• Sonuç bulunamadı

3. AVRUPA BÜTÜNLEŞME SÜRECĐNDE YEREL YÖNETĐMLER

3.3 TÜRKĐYE VE YEREL YÖNETĐMLER

3.3.3 Habitat II’den Bugüne Kadar Yapılan Politika ve Mevzuat Değişiklikleri

3.3.3.2 Yerel Yönetimler Reformu ve AB

Türkiye’de AB sürecine uyum sağlamada son yıllarda gerçekleşen yenileşme hareketleri merkezi yönetim ile yerel yönetimler için reform kaçınılmaz hale gelmiştir.

3.3.3.2.1 Kamuda Reformun Kısa Tarihçesi

Türkiye’de kamu sektörü reformuna yönelik çabalar 1960’larda başlar. O günden bu yana çeşitli komisyonlar tarafından hazırlanan beş yıllık kalkınma planları ve raporlarda kamu yönetimi ve yerel yönetimlerin sorunları ele alındı. Örneğin MEHTAP(1963), Đdareyi Yeniden Yapılandırma( 1971 ), Kamu Yönetimi Araştırma Projesi (1991). 1980’lerde Batı ülkelerinde ortaya çıkan devletin küçültülmesi dalgası Türkiye’yi de etkiledi. Ülkede devletin rolünü yeniden tanımlamak, kamu sektörünü küçültmek, kamu hizmetlerinin sağlanmasını etkinleştirmek amacını güden resmi bir gündem oluştu. Ancak güçlü bir siyasal önderliğin yokluğu bu tasarıların somut yasal reformlara ve eylemlere dönüşmesini engelledi. Sonuçta Türkiye’nin kamu yönetimi sistemi etkinlikten uzak kaldı. 1980’lerde yapılan geniş ekonomik liberalleşmeye ayak uyduramaz hale geldi. Bu boşluğun ve diğer ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye’nin sahip olduğu düşük performansın ayırtında olan AKP kamu sektörü reformunu hem hükümet programına, hem de 2002 tarihli Acil Eylem Planı’na aldı.

3.3.3.2.2 Yeni Yerel Yönetimler Reformu

Ülkemizde uzun yıllardan bu yana Yerel yönetimlerin reforme edilmesi tartışılmış, eskiyen mevzuatın günün koşullarına uymadığı üzerinde bir uzlaşma yaygınlaşmış, çeşitli kanun tasarıları ve öneriler hazırlanmış, ancak bu tasarılar gerek siyasi konjonktör gerekse de siyasi kültürdeki direniş nedeniyle hayata geçirilememiştir. Ancak 2002 genel seçimlerinde tek parti iktidarını yakalayan Adalet ve Kalkınma Partisi 2004 yılı içinde bir dizi kanun tasarısını TBMM’den geçirmiştir. Bunlar 5227 sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı, 5197 sayılı Đl Özel Đdareleri Kanunu Tasarısı, 5215 sayılı Belediye Kanunu Tasarısı, 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu tasarısıdır. Bunlardan 5216 sayılı kanun tasarısı

dışındakiler Cumhurbaşkanlığınca tekrar görüşülmek üzere TBMM’ye geri gönderilmiştir.187 Daha sonra kabul tarihi: 22.2.2005 ve kabul numarası 5302 olan il özel idaresi kanunu 4.3.2005 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu kanunla birlikte il özel idaresinin kuruluşu, organları,yönetimi, görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma usul ve esasları düzenlenmiştir.

Konumuzla ilgili olarak en önemli nokta reformun yönetimlerin yetkilerinin genişletilmiş olmasıdır.Yerellik ilkesine KYTKT madde 5/e’de şu şekilde yer verilmiştir. Görev,yetki ve sorumluluklar hizmetten yararlanana en uygun ve en yakın birime verilir. Kanunda merkezi y. yetki ve görevleri sayılmış, yerel yönetimlerin yetkileri ise mahalli müşterek ihtiyaçlara ilişkin her türlü görev, yetki ve sorumluluklar ile hizmetler mahalli idareler tarafından yerine getirilir denilerek geniş tutulmuştur. Bu düzenlemenin AB ile uyumlu olduğunu söyleyebilmek mümkünse de esas olarak anayasal bir düzenleme yapılmaması önemli bir eksiklik ve sorundur. Günümüzde Anayasa’nın getirdiği idari vesayet yanlış ele alınmakta ve sonuçta yerel yönetimlerin yerine geçen bir merkezi yönetim ve bağımlı yerel yönetim modeli ortaya çıkmaktadır. Avrupa’da ise genel eğilim yerel yönetimlerin önceden denetlenmesinin yerini sonradan denetlenmeye bırakmakta olduğudur. Bu, idari vesayetin yerini hukukilik denetimine bırakmasıdır.Reforma yönelik adımlar atılmış,yerel meclis kararlarının kesinleşme sürecinde mülki amirlerin herhangi bir rolü kalmamıştır. Reformile Batı ülkelerinde yaygın olarak bulunan Ombusman benzeri bir kurum Türk Kamu Yönetim sistemine girmektedir. Bu kurum,yerel seçmenlerin, yerel yönetimlerle ilgili uygulamalar ile ilgili şikayetleri inceler, hatalı ve usulsüz eylem ve uygulamaları yargıya intikal ettirmelidir.188 Ayrıca belediye kurulması için gerekli nüfus sınırı 5000’e çekilmiştir. Küçük belediyeler mali yetersizlikler dolayısıyla kendilerinden beklenen hizmetleri yerine getirememekte, bütçelerinin çok büyük bir kısmını personel giderleri için ayırmaktadır. Bunlar ayrıca nitelikli eleman istihdam etmekte sıkıntı çekmektedirler. Bu düzenlemeyle yerel yönetimde etkinlik ve verimlilik sağlanmasında olumlu bir adım atılmıştır. Bu düzenleme Avrupa’daki emsal düzenleme eğilimleriyle de uyum içerisindedir.

Bütün olumluluklarına rağmen genel amacına bakıldığında oldukça açık bir yönelişin varlığına tanık olmaktayız. Buna göre reform gelişmiş Batı ülkelerinde 1980’ler başında kullanıma giren yeni kamu yönetimi anlayışına dayandırılmaktadır. Neoliberal anlayışın

187 Hasan Keser, s. 123.

etkisiyle sosyal devlet anlayışının yerine düzenleyici devlet prensibi geçirilmeye çalışılmaktadır. Vatandaş kavramının yerini müşteri anlayışının aldığı bu düzenlemeye göre kamu hizmetleri alternatif yöntemlerle piyasalarda üretilmelidir. Belediyeler bir yanıyla özelleştirilmekte ve şirketleştirilmektedir. Ayrıca, personel rejimi açısından da sözleşmeli personel statüsü yaygınlaştırılarak memurların sosyal haklarına darbe indirilmektedir. Yönetişimden bugün anlaşılan sadece özel sektör ile işbirliği olmaktadır. Oysa sendikalar da bu sürecin asli aktörleri olmalıdırlar. Reform,katılımcılık üzerine kurulmuşsa da hazırlanış sürecinde sendikal yapılar dışarıda tutulmuştur. Bu da hazırlanan reformun ne kadar içten olduğuna dair sorular akla getirmektedir. AB, kimi çevrelerce zannedildiği gibi sadece piyasaya uygun reformları desteklememekte, ayrıca tüm sosyal sınıfların yönetim kademelerinde temsiline de ayrı bir önem vermektedir.189

3.3.3.2.3 Reforma Yapılan Eleştiriler

Kamu işletmeciliği reformunun, reform karşıtları tarafından önerilen düzenlemelerin yerindenlik ilkesini özellikle de Türkiye devletinin üniter yapısı üzerinde, olumsuz etkilerde bulunacağını savunuyorlar.

Muhalifler, AKP’nin sosyal devleti ortadan kaldıracağını ve temel hizmetlerin özelleştirilerek yoksullara zarar vereceğini öne sürüyorlar.

Đşveren kuruluşları bu reformun yasalarının sağlam bir destekçi grubuna kavuşması ancak bu yasaların yurttaşların ve özel sektörün katılımını sağlamaları ölçüsünde olanaklı. TÜSĐAD yayımladığı bir raporda taslakların iyileştirilmesi için aşağıdaki önerilerde bulundu.

-Performans yönetimi ve yerel yönetimlerin gözetimi sunulan yeni sistemde eksik olan iki temel direktir. Taslağı eleştirenler AKP hükümetine yasa taslaklarını başka bazı yeni yasalarla tamamlama ve varolan düzenlemelerle uyumlu hale getirme çağrısında bulunmaktadırlar.

- Yeni yasalar aynı konularla ilgili ve şu an yürürlükte olan yasal düzenlemelerin ışığında gözden geçirilmelidir. Bu noktada yasa taslaklarını düzeltmek, ya da Anayasa’nın ilgili maddelerini değiştirmek gerekmektedir. Bu yasalar Anayasa ile çelişecek şekilde uygulanamazlar çünkü.190

189 Hasan Keser, s. (123-124). 190

Yasa taslaklarının en tartışmalı yönlerinden biri yeni yetkiler devredilen yerel yönetimlerin, özellikle de belediyelerin denetlenmesi konusudur. Önerilen yasalar haklı olarak daha fazla yerinden yönetilen bir idari yapı sunuyorlar. Ancak iç ve dış denetim konusuna pek fazla eğilmiyor, yeni gözetim araçlarını da pek belirsiz bir biçimde tanımlıyorlar. Örneğin yasa taslakları varolan tüm denetim mekanizmalarını ortadan kaldırıyor.

Yasa taslaklarında başka bir sorunlarda var. Örneğin her ilde il genel meclisi tarafından bir halk denetçisi ( Ombudsman ) seçilmesi öngörülüyor. Ancak bu konuda yasa taslağında konunun ana hatlarını içeriyor. Ancak uygulama sürecinin başarılı olması için yasanın varlığı zorunludur. Bunun yanında bu kurumun üyelerinin seçiminin il genel tamamlayıcı yasaların örneğin kamu denetçisi kurumunun ayrıntılarını belirleyecek bir meclislerinde değil ulusal meclisçe seçilmesi eleştirilmiştir.

Aynı şekilde yerel yönetimlerin yeni yerel kaynaklar yaratma ve kullanmalarına yardımcı olacak tutarlı bir strateji bulunmamaktadır. Olduğu taktirde yerel yönetimleri yaratıcı şekilde düşünmeye itecektir.191

Son olarak yeni düzenlemelerle yeni bir örgüte, personele ve kaynaklara gereksinim duyar hale gelen küçük boyutlu yerel yönetimlerin sırtındaki yük artmaktadır. Yasa taslakları böylesi eksikliklere çözüm getirememekte ve gereksinimlerine cevap verememektedir.192

Kamu yönetimde gerçekleştirilen yerel yönetimlere yönelik reform girişimi hep eleştirilere maruz kalmıştır. 1980’den beri önerilen yerel yönetim modellerin etkisi sürmekte fakat tam bir model olamadıklarını bizlere göstermiştir. Türkiye her zaman model arayışı içine girmiştir. Gelen hükümetler bu konuda çok çalışmışlar. Özellikle 2000’li yıllardan beri bu konuda daha duyarlı olmaya çalışılmış. Çünkü 1996 yılında Türkiye’nin Gümrük birliğine girmesi, Avrupa birliği için büyük bir adım atılmış oldu. O günden bugüne Türkiye için Avrupa macerası başlamış oldu. AKP dönemi bir anlamda Türkiye-Avrupa Birliği dönemi oldu. Biz bu hükümet sayesinde Avrupa’yı tanımış olduk. AKP Hükümetini bu süreçte kimi zaman olumlu eleştirdik, kimi zamanda olumsuz eleştirdik. Bizler olumlu yan düşünmemiz gerekirse son yıllarda gerçekleşen reformların gözdesi yerel yönetimler olmuştur. Avrupa Birliği süreci yerel yönetimlerin önemini artırmıştır. Çünkü Avrupa Birliğinin politikası yerel

191 Korel Göymen, Dünden Bugüne Yerel Yönetimlerde Yeniden Yapılanma Bildiriler Kitabı, s. 36. 192 A.g.e., s. 36.

yönetimler üzerine kuruluydu. Birlik üye devletleri fonlarını bu yöne aktarmışlardır. Bölgeler arası dengesizlikleri ortadan kaldırmak temel hedefleri olmuştur. Türkiye Avrupa Birliğine aday konumunda olan devlettir. Türkiye AB’ye girmek isteyen bir devlet statüsünde bulunduğu için bu birliğin kurallarını kanunlarını eksiksiz yerine getirmek zorundadır.