• Sonuç bulunamadı

TÜRK TARĠHĠNDEKĠ DARBELERĠN DEMOKRASĠYE ETKĠLERĠ

KonuĢmacı: Salih Zeki ALKIġ, Aslı KILIÇ, 11. Sınıf Öğrencisi DanıĢman Öğretmen: Özgür ÜSTÜNDAĞ Okul Müdürü: Mustafa KÖSEOĞLU Aksu Fen Lisesi, ANTALYA

Türk siyasal hayatında Silahlı Kuvvetlerin her zaman belirgin bir rolü olduğu görülmektedir. Bu durumda, geçmiĢin yani Orta Asya kültürünün izleri, teknolojik geliĢmeler ekonomik faktörler ve Türk toplumunun sahip olduğu değerler sistemi gibi birçok etkenin rolü vardır. Ayrıca, subay kesiminin toplumsal kökeni de ordunun siyasal eğilimlerinin oluĢumunda önem taĢımaktadır.

Askerlik ilk önce Türklerde bir meslek, sonra da milli bir görev olmuĢtur.

Hatta "Her Türk Asker doğar", "Halk Ordu, Ordu da Halktır" söylemleri de buna birer örnek teĢkil etmektedir.

GeçmiĢte askeri ve sivil yönetim iç içe olmuĢtur. Asker ve sivil yöneticiler aynı eğitim kurumlarından geçtikleri için devletin kendisi askeri bir temele dayanmıĢ ve Silahlı Kuvvetler doğrudan siyasal sürecin içinde yer almıĢ, padiĢahların tahttan indirilip, tahta çıkarılmasında önemli bir rol oynamıĢtır.

Örneğin Genç Osman Ġsyanı: Tahta çıktığında ilk iĢi Ġran ile anlaĢma yapıp Doğu sınırını güvence altına almak olmuĢtur. Bundan sonra devleti uzun süredir meĢgul eden Lehistan meselesine köklü bir çözüm bulmak için harekete geçmiĢtir.

Lehistan Seferi sırasında bazı askerler ordudan kaçmıĢ, bunu tespit etmek için sayım yapılınca da bazı yeniçeri ağaları arasında huzursuzluk baĢ göstermiĢtir.

Genç PadiĢah'ın tüm gayretlerine rağmen askerin isteksizliği nedeniyle istenen zafer elde edilememiĢ, II. Osman bu durumdan yeniçerileri sorumlu tutmuĢ ve iki tarafta birbirine karĢı güvensizlik beslemeye baĢlamıĢtır. II. Osman Ġstanbul'a döner dönmez artık zayıfladığını düĢündüğü yeniçeri ocağını tasfiye etmek,

49

Anadolu Suriye ve Mısır Türklerinden oluĢmuĢ bir ordu kurma fikrini kafasına koymuĢtur. Ġstanbul'dan ayrılabilmesi için Hacca gitmesi fikrini ortaya atmıĢlardır.

Ancak iĢler istendiği gibi gitmemiĢ, yeniçeriler haç bahanesinin altında yatan gerçek sebebi kısa sürede öğrenmiĢlerdir. Bu yüzden padiĢahın Hacca gitme fikrine Ģiddetle karĢı çıkmıĢlar ve ortam bir anda gerilmiĢtir.

Toy padiĢah Hacca gitme konusunda ısrarlarını sürdürmüĢ ve en sonunda yeniçeriler ayaklanmıĢtır. Asiler bu durumdan sorumlu tuttukları bazı devlet adamlarının kellesini istemiĢlerdir. PadiĢah durumun ciddiyetinin farkına varınca Hacca gitmekten vazgeçtiğini, ancak istenen kelleleri de vermeyeceğini söylemiĢtir. Ġsteklerinin hepsi karĢılanmayan asiler de daha da öfkelenmiĢ ve isyan boyut değiĢtirmiĢtir. Artık hedefleri II. Osman'ı tahttan indirerek I. Mustafa'yı tekrar tahta çıkarmaktır. Genç Osman yeniçerilere karsı birkaç kez geri adım atsa da yeniçeriler bunlarla yetinmemiĢ ve genç padiĢah en sonunda Genç Osman‟ı öldürmüĢlerdir. Bu olay Osmanlı tarihinde ilk defa bir padiĢahın öldürülmesi vakasıdır. Genç Osman genel bir kanı ile Osmanlı Ġmparatorluğu'nda yenilik istemeyen kiĢiler tarafından katledilmiĢ bir reformcudur.

Genç Osman, orduyu Türk unsurlara dayanarak yeniden kurmayı hedefleyen, baĢkenti Anadolu'ya taĢımak isteyen, din adamlarının devlet iĢlerinden ellerini çekmesini amaçlayan yenilikçi bir padiĢah olarak tarihe damgasını vurmuĢtur.

Osmanlı Tarihinden baĢka bir örnek;

Bab-ı Ali Baskını: II. MeĢrutiyet‟in ilanından (1908) sonra baĢlayan Ġttihat ve Terakki yönetimine muhalif olanlar örgütlenerek Hürriyet ve Ġtilaf Fırkası‟nı kurmuĢlardı. Parti siyasal gücünü giderek artırırken, Halaskâr Zabitan Grubu olarak bilinen bir grup Ġtilafçı subay, birlikleri ile Makedonya‟da ayaklanmıĢ ve Askeri ġûra‟ya verdikleri bir muhtırayla Ġttihat ve Terakki hükümetini düĢürmüĢlerdi (1 Temmuz 1912). Ülkedeki siyasal gerilimin arttığı bu dönemde Balkan SavaĢı‟na giren Osmanlı Devleti, Balkan devletleri karĢısında ağır bir yenilgiye uğramıĢ, düĢman Çatalca‟ya kadar ilerlemiĢti. I. Balkan SavaĢı sonunda

50

Osmanlı Devleti‟nin barıĢ istemesi üzerine 16 Aralık 1912‟de baĢlayan Londra Konferansı‟nda Edirne pazarlık konusu olmuĢtu.

Bu durumdan hükümeti sorumlu tutan Ġttihat ve Terakki Fırkası bir hükümet darbesi yapmaya karar verdi. Enver ve Talât beylerin önderliğinde Ġttihat ve Terakki‟nin fedailerinden küçük bir grup, 23 Ocak 1913‟te “Edirne elden gidiyor”

sloganıyla, Kâmil PaĢa hükümetinin toplantıda bulunduğu bir sırada Bâbıâli‟yi bastı. Baskın sırasında beĢ kiĢi öldürüldü. Öldürülenlerin arasında Harbiye Nazırı Nazım PaĢa da vardı. Bâbıâli Baskını, Kâmil PaĢa‟ mn görevinden istifa ettirilmesi ve Hareket Ordusu komutanı Mahmud ġevket PaĢa‟nın sadrazamlığa getirilmesi ile sonuçlandı. Ġttihat ve Terakki‟nin hemen tüm yönetici kadrosuyla iktidara geldiği bu hükümette yalnızca Talât Bey (PaĢa) bir görev almamıĢtı.

ġimdi de Türkiye Cumhuriyetindeki bazı darbe ve darbe giriĢimlerini ele alalım;

27 Mayıs 1960 Darbesi: 1946 yılında çok partili hayata geçen Türkiye, 1950'de yüksek bir oyla iktidara gelen Demokrat Parti yönetimindeydi. Ġlk yıllarda pek bir sorun çıkmasa da Demokrat Parti iktidarının ikinci döneminden sonra, baĢta üniversite öğrencileri olmak üzere halkın birçok kesimi uygulanan politikalara karĢı çıkmaya baĢlamıĢtı. Temelde insanların hoĢuna gitmeyen Ģey, uygulanan baskı ve sansür politikalarının yanında, Atatürk ilke ve inkılâplarından uzaklaĢılması idi. Nitekim askeri müdahale, 27 Mayıs 1960 gecesi patlak verdi.

Müdahale, 37 subay tarafından planlanmıĢtı. Bu olay sonraları Genç Subaylar Ġhtilali olarak da anılacaktı. Orgeneral Cemal Gürsel hareketin baĢına geçti.

CumhurbaĢkanı Celal Bayar ve BaĢbakan Adnan Menderes tutuklandılar. 1961 yılında yeni anayasa kabul edildi, Yassıada'da yargılanan Adnan Menderes ve birçok siyasi idama mahkûm edildi. Celal Bayar yaĢı sebebiyle müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Türkiye Cumhuriyeti, senato gibi yeni siyasi kavramlarla tanıĢtı.

12 Mart 1971: 1969 seçimlerinden sonra Süleyman Demirel yönetimindeki Adalet Partisi iktidara gelmiĢti. Cumhuriyet Halk Partisi ise ana muhalefet

51

konumundaydı. Fakat 1968 yılından beri süre gelen anarĢi ve terör olayları ülkeyi günden güne yıpratmaktaydı. Sık sık yaĢanan öğrenci hareketlerine karĢı, polis ile üniversite öğrencileri arasında çatıĢmalar vuku buluyordu. Bu güvenlik zafiyetlerinin yaĢandığı düzensiz ortam, ordunun müdahalesini hazırlayan temel etkendi.

Sonuç olarak 12 Mart 1971 tarihinde Genelkurmay BaĢkanı Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler, Deniz Kuvvetleri Komutanı Celal Eyiceoğlu ve Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur tarafından CumhurbaĢkanı Cevdet Sunay'a bir muhtıra verildi. Mektupta hükümetin istifası isteniyordu. Bunun üzerine BaĢbakan Süleyman Demirel istifasını sundu. Yeni kurulacak partiler üstü hükümet için CHP Kocaeli Milletvekili Nihat Erim, BaĢbakan seçildi. 26 Mart günü CHP'ye istifasını sunarak bağımsız bir baĢbakan sıfatıyla partiler üstü kabineyi kurdu.

12 Eylül 1980: 1971 muhtırası tam olarak amacına ulaĢamamıĢtı. Ülkedeki terör, anarĢi ve milli güvenliği tehdit eden unsurların önüne geçilememiĢti. 1972 yılında baĢta Deniz GezmiĢ gibi birtakım devrimcilerin idamı üzerine olaylar daha da alevlenmiĢ, silahlı çatıĢmalar artmıĢtı. Artık ülkede neredeyse her gün bir bomba patlıyor, bir kahve taranıyordu. Sağ ve sol görüĢlü gençler üniversitelerde birbirlerine saldırıyordu.

1979 yılına gelindiğinde darbenin ayak sesleri kendini göstermeye baĢlamıĢtı.

19 Temmuz 1980 tarihinde Nihat Erim'in suikasta uğraması da olayların patlak verdiği bir dönüm noktasıydı. Sonuç itibarıyla 12 Eylül 1980 gecesinde, düzenli bir biçimde Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından devlet yönetimine el koyuldu. Ġhtilal bildirgesi sabaha karĢı Genelkurmay BaĢkanı Kenan Evren tarafından televizyonlardan bizzat duyuruldu. 1961 anayasası uygulamadan kaldırıldı ve bütün siyasi partiler kapatıldı. 1982 yılında Türkiye Cumhuriyeti tarihini değiĢtirecek yeni bir anayasa tasarlandı.

15 Temmuz 2016 Türkiye askerî darbe giriĢimi ya da darbecilerin verdiği adıyla Yurtta Sulh Harekâtı, 15-16 Temmuz 2016 tarihleri arasında Türk Silahlı

52

Kuvvetleri bünyesinde kendilerini Yurtta Sulh Konseyi olarak tanımlayan bir grup asker tarafından gerçekleĢtirilen askerî darbe teĢebbüsüdür.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin resmî internet sitesi ve TRT'de yayınlanan bildiride ordunun yönetime el koyduğu ifade edilerek ülkede sıkıyönetim ve sokağa çıkma yasağı ilan edildiği açıklandı.

Darbe giriĢimi, Türk halkının demokrasinin yanında saf tutmasıyla gerçekleĢemedi. Tankın önüne yatan, mermilere göğüs geren insanlar sayesinde darbeciler hain emellerine ulaĢamadı.

Türk tarihinde ilk kez halk ve devlet bir bütün olarak darbecilere karĢı koyarak demokrasimizi savunmuĢtur.

Türk Silahlı Kuvvetleri, politika içinde bir koruyucu değildir, olmamalıdır da.

Orduyu kendine destek yapmak isteyenler ile muhalefet de aynı yöntemi seçerse ordu parçalanmıĢ demektir. Tarihte bunun örneklerine rastlanmaktadır. Darbeler, ülkedeki anayasal geliĢimi durdurduğu gibi siyasal kurumlar ile demokratikleĢme çabalarını da etkisizleĢtirir. Ordu, darbe sonrası yönetimi sivillere bırakmıĢ olsa da yeni bir darbenin yolunu açmıĢ olur.

Demokrasi kültürü geliĢmemiĢ toplumlarda görülen, Türk siyasal hayatında önemli izler bırakmıĢ olan darbelerin hayata geçiriliĢi ve sonuçları da birbirinden farklı olmuĢtur. Bu sonuçlar toplumda askerin siyasete müdahalesine karĢı sert bir tutumun oluĢmasında çok etkili olmuĢtur. GeçmiĢte doğrudan toplum adına harekete geçerek arzu edilen siyasal sonucu elde etmeye yönelik darbe giriĢimleri gerek toplumsal yapıdaki gerekse uluslararası konjonktürel değiĢimler askerin doğrudan darbe yoluyla iktidarı ele geçirmesine uygun bir zemin yaratmamaktadır.

Toplumun farklı kesimlerinde bir anlaĢmazlık yaĢanıyorsa müzakere yolu ile çözüm bulunmalıdır. Eğer bu da çözüm değilse demokrasilerde olduğu gibi sandığa gidilmelidir. Seçim yoluyla iktidara gelmelerinin mümkün olmadığını anladıkları zaman askeri, darbe yapmaya davet etmekten kati suretle kaçınmalıdırlar. En önemlisi de toplumda bireylerin birbirine kuĢku ile

53

bakmalarına izin verilmemelidir. Ülke demokratik yöntemlerle çözüm ürettiği sürece darbe giriĢimine engel olabilir.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluĢundan beri siyasal yaĢamda güç dengelerini değiĢtirmek için ordu sık sık devreye sokulmuĢtur. Ordu, parti politikası dıĢında kurulmuĢtur ve devleti korumakla yükümlüdür. Türk Silahlı Kuvvetleri, bağımsızlığımızı, egemenliğimizi ve eĢitliğimizi sembolize eden önemli bir kurumdur ve öyle de kalmalıdır...

54

1980 SONRASI TÜRK ġĠĠRĠ

KonuĢmacı: Ümran YAMAN, 11. Sınıf Öğrencisi DanıĢman Öğretmen: Songül GÜNGÖR Okul Müdürü: Mustafa KÖSEOĞLU Aksu Fen Lisesi, ANTALYA Özet

ġiir, sanatçının çeĢitli etkilenmeler karĢısındaki tepkisidir. Daha doğal bir tabirle, yüreğinden dökülen, bazen çok sesli, bazen de sessiz çığlıklardır. O sebepledir ki, her ne Ģekilde ifade edilirse edilsin insanda büyük yankılar uyandırır.

Darbeler, bu çığlıkların etkisini ĢekillendirmiĢtir.

Darbe; insanda vatanını ve kendini koruma düĢüncesini uyandırır. Bu yüzden 15 Temmuz akĢamında darbe sözünü duyan vatandaĢlarımızın bir kısmı bayrakları alıp sokaklara çıktılar. Çünkü vatana sahip çıkmak için bunu yapmaları gerektiğini düĢündüler. Bir kısmı da vatanını ve kendini koruma düĢüncesiyle, bankamatiklere koĢup var olan birikimlerini ellerine alıp kendilerini güvenceye almak istediler. Arkasından, bayraklarını alarak meydanlara çıktılar. Herkes, vatan olmadan yaĢanacak güzelliğin de olmadığını çok iyi biliyordu.

Korkunç bir anlamı olmakla beraber, darbe ne demektir? Darbe demek özgürlüklerin kısıtlanması, haksız tutuklamalar, iĢkenceler, yokluk, güvensizliktir.

Akla sebepsiz yere tutuklanan, iĢkence gören insanları, aylarca haber alamadıkları yakınlarını, bitmeyen Ģekeri, ekmeği, tüp kuyruklarını; toplatılan, yakılan kitapları getirir.

Toplumu bu Ģekilde etkileyen darbe, Ģiiri de aynı doğrultuda etkilemiĢtir.

Sanatçılarda politik düĢüncelerden uzaklaĢma, ideolojik konularda yazma korkusu oluĢturmuĢtur. Sokağa çıkıp tepkisini gösteren sanatçı eve kapandı. Bireyselliğe döndü. Kelimeleri kullanarak nasıl güzel bir Ģiir yazabilirim düĢüncesine kapıldı.

Önündeki korkutucu tablo karĢısında geçmiĢ Ģiir dönemlerine yöneldi. Çünkü

55

Ģiirimiz, divan Ģiirinden bu yana çeĢitli akım ve anlayıĢları barındırarak günümüze kadar gelmiĢtir.

Sanatçıların bu yöneliĢi sonucunda Ģiirde çeĢitlilik ortaya çıkmıĢtır. Çok renklilik, çok seslilik, çok kültürlülük, karĢı konumdakine saygı, hoĢgörü, kadının ön plana çıkması, bireysellik gibi anlayıĢlar görülmüĢtür.

Anahtar kelimeler: ġiir, darbe, çeĢitlilik GiriĢ

1980 öncesinde “ġiir, ideolojik düĢünceleri yansıtmalıdır.” algısı hâkimdi.

1980 sonrasında ise Ģairler bir iç hesaplaĢmaya girerler ve ideolojiden bıkkınlık oluĢur. Siyasi çatıĢmalar yaĢanılan durumu ortaya çıkarmıĢtır. Sanatçıyı birçok yönden kısıtlamakla beraber sanatın asıl amacına yöneltmiĢtir. Güzel yazma nasıl olur hesabı yapılmıĢtır. Güzel Ģiir yazma deyince akla ilk gelen Yahya Kemal, Ahmet Muhip Dranas, Behçet Necatigil ve Behçet Kemal Çağlar‟dır. Türk Ģiirinde önemli bir tecrübe sonucunda yeniden arı-duru biçimde Ģiir yazma düĢüncesi gündeme gelir. Bu dönemde Ģairler edebiyatımızda oluĢan birikimleri inceler.

Bu yıllarda akımlar dönemi biter. Yazko Edebiyat, Üç Çiçek, Sombahar, ġiiratı gibi dergilerin etkili olmasına rağmen bu dergiler çevresinde bir edebi topluluk oluĢmamıĢtır çünkü bireyler akımların ortak havasını istemezler. Aynı edebiyat beğenisini farklı kılacak zenginlikle uğraĢmazlar. Siyasi darbeler kuĢakların parçalanmasından ötürü toplu çıkıĢı önlemiĢtir. Hiçbir Ģiir hareketi oluĢmamıĢtır. Sanatçılar geçmiĢ Ģiir hareketlerini benimseyerek bireysel olarak yazmaya çalıĢmıĢlardır.1980 sonrası Ģiirde yeni Ģiir hareketleri yerine belli sanatsal yönelimler oluĢmuĢtur.

Ġlk olarak, imgeci Ģiiri inceleyecek olursak; Bu Ģiir türünde imgeler ön plana çıkmıĢtır. Ġmgeyi duyuyla elde edilen bir deneyimin zihnimizde oluĢan yansıması olarak tanımlayabiliriz. Bu yönelimde yazan Ģairler kelimelere farklı anlamlar yükleyerek kapalı anlatımı olan yoruma açık eserler vermiĢlerdir. ġiirde amaç olayları anlatmak değil, Ģairin olaylar karĢısında hissettiklerini anlatmaktır. Bu sanatçılara örnek olarak Haydar Ergülen, Akif KurtuluĢ, Nilgün Marmara, Ahmet

56

Güntan, Tuğrul Tanyol verilebilir. Ġmgeci Ģiire temsil olarak Haydar Ergülen‟den bahsedebiliriz.

Haydar Ergülen 1956 yılında EskiĢehir de doğmuĢtur. Orta Doğu Teknik Üniversitesinde sosyal bilimler fakültesi sosyoloji bölümünü bitirmiĢtir. ÇeĢitli dergilerde gazete ve metin yazarlığı yapmıĢtır. Ġlk Ģiiri Umut Erkan adıyla 1973 yılında GeliĢme dergisinde çıkmıĢtır. ġiirlerini, divan edebiyatı ve çağdaĢ edebiyatımızın sentezi Ģeklinde yazmıĢtır. Bazı Ģiirlerinde Alevi-BektaĢi kültürünün etkisi görülür. Eserlerinde gerçeklik ve ironizm iç içedir. Ölüm, yalnızlık, yabancılaĢma gibi temaların içerisinde; hüzün, dostluk, kardeĢlik, sevgi, aĢk gibi konuları iĢlemiĢtir. ġiirlerinde dünyayı ve insanı kendi benliğine yorumlamıĢ, insanın varoluĢunu, ölüm ve yaĢam karmaĢasını sorgulamıĢtır.

Yazdığı Ģiir ve denemelerini “Güzel söz kardeĢliği” olarak yorumlamıĢtır.

Eserlerine; karĢılığını bulmamıĢ sorular, sokak prensi, sırat Ģiirleri, eskiden terzi, karton valiz, keder gibi ödünç örnek verilebilir.1980 sonrası oluĢan imgeci Ģiirin özelliklerini Haydar Ergülenin Ay Ģiirindeki Ģu dizelerde de bulabiliriz

Seni ayın altında unuttular, günlerin Eksik bıraktığını ay tamamlıyor Ģimdi Uzak sessizliğin ki anı kadar siyah Sözleriyle hicran kuyusuna kapattı beni

Ġkinci sanatsal yönelimimiz anlatımcı Ģiirdir. Anlatımcı Ģiir, baĢı sonu belli bir hikâyesi olan, sunuluĢunda olay örgüsüne, neden sonuç iliĢkisine, olay kahramanlarının veya olayın geçtiği yerin tasvirine de yer veren Ģiirdir. BaĢlıca temsilcileri ġavkar Altınel, Turgay FiĢekçi‟dir. Anlatımcı Ģiire temsil olarak Turgay FiĢekçi‟den bahsedebiliriz.

Turgay FiĢekçi 1956 yılında Balıkesir‟de doğmuĢtur. Ġstanbul Hukuk Fakültesi mezunudur. 1977 yılında ilk Ģiiri yayımlanmıĢtır. 1978 den bu yana çeĢitli yayınevlerinde editörlük yapmıĢtır. ġiirlerini genellikle kısa ve lirik bir tarzda yazmıĢtır. Günlük konuları iĢlemiĢ ve kendi iç dünyası ile dıĢ dünya arasında bağlantı kurmuĢ, bu bağlantıyı okurlarına ustaca aktarabilmiĢtir. Temel

57

olarak hayat ve doğa konularını iĢler. Aziz Nesin Turgay, FiĢekçi için “Hikmetli söz söyleyen Ģair” diyerek övmüĢtür. BaĢlıca eserleri; KuĢkuluyum YaĢadığımdan, Yitik Bahar ve Dipsevgi‟dir. Turgay FiĢekçi Yitik Bahardaki Ģu dizelerle bize Ģiir tarzı ile ilgili bilgi vermektedir:

Hayat kar altında kalan bahar

Çiçekleri üzerinde ölüyor en bereketli ağaçlar Üretkenlik dört duvar arasında

Kar yağıyor bahar dallarına Bahar dallarına

Üçüncü Ģiir yönelimimiz; folklorik veya mitolojik Ģiirdir. Folklorik Ģiir halk Ģiirine, halk kültürüne yerel değerlere dayanır. Bu Ģiirde temel amaç halk söyleyiĢlerini ve tavrını temel almak ve bunu yerli bir tutumla anlatmaktır.

Avrupa‟dan gelen ve halkın özünü yansıtmayan Ģiirin karĢısında durur. Mitolojik Ģiir de kaynağını Türk mitolojisinden alır. Öncülüğünü YaĢar Miraç ve Adnan Özer in yaptığı “Yeni Türkü” hareketiyle bu anlayıĢ önem kazanmıĢtır. YaĢar Miraç, Adnan Özer, Hüseyin Ferhad, Murathan Mungan bu anlayıĢa sahip önemli sanatçılardır. Folklorik Ģiirde örnek olarak Murathan Mungan‟ı inceleyebiliriz.

Murathan Mungan 21 Nisan 1955‟de Ġstanbul‟da dünyaya gelmiĢtir. Ankara Üniversitesi Dil –Tarih ve Coğrafya bölümünü bitirmiĢtir. Bunun yanında çeĢitli tiyatrolarda çalıĢmıĢtır. Yazar, “Sahtiyan” adlı Ģiiri ile 1981 yılında Gösteri dergisinin Ģiir yarıĢmasına birinci olmuĢtur. “Metal” adlı kitabıyla 1980 kuĢağının en çok okunan Ģairleri arasında yer almıĢtır. Eserlerinde yer olarak genellikle Mardin çevresini seçer. Çocukluğu orda geçmiĢtir. Omayra adlı eserindeki Ģu dizelerle Ģiiri hakkında fikir edinebiliriz:

“Sedef tuttu adanmıĢ gövde izi sürülen yüreği sınanmıĢ gecelerden Açılmazlar, açılamazlar,

Gidemezler kendilerine bile...”.

58

AteĢte UnutulmuĢ Ferman

Herkes kendi ateĢini baĢkasının cehenneminde sınar kendi külünde söner bütün rüzgârlarına yazıldığın akĢam

ateĢ tadında kum tadında kalarak derinleĢtirir bazı ayrılıkları zaman

al ağrını git buradan en uzun eylülü ömrümüzün

uyutmuyor seni ne kömürleĢmiĢ bu gurur ne göğsündeki kaplan

ġair eserlerinde doğu hikâyeciliği ile batı hikâyeciliğini birleĢtirmeye çalıĢmıĢtır. Kum Saati, Yaz Sinemaları, Eski 45‟likler, Metal, Oyunlar-Ġntiharlar-ġarkılar, Mürekkep Balığı, BaĢkalarının Gecesi ünlü eserleridir.

Dördüncü Ģiir yönelimimiz mistik-metafiziksel Ģiirdir. Mistisizm; insanın akıl yürütme yoluyla eriĢemediği olağanüstü hakikatleri derin sezgi ve düĢünüĢ ile anlamaya çalıĢmasıdır. Mistisizm felsefi kaynağını dinden almıĢtır. Kaynağını dinden alan mistisizme göre insan Tanrı‟yı ancak metafiziksel sezgilerle kavrayabilir. Bu dönemin Ģairleri Kuran-ı Kerim felsefesini ve Sünni söylemleri Ģiire taĢımıĢlardır. Dergah, YöneliĢler, Kaknüs gibi dergilerde yazmıĢlar, ġeyh Galip, Cahit Zarifoğlu, Ġsmet Özel, Sezai Karakoç, Ebubekir Eroğlu gibi Ģairlerden etkilenmiĢlerdir. Bu yönelim içinde olan Ģairler; Ġhsan Deniz, Lale Müldür, Hüseyin Atlansoy, Recep Garip, Gülseli Ġnal, Ali Günvar, Necat ÇavuĢ, Mehmet Ocaktan, Arif Dülger, Osman Konuk„tur

Mistik Ģiirin temsilcisi olarak Recep Garip örnek verilebilir.

Recep Garip 26 ġubat 1956„da Mersin de dünyaya gelmiĢtir.

Yükseköğrenimini Ġstanbul Yüksek Ġslam Enstitüsünde tamamlamıĢtır.1982-1994

59

yılları arasında Adana Erkek Lisesi ve Fen lisesinde yöneticilik yapmıĢtır.

ġiirlerini mistik bir havayla kaleme almıĢtır. Özellikle çocukluğunda Kuran‟dan etkilendiğini söyler. Bir röportajında der ki “Her Ģeyin aĢktan ibaret olduğunu söylemeliyim. AĢktan var edilmiĢiz. O nedenle eĢyanın varlığıyla bütünleĢen insanda aĢk, metafizik bir dönüĢüme çevrilir.” Aynı zamanda 25 yılı aĢkın bir süredir yağlı boya resim yapmaktadır. Karınca, Mavera, Kız Kulesi, Yedi Ġklim gibi dergilerde yazmıĢtır. ÇeĢitli radyolarda kültür ve sanat programları hazırlayıp sunmuĢtur. Ulusal ve yerel gazetelerde yazılar yazmıĢtır. Kültür ve sanat ağırlıklı seminerler ve konferanslar vermiĢtir. ġiir türünde eserleri; Deprem Sesi, Irmaklar Akar Ġçimden, SavaĢ Türküsü, Bir Leyla DüĢü, Mavi Gül ve Bahar‟dır.

Bahar

Bahar, ben sana dayanamam Ġçime yerleĢip durma bu kadar Ben sana asla kıyamam.

Yağmur çiseleyip dursa

Bir posta güvercini konsa omuzlarıma Papatyalar aklımı baĢımdan alsa Burcu burcu koksa sümbüllerin Mor menekĢeler tutuverse ellerimden Bahar, ben sana kıyamam.

BeĢinci Ģiir yönelimimiz gelenekselci Ģiirdir. Bu Ģiirde Ģairler geleneksel Türk Ģiirinin bütün birikimini önemser. ġeyh Galip, Yahya Kemal, Ahmet HaĢim, Asaf Halet Çelebi, Behçet Necatigil, Hilmi Yavuz gibi Ģairlerden etkilenmiĢlerdir.

Çoğunlukla klasik mazmunlardan ve geçmiĢi hatırlatıcı ifadelerden yararlanırlar.

Bu yönelimin temsilcileri Osman Hakan, Vural Bahadır Bayrıl, Sefa Kaplan‟dır.

Vural Bahadır Bayrıl, 1962 yılında Manisa‟da dünyaya gelmiĢtir. Ġstanbul

Vural Bahadır Bayrıl, 1962 yılında Manisa‟da dünyaya gelmiĢtir. Ġstanbul