• Sonuç bulunamadı

II HUKUK HÂKĐMĐNĐN CEZA YARGISI KARŞISINDAKĐ DURUMU

1. Genel Olarak

Bir önceki başlık altında, yargı bağımsızlığı prensibinin istisnalarından birinin de BK.´nun 53. maddesi ile kabul edildiğini belirtmiştik.365

Borçlar Kanununun 53. maddesinde, “Hakim, kusur olup olmadığına yahut

haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamıyla bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararıyla da mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.” hükmüne yer verilmiştir.366 Bu hüküm, aslında, hem suç hem de haksız fiil teşkil eden hukuka aykırı fiiller bakımından, hukuk hâkiminin, ceza hukukunun

364

AYM.´nun, 13.02.1968 T. 1967/11 E. ve 1968/7 K. sayılı kararı, (Centel/Zafer, s. 521.)

365

Bkz. yuk. s. 70.

366

Halen TBMM.´de kanunlaşması beklenen Borçlar Kanunu Tasarısının 73. maddesinde de benzer mahiyette bir düzenlemeye yer verilmiştir.

sorumluluğa ilişkin kuralları ve ceza mahkemesi kararları karşısında bağımsız olduğunu ifade eden bir hükümdür.367 Bir başka ifadeyle, bu hükümle, ceza hukukunun sorumluluğa ilişkin kuralları ile ceza mahkemesi kararlarının, hukuk hâkimi için bağlayıcı olmadığı kabul edilmektedir.

Dolayısıyla, BK.´nun 53. maddesi ile hukuk hâkimlerinin bağımsızlığı konusunda üç ana prensip ortaya çıkmaktadır.368

Bu prensiplerden birincisine göre, hukuk hâkimi, failin kusurunun olup olmadığını ve haksız fiil failinin temyiz kudretini haiz olup olmadığını tespit ederken, ceza hukukunun sorumluluğa ilişkin hükümleri ile bağlı değildir.369

Prensiplerden ikincisine göre hukuk hâkimi, aynı olayla ilgili olarak açılan ceza davası sonunda ceza mahkemelerince verilen beraat kararları ile bağlı değildir.370

Prensiplerden üçüncüsüne göre, aynı olayla ilgili olarak açılan ceza davasında kusurun takdiri ve zarar miktarının tespiti bakımından yapılan belirlemeler, hukuk hâkimini bağlamaz.371

Fakat, BK.´nun 53. maddesi ile kabul edilmiş olan bağımsızlık hükmünün karşıt anlamı itibariyle değerlendirilmesi halinde de, bu hükmün, aslında, hukuk hâkimlerine mutlak bir serbesti getirmeyen, ceza hukuku sorumluluğuna ilişkin bazı kuralların ve bazı ceza mahkemesi kararlarının hukuk hâkimini bağlaması gerektiğini öngören, dolayısıyla, hâkimin bağımsızlığı prensibine getirilmiş bir istisna hükmü olduğu sonucuna varılabilir. 372

BK.´nun 53. maddesinin başlığı, “ceza hukuku ile medeni hukuk arasında münasebet” tir. Bu başlıktan da anlaşılacağı üzere, bu madde sadece ceza hukuku ile medeni hukuk arasındaki ilişkiyi düzenlemek amacıyla konulmuştur. Yani, bu maddeyle, sadece ceza mahkemesi kararlarının, hukuk davalarına olan etkisi düzenlenmeye çalışılmıştır. Ancak, şunu da ifade edelim ki; ceza mahkemesinin bu etkisi de sadece, hem haksız fiil hem de suç teşkil eden hukuka aykırı fiillerle ilgili verilen kararlar açısından söz konusu olabilmektedir. Bunun dışındaki, ceza soruşturması ya da ceza kovuşturması sırasında alınan kararların veya verilen

367

Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku, s. 305.

368

Akcan, Tez, s. 106.

369

Kılıçoğlu, Haksız Fiiller, s. 193-196

370

Eren, s. 427-430.

371

Akcan, Tez, s. 106.

372

kararların, bu faaliyetler kapsamında olmak üzere elde edilmiş delillerin hukuk mahkemelerini ne şekilde etkileyebileceği meselesi bu hükümde ele alınmamıştır.373

Yeri gelmişken şunu da ifade edelim ki, ceza yargısı karşısında, hukuk hâkiminin bağımsız olup olmadığı hususunda BK.´nun 53. maddesine benzer bir hükümde HUMK.´un 315. maddesinde yer almaktadır.374 Bu hükümde, “Mahkemece

sahtelik sebebiyle iptal edilen senet hakkında ciheti cezaiyece ademi mesuliyet ve beraete dair verilecek karar hukuk mahkemesince senedin iptali hakkındaki karara haizi tesir değildir.” denilmek suretiyle, bir senedin sahteliği konusunda açılan kamu

davası ile ilgili olarak, dava sonunda ceza mahkemesince verilecek ceza verilmesine yer olmadığına veya beraat kararlarının hukuk hakimini bağlamayacağı,375 yani, aynı senet ile ilgili olarak hukuk mahkemesinde açılan senedin iptali davasında, ceza mahkemesince verilen ceza verilmesine yer olmadığına veya beraat kararını dikkate almaksızın, hukuk hakiminin senedin sahte olup olmadığı konusunda serbestçe değerlendirme yaparak karar verebileceği kabul edilmiştir.376

Sonuç olarak, gerek BK.´nun 53. maddesinde, gerekse HUMK.´nun 315. maddesinde, sadece belli konularla sınırlı olmak üzere, hukuk hâkimlerinin, ceza mahkemeleri karşısında bağımsız olduğu konusu ele alınmış olup, hukuk hâkimlerinin ceza yargısı karşısındaki durumunu net bir biçimde ortaya koyan, ceza yargısı ile medeni yargının karşı karşıya gelebildiği bütün uyuşmazlıklarda hukuk hâkiminin, ceza yargısı kapsamında verilen kararlar karşısında ne şekilde hareket etmesi gerektiğini belirleyen bir kanuni düzenleme mevcut değildir.377 Ancak şunu da ifade etmek gerekir ki, Türk Medeni Kanununun 5. maddesinde “Bu kanun ve

Borçlar Kanununun genel nitelikli hükümleri, uygun düştüğü ölçüde, tüm özel hukuk ilişkilerine uygulanır” hükmüne yer verilmiş olduğu ve yine BK.´nun 53.

maddesinin, Borçlar Kanununun genel hükümler kısmında düzenlenmiş olduğu dikkate alındığında, BK.´nun 53. maddesinin, sadece haksız fiil teşkil eden borçlar

373

Akcan, Tez, s. 107.

374

Halen TBMM.´de kanunlaşması beklenen Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tasarısının 218/2. mad- desinde de benzer mahiyette bir düzenlemeye yer verilmiştir.

(http://www2.tbmm.gov.tr/d23/1/1-0574.pdf, Erişim Tarihi: 01.06.2009)

375

Bilge/Önen, s. 580.

376

Akcan, Tez, s. 132.

377

hukuku ilişkilerinde değil, diğer medeni hukuk ilişkilerinde de kıyasen uygulanması gerektiğini söyleyebiliriz.378

Bu nedenle, çalışmamızın bundan sonraki aşamasında, ceza soruşturması ve kovuşturması karşısında hukuk hâkimlerinin bağımsız olup olmadığı meselesini, yani, hem ceza yargısına hem de medeni yargıya konu olan bir fiille ilgili olarak yürütülen ceza soruşturması veya yargılaması sırasında verilen kararlar veya elde edilen deliller karşısında hukuk hâkiminin ne şekilde davranması gerektiği konularını başta, BK.´nun 53. maddesi olmak üzere, doktrindeki görüşler ve Yargıtay kararları ışığında ele almaya çalışacağız.

2. Đddia Makamı, Ceza Soruşturması ve Ceza Yargısı Karşısında Hukuk Hâkiminin Durumu

Yukarıda da kısaca değindiğimiz üzere,379 ceza yargısı içinde yer alan faaliyetlerden birini de iddia faaliyeti, yani ceza soruşturması faaliyeti oluşturmaktadır. Ceza yargısı faaliyetleri içinde yer alması sebebiyle, ceza soruşturmaları kapsamında yapılan elde edilen delillerin ve verilen kararların, hukuk hâkimini bağlayıp bağlamayacağı meselesini, ayrıca ele almayı uygun bulduk.

Acaba, ceza soruşturması sırasında Cumhuriyet Savcısı tarafından verilen kovuşturmaya yer olmadığına (takipsizlik) kararının ya da soruşturma sırasında elde edilen delillerin hukuk davasına bir etkisi var mıdır? Kovuşturmaya yer olmadığına (takipsizlik) kararında, atılı suçun işlenmediği veya suçun şüpheli tarafından işlenmediği yönünde maddi bir vakıa belirlenmişse, verilen bu kovuşturmaya yer olmadığına (takipsizlik) kararı hukuk hâkimini bağlayacak mıdır? Bunun dışında, hukuk hâkimi, hukuk davasıyla bir şekilde bağlantısı olan ceza soruşturmasını, hukuk davası için bekletici mesele yapacak mıdır? Yoksa, hukuk hâkimi, tüm ceza soruşturmaları karşısında tamamen bağımsız mıdır? Đşte, bu başlık altında bu soruların cevaplarını vermeye çalışacağız. Ancak konumuzla ilgili olması nedeniyle, iddia makamı ve ceza soruşturması konuları ile ilgili olarak özet mahiyette bir bilgi verdikten sonra, hukuk hâkiminin ceza soruşturmaları karşısındaki durumu meselesi ele alınacaktır.

378

Akcan, Tez, s. 120; Oğuzman, Kemal/Öz, M. Turgut, Borçlar Hukuku Dersleri, C. 2, 5. Baskı, Đstanbul 1995, s. 1-2; Tekinay/Akman/Burcuoğu/Altop, s.52; Kılıçoğlu, Haksız Fiiller, s. 206.

379

a. Đddia (Savcılık) Makamı ve Ceza Soruşturması

Ceza yargısında suje, kendine özgü statüsü olan, tek başına işlem yapabilen ve taleplerde bulunabilen kişidir. Bu kişiler, talepleriyle muhakemeyi hareket halinde tutan kişilerdir.380

Ceza yargısında, kolektif olarak görev ifa etmekte olan üç suje bulunmaktadır.381 Hâkim, yargılama görevini yürüten suje olup, hâkim dışında, ceza yargısında iddia makamı ve savunma makamı olmak üzere iki suje daha vardır.382

Ceza yargısında, iddia makamını devlet temsil etmektedir. Yani, ceza yargısında iddia faaliyetini asıl olarak Devlet yürütmektedir.383 Ancak, iddia faaliyetini doğrudan doğruya Devlet değil, Devlet adına savcılık makamı yürütmektedir.384 Bir başka ifadeyle, ceza yargısında iddia makamı, kural olarak, kamu adına savcılık makamı tarafından temsil edilmektedir.385

Ülkemizde, iddia faaliyetini, Cumhuriyet Başsavcılığı makamı içinde yer alan Cumhuriyet Savcıları yürütmektedirler. Cumhuriyet Savcıları, bağlı bulundukları Başsavcılık adına, kanunların ihlal edildiğini ve böylece toplumsal barışın bozulduğunu, yani, suçun işlendiğini iddia ederek yargılama makamlarına başvururlar.386

Đddia makamını teşkil eden savcıların hukuki niteliğinin ne olduğu konusunda doktrinde genel kabul gören bir görüş yoktur. Doktrindeki bir görüşe göre, savcılar, tamamen yürütme erki içinde yer almaktadırlar. Yani, ceza yargısı açısından savcı, yürütmenin bir görevlisi konumundadır. Savcılar arasında bir hiyerarşik ilişki söz konusu olduğu için, yeri geldiğinde savcılar, başsavcıdan emir alabildikleri için, hâkimlerden farklı olarak, bağımsız değildirler. Zira, savcılar arasında hiyerarşik bir ilişki söz konusudur.387 Dolayısıyla, savcıların faaliyetleri de, yargısal birer faaliyet olarak değil, ancak idari birer faaliyet olarak nitelendirilebilir.388 Nitekim, Anayasa 380 Centel/Zafer, s. 98. 381 Keyman, Savcılık, s. 29. 382

Bardak, Cengiz, Ceza Muhakemesinde Hazırlık Soruşturması, Ankara 1996, s. 73.

383

Öztürk/Erdem/Özbek, s. 233.

384

Kunter, Nurullah/Yenisey, Feridun, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Huku- ku, 11. Baskı, Đstanbul 2000, s. 345.

385

Soyaslan, Usul, s. 144.

386

Centel ve Zafer, s. 99.

387

Öztürk/Erdem/Özbek, s. 235; Yurtcan, Yargılama Hukuku, s. 143; Kunter/Yenisey, Muhake- me Hukuku, s. 345.

388

Mahkemesi de bir kararında, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yargısal anlam taşıyan herhangi bir işlem yapamayacağını kabul etmiştir.389

Peters´e göre savcı, tamamen yargısal bir organı temsil eder. Çünkü, savcı, gerçeğin araştırılması ve kanunların uygulanması adına adalete hizmet etmektedir. Dolayısıyla, savcı, yargısal bir faaliyet icra etmekte olan bir yargı organıdır.390

Doktrindeki bir başka görüşe göre de savcı, bileşik bir hukuki niteliğe sahiptir, savcının yürüttüğü faaliyetin, hem idari, hem de yargısal bir yönü bulunmaktadır. Savcının, Adalet Bakanlığına bağlı bir kişi olarak idari bir yönü, ceza yargısının tarafı olarak adli bir yönü bulunmaktadır.391

Kanaatimizce de, savcılar, bileşik bir hukuki niteliğe sahiptir. Zira, savcılar, hem devleti temsil eden, hiyerarşik şekilde yapılanmış bir makam içinde devleti temsilen idari işler yapmakta, hem de ceza yargısı sujesi olarak yargısal işler yapmaktadır.

Acaba, iddia makamı olarak görev yapan savcı da, görevini yaparken hâkimler gibi bağımsız mıdır? 1982 Anayasasında sadece hâkimlerin bağımsızlığından söz edilmiş olup, savcıların bağımsızlığı konusunda, gerek Anayasada gerekse diğer kanunlarda herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir.392 Ancak şunu da ifade etmek gerekir ki, yukarıda da393 kısaca anlatmaya çalıştığımız üzere, hâkimlere mesleki güvence sağlayan hâkimlik teminatı, Cumhuriyet Savcıları için de sağlanmıştır. Gerçekten Anayasanın 139. maddesinin 1. fıkrasında, “hakimler ve

savcılar azlolunamaz, kendileri istemedikçe Anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz” denilmek suretiyle,

savcıların görevlerini yaparken cesur olmaları, özellikle yürütmeden gelebilecek etkilere karşı kendilerini koruyabilmeleri sağlanmak istenmiştir.394

Cumhuriyet Savcısını yürütmenin bir memuru olarak gören doktrindeki baskın görüşe göre de; Savcılar ile Başsavcı arasında hiyerarşik bir ilişki bulunduğu, bu ilişki nedeniyle, savcıların, yeri geldiğinde hiyerarşik amiri olan Başsavcıdan emir ve

389

AYM.´nun, 05.04.2007 T., 2005/127 E. ve 2007/42 K. sayılı kararı, (RG. 07.11.2007 T., No. 26693.)

390

Aktaran: Keyman, Savcılık, s. 70.

391

Soyaslan, Usul, s. 145; Centel/Zafer, s. 106.

392 Centel/Zafer, s. 107. 393 Bkz. yuk. s. 67. 394 Centel/Zafer, s. 107.

talimat alabildikleri, bunun da savcıların bağımsız olmadığını ortaya koyan bir durum olduğu kabul edilmektedir.395 Ancak, her ne kadar, iç ilişki bakımından savcıların bağımsız olmadığı kabul ediliyorsa da, savcılar; yasama, yürütme ve yargılama makamları karşısında tamamen bağımsızdırlar.396 Örneğin; yasama, yürütme ya da yargı organları, savcıdan, bir suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesini veya düzenlememesini isteyemeyecekleri gibi, iddianame ya da talepnamedeki bazı cümlelerin de çıkarılmasını talep edemezler.

Günümüzde, savcılıkların örgütlenmesi, 5235 Sayılı “Adli Yargı Đlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun” ile sağlanmıştır. 5235 Sayılı AdK.´na göre, mahkeme kuruluşu olan her il merkezi ve ilçede, o ilin veya ilçenin adıyla anılan bir Cumhuriyet Başsavcılığı kurulur. Bu Cumhuriyet Başsavcılıklarında, bir Cumhuriyet başsavcısı ve yeteri kadar Cumhuriyet Savcısı bulunur. (5235 Sayılı AdK. md.16).

Başsavcılık, tek başlı bir bütündür. Başsavcıya bağlı olan savcılar, onun temsilcisi ve yardımcısı olarak görev yaparlar.397 Başsavcı, iddia makamının başı olarak tek başına Savcılık makamını temsil eder ve gerektiğinde diğer savcılara emir verebilir. Ancak, Başsavcı ile savcı arasındaki ilişki, sadece iç ilişkide geçerli olup, dışa karşı savcılık teşkilatı bir bütündür.398

Cumhuriyet Savcısının, ceza yargısı içinde yürüttüğü üç önemli görevi vardır. Bu görevler; ceza soruşturmalarını yürütmek, yapılan bir ceza soruşturması sonunda kamu davasının açılması için yeterli delil elde edilmişse, bu soruşturmayla ilgili olarak kamu davasını açmak ve açtığı kamu davasını takip ederek, ceza yargılaması sonunda verilen ve kesinleşen mahkûmiyet kararlarını infaz etmektir.399

Ceza soruşturmaları, bir suç ihbarının alınmasıyla başlar.400 Cumhuriyet Savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiğini öğrenir öğrenmez, kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek için, hemen işin gerçeğini araştırmaya ve kamu davasının açılmasını gerektiren deliller varsa, bu delilleri

395

Yurtcan, Yargılama Hukuku, s. 145-147; Kunter/Yenisey, Muhakeme Hukuku, s. 349-351; Öz- türk/Erdem/Özbek, s. 235.

396

Soyaslan, Usul, s. 152.

397

Kunter/Yenisey, Muhakeme Hukuku, s. 346.

398 Bardak, s. 73. 399 Soyaslan, Usul, s. 153-154. 400 Öztürk/Erdem/Özbek, s. 704.

toplamaya başlar.401 Yani, soruşturma evresinin baş yetkilisi Cumhuriyet Savcısıdır. Bu aşamada; Cumhuriyet Savcısı, emrindeki adli kolluk görevlileri aracılığıyla delilleri toplayarak muhafaza altına almak ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.402 Soruşturma evresinde, sanığın hem lehine olan hem de aleyhine olan tüm deliller toplanmaya çalışılır. Ceza soruşturmasında asıl amaç, şüpheli hakkında kamu davası açılmasına gerek bulunup bulunmadığını belirlemek olduğu için, soruşturma sırasında her türlü delilin toplanmasına çalışılır.403 Bu nedenle, soruşturma sırasında suça konu olayın tarafları olan şüpheli, müşteki, mağdur veya zarar görenin ifadeleri alınabilecek, gerektiğinde olay yerinde yer gösterme ya da keşif işlemleri yapılabilecek, yine toplanan delillerin bir bilirkişi yorumundan geçirilmesi gerektiğinde bu konuda bir veya birden fazla kişiden bilirkişi raporu alınabilecektir.404 Bir başka ifadeyle, ceza soruşturmasında yapılan en önemli faaliyet, kamu davasının açılması açısından önem arz eden soruşturmaya konu olayı temsil edebilecek tüm delillerin araştırılması ve koruma altına alınmasıdır.405

Soruşturma evresinde, şüphelinin, mağdurun, tanığın ya da bilirkişinin dinlenmesi işini ya Cumhuriyet Savcısı ya da adli kolluk görevlileri yapar.406 Soruşturma aşamasında şüphelinin dinlenmesi işlemine, ifade alma denir. Ancak yeri gelmişken bunu da ifade edelim ki, şüphelinin ifadesini alma işlemi ile kolluğun bilgi toplama işlemini birbirine karıştırmamak gerekir. Zira, bilgi toplama faaliyeti sırasında, adli kolluk görevlileri, olay yerine giderek, herhangi bir kurala bağlı olmaksızın olay yerinde bulunan kişilere çeşitli sorular sorar ve bu şekilde şüpheleri belli bir yönde somutlaştırmaya çalışır. Bilgi toplama faaliyeti, kolluğun planlı olarak çalışmaya başladığı ve gerçek anlamda araştırma işlemlerine giriştiği anda sona erer. Bu aşamada iken, şüphelinin ifadesinin alınması işlemine, artık, ifade alma denir.407 Yakalama, Gözaltına Alma ve Đfade Alma Yönetmeliğinin 4. maddesine göre kolluk, şüpheli dışındaki diğer kişileri de dinleyebilir. Ancak, kolluğun şüpheli dışındaki kişileri dinlemesi işlemine, bilgi alma denilmektedir.408

401 Centel/Zafer, s. 104. 402 Cengiz/Demirağ/Ergül/Mcbride/Tezcan, s. 9. 403

Yurtcan, Yargılama Hukuku, s. 390.

404

Öztürk/Erdem/Özbek, s. 708-709.

405

Yurtcan, Yargılama Hukuku, s. 389.

406 Centel/Zafer, s. 104. 407

Şahin, Cumhur, Sanığın Kolluk Tarafından Sorgulanması, Ankara 1994, s. 59-62.

408

Soruşturma sırasında tanık dinleme işini sadece, Cumhuriyet Savcısı yapabilir, kolluğun bu konuda bir yetkisi yoktur, eğer bilgi ve görgüsü olan bir kişinin kollukta dinlenmesi söz konusu olursa, yine bu işleme de, bilgi alma denilmektedir.409

Cumhuriyet Savcısının, soruşturma aşamasında suç delillerini toplayıp muhafaza altına almasından sonra, soruşturma evresi, temel olarak, ya sanık hakkında cezalandırılması istemiyle tanzim edilen iddianamenin ilgili mahkemece kabul edilmesiyle ya da kovuşturmaya yer olmadığına (takipsizlik) kararı verilmesi ile sona erer.410

Cumhuriyet Savcısı, ya soruşturma sonunda elde edilen delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğunu göresi durumunda, sanık ya da sanıklar hakkında cezalandırılmaları istemiyle iddianame tanzim eder411 ya da soruşturma sonunda elde edilen delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturmadığını görmesi durumunda ise, sanık veya sanıklar hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verir.412

Sanık veya sanıklar hakkında iddianame tanzim edilmiş olup da, tanzim edilen bu iddianame, CMK.´nun 170. maddesindeki şartları taşıması nedeniyle mahkemece kabul edilirse, artık, soruşturma evresi sona ermiş ve yargılama (kovuşturma) evresine geçilmiş olur.413

Her ne kadar kovuşturmaya yer olmadığı kararı, kural olarak, yeterli şüphenin oluşmaması nedeni ile verilebilmekte ise de, bunun dışında, kovuşturma imkânının bulunmaması nedeniyle de verilebilmektedir. Örneğin; bir suçun uzlaşmaya ya da ön ödemeye tabi bir suç olması halinde, soruşturmaya konu suçla ilgili olarak ön ödemenin veya taraflar arasında uzlaşmanın sağlanmış olması halinde, Cumhuriyet Savcısı yürüttüğü soruşturma sonunda yine kovuşturmaya yer olmadığı kararı verebilecektir.414

409

Feyzioğlu, Metin, Ceza Muhakemesi Hukukunda Tanıklık, Ankara 1996, s. 173.

410

Centel/Zafer, s. 420.

411

Yurtcan, Yargılama Hukuku, s. 406..

412

Centel/Zafer, s. 433.

413 Cengiz/Demirağ/Ergül/Mcbride/Tezcan, s. 99. 414

Uygulamada, Cumhuriyet Savcıları, yürüttükleri soruşturmada kendilerini yetkili ya da görevli görmemeleri sebebiyle, yetkisizlik ya da görevsizlik kararı da verebilmektedir. Ancak, bu gibi hallerde soruşturma sona ermemekte, sadece soruşturmayı yürütecek Savcılık makamı ya da mercii değişmektedir.415

b. Ceza Soruşturması Karşısında Hukuk Hâkiminin Durumu

aa. Genel Olarak

Ceza soruşturmalarının, hukuk davalarını ne şekilde etkileyeceği konusunda, doktrinde kabul edilen bir görüş yoktur. Doktrinde, sadece, ceza soruşturmaları sonunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına (takipsizlik) kararlarının hukuk hâkimini etkileyip etkilemeyeceği konusu ele alınmış olup,416 bunun dışında, ceza soruşturması sırasında elde edilen delillerin hukuk davalarını ne şekilde etkileyebileceği hususu ve hukuk hâkiminin bir ceza soruşturmasının sonucunu, kendi davası için bekletici mesele yapıp yapmayacağı hususu ele alınmamıştır. Bu hususlarla ilgili olarak, genellikle, Yargıtay kararları ile bazı çözümler getirilmiş olup, bu kararlar hakkında da yeri geldiğinde ileride bahsedilecektir.417

Ceza soruşturmasını yürüten savcılar tarafından verilen kararlar ve ceza soruşturması sırasında elde edilen deliller kural olarak hukuk hâkimini bağlamaz. Zira, savcıların yürüteceği soruşturmalar karşısında veya soruşturmayı yürüten savcıların vereceği kararlar karşısında hukuk hâkimini sınırlayan, herhangi bir kanuni düzenleme bulunmamaktadır.418 Dolayısıyla, hukuk hâkimlerinin, savcıların vereceği kararlar karşında ve soruşturmalar sırasında elde edilen deliller karşısında tamamen bağımsız olduğunu söyleyebiliriz.419 Ancak, aşağıda da420 ayrıntılı olarak ele alacağımız üzere, doktrindeki görüşler ve Yargıtay kararları çerçevesinde, bazı hallerde, ceza soruşturması kapsamında verilen kararların ve elde edilen delillerin,

Benzer Belgeler