• Sonuç bulunamadı

Demokrasi, klasik tanımıyla halkın kendi kendini yönetmesine olanak veren bir yönetim biçimidir. Bu sistemde tüm yurttaĢlar, kendilerine uygulanan kuralların ve bunlarla ve bunlarla ilgili kararların kendilerince alınması ve yaptırıma bağlanması için hem haklara hem de ödevlere sahiptirler.38

Ġdeal bir demokratik sistemde, halkın isteklerini tam olarak karĢılayan bir yönetim vardır. Bu yönetim halkın kendi tercihleri doğrultusunda oluĢur ve halkın tercihlerine bağlı olarak etkinlikte bulunur. Bu gerekleri tam olarak karĢılayan bir demokrasi insanlık tarihi boyunca ulaĢılamayan ve belki de ulaĢılamayacak olan bir düĢtür. Ancak, ulaĢılmak istenen bir düĢtür.39

Demokratik sistemler de, uygulanan siyasallara göre çeĢitlilik gösterirler.

Barber, demokrasi türlerini kaynaklarına göre ayırmaktadır. Bu ayrıma göre, otoriter demokrasi, merkezi bir yönetimin, yönetimi güvenlik ve düzen adına kullanmasını anlatır. Kendisini seçen bir halk vardır. Ancak, temsili bir yürütme elitine sahiptir ve bu elitin üstünlüğü geçerlidir. Tamamen eĢitçi değildir ve zayıf bir yurttaĢlık temeline dayanır. Bir baĢka model olan hukuksal demokrasi ise, mahkemelerin ve yargının ağırlığının hissedildiği bir yapıya dayanır. Hükümet organları üzerinde zorunluluklar ve kısıtlamalar koyan bir yargı vardır. Bu demokrasi modeline de temsili bir yargı elitinin egemen olduğu model gözüyle bakılabilir. Bir diğer demokrasi modeli de, çoğulcu demokrasi modelidir. Bu model, sosyal çatıĢmaları toplum sözleşmesi ve serbest piyasa araçlarıyla çözmeye çalıĢır. Çoğulcu demokrasi, özel çıkar peĢinde koĢmanın kamusal yarar üreteceği, görünmez el ve yararcılık ilkelerine dayanır. Kamusal bir amaç üretmek, bu demokrasi türünde güçlüklerle karĢılaĢır. Sonuçta, bu model de temsil ilkesine

38 Selahattin Yıldırım. Yerel Yönetim ve Demokrasi. BaĢbakanlık Toplu Konut Ġdaresi BaĢkanlığı (BTKYB) Yayını. ANKARA (1993). S.19

39 Arend Lijphart. ÇağdaĢ Demokrasiler. Yale University Press, (1984), Çev: Ergün Özbudun ve Ersin Onulduran, Türk Demokrasi Vakfı ve Siyasal Ġlimler Derneği ortak yayını, ANKARA (1986), s. 1

123

dayanmaktır ve temsili demokrasilerde yurttaĢ, yalnızca oyunu kullandığı gün özgürdür.40

Bu yaklaĢıma göre, en optimal biçimiyle çoğulcu demokrasi, halkın farklı kesimlerinin ve çoğunluğunun temsiline olanak vermekte, ancak, oy kullanma dönemleri dıĢında halkı siyasal süreçlerin dıĢında tutmaktadır. Bu durum, halk egemenliğinin dönemler halinde kullanılması anlamına gelmekte ve bu da demokrasiyi sınırlamaktadır.41

Nedir Demokrasi? : En kısa deyiĢle „„halkın iktidarı‟‟ demek. Yunanca

„„demos‟‟(halk) ve „„kratos‟‟(iktidar-otorite) sözcüklerinden oluĢan demokratia ( demokrasi) „„halk iktidarı‟‟ anlamına geliyor. Eski yunanlılar, çağdaĢları doğu despotluklarına karĢı kendi yönetimlerine bu adı vermiĢlerdir. Onlara göre demokrasi olabilmesi için „„kanunların herkes için aynı olması site iĢlerine katılmakta ve siyasal iktidara katılmakta eĢitlik olması gerekir.‟‟42

Meydan Larousse‟de Ģu tanımlar var:

-Halkın kendi kendini yönetmesi.

-Bir yönetim düzeninde halk iradesinin ağır basması veya yönetimin halk tarafından denetlenmesi.

Doğrudan Doğruya Demokrasi: Siyasi kararların çoğunluk esasına göre doğrudan doğruya Ģehir halkı tarafından alındığı yönetim Ģekli.

Temsili Demokrasi: YurttaĢların siyasi haklarının doğrudan doğruya değil de, kendi seçtikleri ve kendilerine karĢı sorumlu olan temsilciler aracılığıyla kullandıkları yönetim Ģekli.

Liberal Demokrasi(Anayasal Demokrasi): Azınlıkta kalanların kiĢi ve kamu haklarını güvence altına alabilmek için çoğunluk iktidarının anayasa ile kısıtlanarak uygulandığı yönetim Ģekli.

40 Benjamin Barber. Güçlü Demokrasi. Çev., Mehmet BeĢikçi. Ayrıntı Yayınları. , ĠSTANBUL (1995) s.185

41 Eric J. Hobsbawn KüreselleĢme, Demokrasi ve Terörizm. Agora Kitaplığı. ĠSTANBUL (2008)

42 Server Tanilli. Devlet ve Demokrasi. Adam Yayınları (2012). ĠSTANBUL s. 19

124

Sosyal ve Ekonomik Demokrasi: Siyasi anlamda demokrasinin öngördüğü ilkeler dikkate alınmaksızın sosyal ve ekonomik farkları en aza indirmek amacını güden sistem.

Halk Demokrasileri(Totaliter Demokrasiler): S.S.C.B. örnek alınarak Ġkinci Dünya SavaĢı‟ndan sonra kurulan demokratik cumhuriyetlere verilen ad.

Hristiyan Demokrasi: Hristiyan din ve ahlakının buyrukları ile demokratik ilkeleri bağdaĢtırmaya çalıĢan akım.

Zamanımızda bundan anlaĢılan siyasal iktidarın kaynağının halkta olması, siyasal iktidarın halk tarafından hukuka uygun biçimde oluĢturulması; devlet yetkisini kullananların bunu halkın yeğlemesine ve hukuka uygun olarak kullanmaları, yetki kullanımında halkın denetimine bağlı bulunmalıdır.

Demokrasilerde, siyasal iktidarda ilk söz halkın olacak, son söz de. Halkın, halkla birlikte, halk için, hukuka uygun olarak kendi kendini yönetmesidir demokrasi.

Toplumsal yaĢamda dört biçimde uygulandığı görülmüĢtür.

Doğrudan Demokrasi: Doğrudan demokrasi ya da saf demokrasi sistemi kanunların yapılması ve kamu gücüne iliĢkin kararların bizzat halk tarafından alınmasını ifade eder. Bu sistemde temsil ve yasama meclisi yoktur. Seçme hakkı olan yurttaĢların tümü toplanarak birlikte karar verirler. YurttaĢlar arasında tam bir eĢitlik vardır ve eĢitlik tam olarak gerçekleĢmektedir. Çünkü yöneten- yönetilen farklılığı ortadan kalkmaktadır. Yalnızca kanunların yapılması değil, yargılama ve yürütme iĢleri de halka aittir. Ancak, nüfusu ne kadar az olursa olsun halk idare ve yargılama faaliyetlerini yerine getirecek makamları belirlemekle yetinmektedir.

Eski çağda Atina ve Isparta‟da, günümüzde bazı Ġsviçre kantonlarında bu biçime rastlanmaktadır. Bu yönetim biçiminde yönetenlerle yönetilenler aynı kiĢilerdir, özdeĢtirler.

Yarı Doğrudan Demokrasi: Temsili demokrasi ile doğrudan demokrasinin uzlaĢtırılmasından doğmuĢtur. Doğrudan demokrasi kurumlarının yanında temsili demokrasinin kurumları da katılmıĢtır. Halk, temsilcilerini seçer ve parlemento oluĢur. Yasalar parlemento tarafından yapılır. Ancak önemli konularda kararlar

125

bizzat seçmenler tarafından yapılır. Halk onayı referandumu, veto ve kanun teklif etme yoluyla egemenliğin kullanılmasına doğrudan katılır. Bu tip yönetimlerde parlementonun etkinliği arttıkça milli egemenlik anlayıĢına, seçmenin egemenliği arttıkça halk egemenliği anlayıĢına yaklaĢılır. Hukuksal temeli de bu iki anlayıĢtan birine dayanır sonuçta.

Yarı Temsili Demokrasi: Yarı temsili demokrasi temsili demokrasi ile yarı doğrudan demokrasi arasında yönetim biçimidir. Yarı temsili demokraside halk yasama iĢlemlerine katılmaz. Halbuki, yarı doğrudan demokraside halk yasa önerme, onu red ya da onaylama gibi yasama faaliyetleriyle yasama iĢleminde doğrudan doğruya söz sahidir. Yarı temsili demokraside halk parlamentonun feshi ve erken seçim, temsilcilerin azledilmesi, dilekçe verme, danıĢma referandumu ve politik grevle, yasama organını, etkileyerek yasal düzenlemelerde etkinliğini gösterirse de doğrudan yasama iĢinin içinde değildir.

Temsili Demokrasi: Egemenliğin tek meĢru kaynağı ve sahibi milletir, temsili demokraside. Nedir millet? Kendisini oluĢturan bireylerin toplamı değil, fakat onların iradelerinden ayrı üstün varlıktır; diye tanımlanır. Millet yalnızca bir dönemde yaĢayan halkı değil, geçmiĢ ve gelecek nesilleri de kapsayan manevi bir varlıktır. Doğaüstü tanrısallık yerini toplum üstü iradeye bırakır bu anlayıĢta. Bu ilke kralın gücüne karĢı yönetilmiĢti. Ġlkeyi savunanlar utkuya ulaĢınca egemenlik tacı da tanrıyı temsil eden kralın baĢından alınarak milletin manevi Ģahsının baĢına geçirilmiĢtir. Zira millet ete, kemiğe bürünmüĢ değildir ve maddi baĢı yoktur.

Milletin manevi kiĢiliğini temsil hakkı ve yetkisi de, iktidarı ele geçirenlere aittir.

Sınıfsal egemenliğin perde arkasına gizlenmesinin bir baĢka yolu, bir kandırmaca.

Gerçekte siyasi iktidarı ele geçiren burjuva sınıfıdır taçlanan. Arkasından iktidarı sürekli elde tutabilmenin olanaklarını arar ve ilkelerini belirler. „„Egemenlik tektir, bölünemez, devredilemez, millete aittir. Halkın içinde hiçbir bölüm ya da birey bu egemenliğin kullanılmasını kendine mal edemez.‟‟ „„YurttaĢlar egemenliğin

126

doğrudan kendileri tarafından kullanılmasını ileri sürmezler.‟‟ Temsilciler aracılığıyla kullanılabilir.43

Kısaca Demokrasi

Bir süredir, demokrasi kelimesi, siyaset piyasasında değeri düĢük bir para gibi dolaĢmaktadır. Siyasetçiler, yaygın bir inanç ve uygulamayla bu markayı kendilerine mal etmeye ve yaptıkları her harekete iliĢtirmeye çalıĢmakta, bilim adamları ise tersine, belirsizliğe dolayısıyla, demokrasi kavramını birtakım niteleme sıfatları olmaksızın kullanmakta tereddüt etmektedirler. Seçkin Amerikan siyaset teorisyeni Robert Dahl, konuya daha fazla kesinlik kazandırmak umuduyla demokrasi yerine, „„pol-yarchy‟‟ terimini yerleĢtirmeyi bile denemiĢtir. Ġyi ya da kötü, biz çağdaĢ siyasi söylemin sloganı olan demokrasi sözcüğü ile bağlıyız. Bu sözcük, özgürlük ve daha iyi bir hayat için savaĢ verirken, insanların kulaklarında çınlayan ve dillerinden düĢmeyen bir sözcüktür. Bu sözcük, politik analiz ve uygulamalarımızı yönlendirirken her ne Ģekilde kullanılırsa kullanılsın göz ardı etmememiz gereken bir sözcüktür.44

Demokrasinin en popüler tanımı onu tarafsız bir Ģekilde idare edilen ve oyların dürüstçe sayıldığı düzenli seçimlerle eĢ tutar. Bazıları salt seçim olgusunu –sadece belli parti veya adayların seçildiği ya da halkın önemli bir kısmının özgürce katılamadığı seçimler olsa bile- demokrasinin varlığı için yeterli görür. Bu yanlıĢ düĢünce „„electoralism‟‟ ya da „„yalnızca seçimlerin yapılmasının siyasi hareketi elitler arasındaki barıĢçı bir müsabakaya kanalize edeceği ve kazananların halk önünde meĢruiyet kazanacağı inancı‟‟ olarak adlandırılmıĢtır.45

1974‟ten beri boy veren yeni ve narin demokrasiler „„sıkıĢtırılmıĢ bir zaman diliminde‟‟ yaĢamak zorundadırlar. Bunlar 19. ve 20. yüzyılın ilk dönemlerindeki Avrupa demokrasilerine benzemeyeceklerdir. Partilerin, menfaatlerin ve eylem birliklerinin ĢaĢırtıcı ittifakı, bir bütün halinde, eĢzamanlı olarak devletlere karĢı

43 Erdoğan Teziç. Anayasa Hukuku. Beta Yayınları (2008). ĠSTANBUL . s 90-91

44 L. Diamond, M.F.Plattner. Demokrasinin Küresel YükseliĢi. Yetkin Yayınları (1995). ANKARA s. 67

45 Diamond, Age, s. 70

127

erken dönem demokrasilerinde var olmayan bir Ģekilde meydan okumak suretiyle, içinde yer aldıkları sistemde siyasi etki alanları arayacaklardır.46

Demokrasi Nasıl FarklılaĢır

Pek çok kavramın sık sık günlük uygulama ve bilimsel çalıĢmalarda demokrasi tanımıyla birlikte anılması gerçeğine rağmen, kasten bunlar bizim genel demokrasi tanımımızın dıĢında bırakılmıĢtır. Her Ģeye rağmen bu kavramlar, özellikle iĢ, demokrasiyi alt tiplerine ayırt etmeye gelince önemlidir. Hiçbir kurumlar, uygulamalar ya da değerler kümesi tek baĢına demokrasiyi tecessüm ettirmediğine göre, otoriter yönetimden uzaklaĢan siyasal sistemler, farklı unsurları bir araya getirerek farklı demokrasilere vücut verebilirler. ġunu fark etmek önemlidir; bunlar sadece geliĢen bir icraat çizgisi üzerindeki noktaları değil ama demokratik farklılıklara sahip potansiyel kombinezonlardan oluĢan noktalar kümesini tanımlarlar.

Konsensus: Bütün vatandaĢlar politik hareketlerin temel amaçları veya devletin rolü hakkında fikir birliği içinde olmayabilir(oldukları takdirde, bu kesinlikle demokrasilerin idaresini kolaylaĢtırır.)

Katılım: Bütün vatandaĢlar, bunu yapmak onlar için kanunen mümkün olduğu halde, siyasette aktif ve eĢit görev almayabilirler.

EriĢim: Yöneticiler vatandaĢlık hakkı bireylere ve gruplara, eğer tercihleri varsa, tercihlerini açıklamakta eĢit fırsat tanınmasına rağmen, önlerine gelen herkesin tercihini eĢit olarak değerlendiremeyebilirler.

Duyarlılık: Yöneticiler her zaman vatandaĢlar tarafından tercih edilen davranıĢ biçimini benimsemeyebilirler. Ama „„devletin varlık sebebini‟‟ ya da

„„ezici ulusal menfaatleri‟‟ gerekçe göstererek bu tür politikalardan saptıkları zaman eninde sonunda hareketlerinden dolayı usulüne uygun ve dürüst yöntemler çerçevesinde sorumlu tutulmalıdırlar.

Çoğunluk Yöntemi: Bu prensipten sapmaların genellikle açıkça ortaya konulması ve önceden kabul edilmiĢ olması gerektiği halde, mevkilerin dağıtımı ve

46 Diamond Age, s. 72

128

kararların alınması sadece çoğunluk oylarının bir araya gelmesi temeline dayanmayabilir.

Parlamentonun Egemenliği: Yasama organı kural yapan yegane ortam olmayabilir, hatta hangi yasaların bağlayıcı olduğuna karar veren otorite de olmayabilir, ama buna karĢılık yürütme, yargı ve diğer kamu organları bu nihai tercihi yapabiliyorlarsa bunların da hareketlerinden dolayı sorumlu tutulmaları gerekir.

Parti Hükümeti: Yöneticiler iyi organize olmuĢ, programlı ve tutarlı siyasal partiler tarafından aday gösterilmemiĢ, desteklenmemiĢ ve faaliyetlerinde disipline edilmemiĢ olabilirler, bunların olmadıkları yerlerde etkin bir hükümet kurulması daha güçleĢecektir.

Çoğulculuk: Siyasal süreç, iç içe geçmiĢ, gönüllü ve özerk grupların çeĢitliliğine dayanmayabilir. Bununla birlikte, temsil tekelinin, kurumlar hiyerarĢisinin olduğu yerlerde iĢin içine giren menfaatler, muhtemelen devlete daha sıkı bağlanacak ve kamusal ve özel alanın hareketleri arasındaki uçurum kapanacaktır.

Federalizm: Gücün ülkesel ve/veya iĢlevsel birimler arasındaki dağılımı bütün demokrasilerin belirleyici özelliklerinden olduğu halde, en azından anayasal bir metinde yer alan otoritenin yerel bölünümü, muhtelif düzeyde olmayabilir ve yerel özerklikler içermeyebilir.

BaĢkanlık Sistemi: Kollektif olarak kullanılsa ve sadece dolaylı olarak seçmenlere karĢı sorumlu olsa bile, otoritenin türlü bileĢimleri her demokraside vardır. Buna rağmen yürütme organının baĢı tek kiĢi olmayabilir ve vatandaĢların tümü tarafından seçilmemiĢ olabilir.

Kuvvetler Ayrılığı: Hükümetlerin meclis, idari bütünlük, yargısal hakimiyet ve hatta (savaĢ zamanlarında olduğu gibi) müstebit idare tarafından vatandaĢlara karĢı eninde sonunda sorumlu tutulması gerekse de devletin farklı organlarının sistematik olarak karĢı karĢıya gelmesi gerekmez.

129

Bu sayılanlardan her biri demokrasinin temel unsuru olarak adlandırılmıĢ olsa da

Bunları demokrasi tipinin belirleyicisi ya da muayyen rejimlerin icraatını değerlendirmek için yararlı standartlar olarak kabul etmek yerinde olur. Bunları genel demokrasi tanımına dahil etmek, bizi Amerikan siyasetinin demokratik idare usulünün evrensel modeli hakkında düĢtüğü hataya düĢürür. Aslında belki de Kıta Avrupası‟nın parlamenter, ortaklıkçı, üniter, korporatist ve yetkilerin merkezde toplandığı düzenlemeleri, otokratik yönetimlerden demokratik yönetimlere geçiĢ sürecindeki kılavuz politikaların nadide erdemlerine sahip olabilirler.47

Demokrasi Ne Değildir?

Biz burada modern demokrasinin genel anlamını onu bazı muayyen kurallar ve kurumlar dizisiyle tanımlamadan ya da onu kendine özgü bazı kültür veya geliĢme düzeyleriyle sınırlamadan ifade etmeyi denedik.

Ayrıca biz demokrasinin düzenli olarak yapılan seçimlere indirgenemeyeceğini ya da kendine özgü bir devlet rolü kavramına eĢ değer tutulamayacağını tartıĢtık ama demokrasinin ne olmadığı hakkında veya neyi yapamayacağı hakkında pek bir Ģey söylemedik.

Yönetme kabiliyeti sadece demokratik olanların değil bütün rejimlerin temel sorunudur. Sultancı Paraguay‟dan totaliter Libya‟ya kadar otokrasilerin baĢına gelen malum siyasal tükenme ve meĢruiyet kaybı olmaksızın yönetme kabiliyetine sahip olması beklenebilir. Her Ģeye rağmen tecrübeler göstermiĢtir ki, bu demokrasiler de yönetme kabiliyetini kaybedebilirler. Halk kitlerini icraatlarıyla hayal kırıklığına uğratabilirler. Daha tehlikelisi ise, liderlerin usulleri değiĢtirme arzusu ve nihayetinde, geçici rıza ve sınırlı belirsizlik kurallarını aĢındırmalarıdır.

Siyasetçiler bir kere, pekiĢmiĢ demokrasilerin önceden bildikleri mevkilerine ve iliĢkilerine yerleĢmeye baĢladı mı belki de en kritik an gelmiĢ demektir. Pek çoğu beklentilerinin boĢa çıktığını görecek, yarıĢmanın yeni kurallarının kendilerine

47 Diamond Age, s. 75-76

130

dezavantaj getirdiğini keĢfedecek ve birçoğu da hayati menfaatlerinin çoğunluk tarafından tehdit edildiğini hissedecektir.

DemokratikleĢme zorunlu olarak beraberinde ekonomik büyümeyi, sosyal barıĢı, idari etkinliği, serbest piyasayı ya da ideolojilerin sonunu getirmeyecektir.

Ama en azından „„tarihin sonunu‟‟ getirecek midir? Bu niteliklerden bazılarının demokratik süreci kolaylaĢtırdığına Ģüphe yoktur ama bunlar demokratik sürecin ne ön Ģartı ne de yakın zamandaki ürünüdür. Bunun yerine devleti biçimlendirmek ve kamu siyasetini etkilemek için barıĢçı bir Ģekilde rekabet edebilen, sosyal ve ekonomik anlaĢmazlıkları düzenli kurallara kanalize edebilen ve unsurlarını tespit etmek ve onları ortak bir Ģekilde hareket etmeye yöneltmek için sivil toplumla arasında yeterli bağlar bulunan politik kurumların ortaya çıkmasını umut etmek daha yerinde olur.48