• Sonuç bulunamadı

İslam öncesi Türk savaşçısının donanımı ve temel savaş aletleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İslam öncesi Türk savaşçısının donanımı ve temel savaş aletleri"

Copied!
319
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

TRAKYA ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

TARĠH ANABĠLĠM DALI

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

ĠSLAM ÖNCESĠ TÜRK SAVAġÇISININ

DONANIMI VE TEMEL SAVAġ ALETLERĠ

MUTLU KAHRAMAN

TEZ DANIġMANI

DOÇ. DR. TĠLLA DENĠZ BAYKUZU

(2)
(3)
(4)

Tezin Adı: Ġslam Öncesi Türk SavaĢçısının Donanımı ve Temel SavaĢ Aletleri Hazırlayan: Mutlu KAHRAMAN

ÖZET

Tarihin akıĢını değiĢtiren dönüm noktaları genellikle savaĢlardır. SavaĢların akıbetini belirleyen en önemli nokta ise tarafların askeri dehası ve kullandıkları silahlardır. Silahların üretimi, tahrip gücü, hızlı kullanımı, sağlamlığı ve savaĢ alanında nasıl kullanıldığı önemli bir konudur.

Türklerin Ġslamiyet Öncesi dönemde kullandıkları savaĢ aletlerinin ve silahlarının belirlenerek ortaya konulması net bir Ģekilde çözülmüĢ bir konu değildir. Türkler tarihte hep savaĢçı karakterli bir millet olarak anılır. Ancak bu çok yüzeysel bir yorumdur. Çünkü Türklerin savaĢ dehası, ordu sistemi ve en önemlisi de kullandıkları harp silahlarının mahiyeti Ģimdiye kadar herhangi bir çalıĢmada tam olarak ortaya çıkartılmamıĢtır.

Bu Yüksek Lisans tezinin amacı Ġslamiyet‟ten önceki dönemde Türk-bozkır milletinin giyim kuĢamını, temel donanımını ve savaĢ aletlerini ele alıp değerlendirmektir.

Bu çalıĢmamızda yazılı kaynaklardan, müzelerden, bazı yazma eserler ve Çince müze kataloglarının tercümelerinden ve arkeolojik verilerden yararlanılarak savaĢ aletlerinin nitelikleri ortaya çıkartılmıĢtır. Elde edilen materyaller, doğruluğu iyice araĢtırıldıktan sonra, bölümlere ayrılan çalıĢmada, uygun baĢlıklar altında değerlendirilmiĢtir.

Kısacası bu araĢtırmamız, ilk olarak Türk-bozkır savaĢçısının temel donanımını, giyim-kuĢamını ve temel savaĢ aletlerini nasıl temin ettiğini ortaya koymaktadır. Ardından o dönemde bozkır savaĢçısının, savaĢ Ģartlarına uygun olarak nasıl giyindiğini, harp esnasında yanında bulunması gereken temel donanımlarını gözler önüne sermektedir. Bunları müteakiben çalıĢmamızda, saldırı silahlarını kendi içlerinde gruplandırarak ele aldık. Son olarak da savunma silahları ayrıntılı bir biçimde değerlendirilmektedir.

Anahtar kelimeler: Silah, savaĢ aleti, savaĢ, saldırı, savunma, donanım,

(5)

Name of Thesis: Pre-Islamic Turkish Warrior's Hardware and Main Weapons

Prepared by: Mutlu KAHRAMAN

ABSTRACT

The turning points which change the course of history is generally wars. The most important point is that determine the outcome of the wars is military genuis of the parties and their weapons. Production of the weapons, demolotion power of the weapons, speedy usage of weapons, solidity of the weapons and how they were used in the battle field is an important topic.

Specifying and bringing out the weapons which was used by Turks before Islam age is the topic that was not solved clearly. Turks were called warrior characterized nationality all the time in the history. But this is a very superficial remark. Because war genius of the Turks, sytem of the army and above all quality of the war weapons which used by Turks have not brung out in a study so far.

The aim of the this thesis is handling and taking stock of the clothes, the basic equipments and the weapons of the Turk-steppe nation in the time when before Islam.

In our this study, written resourses, museums, some written works and some Chinese museum catalogs‟ translations and archaeological datas were benefited from and qualification of the weapons were shown up. After the materials, which were found, had been authenticated, they were assessmented in suitable titles in the study that was seperated to particular chapters. Shortly, our this study firstly presents Turk-steppe warrior‟s basic aquipment, clothes and how procure the basic weapons. Then the study lay that how a step warrior‟s dress in war conditions, what the warriors need to keep something arround as basic aquipment while fight. Just after we classified the offensive weapons inter se in our study. And finally the defence weapons are assessmented detailedly.

(6)

ĠÇĠNDEKĠLER

ÖZET ... I ABSTRACT ... II ĠÇĠNDEKĠLER ... III ÖNSÖZ ... VII KAYNAKLAR ve ARAġTIRMALAR ... X ÇĠZĠM ve RESĠM CETVELĠ ... XIII KISALTMALAR ... XVIII

GĠRĠġ ... 1

I. BÖLÜM ... 9

TÜRKLERDE GĠYĠM-KUġAM, MADENCĠLĠK VE AĞAÇ USTALIĞI ... 9

A. GĠYĠMĠN TEMEL MALZEMELERĠ VE ÜRETĠMĠ ... 10

1. Deri ve Dericilik ... 10

2. Keçe ve Keçecilik ... 12

3. KumaĢ ve Dokumacılık ... 15

B. BOZKIR TÜRK SAVAġÇININ GĠYĠSĠLERĠ ... 20

1. Çapan ... 20

2. Pantolon ... 21

3. Kur ... 22

4. Ayak Giyim ... 26

C. ĠSLAM ÖNCESĠ TÜRK DEVLETLERĠNDE GĠYĠM-KUġAM ... 30

1. Hunlarda Giyim-KuĢam ... 30

2. Gök-Türklerde Giyim-KuĢam ... 34

a. Yazılı Kaynaklarda Gök-Türk Giyimleri ... 34

b. Kurgan Kalıntılarında Gök-Türk Giyimleri ... 35

c. Kabartmalarda Gök-Türk Giyimleri ... 35

d. Resimlerde Gök-Türk Giyimleri ... 36

e. Heykellerde Gök-Türk Giyimleri ... 43

3. Uygurlarda Giyim-KuĢam... 46

D. TÜRK GĠYĠM ġEKLĠNĠN ĠSLAM SONRASI DEVAMI VE DĠĞER TOPLUMLARA ETKĠSĠ ... 50

(7)

1. Türklerde Demircilik, Madencilik ve Önemi ... 52

2. Hun Maden Sanatı ... 56

3. Gök-Türk Maden Sanatı ... 61

4. Uygur Maden Sanatı ... 63

5. Türklerde Altın Sanatı ... 64

6. Silahların Yapım ve Süsleme Teknikleri ... 65

F. TÜRKLERDE AĞAÇ USTALIĞI ve SĠLAH YAPIMINDA AĞACIN ÖNEMĠ ... 69

II. BÖLÜM ... 75 SALDIRI SĠLAHLARI ... 75 A. OK-YAY ... 75 1. Yay ... 78 a. Yayın Kısımları ... 79 b. Türk Yayının Boyutları ... 83

c. Türk Yaylarının Tipi ve Yay ÇeĢitleri ... 85

d. ĠĢlevine Göre Yay ÇeĢitleri ... 99

e. Kompozit Yayın Yapımında Kullanılan Malzemeler ... 99

f. Yayın Yapımı ... 104

2. OK ... 110

a. Okun Kısımları ve Boyutu ... 110

b. Ok Uçları ÇeĢitleri ... 112

c. Kullanım Alanlarına Göre Ok ÇeĢitleri... 119

d. Kullanıldığı Malzemeye Göre Ok ÇeĢitleri ... 120

e. Ok Yapımı ... 121

f. Ok Atımıyla Ġlgili Kurallar ... 128

3. Ok ve Yayın Simgesel Anlamları ... 130

a. Hakimiyet Simgesi Olarak ... 130

b. Tabiiyet Sembolü Olarak Ok ... 132

c. Davet Sembolü Olarak Ok ... 134

d. Ġdamda Yay ... 135

e. Eski Türk Ġnancında Ok ve Yay ... 136

4. KURLUK-SADAK ... 137

a. Kurluk ... 140

(8)

5. Okçu Yüzüğü (Zihgir) ... 146 6. Bilek Siperi ... 147 B. KILIÇ ... 148 1. Kılıcın Kısımları ... 150 a. Kabza... 151 b. Korkuluk (Balçak) ... 151 c. Namlu ... 152 d. Kın... 152 2. Türk Kılıcının Yapım Özelliği ... 153 3. Kılıç ÇeĢitleri ... 154 a. Uzun Kılıç ... 154 b. Eğri Namlulu Kılıç ... 157 4. Kılıcın Simgesel Anlamı ... 161 C. KAMA ve BIÇAK ... 162 1. Kama ... 162

a. Hun Bronz Kamalarının GeliĢim Evreleri ... 171

2. Bıçak ... 172

D. MIZRAK (SÜNGÜ) ... 174

1. Mızrak ve Silahın Diğer Ġsimleri ... 174

2. Kaynaklarda ve Arkeolojik Buluntularda Türk Mızrağı ... 176

3. Türk Mızraklarının Yapısı ve ÇeĢitleri ... 179

a. Temren Mızrak ... 179

b. Hilal Mızrak (Ko Mızrağı) ... 180

4. Mızrağın Kullanım ġekli ... 181

E. BALTA-KAZMA ve GÜRZ ... 182

1. Balta ... 182

a. Ordos Balta ve Kazmaları ... 184

2. Gürz (Topuz) ... 186 a. Asa Gürz ... 187 b. Kamçı Gürz ... 187 F. KEMENT ... 188 III. BÖLÜM ... 190 SAVUNMA SĠLAHLARI ... 190

(9)

A. ZIRH ... 190

1. Zırh Kelimesi ve Silahın Diğer Ġsimleri ... 190

2. Zırhın Kısımları ... 191 a. Zırh Gömlekler ... 192 b. Kolçaklar ... 194 c. Dizçekler ... 195 d. Çizme Zırhları ... 196 3. Türk Zırhlarının Özellikleri ... 198 4. Hunlarda Zırh ... 199 a. Orlat Buluntularında Türk Zırhı ... 200

b. Hun Tarzı Deri-Bronz Zırh ... 204

5. Gök-Türklerde Zırh ... 205 6. Uygurlarda Zırh ... 212 B. AT ZIRHI ... 214 1. At Zırhı ... 214 a. At Zırhının Kısımları ... 216 C. TULGA ... 220 1. Tulganın Kısımları ... 221 2. Tulganın Yapımı ... 222

3. Kaynaklarda ve Buluntularda Türk Tulgaları ... 223

D. KALKAN ... 226 1. Kalkanın Kısımları ... 227 2. Kalkan ÇeĢitleri ... 228 SONUÇ ... 232 KAYNAKÇA ... 236 DĠZĠN ... 244 ÇĠZĠMLER ve RESĠMLER ... 250

(10)

ÖNSÖZ

Türkler tarihe savaĢçı bir millet olarak damgasını vurmuĢtur. Fakat bu yorum Türklerin savaĢçı özelliğini belirten sığ bir yorumdur. Çünkü Türklerin savaĢ stratejisi, ordu düzeni ve en önemlisi de kullandıkları savaĢ aletlerinin özellikleri henüz ortaya konmuĢ değildir. Türk tarihçiliğinde eksik kalmıĢ sayfalardan biri de Ģüphesiz Ġslamiyet‟ten önceki Türk devletlerinde kullanılan savaĢ aletleridir. Ele almak istediğim tez konusunun amacı ise Ġslami devir öncesi Türk Devletlerinde kullanılan, savaĢçının temel donanımını ve temel savaĢ aletlerini belirleyerek ortaya koymaya çalıĢmaktır.

Türk tarihinde, savaĢların akıbetini belirleyen en önemli etkenlerden biri olan “silahlar” hakkında hususi bir çalıĢma mevcut ya da yeterli değildir. Bu konunun araĢtırılarak yeni bilgilerin ortaya konması Ģüphesiz Türklerin ordu sistemini, harp zekasını, savaĢ stratejilerini öğrenmemizde büyük fayda sağlayacaktır. Bunun yanında savaĢ aletlerinin yapımı, savaĢ aletlerinin üzerindeki iĢlemeler o milletin kültür, sanat ve daha da önemlisi yaĢam tarzları hakkında büyük ipuçları verir. SavaĢ aletleri kimi zamanda sembolik değerler de taĢımaktadır. Örneğin Türk hükümdar ve komutanlarının savaĢ alanında fırlatılan ok sayesinde haberleĢtikleri, emir alıp emir verdikleri bilinmektedir. Ya da okun niteliği ve anlamına göre baĢka taleplerde bulunulmuĢtur. Görüldüğü gibi savaĢ aletleri bir milletin tarihi ve karakteristik özelliği hakkında çok büyük ipuçları vermektedir ve muhakkak araĢtırılması gereken bir konudur. AraĢtırma konusu Türk tarihçiliğinde eksik kalmıĢ, Türklerin kullandıkları harp silahlarının araĢtırılıp ortaya konması bakımından önemlidir.

Bu çalıĢmamızda, ilk olarak Türk-bozkır savaĢçısının temel donanımını ve temel savaĢ aletlerini nasıl ve hangi malzemelerle ürettiğini ortaya koymaya çalıĢacağız. Türklerin madenciliğinden ve bu maden ustalığının silah üretimindeki yerinden söz edeceğiz. Ardından bozkır savaĢçısının, savaĢ Ģartlarına uygun olarak nasıl giyindiğini, savaĢ düzenine geçildiğinde yanında bulundurması gereken temel donanımlarını gözler önüne sermeye çalıĢacağız. Bunları müteakiben çalıĢmamızda, saldırı silahlarını kendi içlerinde gruplandırarak ele alınacaktır. Saldırı silahları

(11)

içinde Türk savaĢçısının temel silahı olan ok ve yaya özel bir yer verilecektir. Son olarak da savunma silahları ayrıntılı bir biçimde değerlendirilecektir. Burada hızlı ve atak bozkır savaĢçısının ağır zırhlara bürünmeden kendisini nasıl savunduğunu açıklamaya çalıĢacağız.

ÇalıĢmamızı hazırlarken özellikle kaynak bulma konusunda büyük sıkıntılar yaĢadık. Çünkü Türkiye‟de daha önce bu alanda kapsamlı bir çalıĢılma yapılmamıĢtır. SavaĢ aletleri konusunda hazırlanmıĢ olan bilimsel çalıĢmaların da çoğu Ġslam sonrası Türk devletleri dönemini kapsamaktadır. Ancak bazı tanımları ve silah açıklamaları yaparken bu Ġslam sonrası dönemi kapsayan çalıĢmalardan bir nebze faydalanılmıĢtır. Fakat bunlar asıl konumuzu aydınlatmakta yetersizdir. Kaynak araĢtırması yapılırken Bahaeddin Ögel, H. Namık Orkun gibi büyük tarihçilerin 1940‟lı yıllarda yazmıĢ olduğu, kılıç vb. savaĢ aletlerini konu alan makalelerinden faydalanılmıĢtır. Ancak bu makaleler de çalıĢmamızı tamamlayabilmemiz için gerekli olan güncel ve yeni araĢtırmaları muhteva etmemektedir. ÇalıĢmamızın en mühim kısmını teĢkil eden “ok ve yay” konusunda özellikle Ünsal Yücel‟in “Türk Okçuluğu” adlı kıymetli eserinden bolca faydalandık. Güncel çalıĢmalar arasında özellikle Erkan Göksu‟nun çalıĢmalarından da faydalandık. Ancak bu çalıĢmalarının büyük bir kısmı Selçuklu ve Ġslam sonrası dönemi ihtiva ettiğinden ötürü, Ġslam öncesi dönemle ilgili yeterli bilgiye ulaĢamadık. Yine de onun araĢtırma eserleri, bize özellikle ok ve yayla ilgili faydalı bilgiler vermiĢtir. AraĢtırmamızı yaparken kaynak yetersizliğinin yanında, güncel bazı araĢtırma eserlerinde, araĢtırmacıların kullanmıĢ olduğu Çince transkripsiyon sistemini çözmekte zorlandık. AraĢtırmamızda, bilim dünyası tarafından en yaygın kullanılan Wade-Giles sistemini kullanmaya özen gösterdik. Ancak bir makalesinden bolca faydalandığımız Hasan Basri Öngel hocamız, Çin kaynaklarından bilgileri aktarırken bu transkripsiyon sitemini kullanmamıĢtır. Bu yüzden Çince kelimelerin orijinali bulmakta zorlandık ve bazen de yazıları olduğu gibi aktarmak zorunda kaldık.

Bir yılı Çin‟de geçirdiğim araĢtırma süresi dahil olmak üzere, toplam 3 yılda hazırladığımız bu çalıĢmada, öncelikle Türkçe, Ġngilizce ve Çince literatür taraması yapılarak, konumuzla alakalı tüm araĢtırma eserleri ve makaleler toplanmaya çalıĢılmıĢtır. Ardından arkeolojik verilerden, ilk Türk devletlerine ait balbal, kaya

(12)

resimleri, duvar resimleri vs. eserlerden faydalanılmıĢtır. Bunun yanında Çin‟de Xinjiang Uygur Özerk bölgesinde ve Ġç Moğolistan Bölgesinde ziyaret etme fırsatı bulduğum birçok müzenin, müze katalog ve resimlerinden de istifade edilmiĢtir. AraĢtırmamızın bu kısmı özellikle Hunların silahları konusunu aydınlatmada yardımcı olmuĢtur.

Bu uzun ve zorlu süreçte beni bu iĢe cesaretlendiren değerli danıĢmanım ve hocam Doç. Dr. Tilla Deniz Baykuzu baĢta olmak üzere, saygıdeğer hocalarıma, bu süreçte yanımda olan bütün dostlarıma, araĢtırmamızın son kısmında Hun, Gök-Türk ve Uygur savaĢçı tasvirlerinin çiziminde bana yardımcı olan Dokuz Eylül Üniversitesi, Moda Tasarım öğrencisi BüĢra Yanık‟a, maddi ve manevi desteğini bir an olsun üzerimden eksik etmeyen değerli aileme sonsuz teĢekkür ederim. Ayrıca 2012/141 numaralı proje ile çalıĢmamıza katkılarından TÜBAP‟a teĢekkürü borç bilirim.

Mutlu KAHRAMAN Edirne 2014

(13)

KAYNAKLAR ve ARAġTIRMALAR

Bilindiği üzere, tarihi bilgi veren bilimsel her malzemeye kaynak denilmektedir. Ancak hadise hakkında her kaynağın verdiği bilgi gerek içerik gerekse güvenirlik açısından aynı değerde değildir. Bu sebeple kaynakların ya da baĢka bir ifadeyle tarihi malzemenin, süzgeçten çalıĢmamız açısından önem arz etmektedir. ÇalıĢmamıza konu olan Ġslam öncesi Türkler söz konusu olduğunda, kaynakları, yazılı ve arkeolojik kaynaklar olmak üzere iki baĢlık altında toplamak mümkündür. Türkler hakkında bilgi veren kaynaklar oldukça kısıtlıdır ve bu kaynakların neredeyse hepsi Çin yıllıklarıdır.

Hunlar hakkında bilgi alabildiğimiz en sağlam Çin kaynaklarından biri Han

Hanedanlığı Tarihi’nin Hsiung-nu (Hun) Monografisi kısmıdır ki, bu kaynak

AyĢe Onat, Sema Orsoy ve Konuralp Ercilasun tarafından Türkçeye tercüme edilmiĢtir. Bu kaynak bize Hunların kültürleri, giyim kuĢamları, okçuluktaki ustalıkları, ıslık çalan okları gibi çeĢitli konularda bilgiler vermektedir. Bunun dıĢında Gumiliev‟in Çin kaynaklarından faydalanarak yazdığı Hunlar isimli araĢtırma eseri ile değerli hocam Tilla Deniz Baykuzu‟nun Asya Hun

Ġmparatorluğu adlı eseri konumuzla ilgili değerli bilgiler muhteva etmektedir.

AraĢtırmamızda Çin sınırları içindeki Hun arkeolojisine dair iki tane Çince araĢtırma eserinden faydalanılmıĢtır. Bizzat benim tarafımdan tercüme edilen eserlerde, özellikle Ġç Moğolistan bölgesi Hun kurganlarından bulunan bronz eserler hakkında akademik bilgiler verilmektedir. 2007 ve 2008 yıllarında neĢredilen bu eserler Shan Lin, Zhı Hao 山林,志浩 adlı kiĢiler tarafından kaleme alınan Yuan

Qu de Xiong Nu 远去的匈奴 ve Yang-ze Meng 杨泽蒙 tarafından yazılan 远祖的

倾诉/鄂尔多斯青铜器 (The Remote Ancestor’s Story/Ordons Bronzeware) adlı eserlerdir. AraĢtırmamızla ilgili kısımlar tarafımdan tercüme edilerek kullanılmıĢtır.

Gök-Türk dönemine ait belli baĢlı Çince kaynakların Türkçe tercümelerine de Ahmet TaĢağıl sayesinde ulaĢmaktayız. Gök-Türkler I-II-II ve Çin

Kaynaklarına Göre Eski Türk Boyları eserlerinde orijinal Çin kaynaklarından

(14)

münasebetler hakkında haberler vermektedir. Gök-Türklerin donanımı ve silahlarından bu kaynaklarda kısmi olarak da olsa bahsedilmektedir.

Gök-Türklerin giyim ve kuĢam konusu hakkında özellikle Fikri Salman ve A. Sergey Yatsenko‟nun makaleleri büyük önem taĢımaktadır. Fikri Salman‟ın bazı yorumlarında eksikler ve yanlıĢlar olmasına rağmen, her iki araĢtırmacı da önemli arkeolojik veriler ve görseller kullanarak araĢtırmamızın ilgili kısmına faydalı bilgiler vermiĢlerdir.

Uygurlar dönemi tarihi kaynaklarını da Çin kaynakları teĢkil etmektedir. Gülçin Çandarlıoğlu‟nun bizzat Çin kaynaklarından ve Uygur kitabelerinden faydalanarak yazdığı Uygur Devletleri Tarihi ve Kültürü (Çin Kaynakları ve

Uygur Kitabelerine Göre) adlı eseri bize Uygurların konumuzla alakalı kısmı

hakkında bilgiler vermektedir. Yine Özkan Ġzgi tarafından tercüme edilen Çin Elçisi

Wang Yen-Te’nin Uygur Seyahatnamesi, Uygurların o dönemki kültürü ve

giyiniĢleri hakkında kısa bilgiler içermektedir.

Emel Esin ve YaĢar Çoruhlu‟nun kaleme almıĢ olduğu Türk kültür tarihine ait araĢtırma eserleri de konumuz açısından son derece faydalı olmuĢtur. Özellikle Emel Esin‟in Ġslamiyetten Önceki Türk Kültür Tarihi ve Ġslama GiriĢ adlı eserinde Türk kültürüne ait çok kıymetli görseller bulunmaktadır. Bu arkeolojik veriler özellikle o dönemin askeri donanımı ve zırhları hakkında fikir edinmemizi sağlamaktadır. Özellikle Uygur zırhları hakkında Emel Esin‟in araĢtırmalarındaki görsellerden bolca faydalandık.

Bahaeddin Ögel, Hüseyin Namık Orkun ve Abdulkadir Ġnan gibi Türk tarihi araĢtırmacılığının önde gelen isimlerinin yazmıĢ olduğu çeĢitli araĢtırma eserleri ve makaleler, Ġslam öncesi Türklerin savaĢ aletleri hakkında değerli bilgiler içermektedir.

ÇalıĢmamızın en önemli bölümlerinden birini teĢkil eden “ok ve yay” konusu hakkında en temel eser Ünsal Yücel‟in kaleme almıĢ olduğu Türk Okçuluğu adlı eserdir. Eser kompozit yay hakkında en ufak ayrıntıya kadar bilgiler içermektedir. Eser alanında neredeyse tek olduğu için kendisinden bolca faydalandık

(15)

ve hatta yayla ilgili bazı kısımlarda sadece bu eseri kaynak olarak kullanabildik. AraĢtırma eserinin içeriği her ne kadar Ġslam sonrası ve Osmanlı okçuluğu hakkında bilgi verse de, kompozit yayın temel mantığı ve yapımında bize çok faydası dokunmuĢtur. Yaylar konusunda bize faydalı olan bir diğer isim ise Stephen Selby‟dir. Ġngilizceden tercüme ettiğim makalelerinde farklı Hun tipi yaylar hakkında önemli akademik ve ayrıntılı bilgiler mevcuttur.

SavaĢ aletleri ve yayla ilgili önemli eserler yazan bir diğer isim de Erkan Göksu‟dur. Son yıllarda yazmıĢ olduğu Türk Kültüründe Silah ve Okla Yükselen

Millet (Türklerde Ok ve Okçuluk) adlı eserler son derece faydalı bilgiler

içermektedir. Söz konusu araĢtırmalarda çoğunluk olarak Ġslam sonrası dönem ele alınmıĢtır. Ancak savaĢ aletlerinin temel prensipleri ve okçuluk hakkında bize fazlaca katkısı bulunmuĢtur. Ġslam öncesi dönem silahları hakkında da kısa bilgiler ihtiva etmektedir.

AraĢtırmamızı yaparken savaĢçıların donanımları ve savaĢ aletlerinin isimleri hakkında bazı zorluklar yaĢadık. Kelimelerin kökenlerini ve Türkçe isimlerini bulmak için Divanü Lügati’t-Türk ve Kutadgu Bilig isimli Türkçe kaynaklardan faydalanılmıĢtır. Özellikle KaĢgarlı Mahmud‟un eserinde kelime taraması yapılarak, alanımızla ilgili kelimeler bulunmaya çalıĢılmıĢtır.

Genel olarak araĢtırmamızda çeĢitli Türkçe ve Ġngilizce makaleler ve araĢtırma eserlerinden yararlandık. Bu araĢtırma eserleri genellikle Ġslam öncesi Türk-bozkır milletine ait Çin, Doğu Türkistan, Moğolistan, Rusya ve Orta Asya arkeolojisine dayanarak kaleme alınmıĢ eserlerdir. Hunların mezar buluntuları, Gök-Türklerin taĢ heykelleri ve Uygur dönemine ait duvar resimleri hakkındaki çalıĢmalar, bizim açımızdan son derece faydalı olmuĢtur.

(16)

ÇĠZĠM ve RESĠM CETVELĠ

FĠGÜR 1: Moğolistan‟ın Baruun bölgesinde bulunmuĢ olan kaya resminde Gök-Türk süvari figürü.

FĠGÜR 2: Bozkır milletlerinde at yardımı ile keçe yapımı. FĠGÜR 3: Pazırık kurganından çıkan keçe aplike.

FĠGÜR 4: Pazırık Kurganından çıkarılan kırmızı renk ile boyanmıĢ keçe örneği.

FĠGÜR 5: Solda (a) madenden plakalarla süslü, çift kuĢanılmıĢ sarkıntılı bir Avar kemeri. Sağda (b) bir Avar kemerinin rekonstrüksiyonu.

FĠGÜR 6: Altay bölgesinden Gök-Türk heykeli ve kuru.

FĠGÜR 7: Duvar resimlerinden Uygur asilzadeleri ve sarkıntılı kurları. FĠGÜR 8: Noyin Ula buluntularında Hun kaftanı (Solda), Noyin Ula buluntularında uzun Hun giysisi (Sağda).

FĠGÜR 9: Moskova Tarih Müzesi‟nde sergilenen iĢlemeli, uzun kollu Hun kaftanı.

FĠGÜR 10: Çin Minyatürlerinde Hun süvarileri. Giyimlerinin, börklerinin ve yaylarının tasvir edildiği bir çizim.

FĠGÜR 11: Gök-Türk menĢeli süvari figürü ve giyim-kuĢamı.

FĠGÜR 12: Gök-Türk dönemine ait Kudırge petroglifinde kağan ve eĢi(solda), AĢat lahdindeki Bilge Kağan kompozisyonu(sağda).

FĠGÜR 13: An Ch‟ieh ve eĢinin mezar yatağından çeĢitli Türk tasvirleri. FĠGÜR 14: Mihon müzesindeki ölüm yatağı üzerindeki Türk tasvirleri. Elçiye eĢik eden Türk (solda), aristokrat Türkler ve Soğdluların onları ziyareti (sağda).

FĠGÜR 15: Yü Hung lahti üzerindeki deve üzerinde yay kullanan Türk tasviri.

FĠGÜR 16: Kumtura, Ming Öy duvar resminde Gök-Türk tasviri.

FĠGÜR 17: Afrasyab Sarayı‟nda duvar resminde Gök-Türk ve Batı Türkleri beyleri.

FĠGÜR 18: Mayhan Uul Kurganı duvar resminde Gök-Türk süvarisi. FĠGÜR 19: Kül Tegin mezar kompleksinin restitüsyonu.

(17)

FĠGÜR 20: 79 numaralı Kumtura mağarasından üç Uygur erkeği.

FĠGÜR 21: Bezeklik Uygur Budist tapınağı 9‟da yeĢil elbiseli ressam tasviri. FĠGÜR 22: Bezeklik Uygur Budist tapınağı 9‟da Garuda‟nın bir çocuk kaçırırken kement ile yakalanmasını tasvir eden duvar resmi.( 9. Veya 11. yy.)

FĠGÜR 23: Kurundan sarkan altı tane kayıĢ ve çok sayıda madeni levhadan anlaĢıldığı üzere, yüksek mertebeli bir Uygur beyi.

FĠGÜR 24: Murtuk‟ta ve çeĢitli duvar resminde bulunan Uygur tasvirleri. FĠGÜR 25: Hunlara ait biz çeĢitleri.

FĠGÜR 26: Çin efsanelerinde adı geçen “Ġ羿” karakteri. FĠGÜR 27: Yayının kısımları ve kesitleri.

FĠGÜR 28: Yayına kiriĢ takan Ġskit okçusu. (M.Ö. 4.-3.yy.) FĠGÜR 29: Yaya okçu, Uygur duvar resmi, (850-1250), Koço. FĠGÜR 30: Yayda dıĢabüküm ve uçbüküm.

FĠGÜR 31: Hun tarzı ince yay, yay torbası, sadak ve oklar. Niya 1 no.lu kurgan.

FĠGÜR 32: Sulek, Kudırge, Kem gibi çeĢitli kaya resimlerinde dıĢabüküm Türk yayları.

FĠGÜR 33: Hun tarzı, geniĢ sallı Niya yayı.

FĠGÜR 34: Gansu‟da bulunan Hun tarzı yayın iĢlemeli parçaları.

FĠGÜR 36: TaĢtık devrinde tahta üzerine resmedilen zırhlı, geniĢ sallı savaĢçı.

FĠGÜR 37: Menzil yayı, hedef yayı ve savaĢ yayı (aĢağıdan yukarı). FĠGÜR 38: Okun yapısı ve kısımları.

FĠGÜR 39: Gök-Türk döneminde Altaylarda, Kuray buluntuları arasında ok ucu çeĢitleri.

FĠGÜR 40: Hunlara ait ok çeĢitli ok uçları (Ordos Bronz Müzesi). FĠGÜR 41: Hunlara ait ıslık çalan oklar (Ordos Bronz Müzesi).

FĠGÜR 42: Altay Bölgesi Barnaul ġehri civarında bulunmuĢ bir bronz pandantif.

FĠGÜR 43: Doğu Türkistan‟daki Kızıl Bin Budha Mağaraları‟nda bulunan zırhlı atlılar ve kurlukları (9-10.yy.).

(18)

FĠGÜR 44: Tun-huang Bin Budha Mağarası‟ndaki bir baĢka duvar resminde geriye dönüp ok atan, zırhlı yaya asker.

FĠGÜR 45: Kem bölgesi, Podkamen civarında, kaya resimlerinde yer alan Gök-Türk savaĢçısı.

FĠGÜR 46: Bir Uygur beyinin okluğu.

FĠGÜR 47: Ġpek Rulo resminde yer alan Uygur askerleri. FĠGÜR 48: Gök-Türk devri Kem bölgesinden bulunmuĢ kılıç.

FĠGÜR 49: Kumtura Ming Öy‟den kılıçlarıyla tasvir edilmiĢ, Gök-Türk dönemi asilzadeleri duvar resmi.

FĠGÜR 50: Afrasyab Sarayı‟nda duvar resminde Gök-Türk beyleri (Örgülü saçlı olanlar).

FĠGÜR 51: Gök-Türk kültür çevresine ait kılıç tipleri ve Yenisey Kırgız kılıçları.

FĠGÜR 52: Ġpek rulo resminde yer alan Uygur askerlerinden ayrıntı. FĠGÜR 53: Uygur kültür çevresine ait kılıçlar.

FĠGÜR 54: Hunlara ait Ordos bronz kama çeĢitleri. FĠGÜR 55: Hunlara ait Ordos bronz bıçakları.

FĠGÜR 56: Gök-Türk devrinden Kuça‟da duvar resminden yoğ (matem) merasimi.

FĠGÜR 57: Gök-Türk devrinde, Pencikent‟te bir duvar resminde Türk beyleri.

FĠGÜR 58: Ordos bronz eserleri arasında yer alan Hun mızrak ucu çeĢitleri. FĠGÜR 59: Sulek, Kem, Char-chad gibi değiĢik bölgelerden Gök-Türk süvarilerini ve mızraklarını gösteren kaya resimlerinden ayrıntılar.

FĠGÜR 60: Kansu Eyalet Müzesi‟nde yer alan Shang Hanedanlığı (M.Ö. 1600-1066) - Batı Zhou Hanedanlığı (M.Ö. 1046-771) dönemine ait hilal mızrak ucu. FĠGÜR 61: James Freeman‟in özel koleksiyonunda bulunan bir adet bronz balta ucu.

FĠGÜR 62: Bezeklik 4‟te bulunan Uygur duvar resmindeki zırhlı süvarinin arkasındaki detayda gözüken teber balta.

FĠGÜR 63: Muhtemelen Maniheizm izleri taĢıyan Turfan duvar resminde, elinde balta tutan Uygur tasviri (8.yy).

(19)

FĠGÜR 64: Hunlara ait bronz kaplan baĢı biçimli balta-kazma. FĠGÜR 65: Hunlara ait Turna gagası balta-kazmalar.

FĠGÜR 66: Ordos Bronz Müzesi‟nden Hun gürz baĢları (üstte), Ordos Bronz Müzesi‟nden kamçı gürz baĢları (altta).

FĠGÜR 67: Orta Asya Kara-Yüs Podkamenneya‟da bulunan zırhlı Gök-Türk süvarisi çizimi ve Polonya VarĢova‟da bulunan Osmanlı zırhı.

FĠGÜR 68: Hsi-Hsia Wang Ling 西夏王陵 Müzesinde bulunan zırh gömlek. FĠGÜR 69: Cengiz Han ve Mirasçıları Sergisi‟nden (Sabancı Müzesi) zırh gömlek.

FĠGÜR 70: Cengiz Han ve Mirasçıları Sergisi‟nden (Sabancı Müzesi) çizme zırh.

FĠGÜR 71: Orlat kemik kemer plakası üzerindeki savaĢ sahnesi.

FĠGÜR 72: Hohot Chao-chün Hun müzesinde yer alan Hunlara ait olduğu düĢünülen bronz-deri zırh. Han hanedanlığı dönemi (M.S.206-220).

FĠGÜR 73: Moğolistan Altaylarında Char Chad kaya resimlerinde betimlenen zırhlı Gök-Türk süvarileri.

FĠGÜR 74: Toyuk‟ta ve Koço‟da bulunmuĢ, Batı Türk Kağanlığı devri zırhlı alp heykelcikleri.

FĠGÜR 75: Koruyucu Tanrı-Kral betimi, duvar resmi, Kızıl Ming Öy, Nagaraya Mağarası, sella kapısının iç duvarından, yaklaĢık 700-800 yılları.

FĠGÜR 76: Koruyucu Tanrı-Kral betimi, KiriĢ, Nagaraya Mağarası, yaklaĢık 700-800 yılları.

FĠGÜR 77: Tufan‟da Kızıl mağaralarındaki duvar resimlerinde bulunan Gök-Türk dönemine ait dik yakalı zırhlar.

FĠGÜR 78: Bezeklik 4‟te bulunan Uygur duvar resmindeki zırhlı süvari. FĠGÜR 79: Bezeklik Uygur Budist tapınağı 9‟da bir duvar resmi kahraman tanrı Basaman‟ın tasviri.

FĠGÜR 80: 9. ila 11. asırlardan bir Uygur duvar resminde Burkan‟a adak vermekte olan zırhlı alp.

FĠGÜR 81: Pazırık kurganı geyik boynuzlu at maskesi. FĠGÜR 82: I. Pazırık kurganı at maskesi.

(20)

FĠGÜR 83: Pazırık kurganından gün ıĢığına kavuĢturulmuĢ deriden mamul bir kartal. Atın göğüs kısmında, koruyucu özelliği olan tılsımlı bir koĢum süsü.

FĠGÜR 84: Noyin Ula Hun baĢlığı (kedük).

FĠGÜR 85: New York‟ta Ariadne Galleries koleksiyonunda bulunan M.Ö. 7. yy‟a tarihlendirilen bozkır milletlerine ait bronz tulga.

FĠGÜR 86: Ordos Bronz Eserleri arasında yer alan bronz Hun miğferi. FĠGÜR 87: Gök-Türk devrine ait, Ötüken-yıĢ bölgesinden bulunmuĢ Türk mezar heykelleri arasında tulgalı bir savaĢçı.

FĠGÜR 88: Mayhan Uul Kurganı‟ndaki zırhlı Gök-Türk heykelciği.

FĠGÜR 89: Tayvan‟da Taichung Çin Milli Saray Müzesi‟nde bulunan ipek rulo resminde yer alan Uygur askerlerinden ayrıntı.

FĠGÜR 90: Pazırık kurganından çıkarılmıĢ ahĢap ve deriden, düğümleme tekniğiyle 35.5 x 27.5 cm (Solda) ve 40.5 x 30 cm (sağda) ölçülerinde yapılmıĢ Hun kalkanları.

FĠGÜR 91: Arkeolojik ve yazılı kaynak verilerine göre çizilmiĢ Hun savaĢçısı.

FĠGÜR 92: Arkeolojik ve yazılı kaynak verilerine göre çizilmiĢ Hun zırhlı savaĢçısı.

FĠGÜR 93: Arkeolojik ve yazılı kaynak verilerine göre çizilmiĢ Gök-Türk savaĢçısı.

FĠGÜR 94: Arkeolojik ve yazılı kaynak verilerine göre çizilmiĢ Gök-Türk zırhlı savaĢçısı.

FĠGÜR 95: Arkeolojik ve yazılı kaynak verilerine göre çizilmiĢ Uygur savaĢçısı.

FĠGÜR 96: Arkeolojik ve yazılı kaynak verilerine göre çizilmiĢ zırhlı Uygur savaĢçısı.

(21)

KISALTMALAR

age.: Adı geçen eser agm.: Adı geçen makale agt.: Adı geçen tez bkz.: Bakınız C.: Cilt cm: Santimetre çev.: Çeviren Doç.: Doçent DLT: Divanü Lügati‟t-Türk Fak.: Fakülte km: Kilometre M: Miladi M.Ö.: Milattan önce M.S.: Milattan sonra Prof.: Profesör S: Sayı s: Sayfa

SS.: Sui Shu (Sui Hanedanı Yıllığı) T.C.: Türkiye Cumhuriyeti TCTC: Tsu-chih T‟ung-chien TDK: Türk Dil Kurumu TT: T‟ung Tien TTK: Türk Tarih Kurumu Ü: Üniversite

vb.: Ve baĢkası, ve baĢkaları, ve benzeri, ve benzerleri vs.: Vesaire

Yay.: Yayını, yayınları Yrd.: Yardımcı

(22)

GĠRĠġ

SavaĢ insanoğlunun yaratılıĢından beri var olan bir olgudur. Kutadgu Bilig‟de savaĢın “bilgisiz ve kötülere, anlaĢmak istemeyen, adaletsizlik yapan düĢmanlara karĢı son çare” olduğu ifade edilmiĢtir.1

SavaĢ aletleri tarihte bir toplumun yaĢam mücadelesinin en büyük yardımcısıdır. Bu aletler sayesinde insanlar avlanmıĢlar ve hayvandan elde ettikleri ürünlerle bütün ihtiyaçlarını karĢılayarak yaĢamlarını devam ettirmiĢlerdir.

Ġnsanoğlu var olduğu günden beri daha rahat yaĢamak için sürekli icatlarda bulunmaktadır. Tarihin en eski devirlerinde bile insanlar avlanmak ve yaĢamlarını idare ettirebilmek için av aletleri icat etmiĢlerdir. Bu aletler genellikle balık, kürklü ve diğer hayvanları avlayarak beslenme ve giyinme ihtiyaçlarını gidermek amacıyla kullanılmıĢtır. Bunların arasında en eskisi ve ilk bilineni sert kayalardan yapılan av aletleridir. Ġlk önce sert kayalardan yapılan basit el bıçakları, sonraları da baltalar icat edilmiĢtir. Daha sonra bunlar geliĢtirilerek mızraklar ve oklar icat edilmiĢtir. Bütün bunlar ilk baĢlarda tamamen avlanma ve beslenme amacıyla hayatta kalma mücadelelerinde kullanılsa da, insanoğlunun hakimiyet duygularının geliĢmesiyle savaĢ aleti olarak da kullanılmaya baĢlandı.

Av aletlerinin icadında amaç sadece beslenme, giyinme ve barınma değil, kendi öz varlığına, toprağına, malına, mülküne göz diken düĢmanı zararsız hale getirmektir. TaĢ devrinden beri kendisini yabancılara karĢı savunmak zorunda kalan insan bu yüzden, yaĢadığı devrin imkan ve Ģartlarını, yaratıcılığı, bilgisi ve zekası ile geliĢtirip besleyerek, durmadan yeni savaĢ araçları icat etti. 2

Binlerce yıl sonrasında ise insanoğlu madeni keĢfetti. Madene Ģekil vermeyi öğrendi. Av ve savaĢ aletlerini daha sağlam malzemelerden üretmeye baĢladı. Çok

1 Kutadgu Bilig‟de düĢmanla savaĢ aĢamasına gelindiğinde bile anlaĢmanın yollarına bakılması Ģu

sözlerle de tavsiye edilmiĢtir: “Düşmanla anlaşmak imkanı varsa, onunla anlaş, yok ise zırhını giy,

düşmana sıkı-sıkı yapış ve güreş.” (Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, Çev. ReĢid Rahmeti Arat, TTK,

Ankara, 1985, s. 176.); Erkan Göksu, “Kutadgu Bilig‟e Göre Türk SavaĢ Sanatı”, Uluslararası Sosyal

Araştırmalar Dergisi, C. 2, S. 6, KıĢ 2009, s. 266.

2 Franz M. Feldhaus, Çev.: Deniz Banoğlu, “Orta Çağda Tasarlanan SavaĢ Aletleri”, Hayat Tarih

(23)

daha kullanıĢlı, pratik, avını ve rakibini çok daha kolay imha eden silahlar üretilmeye baĢlandı. Madeni ilk keĢfeden milletlerden biri de onu ustalıkla kullanarak komĢu toplumlarda da madenciliğiyle nam salan Türklerdir. Orta Asya‟daki ilk arkeolojik buluntulardan baĢlayarak Ġskitlerin, Hunların, Gök-Türklerin, Uygurların ve diğer Türk devletlerinin hepsinde madenciliğin ustalıkla icra edildiğini görüyoruz. Bu ustalıkla mükemmel savaĢ aletleri ve av aletleri üretilmiĢtir.

Çoğunlukla Orta Asya‟nın bozkır kesimlerinde yaĢayan Türkler konar-göçer bir hayat tarzı sürdürdükleri için sürekli doğayla iç içe yaĢamıĢlardır. Tarımın az ve kısmi yapıldığı bu coğrafyada avcılık, yaĢamın ana unsuru haline gelmiĢtir. Türkler, toplu halde yaptıkları av törenleriyle hem beslenme, giyinme, barınma vs. ihtiyaçlarını gideriyorlardı hem de savaĢ talimi yapmıĢ oluyorlardı. Bütün bunlar içinde bıçaklar, kamalar, kılıçlar ok ve yaylar üretiyorlardı. Daha önce üretmiĢ oldukları savaĢ aletlerini de geliĢtiriyorlardı.

Dünya tarihinde savaĢçı olma özellikleriyle bilinen Türkler geliĢtirdikleri saldırı ve savunma taktikleri ile bu alanda öncü milletlerden olmuĢlardır. Türklerin savaĢ için geliĢtirdikleri taktiklerin yanında savaĢ aletlerini kullanma konusunda da oldukça usta oldukları yazılı ve sözlü kaynaklarda yer almaktadır.3

Bir bölgede üretilen silahları, öncelikle o bölgenin sahip olduğu yer altı ve yerüstü kaynakları Ģekillendirir. Ormanlık bölgede yaĢayanlar ile açık alanda hayvancılıkla uğraĢan veya zengin madenlere sahip olan kavimlerin silahları da bununla iliĢkili olarak savaĢma biçimleri de farklı olacaktır. Farklı halklarla karĢılaĢıldığında ve bunlarla çatıĢmak durumunda kalınınca çoğu kere yeni ihtiyaçlar da ortaya çıkar ya da aslında böyle bir ihtiyacın olduğu fark edilir.

Türklerin kendi silahlarını çoğunlukla kendi memleketlerinde üretmeleri, farklı halklardan bir silah imalatçısının karĢılayamayacağı farklı talepler sebebiyledir. Örneğin Türklerin kullandıkları bileĢik kavisli yayın yapımı ne bambu veya porsuk ağacının bükülerek ne de bir çift manda boynuzunu köklerinden birleĢtirerek yapılan

3 Ersin Teres, “Orta Türkçede „Zırh, Kalkan‟ Anlamı TaĢıyan Bazı Sözcükler”, Turkish

(24)

basit yaylara benzemez.4 Çünkü bu tür yaylar Türklere hastı ve ustalıkla ancak Türkler üretebilirdi.

542-720 tarihleri arasında Gök-Türkler ile Çinliler, aĢağı yukarı dört yüz kez savaĢmıĢlardır. Yani yılda yaklaĢık iki kez. Bunların hepsi savaĢ Ģeklinde olmayıp, çoğunlukla baskın, akın ve çatıĢma Ģeklinde olmuĢtur. Eldeki belgelere göre asıl büyük savaĢlar 626 tarihine kadar yapılmıĢtır. Mukan yüz bin, ĠĢbara dört yüz bin, Tardu yüz bin, Shih-p‟i birkaç yüz bin askerle Çin‟e saldırmıĢlardır. Hele Ġlliğ Kağan T‟ang Hanedanının baĢına bela olmuĢ, her seferinde yüz, yüz elli bin kiĢilik ordularla akınlar düzenlemiĢtir. Ancak ne yazık ki II. Gök-Türk döneminde Çin ile yapılan savaĢların ayrıntılı dökümlerinden yoksunuz. 5

Bu bilgilere dayanarak Türklerin savaĢçı bir millet olduğu kanısına varabiliriz ve bu savaĢçı nitelikleri sayesinde de sayısız savaĢ aletleri üretip geliĢtirmiĢlerdir.

Öncelikle Türk-bozkır askerinin donandığı belli baĢlı savaĢ aletleri nelerdi? Bunları tarihi kaynaklara dayanarak ortaya çıkarmaya çalıĢalım. Tarihi kayıtlardan, o dönemde kullanılan bazı temel savaĢ aletlerine dair bilgilere rastlıyoruz. Hu-han-yeh Ch‟an-yü 呼韓邪單于 (M.Ö.58-M.Ö.31) Çin sarayına M.Ö. 51 yılında bir ziyarette bulunmak istedi. Çin imparatoru ona görkemli bir karĢılama hazırlattı ve ona birçok hediye verdi. Bunlar arasında baĢlık, kuĢak ve giysi, yeĢim saplı bir kısa kılıç, bir kama, bir yay, dört düzine ok, kını ile birlikte mızrak, 10 adet boyalı veya ucunda kumaĢ olan tahta mızrak ve birçok hediye vardı.6

Görüldüğü gibi verilen bu hediyelerin arasında savaĢ aletlerine de rastlanmaktadır. Bu kayıtlar da o dönemde Hunlar tarafından kullanılan belli baĢlı silahlar hakkında bize bir fikir vermektedir.

Gök-Türk devri savaĢçıları kılıç, pala, düz ve eğri kamalar, uzun süvari kargısı ve bilhassa ok ve yay gibi silahlar ile savaĢ ederlerdi.7

Miladi VI.-VIII. yüzyıllardan tarihi kayıtlarda, konar-göçer Türklere atfedilen ve mezar taĢlarında

4

Ahmet Özdal, Türklerin Savaş Sanatı (Aldatıcı Taktikler&Farklılaşan Stratejiler), Ġstanbul 2008, s.86,87.

5 Sencer Divitçioğlu, Kök Türkler (Kut, Küç ve Ülüg), Ġstanbul 1987, s. 211. 6 Tilla Deniz Bakuzu, Asya Hun İmparatorluğu, Konya 2012, s. 117. 7

(25)

adları bulunup, mezarlarda kalıntıları çıkan baĢlıca savaĢ aletleri Ģunlardır: kemer, sadak, zırh, kargı, ok, kılıç ve kama.8

Çinliler, Gök-Türk savaĢçılarını Ģöyle değerlendirmiĢlerdir: “Türkleri

savaşta üstün yapan, binicileri ve okçularıdır. Kendilerine uygun gelirse şiddetle saldırırlar, tehlikede olduklarını sezerlerse yel gibi kaçar, şimşek gibi kaybolurlar.”

Yine baĢka bir kaynakta Ģöyle tarif edilmiĢtir: “Silah olarak yay, ok, ötkün ok, zırh,

pala ve kılıç kullanırlar. Kemerlerini hançerle süslerler.”9

TaĢağıl‟ın Çin kaynaklarından TT‟den naklettiğine göre Gök-Türklerde asker aleti olarak boynuz yay, ses çıkaran ok, zırh, mızrak, kılıç vardı. Bunları süslü kemerlerine takarlar, yanlarında kılıfları vardır.10

VI.-VIII. yüzyıllarda Ġç-Asya bozkırlarında Ģu gereç ve silahlar kullanılıyordu. SavaĢ giyimi olarak, zırhlarda maden kullanılmaya baĢlanmıĢtır. BaĢlıca silahlar ok-yay, kalkan, kama, kılıç, kargı ve gönderdi. Temren genellikle demir, kemik veya boynuzdan yapılırdı. Üçlü temren ortadan kalkmıĢ, yerini iki kanadı keskin temrene bırakmıĢtır. Ötkün oklar hala revaçtaydı. Yaylar ağaçtan yapılmakla beraber, boynuzla sağlamlaĢtırılırdı. Sadaklar aslen kavak kabuğundan yapılıyor, yay kılıfları ise yine ağaç kabuğundan olabileceği gibi, kürk ve deriden imal ediliyordu. SavaĢçı yanında iki yay birden taĢıyor, kılıf sol tarafta sallanıyordu. VII. yüzyıldan sonra belde kılıç yanında, kuĢağa sokulmuĢ hançer (kama) taĢımak adet olmuĢtu. Kargılar, gönderler ve bunların ucuna takılan tuğlar hep bu dönemin hatırasıdır.11

682‟de Ġkinci Doğu Gök-Türk Kağanlığını kuran Kutlug‟un oğullarından biri olan Kül Tegin, 684 ya da 685‟te doğmuĢ, yedi yaĢında babasını kaybetmiĢ, 16 yaĢında ilk kez bir savaĢa katılmıĢ, bundan sonraki yaĢamını da sadece savaĢlara adamıĢtır. Kül Tegin, yaĢamı boyunca dokuz sefere katılmıĢ, 16 meydan savaĢında çarpıĢmıĢ, çok sayıda savaĢçıyı kendi elleriyle öldürmüĢ, beĢ önemli kiĢiyi yakalamıĢ, büyük ölçüde ganimet ele geçirmiĢtir. SavaĢlarda genelde ön saflarda yer almıĢtır

8 Aynı eser, s. 108.

9 Sencer Divitçioğlu, a.g.e., s. 206. 10

Ahmet TaĢağıl, Gök-Türkler I, TTK Basımevi, Ankara, 2003, s. 97.

11

(26)

Kül Tegin yazıtında verilen bilgiler çok ayrıntılı olmasa bile Kül Tegin‟in taktikleri, silâhları ve giyimi hakkında bilgi vermektedir. Kül Tegin katıldığı hemen hemen bütün savaĢlarda at üzerinde savaĢmıĢ, sadece ilk yaptığı savaĢta yaya olarak saldırmıĢtır. Elimizdeki kayda göre bir kere ok ve yay, bir kere kılıç kullanmıĢtır; 22 kere “sançmıĢ”12; 19 kere ise “çevirerek vurmuĢtur”. Bu durumda Kül Tegin‟in en

fazla mızrak ya da at üzerinde kullanılan biçimiyle kargı kullandığını, ok-yay ve kılıca çok fazla önem vermediğini ileri sürebiliriz. Yazıtta Kül Tegin‟in savaĢ giysisi ile ilgili sadece bir yerde bilgi veriliyor: Ming-sha Dağı SavaĢı‟nda zırh, kaftan ve yüz siperlikli miğfer kullanmıĢtır, bindiği atlardan biri de zırhlıdır. Kül Tegin‟in zırhının çeĢidi ve biçimi konusunda elimizde bir bilgi bulunmamakla birlikte Gök-Türklerin zırhlı atlılarının en çok rağbet gösterdikleri pul tipi zırh giydiğini düĢünebiliriz.13

Ġslam öncesi Türk-bozkır savaĢçısının savaĢ aletlerini en iyi değerlendirebildiğimiz kaynaklardan birisi de kaya resimleridir. Bu resimlere özellikle Gök-Türkler döneminde bolca rastlıyoruz.

Gök-Türk devri kaya resimlerinde en çok görülen sahneler av ve savaĢla ilgili olanlardır. SavaĢ sahnelerinde birbiriyle mücadele eden gruplar, bir kısmı zırhlı ve elinde sancak ya da flamalı mızrak bulunan süvariler, nadiren görülen piyade askerler ve okçular karĢımıza çıkmaktadır. Gök-Türk devrindeki bu kaya resimlerindeki donanım-teçhizatla ilgili ayrıntılar, çoğunlukla Gök-Türklerden bahseden tarihi belgelerle de desteklenebilir niteliktedir.

Yine Moğolistan‟ın Baruun bölgesinde bulunmuĢ olan kaya resminde Gök-Türklere has özellikler gösteren bir süvari figürü vardır. Süvari bir kolunu öne doğru uzatmıĢtır. Diğer kolu ise kılıcı ya da sadağı olabilecek bir eĢyanın asılı olduğu kalçaya dayanmıĢ Ģekilde tasvir edilmiĢtir. At ise baĢlığı, eyeri ve yeleleri belirtilmiĢtir.14

(Bkz. Figür 1)

12“Sançmak” delmek, saplamak demektir, burada büyük olasılıkla “mızraklamak” anlamında

kullanılmıĢtır.

13 H. Ġhsan Erkoç, “Askeri Tarih Açısından Köl Tigin”, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, C. 26, S. 1,

Ankara 2006, s. 223-224.

14

(27)

Sulek petrogliflerinde görülen süvariler Gök-Türk süvarileriyle aynı guruptandır. Bunlarda da Gök-Türk kaya resimlerinde görülen ayrıntılar yer alır. Kimisi zırhlı, mızrakları flamalı veya flamasız süvariler ve kuyrukları düğümlenmiĢ, yeleleri diĢli veya tarak ağzı denen Ģekilde betimlenmiĢ, boynunda “monçuk” denilen püsküller bulunan atlar dikkat çekicidir. Miğferler yine sivridir. Hepsi bozkıra özgü tipik deri çizmeler giymektedir. BaĢları açık olanların kısmen kesilmiĢ saçlarının baĢın tepesinde toplanarak diplerinden bağlandığı anlaĢılıyor. Ayrıca kurganlardan çıkarılanları hatırlatan eyer örtüleri, uç kısmına doğru darlaĢan sadaklar, ok ve yay gibi materyallerde Gök-Türk etkisi hissedilir. Bu özellikler kısmen piyade ve okçu alp tasvirlerinde de vardır.

Yukarı Lena‟daki ġiĢkin Kayası denilen yerde yapılmıĢ kaya resimlerinde, dörtnala uçarcasına giden atlar, ellerinde bayraklar bulunan süvariler görülür. Atların ve develerin baĢlarında sorguçlar, boyunlarında püsküller bulunur. Bazen atların kuyrukları düğümlüdür. At yeleleri tarak ağzı ya da testere diĢi Ģeklinde kesilerek süslenmiĢtir. Bazı atlara birden fazla kiĢi binmiĢtir. Resimlerde bazen atlar tarafından çekilen iki tekerlekli savaĢ arabaları ve kızaklar da yer almaktadır. Figürlerin üzerinde Gök-Türk kaya resimlerindeki gibi çizmeler, kaftanlar ve miğferler de bulunuyordu.

Batı Kazakistan‟da Jaltırak TaĢ denilen yerdeki bazı kaya resimleri Gök-Türk gurubu içine dahil edilebilir. Özellikle ellerinde mızrak, ok, yay ve bir göndere takılı bayraklar bulunan, bazıları savaĢırken veya av esnasında, bazıları da tek baĢlarına betimlenen zırhlı asker figürleri bu Ģekilde ele alınabilir.15

Orta Asya‟nın birçok bölgesindeki daha yüzlerce kaya resimlerinde Gök-Türk dönemine ait savaĢ ve savaĢçılara ait tasvirler bulunmaktadır. Bütün bu resimlerden yola çıkarak o dönemin savaĢçısının donanımının neler olduğunu az çok anlayabiliyoruz. Kullandığı silahlar, giyim tarzı, atların donanımı vb. birçok ayrıntılar bu resimlerde güzel bir Ģekilde görülmektedir.

15 Aynı eser, s. 183-184.

(28)

Uygur harfleriyle yazılmıĢ bir Oğuz efsanesinde ise Ģu ifadelere rastlıyoruz: “Künlerde bir kün avga çıktı. Çıda birle, ya ok birle, takı kılıç birle, kalkan birle atladı…” Tercümesi: “Günlerden bir gün ava çıktı. Mızrak ile yay, ok ile dahi kılıç ile, kalkan ile yürüdü…”16

Eski Türk edebiyat eserlerinden Kutadgu Bilig‟in bir babında Ģöyle yazmaktadır: “İlk önce uzaktan ok ile vuruşmalı, yaklaşınca ve yüz yüze gelince de

süngü ile hücum edilmelidir. Saflar karışınca, kılıç ve balta ile vuruş, dişle tırnakla saldır, yakasından tut, yapış…” Bu cümlede bir savaĢçının, nasıl bir taktikle

savaĢması gerektiği hakkında bir bilgi mevcut olsa da, bu öğüt cümlesinden bir Türk savaĢçısının hangi silahları kullandığını da anlayabiliyoruz.17

Türk topluluklarının ve bazı diğer milletlerin sözlü anlatımlarında dikkatimizi çeken bir husus, savaĢçının sefere çıkarken genellikle beĢ silahı kuĢanmasıdır. Kazak destanlarında da yiğitlerin savaĢa hazırlanırken beĢ silah kuĢanmaları dikkat çekicidir. Ayrıca kahramanın zırhla büründüğünden de bahsedilir. Bu silahlar birbirlerinin yerine geçemeyecek özelliklerinin olmasından dolayı her zaman sayılarının beĢ olduğu be bunların; 1) Yay, 2) Kılıç, 3) Mızrak, 4) Balta, 5) Gürzden oluĢtuğu öne sürülmektedir. Fonksiyonları; Atmak (Ok), Kesmek (Kılıç), Sokmak (Mızrak), Savurmak (Balta), Ġndirmek (Gürz) Ģeklindedir.18

Yukarıdaki bilgilere dayanarak Türklerin kullandığı savaĢ aletleri hakkında genel olarak Ģunları söyleyebiliriz:

Türklerin savaĢta kullandıkları temel silah “ok”tu. Türk orduları içerisinde atlı okçular en önemli birlikleri oluĢturmaktaydı. Ok dıĢında yay, mızrak, kargı, kılıç,

hançer gibi aletler de Türklerin savaĢta en çok kullandıkları aletlerdi. Bunların

16 Hüseyin Namık Orkun, “Eski Türklerde Harp Aletleri IV-Mızrak”, Beden Terbiyesi ve Spor, S.30,

Ankara, Haziran 1941, s. 23.

17

Yusuf Has Hacib, a.g.e., s. 177; Abdülkadir Ġnan, “Eski Kaynaklarda Türk Ordusu”, Türk Kültürü, S. 22, Ankara, Ağustos 1964, s. 128.

18Metin Arıkan, “Türk Sözlü Kültür Geleneğinde Ayrıntılar-I “BeĢ Silah” (BeĢ Sayısı)”, Ege

Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü 1. Uluslararası Türk Dünyası Kültür Kurultayı Bildiri Kitabı, C. I, Ankara 2007, s. 147, 149.

(29)

yanında savaĢta savunma amaçlı kullanılan savaĢ aletleri de vardı. Bunlar arasında da

zırh, gürz, kalkan, miğfer gibi aletleri sayabiliriz.19

Yakın dövüĢ süvarisinin baĢlıca silahları, kılıç, mızrak veya kargı, korunmak için kalkan ve eyerin soluna monte edilmiĢ balta, nacak ya da topuzdur.

Piyadenin donanımı daha sınırlıdır. Kemerin sol tarafına tutturulmuĢ kılıç, sol elde kalkan (süvarilerinkinden daha geniĢ), sağ elde ise kılıç, balta, mızrak, yay, topuz gibi silahlardan biri. Hem süvarilerin hem de piyadelerin kullanabileceği göğüs zırhına monte edilebilen veya belde taĢınan bıçaklar, kısa kılıçlar, hançerler, halatlar, kamçılar vb. da savaĢçıların donanımlarında yerlerini alırlar.20

Tüm bu genel bilgilerden yola çıkarak çalıĢmamızın bölümlerinde tarihi kaynak ve belgelere dayanarak, Türk-bozkır savaĢçısının giyim kuĢamını ve saldırı ve savunma silahlarını ayrı ayrı ele alıp, ayrıntılı bir biçimde değerlendireceğiz.

19Ersin Teres, “Orta Türkçede…”, s. 2112-2113. 20

(30)

I. BÖLÜM

TÜRKLERDE GĠYĠM-KUġAM, MADENCĠLĠK VE AĞAÇ

USTALIĞI

Elbise ile silah birbirini tamamlayan iki bütündür. Kullanılan silahın türüne, özelliğine ve niteliğine göre uygun elbise seçimi yapılmalıdır. Veyahut yapılan sefere ya da savaĢa göre uygun kıyafetler giyilmelidir. Mesela uzun mesafeli bir hareket alanı varsa, vur-kaç taktiği ile savaĢılıyorsa, yağma ve ganimet seferi yapıldıysa ağır kıyafetler tercih edilmez. Çünkü ağır zırhlarla donanan bir askerin hareket kabiliyeti azalır ve yavaĢ hareket eder. Bozkırlı bir Türk askeri bu hususa çok dikkat ederdi. Hızlı hareket etmeyi sağlayan hafif aynı zamanda sağlam malzemelerden yapılan savaĢ giysilerini giyerdi.

Bugün olduğu gibi dün de, pamuk veya pirinç tarlasında çalıĢanlarla, at üzerinde hayvan güden kavimlerin elbiseleri de aynı olamazdı. Hayvancılıkla geçinen Türklere çalılara, taĢlara ve soğuğa karĢı dayanabilen elbiseler gerekliydi. Türkler Çinlilerde olduğu gibi ata entari ile binemezlerdi. Bacakların atın gövdesine sürtünmesinden dolayı yara açma gibi tehlikelerinden korunmak için kalın pantolon ve çizme giymek zorunda idiler. Ayrıca yiyecek ve silahlarını asmak için de deri kemerlere ihtiyaç duyarlardı. Soğuğa ve rüzgara karĢı bunun yanında savaĢ esnasında darbelerden korunma amaçlı kulaklıklı ve enselikli Ģapkalar giymek durumundaydılar.21

Hafif donanımlı ve zırhsız bir okçu süvarinin giyimi; üstte kolları bilek üstlerine kadar uzun, büyük ihtimal pamuklu, dar ve yakasız bir gömlek olan mintan, mintanın üzerinde eni çapraz kavuĢan ve beline kemer takılan muhtemelen keçeden yapılan bir tür kısa kaftan; altta, üst kısmı ata binmeye elveriĢli biçimde bol olan, Ģalvara göre nispeten dar bir pantolon; ayaklarda deriden bir çizme veya keçe çizme, ve baĢa takılan börkten ibarettir.22

21 Bahaeddin Ögel, Türk Kültür Tarihine Giriş, C. 5, Ankara 2000, s. 1-2. 22

(31)

A. GĠYĠMĠN TEMEL MALZEMELERĠ VE ÜRETĠMĠ

1. Deri ve Dericilik

Deri insanların çok eski devirlerden beri giyim-kuĢam, yeme-içme ve barında iĢlerinde kullanmıĢ oldukları eĢyaların yapımında önemli bir hammadde olarak tanınmaktadır.

Orta Asya‟nın kültür tarihine bakılırsa, deri eski Türkler ile atalarının günlük hayat ve giyiminde, birinci derecede rol oynuyordu. Eski Çin‟de dericilik oldukça geç çağlarda, askerlerin ihtiyaçları dolayısı ile geliĢmeye baĢlamıĢtı. Halbuki daima at üzerinde yaĢayan eski Türkler ile ataları ise, çizme ve pantolon giyme zorunda idiler. Ayrıca atların eyer ev koĢum takımları için de, deriden yapılma mecburiyeti vardı.23

Dericilik, hayvan besleyip yetiĢtiren kavimlerin, ikinci bir mesleğidir. Bu sebeple eski Türklerde dericilik çok ileri idi. Deri, eski Türklerin hayat ve giyiminde birinci derecede rol oynuyordu. Eski Çin‟de dericilik oldukça geç çağlarda, askerlerin ihtiyaçları dolayısı ile geliĢmeye baĢlamıĢtı. Aslında eski Çin‟de hayvan az idi. Ayrıca Çin kültüründe, canlı bir hayvanın öldürülüp, derisini ayağa giymek de biraz garipseniyordu. Halbuki daima at üzerinde yaĢayan eski Türkler ise, çizme ve pantolon giyme zorunda idiler. Ayrıca atların eyer ve koĢum takımlarının da deriden yapılma mecburiyeti vardı. Kısacası atlı konar-göçer kavimlerin günlük hayatları, deriden ayrı olamazdı.24

Dericilik tarihinde Türklerin eski bir geleneği ve önemli bir yeri vardır. Sibirya‟da, Altay dağları eteklerinde yapılan araĢtırmalarda ortaya çıkan buluntular, Türklerin deri iĢlemede çok ileri olduklarını göstermektedir. M.Ö. III. Ya da IV. yüzyıllara tarihlenen buluntular arasında keçe üzerine yapılmıĢ renkli deriden

23 Abdulhalik Bakır, “Ortaçağ Ġslam Dünyasında Deri, Tahta ve Kâğıt Sanayi”, Belleten, C. LXV, S.

242, Ankara, 2001, s. 75.

24

(32)

aplikelere rastlanmıĢtır. Hunlar dönemine ait olduğu tahmin edilen bu buluntular, onların deri iĢlemeyi, renklendirmeyi bildiklerini göstermektedir.25

Türklerin dericiliğine dair bilgilere Çin kaynaklarında da rastlıyoruz. Çin elçisi Wang Yen-Te, Uygurlar hakkında Ģöyle bilgi verir: “Dağın eteğinde mavi çamur üreten bir mağara vardır. Çamur mağaranın dıĢına çıktığı zaman, derhal sha-shıh (kumtaĢı)‟ya dönüĢürdü. Yerliler bunu deri tabaklamakta kullanırlardı.”26

Bozkır Türk giyim eĢyasının baĢlıca malzemesi, koyun, kuzu, sığır, tilki ve az miktarda ayı derisi ile koyun, keçi, deve yünü idi.27

Dikilen giyeceklerin ham maddesi önce tabii postlar iken, zamanla deriler tabaklanmıĢ, iplik yapımı sonrasında üretilen dokumalar iĢe girmiĢtir. Giyimler genellikle deriden yapılırdı.28

Derinin içi, zarı ve sinirleri gibi bölümleri de vardır. Bunların temizlenmesi dericilikte çok mühimdir. Derinin kalitesi de bu bölümlerin temizlenme ve çıkarılma derecesine göre ölçülür. Deri baĢlıca üç bölüme ayrılır: 1) Deri üstü. 2) Asıl deri. 3) Deri altı yani etli katman. Asıl derinin bulunabilmesi için çok hassas iĢçilik yapılması gerekiyordu.

Deriyi delmeden yüzmek çok mühim ve dikkat isteyen bir mevzu idi. Zira delinen deri hem iĢlevini kaybederdi hem de değerini kaybederdi. Eski Türkler deriyi yüzdükten sonra, kuruyup çatlamaması için yağ sürerlerdi.

Derinin farklı özellikte çeĢitleri vardır. “Gön” kelimesi deve derisi, at derisi için de kullanıldığı gibi asıl manası “tabaklanmıĢ deri”dir. “Sağrı” kelimesi de deri manasına gelmektedir. Hatta kaba deriyi sertleĢtirme iĢlemine de “sağrılamak” denmiĢtir. Öyle anlaĢılıyor ki sağrı adı verilen deri, ayakkabı yapmak için kullanılan, sert ve dayanıklı bir deri çeĢidi idi.29

Ayrıca kürkler de Türklerin giyim hayatında temel malzemelerden biriydi. Türklerin hayatında önemli bir yer tutan kürkler daha ziyade samur, sincap, bozkır

25 Abdulhalik Bakır, “O.Ġ.D. Deri, Tahta ve Kâğıt Sanayi” s. 76.

26 Özkan Ġzgi, Çin Elçisi Wang Yen-Te’nin Uygur Seyahatnamesi, TTK Basımevi, Ankara, 2000, s. 66. 27 Ġbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, Ġstanbul 2005, s.319.

28 Tuncer Baykara, Türk Kültür Tarihine Bakışlar, Ġstanbul 2009, s.97. 29

(33)

tilkisi ve ada tavĢanı derilerinden imal ediliyordu. Örneğin samur ve sincap derileri çok defa elbisenin içini kaplamakta kullanılıyordu. Ayrıca samurdan yalnız kürk değil, hükümdarlar için börk de imal ediliyordu.30

DLT‟de kürk yapılan deri “amşan” olarak geçer. Ayrıca kenarları siperlikli bir börk çeĢidinden bahsedirlir. Bunun adı “kıdıgıg börk” tür.31

Sonuç olarak Türkler savaĢ donanımları için gerekli olan en kaliteli derileri üretmekte mahirdiler. Deri Türk savaĢçısının temel giyim malzemelerinden biriydi. Deri hem dayanıklı hem de sağlam olmasından dolayı zırh yapımında da sıkça kullanılan bir malzemeydi.

2. Keçe ve Keçecilik

Keçe sözlük anlamı olarak: “Yün ve keçi kılı gibi hayvansal doğal elyafın, dış

tabakasını oluşturan üst örtü hücrelerinin (pulların) belirli ısı, nem ve basınç altında, sıcak ve kaygan bir ortamda sürtünerek birbirine kenetlenmeyle oluşan dokusuz tekstil yüzeyi” ve

“Yapağı veya keçi kılının dokunmadan yalnızca dövülmesiyle elde edilen kaba kumaş” olarak tanımlanmaktadır.

KaĢgarlı Mahmud Divanü Lugati‟t-Türk isimli eserinde Oğuzca keçe kelimesine karĢılık olan “kiviz, küvüz, kidiz, kiyiz” kelimelerini kullanmıĢtır. Orta Asya Kırgızistan‟da “şırdak” adı ile anılır. 32

Türklerin giyimlik yünü ve keçelik yünü baĢkaydı. Keçe için hazırlanmıĢ olan yün “kaba yün” idi.33

Bu kaba yünden keçenin nasıl elde edildiğine bir göz atalım:

Keçe tüm el sanatlarında olduğu gibi üretimi uzun süren ve çok emek isteyen bir üründür. Keçede kullanılacak yün koyunun Mayıs ayı kırkımından (ilk

30 Abdulhalik Bakır, “O.Ġ.D. Deri, Tahta ve Kâğıt Sanayi” s. 88. 31 KaĢgarlı Mahmud, Divanü Lügati’t-Türk, Ġstanbul, 2007, s. 141, 422. 32

KaĢgarlı Mahmud, a.g.e., s. 297, 314; Deniz Çeliker, “GeçmiĢten Günümüze Türklerde Keçecilik ve Keçe Yapımında Yeni Teknikler”, Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi

Hakemli Dergisi, C. 4, S. 8, Kasım 2011, s. 2.; Didem AtiĢ Özhekim, “Keçenin Hikayesi ve Sanatsal

Üretimler”, Zeitschrift für die Welt der Türken (Journal of World of Turks), C.1 S.1, 2009, s. 124.

33

(34)

kırkım)34

elde edilir. Yün kırkımdan sonra pıtrak ve pisliklerden temizlenmesi için iyice didiklenir ve ardından yay ve tokmakla lifler birbirinden tamamen ayrılana kadar atılır. Yere serilen bir hasır zemin üzerine serpilir, desen oluĢturmak için motifler yerleĢtirilir ve hafif ılık su ile ıslatılır. Elyaf hasırla birlikte sarılarak rulo yapılır ve elyaf hasır kalıp ile birlikte rulo yapılır ve “tepme” aĢamasına geçilir. 30-40 dakika ayakla yapılan bu iĢlem sırasında uygulanan basınçla, lifler birbirine geçirilmiĢ olur. Ardından hasır kalıp açılır ve ham keçenin “pişirme” aĢamasına geçilir. ĠĢlem; sıcak ve nemli bir ortamda, birbirine tutunmuĢ elyafların sıcak su ve el veya dirsek basıncı yardımıyla iyice kenetlenmesinin sağlanmasıdır. En son aĢamada ise, keçe yıkanır ve tekrar sıkı bir rulo yapılır. Rulo yere dik bir konumda bekletilip, içinde kalan suyun iyice süzülmesi sağlanır ve asılarak kurutulur.35

Keçeyi tepme iĢlemi en zor aĢamalardan biridir. Bu tepme iĢlemini bozkırlı milletler bazen atın gücünü kullanarak yapmaktaydılar. Hasıra sardıkları yünü rulo halinde urganlarla bağlayarak atın arkasına bağlarlardı. Atın koĢmasıyla birlikte yerde atın peĢinden yuvarlanan rulo içerideki yünleri sıkıĢtırıp keçeleĢtirmekteydi. Bu yöntem çok daha pratik ve insan gücü istemeyen bir yöntemdi. (Bkz. Figür 2)

KeçeleĢme için uygun olan normal nem, kuru ağırlığa göre aĢağı yukarı %30 - 40‟dır. Bu nem, tepme keçeciliğinde su veya buharla sağlanır. KeçeleĢtirmenin oluĢabilmesi için normal ısı 50 - 60°C‟dir.36

Türkler bu hassas ayarları deneyimleri sayesinde kusursuzca uyguluyorlar ve sağlam keçeler üretiyorlardı.

Keçe Ġskitler ve Hunlar tarafından kullanılan bozkır halkının en pratik üretimlerden biridir ve Pazırık kurganlarında keçe örneklerine rastlanır. Yünü ıslatıp, yuvarlayıp dövme tekniğiyle üretilen keçe giyim ve çadır yapımında kullanılırdı.37

Pazırık Kurganı‟ndan çıkarılan eserlerin arasında son derece detaylı çalıĢılmıĢ keçelerin bulunması nedeniyle; bu yüzyıldan çok önce Orta Asya Türklerinin konar-göçer yaĢamlarının bir parçası olarak tarih sahnesine çıktığı

34 Bu yüne “yapağı” adı verilir. Baharda koyunun üzerinden toplanan kıĢlık yünü ifade eder.

(Bahaeddin Ögel, Türk Kültür Tarihine Giriş, C. 5, Ankara 2000, s. 160).

35 Didem AtiĢ Özhekim, a.g.m., s. 125. 36 Deniz Çeliker, a.g.m., s. 7.

37 Emma C. Bunker, Nomadic Art Of The Eastern Eurasian Steppes (The Eugene V. Thaw and Other

(35)

düĢünülmektedir. Soğuk iklimli toplumlarda ısınma, sıcak iklimli toplumlarda serinliği sağlaması ve su geçirmezlik özelliğinden dolayı, o dönemlerden itibaren gerek saray gerekse halkın tercih etiği bir ürün olma özelliğini korumuĢtur.38

Konar-göçer Türk toplulukları gerek çadırlarda, gerekse diğer eĢyalarında kullandıkları süsleyici unsurlarda doğal olarak yetiĢtirdikleri hayvanların yünlerinden yararlanmıĢlar ve birer el sanatı ürünü keçe yapımını kendi geleneksel yöntemleriyle gerçekleĢtirmiĢlerdir. Geleneksel yöntemlerle yapılmıĢ ilk keçe örneklerine M.Ö. 4 ve 3. yüzyıllara tarihlenen Pazırık Kurganlarında rastlanmıĢtır. Bu örneklerdeki tepme keçeler, aplike tekniği ile desenlendirilmiĢtir. (Bkz. Figür 3)

Dünyanın en eski halısı olarak kabul edilen ve M.Ö. 500 yılına tarihlendirilen “Pazırık Halı” ve halı ile aynı kurganda bulunan keçe örneği, kök boya ile kırmızı renge boyanmıĢ keçe sanatının aplike tekniği ile yapılmıĢ en erken örneklerinden biridir.(Bkz. Figür 4)

Pazırık Kurganından çıkan örneklerden biri de aplike tekniği ile yapılmıĢ, kartal griffon‟un bir dağ keçisine saldırıĢını anlatan eyer örtüsüdür. Kırmızı renkteki keçe zemin üzerine yeĢil, beyaz ve krem renklerinde keçe parçaları kompozisyonu oluĢturacak Ģekilde yerleĢtirilmiĢ ve aplike tekniği uygulanmıĢtır. Mezar odasını ya da bir çadırı kaplamak üzere hazırlandığı tahmin edilen, 4,5 m x 6 m boyutlarında geniĢ bir yüzeye sahip olan bir baĢka tepme keçe örtü BeĢinci Pazırık Kurganında bulunulmuĢtur. BeĢinci Pazırık Kurganından çıkarılan baĢka bir örnek ise tepme keçeden yapılan, bir çadırı koruyan “töz” olarak kullanıldığı tahmin edilen bir çift “kuğu”dur. 29 cm yüksekliğinde olan bu beyaz keçe kuğuların kanat uçlarında ve gagalarında siyah, ayak ve kuyruk kısımlarında kırmızı ve sarı renkte keçeler kullanılmıĢtır. Aplike tekniği uygulanan bu kuğularda ayrıca kuru bitkilere de yer verilmiĢtir.39

Yapılan arkeolojik kazılarda, Hunların kullandıkları eyer ve eyer altı örtüleri, keçe yaygıları ve bunların üzerinde deri, kürk ve keçeden kesilen değiĢik biçimlerde süsleyici aplike örneklerine rastlanmıĢtır.

38 Didem AtiĢ Özhekim, a.g.m., s. 124. 39 Deniz Çeliker, a.g.m., s. 2-3.

(36)

Pazırık ve Noin Ula Kurganlarında bulunan kırmızı, mavi, sarı, beyaz renkli keçe parçaları ile yapılmıĢ eyer örtüleri, örtüler, perdeler Türklerin M.Ö.‟ki yy.‟da kumaĢ boyama ve aplike yapmadaki ustalıkları göz önüne sermektedir. ĠĢleme tekniği ile desenlendirme ise ipek, yün, keten, pamuk, metal v.b. iplikler kullanılarak, çeĢitli iğneler ve uygulama biçimleri aracılığıyla; keçe, deri, dokuma çeĢitleri v.b. üzerine yapılan bezemeler olarak tanımlanan bu teknik geçmiĢte keçe desenlendirme teknikleri içinde sıklıkla kullanılmıĢtır. 40

Gök-Türkler döneminde kıyafetlerin yapımında deri ve keçenin kullanıldığını da görürüz. Bunu bazı heykeller üzerindeki baĢlıkların duruĢ biçiminden de anlayabiliyoruz. Gök-Türkler döneminde keçecilik, sadece çadırların döĢemesinde kullanılmamıĢ, börk, Ģapka gibi çeĢitli baĢlıkların yapımında da tercih edilmiĢtir.41

Ortaçağ Ġslam alimlerinden Gerdizi Türkler hakkında Ģöyle bahseder: “Türkler gösterişli ve cüsseli kişilerdir. Keçe üretiminde insanların en ustalarıdır.

Zira keçe giyerler.”42

Tüm bunların yanında, Ġslam önce dönemden itibaren Osmanlı dönemine kadar keçenin kılıç talimlerinde kullanıldığı bilinmektedir. Metal tel ile güçlendirilen keçe kılıç ve diğer kesici aletlerin darbelerine karĢı en dayanıklı malzemelerden biridir ve kolay kolay yırtılmaz. Bu hafif ve sağlam malzemeden Türkler savaĢlarda da bolca istifade etmiĢler ve vücutlarını kesici aletlere karĢı korumak için keçe ile kaplamıĢlardır.

3. KumaĢ ve Dokumacılık

Dokuma sanayi, insanlık tarihi kadar eski bir sanayi dalıdır. Zira giyim-kuĢam ihtiyacı insanların hayatlarını sağlıklı bir biçimde sürdürmeleri için gerekli olan yeme, giyinme ve barınma ihtiyaçlarından birini teĢkil etmektedir.43

40

Aynı makale, s. 13.

41

Fikri Salman, “Göktürk Dönemi Kıyafetleri”, Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dergisi, S. 9, Erzurum 2006, s. 20.

42

(37)

Eski Türkler terziye “yiçi” adını vermiĢlerdir. Terzi kelimesi ise Türkçeye Farsçadan gelmiĢ bir deyiĢtir. Ütü ise en eski dönemlerden beri Türkler tarafından kullanılmaktadır. KaĢgarlı Mahmud Ģöyle diyordu: “Mala biçiminde bir demir parçasıdır ki, dikiĢ yerlerini bastırmak için, kızdırılarak elbise üzerine basılır”. Eski Türkler bu demire “ütüg” derlerdi.44

Bizce bu kelime günümüzde Ruslar tarafından da kullanılmaktadır. Zira günümüzde Rusça‟da ütü kelimesi “utyug (утюг)”tur. SöyleniĢi de eski Türkçede ki ütüg kelimesiyle aynı denecek derecede benzerlik göstermektedir.

Eski Türklerde dokumacılığın temeli olan iplik yapma teknikleri de geliĢmiĢti. “İp eğirmek” için kullanılan “iğ” aleti Türklerde çok eski bir tarihe sahiptir. Ġğ sözü daha Uygurlar döneminde “ig, ik, yig, yık” Ģeklinde görülür. Ġğ dıĢında çark Ģeklindeki iplik üretimine yarayan “çıkrık”, “yumak” ve “makara” gibi gereçler Ġslamiyet Öncesi Türk devletleri tarafından kullanılıyordu. Türkler bu ipliklerden ürettikleri kumaĢlara “böz” yani “bez” diyorlardı. Bu bezleri dokuyan ustalara da “bözçi” yani “bezci” deniyordu.45

Ġslam öncesi devirde dokuma iĢçileri yün, keçi kılı, deve kılı, keten ve diğer hammaddeleri dokumadan önce yıkarlar ve özel taraklar kullanarak bu maddeleri hazır duruma getirirlerdi.46

Türklerin kumaĢ elde etmek için kullandıkları malzemeler de çeĢitliydi. Hayvancılıkla geçinen Türkler, elde ettikleri yünlerden olsa gerek pamuğa çok fazla ihtiyaç duymamıĢlardı. Ancak biz pamuklu bezlerin eski tarihlerden beri Türkler tarafından da dokunduğunu biliyoruz. Pamuğun Çinlilerden önce Türkler tarafından keĢfedildiği hakkında güçlü olmasa da elimizde bazı deliller mevcut. Pamuk Çin‟de Ġsa‟dan çok önceki çağlarda pek fazla tanınmıyordu. Öyle anlaĢılıyor ki pamuk üretimi Çin‟e, Doğu Türkistan ve Tanrı dağları yolu ile gelmiĢti. Pamuk Çin‟de p‟o-t‟ieh ve k‟u-ch‟un adları ile tanınıyordu. Çinlilerin bu iki deyiĢinin kökleri de, Farsça “pakta”, Arapça “kutn” sözleri ile açıklığa kavuĢmaktadır.

43

Abdulhalik Bakır, “Ortaçağ Ġslam Dünyasında Dokuma Sanayi”, Belleten, C. LXIV, S. 241, Ankara, 2001, s. 749.

44 Bahaeddin Ögel, Türk Kültür…, s. 99. 45

Aynı eser, s. 141-158, 355, 375-376, 392, 396.

46

Referanslar

Benzer Belgeler

RESİMLER LİSTESİ .... Nedim Günsür ... Ramiz Aydın ... Alev Ermiş Mavitan... Kainat Barkan Pajonk.... Ali İsmail Türemen... Mevlüt Akyıldız ... Alp Tamer Ulukılıç...

haftaları 37 olan 42 yenidoğan bebeğin yer aldığı bir başka çalışmada en sık görülen nedenler sepsis ve perinatal hipoksi olurken, biliyer atrezi ve

Kubbealtı’mn geçen nüshasında, değerli araştırmacımız Fevziye Abdullah Tansel’in «Notlar ve Tenkidler» başlığı ile bir makalesi neşrolundu. 40 - 42) «Mehmed

«Sulhün devam edebilmesi için, Rus- yamn müttefikleri olan Danimarka, Prusya, İngiltere ve İsveç, bundan son­ ra Rusyanm Polonyada kral intiha­ bına, dinî

Batı duvarına ait en ilginç ve Türk hâkimiyetinin en üst şekilde gösterilen rekonstrüksiyonunda, (bkz. Görsel 81) Türk hükümdarı, bağdaş kurmuş şekilde saltanat

Bu çalışma da klâsik Türk şiirinde duvar yazısı olarak artık âşıklar arasında bir jargona dönüştüğü görülen “âh şâhum” nidasını, Osmanlı

Koz ve Güven (2014), Ekim ve Aralık aylarında buğday tarlalarından sayı ve çeşitlilik açısından en çok Aspergillus, Fusarium ve Penicillium ; Oskay ve Şimşek

The effects of increasing amounts of pellet farmyard manure application on the mineral nutrition of the rye plant ( Secale cerale L.) were determined in this