• Sonuç bulunamadı

5.1. YORGUNLUK

Yorgunluk, belli bir iş ya da işlemi yapan insanın fizyolojik nedenlerle, sözkonusu işi daha fazla devam ettiremeyeceği bir psiko-somatik tükenme noktasına gelmesi şeklinde ifade edilebilir.

Yorgunluğun sözlük anlamı “uzun süreli bedensel ya da zihinsel yoğun ve sürekli bir çabadan ileri gelen ve o çabayı ya da işi sürdürmeyi gittikçe zorlaştıran bitkinlik hali” ya da “çalışma ya da değişik nedenlerle bireyin ruhsal ve bedensel etkinlikler açısından verimlilik düzeyinin azaltılması” şeklinde ifade edilmektedir.

Ergonomik açıdan yorgunluk “İş yükü nedeniyle bir organın, bir kasın veya tüm organizmanın işlevsel yeteneğinin ve performansının azalması olup, bu azalma dinlenme ile geri giderilebilen bir azalmadır” şeklinde tanımlanır.

Yorgunluğun nedeni, laktik asit gibi toksinlerin organizmada birikmesi ile dokuların daha az oksijen almasına dayanır.

Sürekli performans sınırının üstünde çalışılırken, artan oksijen gereksinimi yeter düzeyde karşılanamadığından anaerobik glikolizin oluşturduğu laktik asit artmaya ve kas lifleri de fazla asit yüzünden şişmeye başlar. Lifler katı bir zarfla sarılı olduklarından ağrı algılayan sinirleri de bu sargı içinde sıkıştırmaya başlarlar.

Şekil 5.1’de işgücü ve performans kayıplarına yol açan yorgunluk için neden –

Şekil 5.1. Yorgunluk için neden – sonuç ilişkisi

Yorgunluk çalışma ya da başka nedenlerden ileri gelebilmekte ve iş görmeyi güçleştirmektedir. Yorulan insanın işgücü verimliliği düşmektedir. İnsan kendisini bazen, çok ağır fiziksel işler yapmadan da yorgun, isteksiz ve bezgin hissedebilir.

Buna göre, yorgunluk psikolojik, patolojik ve fizyolojik nedenlere bağlanabilir.

Fizyolojik yorgunluk, kaslarda enerji metabolizmasının yavaşlaması ve yorgunluk kalıntılarının kas hücresi içinde birikmesi şeklinde oluşur. Kas çalışması maksimum performans kapasitesinin altında bir iş yükü ile yapılırsa ve her

uygulama ardından yeterli ölçüde dinlenme fırsatı bulursa yorgunluk gecikir ya da hiç oluşmaz. Hafif iş yükü ile çalışmalar yorgunluk oluşturmadan uzun süre devam ettirilebildiği halde, ağır iş yükü ile çalışmada yorgunluk oluşur ve uzun süreli çalışma yapılamaz. Çok tekrarlı işlerde dinlenme süresi tekrar sayısı oranının karesi ile orantılı artmaktadır.

Fizyolojik değerlendirmeler için, kalp atım sayısı değişiklikleri, oksijen alma düzeyi, kan biyokimyası değişkenleri, EEG değişiklikleri, idrar bileşimi değişiklikleri kullanılır. Titreşen ışık kaynaşma noktası (flicker fussion frequency) göz testi de yorgunluk ölçümünde kullanılmaktadır. Yorgunluk ve dikkatin dağılmasında genel çevre sorunları olarak bilinen aydınlatma, gürültü ve ortam sıcaklığı ve neminin de önemli etkileri vardır.

Patolojik yorgunluk, hastalık durumlarında organizmadaki sistemlerin destek görevlerini tam olarak yapamamalarından kaynaklanır.

Psikolojik yorgunluk, duygusal çatışmalar, kaygı ve sıkıntıya bağlı olarak ortaya çıkan, zihinsel kökenli bir yorgunluktur. Kişilere ve kişilerin ruhsal yapısına bağlı olarak değişir. Örneğin, bir yarışta yenilen galip gelene oranla kendini daha yorgun ve bitkin hisseder. İşverenin davranışlarındaki olumsuzluklar, beklentilerin yüksek oluşu, iş arkadaşlarının anlayışsızlığı, kuralların belirsizliği, yönetime katılamama, destek hizmetlerinin olmaması ve dengesiz ücret politikası gibi etkenler psikolojik yorgunluğun ortaya çıkış riskini artırmaktadır.

Zihinsel yorgunluğun belirtileri; resepsiyon bozukluğu, algılama bozukluğu, koordinsyon bozukluğu, konsantrasyon ve dikkat bozukluğu, düşünme bozukluğu, çalışma ve kontrol gücünde azalma hissi, sosyal ilişkilerde bozukluk şeklinde sıralanabilir.

Psikolojik yorgunluk bir süre sonra fiziksel yorgunluğa yol açabilir. Beslenme ve uyku düzeninin bozulması sonucu iş verimi azalır. Sorunun çözümü için genellikle önerilen yol; hatanın karşı tarafta aranması anlayışı yerine yönetime katılma eğiliminin geliştirilmesidir.

Psikolojik yorgunluğun değerlendirilmesinde matematik muhakeme, kavrama, karar verme yetenekleri, reaksiyon zamanı ve el becerisi gibi test yaklaşımları kullanılabilir.

Ayrıca, insanların iş hevesi, iş çevresine uyum, işini benimseme gibi özellikleri ile ortam koşulları da yorgunluk oluşumu üzerinde etkilidir. Yorgunluk etkisi insana, yaşa ve cinsiyete göre farklılık gösterir.

Genel yorgunluk halinde kişi kendisini kısıtlı, işini yapmaya hevessiz, ileri derecelerde ise sanki felç olmuş gibi hisseder. Ne bedensel ne de zihinsel faaliyet için insanın içinde bir arzu vardır. Eğer dinlenebilme olasılığı varsa genel yorgunluk hissi büyük bir sorun oluşturmaz, ancak dinlenme sağlanamazsa genel yorgunluk hali şiddetini artırır.

Yorgunluk türleri;

1) Statik veya dinamik kas işinden doğan kas yorgunluğu

2) Fiziksel zorlanmadan doğan tüm organizmanın yorgunluğu: Genel bedensel yorgunluk

3) Görme organının fazla zorlanmasından doan yorgunluk: Göz yorgunluğu 4) Beyinsel çalışmadan doğan yorgunluk: Mental yorgunluk

5) Psikomotor fonksiyonların tek yönlü zorlanmasından oluşan yorgunluk:

Sinirsel yorgunluk, beceri yorgunluğu

6) İşin veya çevrenin tek düzeliğinin verdiği yorgunluk: Monotonluk 7) Arka arkaya gelen yorgunluk hallerinin birikmesi: Kronik yorgunluk

8) Biyolojik gece-gündüz ritminin doğurduğu, uyku isteğini doğuran doğal periyodik yorgunluk.

Yorgunluğun belirtileri;

 Subjektif yorgunluk, uyku hali, işten kaçış duygusu algılamaları

 Kolay düşünememe

 Dikkatin azalması

 Algılama hızının düşmesi

 Bedensel ve mental faaliyetlede performans düşüşü.

Kronik yorgunluk, fazla zorlanmadan ziyade, süreklilik arz eden, her gün tekrarlayan iş yükünden ileri gelir, iş dışında da devam eder.

Kronik yorgunluğun belirtileri;

 Asosyal davranış, kolay öfkelenme

 Kolay depresyona giriş

 Genel halsizlik

 Hastalıklara karşı dirençsizlik.

 Yorgunluk belirtileri olarak; gözlerde yanma, bacaklarda ağrılar, bitkinlik, vücut yorgunluğu, omuzlarda sertlik ve ağrı, konsantre olamama, enerjinin tükenmişliği hissi, sıkıntı, motivasyon eksikliği, uykusuzluk, uykuya dalamama, sinirlilik, huzursuzluk, kaygı, sabırsızlık, güçsüzlük sayılabilir

Bu semptomların dışında baş ağrısı, baş dönmesi, uykusuzluk, kalp atış düzensizliği, sebepsiz terleme, iştahsızlık, sindirim bozukluğu gibi çeşitli rahatsızlıklar da gözlenmektedir.

5.2. İŞ STRESİ

Teknolojik gelişmelere paralel olarak insanın iş yüklerinden kaynaklanan zorlanması azaltılmakla birlikte, başkaca sorunlar ortaya çıkmaktadır; daha hızlı üretim, zaman baskısı, monotonluk, işin anlamsızlaşması, yalnızlık, uyarı azlığının can sıkıcılığı veya uyarı çokluğu ile başa çıkamama, olumsuz çevresel koşullar vb.

gibi. Bedensel iş yükleri azalırken, zihinsel iş yükleri artmıştır.

Stres, insanı fazla zorlayan, bunaltan, heyecanlandıran, korkutan, huzursuz hatta hasta eden, pek çok negatif olguyu içeren bir anlanda kullanılmaktadır.

Stresi oluşturan faktörler iç ve dış faktörler olarak ikiye ayrılır. İç faktörler düşünce dünyamızdan gelir. Bu stres, sınav heyecanında negatif olabileceği gibi, yeni başlanan bir işteki mutluluğa bağlı pozitif etki yaratabilir. Dış faktörler ise,

çevre koşulları, aydınlık-karanlık, gürültü, koku vb., sosyal çevre, sağlık durumu, işin zorluğu, işi tek başına veya ortaklaşa yapma gibi. İş yaşamında daha çok dış faktörler etkilidir.

İş yaşamında stres faktörleri;

1. İşin kendisinden kaynaklanan stres faktörleri:

- Bedensel ağır iş

- Rahatsız eden beden konumu - Tek yönlü bedensel yüklenme

- Kalite ve miktar açısından çok yüksek beklentiler - Yetersiz deneyim ve bilgi

- Zaman baskısı

- Bilgi çokluğu ve gereksizliği - İş temposu

2. İşgörenin kendi konumunan kaynaklanan stres faktörleri:

- Sorumluluk, karar verme zorunluluğu

- İşin başkaları tarafından belirlenmesi, işgören görüşünün alınmaması - İşin yeteneinin çok altında veya çok üstünde olması

- İş ekibi içinde rekabet

- Ekip içinde dayanışma ve yardımlaşmanın olmayışı - Hayal kırıklığı, değerinin anlaşılmadığı duygusu - Amir ve iş arkadaşları ile geçinememe

- Yönetme görevinden doğan yükler

3. Maddi çevreden kaynaklanan stres faktörleri:

- Gürültü

- Mekanik titreşimler

- Klimatik faktörler; soğuk-sıcak, nemli-kuru, rüzgarlı ortam - Tehlikeli ortam

- Yetersiz aydınlatma - Çok dar alanda çalışma

4. Sosyal çevreden kaynaklanan stres faktörleri:

- İşletmenin genel havası, sosyal dayanışma yokluğu

- Çevrenin, görevin, iş arkadaşlarının, çalışılan atölyenin değişmesi, yabancılık

- Bilgiye ulaşamama, eksik bilgi akışı - kalabalık

5. İşgörenin kişiliğinden kaynaklanan stres faktörleri:

- Görevden korkma

- Başarısızlığa uğramış olma - Cezalandırılmış olma

- Aile içi sorunlar

Bazı araştırmalar en çok aşağıdaki sosyal stres faktörlerinden şikayet edildiğini göstermiştir:

 İş arkadaşlarım benimle sık sık sürtüşmeye giriyor

 Bazı meslektaşlar rahatsız edici

 Burada küçücük bir şey için insanlar harcanıyor

 Burada sadece kritik var. İyi yapılan şeyler görülmüyor

 Hep geçimsiz adamlarla çalışmak zorunda kalıyorum

 Normal iş düzeni bazı meslektaşlar tarafından hep bozuluyor

 Buradaki insanlar şakadan hiç anlamıyor

 Amirim bizi köle gibi kullanıyor

 Amirim meslektaşları birbirine karşı kışkırtıyor

 Bir hata oluşunca amirim hep suçu bize atıyor, kendini hiç hesaba katmıyor

 Yaptıklarımız tekit edildiğinde amirim bize destek olmuyor

 Amirim iyi işleri belli kişilere veriyor

 Amirimin konusunda bilgisi yok

 Meslektaşlarla uyum sağlamada sorunlar var

 Amirimiz bizden ne istediğini anlamıyoruz

 Başkalarının hatası yüzünden biz de cezalandırılıyoruz

 Verdiği emirlerle amirimiz işimizi zorlaştırıyor Stresin ölçülmesinde iki yöntem uygulanmaktadır:

1) Stresin yarattığı vejetatif sonuçların (kalp atış frekansı, kan basıncı, kasların kanla beslenmesi, hareket hassasiyeti veya deri iletkenliğinde değişme gibi) ölçülmesi ve takibi.

2) Kanda noradrenalin, adrenalin, adenocorticotrof hormon (ACTH) yağ ve şeker miktarlarının ölçülmesi ve takibi.

Stresin anlaşılması için ayrıca kişinin davranış ve performans düzeyleri de izlenmelidir. Stresi optimum düzeyde tutmanın üç temel yolu vardır:

1) İş yerindeki stres faktörlerini iş yeri düzenleme ve iş organizasyonunda yeni önlemlerle optimal düzeye çekme

2) Stres faktörlerine karşı kişisel davranışları kontrol edip, gerekiyorsa eğitim veya tedavi ile stres faktörüne karşı katı olumsuz tutum değiştirme

3) Stresi serbest zaman aktiviteleri ile dengeleme ve strese karşı direnci artırma

5.3. YORGUNLUKLA MÜCADELE

Yorgunlukla mücadele etmede yardımcı olabilecek beş aşamalı bir yaklaşım kullanılabilir:

1) Analiz

2) Enerji korunumu 3) Dengeli beslenme 4) Egzersiz

5) Stresle mücadele

Analiz ile her gün yorgunluk anları ve enerjik anlar not edilerek bunları etkileyebilen faktörler ve nedenleri belirlenir..

Enerjinin korunumu masadıyla aşağıdaki etkinlikler gerçekleştirilmelidir:

 İşlerin organizasyonu ve planlama.

 Dinlenmeyi zamanlama.

 Çalışma temposunu düzenleme.

 Doğru vücut mekaniği kullanma.

 Malzeme yerleşimi.

 Kasları uygun kullanmak.

 Ortam etkisini uyumlaştırma.

 Öncelikleri belirlemek.

Dengeli beslenme ile doku ve organlardaki hücrelerin büyümesini, devamlılığını ve gelişimin normal seyrini sağlamak için gerekli enerjiyi oluşturmak üzere uygun tipteki besinlerin yeterli miktar ve dağılımda alınması sağlanır.

Egzersiz ile uzun süreli hareketsiz kalmakla vücut sistemlerinde meydana gelen yavaşlama, metabolizma hızının düşmesi, enerji oluşturan reaksiyonların azalması gibi olumsuzluklar giderilmektedir.

Egzersiz ile sağlanan avantajlar aşağıda sıralanmıştır:

 Zihinsel kapasite kullanımı artar.

 Zor kararların alınma kapasitesi ve stres altına girebilme direnci artar.

 Konsantrasyon (okuma, anlama, vb.) yükselmektedir.

 Zaman kontrolü sağlanmaktadır.

 Başarma duygusunu güçlendirmekte ve bazı kaygıları azaltabilmektedir.

 Zihinsel hataları azaltabilmektedir.

 Kendini gerçekleştirebilme duygusu iş ortamına yansıyarak olumlu etkide bulunmaktadır.

Stresle mücadele aşamasında stresin ne zaman, hangi olaylarla bağlantılı olarak ortaya çıktığı sorusunun cevabı bulunur. Stresle mücadele için; stresli yerlerden uzaklaşmak, stresi uzak tutmak veya stresi göğüslemek gerekir. Stresle mücadele için uygulanabilecek muhtemel etkinlikler şunlardır:

 Beklentilerin gerçekçi olması.

 Yardımlaşma.

 Gevşeme.

 Kişisel stres profilinin tanınması.

 Etkinlik değişikliği.

5.4. İŞ MOLALARI

Mola, bir vardiya süresi içerisinde işe ilişkin faliyetlerin durdurulduğu zaman dilimi şeklinde tanımlanır. Molalar, sürelerine ve vardiya içindeki dağılımına göre sınıflandırılır:

1) Çok kısa molalar: Yarım dakikadan daha kısa olan molalar 2) Kısa molalar: yarım dakika ile 5 dakika arasında molalar 3) Mola: 5 dakikadan uzun süreli mollar

Yapılan araştırmalar, az sayıda uzun süreli mola yerine, çok sayıda kısa süreli molanın daha yararlı olacağını göstermiştir.

Molanın vardiya içindeki dağılımına göre iki şekilde sınıflandırılmaktadır:

1) Planlanmış mola 2) Planlanmamış mola

Planlanmış mola iş yasalarının ön gördüğü şekle uygun olarak işletmenin önceden düzenlediği molalardır. Planlanmamış molalar ise malzemenin, takımın, işe katkıda bulunacak diğer bir kişinin beklendiği bekleme süreleri ile arızaların yol açtığı, iş akışı gereği ortaya çıkan molalardır.

İşgören işini diğerlerinden bağımsız olarak yapma olanağına sahip ise, yorgunluk hissettiğinde işinde kısa bir mola yapabilir ve işini yavaşlatabilir. Bu mola, isteğe bağlı moladır.

Mola zamanı işin şekline bağlıdır.

Enerji harcama açısından 42 kJ/dak = 700 W veya daha fazla enerji gerektiren, sürekli performans sınırının çok sütünde olduğundan ancak kısa süre sürdürülebilen işlerde, mola iş biter bitmez hemen verilmelidir.

Güçlü kişiler için sürekli performans sınırına yakın veya eşit, bazı işler için de sürekli performans sınırının biraz üstünde olan, 16-17 kJ/dak harcanan işlerde mola biraz geciktirilerek verilebilir.

Kullanılan mola, gerektiğinde çalışma ortamı dışında verilerek çalışma ortamının olumsuz etkilerinden (sıcak-soğuk, gürültü, gibi) korunmak gerekir.

Statik yüklenmelerde kısa süreli kas molaları verilir. Statik işlerler önlenemiyorsa sık sık kısa molalar vermek gerekecektir.

Molaların düzenlenmesinde temel kurallar:

Molanın ilk bölümünün dinlendirme değeri en büyüktür. Bu nedenle kısa molalar tercih edilmelidir.

Vardiya süresi uzadıkça kısa molaların sıklığı ve süresi süresi artırılmalıdır.

Molaların sıklığı bedensel ve sizhinsel çalışmanın ağırlığına balıdır. Çok ağır işlerde birkaç dakikalık çalışmadan sonra da mola vermek gerekebilir.

Aşırı sıcak ve gürültüden dinlenme molaları eğer mola bu ortamın dışında değerlendirilebiliyorsa yararlıdır.

Molada başka bir yan iş yapılırsa, molanın değeri kaybolur.

5.5. DİNLENME EK SÜRELERİ

Yapılan iş sürekli performans sınırının üstündeyse iş sürecinde mutlaka dinlenmek için özel ek süreler konulmalıdır. Dinlenme süresinin iş süresine oranının % cinsinden ifadesine “dinlenme ek süresi” denir.

Kasın tamamen dinlenebilmesi için gerekli dinlenme süresi iş yükünün maksimum performansa oranına ve işin statik iş veya dinamik iş oluşuna bağlıdır.

5.5.1. Dinamik İşler İçin Dinlenme Ek Süresi

Rohmert, dinamik işlerde verilmesi gereken ek dünlenme sürelerinin işte harcanan efektif performansın (Nef), sürekli performans sınırına (NSPS) oranınının fonkisyonu olarak ifade etmiştir.

( ) [( ) ] ( ) (5.1)

Burada; DS: İş süresinin yüzdesi olarak dinlenme ek süresi (dak), t: Yapılan işin süresi (dak), Neff: İşte ortaya konan güç (W), NSPS: Sürekli performans sınırı (W)

5.5.2. Statik İşler İçin Dinlemnme Ek Süresi

Statik işlerde uygulanan kuvvet maksimum kuvvetin %15’ini aştığında sürekli performans sınırı aşılır ve bu işler için özel ek dinlenme süreleri vermek gerekir.

Statik işler için ek dinlenme süresi için aşağıdaki bağıntı kullanılır.

( ) [( )] ( ) (5.2)

Burada; DS: İş süresinin yüzdesi olarak ek dünlenme süresi (dak), T: Maksimum tutma zamanı (dak), t: Tutma zamanı (dak), Fmaks: Maksimum tutma kuvveti (N), F: Yapılan işteki tutma kuvveti

Örneğin, maksimum tutma kuvvetinin %50’si kadar bir kuvvet uygulayarak 0,5 dakika süreyle statik tutma işi uygulandığında kasın dinlenebilmesi için iş süresinin %400’ü kadar, yani 2 dak zaman gerekir.

Statik zorlamalarda ek dünlenme süresini hesaplayabilmek için, iş için uygulanan kuvvetin işçinin ortaya koyabildiği en büyük statik tutma kuvvetine oranına göre, o kuvveti ne kadar süre uygulayabileceğinin bilinmesi gerekir. Statik işin maksimum tutma zamanı

( ) (

) (

) (5.3)

denkleminden hesaplanır.

Burada; Fmaks: Maksimum kas kuvveti (N), F: İşte uygulanan kuvvet (N)

F/Fmaks < 0,15 iken uygulanan kuvvet statik işin sürekli performans sınırının altında olduğundan t’nin sonsuz olacağı, yani ek dinlenme sürelerine gereksinim olmayacağı anlaşılır.

Statik işlerde çalışma süresi arttıkça, damarlarda kan akışına karşı direnç büyüyecek, kasın beslenmesi gittikçe zorlaşacak, dolayısıyla kasın uygulayabileceği maksimum kuvvet azalmaya başlayacaktır.

(

) (

)

(5.4)