• Sonuç bulunamadı

Şiirin füsunlu aynasından seyreden bir şairin Yazılar'ı:Ahmet Muhip Dıranas'ın tüm yazıları bir araya getirildi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Şiirin füsunlu aynasından seyreden bir şairin Yazılar'ı:Ahmet Muhip Dıranas'ın tüm yazıları bir araya getirildi"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

________A hm et Muhip Dtranas’ın tüm yazılan bir araya getirildi________

"Şiirin Füsunlu Aynasından

Seyreden" bir şairin Yazılar'ı

ŞENER ÖZTOP

A

hmet Muhip Dıranas, ele aldığı konularında yetkin bir gözlemci, izlenimci; “Yazılarında duygu yoğunluğu, doğallık ve yalınlığı ile bir anlatıcı olarak karşımıza çıkıyor. Eleşti­ rilerinde ise, idealist bir düşünceden sü­ zülüp gelen izlenim düzeyinde algılayıp, beyninde düşünerek okuyucu ile derin­ lere inmeden sohbet ediyor. Başka bir deyişle, günlük bir gazetenin köşe yazı­ sının sınırları içinde okurlarına sesleni­ yor. Dıranas, 1949 yılından sonra sanat­ çı yaradılışlı bir gazeteci kimliği ile de karşımıza çıkar.

Yazılar (Toplu Yazıları), daha önce Kurun, Uluş, Cumhuriyet, Vatan, Zafer (Yazıların çoğunluğu Zafer Gazete­ sinden derlenmiş. - Ş.O.) ve Güzel Sa­ natlar adlı gazete ve dergilerde yayımla­ nan yazılan eşi Münire Dıranas tarafın­ dan kitap hafine getirilmiş. Daha önce Adam Yayınları tarafından yayımlanan “Yazılar” (1994), ikinci kez Yapı Kredi Yayınları arasında edebiyat dünyamıza kazandırılıyor.

Ahmet Muhip Dıranas, hayatında yer eden olayları, insanları, insanlık duru­ munu, yaşadığı zaman ve mekânı akıcı bir üslupla anlatıyor. İşlediği ve seçtiği konular günceldir. Sözgelişi, “Orman Tefrikamız” onun en çok üzerinde dur­ duğu bir konudur. Öyle ki, “Orman Meydan”, “Orman Mevzuunda", O r­ man İşletmesi”, “Orman Davası: I IV”, “Orman Davası-Yurt Müdafası”, “O r­ man ve Göçmen” gibi sosyal içerikli so­ runlara el atmıştır. Bununla birlikte, sa­ nat ve özellikle tiyatro, resim dünyası ile iç içe olması dolayısıyla güzel sanatlar konusunda yazdıkları gerçekten doyu­ rucu ve yol göstericidir. Bu konularda yazılarını şöyle sıralayabiliriz: “Bir Ser­ gi Münasebetiyle”, “Bir Resim Galerisi”, “Fikir ve Sanat Üzerine”, “Esat Ararın Sergisi”, “San’ata Dair”, “Yine Resim Üzerine”, kültiir-sanat içerikli yazıları: “Kitaplar ve Dergiler Üzerine”, “Tiyat­ ro Üzerine: I-II”, “Garp Dillerine Ter­ cüme Davamız”, “Fransızcaya îlk Şiir Tercümemiz”, “Telif Hakkı”, “Yücel”, “Varlık”, “Terfik Fikret”, “Tanpınar” vb. Sosyal Sorunlar: “Nüfus Meselesi”, “Millet Seçim Mebus Geçim Derdinde” (Politika), “bürokrasi”, “sağlık”, “insan ve çevre” gibi geniş yelpazede ele aldığı konularda Dıranas’m objektifinde in­ sanlar: “...hay ve huy içinde yuvarlanıp giden, şaşırtıcı, bunaltıcı, sersem edici bir ihtirasların yalancı parıltılarıyla göz kamaştıran bu hayat için de (...) (s. 410) nereye gittiklerini, ne yaptıklarını sor­ gular. O, insanoğlunun bir tarafının ma­ sum, çocuksu, saf/temiz kalmasını yeğ­ ler ve şunları söyler: “...her ne pahasına olursa olsun, aman, ruhunuzun çocuk kalmasına dikkat edin. îyi yaşamak, iyi düşünmek ve iyi ölmek için başlangıcı­ nızdan sonuna kadar, sallayacağınız bir beşik olmalı, içinizdeki ruhumuzun ço­ cukluğu yatan.” (s. 410)

Derinlere kök safmış ruh ve duygu kaynaşması

“Dünyamı, gündelik hayatımı hep şi­ irin, füsunlu aynasından seyrederdim” (s. 468) diyen Ahmet Muhip Dıranas, duygu, sezgi, hüzün ve hayal ikliminin şi­ ir bahçelerinde yalnız gezen bir gezgin; güzellikler derleyen, arayan bir duygu

Ahmet M uhip D ıranas’ın “Yazılar”ı, 1937-1975 yılları arasında

çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanan iki yüz kırk iki

yazısmdan meydana geliyor. Cumhuriyet döneminin usta şairi;

sadece şiirleriyle değil, yazılarıyla da belleklerde iz bırakacaktır

kuşkusuz. Kitabı hazırlayan eşi M ünire D ıranas’ın edebiyat

dünyamıza kazandırdığı “Yazılar”, “Şiirler” gibi ‘Kendi G ök

K ubbem iz’d e’ hoş bir sadâ bırakacaktır.

şairidir. Bir bakıma o, kendi benzet­ mesiyle “kelimeler ordusuyla cenge tutuşan” bir “dil ustası”dır. “Şiir Bahçelerinde” adlı yazısında şair; ede­ biyat dergilerin­ den söz açar: Mey­ dan, Edebiyat Dünyası dergile­ rinde genç şairle­ rin şiirlerinden “bahisle”, onları övücü/yüreklendi- rici/özendirici ya­ zılar yazar Vatan gazetesinde...

Genç kuşak şair­ lerinden Nezih Cansel’in şiirini beğenir ve şu yoru­ mu yapar: “...ken­ dilerinde kıymet vehmeden ihtiyar neslin birçok tem­ silcilerinden kat

kat üstün olduğunu, biz iftiharla, hem de ibretle seyrediyoruz” der. Bununla bir­ likte, “Edebiyat Dünyası’nda yayımla­ nan “Emin Diye Bir Adam” isimli yeni piyesinin dizgi hatalarından söz eder. Tashihin ne derece önemli olduğunu vurgular.

“Tanrının Rahmeti” adlı alt başlıklı ya­ zısında Dıranas, Cem Sultan’a gönderme yaparak “Türbelerin birinde ‘Tanrının rahmetinden yoksun olmayayım’ diye lahtinin kapağım kapattırmayan şehza­ deyi düşünüyordum.” Ve daha sonra iç­ sel duygulanımlarını şöyle ifade eder:

“...Bana öyle geldi ki, o anda rahmet benim omuzlarımdan onun lahtine sızı- ordu ve tabanlarımın altına doğru, mu- toprağın içinden de benim da­ marıma ölüden, bir garip yaşama şevki yayılıyordu.” (s. 75)

Şairimizin uzun soluklu şiirsel

düşün-Ahmet Muhip Dıranas, hayatında yer eden olayları, insanları, insanlık durumunu, yaşadığı zaman ve mekânı akıcı bir üslupla anlatıyor.

me dünyasının görüntülerini yer yer öz- deyişler/aforizmalar yazılanna anlar zandırır.

Şöyle ki: “Şaheserler kendilerine gös­ terilmiş büyük ve mutlak vefakârlıkların çocuklarıdır.” (s. 99), “Aşkın aşk olma, dostluğun insanlık olma haysiyeti kal­ madı.” (s. 281), “Şüpheler içinde bunal­ mayanlar büyük davaların adamı ola­ mazlar.” (s. 312), “Sanatkâr olarak, şair

olarak, fikir adamı olarak hiç kimse, ma­ alesef, bu memlekette ikliminin adamı değildir.” (s. 350).

Elli yıl önceki Ankara’yı o güzelim benzetmesiyle ne güzel betimliyor: “...Ankara o zaman kara, kavruk toz bu­ lutlarıyla örtülü dar sokaklannda inek­ lerin kendi bildiklerince dolaştığı, harap duvarlarına tezek hapazları vurulu, ilkel fakat alabildiğine gururlu ve şanslı bir ortaçağ kasabasıydı.” (s. 109)

"...b e n dağlan özler oldum; dağların yalnızlığını, ıssızlığım Allah'a yakınlığım..."

Şair, Ahmet Muhip Dıranas, nesnel gerçeklerden mümkün olduğu kadar uzaklaşıp ruhsal durumlarını (süprapisi- şik), içine doğan mistik duyarlığı (Tam rı/öîüm/yalnızlık), manyetik ve telepatik durum ve sırlan yaşamak ister. İçsel duy­ gulanımını şöyle açığa çıkarır: “...insan açık denizin karşısında Allah’ı çok düşü­ nüyor” (s. 132). Ve dağların yüceliği, uç­ suz bucaksız bir tabiatın ortasında ‘cen­ net çayırları’nın görüntüsü, mor dağla­ rın sisli dorukları ve nihayet mavi/be- yaz/gri pamuk bulutların melankoli ve­ ren havasını terennüm eder. Bir vecd içinde dağlara, dağ yollanna bakar, da­ lar ve kendinden geçer: “...Ağrı dağının

karşısında bu yalnızlık ve bu Allah ya­ lanlığını duymuştum” (s. 132) der. İnsa­ noğluna şöyle seslenir: “Nereden Gelir, Nereye Gidersin?” diye sorar. Aslında çöl ortasında kalmış bir kum tanesidir o...Yalnızlığın ayırdına vararak “...asıl yalnızlık, kalabalık içinde, başka insan­ lar arasında, hatta en yakınımızın yanın­ da duyulan yalnızlıktır. Şu anda o düşün­ cede değilim. O zoraki, sayrıl, dar, Tan­ rısız bir yalnızlık. ” Bir ikilem içerisinde­ dir. En çok sevdiği cigarasından bir ne­ fes çeker, helozoni gri dumanlar yapar. Yine kendisiyle şöyle konuşur: “...Ru­ hun duyduğu yalnızlığın ne demek oldu­ ğunu anlamak için uzaklık içinde bir madde yalnızlığına da gerek var” (s. 132) diyecektir.

"Biz okumuş yazmış geçinenten, kitapla hayat anasında bin garip arafatta kalmışız."

Dıranas, “...ne zaman Anadolu içle­ rinde yolculuğa çıksam, bir hakikat ka­ fama dank eder, durur. Biz okumuş yaz­ mış geçinenler, kitapla hayat arasında bir garip arafatta kalmışız. Kitabı haya­ ta, hayatı kitaba ve kendimize, hiçbirine uyduramıyoruz. Toprak, tabanlarımızın biraz aşağısında kalıyor, basamıyoruz; kitap görme hayatımızın bir santim yu­ karısında, okuyamıyoruz. Kitaptan, ha­ yattan ve bencilliğimizden kurulma üç ayaklı bir sehpa ortasında sallanan adam: İşte, Türk aydını.” (s. 145)

Dıranas’ın yukarıda alıntıladığımız ya­ zısı: Hayat ve kitaplarla dostluk kurma­ yan aydınlarımızın bir eleştirisidir. Aydı­ nın kitap okumaya yabancılaşmasıyla “arafta yalnız kalan bir insan”ın portre­ sini çiziyor. Elli yıl önceki aydın kıyasla­ masıyla günümüz Türkiye’sinde ‘oku­ muşların görmeyen/ duymayan/ okuma­ yan/ yazmayanların oranı daha fazla de­ ğil mi? Bilginin okuma ile elde edilece­ ğini düşünen şairimizin düşüncesine ka­ tılmamak mümkün mü?

"Varlık bizim kuşağın 'Servet-i Fiinun'u gibi bir şeydir."

“Van Gogh’un Yolu” başlıklı yazısın­ da Dıranas; Varlık dergisinin Ekim 1949, 351. sayının kapağında Van Gogh’un: ‘Selvili Yol’ adlı manzarasına I (peyzaj) gözü takılır. Yaşar Nabi, B. Ne- catigil, M. C. Anday, C. Külebi gibi şair ve yazarların adlarını bir bir gözden ge­ çirirken kapağı çevirir ve derginin on ye­ dinci yılında olduğunu görür. Derin bir sessizliğe bürünür.

Zamanın nasıl gelip geçtiğinin ‘muha­ sebesini’ yapar ve anıların sessiz gölge­ liğinde duygularını şöyle ifade eder: “...Çevresindehayran dolaştığımız A. H. Tanpınar, yahut ‘Filan şiirim için ne di­ yecek acaba?’ diye adeta korkarak rast­ lamaya çalıştığımız günün tek eleştiri otoritesi N. Ataç, otuz yaşındalar mıy­ mış? Bizler yirmi filan.” (s. 161) Daha sonra şu önemli tespiti yapar: “...Varlık bizim kuşağın Serveti Fünun’u gibi bir şeydir. Biz onun saflarında Türk şiir ve edebiyatına bir yenilik getirmeye çalış­ tık.” (s .161)

Yücel dergisinin maddi yetersizlikten dolayı yayım hayatına son vermesi dola­ yısıyla Ahmet Muhip Dıranas üzüntü duyar. Okuyucuya şöyle seslenir: “Siz ki bize türlü sıkıntınız arasında vefa göster­ diniz; Yücel’de kendinize en yakın, en iyi arkadaşı buldunuz. Onun yaşayabil­ mesi için her biriniz derhal üçer, hiç ol­ mazsa ikişer abone temin edin” der da­ ha sonra şunları yazar: “Fikren kurtarı- lamayan bir memleketi ne iktisat kurta­ rır, ne siyaset.” (s. 352-53) der.

Dergilerden sonra kitaplar konusunu ele alan Dıranas, “Talihsiz Şey Kitap” başlıklı yazısında şunları yazar: “Yalnız insanların, canlıların değil, herhalde eş­ yanın da bir talihi var. Bana sorarsanız, bizde talihi en kötü olan şey kitaptır, de­ rim. Kitap okumuyoruz; hele, son yıllar-

(2)

da kitap nerdevse, ele alınır, göz gezdi­ rilir meta olmaktan çıktı.” (s .453)

"...b u memlekette en çok teşvike muhtaç olan san attır..."

Ahmet Muhip Dıranas’m ‘şiir’ ve ‘ha­ yal’ iklimine bir de sanatı eklemek gere­ kiyor. Biz sadece burada şairin resme karşı sevgisini, tutkusunu belirtmeye ça­ lışacağız. Dıranas, dünyayı sanat gözüy­ le görür, algılar, irdeler ve oradan kendi­ ne özgü konular çıkartır.

Şair sanata ilgisini şöyle anlatır: “...Arada sırada, şimdi açıklıyorum, re­ sim de yapardım. Sanat denen harikula­ de alevin etrafında dolaşan küçük insan pervanelerden biriydim. Fakat anlıyo­ rum ki, sanat gerçekten bir rüya âlemi­ dir” (...) (s. 227).

Dıranas, sanatın çeşitli alanlarına de­ ğin yazılar yazar. Ona göre ülkemizde sanatçıya ve sanata karşı genel bir ilgisiz­ lik, bilgisizlik ve sevgisizlik vardır. Şun­ ları söylemekten kendini alamaz: “Şiiri, sanatı niçin bıraktın diyenlere, niçin bı­ raktırdınız demeye bile kendimizde hak göremediğimiz bir memlekette, neyi ne­ ye ve kimi kime çarpıp bir kemiyet ve keyfiyet muhasebesi yapacaksınız.” (...) (s. 350)

“İnönü Armağanı” başlıklı yazısında “hiçbir sanat koluna armağan verilmedi” der. Epeyce kızar ve şu haklı yargıya va­ rır: “...bu memlekette en çok teşvike muhtaç olan sanattır, yine bu memleket­ te en fakir, en alaka görmeyen, hatta hor görülen adam sanatkârdır” (s. 218) der.

“San’ata Dair” yazısında ise, Devlet Resim ve Heykel Sergisi’ne ilgisizliği, du­ yarsızlığı ve sevgisizliği belirtir: “...Ben bile, ben ki evinde hayli zengin bir resim koleksiyonum, dergi ve gazete sayfala­ rında resim kritiklerim, alelıtlak sanata meylim, sanatsız beşer ve cemiyet ola­ mayacağına inancım vesaire vesairem vardır; ben bile, bu sergiye, bir açılış gü­ nü o da resmi bir şekilde gittim, bir da­ ha semtine uğramadım.” (s. 462)

"Bizde Garplı şiir anlayışını Hamdi yarattı"

Ahmet Muhip Dıranas, A. H. Tanpı- nar’m ölümü üzerine “Tanpınar”, “Yine Tanpmar” adlı iki yazı yazar. Bilindiği gibi Dıranas, ilk şiir denemelerini Tan- pınar’a gösterir. Onun beğenisine, özen­ dirmesine ‘mazhar’ olur. Bu nedenle Dı- ranas’m Tanpınar’a karşı bir şükran bor­ cu vardır. Değerbilirliğini belirtmek için şunları dile getirir:

“...Ölüm haberini gazetede okudu­ ğum zaman içimin burkuluşunu adeta elimle tutarak Hamdi’ye yaraşır bir cüm­ leyle “Hamdisiz’ligim başladı”, diye dü­ şündüm ama içimi Durkuntusundaki acı­ lık bir başka acılıktı; belki de tada ben­ zer bir şey. (s. 537)

“...Hoca olarak, dost olarak, usta ola­ rak ondan edindiklerimin karşılığı yüz­ de yüz zimmetimde. Hayatta ödeyeme­ diklerimin başında Tanpmar’a olan bor­ cum gelir. (...) Ahmet Hamdi Tanpı- nar’m Türk şiirindeki yerini, Türk şiiri­ nin bugünkü gelişmelerindeki rolünü kimse anlamış ve belirtmiş değildir. (...) ‘Bizde Garplı şüir anlayışını Hamdi ya­ rattı’, dense yeridir.” (s. 540)

Son söz yerine

Ahmet Muhip Dıranas’ın “Yazılar”ı, 1937-1975 yılları arasında çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanan iki yüz kırk iki yazısından meydana geliyor. Cumhuri­ yet döneminin usta şairi; sadece şiirleriy­ le değil, yazılarıyla da belleklerde iz bı­ rakacaktır. Kitabı hazırlayan eşi Münire Dıranas’m yoğun bir çalışma temposuy­ la edebiyat dünyamıza kazandırdığı “Ya­ zılar”, “Şiirler” gibi ‘Kendi GökKubbe- miz’de’ hoş bir sadâ bırakacaktır. ■

Ahmet Muhip Dıranas, Yazılar (Top­ lu Yazıları)/ Hazırlayan: M ünire Dıra-

nas/ Yapı Kredi Yayınları/ 2. B askı/ İstan­ bul, 2 0 0 0 / 567 s.

C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 5 8 9

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

COX-2 及 protein kinase A 的調控。另外 LTA 也以時間相關的方式活化 p44/42 及 p38 mitogen-activated protein kinase (MAPK)。Indomethacin 及 NS-398 可抑制 LTA 所引發

Makedonya, Bitola’da (Manastır) yer alan Haydar Kadı Camii’nin 2014-2017 yılları arasında Vakıflar Genel Müdürlüğü finansal desteğiyle Üsküp Milli

Müzayedede 17'nci yüzyıldan kalma tombak at alınlığı (sağda) ve tombak miğfer (altta) ile birlikte tombak üzengi, ibrik de satışa

Yeni DÜŞÜN- :ş CE’nin fikir yapısı Türk Devleti'nden, Türk milleti'nden ve || Türklükten yanadır...Ve Yeni DÜŞÜNCE komünizme olduğu şş kadar faşizme

Sırf nükte yapayım , sükse ya­ payım diye her hangi bir yemek ziyafetinde veya her hangi hususî umumî bir toplulukta şiir oku­ yanlar bu şiir için seçilmiş

Şimdi insanların yalnız doğdukları yerler değil, doydukları yer­ ler ve doymak için tuttukları işler de önemlidir diyerek, biraz da İstanbul

Onda, ölüm karşısında meselâ Y u- | nusun veya Yahya Kemalin almış olduğu hususî tavır mevcud degil- Kemalin mısralarında ise ölüm- bütün dehşetile

Geri kalmış ülkeler için İkinci Cihan Savaşı sonrası, dış görünüşlere göre, Birinci Cihan Savaşı sonrasın­ dan farklı manzaralar gösterir.. Bu,