• Sonuç bulunamadı

§ 12 DAVANIN TARAFLAR

B) Yetkili Mahkeme

HMK’nın yetkiye ilişkin 5. maddesine göre; “mahkemelerin yetkisi, diğer kanunlarda

yer alan yetkiye ilişkin hükümler saklı kalmak üzere, bu kanundaki hükümlere tâbidir”.

FSEK m. 66, 5’te özel yetki kuralı düzenlenmiştir. Buna göre; “Eser sahibi, ikamet

ettiği yerde de tecavüzün ref'i ve men davası açabilir”. Böylece Türkiye’de her yer

mahkemesi yetkili olacaktır58

. FSEK m. 66, 5 hükmü, çekişmesiz yargıya ilişkin HMK m. 384’e benzemektedir. “HMK m. 384’e göre; Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, çekişmesiz yargı işleri için talepte bulunan kişinin veya ilgilerden birinin oturduğu yer mahkemesi yetkilidir”. HMK’daki bu düzenlemeden önce, açık hüküm bulunmayan çekişmesiz yargı işlerinde Türkiye’de her mahkemenin (heryer mahkemelerinin) yetkili olduğu kabul edilmekte idi. Yeni Kanundan sonra da aynı uygulamanın devam ettirilmesinde sakınca bulunmamaktadır59

. Bu sebeple şu halde Türkiye’de her yer mahkemesi yetkili olacaktır. Bunun dışında FSEK’te yetkili mahkemeye ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Dolayısıyla FSEK m. 66, 5 hükmü dışında HMK’nın yetkiye ilişkin hükümleri, Fikrî ve Sınai Haklar Mahkemeleri’nin yetkisini belirleyecektir:

Buna göre HMK’nın genel yetkiye ilişkin 6. maddesine göre; “genel yetkili mahkeme,

davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir”60

.

Davalının birden fazla olması durumundaki yetki ise HMK m.7’de düzenlenmiştir. Buna göre; “davalı birden fazla ise, dava bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde

açılabilir”61

.

Tecavüzün haksız fiil niteliği taşıdığı durumlarda ise, HMK m. 16’da düzenlenmiş bulunan özel yetki kuralı, mahkemenin yetkisini belirleyebilecektir. Buna göre; “haksız fiilden

doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalînin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir”62

.

59Yılmaz-Şerh s. 105

60 Karslı s. 264; Kuru/Arslan/Yılmaz-Usûl s. 133; Muşul-Usûl s. 80-81; Pekcanıtez/Atalay/Özekes -

Usûl s. 135; Umar s. 28; Yılmaz-Şerh s. 108

61 Karslı s. 264; Kuru/Arslan/Yılmaz-Usûl s. 136; Muşul-Usûl s. 81-82; Pekcanıtez/Atalay/Özekes -

Usûl s. 137; Umar s. 34; Yılmaz-Şerh s. 115-116

62 Karslı s. 271; Kuru/Arslan/Yılmaz-Usûl s. 144; Muşul-Usûl s. 85-86; Pekcanıtez/Atalay/Özekes -

94

Buna göre, eser sahibi tecavüzün ref’i ya da men’i davası açarken FSEK m. 66, 5’teki özel yetki kuralına göre kendi ikamet ettiği yerde dava açabileceği gibi, HMK m. 6’da düzenlenen genel yetki kuralınca, davalının yerleşim yerinde de dava açabilecektir. Aynı zamanda tecavüzün haksız fiil teşkil ettiği durumlarda ise, HMK’da düzenlenen özel yetki kuralına göre, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yerde ya da zarar görenin yerleşim yerinde de dava açılabilecektir. Kanımca HMK m. 16’ya dayanılarak açılan haksız fiilden doğan davalarda, zarar görenin yerleşim yeri mahkemesinden anlaşılması gereken eser sahipleri yanında hak sahibidir63

. Zira zarar gören, eser sahibi değil de eser sahibi dışındaki hak sahipleri de olabilir. Bu kimseler, hakkı devralan malî hak sahipleri olabileceği gibi ruhsat veya lisans sahipleri de olabilir.

Doktrinde Erel, FSEK m. 66, 5 hükmünde sadece eser sahibinden söz edilmesini eleştirmektedir. Davacı sıfatına sahip olan malî hak veya ruhsat sahiplerinin de kendi ikametgahlarında, hukuk davalarını açabilmelerinin mümkün olduğu belirtmektedir64

.

FSEK m. 66, 5 hükmünde eser sahibinin ikamet ettiği yerde hukuk davası açabilmesi imkânı sadece tecavüzün ref’i ve men’i davaları için belirtilmiştir. Ancak doktrindeki baskın görüşe göre tecavüzün ref’i ve men davaları ile birlikte tazminat davaları da açılabildiğinden, eser sahibinin yerleşim yeri mahkemesinde dava açma imkânının tazminat davalarında da tanınması gerektiği belirtilmektedir65

. Zira Yargıtay, tecavüzün ref’i ve men’i davaları gibi tazminat davalarında da yetkili mahkemenin Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 66, 5 ve HUMK’un 21.maddesine 6100 sayılı HMK’nın 16.maddesine göre belirleneceği yönünde karar vermiştir66. Dolayısıyla FSEK m. 66, 5 hükmünde eser sahibine tanınan yerleşim yeri mahkemesinde hukuk davası açabilme imkânı, tecavüzün men’i, tecavüzün ref’i ve tazminat davaları dışında uygulama alanı bulamayacaktır. Böylece eser sahipliğinin tespiti, tespit, kazancın iadesi, davalarında ayrıca yetkili mahkeme belirtilmediğinden HMK hükümlerine göre yetkili mahkeme belirlenecektir.

63 “Her eser sahibi, kural olarak aynı zamanda hak sahibidir, ancak her hak sahibini eser sahibi olarak

nitelendirmek mümkün değildir. Örneğin, istihdam edenlerce meydana getirilen eser üzerindeki hakların, aksine hüküm yoksa veya işin niteliğinden aksi anlaşılmadıkça, işveren veya tüzel kişilerce kullanılması öngörülmüştür(FSEK m.18,2). Böyle bi durumda işveren veya tüzel kişi sadece hakların kullanılması yetkisine sahiptir” (Ateş-Eser s. 13) .

64

Erel s. 351

65

Öztan s. 692; Suluk/Orhan s. 960; Tekinalp s. 336

95

Tespit davaları, eda davalarının öncüsü durumunda olduğundan67

, yetkili mahkeme HMK hükümlerine göre belirlenirken, eda davası hangi mahkemede açılacaksa tespit davası da o mahkemede açılacaktır.

67 Kuru/Arslan/Yılmaz-Usûl s. 264; Kuru/Budak s. 71; Pekcanıtez/Atalay/Özekes-Usûl s. 368; Umar s.

96

§ 14. YAZILI YARGILAMA USÛLÜ VE ÖN İNCELEME AŞAMASI

6100 sayılı HMK’da, yalnızca yazılı yargılama usûlü ve basit yargılama usûlü düzenlenmiştir. HMK’nın 316.maddesinde basit yargılama usûlüne tâbi dava ve işler tek tek sayılmış68

, HMK m. 322, 1’de ise; HMK’da ve diğer kanunlarda basit yargılama usûlü

hakkında hüküm bulunmayan hâllerde yazılı yargılama usûlüne ilişkin hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir69

. Fikrî ve Sınai Haklar Mahkemeleri’nin yargılama usûlüne ilişkin herhangi bir özel hüküm olmadığından Fikrî ve Sınai Haklar Mahkemeleri’nde görülen hukuk davalarında yazılı yargılama usûlüne ilişkin hükümler (HMK m. 118-186) uygulama bulacaktır. Zira örgütsel yapı olarak FSHM’ler Asliye Hukuk Mahkemesi statüsündedir ve HMK’da belirtilen yazılı yargılama usûlüne göre davaların görülüp sonuçlandığı bir mahkemedir. Bu sebeple yazılı yargılama usûlünde geçerli olan ilkeler FSHM’de de aynen uygulanmaktadır70

. Fikrî ve Sınai Haklar Mahkemeleri’nin olmadığı yerlerde Asliye Hukuk Mahkemeleri’nde açılan FSEK’ten doğan hukuk davalarında da geçerli olan yazılı yargılama usûlüdür.

Yazılı yargılama usûlünde dava ilk olarak dilekçe ile açılır ( HMK m. 118-119). Dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde cevap dilekçesi verilir (HMK m. 127). Davacı, cevap dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde cevaba cevap dilekçesini; davalı da davacının cevabının kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde ikinci cevap dilekçesini verir (HMK m. 136). Bu dilekçelerin verilmesi aşamasından sonra HMK, yazılı yargılama usûlünde HUMK’da yer almayan ön inceleme aşamasını getirmiştir (HMK m. 137-142). Ön inceleme sonucunda tahkikata geçilecek, ardından sözlü yargılama yapılacak ve hüküm verilecektir71

. HUMK’da yer almayan ve HMK ile getirilen ön inceleme aşaması, Fikrî ve Sınai Haklar Mahkemeleri’nde açılan hukuk davalarında da uygulanacaktır.

68Karslı s. 737; Kuru/Arslan/Yılmaz-Usûl s. 751; Muşul-Usûl s. 493; Pekcanıtez/Atalay/Özekes-Usûl s.

732; Umar s. 890; Yılmaz-Şerh s. 1362

69 Karslı s. 741; Kuru/Arslan/Yılmaz-Usûl s. 754 ; Muşul-Usûl s. 498; Umar s. 896; Yılmaz-Şerh s.

1371

70 Şahan s. 138

71 Karslı s. 513-514; Kuru/Arslan/Yılmaz-Usûl s. 335; Muşul-Usûl s. 286; Pekcanıtez/Atalay/Özekes-

97

Ön inceleme aşaması, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra başlar (HMK m. 137). Ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilmez ve tahkikat için duruşma günü verilmez (HMK m. 137, 2). Fikrî ve Sınai Haklar Mahkemesi, açılmış olan davada, ön incelemede, dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapacak, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği hukuk davalarında onları sulhe ve arabulucuğa teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir (HMK m. 137, 1)72.

Ön inceleme aşamasında tanık dinleme, belge inceleme, bilirkişi görüşü alma, keşif yapma ve yemin teklif etme gibi tahkikat işlemleri yapılamaz. Aksi durum Fikrî ve Sınai Haklar Mahkemesi hakiminin sorumluluğuna sebep olur73.

Ön inceleme aşamasında önemli olan nokta iddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi konusudur. Hukuk davasının tarafları, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçelerinde serbestçe iddia ve savunmalarını genişletebilir veya değiştirebilirler. Taraflar ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık izni ile iddia ve savunmasını genişletebilir veya değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasında taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun izni aranmaksızın iddia ve savunmasını genişletebilir veya değiştirebilir. Ön inceleme aşaması tamamlandıktan sonra iddia ve savunma artık genişletilemez ve değiştirilemez (HMK m. 141) Zira artık ön inceleme aşaması tamamlanmış ve tahkikat aşamasına geçilmiştir74

.

72 Karslı s. 517; Kuru/Arslan/Yılmaz-Usûl s. 331-332; Muşul-Usûl s. 289; Pekcanıtez/Atalay/Özekes-

Usûl s. 479-480; Umar s. 402-403; Yılmaz-Şerh s. 851

73

Gerekçeden-HMK

74 Karslı s. 526 vd; Muşul-Usûl s. 301 vd; Pekcanıtez/Atalay/Özekes-Usûl s. 467-468; Umar s. 405 vd;

98

§ 15. ZAMANAŞIMI

Zamanaşımı maddi hukuk açısından bir def’idir75; ancak ileri sürülmesi bakımından usûl hukukunun konusudur. Bu sebeple zamanaşımı konusu, maddi hukuka ilişkin zamanaşımı süresi ve usûl hukukuna ilişkin zamanaşımı def’i olarak iki ayrı başlıkta incelenebilir:

A) Maddi Hukuka İlişkin Zamanaşımı Süresi