• Sonuç bulunamadı

1.4. HZ MUHAMMED’İN İSLÂM’A YÖNELİK SALDIRILARLA

1.4.1. Bedir Savaşı

Hz. Peygamber ile müşrikler arasında gerçekleşen ilk savaş olan Bedir Savaşı ile bu savaşa katılan sahabe İslâm tarihinde önemli bir yer almıştır. Serahsî de el- Mebsut’ta bu önemli olaya dair bilgiler içeren haberlere oldukça geniş biçimde yer vermiştir.

Bedir yolunda konaklama sırasında, Hz. Peygamber’in su kuyusunun yanında

konaklayarak, Üseyd b. Hudayr’ın72 görüşünü tatbik etmişti. Bu haber aynı zamanda

Hz. Muhammed’in istişareye verdiği önemi göstermesi açısından dikkat çekicidir.

Ayrıca siyer bölümünde, düşmana karşı kâfirlerden yardım almakla ilgili

hükümlerin verildiği kısımda yer alan bir haberde73; Bedir Gazvesinde Hz.

Peygamber, müslümanlarla birlikte savaşa katılmak isteyen iki gayr-i müslimi, müslümanlar dışında kimsenin kendisi ile cihada çıkamayacağını söyleyerek reddettiği, bunun üzerine o iki kişinin müslüman olduğu da nakledilmiştir. Resûlullah’ın Bedir Savaş’ında, müslümanların zayıf olması nedeni ile onların ihanet etmesinden çekindiği için böyle davrandığı düşünülebilinir.

70Serahsî, XXI V, 84; (119). 71Serahsî, X, 3; (4).

72“Sîre kaynaklarında, Hz. Peygamber’in Bedir gününde kuyunun yanında konaklama konusunda görüşünü uygun bularak uyguladığı kişinin Hubâb b.Münzir olduğu nakledilmektedir”. Bkz. Vakidî,

Kitâbü’l-Meğâzi, tah. Marsden Jones, Beyrut, 1966, I, 53–54; İbn Hişam; I, 620; İbn’ül-Esir, II,122;

Belâzürî, Ensâb’ül-Eşrâf, tah. Abdulaziz Duri, Beyrut, 1978, I, 293; Taberî, II, 440; İbn Sa’d, II, 15). Ayrıca Üseyd b. Hudayr’ın Bedir savaşına katılmadığı da sîre kaynaklarında zikredilmektedir. Bkz. Belâzürî, I, 288; İbn Sa’d, III, 605.

Bedir’de savaşın, ikili dövüş (mübareze) şeklinde gerçekleştiği ve bunun için meydana Mekkelilerden Utbe, Şeybe ve Velid’in çıktığı; karşılarına ise Ensar’dan üç genç çıkınca, onlara soylarını sordukları Serahsî tarafından nikâh bölümünün denklik

konusunda yer alan haberde nakledilmiştir.74 Haberin devamında; Ensar’ın cevabı

üzerine, Kureyşliler’in karşılarına, Kureyş’ten denklerinin çıkmalarını istedikleri; onların bu isteğinin Hz. Peygamber tarafından doğru bulunarak, Hamza b. Abdulmuttalib, Ali b. Ebu Talip ve Ubeyde b. Haris’in, onların karşısına çıkmalarını emrettiği kaydedilmektedir.

Bedir savaşında İslâm’ın en büyük düşmanlarından Ebu Cehil’in

öldürüldüğü, Serahsî tarafından nakledilen bir haberden anlaşılmaktadır.75 Bu

haberde bildirildiğine göre, Mu’avvız b. Afra ile Mu’az b. Amr b. Cemûh, Abdurrahman b. Avf’a; Ebu Cehil’i tanıyıp-tanımadıklarını sormuşlar, eğer onunla karşılaşırlarsa, ya ölene ya da öldürene dek onu bırakmayacaklarını söylemişlerdi.

Müşrik safları arasında Ebu Cehil’le karşılaşan Abdurrahman b. Avf, gençlere onu gösterince kılıçlarıyla üzerine atılıp onu öldürdüler. Daha sonra Ebu Cehil’in özel eşyasını alma konusunda anlaşmazlığa düşerek Hz. Peygamber’e başvurdular. Her biri; “onu ben öldürdüm, eşyası da bana ait” diyordu. Hz. Peygamber de bunun üzerine kılıçlarını silip-silmediklerini sorarak, kendisine göstermelerini istedi. Kılıçlara bakınca ikisinin birden öldürmüş olduğunu söyledi, fakat Ebu Cehil’in

eşyasını Mu’avvız b. Afra’ya verdi.76 Bu da göstermektedir ki, Resûlullah ona kılıcı

Ebu Cehil’i öldürdüğü için vermemişti. Çünkü bu hükmü uygulamış olsaydı, onun özel eşyasını yalnız birine vermezdi.

Ayrıca Ebu Cehil’e son ölümcül darbeyi vuranın İbn Mesud olduğu, Serahsî tarafından belirtilmiştir. İbn Mesud, Ebu Cehil’i ölüler arasında yere serilmiş bir vaziyette, can çekişirken görünce göğsünün üzerine oturmuş, gözlerini açan Ebu Cehil, davar çobanı diyerek onu aşağılamak istemiş ve sonucu kimin lehine olduğunu sormuştu. Allah ve Resûlü’nün lehine diye cevap veren İbn Mesud’a kendisine ne yapacağını sormuş o da, başını kesip koparacağını söylemiş, bunun üzerine Ebu 74 Serahsî, V, 23; (36). 75 Serahsî, X, 48; (87-88). 76Serahsî, X, 48; (87-88).

Cehil, “efendisini öldüren ilk köle sen olmayacaksın. Benim kılıcımı al. İsteğini onunla daha iyi gerçekleştirirsin. Başımı kökünden kes. Ona bakana daha heybetli görünürsün. Muhammed’le karşılaşırsan ona, bugün kendisine karşı olan kin ve öfkemin öncekinden daha fazla olduğunu söyle” diyerek son ana kadar küfrüne devam ettiğini göstermişti. Bunun üzerine İbn Mesud, Ebu Cehil’in kafasını kopartmış, onu Hz. Peygamber’e götürerek yere atmış ve “bu Ebu Cehil’in başı” demişti. Bunu gören Hz. Peygamber, “Allah-u Ekber! Bu da Benîm firavunumdu. Ümmetimin Firavun’unun ümmetime dokundurduğu kötülükler, Firavunun İsrail oğullarına yaptığı kötülükten çok daha büyük olmuştur” diyerek, Ebu Cehil’in

kılıcını mükâfat olarak İbn Mesud’a vermişti.77

Serahsî’nin el-Mebsut’ta yer verdiği Bedir savaşı ile ilgili haberlerden elde edilen bilgiler, Hz. Peygamber’in Bedir esir ve ganimetlerine dair uygulamalarına da ışık tutmaktadır. Bu haberlerden öğrendiğimize göre, Hz. Peygamber Bedir ganimetlerini paylaştırmayı Medine’ye girene kadar ertelemişti. Böylece O, ganimetlerin düşman topraklarında paylaştırılmasının uygun olmadığını göstermiş oluyordu. Ayrıca savaşa katılmayan Hz. Osman ve Talha b. Übeydullah’a da ganimetten pay vermişti. Çünkü her ikisi de, Resûlullah’ın verdiği görev nedeni ile savaşa katılamamışlardı. Hz. Osman, Resûlullah tarafından hasta olan kızı Rukiye’nin başında ona bakması için bırakılmış; Talha b. Übeydullah ise kervanları

gözetlemek, casusluk etmek için Suriye’ye gönderilmişti.78Savaşa katılmadığı halde

ganimetten pay verilen sekiz sahabe olduğuna dair el-Vakidî nakli de, Serahsî

tarafından aktarılmıştır.79

Bedir ganimetlerinin paylaştırılması konusunda, Resûlullah’ın tam yetkili olduğu; bu yetkinin nedeni olarak da, savaşta çıkabilecek bazı anlaşmazlıkların

gösterildiği, bölümde delil olarak nakledilen haberden80, sahabeden bazısının

ganimet konusunda aşırıya gittikleri anlaşılmaktadır. Hz. Peygamber karşısında,

ganimetin kendi hakları olduğunu yüksek sesle söylemeleri üzerine inen ayette81,

77Serahsî, X, 48-49; (88). 78 Serahsî, X, 17-18; (33-34). 79 Serahsî, X, 18; (34). 80Serahsî, X, 18;(34).

ganimetlerin Allah ve Resulü’ne ait olduğu bildiriliyor, yetki Hz. Peygamber’e veriliyordu.

Serahsî, savaşa kendi atıyla katılana ayrı pay verilmesi bölümünde yer verdiği bir nakilde, Hz. Peygamber’in Bedir günü atlıya iki, piyadeye bir pay

verdiğini bildirmiştir.82

Bedir esirleri konusunda ise şu bilgiler elde edinilmektedir: Hz. Peygamber esirlerin durumu hakkında Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer ile yaptığı istişare sonucu, esirleri dört bin dirhemlik fidye karşılığı serbest bırakmıştı. Fidye alınması Hz. Ebu Bekir’in görüşüydü. Hz. Ömer ise esirlerin öldürülmesi yolunda fikir belirtmiş ancak o sıralarda sahabîlerin maddi sıkıntı içinde bulunmasından dolayı Hz. Peygamber,

Hz. Ebu Bekir’in görüşünü kabul etmişti.83 Ancak Bedir esirleri arasında öldürülen

kişilerin olduğu, siyer bölümünde alınan savaş esirlerinin öldürülmesi ile bilgi

verilirken nakledilen bir haberden anlaşılmaktadır.84 Ümeyye b. Halef85 ile Ukbe b.

Ebu Muayd86’ın da öldürülen esirlerden olduğu ve Resûlullah’ın bu duruma ses

çıkarmadığı görülmektedir.

Ayrıca esirlerin içinde, Resûlullah tarafından bağışlanan kişiler olduğu da

zikredilmektedir.87 Şair Ebu İzze’nin bunlardan biri olduğu; Resûlullah tarafından

İslâm’a köstek olmaması koşulu ile bağışlandığı, ancak Uhud savaşında tekrar esir

düşünce onun öldürülmesini emrettiği, tekrar af istediğinde ise Araplara, kendisini iki kere kandırdığını söylememesi koşulu ile bağışladığı nakledilmektedir.

Hz. Peygamber’in amcası Abbas’ın da Bedir savaşında esir düştüğünde, kendisinden altın cinsinde para alındığı bilgisi, ticaret izni verilen köleler

82Serahsî, X, 19; (36). 83 Serahsî, X, 24; (44-45). 84Serahsî, X, 24; (45). 85 Serahsî, X, 138; (254).

86Bedir esirleri içinde, Resûlullah’ın öldürttüğü esirlerden biri, Ukbe b. Ebu Muayd idi. Hz. Peygamber Hz. Ali’ye, “Onu öne çıkar, boynunu vur ve Peygamber’in adağını yerine getir” dedi. 87Serahsî, X, 24; (45).

bölümünde, ticaret ve zenginliğin meşruluğuna delil olarak gösterilen bir haberde

Hz. Abbas’tan bahsedilirken zikredilmiştir.88