• Sonuç bulunamadı

Ġsmet ÖZEL 1974‟te Müslüman olmadan 60‟lı ve 70‟li yıllarda sosyalist mücadelenin içinde yer almıĢ bir Ģairdir. Ataol BEHRAMOĞLU ile Halkın Dostları dergisini çıkarmıĢ ve mücadelesini eylem düzeyinde de devam ettirmiĢtir.

“Yıkılma Sakın” Ģiiri bu mücadeleyi ve direniĢi dile getiren Ģiirlerinden biridir. Öncelikle Ģiirin baĢlığı direnmeyi ve mücadeleden yılmamayı ifade ediyor.

BaĢlığın bir muhatabı var. Bu muhatap yukarıda bahsettiğimiz devrimci arkadaĢı Ataol BEHRAMOĞLU ve onun Ģahsında tüm devrimcilerdir.

ġair, Ģiirine “sen” diye hitap ettiği kiĢiye pörsümüĢ (yıpranmıĢ) bir dünyayı kahreden “durlanmıĢ” kelimeler getirecektir. Bu kelimelerin bazıları tüy kadar hafif, bazıları ise demir gibi ağırdır. Burada “önce söz vardı” mottosunu hatırlıyoruz. Hiçbir Ģey yokken söz vardır. Yaratıcı “ol” dedi ve her Ģey ondan sonra var oldu. Bu ifadeyi dünyevi her öğreti için de söyleyebiliriz. Her toplumsal sistem, her ideoloji uygulanmadan önce aslında bir fikirdir, bir sözdür. Daha sonra bu söz baĢkaları tarafından da kabul edilerek, ikna olunarak bir eyleme dönüĢür.

Ġsmet ÖZEL‟in savunduğu sosyalist ideolojinin eylem tarafına vurgu vardır. Bazı kelimeler ruhumuza tüy gibi gelir yani ağırlığını hissetmeyiz, bazıları ise demirden sert, soğuk, ağır ve yaralayıcıdır. KiĢiyi dik tutacak da aslında kelimelerdir.

BaĢımıza gelecek en büyük felaketlerin dahi tesellisi birkaç kelimedir. EĢimizin dostumuzun teskin edici birkaç sözü veya “bir Ģiir” bizi dimdik ayakta tutmaya yeter.

“kabzenin, çekicin ve divitin tutulduğu yerden parlayan Ģiir.”

“Kabze” silahı, silahla, güçle mücadeleyi; “çekiç” sosyalist jargona uygun olarak emeği, sanayileĢmeyi; “divit” yazıyla mücadeleyi ifade etmektedir. Bir de

76

bu mücadelenin anlatıldığı Ģiirler vardır. O Ģiirler ise “divitin, çekicin, kabzanın”

olduğu yerden parlamaya baĢlar.

ġair nefti ve zorlu bir kıĢ geçirir. Acıkır, bitlenir, bir yerleri sancır. Yani aç kalır, en temel ihtiyaçlarına ulaĢamaz. Temizlenemez, temizlenemediği için de bitlenir. Bunların soncunda da hastalanır. Nedeni ise faĢizmdir. Fakat buna rağmen faĢizme boyun eğmez çünkü kalbi aĢkla doludur. Buradaki “aĢk” tutku derecesinde sosyalizme bağlılığı ifade etmektedir.

Her sabah güneĢin doğuĢu yeni baĢlangıçların müjdecisidir. Ġnsan gece dinlenir ve gündüz mücadelesine devam eder. “Karanlık” hem kararmıĢ zihinleri hem de baskıyı hatırlatır. Nasıl her sabah güneĢ karanlığı ortadan kaldırıyorsa her gün de sosyalizmin güneĢini doğurmak için yeni bir baĢlangıçtır. Bu karanlık çarpıĢarak çekilen bir karanlıktır. Burada mücadeleye, direniĢe bir vurgu vardır.

“Kof yürekler” ona bu eziyeti, iĢkenceyi, cezayı reva görenlerin, faĢizmin bekçilerinin yürekleridir. Onların önünde acı/lar bile duymaz. Acısını onlara göstermez. Eğer acısını onlara gösterirse kof yürekler bunu anlamayacak ve acı çektiğini anladıklarında bundan keyif alacaklardır. Yapılan iĢkenceler onu devrimcilikten vazgeçiremez. Beyni devrimcinin beynidir fakat ayakları

“donuklamıĢtır”, donmuĢtur. Burada ayrıca kendi acısını unutmuĢ devrim arkadaĢlarının sağlığını merak etmektedir.

Halkın içine girince yaraların kabuğu kolayca kalkar. Yani iĢkencenin acısı unutulur, izleri silinir hatta bu iĢkence izleri bir devrimci için zafer kazanmıĢ bir kumandanın Ģerefle taĢıdığı bir madalyaya dönüĢür.

Bir tarafta dört duvarın, tel örgülerin yani “meĢhur” yasakların sahibi olan baskıcı insanlar vardır. Diğer tarafta ise yani Ģairin/devrimcinin içinde ise bir Ģenlik vardır. Yılgının zerresi yanlarına yaklaĢamamaktadır. Hayat kıvıl kıvıl onları beklemektedir. Yani devrimci ve arkadaĢlarının içinde bulunduğu topluluk, birlikte hareket edildiği müddetçe asla yıkılmayacaktır.

Bir tarafta da devrim için yapılan fedakârlıklar vardır. Bunların bir anlam ve değer ifade etmesi sosyalist mücadeleye devam etmekle mümkündür. Yapılanlar

77

nelerdir? Bankalara ve petrol borularına boĢuna mı kundak sokulmuĢtur? KurĢun iĢçinin böğrünü boĢuna mı delmiĢtir? Bunların anlamsızlaĢmaması mücadelenin sonuna kadar götürülmesiyle mümkün olacaktır. Bankalar kapitalizmin kaleleridir, petrol boruları kapitalizmin temsilcisi Amerika‟nın çıkarlarını iĢaret etmektedir. Bu arada direniĢin kime karĢı yapıldığını da görüyoruz. Bunlar olurken “zindanların uğultusu kulaklarına vurur.” Yani zindana atılmıĢ, iĢkence görmüĢ önemli değildir.

YaĢamak bir devrimci için dokunaklı bir Ģarkı değildir çünkü.

Devrimcinin yüreği gökle yaĢamaya barıĢıktır. Burada gök, tabiatı, dünyanın kendi iç düzenini ve Allah‟ın tabiata koyduğu nizamı ifade ediyor. Devrimci iĢte bununla barıĢıktır. Gökle barıĢık olduğu için toprağı iĢlemekte yani yaparak yaĢayarak devrimi anlatmaya devam etmektedir. Bir çiftçi de toprağı eker, diker, çapalar, kazmalar gerisini Allah‟a bırakır. Devrimci de inatla “toprağın çılgarına çevirmiĢtir bakıĢlarını.”

Kendi özlediği, arzuladığı Ģehir çok uzaktadır. Bu Ģehrin sokakları da kuĢları da onun değildir. Bu da çok da önemli değildir çünkü ona yalnız “laneti hırsla tırpanlayamamak koymaktadır.” “Lanet” devrimcinin mücadele ettiği düĢüncedir, faĢist uygulamalardır. Her Ģeye katlanır devrim için fakat bu “lanet”i yok edememenin üzüntüsünü hiçbir Ģeyle ölçülemez.

ġair son bölüme “kardeĢim” hitabıyla baĢlıyor. “KardeĢim” kelimesi Ġsmet ÖZEL-Ataol BEHRAMOĞLU mektuplaĢmalarını aklımıza getiriyor. Bütün devrimcilerin çektiği sıkıntının nedeni sabun gibi köpüren ve köpürtücü hayatın nadasa (dinlenmeye) bırakılmasıdır. Aslında hayat yaĢananları köpürtüyor, çoğaltıyor özü aynı kalsa da. Hayat yaĢandıkça mücadele devam ediyor. Devrimci hiçbir zaman dinlenmemelidir. Çünkü dünyadaki bütün “yorgunluklar mızraklanır.” Tabiat, hayat boĢluk kabul etmez. BoĢluk hemen baĢkaları veya baĢka Ģeyler tarafından doldurulur. Köpüren ve köpürtücü hayatta devrimi nadasa bırakmak devrimcinin devrim sevdasını örseler ve yavaĢ yavaĢ yok eder.

ArkadaĢlarının dağlardaki ölümü “gürbüz” (sağlam, geliĢmiĢ) bir ölümdür.

Yani hakkı verilmiĢ -devrim için verilen mücadele içinde- bir ölümdür. Bunlar

78

olurken bizim Ģairin durumu nedir? YaĢananlar onu korkutmamıĢ fakat pusturmuĢtur.

“PusmuĢ bir Ģahanız Ģimdilik, ne kadar Ģahan olsak”

Ölümlerin devrim sevdalılarının sayısını artırdığını söyleyerek Ģiiri Ģu iki dizeyle bitiriyor:

“ama budandıkça fıĢkıran da bizleriz ölüyoruz, demek ki yaĢanılacak...”

Bir dava için ölenler varsa ölecek kadar davaya sadık insanlar varsa o dava, o fikir, o ideal her dem taze, her dem canlı olur.

ZĠNDANDAN MEHMED’E MEKTUP-NECĠP FAZIL KISAKÜREK