• Sonuç bulunamadı

Türkiye ve Yerel Yönetimler Özerklik Şartı

3. AVRUPA BÜTÜNLEŞME SÜRECĐNDE YEREL YÖNETĐMLER

3.3 TÜRKĐYE VE YEREL YÖNETĐMLER

3.3.1 Türkiye ve Yerel Yönetimler Özerklik Şartı

Stockholm toplantısında, 1985 yılında Avrupa Bakanlar Konferansınca kabul edilen Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı hemen üye devletlerin onayına sunulmuştur. Yerel Özerklik Şartı, birçok üye devlet tarafından kabul edilmiş ancak bazı devletler kendi özel ekonomik, siyasal ve soyso-kültürel koşulları dolayısıyla birtakım çekinceler koymuştur. Nitekim, Şartı hiç imzalamayan Avrupa ülkeleride bulunmaktadır.

Yerel yönetimler özerklik şartı, Türkiye tarafından 1991 tarihli 3723 sayılı yasa ile onaylanmıştır. Ancak, Türkiye, özerklik şartında yer alan bazı maddelere çekince koymuştur. Bunlar, yerel yönetimlerin iç yapılarının kendilerince belirlenmesi, vesayetle korunmak istenen yararlarla orantılı olması durumunda izin verilmesi, yerel yönetimlere kaynak sağlanmasında hizmet maliyetlerindeki artışların olabildiğince hesaba katılması, yerel yönetimlere kaynak dağıtılmasında bu yönetimlerin kendi politikalarını uygulama konusundaki temel özgürlüklerini ortadan kaldırmaması, bu yönetimlerin kendi haklarını savunmak için dernek kurma ve uluslar arası yerel yönetim derneklerine katılabilmeleri ve yabancı ülkelerdeki yerel yönetimlerle işbirliği yapabilmeleri ve son olarak iç tüzede kendilerine tanınmış olan yetkileri serbestçe kullanabilmek ve özerk yerinden yönetim ilkesini koruyabilmek için yargı yollarına başvurabilmeleridir.171

1982 anayasasında, özerklik şartında öngörüldüğü gibi bir özerklikten bahsedilmemekle birlikte bir özerklik anlayışının yer aldığı söylenebilir. Anayasanın 123. maddesi, yönetimin kuruluş ve görevlerinin merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayandığını vurgulamakta ve 127. madde şu düzenlemeyi getirmektedir. Mahalli idareler, il, belediye ve köy halkının mahalli, müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları gene konunda gösterilen seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzel kişileridir. Mahalli idarelerin kuruluş ve görevleri ile yetkileri, yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenlenir. Kanun, büyük yerleşim

171

yerleri için özel yönetim biçimleri getirebilir. Bu idarelere, görevleri ile orantılı gelir kaynakları sağlanır.172

Bu düzenleme, özerklik şartında belirtilen yerel yönetimlerin esas yetki ve sorumlulukları anayasada ya da yasalarda yer alacak ilkesine uygundur. Fakat, yerel yönetimlerin yerel sınırlar içinde bulunup başka bir kuruluşa bırakılmayan işlerin görülmesinde tam yetkili olduğuna ilişkin ilke, anayasamızın 6. maddesine aykırıdır ki, hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisini kullanamaz.

Yasalarda verilen yetkilerin kullanma yerlerini sayma yoluyla belirleyen Türk mevzuatı yerel yönetimlere pek takdir hakkı ilkesine uymamaktadır. Özerklik şartının 4/2 madde ve fıkrasına göre yerel yönetimler, yetki alanlarının dışında bırakılmış olmayan veya başka herhangi bir makamın görevlendirilmemiş olduğu tüm konularda faaliyette bulunma açısından tam takdir hakkına sahip olacaklardır.

Bu madde ile yerel yönetimlere görevli olacakları hizmet alanları açısından genel bir yetki tanınmaktadır. Görevli olmayacakları hizmet alanları istisna olarak düzenlenmiştir. Oysa Türkiye’de yerel yönetimlerin hizmet alanları liste yöntemi ile belirlenmiştir.

Başka bir anlatımla Türkiye’de yerel yönetimlerin hizmet alanları dar tutulmuştur. Kendi görev alanlarına girmeyen konularda harcama yapmaları yasalara aykırıdır. Đlgililer hakkında hem sorumluluğu ve hem de ödenen paranın tazminini gerektirir. Gerçi belediye kanunun 19/1 madde ve fıkrasına göre, belediye yönetimleri yasların kendilerine yüklediği görevleri yerine getirdikten sonra belde halkının müşterek ve medeni ihtiyaçlarını gidermek için her türlü girişimde bulunabilirler. Ancak, bu maddenin işlerlik kazanması zorunlu görevlerin tamamlanmış olmasına bağlanmıştır. Oysa en zengin ve en iyi çalışan belediyelerin bile böyle bir noktaya gelmesi düşünülemez. Ayrıca ülkemizde belediyelerin ne ölçüde kaynak sıkıntısı çektikleri bilinmektedir.173

Ancak görev alanları ile ilgili olarak her şeyden önce yukarıda vurgulanan anayasal aykırılığın giderilmesi gerekmektedir. Bu durum mali olanakların ötesinde yerel yönetimleri ilgilendiren çeşitli dinamikler çerçevesinde ortaya çıkan global gelişmelerin getirdiği yeni ve çağdaş gereksinimlere uyum sağlanabilmesi açısından da olumsuz bir nitelik taşımaktadır.

172 Mustafa Ökmen,”Yerel Yönetimlerde Özerklik Eğilimleri”, s. 114.

173 O. Pirler,E. Gürsoy, A. Başsoy,” Đl Düzeyinde Merkezi Đdare-Mahalli Đdare Görev Bölüşümü”, Türk Belediyecilik Derneği Yayını, Ankara- 1997, s. (34-35).

Küreselleşme, yerelleşme ve demokratikleşme dinamikleri bağlamında ortaya çıkan sürekli değişme ve gelişme yerel yönetimlere yeni görev ve sorumluluklar yüklemekte ve zerklik şartında yer alan ya da alması gereken bir çok çağdaş yaklaşım yönünde ülkeleri zorlamaktadır. Türkiye’nin de bu eğilimlerden etkilenmemesi oldukça zor olduğu gibi bu türlü değişimlerin gerçekleştirilmesi toplumu geldiği nokta açısından artık bir zorunluluk olmuştur denilebilir.

3.3.2 1996- Đstanbul Habitat II

1996 yılında Đstanbul’da ikincisi gerçekleştirilen Habitat Kongresi’nin sonucunda Đnsan Yerleşimleri Đstanbul Deklerasyonu yayınlanmıştır

Konferansta iki tema üzerinde durulmuştur. Herkese yeterli konut ve kentleşen dünyada sürdürülebilir insan yerleşimleri. Deklerasyon da bu konudaki yaklaşımlar özetlemektedir.

Đnsan yerleşimleri fırsatlarının küresel olduğu ancak ülke ve bölgelerin kendine özgü çözümleri olan problemleri olabileceği kaydedilmiştir. Yaşam koşulları için işbirliği yapılması gereği vurgulanmıştır. Rio Konferansı’na da atıfta bulunarak sürdürülebilirlik kavramına dikkat çekilmektedir.

Deklerasyonun hedeflerine ulaşabilmesi için kamusal ve sivil ortakların tüm aşamalarda etkin katılımı üzerinde durulmuştur.

Taahhütlerin gerçekleşmesi için ortaklık ve katılım ilkeleri en demokratik ve etkili yaklaşım kabul edilmiştir. Yerel otoriteleri en yakın ortak olarak kabul edilmektedir. Her ülkenin kendi pratiği ile demokratik yerel otoriteler vasıtasıyla yerindenlik teşvik edilmektedir.

Bu konferans ile yeni bir dayanışma ve işbirliği kültürü oluşturulmuştur. Bu yaklaşımlar, sivil toplum ile kamu kesiminin ortaklığı kavramını ve yerinden yönetimin desteklenmesini vurgulamıştır. Her ülkenin kendi koşulları ve öznelliği dikkate alınarak teşviki dile getirilmiştir.174

3.3.3 Habitat II’den Bugüne Kadar Yapılan Politika ve Mevzuat Değişiklikleri