• Sonuç bulunamadı

Eyüboğlu ve k. enstitüleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Eyüboğlu ve k. enstitüleri"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ö

ylesine bağlı İdi M K8y E n stitü lerin e ve Tonguç’a, O’n un ölüm ünü duyunca ilk kalp krizini geçirm işti. 1960 H aziranının son gün­ lerinde dostum Ş e rli T ekben’le ziyaretine gitti­ ğim izde konuşm ası yasaklanm ış yatıyordu. Sa­ yın eşi İki dak ik a İçin bizi y an m a b ıra k tı. Ama O, Tonguç’u n ölüm ünü, çok İlginç olan cenaze tö ren in i a y rın tılarıy la öğrenm ek İstiyordu. He- yecanlandırm am aya çalışarak h e r şeyi an latm ak zo ru n d a kalm ıştım .

K endisine açacak. O nsuz olam ayacak b ir önerim iz de v a rd ı. K öy E n stitü leri fikrini ve T onguç’u sü rek li olarak y aşatm ak İçin b ir dergi çıkarm ayı dü şü n m ü ştü k . E rte si gün te k r a r gel­ m em izi istedi. G ittik . D erginin adını k o y m u ştu : İm ece. On yıl aralıksız yayım ını sü rd ü ren , İsim babası olduğu b u dergide, im ecibaşı o larak ön­ c ü lü k y ap tı, değerli yazılar yazdı.

O nun deyim iyle gerçek b ir eğitim İmecesi olan K öy E nstitülerine, kafası ve kalbi ile bü­ y ü k k a tk ıla rd a b u lu n d u . H asanoğlan Köy E ns­ titü sü n d ek i d ö rt yıllık arkadaşlığım ızda ve son­ ra la rı O’n un insan kalbi, sağlam kafası ve kül­ tü r ü İle çevresine cöm ertçe, hiç b ir şey bekle­ m eden saçtığı ışığın y ak ın b ir tanığı olm ak m u t­ lu lu ğ u n a kav u ştu m .

Talim ve T erbiye D airesi üyesi ve Tonguç’ un y ak ın b ir danışm anı olarak Köy E n stitü leri k an u n ların ın , yönetm elik ve p ro g ram la rın çıkı­ şında b ü y ü k y ard ım ları, k a tk ıla rı oldu.

1942’de b ir k u rs olarak açılan Y üksek Köy E n stitü sü 1943’te yönetm eliği çık arılarak çalışm a ya başladı. B ir h a lk ü n iv ersitesi olm aya aday ve Köy E n stitü le ri’nin beyni o larak işlem eye başlayan bu k u ru m u n öğretim ü y eleri, A nkara Ü niversitesinden, yüksek o k u llard an sağlanan değerli hocalardı. S a y ıla n k ırk a v a ra n bu öğre­ tim üyelerinin pek çoğunu öneren, sağlayan ve k u ru m a kazan d ıran Eyuboğlu olm u ştu r. H ikm et B irand, V edat G ünyol, M im ar M ualla, Saffet K orkut, M ahir Canova, A ydın G ün, R uhi Su, Â şık Veysel b u n lard an sadece b irk açıd ır.

K endisi gerektiğinde h e r zam an, fa k a t n o r­ m al o larak h aftad a ik i gün gelir, geceleri de k a la ra k serbest zam anlarda da öğrencilerin a ra ­ sında yaşar, katkısını sü rd ü rü rd ü . Bu dönem O ’nun, özellikle klasiklerin çevirisi nedeniyle geceli gündüzlü çalıştığı günlerdi. H asanoğlan’ da kaldığı saatlerin kendisine m u tlu lu k v erd i­ ğini, dinlendirdiğini, yaşam ını değerlendirdiğini söylerdi. Geleceği günleri yalnız öğrencileri de­ ğil, biz de özlem le beklerdik. O, derslerinin dı­ şında en hafif sohbetlerinde de hep b ir şeyler v erird i. Bilm eden bildirm eden yap ard ı b u n u . O, b ir yerde bu lu n su n da, anlam sız, fikirsiz zam an öldürülsün, buna hiç olanak y o k tu r. D ersleri de, kendince planlı, sohbet o tu ru m la rı idi. Daha önceden b astırıp dağıttığı m etinlerle öğrencile­ rin düşünüp h azırlan m aların ı sa ğ la r; kendisi çok az konuşur, gerekli yol gösterm eleri y a p a r; tam b ir özgürlük içinde çoğu kıyasıya tartışm alı olan o tu ru m u y önetir, sonucu b a ğ la ttırır, özü b u ld u ru rd u . O nun d erslerinde bu lu n an lard a

sü-örüşler

İitltlflitt

Eyuboğlu ve K. Enstitüleri

Hüırem ARMAN

rekll b ir şeyler k a lır ve b u n la r tü rlü kon u ların an a h ta rla rı olurdu. S o k rates'ten en yeni düşü­ n ü r ve sanatçılara k ad ar uygulanacak b ir planı vardı.

Talim ve T erbiye D airesi üyesi yetkisiyle o r­ taokul T ürkçe ve lise edebiyat d erslerine (m e­ tin le r üzerinde incelem e) yöntem ini o getirdi. Bu k u ru m la r için h azırlanan te k ders k itap ları, sonraları politik nedenlerle çok değiştirilen, seç­ kin m etinleri fikirsel iş ve araştırm ay a zorlayan yöntem leriyle, h azırlay an lard an çok O 'nun ya­ p ıtlarıd ır.

Ortam Güzelliği

H asanoğlan Köy E n stitü sü ö bür Köy Ensti­ tü lerin in im ecesiyle k u ru lm ak tay d ı. Y apım işle­ rine elverişli ay lard a E nstitü lerd en gelen 8-10 ekiple H asanoğlan y aratıcı b ir iş hızının sevin­ ci ve m utluluğu ile çoşkular içinde çalkanırdı. İş saatleri dışında y u rd u n h e r yöresinden gelen E n stitü öğrencilerinin değişik halk tü rk ü le ri, h alk oyunları, şiirler, m ani ve tem silleriy le, ger­ çek b ir tab an k ü ltü rü n ü n alışverişi sağlanırdı. T abandan bozulm adan gelen folklorun b ü tü n n ü a n sla n y le sergilendiği böyle b ir ortam , Saba­ h a ttin ’in ustası olduğu, özlem ini duyduğu b ir yaşam ve değerlendirm e konusu idi. O bu ko­ nuda da çok şeyler verm iş, alm asını da bilm iştir. D aha da anlam lı, daha da güzel şeyler olm a­ lı İdi. B ir gün b ir öneri ile geldi. K uvvetli bir am plifikatör alınacak, tö ren alanına ve dağınık iş yerlerine h o p arlö rle r konacak, iş saatlerinde de tü rlü m üzik yayını yapılacak. Sağlanacak Batı m üziği p lak ların ın b ir listesini de h azırla­ m ıştı.

1944 yılında h e r şey karaborsada İdi. B unlar orada bile giiç b u lu n u rd u . A m plifikatör yapa­ cak b ir teknisyen b u lduk, bulabildiğim iz plak­ la rı aldık. Döşemini öğrenciler y ap tı. Sıraya konm uş B atı m üziği p lak ları ve h alk tü rk ü leri karışım ı b ir pro g ram la iş saatlerin d e de m üzi­ ğin etkisi sü rd ü rü ld ü . Bu konuda olup biteni görm eye Tonguç’la b e ra b e r geldiler; sevinçleri, m utluluğum uz sonsuzdu.

Eyuboğlu bu atılım ı, olabileceği k ad arıy le ö b ü r o k u llard a da u y g u latm ay a çalıştı. O gün­

lerde Milli Eğitim Bakanlığı T ebliğler Dergisin­ de sıraya konm uş b ir plak listesi ve Y ücel’in b ir b u y ru ğ u yayım landı. B ütün ilk ve orta de­ receli okullarda m üzik dersleri aracı o larak b ir gram ofon sağlanm aya çalışılacak, derslerde u y ­ gulam alar yapılacak, ders dışında da öğrencilere m üzik dinletilecek. B irçok o k u lların o y ıllard a bu uygulam aya geçtiklerine tan ık olm uştum .

K alabalıklarla b erab er hep anlam lıya, güze­ le, d aha güzele erişm ek O’nun yaşam k u ra lı idi. Köy E n stitü lerin d e hep buna çalıştı. Hasanoğ- lan Köy E n stitü sü n ü n heykellerle donatılm ası çalışm aları da O ’nun planıdır.

Güzel S a n a tla r A kadem isi öğretim üyesi, H eykeltraş N usret S um an, m isafir öğretim üye­ si o larak O’nun önerisiyle Y üksek Köy E n stitü ­ süne geldi. Ö ğrencilerle önce (M im ar Sinan, B arbaros, M ithat Paşa, N am ık Kemal, F atih) b ü stleri yapıldı, id are binasının karşısına o tu r­ tu ld u la r. S um an’m yanına alarak Güzel S an at­ la r A kadem isine götürdüğü birkaç Y üksek Köy E n stitü sü öğrencisi orada, öğrendikleri teknikle, röliyefler, b irk aç heykel ve b ü stle r kopya e tti­ ler. B unların am balajlı olarak b ir yük vagonu ile H asanoğlan istasyonuna geldiği gün Saba­ h a ttin de geldi; b u n la rı kendi gözetimi altında taşıttı. E rtesi gün yine O ’nun gözetim inde Açık- b av a T iyatrosunun sahne du v arların a röliyefler, giriş kapısının önüne «Nike» m onte edilm eye başlandı. «Venüs», Y üksek Köy E nstitüsü kan­ tininin, «Öğrenci» heykeli İse E nstitü binasının önüne yerleştirildi. Bugün b ir çam orm anı olan, o günün fidanları arasında Apollon başlarının yerlerini gösterdi. D aha birçok heykeller vardı planda. H atta b u n la r çoğaltılıp ö bür Köy E nsti­ tülerine gönderileceklerdi. B ir caddenin iki yanı E n stitü lerd e, köylerde işbaşında ölen öğrenci ve öğretm enlerin heykellerine ayrılm ıştı.

«Tohum E ken Adam» heykeli yine O’nun kafasında, T ü rk köylüsünün b ir sim gesi olarak öz kazanm ış, N u sret S um an'ın ustalığı ve Ton­ guç’un onayı ile dev b ir y ap ıt niteliğiyle biçim ­ lenm eye, gerçekleşm eye başlam ıştı. Bu İş için N u sret S um an yeniden geldi. H eykelin boyu 25 m., tab an ı 22x22 İdi. D em ir iskelet ve

beton-T l b U

1 U > s

lazım ın tamamlandı. Bu dey adam ın aol elinda _ b ir tohum çanağı v ard ı, sağ el tohum saçıyordu. r H eykelin İçi Köy E n stitü leri m üzesi olacaktı. Y anm a b ir k ita p lık eklenecekti. Y apıtın İnce ■ İşleri tam am lanm adan 1946 geldi çattı.

Tonguç’un Genel M ü d ü rlü k ten ayrılm asın­ dan hem en sonra, önce Y üksek Köy E nstitüsü binasının önündeki «Öğrenci» heykeli, sonra A pollon b a şla n p arçalan d ı. 27 M ayıs'tan sonra Tonguç, S ab ah attin ve Fransız gazetecisiyle Ha- sanoğlan’a gittiğinde, röliyefler. «Venüs», bir kan ad ı kopm uş olarak «Nike» d u ru y o rd u . To­ hum E ken Adam heykelinin başına daha başka şeyler geldi. Köy E n stitü lerin i yıkm a kam pan­ yasında. gerici lite ra tü re adı k a rıştı; S talin ’in, Tonguç’ıın heykeli olduğu söylendi Ve günün Milî E ğitim B akanının sözlü b u yruğu ile yoke- dildl. T icaniler sonradır. H eykellere ilk sald ın b u d u r.

Ona da Bir Yapıt

Köy E nstitülerinden yetişen yazar ve şairle­ re, dolaylı dolaysız b ü y ü k etkisi olm uştur. Se­ çilmiş b ir öğrenci g ru b u n u n çıkardığı Köy E ns­ titü le ri Dergisinin başında O v ard ı. Ü nlü san at­ çılarım ızı ve d ü şü n ü rle ri E n stitü y e g etirerek O tan ıtıy o rd u . B ir gece Melih C evdet A nday. Ca­ h it Sıtkı T arancı, Y aşar K em al. Cahit K ülebi, M ehm et K em al, N ecati Cum alı ve Ş ahap Sıtkı î l te r ’le gelerek, geç v ak itlere k ad ar. Y üksek K öy E n stitü sü öğrencilerine ve hepim ize yaşat­ tığı sanat şöleni gecesinin tadını hâlâ unutam am . B ir gece de O rhan Veli İle gelm işti, ö ğ re n c ile r­ l e ’ yapılan otu ru m d an sonra sabahlam ış. Ha­ sanoğlan sırtların d an , O rhan V ell’nln y ay ım lan ­ m am ış şiirlerini dinleyerek, güneşi doğdurm uş- tuk.

1946’dan sonra. Köy E n stitü leri yokedllm eye başlayınca tü rlü k aralam alara, su çlam alara ta ­ nık olduk. E yuboğlu, tu tu c u - çıkarcı, oy peşin­ dekiler ve b u n la rın y a rd ak çıların d an gelen *uç- lam aları doğal b u lu r, en çok solcu geçinen, İnce­ lem esiz. araştırm asız, h er şeyi bildiğini sanan kişilerin eleştirilerin e kızar, üzülürdü.

K u ru cu ların d an olduğu Köy E n stitü lerin e, Tonguç’a kafası ve gönlü ile bağlı olan Eyuboğ­ lu. bu bağlılığının b ir y ap ıtım da, kendine özgü tu tu m la, b ir y ap ıtla verm iştir. «Tonguç’a Kitap»ı O düşünm üş, İmece ile hazırlanm asını, yayım lan­ m asını O sağlam ıştır. Bu yapıtın basındaki şu yazı O’n u n d u r: «Bu k itab ı, Tonguç öldüğü za­ m an b ir arada bulunabilen d o stla n tasarla d ı. D ediler ki. T onguç'un ölüm üne v ahlanm akla kal­ m ak Tonguç’un da gücüne gider. Acımızı b ir işe çevirelim . Tonguç’u, Tonguç ü stü n e düşü n ü len ­ leri, Tonguç’un yaptığını a n la ta n b ir k itap çıka­ ralım . Böylece Tonguç’un ölüm ü bile d o stlan n ı b ir İmeceye, b ir iş arkadaşlığına götürdü.»

Bu sözler kendisi için de geçerlidir. T üm yaşam ında, işlerinde k u rd u ğ u , sü rek li o larak bü­ yü k h a rfle rle yazdığı im ece ile O’na da b ir ya­ p ıt gerek.

Referanslar

Benzer Belgeler

Hâmid Görel'in müzik levhası denilebilir ki sanatkârın şimdiye ka- dar yaptığı eserlerin hepsinden daha güzeldir.. Kompozisyon ve renk ahengi itibarile bir şahsiyeti

Hava ile beraber giden su damlalarını çeviren bir süzgeçten de geçtikten sonra hava muhtelif istikamet- lere ayrılır ve bu hava ayni zamanda ısıtmak için kullanılacaksa

Suzler kira evi.. Saulnier

İstas- y o n yolu ikinci dereceye iniyor, bunu bu hale koymak hiç bir vakit doğru değildir.. Esasen, bu yolda diğerinde olduğu gibi büyük

Zararları: Uzun yemek nakliyatı. Büyük hastanelerde bunun elektrik arabaları veya oto- mobillerle yapılması. Ve fazla araziye ihtiyaç olması. Muhtelif büyüklükte

Demek kî bir bina bir manzaraya uygun olmalı ve onu güzelleştirmelidir, Zira insanın yaptığı bir eser tabiatın güzeliğine bir şey ilâve 'edebilir: Bir nehir üzerinde

Istanbulun tabiaten güzel yapılışının insan elile bozulmasıdır... Bunlar,

[r]