• Sonuç bulunamadı

ZĠNDANDAN MEHMED’E MEKTUP-NECĠP FAZIL KISAKÜREK Necip Fazıl Büyük Doğu idealinin fikir babası ve aksiyoner mümessilidir

“Büyük doğu” ideali, aynı adlı edebiyat-siyaset dergisi ve cemiyetiyle kendine taraftar bulmuĢ bir düĢüncedir. Necip Fazıl burada paylaĢtığı görüĢlerinden dolayı çeĢitli kereler hapislere düĢmüĢ fakat düĢüncelerinden asla taviz vermemiĢtir. Hatta ölmeden 1 sene önce verilen kesinleĢmiĢ cezası yaĢlılık ve hastalık dolayısıyla ertelenmiĢtir. Yani hayatının son demlerini yaĢayan bir piri fani yazdığı, söylediği Ģeylerden dolayı cezalandırılmak istenmiĢtir.

Necip Fazıl‟ın nedir suçu? Ne yapmıĢtır? Kimi öldürmüĢtür, neyi çalmıĢtır, kime ne yapmıĢtır? Statükonun bekçileri onun fikirlerine tahammül edemezler.

Onun dıĢarıda olması, yazması, söylemesi, onları rahatsız eder. Tıpkı yarasaların güneĢ ıĢığından rahatsız olması gibi. Bu baskıya karĢı hakkın ve hakikatin hatırını âli tutan Ģair, yazmaya, söylemeye devam etmiĢtir.

1961‟de yazdığı “Zindandan Mehmed‟e Mektup” bu mücadele azminin ve dava adamlığının estetik ifadesidir. Bu Ģiirle tüm fikir suçlularının hislerine tercüman olmuĢtur.

“Zindan iki hece, Mehmed'im lâfta!

Baba katiliyle baban bir safta!

Bir de, geri adam, boynunda yafta...”

79

“Zindan” iki heceli bir kelimedir ama onun gerçeği insanın hayatını karartır, söndürür, yok eder. ĠĢin daha trajik tarafı ise adam öldüren, hem de babasını öldüren adamla düĢüncelerini söyleyen adam yani Ģair aynı zindandadır. Cezalarını aynı yerde aynı Ģekilde çekmektedir. ġairin yazdıkları yaĢamaya, yaĢatmaya, insanı yüceltmeye dairdir. Fakat rejim bunu sakıncalı görmüĢ ve en temel insan hakkından onu mahrum etmiĢtir. Acaba insanları fikirlerinden dolayı hapse atmak mı gericiliktir yoksa onları yaĢatmaya çalıĢan Ģair mi gericidir.

ġair, yaĢadığı hapishane ortamını tasvir etmeye baĢlar. Avluda volta atılır.

Gökyüzü ancak boru gibi küçük bir aralıktan görünmektedir. Sorgulamalar sürüp gitmektedir. Ne yapacaktır? DüĢünecek mi, konuĢacak mı, susacak mı yoksa unutacak mıdır? Bilemez. Oradan ne Ģekilde çıkacağını da bilemez ve der ki

“Buradan insan mı çıkar, tabut mu?”

Necip Fazıl 1960-61‟de 18 ay kaldığı cezaevine 74 kilo girmiĢ 57 kilo çıkmıĢtır.

Bizi hapisteki kiĢilerin hikayelerine dahil eder. Ali adlı idamlık ceza alan birinin asıldığını, kaydının düĢüldüğünü ve birkaç gün sonra da acısının unutulduğunu söyler.

Müdür Bey dert dinlemeye gelmiĢtir çünkü maruzat günüdür. Müdür Bey, devlet denilen ceberrut anlayıĢın oradaki çatık kaĢlı temsilcisidir. Onda merhamet, Ģefkat, acıma yoktur. Onu bu dünyada kimse özgür bırakamayacaktır çünkü “Beni Allah tutmuĢ, kim eder azat?” der. Asıl bilekçe ruhundadır. O; dertlerinden, sıkıntılarından kurtulduğu zaman özgür olacaktır. Yani öldüğünde.

Zindanda insanlar akĢam beĢte maltaya dizilip sayılır. Orada insan olmanın hiçbir önemi yoktur çünkü insan orada bir kemiyetten, sayıdan ibarettir.

Zindandaki insanların bakıĢları da oradaki ortama uymuĢtur. Mahkûmların bakıĢları bıçak gibi saplanır, atılan naralar da adeta birer tokat gibidir. ġefkatine sığındığı tek Ģey seccadesidir. Yani Alla ü Teala‟nın Ģefkatidir, merhametidir.

80

Zindanda vakit geçmez. Dakikalar sanki ay gibi gelir. Orada insanı mutlu edecek hiçbir Ģey yoktur. Çaycının tavĢankanı, dumanı üstünde tüten çayı her Ģeye ilaç gibidir.

Peykelerde daha önce yatanların duvarda baĢlarının izi vardır. Kim bilir kimler gelip geçmiĢtir oradan. Hapishanenin duvarı Ģairi dıĢ dünyadan ayırmaktadır. Onun için bu duvarı yolunu kesen bir katile benzetmektedir.

ġair içine hapsolduğu mekândan yavaĢ yavaĢ uzaklaĢmaktadır. Gecenin sessizliği ve hapishanenin ıssızlığı dünyadaki her Ģeyden “var mı, yok mu?” diye Ģüphe etmesine neden olmaktadır. Sanki herkes güneĢe göçmüĢtür, yeryüzü boĢalmıĢtır. Kalanlar sadece hapistekilerdir ve onların da bundan haberi yoktur.

Zindanda her Ģey demir kadar serttir, katıdır. Nedir o her Ģey? Ses, su, ekmek.

Seçilen Ģeyler yumuĢaklığı ile bilinen Ģeylerdir fakat zindanda bunlar tabiatının tam tersi yönde özellikler kazanmıĢtır.

ġair bir baĢka bölümde direnme azminin kırıldığını, baĢına gelenlerin kader olduğunu, kaderin de Allah‟ın emri olduğunu söyler. Bu devamlı sürecek bir ruh hali midir? YaĢananlara karĢı mücadele azmini bırakacak mıdır Ģair? Hayır. Burada yaĢananlara sadece kader cihetinden bakıp Allah‟ın emirlerine boyun eğme söz konusudur.

“Ne gelir ki elden, kader bu, emir...

Garip pencerecik, küçük, daracık;

Dünyaya kapalı, Allaha açık.”

Küçük, daracık pencere dünyaya kapalıdır. Fakat Allah‟a açıktır. Tek tesellisi imanı ve inancıdır.

Eller dua için açılmıĢtır. Duanın gücü karĢısında hiçbir Ģey duramaz. Hasbi yapılan bir dua ile yıldızları avucuna alır, göğü parçalar.

Hapishane koğuĢunu bir anne rahmine benzetir. Orası karanlığında daha sonra doğacak bir cevheri, nuru taĢımaktadır. Bu doğumun ayak seslerini duymaktadır.

Onun için oğluna bu doğuma hazır olmasını, geç kalmamasını söyler. Bu doğumun yaĢanabilmesi için “Davran ve boğuĢ” der.

81

“Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!

Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!”

ġairdeki bu değiĢimin nedeni inançtır. Seccadesine sığınıp dua ettikten sonra adeta her Ģeye yeniden baĢlayacağı “doğu”mun ateĢini de yakmıĢtır. ġiire konu olan Mehmed, Ģairin 1943 doğumlu oğlu Mehmet KISAKÜREK‟tir. Mehmet, Necip Fazıl‟ın Türk gençliğine örnek olarak gösterdiği ideal tiptir. O tipin somut mümessilidir. Akif‟in Asım‟ı, Fikret‟in Haluk‟u gibi. Dolayısıyla buradaki sesleniĢ aslında “emanet” e sahip çıkmasını istediği Türk gençlerinedir.

“Yük” ise Allah‟ın dağlara taĢlara teklif ettiği fakat onların kabul etmediği

“emanet”tir. Bu emaneti zalim ve cahil olan insan kabul etmiĢtir. “Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.” (Ahzâb, 33/72) Bu emanetin taĢıyıcısı da imanlı gençlerdir. Sonunda zindan, zulüm, iĢkence olsa da.

ġiirin son bölümü ise Ģairin direniĢ azmini, dava aĢkını zirveye taĢıdığı bölümdür. Bu dizeler Ģöyledir:

“Mehmed'im, sevinin, baĢlar yüksekte!

Ölsek de sevinin, eve dönsek de!

Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!

Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!

Gün doğmuĢ, gün batmıĢ, ebed bizimdir!”

Buradan ölümüz çıksa da sağ salim eve dönsek de sevinin. Çünkü buraya utanılacak bir suçtan dolayı girilmemiĢtir. ġair fikri, davası, ideali, inancı için oradadır. Davasına bağlı insanların yarı yolda kalması söz konusu değildir. Bu dava bir de ebediyet davası ise, emanetin zamanı gelince sahibine teslimi davası ise yarı yolda kalmak mümkün değildir. Bu ifade boĢ bir laftan da ibaret değildir.

Ġnsanın ebedi hayatı kazanıp kaybetme davasıdır bu. Ġnsan bu davanın neresinde duracaktır? Ne yapacaktır? Allah dünyayı bunun için var etmemiĢ midir? “...Allah nurunu tamamlayacaktır." (Saf, 61/8) Bunu bilen Ģair güneĢ doğsa da batsa da

82

ölsek de eve dönsek de zindanda kalsak da yarın elbet bizimdir demektedir. Çünkü bu davanın asıl sahibi Allah‟tır.