2.4. HZ MUHAMMED VE İKTİSADÎ HAYAT
2.4.3 Ziraî Hayat
Serahsî’nin el-Mebsut adlı eserinde, Hz. Peygamber döneminde Medine’de ziraat kültürünün var olduğunu gösteren ve ziraî uygulamalara ait bilgileri içeren rivayetler dikkat çekmektedir. Ancak bu haberlerden edinilen bilgiler; yetiştirilen ürün çeşitleri, uygulanan tarım yöntemleri, tarımda kullanılan gereçler ve bunların pazarlama yöntemlerini anlamamıza olanak vermemektedir. Daha çok mevcut ziraî ortaklık uygulamaları ve bunların Resûlullah tarafından düzenlenen hükümlerine ilişkin bilgi edinme olanağı bulunmaktadır.
Öncelikle, İslâm devleti sınırlarında tarımla uğraşıldığına dair delil niteliğindeki rivayetler göz önüne alındığında; Araplarda ziraatla uğraşan kişilere verilen özel bir ad olduğu ve bu kişilere “habîr” denildiği; Resûlullah’ın ise “tarımla uğraşan kişinin Rabbi ile ticaret yapmakta” olduğunu, dolayısıyla “Rabbi ile ticaret
415
Serahsî, XV, 74; (101).
416Mudarebe: Emek-Sermaye Ortaklığı 417Serahsî, XXII, 19; (22).
yapan tüccar” olarak nitelendirdiği dikkat çekmektedir. Böylece hem İslâm öncesi, hem de İslâm sonrası Arap toplumunda, tarımla uğraşıldığı ispatlanmaktadır. Kendisinin de çapa ile ekim-dikim yaptığı ve “rızkın yerin gizliliklerinde aranmasını” söyleyerek tarıma teşvik ettiği, tarım ortaklığı bölümünde yer verilen
nakillerden anlaşılmaktadır.419 Onun bu konuda verdiği destek ve teşviki göstermesi
açısından dikkate değer olan bir nakilde anlatıldığına göre; Resûlullah Ümmü Mübeşşir’in yanına gitmişti. “ey Ümmü Mübeşşir, bu hurmayı kim dikti, müslüman mı yoksa kâfir biri mi?” diye sordu. “müslüman biri” diye cevap verince Resûlullah; “bir müslüman bir ağaç diker veya bir ekin eker de ondan bir insan, bir davar, bir vahşi hayvan veya kuş yerse, şüphe yok ki; kıyamet günü bu onun için sadaka olur”420demiştir.
Halkın yaygın olarak tarım ortaklığı kurduğu ve üretimlerin daha çok müzâraa şeklinde gerçekleştirildiği, Hz. Peygamber’in de Hayber’in fethinden sonra burada bulunan topraklarda, Hayber ahalisi ile yarı yarıya ortaklık yapmasının bu
uygulamanın meşru olduğunu gösterdiği de nakledilmiştir.421 Yine bu ortaklık
şeklinin var olduğunu bildiren bir haberde de; İbn Ömer Resûlullah döneminde,
baharda sel sularının toplandığı göletten akan sular ve miktarını bilmediği bir miktar
borç toprak sahibine verilmek üzere toprakların kiraya verildiğini422bildirmişti.
Ancak Serahsî’nin tarım ortaklığı bölümünde yer verdiği diğer haberlerden de, Resûlullah’ın bu ortaklığa öncelikle bir sınırlama getirdiği daha sonra ise tamamen kaldırdığı anlaşılmaktadır: Çıkacak ürünün 1/3’üne ve 1/4’üne yapılacak tarım ortaklığını yasakladığı ve bu tarz uygulamaya da “muhârebe” denildiği
görülmektedir423. Ziraat ortaklığının hükmü konusunda bildirildiğine göre424de, Hz.
Peygamber bir bahçeyi oradan çıkacak ürün karşılığında kiralamanın, ayrıca emek- sermaye ortaklığı bölümünde bildirildiğine göre de, arazinin kanal kenarı gibi sulak kısımlarından alınacak ürün karşılığında yapılacak müzâraanın da geçersiz olacağını
419Serahsî, XXIII, 1; (2). 420Serahsî, XXIII, 14; (19). 421Serahsî, XXIII, 2; (2). 422Serahsî, XXIII, 11; (15). 423 Serahsî, XXIII, 1; (2).
424Serahsî, XV, 78; (108); Rafi b. Hadic; “Resûlullah bir bahçeye uğradı ve bu bahçe hoşuna gitti. ‘bu kimin?’ diye sordu. Ben de ‘Benim, ben onu kiraladım’ dedim. Bunun üzerine Resûlullah, bahçeyi oradan çıkacak ürün karşılığında kiralama, dedi.”
bildirmiş, böylece bu uygulamaya sınırlama getirmişti.425 Resûlullah zamanında yapılan bir ortaklıkta dört kişinin bir araya gelerek; biri tohum, diğeri emek, öbürü bir çift öküz ve tarım aletleri, bir diğeri ise tarlayı vermeyi koşul koymuştu. Bu ortaklıkta Resûlullah, öküzlerin sahibine belli bir ücret, emek sahibine her gün için bir dirhem vermiş, ekinin tamamını tohum sahibine katmıştı. Ancak toprağa ise bir
şey vermeyerek böyle bir ortaklığın geçersiz olduğunu göstermiştir.426
Bu haberlerden Resûlullah’ın tarlaların kiraya verilmesini yasakladığı; kira bedelinin, ürün olarak neyin çıkacağını bilmedikleri bir şekilde kiralama yapıldığı için olabileceği görülmektedir. Ancak aktarılan diğer nakiller de göz önüne alındığın da Resûlullah’ın bu uygulama yolunu tamamen kapattığı da anlaşılmaktadır. Rafi’ b. Hadic hadisinde bildirdiğine göre, Resûlullah tarlaların bahar sularının suladığı yerdeki ürüne karşılık, çıkan saman karşılığında ya da üçte bir veya dörtte bir karşılığında kiralamayı yasaklayarak “ya kendin ek ya da kardeşine izin ver”
demiştir.427 Ayrıca bu yolda kazanç sağlamanın yaygın olduğunun anlaşıldığı,
Resûlullah’ın getirdiği bu yasaklamanın, bir musibet olarak değerlendirildiğine dair
bir rivayet de dikkat çekmektedir.428
Bu kazanç yolunu kapatmanın elbette haklı bir sebebi vardı. Serahsî’nin el- Mebsut’da yer verdiği bir rivayet bunu gayet net bir şekilde ortaya koymaktadır:
Resûlullah müzâraayı insanlar birbirlerine zulmetmeye başlayana kadar
yasaklamamıştı. İnsanlar topraklarını kiraya veriyor, karşılığında baharın suladığı veya tarlanın kenarında çıkan ürünü alıyorlardı. Birbirlerine zulmetmeye başlayınca
ise Resûlullah bunu yasakladı.429
Medine’de yetiştirilen en mühim tarım ürününün hurma, hurma yetiştiriciliği konusunda halkın oldukça tecrübe sahibi olduğu; Serahsî tarafından hurma ağacını aşılamak bölümünde nakledilen bir haberden anlaşılmaktadır: Hz. Peygamber
425Serahsî, XXII, 23; (30). 426Serahsî, XXIII, 15-16; (21). 427Serahsî, XXIII, 11; (15).
428Serahsî, XXIII, 11-12; (16); “Esed b. Zahir bir gün kabilesine geldi ve ‘Ey Harice oğulları, bugün başınıza bir musibet geldi, dedi. ‘Nedir’ dediler. O da; Resûlullah toprağın kiralanmasını yasakladı, dedi. Dedik ki; ‘Ey Allah’ın Resulü, bahar sularının suladığı kısımdaki ürüne karşılık biz onları kiralıyoruz.’ Resûlullah ‘olmaz, ya kendin ek veya kardeşine izin ver’ dedi.”
Medinelilerin hurma aşılamada kullandıkları bir yöntemi çirkin buldu ve bunu yapmamalarını istedi. Bunun üzerine hurmalar o yıl olgunlaşmadan kurudu. Hz. Peygamber bu hurmaları gördüğünde; “hurma ağaçlarınızın şimdiye kadar gördüğüm meyveleri böyle değildi” dedi. Medineliler; “evet, hurma ancak aşılamayla kaliteli olur. Bize aşılamayı yasakladığın için aşılamadık. Bu yüzden olgunlaşmadan kurudu” dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber, “size dininizle ilgili bir şey söylediğim zaman onu yapın, dünya işleriyle ilgili bir şey söylediğim zaman ise, siz dünya işlerinizi daha iyi bilirsiniz”430 dedi.
Diğer bir tarım ürünü olarak, arpanın da bölgede yetiştirildiğine dair bilginin çıkarıldığı haber, rehin bölümünde yer almaktadır. Bu haberde bahsedildiğine göre;
Hz. Peygamber bir Yahudiden zırhını rehin bırakarak bir vesk arpa almıştı.431
Buğday tarımı yapıldığına dair bir işaretin bulunduğu diğer bir haber de, Resûlullah’ın buğday ekmeği istediği, haber çalışıp kazanma bölümünde
aktarılmaktadır.432 İçecekler bölümünde yasaklanmış sarhoş edici maddeler
bildirilirken verilen bir haberden Ebu Ubeyde’nin Zebâle denilen bir yerde üzüm bağı olduğu bildirilmiştir. Bu üzümleri hem yaş olarak hem de sıkılacak duruma
geldiğinde şıra durumunda sattığı da nakledilmiştir.433 Böylece hem üzüm üretiminin
yapıldığı, hem de yaş üzüm ve şıra halinde pazarlandığı anlaşılmaktadır. Yine içecekler bölümünde yer verilen Hz. Peygamber’in, hurma şırasını tatlı bulmayıp içine kuru üzüm konmasını istediğine dair nakil de üzümlerin kurutularak da
pazarlandığını göstermektedir.434
Tarımsal üretimin en önemli girdilerinden biri olan suyun kullanılması konusunda da, Hz. Peygamber’in insanların önceden beri uygulaya geldikleri suda
taksim uygulamasını onayladığı435 ve bu konuda çıkan anlaşmazlıklar durumunda, su
430Serahsî, XXIII, 110; (137). 431Serahsî, XXI, 64; (235). 432 Serahsî, XXX, 286; (383). 433Serahsî, XXIV, 6; (9). 434Serahsî, XXIV, 5; (8). 435Serahsî, XXIII, 161; (214).
topuklara ulaşınca üstteki tarla sahibinin, komşusunun suyunu bırakmasına
hükmettiği görülmektedir.436
Hz. Peygamber’in bir kavmin evinde ziraat aletleri görünce; “bunlar bir eve
girince onlar zelil olur”437 dediği, Serahsî tarafından siyer bölümünde nakledilmiştir.
Ancak bu hadisteki kastın; müslümanlar tarımla uğraştıkları, sığırlarının, sürülerinin peşine düştükleri ve cihadı terk edip oturdukları zaman, düşmanın fırsat bularak hücum edeceği ve müslümanları zillete düşürecek fırsatı yakalayacağıdır. Yoksa tarımla uğraşının zilletlik olduğu değil.
436Serahsî, XXIII, 168; (225). 437 Serahsî, X, 83; (154).