• Sonuç bulunamadı

Ortaokul 6. sınıf görsel sanatlar dersinin öğretiminde rol oynama yönteminin yaratıcılığa katkısı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ortaokul 6. sınıf görsel sanatlar dersinin öğretiminde rol oynama yönteminin yaratıcılığa katkısı"

Copied!
115
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

GÜZEL SANATLAR EĞİTİMİ ANABİLİM DALI

RESİM-İŞ EĞİTİMİ ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI

ORTAOKUL 6. SINIF GÖRSEL SANATLAR DERSİNİN

ÖĞRETİMİNDE ROL OYNAMA YÖNTEMİNİN YARATICILIĞA

KATKISI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan Yeşim ABIŞGİL

Ankara Ocak, 2013

(2)
(3)

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

GÜZEL SANATLAR EĞİTİMİ ANABİLİM DALI

RESİM-İŞ EĞİTİMİ ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI

ORTAOKUL 6. SINIF GÖRSEL SANATLAR DERSİNİN

ÖĞRETİMİNDE ROL OYNAMA YÖNTEMİNİN YARATICILIĞA

KATKISI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Yeşim ABIŞGİL

Danışman: Yrd. Doç. Dr. Güzin ALTAN AYRANCIOĞLU

Ankara Ocak, 2013

(4)

JÜRİ ÜYELERİNİN İMZA SAYFASI

Yeşim ABIŞGİL’ in “Ortaokul 6. Sınıf Görsel Sanatlar Dersinin Öğretiminde Rol Oynama Yönteminin Yaratıcılığa Katkısı” başlıklı tezi 21. 01. 2013 tarihinde, jürimiz tarafından Resim-İş Eğitimi Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiştir.

Adı Soyadı İmza

Üye : Prof. Dr. Temel ÇALIK ...

Üye: Yrd. Doç. Dr. Güzin AYRANCIOĞLU (Tez Danışmanı) ...

Üye: Yrd. Doç. Dr. Nurettin ŞAHİN ...

(5)

ii ÖN SÖZ

Bireyde var olan ve sanat eğitimi sayesinde etkililiği arttırılan yaratıcılık kavramı, ilköğretim çağından itibaren sistematik bir eğitim süreci içinde bireye kazandırılmaktadır.

Çocuğun geçirdiği bu süreçte; duygu, düşünce ve izlenimlerini ifade edebilmesi amacı ile verilen Görsel Sanatlar Eğitimi, yaratıcı etkinliğini olumlu yönde etkilemektedir. Zihindeki imgeleri sanatsal bir etkinlik ile ifade edebilmeyi öğrenen çocuk, sanat eğitimi ile kazandığı donanım ve düşünme yetisi sayesinde kişisel oluşum sürecini de ilerletmektedir.

Bu tez çalışmasında, Görsel Sanatlar Eğitiminin öğretiminde rol oynama yönteminin yaratıcılığa katkısının ne derecede olduğu saptanması amacı ile yapılmıştır. Araştırma sürecinde yapılan çalışmaların ve araştırma sonucunda elde edilen bulguların, rol oynama yönteminin görsel sanatlar eğitim programında kullanılabilirliğine katkıda bulunabileceği düşünülmektedir. Aynı şekilde benzer araştırmaların yapılmasıyla zenginleşen görsel sanatlar eğitim araştırmaları ile öğretim programlarının yapılması ve geliştirilmesi, sınıf ortamında kullanılan öğretim yöntem, materyal ve metotlarının kullanımına örnek teşkil etmesi bakımından önemli olduğu düşünülmektedir. Tüm bunların yanı sıra değişen görsel sanatlar müfredatının görsel sanatlar eğitimine etkilerini ortaya çıkarmada da katkısının olması beklenmektedir.

Başta; akademik birikimiyle, kişiliğiyle örnek alınacak sevgili hocam ve tez danışmanım Yrd. Doç. Dr. Güzin ALTAN AYRANCIOĞLU’ na yardımlarından dolayı teşekkürü bir borç bilirim.

Araştırmamda değerli görüşlerine başvurduğum ve yardımlarını esirgemeyen, Prof. Dr. Şeniz AKSOY ve Yrd. Doç. Dr. Nuran SAY hocalarıma teşekkür ederim.

Çalışmamın her aşamasında desteğiyle yanımda olan sevgili arkadaşım Arzu DUMAN’ a teşekkür ederim.

Son olarak, maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen çekirdek ailem Baturhan-Sema ABIŞGİL’ e ve sevgili ablam İpek GÜLER’ e en içten dileklerimle sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

(6)

iii ÖZET

ORTAOKUL 6. SINIF GÖRSEL SANATLAR DERSİNİN ÖĞRETİMİNDE ROL OYNAMA YÖNTEMİNİN YARATICILIĞA KATKISI

ABIŞGİL, Yeşim

Yüksek Lisans, Resim-İş Eğitimi Öğretmenliği Anabilim Dalı Tez Danışmanı: Yrd. Doç. Dr. Güzin ALTAN AYRANCIOĞLU

Ocak-2013, 100 sayfa

Bu araştırmada, Ortaokul 6. Sınıf görsel sanatlar dersinin öğretiminde rol oynama yönteminin etkili olup olmadığı incelenmiştir.

Araştırmada rol oynama yönteminin çocuğun yaratıcılığına katkısı konu edilmiştir. Öğretimde strateji yöntem ve teknikleri, Görsel Sanatlar Eğitimi, Yaratıcılık, Çocuk Resimleri, Temel Tasarım konuları ve bu konuların birbirleri ile olan bağlantıları bölümler halinde incelenmiştir. İlköğretim müfredatında verilen kazanımlar dikkate alınarak, üç uzman tarafından onaylanan temel tasarım ve elemanlarının ölçüldüğü yaratıcılığı inceleme kriteri hazırlanmış ve uzmanlar tarafından öğrenci çalışmalarının puan değerlendirmesi yapılmıştır.

Araştırma için öğrenciler biri deney, diğeri kontrol grubu olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Verilerin analizi için SPSS 16.0 sürümü kullanılmıştır. Anket verilerine soru analizi ve güvenilirlik analizi uygulanmış, normallik testinin ardından örnek ortalamalarının eşitliği için t-testi uygulanmıştır. Bu doğrultuda, ortaokul 6. sınıf öğrencilerinin çalışmaları istatistiksel olarak değerlendirilmiş, rol oynama yönteminin etkisinin olup olmadığı sınanmıştır.

Değerlendirme ile çocuğun yaratıcılığının resimlerine yansıma şekli ve derecesi incelenmiştir. Değerlendirme sonucunda rol oynama yönteminin çocuğun yaratıcı etkinliğinde katkısı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Sanat eğitimi ile kazandırılan yaratıcılığın ve bu kazancın çocuk resimlerine etkisinin önemi vurgulanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Sanat, görsel sanatlar eğitimi, yaratıcılık, çocuk resimleri, temel tasarım, rol oynama.

(7)

iv ABSTRACT

CONTRIBUTION OF THE ROLE PLAY APPROACH TO THE SIXTH GRADE STUDENTS FOR THE VISUAL ART LECTURES

ABIŞGİL, Yeşim

Master, Depertmant of Fine Arts Teaching, Painting Teaching Programme Thesis advisor: Assist. Prof. Dr. Güzin ALTAN AYRANCIOĞLU

January-2013, 100 Page

Within this research the effect of the role play approach to the sixth grade students for visual arts education.

The contribution of the role play approach to the creativity of the child is raised in this study. Strategic approaches and techniques, Visual Arts Education, Creativity, Child Artworks, basic design issues and interrelations of these subjects are analyzed in sections. Under consideration of acquisitions stated in Primary school curriculum, creativity evaluation criteria, which measures basic design and elements approved by three experts, are prepared. The artworks of the children are graded by the experts.

For the study, the data are grouped into two, the first one is experiment group and the second one is control group. The data are analyzed by the utilization of SPSS 16.0. Question analysis and reliability analysis are applied on the survey data. After the utilization normalcy test, equivalence of the means of the samples is tested by t-test. In this context, the artworks of the sixth grade students are statistically evaluated and the effect of the role play approach is observed.

In the evaluation section, the artworks of the children are evaluated with the aim of determination of the method and the degree of the reflection of the creativity of the children. After the evaluations it is determined that role play approach has contribution to the students’ creativity. The importance of the creativity attained with art education and the contribution of this gain to the children’s artwork is emphasized.

Key Words: Art, visual art education, creativity, kids painting,basic design,role play.

(8)

v İÇİNDEKİLER

JÜRİ ÜYELERİNİN İMZA SAYFASI ... i

ÖNSÖZ ... ii ÖZET ... iii ABSTRACT ... iv TABLOLAR LİSTESİ ... ix ŞEKİLLER LİSTESİ ... x KISALTMALAR LİSTESİ ... xi BÖLÜM I ... 1 1. GİRİŞ ... 1 1.1. Problem ... 1 1.2. Amaç ... 4 1.3. Önem ... 4 1.4. Sınırlılık ... 5 1.5. Varsayım ... 5 1.6. Tanımlar ... 6 BÖLÜM II ... 7 2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE ... 7 2.1. Eğitim ve Sanat ... 7

2.1.1. Türkiye’ de Sanat Eğitimi ... 8

2.1.2. Görsel Sanatlar Eğitimi ... 9

2.1.3. Görsel Sanatlar Dersinin Genel Amaçları ... 10

2.1.4. Görsel Sanatlar Eğitiminin İlkeleri ... 11

2.2. Yaratıcılık ... 11

2.2.1. İnsanda Yaratma Edimi ... 14

2.2.2. Çocukta Yaratıcılık ... 15

2.2.3. Çocukta Yaratıcılık ve Sanatsal Yaratıcılığı Geliştiren Faktörler ... 16

2.2.4. Eğitim Sisteminde Yaratıcı Düşüncenin Geliştirilmesi ... 19

2.2.5. Yaratıcılığı Geliştiren ve Engelleyen Öğretmen Özellikleri ... 20

2.2.6. Yaratıcılığın Sanat Eğitimindeki Yeri ve Önemi ... 21

2.2.7. Yaratıcılığın Görsel Sanatlar Eğitimindeki Önemi ... 22

(9)

vi

2.3.1. Rol (Oynama) Yapma ... 23

2.3.2. Rol Yapmanın Aşamaları ... 24

2.3.3. Uygulama Süreci ... 25

2.3.4. Amaçları ... 26

2.3.5. Yararları ... 26

2.3.6. Sınırlılıkları ... 27

2.3.7. Dikkat Edilecek Hususlar ... 27

2.4. Çocuk ve Resim ... 28

2.4.1. Görsel Algılama Açısından Çocuk Tipleri ... 29

2.4.1.1. İzlenimci (Görücü) Tip ... 30

2.4.1.2. Yapıcı (İnşacı) Tip ... 30

2.4.1.3. Karışık (Endüstriyel) Tip ... 31

2.4.2. Çocuk Resimlerinin Özellikleri ... 31

2.4.2.1. Düzleme ve Çevirme Özelliği ... 31

2.4.2.2. Boy Hiyerarşisi Özelliği ... 32

2.4.2.3. Saydamlık Özelliği ... 32

2.4.2.4. Tamamlama Özelliği ... 32

2.4.3. Çocukların Çizgisel Gelişim Evreleri ... 33

2.4.3.1.Karalama Evresi (2 ile 4 yaş) ... 34

2.4.3.2. Şema Öncesi Evre (4 ile7 yaş) ... 35

2.4.3.3. Şematik Evre (7 ile 9 yaş) ... 36

2.4.3.4. Ergenlik Öncesi Evre (9 ile 11 yaş) ... 36

2.4.3.5. Mantık Çağı (11 ile 13 yaş) ... 37

2.4.3.6. Ergenlik Krizi (13 yaş ve ötesi) ... 38

2.5. Temel Tasarım İlke ve Elemanları ... 39

2.5.1. Tasarım Elemanları ... 39 2.5.1.1. Nokta ... 40 2.5.1.2. Çizgi ... 40 2.5.1.3. Doku ... 41 2.5.1.4. Renk ... 42 2.5.1.5.Işık/ Gölge ... 45

2.5.1.6.Form/ Şekil/ Biçim ... 46

(10)

vii 2.5.2. Tasarım İlkeleri ... 47 2.5.2.1.Denge ... 47 2.5.2.2 Vurgu ... 48 2.5.2.3. Kontrast ... 49 2.5.2.4. Hareket/ Ritim ... 50 2.5.2.5. Oran ... 50

2.5.2.6. Ahenk/ Harmony/ Uyum ... 51

2.5.2.7. Bütünlük/ Birlik ... 52 BÖLÜM III ... 53 3. YÖNTEM ... 53 3.1. Araştırmanın Modeli ... 53 3.2. Evren ve Örneklem ... 54 3.3. Verilerin Toplanması ... 55 3.4. Verilerin Analizi ... 55 BÖLÜM IV ... 56 4. BULGULAR VE YORUM ... 56

4.1. Güvenilirlik ve Soru Analizi-Ölçek (Alfa) ... 56

4.2. Anket Sorularına İlişkin İstatistikler ... 57

4.3. Deney ve Kontrol Grubunun Değerlendirme Sonuçları ... 58

4.4. Yaratıcılık Kriterine İlişkin t-testi Sonuçları ... 59

4.5. Renk Kriterine İlişkin t-testi Sonuçları ... 60

BÖLÜM V ... 61 5. SONUÇ VE ÖNERİLER ... 61 5.1. Sonuç ... 61 5.2. Öneriler ... 62 KAYNAKÇA ... 63 EKLER ... 67

EK- 1 Kontrol Grubu Atölye ... 67

EK- 2 Deney Grubu Atölye ... 68

EK- 3 Van Gogh ... 69

EK- 4 Deney ve Kontrol Grubu Örnek Eserler ... 71

(11)

viii

EK- 6 Ortaokul 6. Sınıf Yaratıcılığı İnceleme Kriteri ... 77

EK- 7 Kriter ... 78

EK- 8 Görsel Sanatlar Ders Planı ... 79

EK- 9 Kazanımlar ... 94

EK- 10 Kontrol Grubu Öğrenci Çalışmaları ... 97

(12)

ix TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. Güvenilirlik Analizi Tablosu ... 56

Tablo 2. Deney ve Kontrol Gruplarına İlişkin İstatistikler………57

Tablo 3. Tek Örneklem İçin Normal Dağılım Testi………...59

Tablo 4. Yaratıcılık Kriterine İlişkin t-testi Sonuçları ………..59

(13)

x ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 1. Seurat, “Chahut” ... 40

Şekil 2. Mel Bochner, “Vertigo” ... 41

Şekil 3. Edgar Degas, “Dans Dersi” ... 42

Şekil 4. Itten, “18’ li renk çemberi”. ... 43

Şekil 5. Rembrandt, “Dr. Tulp’ un Anatomi Dersi” ... 45

Şekil 6. Picasso, “Top Üzerindeki Genç” ... 46

Şekil 7. Jean Beraud, “Champs- Elysees’ de Cloppe Pastanesi” ... 47

Şekil 8. Osman Hamdi, “Rahlede Oturan Kadın” ... 48

Şekil 9. Eduard Manet, “Kırda Öğle Yemeği’ nden Ayrıntı” ... 49

Şekil 10. Kandınsky, “Kış Peyzajı” ... 49

Şekil 11. Marcel Duchamp, “Merdivenden İnen Çıplak” ... 50

Şekil 12. Leonardo Da Vinci, “Vitruvis Adamı” ... 51

Şekil 13. Van Gogh, “Buğday Tarlasında Kargalar” ... 52

Şekil 14. Pablo Picasso,”Avignonlu Kadınlar” ... 52

Şekil 15. Sontest Kontrol Gruplu Seçkisiz Desen ... 53

Şekil 16. Öntest Sontest Kontrol Gruplu Seçkisiz Desen Örneği... 54

Şekil 17. Van Gogh, “Arles’ de Vıncent’ in Yatak Odası” ... 71

Şekil 18. Van Gogh, “Süsen Çiçekleri” ... 71

Şekil 19. Van Gogh, “Kafe’ de Gece” ... 71

Şekil 20. Van Gogh “Çiçek Açan Badem Ağacı” ... 71

(14)

xi KISALTMALAR LİSTESİ

G Ü : Gazi Üniversitesi

G S E B : Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü

M E B : Milli Eğitim Bakanlığı

S P S S : Statistic Package for Social Science

Çev. : Çeviren

s. : Sayfa

(15)

BÖLÜM I

GİRİŞ 1.1. Problem

“Eğitim toplumsal yaşantının bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır” (Çalık, 2004: 62). En genel boyutuyla bakıldığı zaman, toplumsal yaşantının bir nedeni olarak ortaya çıkan eğitimin özel anlamda incelendiği zaman farklı tanımlar karşımıza çıkmaktadır. Cafoğlu’ na (2007: 13) göre eğitim tanımları farklılık göstermektedir. Her bilim adamı eğitim tanımlarını farklı şekilde ifade etmiştir. Terbiye aracı, mesleki yeterlilik kazandıran kurum ya da toplumun kültürünü gelecek kuşaklara aktaran bir araç olarak görmüşlerdir. Eğitimi, sosyologlar, psikologlar ve eğitim bilimciler kendi bakış açılarına göre değerlendirip yorumlamaktadırlar. Günümüzde kabul gören ve bir çok kaynakta karşımıza çıkan en basit anlamıyla eğitim Demirel’ in (2001:1) ifadesiyle bireyde davranış değiştirme sürecidir. Bu süreç içerisinde kişilerin davranışlarında meydana gelebilcek değişimlerin istenilen yönde olması beklenir.

Sanat eğitimi kavramının tanımına bakıldığında; “20. Yüzyılın başından bu yana sanat eğitimi kavramı, kaplamsal ve genel anlamda, sanatların tüm alanlarını ve biçimlerini içine alan, okul içi ve okul dışı yaratıcı sanatsal eğitimi tanımlamaktadır” (San, 2003: 17). Eğitim sürecinde sanat eğitiminin yeri önemli rol oynamaktadır. Birey bu süreç içinde estetik kavramına ve kendinde var olan yaratıcılığın farkına varır. Bireyin okulda aldığı eğitim, özel öğretim yöntem ve teknikleriyle desteklendiğinde öğrenme yaşantıları daha kolay ve kalıcı bir şekilde aktarılmaktadır. Kazandırılmak istenen davranışa uygun yöntem ve teknik seçmek gerekmektedir.

Sanat eğitimi ile yaratıcılık iç içedir. Yaratıcılık az ya da çok her insanda vardır, olanı geliştirmek ise kişiye bağlıdır. Farklı deneyimler ve bakış açıları yaratıcılığı geliştirir. “Yaratıcılık hayatımızın her alanında ve çabasında vardır. Yaratıcılık, bireylerin daha becerikli, daha akıllı davranmak, problemleri daha kısa yollarla çözmek ve sorunları daha az insanlar olarak hayatlarını sürdürmek için kullanmak istedikleri bir

(16)

kurtuluş, bir çıkış kapısıdır” (Özsoy, 2003: 137). Bireyin yetenek ve yaratıcılığını en üst seviyeye çıkarabilmek sanat eğitimi sayesinde mümkün olmaktadır.

Birey kendinde var olan yaratıcılığı ve yeteneklerini bulmaya çalışırken birçok evreden geçer. Bu yaş dönemleri içerisinde en çok ergenlik döneminde ruhsal ve bedensel açıdan ilgisini başka alanlara yöneltir. Sanatsal ve bilimsel etkinliklere önem verilmelidir. Bu sebeple gençlerin heyecanlarını doğru bir şekilde yönlendirmek, konuyu daha iyi kavramalarını sağlamak için özel öğretim yöntem ve tekniklerinden faydalanarak öğretilmek istenen konuya en uygun yöntem seçilmelidir.

Mantık dönemi olarak ifade edilen bu dönemin genel gelişim özelliklerinin sanatsal gelişime yansıyan göstergelerine kısaca bakılırsa: Toplumsal gelişim (figürler çoğalır). Çizgisel-grafiksel gelişim (çizgiler zamanla anlam kazanır). Ruhsal gelişim (renk, denge, armoni, estetik değişim). Bedensel gelişim (kaslar gelişir malzemeye hakim olur). Kişilik gelişimi (bireysel ayrıcalıklar ortaya çıkar). Bu gelişimin tamamı kişilik gelişimini oluşturur. Eğitim ve öğretimin şekillenmesinde öğrenci bir bütün olarak ele alınması gerekir. Öğrencinin gelişim özellikleri dikkate alınarak, eğitim öğretim yapılandırılır. Bu yaş dönemi bir geçiş dönemidir ve oyun çocuk için hala büyük bir önem taşımaktadır. İnsanoğlunun yaşamında, kendisini ve çevresini öğrenmede kullandığı ilk yöntem oyun olduğu gibi çocuğun dünyasında oyunun ayrı bir yeri vardır.

Ders anlatımında kullanılan öğretim yöntem ve tekniklerinden eğitsel oyun, drama, rol alma gibi teknikler oyun kaynaklıdır. Doğanay (2007: 172) rol oynama yöntemini; öğrencilerin belli bir durumu, koşulu, düşünceyi oyun şeklinde anlattığı ya da dramatize ettiği öğrenci merkezli bir etkinlik olduğunu ifade etmektedir. Rol oynama etkinlikleri yaşayarak öğrenme etkinlikleridir. Öğrenciler bu öğretim yöntemi sayesinde başkalarının kimliğine bürünerek onların nasıl hissettiğini, düşündüğünü ve etkinlikte bulunduğunu yaşama fırsatı bulurlar.

Yaratıcılığın önündeki en büyük engel olayları dar bir sınıra hapsederek farklı bakış açıları ve boyutları görememek veya bunun tam tersine konuyu çok geniş sınırlar içerisinde değerlendirerek dikkati toplayamamaktır. Olayları veya kavramaları zihinde canlandıramama yaratıcılığın önündeki en büyük engeldir. Bu engeli kaldırmak yaratıcılığı geliştirmek için rol oynama yönteminden yararlanılması gerektiği düşünülmektedir. Oyun çocuğun hayal gücü ve gelişiminde etkilidir, zevkle yapılan

(17)

çalışmalar yaratıcılığı olumlu yönde etkilemektedir. Öğrencinin yaratıcı gücünü ortaya çıkarmak için onu konun içine sokmak, aktif olarak yaşayarak öğrenmesini sağlamak gerektiği düşünülmektedir. Bu bağlamda rol oynama yönteminin etkililiği varsayılmaktadır.

Araştırmadaki temel amaç görsel sanatlar eğitiminde özel öğretim yöntem ve tekniklerinden rol alma yöntemini kullanarak çocuklardaki yaratıcılığa etkisini incelemek ve görsel sanatlar dersinde uygulanabilirliğini nicel bir yöntemle sorgulamaktır. Rol oynama yönteminin görsel sanatlar öğretiminde öğrencinin başarısı üzerinde olumlu etkiler bırakması beklenmektedir.

İnsanın yaratıcı gücünün ortaya çıkarılması ve estetik eğitiminin uygulama alanlarından biri olan görsel sanatlar dersinin kazanımlarının daha iyi anlaşılması, öğrenciye verilmek istenen bilgi ve davranışların öğretiminde öğretmenlerin rastgele metot denemeleri sakıncalı olabilmektedir. Somut sonuçların bulunduğu bilimsel

araştırmalar incelenerek uygulanması, yaşanabilecek sorunları azalttığı

düşünülmektedir. Yapılan araştırmalarda rol oynama yönteminin farklı branş alanlarında yapılmış olan ortaokul 6, 7 ve 8. sınıfların ders müfredatında belirtilen kazanımların karşılayıp karşılamadığına dair çalışmalar mevcuttur.

Bu araştırmadaki temel amaç rol oynama yönteminin görsel sanatlar dersinde yaratıcı ürün ortaya çıkarmada uygulanabilirliğini nicel bir yöntemle sorgulamaktır. Genel çerçevesi ile bu tez çalışmasında, 6. Sınıf öğrencileriyle rol oynama tekniği yapılmış, öğrencilerin uygulama çalışmaları uzmanlar tarafından belirlenen kazanımları karşılama durumlarına göre puanlandırılmıştır. Buradan elde edilen bulgular yorumlanmış ve sonuçlar yazılmıştır.

Görsel sanatlar eğitiminin öğretiminde rol oynama yöntemiyle yapılan çalışma bulunmamakla birlikte bu çalışmanın diğer araştırmalara örnek teşkil edeceği, görsel sanatlar eğitiminin öğretiminde yol gösterici olacağı düşünülmektedir.

Araştırmanın problemi; Ortaokul 6. Sınıf öğrencilerine Görsel Sanatlar Dersinin Öğretiminde Rol Oynama Yönteminin yaratıcılığa katkısının olup olmadığını saptamaktır.

(18)

1.2. Amaç

Geçmişten günümüze kadar insanoğlu kendini ve doğayı anlamaya çalışmıştır. Dünyayı algılamak ve anlamlandırmaya çalışmak için çeşitli sorulara cevaplar aramıştır. Görsel sanatlar eğitiminin temelinde insanın yaşadığı alandan başlayarak tüm dünyayı algılaması ve edindiği bilgileri yaşantısında kullanabilecek donanım kazandırılması estetik bir bakış açısı kazandırılması yatmaktadır.

Türk Milli Eğitimi, özellikle son yıllarda etkili bir öğretim modeli gerçekleştirmek için girişimlerde bulunmaktadır. Eğitim sisteminde tekdüze mantık yerine çoklu sebep ve çoklu sonuçlara dayalı bir anlayışın oluşması için gerekli çalışmalar sürdürülmekte ve yeni yöntem ve tekniklerle zenginleştirilmektedir.

Öğrencilere sanatı sevdirmek ve ilgilerini arttırmak için onların ilgilerini çekecek yeni yöntemlerden yararlanılması gerekmektedir. Oyunun çocuklar üzerinde etkisinden yararlanılarak sanatsal yaratıcılığa etkisi araştırılmıştır.

Bu araştırmanın temel amacı görsel sanatlar eğitiminin öğretiminde, özel anlamda resim sanatının nasıl öğretileceği konusunda rol oynama yönteminin etkililiğini denemektir. Eğitimin diğer alanlarında da tartışılan rol oynama tekniği ile öğrenme yöntemiyle görsel sanatlar eğitimi dersinde etkili öğrenme ortamı yaratılmak istenmektedir. Belirlenen bu temel amaca bağlı olarak, aşağıdaki alt amaçları oluşturan sorulara yanıt aranmıştır.

1- Görsel Sanatlar Dersinde Rol Oynama Yöntemine göre öğrenim gören deney grubu öğrencileri ile anlatım yöntemine göre öğrenim gören kontrol grubu öğrencilerinin yaratıcı ürün ortaya koyabilme arasında anlamlı bir farklılık var mıdır?

2- Görsel Sanatlar Dersinde Rol Oynama Yöntemine göre öğrenim gören deney grubu öğrencileri ile anlatım yöntemine göre öğrenim gören kontrol grubu öğrencilerinin resimlerinde renk açısından anlamlı bir farklılık var mıdır?

1.3. Önem

Günümüzde bireyleri estetik duyarlılığı gelişmiş, gelişime açık, düşünen ve eleştiren verimli bireyler olarak topluma kazandırmak sanat eğitimi ile mümkün

(19)

olmaktadır. Bu araştırmada, anlatım yönteminin Görsel Sanatlar dersinin eğitimine alternatif olarak etkili ve tam öğrenme anlayışına uygun bir yöntem arayışıyla, rol oynama tekniği ile öğrenme yöntemi incelenmektedir.

Aynı zamanda Görsel Sanatlar derslerinde yapılan çalışmalar yaratıcılığı geliştirilmesindeki etkisi ve öğrencinin bir sanatsal bir ürün oluştururken hangi kriterleri göz önünde bulundurması gerektiğini öğretilmesi açısından önemli bir yere sahiptir.

Ayrıca bu araştırma sonucunda çıkan bulgular doğrultusunda alanda gerek duyulan kaynak ihtiyacına cevap verebilme özelliği taşıması açısından da önemlidir. Sanat eğitiminin verimli bir şekilde yaygınlaştırılabilmesi ve bu konuda araştırma ve çalışma yapmak isteyenlere ışık tutması umulmaktadır.

1.4. Sınırlılıklar

Bu araştırmada;

1- Araştırma 2012-2013 eğitim öğretim yılı, Başkent Üniversitesi Özel Ayşeabla okulunda öğrenim görmekte olan, Ortaokul 6. sınıf öğrencilerinden 15 kontrol, 15 deney olmak üzere toplam 30 öğrenci ile sınırlandırılmıştır.

2- Araştırma duygu ve ruh hallerini yansıtmada renklerin etkili olabilmesi ve gösterilen sanat eserlerinden edindiği izlenimlerden yola çıkarak görsel tasarımlar yapması kazanımı ile Van Gogh’ un dört eserinin (Ek-4) rol oynama yöntemiyle incelenmesi ve “Van Gogh’ un Odası” tablosu konulu çalışma ile sınırlıdır.

3- Çalışmaya katılan öğrencilerin doğal davrandıkları,

4- Araştırmanın örneklemin evreni temsil ettiği varsayılmaktadır.

1.5. Varsayımlar

Bu araştırmada aşağıda belirtilen varsayımlar esas alınmıştır.

1. Araştırma kapsamında öğretim elemanlarının öğrenci ürünlerine verdikleri puanların gerçeği yansıtacağı varsayılmaktadır.

(20)

3. Deney ve kontrol grubunun araştırmanın uygulama süreci boyunca kontrol altına alınmayan dış etkenlerden eşit düzeyde etkilendikleri düşünülmektedir.

4. Çalışmaya katılan öğrencilerin gönüllü oldukları varsayılmaktadır.

1.6. Tanımlar

Eğitim; genel anlamda bireyde davranış değiştirme sürecidir” (Demirel, 2001: 1).

Görsel Sanatlar Eğitimi; tüm bireyleri daha çocukluklarından başlayarak kültürel açıdan yetiştirdiği; sezgileri, akıl yürütmeyi, hayal kurma ve beceriyi doğru bir şekilde geliştirirken, çok ve çeşitli bir okur yazarlığı basamak basamak inşa ettiği için yararlıdır” (Özsoy, 2007: 51).

Yaratıcılık; cesaretlendirme ve yol gösterme aracılığı ile yaşam biçimi halini alan, sürekli bir yöntemdir” (Turla, 2004: 15).

Rol Oynama Yöntemi; öğrencilerin belli bir durumu, koşulu, düşünceyi oyun şeklinde anlattığı ya da dramatize ettiği öğrenci merkezli bir etkinliktir” (Doğanay, 2007: 172).

Temel Tasarım Eğitimi; tasarlama eylemini öğretmekle uğraşan çağdaş bir disiplin (Sözen ve Tanyeli, 2003: 233).

(21)

BÖLÜM II

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

Bu bölümde, araştırmanın amacı doğrultusunda belirlenen Eğitim ve Sanat, Yaratıcılık, Öğretim Tekniklerinden Rol Oynama, Çocuk ve Resim, Temel Tasarım İlke ve Elemanları olmak üzere belirlenen ilişkili kavramlara yer verilmiştir.

2.1 Eğitim ve Sanat

Demirel ve Seferoğlu ve Yağcı (2001) eğitim, en genel ve bir çok kaynakta karşımıza çıkan Ertürk’ ün tanımı;; bireyin doğumundan ölümüne kadar geçen zaman içinde, davranışlarını kendi yaşantısı yoluyla kasıtlı ve istendik değişiklik meydana getirme süreci olarak ifade edilmektedir (s.1). Bu davranışlar; yetenek, tutum, sosyal kurallar gibi davranış biçimlerinin geliştirdiği süreçler bütünü olarak özetleyebiliriz. Eğitim süreci içerisinde birey formal (hedefleri önceden belli olan) ya da informal (hedefleri belli olmayan, spontane) eğitim süreçleri içerisinden geçmektedir. Sanat kavramı insanlık tarihi kadar eski bir anlatımdır. İnsanın zorlu doğa olayları karşısında hayatta kalmak adına mücadele verdiği zamanlarda dahi sanatla uğraştıkları bilimsel çalışmalar ve kazılar sayesinde ortaya çıkmıştır. Geçmişten günümüze gelen mağaralara yapılmış hayvan figürleri bunlara örnek olarak gösterilebilir. Bu durumdan anlaşılıyor ki sanat, insanın içinden gelen güdüsel bir gereksinimdir.

Özsoy’ a (2007) göre sanatın kesin bir tanımını yapmak mümkün olmamaktadır. İnsanoğlu geçmişten günümüze sanatı farklı algılamış ve farklı tanımlamıştır. Eflatun sanatı bir kopyayı tekrar kopya etmek, Eflatun’ un öğrencisi Aristo’ ya göre ise maddeye güzelliği veren insan elinin duyarlılığı olduğu görüşünü ortaya atmışlardır. Rönesans döneminden sonra sanatın yansıtma olduğu düşüncesi önem kazanmıştır. Onlara göre sanat; genel doğanın yansıtılması ve idealleştirilmiş doğanın yansıtılmasıdır (s. 22-23).

Yüzyıllar boyunca farklı kuramlara bağlı değişik tanımlar ortaya konulmuştur. Yirmi birinci yüzyıl sanat görüşleri ise sanatın bir anlatım aracı olduğu, bir şeyi özel

(22)

kılma, toplumsal bir eleştiri, bir dünya kurmak, sanat yalnızca sanat içindir gibi yeni görüşler ortaya konulmuştur. Ünver’ e göre (2002) sanat eğitimi dünyada ve ülkemizde hala bir tartışma konusudur. Genel anlamıyla güzel sanatların tüm alanlarını eğitim kurumlarında ya da kurum dışı yaratıcı sanat eğitimini içermekte olduğunu ifade etmektedir. Bunlar resim, heykel, mimari, görsel iletişim, fotoğraf, sinema, müzik, dans, tiyatro, edebiyat, çevre sorunları ve tasarım vd. içermektedir (s. 5).

“Sanat eğitimi, kaplamsal ve genel anlamda, güzel sanatların tüm alanlarını ve biçimlerini içine alan, okul içi ve okul dışı yaratıcı sanatsal eğitimi tanımlamaktadır” (San, 1982: 215). Sanat eğitimi; sanat tarihi, kuramları, eleştirisi, psikolojisi, sosyolojisi, pedagojisi, felsefesi gibi bir çok sanat alanından yararlanmaktadır. Sanat eğitiminin temelinde insan vardır. Sanat eğitimine çocuğun okul öncesi dönemden itibaren başlaması gerektiği görüşü oldukça yaygındır. Doğaya merakın ve kişiliğin biçimlendiği bu dönem oldukça önemlidir. Bu eğitimi alan her bireyin yaratıcı bir sanatçı olması beklenmemektedir. Kişilerde yaratıcılığı ortaya çıkarmasının yanı sıra güzeli arayan, estetik duygusu gelişmiş bireyler yetiştirmeyi hedeflemektedir.

2.1.1 Türkiye’ de Sanat Eğitimi

Kırışoğlu (2005: 34-35-36) resim-iş dersinin 19. Yüzyıl ortalarında okutulmaya başlandığını ifade etmektedir. Meşrutiyet döneminde yenileşme hareketlerine bağlı olarak gerçekleşen sanat eğitimi ilk olarak mühendislik okullarında okutulmaya başlanmıştır. Resim derslerinde kopya yöntemi esas alınmıştır. İlerleyen yıllarda Avrupa’ nın etkisiyle ülkeye yeni gelen görüşler, resim dersinin doğal ve yenilikçi olması gerektiği üzerinde durulmuştur. 1883’ de Güzel Sanatlar Akademisi’ nin (Sanayi Nefise Mektebi) açılması ülkenin kültürel gelişiminde katkısı büyüktür. Akademi mezunları sanatçı olmalarının yanı sıra uzun yıllar resim-iş öğretmenliği de yapmışlardır. Kendi tarzlarında öğrenci yetiştirmeleri eleştirilmiştir ve yeterli görülmemiştir.

Gazi Üniversitesi Sanat Eğitimi Sempozyumu’ nda İşbilen (2002: 138),

Cumhuriyet’ in ilanı ile birlikte Atatürk sanata ilgiyi devlet politikası haline getirmiştir. Türk sanatını ilerletmek ve olgunlaştırmak adına 1921’ de Türk Ressamlar Cemiyetini kurulmuştur. 1924’ den itibaren ise yurt dışına bir çok sanatçı burslu olarak gönderilmiştir. Cumhuriyet döneminde, yabancı uzmanlar getirilerek eksikliği gidermek

(23)

için araştırmalar yapılmıştır. J. Dewey’ in raporu üzerine ortaokullarda öğretmen yetiştirmek amacıyla 1926 yılında Ankara’ da Gazi Orta Öğretmen okulu açılmıştır. Resim-iş dersi programları değiştirilir ve okullarda resim-iş odaları ve işlikleri kurulur. 1927’ de Akademide öğretmen olmak isteyenlere öğretmenlik formasyonu veren kurslar açılmıştır.

Cumhuriyet döneminde okullarda verilen eğitim haricinde Köy Enstitüleri de sanat çalışmaları için büyük önem taşımaktadır. 1940’ lı yıllarda Resim-iş dersinin amacı çocuk odaklı, 1950’ li yıllarda ise sanat yolu ile eğitim görüşü yaygınlaşmıştır. Günümüzde ise çok sayıda Güzel Sanatlar Fakültelerinin açılması ile ülkemizde sanat eğitiminin yaygınlaşması sağlanmakta ve daha iyi bir eğitim vermek adına yenilikler takip edilmektedir.

2.1.2 Görsel Sanatlar Eğitimi

“Görsel sanatlar eğitimi, tüm bireyleri daha çocukluklarından başlayarak kültürel açıdan yetiştirdiği; sezgileri, akıl yürütmeyi, hayal kurma ve beceriyi doğru bir şekilde geliştirirken, çok ve çeşitli bir okur yazarlığı basamak basamak inşa ettiği için yararlıdır” (Özsoy, 2007: 51). Balcı ve Say’a (2003: 8) göre, bütün sanat dallarını içine alan kuramsal bilgi ve uygulamaların da içinde bulunduğu yaratıcı eğitim sürecine sanat eğitimi denilmektedir. Fakat herkes tarafından kullanılan genel anlamında ise görsel sanatların; resim, grafik, heykel, seramik, tekstil eğitimi olarak da anlaşıldığı ifade etmektedir.

Görsel sanatlar dersi, duyguların doğrudan deneyimini sağlamaktadır. Sözel olan ve olmayan arasında bir bağ kurulmasına yardımcı olur. Algılama, düşünme ve bedensel eylemlerinde katıldığı süreç içinde kendini iyi bir şekilde ifade etme şeklidir. Sünbül’ e (2008) göre, öğrencinin yaptığı ürünler hakkında düşünmesini sağlayan, aynı konuların işlenmediği, ezberin olmadığı, sorgulayıcı bir resim derslerinin olması anlayışı öğrencinin derse katılımını sağlar ve bu şekilde etkili bir öğrenme gerçekleşir (s. 425). Görsel sanatlar eğitimi öğrencilerin bireysel yeteneklerini, estetik ve eleştirel yönlerini keşfetmelerine olanak sağlar, orijinal çözüm üretmesine yardımcı olur. Çevresine, kültürel ve kültürler arası faklılığa sahip, özgüven duygusu yüksek bireyler yetiştirilmesine katkı sağlamaktadır. San’a (2008: 25) göre görsel eğitimin amacı ; görmeyi, işitmeyi, dokunmayı, tat almayı öğretirken, çevresini de en doğru şekilde

(24)

algılayıp, onu yapılandırmaya yönelmek için elzem bir koşuldur. Sadece bakmak değil, ‘görmek’, sadece ellerle yoklamak değil, ’dokunulan şeyi duyumsamak’ yaratıcılık için ihtiyacımız olan ilk aşamadır.

2.1.3 Görsel Sanatlar Dersinin Genel Amaçları

Milli Eğitim Bakanlığı’ nın (2011: 10-11) görsel sanatlar dersi öğretmen kılavuzu kitabında, görsel sanatlar dersinin bireysel ve toplumsal, algısal, estetik ve teknik amaçlar olmak üzere gruplara ayrılmıştır.

Bireysel ve toplumsal amaçlar arasında; Yaşamı ve doğayı gözlemleme, analiz ve sentez yeteneği ile eleştirel bakış açısı kazandırma, kendine güven, geliştirme ve yeteneklerini fark etme, görsel biçimlendirme çalışmalarında kendini ifade edebilme, geçmişine sahip çıkma geleceğini yapılandırma bilinci kazandırma, her alanda kullanabileceği yaratıcı davranışlar geliştirme, ulusal ve evrensel sanatçıları, eserlerini tanıma ve değerleri anlayabilme, geçmişten miras kalan sanat eserlerimizden haz alma ve onur duyma, işbirliği yapma, başkasına saygı duymayı öğrenme, paylaşma ve sorumluluk alma, fiziksel ve ruhsal sağlığı koruma, akıl, duygu ve zevklerini sorgulama bilinci kazandırmayı amaçlamaktadır.

Algısal amaçlar arasında; Hayal gücünü geliştirmek, görsel algı ve birikimlerini sanatsal anlatıma dönüştürebilmek, öğrendiklerini başka alanda kullanabilmek ve yeni durumlar karşısında özgün çözüm geliştirebilmektir.

Estetik amaçlar; Sanatın ve sanat eserinin önemsemesini sağlama, mirasımız olan sanat eserleri ve doğadan haz alma, koruma, gurur duyma. Görsel sanatlar dersi sevgisini davranış biçimi haline getirme ve genele yayma, doğal ya da insan eli ile üretilen nesneleri estetikçi yaklaşımla değerlendirebilme, kendini ifadede estetik değerlerden yararlanabilme.

Teknik amaçlar; Araç-gereç kullanabilme becerisi ve görsel anlatım diline dönüştürebilme, değişik tekniklerin farklı sonuçlarını kavratabilme ve bundan zevk alma, farklı teknik zenginliğini farkına vardırma, yeni tekniklere hevesli olma, amaca uygun malzeme seçebilme, kendini ifade etmede çıkabilecek sorunların üstesinden gelebilme.

Sünbül’ e (2008) sanat eğitimi üzerinde yapılacak yeni araştırmalar ve ders müfredatı hazırlanırken eğitimcilere örnek olması beklenen, görsel sanat eğitiminde

(25)

hedeflenen amaçlar; görsel sanatın rolü ve fonksiyonlarının belirlenmesi, görsel sanatın bize nasıl aktarıldığının farkına varmak. Tarihsel, sosyal ve çevresel faktörlerin gösel sanatı ve sanatçıları nasıl etkilediğinin anlaşılmasını sağlamak vb. gibi maddeler halinde sıralanmıştır (s. 427).

2.1.4. Görsel Sanatlar Eğitiminin İlkeleri

MEB’ nın (2011: 11) görsel sanatlar dersi öğretmen kılavuzunda, görsel sanatlar eğitiminde belirlenen amaçların ulaşılabilmesi için bazı temel ilkelerin göz önünde bulunabilmesi gerekmektedir bu ilkeler;

Her çocuk yaratıcıdır, her çocuk farklıdır buna göre uygulamalar yapılmalıdır, uygulamalar iki, üç boyutlu çalışmalar ve çoklu ortam çalışmalarına yer verilir, bireyin kendisini gerçekleştirmesine katkı sağlar, ders işlenişi ilgi çekici hale getirilmede yöntem ve tekniklerden yararlanılmalıdır, çocuğun gelişim basamaklarına göre öğrenme-öğretme süreci düzenlenir, değerlendirme bireyin gelişim süreci, bireysel faklılığı, performansı ve öğrenme-öğretme sürecine katılımı göz önünde bulundurulmalıdır.

2.2 Yaratıcılık

Yaratıcılık nedir ve nasıl tanımlarız sorusu birçok bilim alanında araştırma konusu olmuştur, üzerinde çok düşünülen bir sorun olmuştur. Kesin bir tanımı bulunmamakla birlikte, genel görüş olarak anne karnında başlayıp biçimlenen bu yeti insanlık tarihi kadar eskidir. Saylan (2011: 390) Latince creare kelimesinden gelen yaratıcılığın; doğurmak, yaratmak ve meydana getirmek anlamalarında kullanıldığını ifade etmektedir.

“Yaratıcılık bazı insanların sahip olduğu diğerlerinin yoksun olduğu bağımsız hassa değildir. Zekanın bir işlevidir. Çok çeşitli biçimleri vardır, çok çeşitli kaynaklardan yararlanır ve hepimizin çok çeşitli yaratıcı güçlerimiz vardır. Yaratıcılık, insan zekasının etkin bir biçimde katıldığı tüm faaliyetlerde mümkündür” (Koldaş, 2003: 131).

“Yaratıcılık geleneksel algılama ve düşünme yollarının üzerine çıkmayı gerektirmektedir” (Sünbül, 2002: 173). Yaratıcılık her bireyde olan, insanın yaşamı

(26)

boyunca devam eden bir süreçtir. Sıra dışı olma, olağanüstülük, kural dışılık, bilinenlerin dışına çıkma gibi özellikleri içinde bulundurur.

Yaratıcılık doğru şekilde yol gösterme ile yaşam biçimi halini alan süreklilik gösteren bir yöntemdir. Her bireyde var olan geliştirilmeyi ve desteklenmeyi bekleyen yaratıcılığın birçok tanımıyla karşılaşmaktayız. Turla (2004: 17) yaratıcılık tanımlarıyla ilgili farklı görüşleri şu şekilde birleştirmiştir; Torrance yaratıcılığı, boşlukları rahatsız edici ya da eksik ögeleri sezip, bunlar hakkında düşünme ve varsayımlar kurmak, bunları sınamak, sonuçları karşılaştırmak ve bu varsayımları değiştirip yeniden sınamak olarak tanımlarken. Bartlett, ana yoldan ayrılma, deneye açık olma, kalıplardan kurtulma. Wallach ve Kogan çok sayıda çağrışım üretebilme ve bu üretmede özgür olabilme, ancak bunu yaparken de özden ayrılmama ve sapmama. Taylor, yeni ve geçerli fikirlerin yaratılmasıyla sonuçlanan fikirler süreci olarak ifade etmektedir. Farklı tanımlar yaratıcılıkla ilgili kavramlarda karşımıza çıkmaktadır.

Yaratıcılıkla ilgili en eski tanımlardan biri ise Guilford’ un yakınsak ve ıraksak düşünce tanımıdır. Yıldız ve Şener (2003: 1) kitabında Jersild (1968) yaptığı alıntı da yakınsak düşünce sahibi olan kişinin geleneksel alışılmış yollar izlediğini ve hazır bilgi karşısında doğru cevapları vermeyeceğini ona göre tek doğru ve o doğruya giden bir iki yol olduğunu ifade etmektedir. Iraksak düşünce ise belli önermelerden, belli temellerden hareketle ve alışılmış olan herkesin geçtiği yollardan geçmeyeceğini bu yollar dışında sapa yollar arayarak sonuca ulaşacağını ifade eder. Aradığı tek bir doğru çözüm değildir, sorunun birkaç karşılığını ortaya koymak ister. Iraksak düşünme içinde Guilford’ un yaratıcı yetiyi ölçmede bulduğu karakteristik özellikler akılcılık, esneklik, özgünlük, sorunlara karşı duyarlı olma, ayrıştırmacı ve birleştirmeci yetiler, yeniden tanımlama-düzenleme ve değerlendirmedir.

Eleştirel ve yaratıcı düşüncenin olmadığı bir toplumun gelişmiş bir toplum olamayacağı yaygın bir görüştür. Yaratıcılık ve yaratıcı düşünce toplumsal sorunların çözümünde bireye yol gösterici olmaktadır. Bireylerin yaşamın her alanında sorunlara pratik çözüm bulmaları yaratıcı düşüncenin ve yaratıcı olmanın önemini ortaya koymaktadır. Yaratıcılık yüzyıllar boyu olağanüstü insanlara özgü bir olgu, Allah vergisi bir güç dahi bireylerde görülen bilim dışı bir kavram olarak yakın zamanlara kadar benimsenmiştir. Albert Einstein gibi ünlü bir dahi ya da Da Vinci’ nin orijinalliği gibi özellikler her bireyde görülmese de hepimiz zaman zaman yeni fikir, görüş ve çözüm yolları getirebiliriz.

(27)

Koldaş (2003: 131-132) yaratıcılığın doğasına irdeleyen, Ken Robınson insan zekası ve becerisiyle ilgili üç temel fikir geliştirdiğini aktarmıştır. İnsan zekası esas olarak yaratıcıdır: Yaşadığımız dünyayı anlamlandırmaktan öte kurduğumuz düşünce ve inanç sistemi ile yorumluyoruz. Her birey içinde yaşadığı dünyayı yaratır. Simgesel düşünce yoluyla yapıyoruz: Her birey farklı bir dünya görüşüne sahiptir. Bu farklılık sözcük, imge, ses, hareket, jest gibi bir çok farklı yollarla anlamlandırıyoruz. Düşüncelerimiz olayla etkileşim içinde ve değişme yeteneğine sahiptir: Olayları yorumlayabilmek mümkün olursa yanlış yorumlama veya yeniden yorumlamakta mümkündür.

“Günlük yaşama yönelik geliştirilen değişimler, düzenlemeler, çözüm yöntemleri de yaratıcı davranışlara örnek olabilir” (Ünver, 2002: 26). Günümüzdeki görüşlere göre yaratıcılık her düzeyde var olan insan yaşamının her bölümünde kendini gösterebilen bir yetidir. Gündelik yaşamdan bilimsel çalışmalara, sanatsal yapıtların ortaya çıkmasına kadar uzanan süreçler bütünüdür. Kurulmamış ilişkiler arasında bağ oluşturarak yeni ve özgün ürünler ortaya koyabilme yetisidir.

Yaratıcı düşünme süreci bir dizi beceriden oluşmaktadır. Bilginin uygunluğu belirlemek, düşünce ve gerçek arasındaki farkı ayırt etmek, açıklanmamış varsayımları tanımlamak, karar ortaya çıkarmak, olası seçenekleri ve çözümleri öne sürmek ve muhtemel sonuçları önceden tahmin etmek.

Graham Wallas tarafından saptanmış en basit anlatımıyla yaratıcılık dört aşamaya ayrılmaktadır. Bunlar hazırlık, kuluçka, aydınlanma ve değerlendirme aşamasıdır. Saylan (2001: 391) yaratıcı düşünme süreci ile ilgili en basit açıklama getiren model olan 1926’ da Graham Wallas’ ın geliştirmiş olduğu dört aşamadan oluşan modeli sıralamaktadır; Hazırlık aşaması: Hazırlık döneminde sorun, gereksinim ya da gerçekleştirilmek istenen şey saptanır ve tanımlanır. Çözüm ya da gereklilikler için bilgi ve malzeme toplanır ve bunlar çözümün geçerliliği, işlerliği bakımından ölçütlere vurulmaktadır. Kuluçka aşaması: Sorunlardan çıkarak geriye gidilir. Zihin irdelemesine, incelemesine bırakılmaktadır. Aydınlanma aşaması: Fikirler yaratıcılığa bir temel oluşturmak üzere zihinde doğmaktadır. Değerlendirme aşaması: Bilinçli ve mantıksal düşünmenin ağırlıklı olduğu son düzeltmelerin yapıldığı aşamadır. Çözümler sınanmakta, aksaklıklar giderilmekte, eksiklikler tamamlanmaktadır.

Yaratıcı düşünce bir durum oluşmadan ortaya çıkmaz. Çevre yaratıcı davranışın ortaya çıkmasına neden olabileceği gibi engelde olabilir. Kişinin doğuştan getirdiği

(28)

değişik derecelerde, değişik alan ve boyutlarda var olan ve geliştirilebilen bir eylemdir. Öğretilemez fakat uygun koşullar sağlanırsa geliştirilebilir.

2.2.1 İnsanda Yaratma Edimi

Tarih öncesi çağlardan beri yaşamın acımasızlıklarına karşı güçsüz kalan insan gücünü ve yetkinliğini kanıtlama amacı onu yaratma etkinliğine yönlendirmiştir bunu yaparken doğayı taklit etmiştir. “Var oluşundan beri insan kendini bir biçimlendirme gereksinimi ile karşı karşıya bulmuştur. Bu gereksinimini karşılarken kendine doğayı örnek almıştır” (Gökaydın, 2002: 9).

İlkel çağlarda duvarlara resimler çizerek duygularının dışa vurması yaratma isteğinden kaynaklanmaktadır. Yaratma isteği insanın duygusal ve akıl sağlığını besleyen, kendini önemli ve değerli hissetmesini etkileyen bir durumdur. Temelinde haz almak olan yaratma edimi insanoğlunun ilk çağlardan günümüze kadar uzanan süreçlerin bütünüdür. Arkeologların eski uygarlık kalıntılarını ortaya çıkarmaları, insanların ilkel dönemlerde dahi sanatla uğraştıklarını belgelemektedir.

İnsanlığın doğuşu ile karşılaşan sanatın doğuşu çok karanlık, aynı ölçüde çok çekici bir konudur. Bu karanlığa, bu güçlüğe karşın, bir yandan preistoryacılar, bir yandan sanat filozofları bu sorun üzerinde çabalarını sürdürüp durmaktadırlar. Çünkü evrim yasası gereğince, canlı varlıkların bu günkü duruma vardıklarını doğal sayan insan zekası, bilimin ve sanatın da bir evrim sonunda gelişip serpildiğini kabul etmekte ve sanatın doğuşu üzerinde durmaktadır. (Yetkin, 1979: 67)

Artut (2007:182) yaratıcılığın insanın oluşumu ile ilgili olduğunu savunmaktadır. Hayvan davranışları ve insan davranışları arasındaki farkın türüne ve sergilenişine göre farklıdır. Hayvanlar içgüdüsel ve şartlı davranış gösterirken, insanların daha gerçekçi davranış gösterdiklerini ifade etmektedir. İnsan beyni içinde statükoyu değiştirmeye iten bir şey vardır, bu bağlamda insanın yaratıcı ve farklı olmasını sağlar. Psikolojik olduğu kadar sosyolojik bir olgu olarak düşünülebilinmektedir.

Psikolojide yaratıcılık bilinçaltı ve bilinç çatışması olarak ifade etmekte iken bilim adamları yaratıcılığı buluş yapma ya da problem çözme olarak görmektedir. Eğitimde ise yaratıcı düşünerek bu düşünceyi davranışa dönüştürme şeklinde ifade edilmektedir. Birçok bilim dalı içerisinde yer alan yaratıcılık, bireylerin ihtiyaçlarına

(29)

uygun verilen bir eğitim alanına ihtiyaç duymaktadır. Son yıllarda yapılan araştırmalarda yüksek düzeyde zekanın yaratıcılığı geliştirdiği gibi bir durum olmadığını, zeki bireylerin daha yaratıcı bireyler anlamına gelmediğini belirtmişlerdir. Yaratıcı olmak için üstün bir zekaya sahip olmaya ihtiyaç olmadığı görülmüştür.

2.2.2 Çocukta Yaratıcılık

İnsanda yaratıcılığın ilk hali çocukluk döneminde kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Çocuğun toplum içindeki ilişkilere verdiği tepkiler, oynadığı oyunlar yaratıcılığın en saf halini göstermektedir. “Yaşamın ilk yıllarına egemen olan etkinlik oyundur. Çocuk oynayarak dünyasını ve çevreyi tanır. Oyunun toplumsal ilişki kurma ve toplumsallaşma bakımından ayrı bir önemi vardır” (Akandere, 2006: 3).

Artut’ a göre (2007: 201) çocuk doğası gereği sanat ve oyuna karşı ilgi ve merakı vardır. Konuya ilişkin duyarlılık olduğu gibi öğrenmede hevesli bir tutum içerisindedirler. Fakat bu süreç içerisinde öğretmen ve yetişkinlerin bu tür etkinlikleri anlamsız, getirisi olmayan bir uğraş olarak görmeleri çocuklarda olan yaratıcı potansiyeli bastırmış olduklarının farkına varmadığını anlatmaktadır.

Çocukta doğuştan var olan yaratıcılık yeteneğinin köreltilmemesi, iyi bir eğitimle geliştirilmesi için doğru yönlendirme, bilinçli ve programlı bir sanat eğitimi ile mümkün olmaktadır. Yaratıcı çocuklar yorucu olurlar, ailelerin uslu olarak gördükleri çocuklar ise hayallerini işletemeyen ve yetişkinlerin hayatlarını kolaylık sağlayan çocuklardır. Bu çocuklar emir ve yasaklara uyar, yaratıcı çocuklar gibi meraklı, araştırmacı, yeni fikirleri ve sürprizleri yoktur.

Yaratıcılık da yetenek gibi geliştirilebilir, hemen hemen herkesin en az bir yeteneği vardır. Genellikle hobilerini ve meslek bu yönde seçmektedirler. Bilgi becerisi, deneyim ve konsantrasyonunu ortaya koyabilen herkes herhangi bir alanda yeteneğini gösterebilir. Yaratıcılık ise yeteneğini farklı ve yeni yöntemlerle zorlamak, alışılmışın dışına çıkmaktır.

Yaratıcı çocuklar yeni bir şeyler keşfetme çabası içerisindedirler, onlara karşı duyarlı ve hoşgörülü olmak yaratıcılıklarını özgürce ifade etmelerini sağlar. Çocuğun her istediğini yapmak yerine, onlara buluş olanağı sağlanmalıdır. Çocuğun içinde bulunduğu çevrede aile, öğretmen ve eğitim ortamı yaratıcılığı geliştirebileceği gibi köreltmesine de neden olabilir. Bu yüzden çocukların yaş düzeylerine ve bireysel

(30)

farklılıklarına göre yaratıcı düşünme özelliklerini bilmeleri ona göre yaklaşmaları gerekmektedir.

Sünbül (2007: 315) çocuğun yeni fikirler üretmesi, alışılmışın dışına çıkması için kendisini güven içerisinde hissetmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Yargılama ve suçlama yapmadan çılgın fikirlerini aktarabilmesi gerektiğini savunmaktadır. Korkunun getirisi olarak, çocuğun sıkıcı ve basmakalıp içerikte kalmasını kendi tarzını bulamamasına neden olabileceği üzerinde durmaktadır. Cesaretlendirici bir ortam, yaratıcı hissetme, anlamayı teşvik etme, üretici düşünerek değerlendirmeyi öğretme ve kendine güvenmeyi teşvik etmek yaratıcılık için gereklidir.

2.2.3 Çocukta Yaratıcılık ve Sanatsal Yaratıcılığı Geliştiren Faktörler Doğumdan itibaren izlendiğinde çocukların meraklı yapıları gereği şaşırtıcı sorular sormaları, insanların mükemmel bir zekayla yaratılmış olduğunun kanıtıdır. Zor sorular karşısında yetişkinlerin izlediği tutum ve davranışlar çocukların yaratıcılıklarını geliştirebileceği gibi engelleyicide olabilir.

Dökmen (2005); İletişim Çatışmaları ve Empati adlı kitabında, mimarbaşının minaresine eğri diyen çocuğu minareyi iple çektirerek kandırmak yerine, çocuğu yetişkin yerine koyarak kanıtlar göstermesi gerektiği üzerinde durmaktadır (s. 310). Doğuştan saf ve parlak zekaya sahip olan çocukların, ailelerin, çevrelerinin engelleyici ve kayırıcı bir tutum sergilemeleri yaratıcılığın önünü kesmektedir. Çocukların sorularını geçiştirmek ya da yalan yanlış bilgilerle çocukları kandırmak yaratıcılığın önündeki en büyük engeldir.

“Çocukları çocuk yerine koymanın doğurduğu en önemli sakıncalardan birisi, onların ezberciliğe itilmesidir” (Dökmen, 2005: 309). Genellikle yetişkinler çocuklar adına her şeyi hazır hale getirirler onların deneme ve sınama yoluyla doğru yolu bulmalarına imkan tanımazlar. Hatta onlar adına düşünüp onların adına çözüm yolu bulurlar. Çocukların üretici, farklı, özgün düşünmelerini bu tarz yaklaşımlar engellemektedir. Sonuç olarak sadece emirleri yerine getiren, pasif, tekdüze, sıradan bir nesil yetişmesi kaçınılmazdır.

Çocukları dışlamadan, ayıplamadan yaşına uygun sabırla kısa ve öz şekilde sorularına cevap vermek onların kapalı kutular arkasına saklanmalarını engelleyecektir. Sorulardan kaçmak, sen anlamazsın demek çocuğun ruhsal gelişimini büyük ölçüde

(31)

etkilemektedir. Çocuğu adam yerine koymak düşüncelerini ve bir problem karşısında fikirlerini almak gelişimi açısından önemlidir. Kendine güven duymayan çocuk korkak ve pasif olur. Korkaklık ise yaratıcılığın önündeki en önemli engeldir.

Farklı yaş gruplarına göre doğru cevap vermek onların anlayacağı şekilde bilgilendirmek gerekmektedir. Yavuzer’ den (2003) bir diğer örnek, Çocuk Eğitimi adlı kitabında üç yaş çocuğunun, çocuklar nereden dünyaya gelir sorusuna verilebilecek cevap olarak annenin karnında sıcak bir yerde büyüdüğünü ve bacaklarının arasındaki delikten dünyaya geldiğini cevap olarak verilebileceğini. Çocuğun bebeğin oraya nasıl girdiği sorusuna ise annenin tavuk yumurtasına benzemeyen yumurtası ve babasının tohumunun sevgiyle birleşmesi ile verilebilecek cevabın yeterli olduğunu ifade etmektedir (s. 129). Ailelerin çocukların sorularını engellememek yerine, yaşlarına uygun cevaplar vermeleri gerekir. Çocuklarının da kendileri gibi kişilik sahibi birey olduklarını unutmamalı baskıcı, korumacı tutum ve davranışlardan kaçınmaları gerekir. İnsan doğası gereği tek ve özeldir.

Şimşek (2007: 118-119) Torrance’ ın, çocuklarda yaratıcı düşünceyi geliştirmek için eğiticilere beş öneride bulunduğunu ifade etmektedir. Bunlar; Çocuklardan gelecek olağan dışı sorulara saygılı olun. Çocuğa söylediklerinin önemli olduğunu hissettirin. Çocuklara kendi başlarına öğrenme imkanı sağlayın ve onları ödüllendirin. Pratik yaparak öğrenmelerini sağlayın. Bu dönemde çocuklara, doğru ve yanlış cevabın olmadığı, güven duyabilecekleri bir ortam hazırlayın.

Her bireyde doğuştan gelen yaratıcılık potansiyeli, çocukluk döneminde en üst seviyededir. Onların hayal dünyası yetişkinlere göre daha geniştir. Her an sizlere hayali hikayeleri kendi yaşamış gibi anlatabilir ya da resim çizerken o dünyanın içine girip orada kendini bulabilir. Çocuk yaptığı işten son derece keyif duyar, kafasında tasarladığını kağıda aktarırken endişe taşımaz. O her zaman ne istediğini bilir. Çocuk büyüdükçe yaratma gücü yavaş yavaş sönmeye başlar.

Artut (2007: 207-208) yaratıcı çocuğun özellikleri arasında resimleri içten çizen, genel kültüre önem veren, çevreden yardım almadan kendi başına çalışan, çalışmalarında dağınık, maceracı, risk almayı seven, maymun iştahlı, yapılan çalışmada alışılmışın dışında bir bakış açısı, zeka ve estetik konulara ilgili, analiz ve sentez yönü kuvvetli, enerjik, esprili, hazır cevap, pratik düşünen, tartışmayı seven, sezgisi kuvvetli, resim çizmede konu bulmakta zorlanmadıkları gibi özelliklerin göründüğünü ifade etmektedir.

(32)

Çocukların yaptığı resimler ve sanatsal etkinlikler yaratıcılıklarına ilişkin en önemli verilerdir. Sınıf içerisinde yaratıcı davranış geliştirme, sanat eğitiminin temelini oluşturmaktadır. Tek resme bakarak çocuğun yaratıcılığı hakkında bilgi sahibi olmamız mümkün değildir. Bu sebeple süreç içerisinde yapılan çalışmaları değerlendirmek gereklidir. Süreç ve yapıt, sanatsal yaratıcılığın gelişmesinde önemlidir, sürecin sonuçtan daha çok önemsenmesi çocuğun yaratıcı deneyim kazanmasına yardımcı olur.

Kırışoğlu’ na (2005: 171) göre ürün verme sürecinde üç tip yaratıcı davranış ya da strateji belirgin olduğunu ifade etmektedir. Bunlar içten (spontaneous), ıraksak ( divergent) ve akademik olmak üzere gruplara ayrıldığı görülmektedir. Birinci tip için bütünden başlayan ve organik bir gelişme ile sonuca vardığını ifade etmektedir. Sonuca giderken gereksiz ayrıntılar elenir. Bütünü çabuk kavrayan ve ayrıntıya fazla girmeyen çocuklarda bu stratejinin uygulanabilirliğinden söz etmektedir. İkinci tip davranış sergileyen çocuklar resimlerini hemen bitirmez ve adım adım geliştirir. Saptanan amaca doğru gelişirken us sürekli çalışmayı denetler. Üçüncü tipte ise, çalışma işin başından başlayarak bir kesinlik içinde geliştiğini ifade etmektedir. Rastlantıya yer yoktur ve sonuçta ortaya ne çıkacağı önceden bilinir ya da sezildiğini ifade etmektedir. Eğitimcilerin çocuk ya da gençlerin yaratıcı süreçlerini tanıma ve yönlendirme bakımından bunları bilmesi gerekmektedir.

Kırışoğlu (2005: 177) Eckler’ in sanatsal yaratmada yaratıcı düşünmenin izlediği yolu şu şekilde sıralamıştır: İlişkilerle işe başlama (çizginin-çizgiyle, çizginin-renkle, rengin-renkle ilişkisini düşünme). Kimi ilişkilerin başat olmaya başlaması, kimilerinin ile silinmesi. Bir niteliksel ilişkinin yaygın olarak yapıtta belirginleşmesi. Yakalanan başat nitelik üzerinde düşünmenin ve çalışmalarının yoğunlaşması, sürekli deneyim. Yapıtın ortaya çıkması.

Sanatsal yaratıcılık sürecinde çocuğun yaratıcı aktiviteleri görmesi, algılaması ve anlaması sanatsal yaratıcılık için önemlidir. Çocuğun dokunma, keşfetme, araştırma ve hayatın sorunlarını çözme arzusuna yönelik güdülerin dışavurumunu sağlayacak uygun koşullar oluşturulmalıdır. Bazı çocuklar dokunarak, bazı çocuklar ise görerek yaratıcılıklarını ortaya çıkarırlar. Bu tiplere görsel ve dokunsal tipler denir. Bu iki tipi eğitimcilerin saptaması ve öğrencileri ona göre yönlendirmesi daha fazla başarı elde etmelerine yardımcı olmakla birlikte kalıplara sokmaktan uzak durulmalıdır.

Öğretmenler sanat eğitimi plan ve programını yaparken çocukların çok yönlü bireysel özellikler gösterebileceklerini unutmamalıdır, iki ya da üç tipe ayırmak onları

(33)

sınırlandırmaktan öteye gitmez. Bu durum sanatta yaratıcılığı geliştirmek yerine dar bir kalıp içine sokulmasına neden olur. Çocukta sanatsal yaratıcılığın gelişmesi onların daha özgün, duyarlı, pratik, enerjik, çözümcü olmalarına etki eder. Artut (2007) yaratıcı sanatsal öğrenme sürecinde bireylerde olumlu değişmeler görülebildiğini, süreç içerisinde anlama, algılama artarak beynin ilgili bölümlerinin aktif hale geçer bu şekilde öğrenme düzeyi maksimum seviyeye ulaşabilir. Çocuk sanat yolu ile yaşamı zenginleştiğini birey olmayı, sağlıklı iletişim ve ilişkiler kurmaya yarar sağladığını ifade etmektedir (s. 205).

2.2.4 Eğitim Sisteminde Yaratıcı Düşüncenin Geliştirilmesi

Bilgi aktarımının çok olduğu öğretmen merkezli eğitim yerine, yaratıcı düşünen ve özgün bireyler yetiştirmeyi amaç edinmiş eğitim sistemi, sadece ülkemizde değil tüm dünyada yavaş yavaş kabul görmektedir.

Günümüzde, genel amaçlar ilkesini kabul edenler arasında bu amaçların yapısı konusunda bir görüş birliği var. Psikolojik ya da bireysel açıdan amaç; kişisel farklılıkları dikkate alarak ve geliştiren süreçler, araçlar aracılığıyla sağlık, estetik zevke ve geçmişteki kültürleri biriken ürünlerini boş zamanları doğru kullanma, bağımsız ve eleştirel düşünebilme gücüne dayanan bir temeli de kapsayarak ilerici bir kapasite gelişimi sağlamaktır. (Öztürk, 2010: 150)

Klasik eğitim sistemi yaratıcı düşünceye yer vermeden önce sürekli ezberleyen yanlış cevap vermekten korkan bu nedenle aktif olarak derse katılmayan kendine güvensiz öğrenciler yetiştirmekteydi. Ancak hızla ilerleyen çağın gereksinimi olan yenilikçi eğitim sistemi yaratıcı düşünceyi hayatın her alanına sokmaya başlamıştır. Kalıplaşmış bilgi sisteminin çocuğu yaratıcılıktan uzaklaştırıp yeni buluşlar, farklı yöntemler, değişik bakış açıları kurmasını engellemekteydi. Ancak sürekli değişen ve kendini yenileyen eğitim sistemiyle kendi dünyasını aldığı eğitimle yorumlayan yaratıcı düşünceye sahip bireyler yetiştirilmektedir.

“Kazanılmış bilgileri işleyen iki tür düşünme biçimi yakınsak ve ıraksak düşünme biçimleridir” (Buyurgan, 2007: 29). Yakınsak düşünme önceden edinilmiş bilgilerin ışığında basit ve yalın cevaplar arar. Iraksak düşünme ise bütünüyle farklı, özgür ve şimdiye kadar ortaya çıkmamış düşüncelerden oluşur. Günümüz eğitim sistemi

(34)

ıraksak düşünmeyi destekleyerek çocuğun farklı, özgün, özgür çözümler ortaya koymasını destekler.

Şimşek (2007) insanlarda yaratıcı düşünceyi geliştirilmesi gerektiğini, Torarance’ ın çocuklarda yaratıcı düşünceyi geliştirmek için eğiticilere beş öneride bulunduğunu ifade etmiştir. Bunlar, çocuklardan gelecek sorulara saygılı olmak. Çocukların söylediklerinin önemli olduğunu hissettirin. Çocuklara kendi başlarına öğrenme imkanı sağlayın ve onları ödüllendirin. Pratik yaparak öğrenmelerini sağlayın (s. 118).

2.2.5 Yaratıcılığı Geliştiren ve Engelleyen Öğretmen Özellikleri

Günümüzde yaratıcı düşünceye önemin artması ile birlikte, eğitimcilere büyük görevler düşmektedir. Çocukların yaratıcılıklarını geliştirmek için alan bilgisi yeterli, alanına ilişkin gelişmeleri takip eden çok yönlü düşünebilen, pratik, kendine güvenen, sorunlara çözüm yolları bulabilen eğitimcilere ihtiyaç vardır. “Bir öğretmenin etkinlik ve etkililik derecesi, gerçek anlamda o öğretmenin öğrencileriyle iletişim kurmada gösterdiği becerinin düzeyi ve çeşitliliğiyle ölçülür” (Küçükahmet, 2004: 208).

Buyurgan (2007: 30-31) yaratıcılığı geliştiren ve engelleyen öğretmenlerin özellikleri maddeler halinde ifade edilmiştir. Öğrencilerin yaratıcılığı geliştiren öğretmen özellikleri arasında; öğrenciyi birey olarak kabul etme ona uygun davranma, özgür olmaya özendirme, eşit davranma, ödüle yer verme, ilgili, empati (duygudaşlık) kurabilme, yaptığı ürünlerini sergileme, başarısızlık karşısında teşvik edici olabilme, öğrenciye model olma, yaratıcı düşünme ve ürün ortaya koyabilmede gerekli alt yapıya sahip olabilme gibi özellikler sıralanabilir. Yaratıcılığı engelleyen öğretmen özellikleri arasında; cesaret kırıcı, eleştiren, güvensiz, kuralcı, alan bilgisi yetersiz, heyecansız, tartışma ortamı oluşturmayan, yeniliklere karşı olarak sıralanabilir.

“İdeal bir öğretmen şüphesiz ki demokratik öğretmen tanımına uygun davranan öğretmendir” (Küçükahmet ve diğerleri, 2004: 15). Hazır, kalıplaşmış karar ve yöntemler izlenmemelidir. Yaratıcılığı benimseyen fakat uygulayamayan alanında yetersiz öğretmenler, yaratıcılığın önünü engellemektedir. Etkinlik sürecinde ne zaman ve ne ölçüde müdahale edeceğini iyi bilmelidir. Rutin yolları izlemek yerine gelişime açık olmalıdır. Yaratıcı eğitimin amacı kuşakların yaptıklarını tekrar eden değil, yeni şeyler yapabilme yeteneği olan insanları yaratmaktır.

(35)

Sonuç olarak eğitim süreci içerisinde yaratıcı düşünceyi geliştirmek için öğretmenlerin bu konuda bilgi sahibi olması, destekleyici davranması gerekmektedir. Yanlış kanıların önü kesilmeli, bireylerin teşvik edici modeller geliştirmeli ve onları güdülemelidir.

2.2.6 Yaratıcılığın Sanat Eğitimindeki Yeri ve Önemi

Yaratıcılık ve eğitim birbirlerini doğrudan etkilemektedir. Yaratıcı düşünce, bakış açısı ve beceriler büyük ölçüde sanat eğitimi sonucunda gelişen davranışlardır. Kırışıoğlu’ na göre (2005) yaratıcılığın sanat eğitimi çevresinde önem kazanmaya başladığı yıllar Freud’ un bilinç altı dünyasına ilişkin buluşların dikkat çektiği, Amerika’ da Gelişimci Eğitim görüşünün yaygınlaştığı, sanatta ise dışavurumcu ve gerçeküstücü akımların çocuk resimleri arasında bir bağ kurulmaya başladığı yıllara rastladığı ifade edilmektedir (s. 168). Eğitim sistemi içinde yaratıcı anlayış, alan farkı gözetilmeden tüm bireyler göz önüne alınarak planlanmalıdır. Sanat eğitiminin ayrı bir yeri bulunmaktadır, yaratıcılığı geliştirmek için sanat eğitimine de diğer branşlar gibi ihtiyaç duyulmaktadır.

“İnsanlardaki yaratıcı güç ve düşüncenin geliştirilmesi, ancak yaratıcı süreçte yer alan imgelem, sezgi, araştırma ve inceleme, sorgulama, bulma, uygulama ve defalarca yapılan denemeler gibi bazı etkinliklerle gerçekleştirilebilir” (Artut, 2007: 200). Sanat eğitimi öğrenciye geniş ve özgün bir bakış açısı ile bakmayı sağlamaktadır. Bireyin aktif bir şekilde farklı düşünmesi için sanat eğitiminin esnek, yönlendirici ve araştırmaya sevk edici olması gerekmektedir. Sıradan ve tekdüze bir nesil yetiştirmemek için her çocuğun sanat eğitimi alması gereklidir.

Ünver’ e (2002: 31-34) göre her çocukta yaratıcı güç vardır ve sanat eğitimi herkes için gereklidir. Sanat eğitiminin yetilerin yeteneğe ve davranışa dönüşmesi için gerekli olduğunu, diğer yaratıcı davranışlara temel oluşturabilmesi nedeniyle sanat eğitiminin her çocuğa verilmesi gerektiği üzerinde durmuştur. Gelişmiş ülkelerde okul çağından önce sanat eğitiminin verildiğini; gözlem, algı, düşünme, değerlendirme ve yeni bütüne ulaşabilme becerilerinin geliştiğini ifade etmektedir. Üzerinde durduğu diğer bir konu ise sanat eğitiminin yaratıcılığa dayandırılması gerektiğidir. El ve göz eğitiminin amaçlandığı sistemlerde soyut kavramların gelişemediğini, yapılması gerekenin çocuğa sanatsal bir dil kazandırmak olduğunu bunun için ise doğadaki

(36)

nesneler ve bu nesneler arasında ilişkileri, sanatsal bir dünyanın varlığını ve bu dünyanın yasalarını sezdirmenin yaratıcı düşünce ve yaratıcı davranış için gerekli olduğunu ifade etmektedir.

Yaratıcılık bir çok alanın ilgi konusu olmuş ve bununla ilgili araştırmalar yapılmıştır. Özsoy (2003: 141) görsel sanatlar eğitimcilerinin yaratıcılık konusu üzerine düşmeleri ve incelemelerinin yirminci yüzyılın ilk yarısında ortaya çıktığını ifade etmektedir. Yayımlanan kitaplarda sanat eğitiminin yaratıcılığın önemi ve yaratıcılığın sanat eğitimiyle geliştirilmesinin yöntemlerine ilişkin çalışmalara yer verildiğini aktarmaktadır.

2.2.7 Yaratıcılığın Görsel Sanatlar Eğitimindeki Önemi

Yaratıcı bir ürün aniden ortaya çıkmaz bunun için sanatsal öğrenme gereklidir. Bu öğrenmenin temeli sanat eğitimiyle gerçekleşir. Sanat eğitiminin süreklilik göstermesi yaratıcılık için gereklidir, sürekli olmayan eğitimin amaçları doğru tespit edilmiş olamaz. Estetik ve sanatı iyi bilen bir nesil yetiştirmek için sanat eğitimi gereklidir. Görsel sanatlar eğitimi çocuğun duygu, düşünce ve izlenimlerini aktarabilmesi yetenek ve yaratıcılığını estetik bir seviyeye ulaştırmasına yardımcı olur.

Çocukluk döneminden itibaren verilmesi gerekli olan görsel sanatlar eğitimi sezgi, akıl yürütme, hayal kurma ve beceriyi doğru bir şekilde geliştirmesini sağlar. Algılama ve düşüncenin çok çeşitli yollarını öğretmeye çalışır. Bu nedenle eğitimcilerin yaratıcı süreç hakkında bilgi sahibi olması, yaratıcı düşüncenin geliştirdiği ve engellediği durumları bilmesi buna göre de geliştirmek için kararlı bir yol izlemesi gerekir. “Sanatsal öğretme sürecinde, öğretenle öğrenen arasında kurulan anlamlı ilişkilerin sanatsal yaratmanın önemli bir ögesi olduğu da unutulmamalıdır” (Ünver, 2002: 31).

2.3 Öğretim Teknikleri

“Uygulanıştır ( Teknik= Etkinlik= sınıfta yapılan her türlü eylem). Bir öğretme yöntemini uygulamaya koyma biçimi ya da sınıf içinde yapılan işlemlerin bütünüdür” (Duman, 2011: 26). Öğretim etkinliklerinin yönetimi, öğretim gereçlerinin kullanılmasında öğretmenin ders verirken benimsediği ve izlediği yoldur. Öğretim

Şekil

Şekil 1. Seurat, “Chahut”
Şekil 2. Mel Bochner, “Vertigo”
Şekil 3. Edgar Degas, “Dans Dersi”
Şekil 4. Itten, “18’ li renk çemberi”
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

duzeyleri Tablo 2 'de verilmistir, Kadinlann egitim durumlanna gore gruplandirarak yapilan inceleme­ lerde okur yazar ohnayan 6 anneye ait slit orneginin 2'sinde

黃帝內經.靈樞 逆順肥瘦第三十八 原文

• Aynı anda konuşulmayalım/ konuşmamalarımız üst üste binmesin.. • Rolümüzün amacının ne

Rol Oynama ve Doğaçlama İlkeleri..

Abstract—We present rigorous solutions of scattering problems involving healthy red blood cells (RBCs) and diseased RBCs with deformed shapes.. Scattering cross-section (SCS) values

Photoelectron Attenuation. Bouguer-Lambert’s law of exponential attenuation for an electron beam traversing an overlayer together with known attenuation lengths of electrons have

Genel bir değerlendirmeyle ele alındığında Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokullarında eğitici/öğrenci oranının diğer meslek yüksekokullarına göre

In this study, total fatty acid compositions and its seasonal variations of Vimba, Vimba vimba tenella in Egirdir Lake which is the second biggest freshwater lake in