız fiil ve suç arasındaki ilişki konuları ele alınacaktır.

(17)

Birinci bölüm içinde bazı konular hakkında bu şekilde genel bilgiler verildikten sonra, ikinci ve son bölümünde ise, tez çalışmamızın asıl konusu olan ceza yargısının hukuk davaları üzerindeki etkisi konusu irdelenecektir. Ancak bu yapılırken konumuzla ilgili olması sebebiyle, hakimlerin bağımsızlığı prensibi, iddia makamı ve ceza soruşturması gibi bazı temel konularda bilgiler verilecek olup, bundan başka, hukuk hâkiminin ceza soruşturması karşısındaki durumu, hukuk hâkiminin ceza yargılaması karşısındaki durumu ve son olarak af uygulamaları karşısında hukuk hâkiminin durumu konuları ayrıntılı ve belli bir sistematik içinde ele alınacaktır.

(18)

BĐRĐ NCĐ BÖL ÜM GE NEL BĐL GĐLER

A. YARGI KAVRAMI ve YARGI KOLLARI

I. YARGI ve YARGILAMA KAVRAMLARI

Bugüne kadar yargı kavramının ne anlama geldiği konusunda birçok tanım yapılmıştır.

Yargı kavramı ile ilgili olarak yapılan bir tanımlamaya göre; yargı, hukuk düzeninin bozulmamasına yönelen bir devlet faaliyetidir.4 Bir başka tanımlamaya göre de yargı, devletin hukuk düzeninin devam etmesini sağlayan, kişilerin subjektif haklarının korunmasını amaçlayan ve böylece kişileri tatmin eden faaliyetler bütünüdür.5

Yapılan bu tanımlamalardan da anlaşılacağı üzere, yargı faaliyetlerini asıl olarak yerine getirme görev ve yetkisinin Devletlere ait olduğu kabul edilmektedir.

Yargı kavramı ile ilgili olarak yapılan bu tanımlar dışında, doktrinde, bir takım ayırımlara gidilerek de yargının tanımlanması yoluna gidildiğini görmekteyiz. Bu ayırımlardan ilkine göre yargı, geniş anlamda yargı ve dar anlamda yargı olarak ikiye ayrılarak, yargı kavramı tanımlanmıştır. Buna göre geniş anlamda yargı, hukuk düzeninin bozulmamasına, o düzeni tutmaya yönelmiş bir devlet faaliyetidir. Dar anlamda yargı ise iddia üzerine ve hasım karşısında hukuki düzenine etki eden bir fiil, durum ve benzeri bir iddianın olup olmadığının belirlenmesi ve gerekli hukuki yaptırımın uygulanması ve ihlal edilen hakkın yerine getirilmesinin sağlandığı Devletin mahkemelerine ait faaliyetlerdir.6

4 Yılmaz, Ejder, Hukuk Sözlüğü, 5. Baskı, Ankara 1996, s. 873-874. 5

Pekcanıtez, Hakan/Atalay, Oğuz/Özekes, Muhammet, Medeni Usul Hukuku Temel Bilgiler, Ankara 2001, s. 5; Postacıoğlu, E. Đlhan, Medeni Usul Hukuku Dersleri, 2. Baskı, Đstanbul 1962, s. 5.

6

(19)

Yargı kavramı ile ilgili olarak yapılan ayrımlardan ikincisine göre yargı, organik-şekli anlamda yargı ve maddi anlamda yargı olmak üzere ikiye ayrılarak yargı kavramı tanımlanmıştır. Bu ayrıma göre organik ve şekli anlamda yargı, mahkemelerin her türlü faaliyetidir. Yani yargının bu şekilde yapılan tanımında esas alınan ölçüt faaliyette bulunan makamdır. Ancak bu şekilde yapılan bir tanımlamada, yargı kavramını tam olarak ifade edemez. Çünkü mahkemelerce yapılan bütün faaliyetler, yargısal faaliyetler kapsamında kalmamaktadır. Mahkemelerin yürüttüğü yargısal faaliyetler dışında, ayrıca kalem işlerini yürütmek, mahkemelerde çalışan personelle ilgili idari işlerini yerine getirmek gibi bazı idari faaliyetleri de vardır.7 Yani, organik ve şekli anlamda olmak üzere yargının tanımlanması halinde, mahkemelerin yargısal olmayan bazı faaliyetleri de, yargısal faaliyet olarak içinde değerlendirilmiş olacaktır. Đşte bir mahkeme faaliyetinin gerçek anlamda bir yargı faaliyeti olup olmadığını belirlemek için, idari faaliyetleri ile yargısal faaliyetleri birbirinden ayırmak için doktrinde, yargının maddi anlamda olmak üzere tanımlanması yoluna gidilmiştir. Ancak, maddi anlamda yargı kavramı açısından doktrinde farklı tanımlamalar yapılmıştır. Doktrindeki bazı yazarlarca, maddi anlamda yargı, objektif hukukun bağımsız hâkimler (mahkemeler) tarafından belli bir olaya uygulanmasıdır, şeklinde tanımlanmış iken,8 doktrindeki başka yazarlarca, tarafsız mahkemelerce yapılan yargılama faaliyeti kapsamında haklı olan taraf lehine verilen karardır, şeklinde tanımlanmış9 ve yine doktrindeki bazı yazarlarca da, hukuki uyuşmazlıkların çözümlenmesi ve hukuka aykırılık iddialarının karara bağlanmasıdır, şeklinde tanımlanmıştır.10

7

Kuru, Baki, Nizasız Kaza, Ankara 1961, s. 8-9; Kuru, Baki, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. I 6. Baskı, Ankara 2001, s. 2-3; Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder, Medeni Usul Huku- ku, 14. Baskı, Ankara 2003, s. 56; Acar, Niyazi, Uyuşmazlık Mahkemesi Kararlarına Göre Đdari Đdari Yargının Görev Alanı, Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2000, s. 5; Pekcanıtez, Hakan/Atalay, Oğuz/Özekes Muhammet, Medeni Usul Hukuku, 7. Baskı, Ankara 2008, s. 65.

8

Kuru, Nizasız Kaza, s. 8-9; Kuru, Usul.I, s. 2-3; Kuru/Arslan/Yılmaz, Usul Hukuku, s.56.

9 Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Usul, s. 65.

10 Atar, Yavuz, Türk Anayasa Hukuku, 4. Baskı, Konya 2007, s. 281; Günday, Metin, Đdare Huku-

(20)

Sonuç olarak; yargı kavramı ne şekilde tanımlanırsa tanımlansın, günümüz modern devletlerinde hukuki fonksiyonlar; yasama, yürütme ve yargı olmak üzere üç ayrı kuvvetten meydana gelmekte olup, bunlardan yargı kuvveti, yasama ve yürütme kuvvetleri yanında, sonradan ortaya çıkmış olan bir kuvvettir.11

Yürürlükte olan mevzuat hükümlerine bakıldığı zaman, yargının genel bir tanımının yapılmadığı, fakat yargı kuvvetinin hangi organ tarafından kullanılacağı, yani yargılamayı yapacak merciinin hangi organ olduğu konusunda açık bir belirlemenin yapılmış olduğu görülmektedir. Özellikle Anayasanın 9. maddesinde yargı yetkisini hangi organ ya da organların kullanacağı açıkça gösterilmiştir. Bu hükme göre yargı yetkisini sadece, Türk Milleti adına bağımsız mahkemeler kullanabilir.12 Yargı yetkisinin kullanılmasıyla, objektif hukukun, hukuki olaylara bağlayıcı bir şekilde tatbik edilmesi sağlanmakta olup, işte bu işlevi de, Türk Milleti adına bağımsız mahkemeler yerine getirmektedir.13

Örgütlenmesi açısından yargı kuvvetini ele alacak olursak, yargının, yasama organına göre, tek bir organ olarak değil, organlar topluluğu olarak ortaya çıktığını görürüz. Gerçekten uygulamada da yargının, bağımsız mahkemelerden oluşan bir topluluk şeklinde örgütlenmiş olduğu açıkça görülmektedir.14

Yeri gelmişken, yargı kavramı ile yargılama kavramının birbirinden farklı kavramlar olduğunu da ifade etmek gerekir.

Doktrinde, yine yargılama kavramı ile ilgili olarak da birçok tanımlamanın yapılmış olduğunu görmekteyiz. Bu tanımlamalardan bazılarını ele alacak olursak; en kısa tanımı ile yargılama, muhakeme demektir. Yani, uyuşmazlıkları çözmek ve böylece hakkın ne olduğunu belirlemektir.15 Yapılan bir başka tanıma göre de; yargılama, bir hukuksal uyuşmazlığı çözmek üzere yargı organlarının yaptıkları faaliyet yüzünden oluşan hukuksal ilişkilerin özneleri tarafından yapılan işlemlere

11 Özbudun, Ergun, Türk Anayasa Hukuku, 7.Baskı, Ankara 2002, s. 171; Kuru/Arslan/Yılmaz,

Usul Hukuku, s.56; Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Usul, s.65.

12

Atar, Yavuz, Karşılaştırmalı-Notlu-Gerekçeli Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Konya 1996, s. 8.

13

Ansay, Sabri Şakir, Hukuk Yargılama Usulleri, 7. Baskı, Ankara 1960, s. 18.

14

Günday, s. 5.

15

(21)

verilen addır.16 Yine, yapılan diğer bir tanıma göre de; yargılama, yargı organlarında girişilen, özellikle yargı organlarınca yapılan usul işlemlerinin bütünüdür.17

Yukarıda18 yargı kavramını açıklamaya çalışırken, bu kavramı, organik-şekli anlamda yargı ve maddi anlamda yargı olmak üzere ikili bir ayrıma tabi tutarak açıklamaya çalışmıştık. Đşte yaptığımız bu ayrıma göre de, yargılama kavramını tanımlayacak olursak; Organik ve şekli anlamda yargılamayı, mahkemelerin kanunen yerine getirmekle görevli oldukları her türlü faaliyettir şeklinde, maddi anlamda yargılamayı ise, dava taraflarının talebi üzerine mahkemelerin objektif (maddi) hukuk kurallarını, bağımsız ve tarafsız olarak somut olaylara uygulamasıdır şeklinde, tanımlayabiliriz.19

Anayasa Mahkemesi de bir kararında yargılama kavramının, maddi anlamda tanımlanması gerektiğini, “Hakimler ve mahkemeler, kalem işlerinin yürütülmesi ve

personelin yönetimi için de işlem yaparlar. Ancak bu işlemlerde, hakim sıfatıyla değil, idari bir makam olarak hareket ederler. Bunlar, Adalet Bakanlığı adına yapılır ve bu işlerin hakimlik sıfatıyla hiçbir ilgisi yoktur” şeklinde verdiği kararla kabul

etmiştir.20

Yargılamanın amacı, hukuk düzenin korunması ve adaletin sağlanmasıdır.21 Ancak bu amaç, hizmet edilen hukuk düzeni ile sınırlı olmak üzere sağlanabilir. Yani mahkemeler, yargılamanın amacını, ancak mevcut olan kanuni düzenlemeler çerçevesinde gerçekleştirebilirler.22

Yeri gelmişken şunu da ifade edelim ki, yargılama usulü kavramı ile yargılama kavramı da birbirinden farklı kavramlardır. Bu iki kavramı birbirine karıştırmamak gerekir. Yargılama kavramından farklı olarak yargılama usulü kavramı, yargılama makamı tarafından muhakemenin ne şekilde gerçekleştirileceğini ifade eden kurallar bütününüdür. Bir başka ifadeyle; yargılama usulü, bir hakkın talep edilmesi sebebiyle işletilen belli bir merasimi ifade eder.23

16

Yılmaz, Sözlük, s. 875.

17

Bilge, Necip, Medeni Yargılama Hukuku Dersleri, Ankara 1965, s. 7.

18

Bkz. yuk. s. 8.

19

Karafakih, s. 14; Kuru, Usul.I, s. 3; Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Temel Bilgiler, s. 5.

20

AYM.´nin, 13.05.1964 T., 1964/99 E. ve 1964/38 K. sayılı kararı, (AMKD., Yıl 1965, S. 2, s. 115 vd.)

21

Atar, Anayasa Hukuku, s. 281.

22

Yıldırım, M. Kamil, Đlkeler Işığında Medeni Yargılama Hukuku, 4. Baskı, Đstanbul 2003, s. 86.

23

Onar, Sıddık Sami/Belgesay, Mustafa Reşit, Adliye Hukukunun Umumi Esasları, Đstanbul 1944 s. 7.

(22)

Anayasanın 9. maddesine göre, ülkemizde yargılama fonksiyonunu yerine getirecek olan mercii, bağımsız mahkemelerdir. Modern hukuk düzenlerinde de genellikle kabul edilen anlayış da zaten bu yöndedir, yani genel kabul gören anlayışa göre, fertlerin kendiliğinden hak almaları, fertlerin tek başlarına verdikleri kararlarla ve kendi yöntemleri ile uyuşmazlıkları çözmeleri gibi bir durum söz konusu olamaz. Bireyler arasında uyuşmazlığa neden olan hakların elde edilmesi işini, bir başka deyişle adaleti, yalnız bağımsız mahkemeler yerine getirebilir. Dolayısıyla yargılamanın, maddi temel hakları koruma noktasında etkili bir araç olduğunu söyleyebiliriz.24 Zaten yargılama fonksiyonun bu denli önemli bir işlevi yerine getiriyor olması sebebiyle, diğer idari işlemlerden farklı olarak, yargılama faaliyetleri sonunda verilen kararlara kesin hüküm (muhkem kaziye) kuvveti tanınmıştır. Şöyle ki, yasama ve yürütme organlarınca yürütülen faaliyetler sonunda yapılan işlemler ve verilen kararlar yeri geldiğinde sonradan değiştirilebildiği halde, kural olarak yargılama faaliyetleri sonunda verilen kararlar kesindir, istisnai bazı haller dışında değiştirilemezler.25

II. YARGI KOLLARI, ADLĐ YARGI ve ADLĐ YARGI ĐÇĐNDEKĐ YARGI TÜRLERĐ

1. Yargı Kolları

a. Genel Olarak

Yargı Kolu, yargının ana bölümlerini ifade eder, bir başka deyişle yargının; Anayasa yargısı, idari yargı, askeri ceza yargısı ve adli yargı olarak ayrılmasını ifade eder.26 Yargı kolu aslında, hukuki nitelikleri itibariyle bir bütünü teşkil eden yargısal işlerin, farklı yargılama usulüne tabi kılınmış olmalarını ifade eder.27

24 Postacıoğlu, s. 5; Onar/Belgesay, s.7. 25 Özbudun, s. 353. 26 Yılmaz, Sözlük, s. 87. 27

Kuru, Baki, Kaza Çeşitleri ve Bunlar Arasındaki Münasebet-Kaza Yolu, Ankara Barosu Dergisi, Yıl: 1962, S. 2, s. 27-28; Kuru, Usul.I, s.3-4; Kuru/Arslan/Yılmaz, Usul Hukuku, s. 57; Önen, Ergun, Medeni Yargılama Hukuku, Ankara 1979, s. 23; Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Usul, s. 65- 66.

(23)

Yargı faaliyetleri esas itibariyle bir bütünü oluşturmakla birlikte, bu faaliyetlerin daha iyi bir biçim de yerine getirilebilmesi amacıyla, yargı kendi içinde çeşitli kollara ayrılmıştır. Ancak bu ayrım yapılırken yargı kolları arasında bir altlık üstlük ilişkisi kurulmamıştır. Yargı kolları içindeki mahkemeler aynı derecede olup, birbirine eşittir. Sadece uygulanan yargılama kuralları (usulleri) bakımından yargı kolları arasında farklılık bulunmaktadır.28

Anayasanın 146 ila 158. maddeleri arasında; Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek Đdare Mahkemesi ve Uyuşmazlık Mahkemesi olmak üzere altı yüksek mahkemeden bahsedilmiş olup, bir anlamda temel olarak altı ayrı yargı kolunun olduğu ifade edilmek istenmiştir. Ancak doktrinde genel kabul görüşe göre; yargıda, dört ayrı yargı kolunun bulunduğu, bunların da; Anayasa Yargısı, Đdari Yargı, Askeri Ceza Yargısı ve Adli Yargı olduğu kabul edilmektedir.29 Ancak doktrindeki bazı yazarlarca da, yargıda; adli yargı, idari yargı, anayasa yargısı, seçim yargısı ve uyuşmazlık yargısı olmak üzere beş ayrı yargı kolunun bulunduğu kabul edilmektedir.30 Ancak biz çalışmamızda, doktrinde genel kabul görüşe uygun olarak, yargının; anayasa yargısı, idari yargı, askeri ceza yargısı ve adli yargı olmak üzere dört ayrı kola ayrıldığını kabul ederek, yargı kollarını incelemeye çalışacağız.

b. Anayasa Yargısı

Anayasa hukuku, hukukun tüm alanları ile ilgilendiği gibi, yargılama hukuku ile de yakın bir ilişki içindedir. Zaten Anayasada da, yargı içinde görev yapan yüksek mahkemelerin yargılama usulleri konusunda temel bir takım usul kurallarına da yer verilmiştir. Bu usul kuralları arasında Anayasa Yargısına ilişkin usul kuralları da bulunmaktadır. (AY. md.146, vd.). Yani bir yargı kolu olarak anayasa yargısı Anayasada açıkça düzenlenmiş olup, bunun yanında yine Anayasada, anayasa yargısında uygulanacak usul kuralları bakımından da düzenlemelere yer verilmiştir.31

28

Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Usul, s. 5; Önen, s. 23; Kuru/Arslan/Yılmaz, Usul Hukuku, s. 57.

29

Kuru, Usul.I, s. 4; Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Temel Bilgiler, s. 5; Acar, s. 13.

30

Günday, s. 5.

31

(24)

Anayasa yargısında görevli ve yetkili tek mahkeme Anayasa Mahkemesidir.32 Ancak her ne kadar Anayasada, anayasa yargısında görevli mahkeme olarak Anayasa Mahkemesi kabul edilmiş ve yine bu mahkemede uygulanması gereken usul kuralları açısından da düzenlemelere yer verilmiş ise de, Anayasa Mahkemesinin kurulması işi kanuna bırakılmıştır.33 Anayasadaki bu düzenleme sebebiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisince sonradan, 2949 Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun çıkarılmış olup, bu kanunla Anayasa Mahkemesinin fiilen kurulması sağlanmıştır.

Anayasa Mahkemesinin yargılama mercii olarak hangi işlere bakabileceği, gerek Anayasada gerekse 2949 Sayılı kanunda tahdidi olarak sayılmıştır.34 Buna göre, Anayasa Mahkemesinin beş önemli görevi bulunmaktadır. Bu görevleri sırasıyla sayacak olursak; Anayasa Mahkemesinin birinci görevi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi içtüzüğünün veya bunların belirli madde ve hükümlerinin Anayasaya aykırılıkları iddiasıyla açılan iptal davalarına bakmak, ikinci görevi, Cumhurbaşkanını, Bakanlar Kurulu üyelerini, Anayasa Mahkemesi başkan ve üyelerini, Yargıtay başkan ve üyelerini, Danıştay başkan ve üyelerini, Askeri Yargıtay başkan ve üyelerini, Askeri Yüksek Đdare Mahkemesi başkan ve üyelerini, yine bahsi geçen Yüksek mahkemelerde görevli Cumhuriyet Başsavcılarını ve Cumhuriyet Başsavcı vekillerini, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu başkan ve üyelerini, Sayıştay Başkan ve üyelerini görevleri ile ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılamak, üçüncü görevi, siyasi partilerin kapatılması hakkındaki davalara bakmak ve mal edinimleri ile gelir ve giderlerinin kanuna uygunluğunun denetimini yapmak, dördüncü görevi; milletvekillerinin yasama dokunulmazlıklarının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine ya da milletvekili olmayan bakanların dokunulmazlığının kaldırılmasına Türkiye Büyük Millet Meclisince karar verilmesi hallerinde, verilen bu kararın Anayasa veya içtüzük hükümlerine aykırı olduğu iddiasına dayanan iptal istemlerini karara bağlamak, beşinci görevi; Yüce Divan sıfatıyla yargılama yaparken veya siyasi partilerin

32

Özbudun, s. 371-372; Güriz, Adnan, Hukuk Başlangıcı, 11. Baskı, Ankara 2006, s. 77.

33

Atar, Anayasa Hukuku, s. 287-288.

34

(25)

kapatılması davalarına bakarken, ön mesele olarak ortaya çıkan işleri karara bağlamaktır.35

Medeni yargı ile anayasa yargısı bazı hallerde karşı karşıya gelebilmektedir. Şöyle ki, hukuk mahkemesinde görülmekte olan bir davada, davaya uygulanacak bir kanun hükmünün Anayasaya aykırı olduğu mahkemece resen görülür ya da davaya taraf olanlarca ileri sürülürse, bu durumda, Anayasaya aykırı olduğu düşünülen kanun hükmünün iptali için Anayasa Mahkemesine gidilmesi söz konusu olabilecektir.36 Ancak şunu ifade edelim ki, bir davada Anayasaya aykırılık iddiası, davanın taraflarınca ileri sürülmüş ise, bu durumda mahkemece öncelikle bu iddianın ciddi olup olmadığı bakımından bir ön inceleme yapılır ve bu incelemenin ardından Anayasaya aykırılık iddiası ciddi bulunursa, bu durumda mahkeme, Anayasaya aykırılık iddiası ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesine başvurur.37 Eğer, mahkemece görülen lüzum üzerine veya davanın taraflarınca yapılan ve mahkemece ciddi kabul edilen iddia üzerine, hukuk mahkemesi, Anayasaya aykırılığın giderilmesi (kanun hükmünün iptali) için Anayasa Mahkemesine başvurursa, yaptığı bu başvuru sebebiyle, Anayasa Mahkemesinin bu konuda karar vermesi anına kadar görmekte olduğu davayı geri bırakır. Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelmesinden itibaren beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Ancak bu süre içinde Anayasa Mahkemesi karar veremeyecek olursa, bu durumda hukuk mahkemesi, yürürlükteki kanun hükümlerine göre davayı sonuçlandırır. Ancak Anayasa Mahkemesi, kanun hükmünün iptali yönünde bir karar verir de bu karar, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, hukuk mahkemesi, bu karara uymak zorundadır.38 Anayasa Mahkemesi´nin vereceği iptal kararı kesin olup, bu iptal kararı iptal yoluna giden Hukuk Mahkemesini bağlayacağı gibi, diğer yasama, yürütme ve yargı organları ile diğer idari makamları da bağlar.39

Eğer Hukuk Mahkemesi, bir dava sırasında ileri sürülen Anayasaya aykırılık iddiasını ciddi bulmayacak olursa, bu durumda mevcut kanun hükümlerine göre davayı karara bağlayacaktır. Ancak Anayasaya aykırılık iddiası ciddi bulunmaksızın davanın esası hakkında bir karar verilmesi halinde, eğer ki davanın tarafları temyiz

35

Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Usul, s. 66-67; Kuru/Arslan/Yılmaz, Usul Hukuku, s.57; Günday, s. 6. 36 Özbudun, s. 397. 37 Özbudun, s. 403-404. 38 Özbudun, s. 404-405. 39 Özbudun, s. 408.

(26)

yoluna başvuracak olursa, bu durumda Yargıtay, esas hükümle birlikte Anayasaya aykırılık iddiasını da ele alacak ve Anayasaya aykırılık iddiasını ciddi bulursa, ilgili iptal talebini Anayasa Mahkemesine götürecektir.40

Hukuk mahkemesinin Anayasa Mahkemesi ile karşı karşıya gelebildiği bir başka durum da, hukuk mahkemesi ile Anayasa Mahkemesi arasında çıkabilecek bir yargı yolu uyuşmazlığı durumunda ortaya çıkmaktadır. Eğer hukuk mahkemesi bir davada yargı yolu bakımından görevli olmadığını, görmekte olduğu davada aslında Anayasa Mahkemesinin görevli olduğunu düşünerek, bir görevsizlik kararı verir ve dava dosyasını Anayasa Mahkemesine gönderirse, bu durumda Anayasa Mahkemesi öncelikle önüne gelen davayı yürütmede görevli olup olmadığı konusunu değerlendirecektir. Yapacağı bu değerlendirme sonunda, Anayasa Mahkemesi ya davayı yürütmekte kendisinin görevli olduğunu düşünerek, davaya kalınan yerden devam edecektir ya da davayı yürütmekte görevli olmadığını düşünerek karşı görevsizlik kararı vererek, dava dosyasını hukuk mahkemesine geri gönderecektir. Eğer Anayasa Mahkemesi, kendisini görevli görmeyip, dava dosyasını karşı görevsizlik kararı ile hukuk mahkemesine geri gönderirse, bu durumda hukuk mahkemesinin bu karara karşı gidebileceği bir kanun yolu bulunmamaktadır. Yani, Anayasa Mahkemesinin verdiği görevsizlik kararı kesindir. Bu nedenle hukuk mahkemesi, karşı görevsizlik kararı ile gelen dava dosyasının kendisine gelmesinden sonra, davaya kaldığı yerden devam edecektir. (AY. md.158/3).

Anlatmaya çalıştığımız bu iki durum dışında, hukuk mahkemelerinin Anayasa Mahkemesi ile karşı karşıya gelebileceği başka bir durum yoktur.

c. Đdari Yargı

Đdari yargı; idare hukukundaki kurallara aykırılıktan doğan uyuşmazlıklara bakan, davalısının idare olduğu, kendine has kuralları ve yargılama şekilleri olan bir yargı düzenidir.41 Bir başka ifadeyle idari yargı, idari mercilerin, idare hukuku alanındaki faaliyetlerinden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümlenmesini konu alan

40

Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Usul, s. 67.

41

(27)

yargı koludur.42 Yani, idari yargıda; Devlet, belediye, köy, gibi idari mercilerin, idare hukuku alanındaki faaliyetlerinden doğan uyuşmazlıklar çözümlenmeye çalışılır.43

Anayasanın 125. maddesinde, “idarenin her türlü fiil ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır”, hükmüne yer verilmiştir. Böylece, idarenin kamu hukukuna veya özel hukuka dayanarak yaptığı her türlü fiil ve işlemlerine karşı yargı yoluna gidilebileceği Anayasa´da açıkça kabul edilmiştir. Ancak şunu da ifade etmek gerekir ki, idarenin her türlü fiil ve işlemi, idari yargıyı ilgilendirmez. Eğer idare, bir fiil veya işlemi, tamamen idare (kamu) hukukuna dayalı olarak yapmış olup da, sonradan bu fiil ve işlem nedeniyle bir uyuşmazlık ortaya çıkmışsa, bu durumda ortaya çıkan uyuşmazlığı çözecek organ, idari yargı içindeki mahkemeler olacaktır.44 Tam tersine, idarenin yaptığı bir fiil ya da işlem, kamu hukukunda etkili bir fiil ya da işlem değilse, bir başka ifadeyle, idarenin fiil ya da işlemi özel hukuk kuralları çerçevesinde yapılmış bir fiil ya da işlemse, bu durumda da bu fiil ya da işlemden doğacak uyuşmazlıkların çözüm yeri, adli yargı bünyesindeki mahkemeler olacaktır.45

Açıklanan bu kurallara göre idari yargı ile adli yargı arasındaki ayrımı yapmak, bir uyuşmazlığı idari yargının mı, yoksa adli yargının mı çözümleyeceğini tespit etmek çok kolaydır. Fakat, öyle bazı işlem veya fiiller vardır ki, bu işlem veya fiiller tamamen idare hukuku kuralları çerçevesinde yapıldığı halde, bu işlem ve veya fiillerden doğacak uyuşmazlıklara adli yargı mahkemelerinde bakılmaktadır. Şöyle ki, idare hukukuna dayalı olarak yapılan bazı işlem veya fiillerden doğacak bazı uyuşmazlıkların çözümü, kanunlarla açıkça adli yargı mahkemelerine bırakılmış olabilir.46 Örneğin, 5326 Sayılı Kabahatler Kanununa dayalı olarak idarece yapılan işlem ve tasarrufların tamamı, idare hukuku açısından birer idari işlem veya fiil niteliğinde olmasına rağmen, 5326 Sayılı Kabahatler Kanununun 27 ve devamı maddelerine göre, yapılan bu işlem, fiil ve tasarruflarla ilgili olarak ortaya çıkacak uyuşmazlıkların çözümü, adli yargı mahkemelerine bırakılmıştır. Yine, kamulaştırma bedelinin tespiti işlemleri, aslında, birer bir idari işlem olmasına rağmen, Kamulaştırma Kanunu ile bu işlemlerle ilgili olarak yapılan itirazların çözümü, adli

42

Güriz, S. 79; Atar, Anayasa Hukuku, s. 289.

43

Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Usul, s. 67; Kuru, Nizasız Kaza, s. 15; Gözübüyük, s. 359.

44

Atar, Anayasa Hukuku, s. 289.

45

Günday, s. 6; Kuru/Arslan/Yılmaz, Usul Hukuku, s. 57.

46

(28)

yargı mahkemelerine bırakılmıştır. Đşte, idare hukukuna dayalı olarak yapılmış bu gibi idari işlem veya fiillerle ilgili olarak ortaya çıkacak uyuşmazlıklara, kanunda açıkça belirtilmiş olması nedeniyle, idari yargıda görevli mahkemelerce değil, adli yargıda görevli mahkemelerce bakılacaktır.47

Đdari yargı, kendi içinde, genel idari yargı ve askeri idari yargı olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Đdare hukukunun, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin uygulamalarından kaynaklanan uyuşmazlıklar, Askeri Đdari yargı bünyesinde yer alan Askeri Yüksek Đdare Mahkemesinde çözümlenir.48 Askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa dahi, eğer bir idari işlem ya da fiil, askeri hizmete ilişkin olup, aynı zamanda asker kişileri ilgilendiriyor ise, bu durumda, bu idari işlem veya fiilden doğacak uyuşmazlığı askeri idari yargı çözümleyecektir.49 Ancak, askerlik yükümlülüğüne ilişkin olarak yapılan idari işlem ve fiiller nedeniyle ortaya çıkacak uyuşmazlıklarda, ilgilinin asker kişi olması şartı aranmamaktadır. Bu durumda, sadece idari işlem ya da fiilin, askerlik hizmetine ilişkin olup olmadığı hususuna bakılmaktadır.50

Askeri idari yargıda, tek bir mahkeme görev yapmakta olup, bu mahkemede, hem ilk hem de son derece mahkemesi olarak görev yapan, Askeri Yüksek Đdare Mahkemesidir (AY. md.157). Askeri Yüksek Đdare Mahkemesinin görev alanına giren davalarda uygulanması gereken yargılama usulü, 1602 Sayılı Askeri Yüksek Đdare Mahkemesi Kanununda düzenlenmiştir. Ancak AYĐMK.´da aksine bir hüküm yoksa, AYĐM.´deki yargılamalarda da, Đdari Yargılama Usulü Kanunu ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda öngörülen usul hükümleri de uygulanabilecektir.51

Askeri idari yargının görev alanı dışında kalan diğer idari uyuşmazlıkların çözüm yeri ise, genel idari yargıdır. Askeri idari yargının görev alanı dışında kalan idari uyuşmazlıklara, genel idari yargı bünyesinde yer alan mahkemelerce bakılır.52

Genel idari yargıda uygulanacak yargılamaya ilişkin usul kuralları, Đdari Yargılama Usulü Kanununda düzenlenmiş olup, ĐYUK.´da hüküm bulunmayan hallerde de, yine HUMK. hükümleri uygulanmaktadır. (ĐYUK. md. 31).

47 Gözübüyük, s. 360. 48 Güriz, s. 81. 49

Gümüşay, Gürbüz, Askeri Đdari Yargının Görev Alanı, Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2007, s. 66- 69

50

Günday, s. 6; Atar, Anayasa Hukuku, s. 292.

51

Kuru/Arslan/Yılmaz, Usul Hukuku, s. 58; Gümüşay, s. 37.

52

(29)

Genel idari yargıda, askeri idari yargıdan farklı olarak, üç dereceli bir yargılama sistemi kabul edilmiştir. Bu sisteme göre, idari yargı sistemi içinde, ilk derece mahkemeleri olarak, idare ve vergi mahkemeleri, ikinci derece (istinaf) mahkemeleri olarak, bölge idare mahkemeleri, temyiz mahkemesi olarak Danıştay bulunmaktadır. Ancak kanundaki bazı özel düzenlemeler sebebiyle, bölge idare mahkemeleri ile Danıştay´ın, ilk derece mahkemesi olarak bakabildiği iş ve davalarda bulunmaktadır.53

Genel idari yargıda, yüksek idare mahkemesi Danıştay´dır. Danıştay, Anayasada bir yüksek mahkeme olarak açıkça gösterilmiş olan bir temyiz mahkemesi, danışma ve inceleme organıdır. (AY. md. 155). Danıştay, bir yüksek mahkeme olmakla birlikte, Danıştay´ın ilk ve son derece mahkemesi olarak baktığı bazı iptal ve tam yargı davaları da bulunmaktadır.54

Danıştay, bir ilk derece mahkemesi olarak; Bakanlar Kurulu kararlarından, Başbakanlık, Bakanlıklar ve diğer kamu kurum kuruluşlarının müsteşarlarıyla ilgili müşterek kararnamelerden, Bakanlıkların düzenleyici işlemleri ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca çıkarılan ve ülke çapında uygulanacak düzenleyici işlemlerden doğacak uyuşmazlıklara, Danıştay Đdari Dairesince veya Đdari Đşler Kurulunca verilen kararlar üzerinde uygulanan fiil ve işlemlerden ortaya çıkacak uyuşmazlıklara ve yine kanunda açıkça gösterilen diğer davalara bakmaktadır.55

Bir ilk derece mahkemesi olarak idare mahkemeleri, kanunla diğer idari yargı yerlerinin görev alanına bırakılmayan dava ve uyuşmazlıklara bakmaktadır. Bir başka ifadeyle, vergi mahkemeleri, ilk derece mahkemesi olarak bölge idare mahkemeleri ve Danıştay´ın görev alanına girmeyen tüm iptal ve tam yargı davaları ile idari sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklara idare mahkemelerince bakılmaktadır. Zaten idare mahkemelerinin görevleri, açıkça 2576 Sayılı Bölge Đdare Mahkemeleri, Đdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanunun 5. maddesinde de sayılmıştır. 56

53

Günday, s. 6.

54

Üstündağ, Saim, Medeni Yargılama Hukuku, 4. Baskı, Đstanbul 1989, s. 40.

55

Gözler, s. 311-312.

56

(30)

Vergi Mahkemeleri ise, sadece vergi uyuşmazlıklarından doğan davalara ilk derece mahkemesi olarak bakmaktadır. Vergi Mahkemelerinin görevleri, açıkça 2576 Sayılı Bölge Đdare Mahkemeleri, Đdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanunun 6. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre vergi mahkemeleri; genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarıyla, tarifelere ilişkin davaları, bu konularda 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasına ilişkin davaları ve kanunlarda verilen diğer işleri çözümlemekle görevlidir.57

Bölge Đdare Mahkemeleri, genel idari yargıdaki ilk derece mahkemeleri ile Danıştay arasında bulunan, bir anlamda istinaf mahkemesi statüsünde olan bir idare mahkemesidir.58 Bölge idare mahkemelerinin görevleri, açıkça 2576 Sayılı Bölge Đdare Mahkemeleri, Đdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanunun 8. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre bölge idare mahkemeleri; yargı çevrelerindeki idare ve vergi mahkemelerinde tek hâkim tarafından verilen kararlara karşı yapılan itirazlar ile idare ve vergi mahkemeleri arasında çıkacak görev ve yetki uyuşmazlıklarını inceleyerek kesin karara bağlamakla görevli mahkemelerdir. Bölge idare mahkemelerinin saydığımız bu görevlerle ilgili olarak verecekleri kararlar kesin nitelikte olup, bu kararlara karşı temyiz yoluna başvurulamaz.59

d. Askeri Ceza Yargısı

Askeri ceza yargısı, askeri mahkemelerin askeri ceza hukuku alanındaki yargısal faaliyetlerini düzenleyen yargı koludur. Bu yargı kolunda iki dereceli bir yargılama sistemi kabul edilmiştir. Đlk derece mahkemesi olarak, askeri mahkemeler ve disiplin mahkemeleri bulunmakta iken, (AY. md.145), ikinci ve üst dereceli mahkeme olarak Askeri Yargıtay bulunmaktadır. Yani askeri ceza yargısında, temyiz mercii, Askeri Yargıtay´dır. (AY. md.156). Askeri Ceza Yargısı, askeri mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür. (AY.md.145/1). Bu mahkemeler, asker

57

Günday, s. 6.

58

Atar, Anayasa Hukuku, s. 290.

59

(31)

kişilerin, askeri olan suçları ile bunların asker aleyhine veya askeri mahallerde veyahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidir.60 Sonuç olarak, askeri yargıda görülecek davanın sırf askeri bir suça ilişkin olmasına gerek olmadığı gibi, suçu işleyen kişinin de mutlaka asker kişi olmasına gerek yoktur. Yani, asker kişilerce bir diğer asker aleyhine, yahut askeri mahal içinde ya da dışında olmakla birlikte askerlik hizmeti ile ilgili olarak işlenen sivil suçların ve yine sivil kişilerce görevi başındaki askere ya da askeri mahal içindeki asker kişilere karşı işlenen askeri suçların yargılaması işini de askeri mahkemeler yapmaktadır.61

Askeri mahkemelerin kuruluşu ile askeri mahkemelerde uygulanacak yargılama usulü, 353 Sayılı Askeri Mahkemelerin Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu´nda, Disiplin Mahkemelerinin kuruluşu ile disiplin mahkemelerinde uygulanacak yargılama usulü, 477 Sayılı Disiplin Mahkemelerinin Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkında Kanunda düzenlenmiş olup, Askeri Yargıtay´ın kuruluşu ile Askeri Yargıtay´da uygulanacak yargılama usulü ise, 1600 Sayılı Askeri Yargıtay Kanunu´nda düzenlenmiştir.

2. Adli Yargı ve Adli Yargı Đçindeki Yargı Türleri

a. Adli Yargı

Şimdiye kadar yargı kavramını ve yargı kolları konusunu kısaca anlatmaya çalıştık. Aslında, adli yargı kolu da yargı kolları içinde yer almaktadır. Fakat, medeni yargı ile ceza yargısını içinde barındırması sebebiyle, adli yargı kolunu ayrı bir başlık altında incelemeyi uygun bulduk.

Adli yargı, diğer yargı kolları dışında kalan ve genel olarak hukuk mahkemelerinin özel hukuk alanındaki yargısal faaliyetleri ile ceza kanunlarına göre suç sayılan fiiller hakkında Devletin cezalandırma yetkisini kullanmasına yönelik faaliyetlerini içine alan bir yargı koludur.62 Bir başka ifadeyle adli yargı, diğer yargı kolları dışında kalan tüm yargı faaliyetlerini kapsayan ve geniş bir uygulama alanına

60 Günday, s. 5. 61 Acar, s.18-19. 62

(32)

sahip olan bir yargı koludur.63 Bu nedenle adli yargı kolu için, genel yargı kolu ifadesini kullanmak da yanlış olmayacaktır.64

Adli yargı, gerek coğrafi alan bakımından gerekse çözümlediği uyuşmazlıkların tarafı olan kişilerin çokluğu bakımından çok yoğun ve yaygın olarak çalışan bir yargı koludur.65

Adli yargı, ceza yargısı ve medeni yargı (hukuk yargısı) olmak üzere iki ayrı yargı türünü içinde barındırmaktadır. Medeni yargının konusunu, özel hukuk alanındaki uyuşmazlıklar oluşturmakta iken, ceza yargısının konusunu suç oluşturan fiillerle ilgili uyuşmazlıklar oluşturmaktadır.66

Ülkemizde adli yargı sistemi, iki dereceli olarak örgütlenmişken, 07.10.2004 tarihli Resmi Gazetede Yayınlanarak, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren, 5235 Sayılı Adli Yargı Đlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunla birlikte üç dereceli hale gelmiştir. Bu sisteme göre adli yargı teşkilatı, hukuk ve ceza mahkemeleri, bölge adliye mahkemeleri ve Yargıtay´dan oluşmaktadır.67 Ancak, her ne kadar 5235 Sayılı AdK. ile Adli Yargıda üç dereceli bir yargı sistemine geçilmesi öngörülmüş ise de, henüz adli yargıda fiilen üç dereceli sisteme geçilememiştir. Çünkü bölge adliye mahkemelerinin kurulması için, yine 5235 Sayılı Kanunun geçici 2. maddesi ile Adalet Bakanlığına 01.06.2005 tarihinden başlamak üzere iki yıllık bir süre verilmiştir, verilen bu iki yıllık süre 01.06.2007 tarihinde dolduğu halde, henüz Bölge Adliye Mahkemeleri fiilen çalışmaya başlamamıştır. Ancak şunu da ifade etmek gerekir ki, Adalet Bakanlığı, söz konusu yasal süreye uymak adına, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile birlikte, ülkemizde dokuz ayrı ilde (ki bu iller; Đstanbul, Đzmir, Ankara, Adana, Samsun, Konya, Erzurum, Diyarbakır, Bursa´dır) bölge adliye mahkemelerinin kurulacağını 22.05.2007 tarihinde kararlaştırmış, ardından verilen bu karar, 05.06.2007 tarihli Resmi Gazete´de yayınlanmıştır. Resmi Gazetede yayınlanan bu kararda, bölge adliye mahkemelerinin halen adli yargıda görev yapan hâkim ve savcı sayısı ile yardımcı personel sayısının yeterli olmaması ve yine gerekli olan bina, araç ve gereçlerin tam olarak temin edilememiş olması

63

Kulbay, Duygu, Medeni Yargıda Bölge Adliye Mahkemeleri ve Đşleyişi, Yüksek Lisans Tezi, Konya 2006, s. 112.

64

Üstündağ, Yargılama Hukuku, s. 41.

65

Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Usul, s. 69; Kuru, Usul.I, s. 7; Acar, s. 16.

66

Üstündağ, Yargılama Hukuku, s. 46; Günday, s. 5.

67

(33)

sebebiyle bölge adliye mahkemelerinin fiilen göreve başlamalarının mümkün olmadığı, söz konusu ihtiyaçlar giderildikten sonra bölge adliye mahkemelerinin sonradan belirlenecek bir tarihte fiilen göreve başlayacakları da ifade edilmiştir. Sonuç olarak, ülkemizde bölge adliye mahkemeleri hukuken kurulmuş olmakla birlikte, henüz fiilen göreve başlamamıştır. Dolayısıyla ülkemizde adli yargıda, iki dereceli yargılama sisteminin halen devam etmekte olduğunu söyleyebiliriz.68

Adli Yargı alanındaki yüksek mahkeme Yargıtay´dır. Yargıtay, adli yargı içinde görev yapan mahkemelerce verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümleri son mercii olarak inceleyip karara bağlar.69 Ayrıca kanunla belirtilen bazı davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar. (AY. md.154). Yargıtay´ın ilk ve son derece mahkemesi olarak baktığı davalar, 2797 Sayılı Yargıtay Kanununun 13. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre Yargıtay, Yargıtay Başkan ve üyeleri ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı vekili ve özel kanunlarında belirtilen kimseler aleyhindeki görevden doğan tazminat davalarına ve bunların kişisel suçlarına ait ceza davalarına ve kanunlarda gösterilen diğer davalara ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar.70

Yargıtay, bir temyiz mercii olmakla birlikte, aynı zamanda adli yargıdaki içtihat birliğini de sağlamakla görevli olan bir içtihat mahkemesi statüsündedir.71

Aslında, Yargıtay, bir derece mahkemesi de değildir, çünkü, Yargıtay’daki yargılama sırasında yeni iddia ve savunma vasıtalarına başvurulamadığı gibi, davanın yeniden görülmesi de söz konusu değildir. Yargıtay, sadece tarafların iddia ve savunmalarına göre verilmiş olan ilk derece mahkemesi kararlarının, hukuki açıdan hatalı olup olmadığını inceler.72

HUMK.´un 427. maddesi ile CMK.´nun 286. maddesine göre, bölge adliye mahkemelerinin fiilen göreve başlamasından sonra da Yargıtay, bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerince verilecek temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarına ve yine bölge adliye mahkemesi ceza dairelerince verilecek bozma

68 Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Usul, s. 87-88. 69 Günday, s. 5. 70

Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Temel Bilgiler, s. 12.

71

Atar, Anayasa Hukuku, s. 288.

72

(34)

dışındaki nihai kararlara karşı yapılacak temyiz başvurularını karara bağlamakla görevli olacaktır.73

Henüz fiilen göreve başlamamış olmakla birlikte, adli yargı alanındaki ikinci dereceli üst mahkeme, bölge adliye mahkemeleridir.74 Fiilen kurulmuş olmaları halinde bölge adliye mahkemeleri, ilk derece mahkemelerince verilen ve kesin olmayan hüküm ve kararlara karşı yapılacak başvuruları inceleyecektir.75 Bir uyuşmazlığın adlî yargı ilk derece mahkemelerince çözümlenmesinden sonra, yani uyuşmazlıkla ilgili olarak bir karar verilmesinden sonra, verilen bu kararı maddî ve hukukî yönden ikinci kez inceleyecek olan mercii, bölge adliye mahkemeleri olacaktır.76 Bunun dışında bölge adliye mahkemeleri, yargı çevresi içinde bulunan ilk derece mahkemesi hâkimleri aleyhinde açılacak tazminat davalarına da ilk derece mahkemesi sıfatıyla bakarak karar verecektir.77

Bir davayı ilk evrede gören ve karara bağlayan yargı makamlarına da, ilk derece mahkemeleri denir. Đlk derece mahkemeleri, bir uyuşmazlığın çözümünde ilk olarak başvurulan yargı mercileridir (mahkemelerdir). Bu nedenle ilk derece mahkemelerine, olay (vakıa) mahkemeleri, hüküm mahkemeleri veya bidayet mahkemeleri de denilmektedir.78

Đlk derece mahkemeleri, genel mahkemeler ve özel mahkemeler olmak üzere ikiye ayrılır. Genel mahkemeler, çözümledikleri uyuşmazlıklar açısından belirli bir kişi veya kişi gruplarıyla yahut belirli işlerle sınırlandırılmamış olan mahkemelerdir. Bu mahkemeler, özel mahkemelerin görevi dışında kalan tüm uyuşmazlıkları çözmekle görevlidir.79 Genel mahkemeler, özel mahkemelerin kurulmadığı yerlerde aynı zamanda, özel mahkeme sıfatıyla da görev yaparlar.80 Bu durumda genel mahkeme özel mahkemenin görevine giren bir uyuşmazlığı, özel mahkemenin tabi olduğu yargılama sulünü uygulamak ve özel mahkeme sıfatını kullanmak suretiyle

73 Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Usul, s. 90. 74

Alangoya, Yavuz/Yıldırım, Kamil/Deren, Yıldırım Nevhis, Medeni Usul Hukuku Esasları, 5. Baskı, Đstanbul 2005, s. 62.

75

Arslan, Ramazan/Tanrıver, Süha, Yargı Örgütü Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2001, s. 58 vd.

76

Postacıoğlu, s.89-91; Önen, s. 10-11; Üstündağ, Saim, Medeni Yargılama Hukuku, C. 1-2, 6. Baskı, Đstanbul 1997, s. 49-51.

77

Yılmaz, Ejder, Đstinaf, Ankara 2005, s. 31-46.

78 Kulbay, s. 126. 79 Arslan/Tanrıver, s. 41-42. 80 Postacıoğlu, s. 92 vd.; Alangoya/Yıldırım/Deren, s. 60.

Referanslar

Benzer Belgeler

Aleni olmayan bir söylefliyi ses alma cihaz› ile kaydetme suçu bak›m›ndan ...154 VIII Hamide Zafer / Özel Hayat›n Ceza Hukukuyla Korunmas› (TCK m.132-134).d. Kayda

uzlaştırma kurumunun, Türk ceza hukuku sisteminde ve diğer ceza hukuku sistemlerinde onarıcı adaleti geleneksel ceza adalet sisteminin tamamlayıcısı yapmak adına bir

İlk çağlarda cezayı veren kurum ile infazı üstlenen kurum aynıydı. İnfazda ıslah 

CEZA MUHAKEMESİ SORUŞTURMA EVRESİ KOVUŞTURMA EVRESİ DURUŞMA HAZIRLIĞI DEVRESİ KANUN YOLU DEVRESİ DURUŞMA DEVRESİ HÜKÜM DEVRESİ İLK DERECE İKİNCİ DERECE..

Başka bir anlatımla, görevli psikolojik danışmanın alanında becerili olması, rehberlik hizmetlerinin okulda başarılı olması için yeterli olmamakta, farklı

Bu nedenle Amerikan Pediatri Akademisi, yenidoğanın anne sütüyle beslenme durumunun iyileştirilmesi, ciddi sarılığın zamanında tespiti ve yaşamın ilk 1-2

(28) bir çalışmada Nd:YAG lazerin kök kanal şekillendirme ve temizleme etkinliğini araştırmışlar ve kök kanal preparasyonunun, el eğelerinin tek başına

opposition-to-the-international-criminal-court-archived-articles.html.. ةمتاخلا قلا ماكحأو دعاوق تروطت ، ظوحلم لكشب يناسنلإا يلودلا نونا نيناوق ددح امدنع