• Sonuç bulunamadı

AB’DE YEREL YÖNETĐMLERĐN GENEL YAPISI

3. AVRUPA BÜTÜNLEŞME SÜRECĐNDE YEREL YÖNETĐMLER

3.2 AB’DE YEREL YÖNETĐMLERĐN GENEL YAPISI

Merkezi yönetim - Yerel yönetim ilişkileri kamu yönetimi sisteminin temel karakteristiğini belirleyen önemli bir faktördür. Kamu yönetiminin birer alt sistem konumundaki bu iki yönetsel düzey arasındaki etkileşim, yönetim hukukunun ve yönetim biliminin ana konseptlerinden biri ve yönetimler arası ilişkilerin eksenidir.

Merkez-yerel yönetsel ilişkileri tarihi bir süreç içerisinde toplumsal, siyasal ve ekonomik yapıların karmaşık etkileşimleri sonucu biçimlenmektedir. Aynı zamanda yönetsel, siyasal ve ekonomik yapıların oluşumunda doğrudan ve dolaylı olarak rol oynayan merkezi yönetim - yerel yönetim ilişkileri iki yönlü ve sürekli bir etkileşim mantığı çerçevesinde toplumsal alt sistemlerden etkilenirken bir bağımlı değişken olarak ortaya çıkmakta bu sistemleri etkilediği ölçüde de bağımsız bir değişken konumunda bulunmaktadır.

Her devletin tarihi, toplumsal ve siyasal dokuları farklı olduğu için yönetim yapıları ve buna bağlı olarak merkezi otoritenin yerel yönetimlerle ilişkileri de farklı biçimler almaktadır. Bir devletin genel anlamda yürütme organının belirleyici niteliklerinden biri merkezi-yerel yönetim ilişkileridir. Yapısal ve işlevsel yönüyle kamu yönetiminin bir bütün olarak en iyi şekilde değerlendirilmesini sağlayacak anahtar bir nosyon olan bu ilişki, bir siyasi yapı içinde cereyan etmesi ve merkezi-yerel düzeydeki politik ilişkileri içermesi itibariyle siyaset biliminin de ilgi ve çalışma alanına girmektedir.

Yönetim merkeziyetçi yapılardan uzaklaşma ve yerelleşme eğilimlerinin belirginleştiği günümüzde demokrasinin güçlendirilmesi ve yaygınlaştırılması bağlamında yerel özerklikler sürekli gündemde tutulmakta ve yerel yönetimler yalnızca bir hizmet kuruluşu olarak değil aynı zamanda demokratik siyasi kurumlar olarak yeni işlevler üstlenmektedirler merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasındaki ilişkilerin bu gelişmeler ışığında yeniden ele alınması ve yerel yönetimlere daha fazla görev, yetki ve kaynak aktarımında bulunulması, yönetsel reform hareketlerinin esas esprisini oluşturmaktadır.

Merkezi yönetim - yerel yönetimler arasındaki ilişkilerin genel çerçevesi her şeyden önce anayasal, yasal ve kurumsal düzenlemelerle belirlenir. Bu çerçevenin içeriğini oluşturan ana nosyonlar ise ülkenin yönetim sistemi anayasal rejimi siyasal partiler ve seçim prosedürlerini belirleyen mevzuat kamu yönetimine ilişkin yasal düzenlemeler ve kuruluş yasaları ile özellikle taşra yönetimine ve yerel yönetimlere ait yasalardır.

Yerel yönetimlerin merkezle ilişkilerini değerlendirme hususunda önemli bir ölçüt, kamusal hizmetleri yerine getirirken kendi başlarına serbest karar verme yetkisi yerel yönetimlerin organlarının sundukları hizmetin türü ve niteliği hizmetin nasıl sunulacağı ve nasıl finanse edileceği konularında karar almaya yetkili olmaları anlamına gelir.139

Karar serbestisi merkezi yönetim- yerel yönetim ilişkilerinin niteliğini belirleyici temel bir faktördür. Bu serbesti yetki çerçevesi bağlamında tek boyutlu bir özerklik değil bilakis mali özerkliği de kapsayan geniş bir özerklik mekanizmasını içermektedir.

Tüm dünyada yaşanan yönetimde demokratikleşme, şeffaflaşma, özerkleşme ve optimalleşme eğilimleri, halka yakın, katılımcı ve tekin idare anlayışını yaygınlaştırmakta ve bu trend merkeziyetçi - vesayetçi yapılardan uzaklaşmayı da beraberinde getirmektedir.

139 Halil Ünlü, Yönetimler Arası Đlişkiler, T.C Başkanlık Toplu Konut Đdaresi Başkanlığı ve Uluslararası Yerel Yönetimler Birliği, Đstanbul-1993,s. 15.

Küreselleşen dünyada yerelleşme ve yerellik ironik bir olgu gibi görülse de gittikçe yükselen bir değer olmuştur. Kamusal hizmetlerde halka dönüklük ve verimlilik gibi olgular hizmeti en yakın idare tarafından yürütülmesini gündeme getirmiş bu durum merkezi yönetim - yerel yönetim ilişkilerinde yeni arayışların ve gelişmelerin doğmasına yol açmıştır.

Merkezi otorite ile yerel otoritelerin ilişkileri açısından yaşlı kıtanın tarihi incelendiğinde hukuk devleti ve demokratik yönetim bakımından bugün gelinen seviyeye yüzyılların birikimiyle ulaşılabildiği ve toplumsal açıdan oldukça zorlu geçen yılların kıymetli bir mirası olduğu anlaşılır. Avrupalı uluslar bugünkü demokratik zenginliği onlarca yıl süren savaşlar din ve mezhep çatışmaları merkez – çevre mücadeleleri,isyanlar devrimler ve çetin geçen sınıf mücadelelerinden sonra elde edebilmişlerdir.

Merkez-çevre etkileşimleri doğal olarak kıta’nın her bölgesinde aynı gelişim trendinden geçmemiştir. Bununla birlikte bazı genel eğilimlerin olduğu ve özellikle Batı Avrupa’nın birbirine çok benzer süreçleri yaşadıkları söylenebilir. Avrupa’nın batı,kuzey ve güney bölgeleri de Doğu Avrupa’ya kıyasla siyasal toplumsal ve ekonomik geçmişleri itibariyle birbirlerine daha yakındırlar.

Antik Yunan’la başlayan ve bireysel özgürlüğe vurgu yapan bir felsefi bütünlük ile Romalılarla başlayan hukuk hakimiyeti geleneğinin yerleşip kökleştiği bu topraklar anayasal liberalizm, kuvvetler ayrılığı ve demokratik hükümet olgularının yeşerdiği orijinal bir ortam ve verimli bir zemin olmuştur.140

Altı yüzyıllık geçmişe sahip bulunan yerel yönetimler Batı Avrupa’da kentlerin varlığıyla ve burjuvazinin etkinliğiyle eşdeğer bir gelişim çizgisi gösterirler. Kentler adeta bir gül gibi içeriden dışarıya açılarak ve aşağıdan yukarıya yükselerek demokratik değerleri yerelden ulusala doğru taşıyan unsurlar oldular. Bu karakter, ondokuzunca yüzyıla geldiğinde devlet yapılarına nüfuz etti ve günümüzdeki güçlü Avrupa demokrasileri doğdu.141

Yerel yönetimler aynı zamanda birer demokratik terbiye kuruluşlarıdır.vatandaşlar demokratik ilkelere ve davranışlara alışkanlığı yerel yönetimlerle kazanırlar.142 Batı

140 Fareed Zakaria, Đlliberal Demokrasinin Yükselişi, Sosyal ve Siyasal Teori, Đkinci Baskı, Siyasal Kitabevi, Ankara-1999, s. 44.

141

Birgül Ayman Güler, “Küreselleşme Döneminde Yerel Yönetimler”, Sivil Toplum için Kent, Yerel Siyaset ve Demokrasi Seminerleri, Demokrasi Kitaplığı, Dünya Yerel Yönetim ve Demokrasi Akademisi Yayını,

Đstanbul-1999, s. 136.

ülkelerinde yerel yönetimler, onikinci yüzyıldan itibaren ortaya çıkan ve merkezileşmiş devlet gücünün oluşumuna engel olan Ortaçağ Kent Yönetimleri oldukça radikal yollarla tasfiye edildikten sonra ondokuzuncu yüzyılda devlet tarafından ve yukarıdan aşağıya kurulmuştur. Batı yerel yönetimleri için, tarihte bir an değil mutlaka bir zaman kesiti aranacaksa bu kesit ondokuzuncu yüzyılla sınırlandırılabilir.143

Çağdaş yerel yönetimler Batı Avrupa’da merkezileşme sürecinin tamamlanmasında kritik bir rol oynamışlardır. Esasına bu ifade Doğu toplumları için de geçerlidir. Batının aydınlanmış monarşileri ne yapmak istemişse, Doğu monarşilerinin yarım yüzyıldan fazla yapmak istedikleri odur. Bu hedef yerel feodal beylerin bireysel ayrıcalıklarına son vermek ve egemenliği tüm sınıfa devretmektir.144

Kısacası Avrupa Birliği pratiğin üzerine bir genelleme yapılacak olursa merkezi yönetimin görev sahası dışında kalan kamusal hizmetlerde yerel yönetimlerin genel görevli olduğu ve çok geniş bir yetki alanına sahip bulunduklarını söylemek olanaklıdır. Merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasındaki gelir bölüşümü merkez-yerel ilişkilerinin analizinde önem arz eden bir diğer kriterdir. Yine yeknesak uygulamaların değil ama birbirine benzer ve ortak noktaları olan bir gelir paylaşımı tarzının sergilendiği birlik üyesi ülkelerde son yıllarda üzerinde siyasal ve yönetsel alanda üzerinde en çok tartışılan konulardan biri de gelir bölüşümü ve bunun en gerçekçi ve işlevsel kıstaslarının bulunması hususudur. Yönetsel planda yeni düzenlemelere en çok konu olan husus yine budur.

Kamu hizmetlerinin merkezi yönetim ile daha alt düzeydeki yönetimler arasında bölünmüş olması bu hizmetlerin görülmesi için gerekli kaynakların paylaşılmasını gerekli kılmaktadır. Gelir bölüşümün de uyulması gereken ilkeler söz konusu olmakla birlikte bugün merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasında bu bölüşümün birçok ülkede uygulamaya konulmuş kararlı ve kesin bir standart şekli yoktur.145 Avrupa Birliği ülkeleri için de geçerli olan bu durum ayrıntılarda iyice farklılaşan kamu maliyesinin öznel uygulamalarından kaynaklanır.

Avrupa Birliği üyesi ülkeler gerek kendi geçmişlerinden getirdikleri ve sürekli geliştirdikleri özerk yerel yönetim geleneğinden dolayı gerekse birlik mevzuatından

143 Birgül Ayman Güler,” Yerel Yönetimler”, TODAĐE Yayını, Ankara-1998, s. 3. 144 A.g.e.,, s. 10.

145 Ahmet Ulusoy ve Tekin Akdemir, Mahalli Đdareler Teori Uygulama Maliye, Seçkin Yayınları, Birinci Baskı, Ankara-2001, s. 55.

kaynaklanan yasal ve kurumsal sorumluluklar nedeniyle merkezi yönetim - yerel yönetim ilişkilerinde yerel yönetimleri görev, yetki ve mali yönlerden güçlü ve verimli kılacak, ama bu arada yönetimler arası etkileşimde optimal bir dengeyi koruyacak politika ve uygulamalara yer vermektedir.

Bu amaçla, ulusal düzeyde ve birlik genelinde bir yandan yerel toplulukların başta yönetime katılma hakkı olmak üzere hak ve özgürlüklerini koruyan ve özerkliği yerleştirecek uygulamalar kurumsallaştırılmaya ve bu alanda bazı standartlar oluşturulmaya çalışılırken diğer yanda kamusal hizmetlerin en etkin bir şekilde sunumunu hedef alan pratiklerin geliştirilmesinin desteklendiği gözlenmektedir.

Özellikle son yıllarda Avrupa birliği ülkelerin ortaklaşa kurmuş oldukları ve yerel yönetimlerin demokratikleşmesi ve daha iyi bir duruma gelmesi ve hatta dünyadaki tüm yerel yönetimlerle bilgi alışverişinde bulunmak için Dünya Yerel Yönetim ve Demokrasi Akademisi kurulmuştur. Yani kısa adı (WALD) olan örgüt, özellikle Türkiye’de önemli gelişmelere imza atmışlardır. Bu kuruluşun şube sayısı gittikçe artmıştır. Kâr amacı gütmeyen gönüllü bir kuruluş olan Dünya Yerel Yönetim ve Demokrasi Akademisi (WALD), temel amaçlarını, demokrasinin yerel yönetimler arasında daha derinden kavranmasına yardım etmek ve yerel yönetimlerin, demokratik süreçleri kurumsallaştırmalarını ve insan haklarını geliştirmelerini sağlayacak yapısal ve işlevsel yollar ve araçlar bulmalarına yardımcı olmak olarak tanımlıyor. Akademi, yerel yönetim ve demokrasi kavramlarını ortak bir platformda buluşturmak ve bu iki olgunun ilişki ve etkileşimini irdelemek amacıyla, seminer, konferans, atölye gibi etkinlikler düzenliyor. Eğitim programları hazırlamak, araştırma ve işbirliği projeleri yürütmek, demokrasi ve yerel yönetim tartışmalarına katkı sunacak yayınlar çıkarmak da kuruluşun diğer faaliyetleri arasında yer alıyor.

Siyasal ve ekonomik sorunlarına rağmen Avrupa Birliği ülkeleri arasında ulusal ve yerel çıkarları bağdaştıran ve yerel ve bölgesel yönetimleri ön planda tutan aynı zamanda Avrupa sathında bu konuda ortak ve genel ilkelerin hayata geçirildiği bir siyasal ve yönetsel düzenden yana gözükmektedirler bunu sağlayacak ve koruyabilecek muktedir., kabiliyetli ve iyi niyetli siyasi iradelerin varlığı ve bugüne kadar gerçekleştirilen uygulamalar, Avrupa Birliğinde merkezi yönetim - yerel yönetim ilişkilerinde yerel özerkliği ve güçlü yerel yönetimleri arka plana itmeyen denge politikalarının geçerli olacağı yönünde fikir vermektedir.

Günümüzde yerel yönetimler, siyasal olgunluğun gelişmesi, demokratik anlayışın benimsenmesi ve ülke barışına katkı sağlaması yönünden çok önemli kuruluşlar olarak görülmektedir. Yerel yönetimlerde gösterilecek başarı, demokratik anlayışın gelişmesine ve ülke düzeyinde daha barışçıl bir ortamın yaratılmasına katkı sağlayacaktır.146 Bu doğrultuda kendisini demokratik olarak tanımlayan ülkelerde yerel yönetimler başta halkın yönetime katılması noktasında çok önemli işlevler üstlenmektedirler. Yerel yönetimler demokratikleşme çabası içinde olan ülkelerde de demokratik ilkelerin uygulama alanı bulduğu, mikro alanda katılma kanallarının devreye sokulduğu birimler olarak adeta demokrasinin okulu olarak nitelendirilmektedirler. Yerel yönetimler, özellikle sivil toplumun gelişmesine olan olumlu katkıları, yurttaş bilincinin sağlanması ve belde halkına kendi sorunlarına özgün çözümler bulma şansının verilmesi açısından da özellikle katılım sorunları yaşanan ülkeler açısından önemli kurumlardır. Yönetimden, yönetişime giden süreçte halkın kendisini yönetmesi olarak tanımlanan demokrasi anlayışı en iyi yerel yönetimlerde ifadesini bulmaktadır. Diğer yandan entegrasyon sorunları yaşayan ülkelerde, halka kendilerini daha iyi ifade imkanı sağlayan yerel yönetimler, bölünme karşısında bir tehlike sübabı olarak görev yapmaktadırlar.147

Yerel yönetimlerin demokratik rejimin temel taşlarından biri olduğu görüşü hemen herkes tarafından kabul görmektedir. Bundan dolayıdır ki, yerel yönetimleri halka en yakın kuruluşlar olarak geliştirmek ve daha özerk kılmak Batılı Demokratik Ülkelerin ortaklaşa paylaştıkları ve titizlikle sahip çıkmaya çalıştıkları demokratik ve çağdaş değerlerin başında gelmektedir. Yerel yönetim olgusu Batıda, ulus-devleti parçalayıcı değil, bütünleşmeyi kolaylaştırıcı bir araç olarak görülmektedir.148 Avrupa ülkelerinde yerel yönetimler, bölgesel dengesizliklerin azaltılması ve yerel kimliklerin kendilerini temsil etmesi noktasında önemli işlevler üstlenmişlerdir. Özellikle siyasal yerinden yönetim ilkesinin uygulandığı Almanya ve Đsviçre gibi ülkelerde bu unsurun daha belirgin olduğu söylenebilir.

AB üyesi ülkeler bu sorunları aşmak için Maastrich Antlaşmasında subsidiyarite ilkesini AB hukukunun bir parçası haline getirmişler ve bağlayıcı bir nitelik kazandırmışlardır. Buna göre kamu hizmetleri vatandaşa en yakın olan yönetsel birim

146 Akif Özer, s. 130.

147 Turgay Uzun, s. (90-91).

148 Ruşen Keleş,”Yerel Yönetimler Özerklik Şartı Karşısında Avrupa ve Türkiye”, Çağdaş Yerel Yönetimler, Cilt 4, Sayı 6, Eylül-1994, s. 3.

tarafından yerine getirilmediğinde ya da istenilen biçimde yapılmadığında bir üst birim tarafından üstlenilmektedir.149

Avrupa’da yerel siyasal özerkliğin arttırılmasının arzu edilen bir gelişme olduğuna duyulan inanç nedeniyle ve merkezi denetim ve gözetimin yerel düzeyde hizmetlerin ve üretilen işlerin doyuruculuğunu azalttığı, engellediği ve sorumluluk bilincini zorlaştırdığından dolayı son yıllarda yerel yönetimler artan ölçüde etkinleştirilmektedirler.150

AB ülkelerinin farklı yönetim sistemi içinde, yerel yönetimlerin de farklı yapılarda olduğu görülmektedir. Fransa gibi kimi üye devletlerde idari ve mali açıdan merkezi denetimin yoğun olarak görülmesine karşın, Danimarka, Lüksembourg ve Almanya’da belediyeler otonom bir yapı sergilemektedir. AB üyesi devletler arasında yerel yönetimler alanında önemli farklılıklar söz konusudur. Đhmal edilmeyecek farklılıkları bir yana bırakırsak, mahalli idareler yapılanmasıyla ilgili üç ana grup tespit edilebilir.

“Fransız Modeli: (Fransa, Đtalya, Đspanya, Portekiz, Lüksembourg, Yunanistan) Bu

modelde yerinden yönetim hakkı anayasada yer alır. Ancak bu hakkın layıkıyla kullanılabilmesi için gerekli olan mali ve idari yetkiler merkezi idarenin elindedir. Devlet, mahalli idareler üzerinde hem yerindelik hem de yasallık denetimi yapma hakkına sahiptir.

Orta ve Kuzey Avrupa Modeli: (Đsveç, Danimarka,Federal Almanya, Avusturya,

Hollanda) Yerinden yönetim hakkı çok kuvvetlidir. Mahalli idare birimleri hem anayasal hem de pratik olarak otonomi ve bağımsızlığa sahiptir.

Anglo- Amerikan Modeli: (Đngiltere,Đrlanda) Burada ilk modelin tersi geçerlidir.

Yerinden yönetim hakkı anayasal bir hak değil. Ancak, pratikte mahalli idareler ilk gruptan daha fazla otonomi ve bağımsızlığa sahiptir. Devletin denetimi ise esas olarak kanunilik denetimi ile sınırlıdır.”151

AB’nin entegrasyon süreci çerçevesinde izlediği ortak politikalar, üye ülkelerin yerel yönetimleri üzerinde önemli etkiler bulunmaktadır. Bu etkiler genel olarak yerel yönetimlerin örgüt yapısı ve işleyişi yerel yönetimlerin sunmakta olduğu belirli hizmetler ve yerel yönetimlerinin bulunduğu bölgenin sosyo-ekonomik özellikleri üzerine olmaktadır. Örgütsel

149 Turgay Uzun, s. 91.

150Arif Erençin, “Yerel Demokrasi ve Yeni Yaklaşımlar”,Çağdaş Yerel Y.,Cilt 3, Sayı 5, Eylül-1994,s. 3. 151 Kadir Koçdemir, “Avrupa Birliği Hukuku ve Yerel Yönetimler”, Türk Đdare Dergisi, Sayı 146, Mart-2000, s. 71.

yapı ve işleyiş üzerine etkiler yerel yönetimlerin gerçekleştirdiği yapı ve hizmet sunum ihalelerinin önündeki ülke sınırlarının kaldırılması tüm AB ülkelerinden ilgili firmaların ihaleye katılmasına olanak sağlanması çalışanların serbest hareketinin yerel yönetimlere özellikle gereksinim duyulan meslek dalları için diğer AB ülkelerinden eleman personel istihdam edebilme olanağını sağlaması olarak karşımıza çıkmaktadır. Yerel yönetimlerin sunduğu eğitim konut sosyal hizmetler gibi hizmetler giderek artan bir biçimde AB politikaları tarafından entegrasyon sürecinde ele alınmakta özellikle çevre politikası AB’nin doğrudan etkide bulunduğu bir hizmet olarak karşımıza çıkmaktadır. AB’nin yerel yönetimlerin bulunduğu bölgenin sanayisi ticareti ve sosyal sorunları ile ilgili ekonomik kalkınmaya işsizliği azaltmaya sanayi açıdan geri kalmış bölgeleri kalkındırmaya niteliksiz insanları kadınları yaşlıları eğitmeye ve meslek edindirmeye yönelik politikaları o bölgenin sosyo-ekonomik yapısı üzerinde önemli sonuçlar doğurmaktadır. Son olarak Maastircht Antlaşması ile getirilen Avrupa Vatandaşlığı da yerel yönetimler üzerinde siyasal etkilerde bulunacak önemli bir kavramdır.

AB’nin yerel yönetimler üzerindeki bu etkilerinden kamu yapı ve hizmet ihaleleri, personel istihdamı, çevre politikaları üzerindeki etkiler ve Avrupa Vatandaşlığının yerel yönetim siyasetine etkileri öne çıkan konulardı.

Avrupa Vatandaşlığı kavramı ile AB vatandaşlarına tanınan yerel seçimlerde oy verme ve aday olma hakkının kullanılması konsey’in 1994’te yayınladığı yönetmelikle düzenlenmiştir. Düzenlemeye göre üye ülkeler yerel yönetim biliminin başkanlığı yardımcılığı veya yönetim organının üyeliği görevlerini gerektiği durumlarda ve uygun koşullarda sadece kendi vatandaşlarına ait bir hak olarak sınırlayabilir, yerel meclise seçilen AB vatandaşlarının parlamento üyelerinin seçimlerinde oy kullanmasına izin vermeyebilir; bir kişinin hem kendi ülkesinde hem de yaşamakta olduğu ülkede oy verme ve aday olmasının önünde bir engel yoktur. AB vatandaşları, belediye seçimlerinde oy kullanmakta serbesttirler ancak, oy kullanmanın zorunlu olduğu üye ülkelerde seçmen listesine kayıt olanlar oy kullanmak zorundadır. Üye ülkeler, belediye seçimlerinde aday olma hakkından yoksun olmadığını kanıtlamasını isteyebilir. Oy verme yaşındaki ulusal vatandaşlığa sahip olmayan AB vatandaşlarının oranının üye ülkedeki toplam seçmen sayısının %20’sini geçmesi durumunda üye ülke asgari ikamet süresi arayabilir. Üye ülkelerde yerel seçimleri düzenleyen kurallar Maastricht Antlaşmasına uygun hale getirilmiştir. Ancak, uygulamada örneğin,

Almanya’nın Bayern eyaletinde ve Fransa’da fiili katılımın önünde bazı sorunların olduğu bilinmektedir.152

Ancak bu olumlu gelişmelerin yanında AB’nin yerel yönetimlerin görev ve sorumlulukları üzerinde bazı olumsuz etkiler yapacağı öne sürülmektedir. AB entegrasyonunun olumlu sonuçlarının AB içindeki her ülkeye ve her bölgeye eşit olarak yansımayacağı rekabet gücü açısından geride bulunan ve AB içindeki rekabetten olumsuz etkilenen değişen teknolojiye kendini adapte edemeyen ölçek ekonomisinden yararlanamayan ve ekonomik açıdan az gelişmiş bölgelerin yerleşim birimlerinin göreceli olarak olumsuz yönde etkileneceği öne sürülmektedir. Bununla beraber ulusal yönetimlerin desteklenmeye muhtaç bölgeleri makro-ekonomik politika araçları ile koruması ve desteklemesi yönteminin ekonomik bütünleşmenin bir sonucu olarak giderek ortadan kalkacağı yerel yönetim birimlerinin ortak Pazarın temelindeki malların, hizmetlerin sermayenin ve insanların serbest dolaşımının tam olarak geçekleşmesi sonucu ulusal-yönetim korumasından yoksun kalacağı ve AB içindeki geniş ölçekli rekabetle karşı karşıya kalacağı iddia edilmektedir. Bu gelişmelerin sonucu olarak yerel yönetimlerin bulundukları bölgenin ekonomik başarısı yada başarısızlığı üzerinde etkili olacağı yerel sermayeye ve işyeri sahiplerine olan destek politikaları ekonomik kalkınma için arazi tesisi, bilgi teknolojisi ve meslek eğitimi hizmetleri ile yerel ekonomik kalkınmada rol oynamasının önem kazanacağı vurgulanmaktadır.

Çalışmanın sonuçlarına göre yerel yönetimlerin AB’ye bakışı entegrasyon sürecinin önemini kavrama düzeyi AB’nin kendileri üzerine etkileri konusundaki yaklaşımları AB ile ilişkiler konusundaki girişimcilikleri konularında bir uyum yoktur. Bu da yerel yönetimlerin entegrasyon sürecinden AB’ye yakınlıkları ile doğru orantılı olarak değişebilecek biçimde etkileneceklerini göstermektedir. Bir başka deyişle AB ile ilişkilerinde daha istekli daha girişimci lobi faaliyetlerinde başarılı yada yerel talepleri daha etkin olarak AB’nin ilgili organlarına duyuran yerel yönetimler, AB politikalarından daha fazla faydalanabilecektir.

Yerel yönetimler, halka en yakın kurumlar olarak, alexis de tocqueville’nin deyişiyle küresel merkezileşme eğilimlerine ve bireyciliğe karşı önemli bir güvence olacaktır. Đlişkilerin gittikçe artan bir biçimde uluslararası hale gelmesi ve ulusüstü kurumların yaratılması, merkezi hükümet düzeyinin altındaki yönetimleri önceleri ulus-devletin tekelinde

152 Kadir Koçdemir, s. 75.

olan alanlardaki konulara yönelik kendilerinin de yetkilerini kullanabileceklerini düşünmeye sevk etmiştir.

Esasen toplum da artık değişmiştir, hiyerarşi ile bağımlılık unsurlarına gittikçe daha