• Sonuç bulunamadı

Manevî Hakların İhlâli Hâlinde Tazminat Davaları I Manevî Tazminat Davası

§ 8 TAZMİNAT DAVAS

A) Manevî Hakların İhlâli Hâlinde Tazminat Davaları I Manevî Tazminat Davası

Manevi tazminat davası FSEK m. 70, 1’de düzenlenmiştir. Buna göre; “Manevî

hakları haleldar edilen kişi, uğradığı manevî zarara karşılık manevî tazminat ödenmesi için dava açabilir. Mahkeme, bu para yerine veya bunlara ek olarak başka bir manevî tazminat şekline de hükmedebilir”.

FSEK’in bu hükmü (mülga 818 sayılı BK m. 49’un) yeni 6098 sayılı TBK’nın 58.maddesinin tekrarı mahiyetindedir. TBK m. 58’deki “kişilik hakkı” tabiri yerine “manevî hak” tabiri kullanılmıştır120

. Ancak kişilik hakkı ile manevî hak tabirini birbirine karıştırmamak gerek. Zira kişilik hakkı, kişilere kişi olmaları dolayısıyla sahip bulundukları maddî ve manevî menfaatleri üzerindeki haklarının tümüdür121

. Eser sahipliği kaynaklı kişilik hakları ise, eser sahibinin sadece kendi eseriyle olan fikrî ve şahsi bağlarına ilişkindir122

. Dolayısıyla eser üzerindeki manevî haklar, kişilik hakları olmadığı gibi, bunlar manevî haklar olarak nitelendirilmektedir123. Böylece manevî hakların ihlâli sebebiyle, manevî tazminat davası açabilmek için eser sahibinin “kişilik haklarının” tecavüze uğramış olması şart değildir124

. Bu bakımdan TBK m. 58 (mülga BK m. 49) hükmünü FSEK m. 70’in

119

Öztrak s. 87

120 Arslanlı s. 219; Ayiter s. 262; Öztan s. 668 121 Akıntürk/Akipek s. 339

122

Öztan s. 669

123

Ayiter s. 264

124 Erel s. 347; Durgut, Ramazan: Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Kapsamında Tazminat Davaları

64

tamamlayıcısı veya onun yerine ikame edebilecek bir hüküm olarak görmemek lazımdır; zira iki hükmün yaptırımlara bağladığı menfaatler birbirinden farklıdır. Manevî hakka tecavüz aynı zamanda eser sahibinin “kişilik hakkını” da ihlâl ediyorsa TBK m. 58’e dayanarak ayrı bir dava açmak yerinde olacaktır125

. Böylece eser sahibinin manevî hakkı ile kişilik hakkını birbirine karıştırmamak gereklidir. Kişilik hakkının ihlâli sözkonusu olduğunda manevî tazminat, TBK m. 58’e dayanılarak talep edilecektir126. Manevî tazminatla birlikte kişilik hakkının ihlali dolayısıyla TBK m. 58’e göre ayrıca tazminat talep edilmesi durumunda, hâkim, davacı lehine olan tazminat talebine göre karar verir.

Manevî tazminat davası açılabilmesi için FSEK m. 70’de hukuka aykırı fiille manevî hakkın ihlâli sonucu manevî zarar meydana gelmesi şartı aranmaktadır. Eser sahibinin manevî hakkının ihlâli yanında bir de maddede açıkca belirtildiği gibi manevî bir zararın ortaya çıkması da gerekmektedir. Eser sahipliğinden doğan manevî haklara yöelen her saldırı manevî zarara ve dolayısıyla manevî tazminat talebine yol açmaz127

. Ancak eser sahibinin ayrıca manevî bir zarara uğraması gerektiğini savunanlar128 dışında bunun aksini savunanlar da vardır; Bu görüşe göre ise, manevî hakkın ihlâl edilmesiyle manevî zararın oluşur ve tecavüz ile zarar arasında ayrıca ispatı gerekmeyen, kanuni bir sebep sonuç bağı bulunmaktadır129

.

kararı: “...manevî hakların ihlâli nedeniyle manevî tazminat isteyebilmek için eser sahibinin kişilik haklarının da

tecavüze uğramış olması koşulu aranmaz. FSEK’in 70. maddesi, manevî tazminat istemini kişilik haklarının ihlâlinden bağımsız olarak hükme bağlamıştır. Bu bakımdan BK’nın 49.maddesi (Yeni 6098 sayılı TBK m. 58) hükmün, FSEK’in 70.maddesinin tamamlayıcısı veya onun yerine ikame edilecek bir hüküm olarak görmemek gerekir. Zira bu iki hükmün yaptırıma bağladığı menfaatler birbirinden farklıdır” (11 HD 25.2.2003, 1070/1592: KBİBB); Aynı yönde Yargıtay 11.HD, 02.03.2000, 864/1697 ( Suluk/Orhan s. 814) .

125

Erel s. 347; Öztan s. 670-671

126 Tekinalp s. 327; Suluk/Orhan s. 800, Yargıtay HGK’nın Kararı: “...eser sahibinin eseri üzerindeki

manevî haklarının ihlâli hâlinde istenebilecek manevî tazminata ilişkin düzenlemeler FSEK ‘te yer alırken, şahsi menfaatin ihlâli hâlinde istenebilecek manevî tazminat (TBK m. 58) BK m. 49 maddesine bırakılmıştır. Genel olarak şahsi menfaatlerin ihlâl edilip edilmediği kişilik hukukuna ait hükümlere göre tayin edilecektir” (Yargıtay HGK 18.12.1981/1: KBİBB) .

Aynı yönde,: “...FSEK’in eser sahibine tanıdığı manevî haklar, umuma arz yetkisi, adın belirtilmesi yetkisi, eserde değişiklik yapılmasını men etme yetkisi , eser sahibinin zilyet ve malîke karşı haklarıdır. Eser sahibinin manevî hakları yanında kişilik hakları da ihlâl edılmîşse bu durumda BK’nın 49.maddesi (6098 sayılı TBK’nın 58.maddesi) uyarınca manevî tazminat istenebilir...”( Yargıtay 11.HD, 2.4.2003, 4-260/271: KBİBB) .

127 Kılıçoğlu-Fikrî Haklar s. 411

128 Kılıçoğlu-Fikrî Haklar s.410; Durgut s. 1080 129

65

Ancak kanımca bu görüşe katılmak mümkün değildir; çünkü hukuka aykırılık gibi zarar unsuru da manevî tazminat davasının bir şartıdır130

. Dolayısıyla ortada bir zarar yoksa, manevî tazminat davası açılamayacaktır. Zira madde hükmünde açıkca manevî hakkı ihlâl edilen kişinin uğradığı manevî zarara karşılık olarak manevî tazminat davası açabileceği belirtilmektedir. Dolayısıyla salt manevî hak ihlâli yeterli olmayıp, zarar da meydana gelmelidir.

Manevî tazminatla ilgili FSEK m. 70, 1’de kusur unsurundan bahsedilmemektedir. FSEK m. 70, 4110 sayılı Kanunla değiştirilmeden önce şu şekildeydi; “Manevî hakları

haleldar edilen kimse, tecavüz edenin, kusuru varsa zayan ziyan; kusur ve tecavüzün ağırlığı icabettiği taktirde ayrıca manevî zarar adı ile bir paranın verilmesini dava edebilir”.

Görüldüğü gibi madde hükmü 1995 yılında yapılan 4110 sayılı değişiklikten önce “kusur ve tecavüzün ağırlığı icap ettiği takdirde” manevî tazminat davası açılabileceğini öngörmekteydi. Bu hüküm 818 sayılı mülga BK m. 49’un 3444 sayılı yasa ile 1988 yılında yapılan değişik haliyle uyumlu hale getirilmek istenildiğinden, tecavüz ve kusurun ağırlığının aranması şartı FSEK m. 70, 1‘de 1995 yılında yapılan değişiklikle kaldırılmıştır. Kusurun manevî tazminat davası açılabilmesi için gerekli unsurlardan olup olmadığı konusu tartışmalı hale gelmiştir.

Doktrindeki hakim görüşe göre131

, FSEK m. 70, 1’deki 1995 yılında yapılan değişiklik ile kusur koşulundan vazgeçilmemiş sadece kusurun ağır olması koşulundan vazgeçilmiştir132. Zira FSEK m. 70, 1’de kusursuz sorumluluk hali kabul edilmiş değildir133. Zaten kusursuz sorumluluğun kabul edilebilmesi için Kanunda açıkça kusurun aranmadığı belirtilmiş olmalıdır. Manevî tazminatı düzenleyen FSEK m. 70, 1 de böyle bir düzenleme yoktur. Bu hüküm TBK m. 58’in (mülga 818 sayılı BK m. 49) özel bir uygulamasından

130 Antalya s. 488 vd; Eren s. 789 vd; Kılıçoğlu-Borçlar s. 432 vd; Oğuzman/Öz s. 681 vd

131 Tekinalp, doktrindeki görüşün aksini düşünmektedir. Tekinalp’e göre; “FSEK m. 67,2’de eser

sahibinin adı ile manevî hakkının ihlâlinde ref davasının ikamesinde kusur aranmamaktadır. Diğer manevî haklar açısından da aynı sonuca varmak uyum yönünden gereklidir. Bu sebeple FSEK’in sisteminde manevî hakların zarara uğraması hâlinde manevî tazminat davası açılması, tecavüz edenin kusurlu olmasına bağlı değildir” (Tekinalp s. 329) .

132 Durgut s. 1079; Suluk/Orhan, s. 800; Kılıçoğlu-Hukuksal Koruma Yolları s. 83-84;

Başpınar/Kocabey s. 272; Kılıçoğlu, Ahmet: 5846’daki Hatalı Bir Değişiklik Açısından Manevî Hakların İhlâlinden Doğan Zararın Tazmini (Ankara Barosu FMRHD, 2001/3, s. 23-28), s. 28

66

ibarettir134. Dolayısıyla TBK m. 58’in özel bir türü olarak düzenlenen FSEK m. 70, 1’de dava, haksız fiilin bir türü olan manevî hakkın ihlâli hâlinde açılacak manevî tazminat davasıdır. Bu sebeple manevî tazminat davasının genel şartlarına tabidir ve dolayısıyla kusur şarttır135

. Manevî tazminat açılabilmesi için şu koşulların gerçekleşmesi gerekmektedir: 1-Eser sahipliğinden doğan manevî hakkın ihlâl edilmiş olmalı,

2-Manevî hakkın ihlâlinin hukuka aykırı olmalı,

3-Hak sahibinin bu ihlâl dolayısıyla manevî zarara uğramış olmalı 4- Tecavüz edenin kusurlu olmalıdır136.

FSEK m. 70/1’in 2.cümlesine göre, “mahkeme, bu para yerine veya bunlara ek olarak

başka bir manevî tazminat şekline de hükmedebilir”. Örneğin, mahkemece, özür dilenmesine,

hükmün ilânına karar verilebilir137.

II- Maddî Tazminat Davası

Manevî hakkın ihlâli sonucu manevî zarar meydana gelebileceği gibi maddî zarar138 da meydana gelebilir. Ancak FSEK m.70, 1’de manevî hakkı ihlâl edilen kimsenin maddî tazminat davası açabileceğine dair herhangi bir düzenleme yoktur. FSEK’in 70. maddesi 1995 yılındaki 4110 sayılı Kanunla139değiştirilmeden önce şu şekildeydi: “Manevî hakları haleldar

edilen kimse, tecavüz edenin, kusuru varsa zayan ziyan; kusur ve tecavüzün ağırlığı icabettiği taktirde ayrıca manevî zarar adı ile bir paranın verilmesini dava edebilir”. 1995 yılında

yapılan değişiklik sonucu FSEK m. 70 şu şekilde değişmiştir: “Manevî hakları haleldar

edilen kişi, uğradığı manevî zarara karşılık manevî tazminat ödenmesi için dava açabilir”.

Madde değişiklikten önce manevî hakların ihlâli hâlinde “tecavüz edenin kusuru varsa zarar ve ziyanın” da; yani maddî zararın da tazmin edilebileceğini öngörmekteydi. Değişiklik sonrası manevî hak ihlâli sonucu sadece manevî zararın tazmin edileceği gibi bir anlam

134 Başpınar/Kocabey s. 272 135

Durgut s. 1079

136 Kılıçoğlu-Hukuksal Koruma Yolları s. 84 137

Öztan s. 673-674

138“Maddî zarar, zarar görenin mamelekinin şimdiki durumu ile zarar veren olay meydana gelmeseydi

sahip olacağı durum arasındaki fark olarak tanımlanır” (Antalya s. 449 vd; Ayiter s. 261-262; Eren s. 521; Kılıçoğlu-Borçlar s. 292; Oğuzman/Öz s. 514; Tandoğan-Mesuliyet s. 63) .

139

67 çıkmaktadır140

. Ancak manevî bir hakkın ihlâli ile birlikte haksız fiil borç ilişkisi doğduğundan141

, TBK’nın haksız fiillere ilişkin hükümlerine dayanılarak maddî tazminat davası açılabilecektir. Doktrinde hakim olan görüş de bu yöndedir142

.

FSEK m. 70, 1 hükmü hiç olmasaydı bile manevî hakların ihlâli nedeniyle ortaya çıkan maddî ve manevî zararların tazmininde TBK’nın haksız fiile ilişkin hükümleri (TBK m. 49 vd) uygulanarak sorun zaten çözülürdü143. Zira bir hususta maddî veya manevî tazminat davası açılabilmesi için bunun özel bir kanun hükmünde yazılı olması gerekmez144

.

Manevî hak ihlâli sonucu maddî tazminat davası açılabilmesi için, eser sahipliğinden doğan manevî hakkın hukuka aykırı bir fiille ihlâl edilmiş olması, bu ihlâl sonucu maddi zarar meydana gelmesi ve tecavüz edenin kusuru bulunması gerekmektedir.

B) Malî Hakların İhlâli Hâlinde Açılabilecek Maddî ve Manevî Tazminat