• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3. YAYA YOLU TASARIM İLKELERİ VE TASARIM ELEMANLARI

3.1. Yaya Yolu Tasarım İlkeleri

“Eğer kamu alanlarının tasarımı bir makyajdan daha fazlasını başarmak ise, kentsel tasarımcının sokaklar için getirdiği tasarım önerileri çiçeklik ve bitki tarhının ötesine geçebilmelidir.” (Brown, 1990)

20. yüzyıl içinde kentsel alanlardaki işlevsel değişimler, kentsel dış mekanların da değişik biçim ve işlevlere cevap veren mekanlar olarak düzenlenmesine neden olmuştur. Amaç, sosyal, psikolojik ve kültürel bütünleşmenin gerçekleştirilmesinde önemli rolü olan bu alanların kaybettikleri değerleri ve kullanıcı yoğunluğunu artırmak olarak özetlenebilir. Bu çerçevede 20. yüzyıl ikinci yarısından bu yana daha yoğun ve bilimsel yaklaşımlarla yaya kullanım alanları, açık ortak kullanım alanları, alışveriş merkezleri v.b. işlevlerle yüklü kentsel mekan tasarım ve uygulamaları yapılmıştır (Aslantaş, 1998).

Yaya alanları, yeni kent anlamının ilk belirtisi ve fiziksel simgeleridir. Bu anlamda daha az işlevsel strüktür fakat insanlar için daha çok yaşam mekanıdır. Kent içerisindeki yaya alanları halkın ruhen ve heyecanla kenti ile ilgilenmesini sağlayacaktır (Suher ve diğ., 1992).

Bir kentin yaşanan mekanları ve yine o kenti yaşatan mekanlar, yaya yolları ve yaya alanlarıdır. Bu mekanların yaşantı zenginliği, heyecan verici oluşu, yarattığı çeşitli etkiler ve değişimde yarattığı zenginlik onun değerlendirme ölçütlerini oluşturur. Yaya yollarının, özelliklerine göre farklı değer ölçütleriyle tasarımı gereklidir. Kentsel bölgelerde kentsel yaşam çerçevesini canlı, hareketli, yoğun bir biçimde sunarken, doğal çevrede dinlendirici, sakinleştirici, dikkatleri dağıtıcı bir etki yaratmak gerekir (Oktay, 1999).

Kentte manevi değerleri olan yapılar, kentsel yaşamın odak noktasını oluştururlar. Tarihsel yapılar, kenti simgeleyen ekonomik, kültürel, toplumsal ve politik değerde

yapılardır ve odak noktası olarak kente yansırlar. Böylesine özellikli yapılar görsel kalitenin ürünleri ve kentin önemli belirleyicileri olduklarından yaya yolları ve yaya mekanlarıyla birlikte düşünülmelidir.

Kentsel mekanın yaşantısı, kentsel yapılarda ve kent bütününde çok önemlidir. Kentsel imge, kent yaşantısının algılanması ile oluşur. Yayanın küçük ölçekteki yaşantısı ve yaşantı mekanı, giderek kentte mimari biçim ve mekan dizileri oluşturur. Kentsel mekansal oluşumu belirleyen öğeler ise meydanlar, yollar ve parklardır. Tüm bunlar yaya yollarının özellikli parçalarıdır.

Kentsel mekanlar, cepheler, meydan, sokak, çeşme, ağaç, köprü, tekil ya da grup olarak tarihsel yapılar ile ayrıntı kazanır. Bu öğeler yayanın yönlenmesi, özdeşleşmesi için önemli çıkış noktalarıdır. Dolayısıyla yaya yolu ve sisteminin planlanmasında kentsel öğelerin analizi temel konu olmalıdır.

Kentsel mekanda insan öğesinin gözetilmesi, doğal olarak insan-çevre ilişkisi ve çevrenin insan davranışı üzerindeki etkisiyle ilgilidir. Yani önemli olan, planlama ya da tasarımın amacının fiziksel bir ürün yaratmak değil, insan davranışı için bir ortam yaratmak olduğudur. Buna göre doğru olan, estetik hedeflerin ekolojik gereksinmeler, bağlamsal sorular ve kullanıcı tercihleriyle birlikte değerlendirilmesi ve dengelenmesidir (Oktay, 1999). Marcus ve Francis (1990) der ki: “Emin olmalıyız ki, yaşanabilir ve köklü yerler pahasına elde edilen salt görsel başarıyı alkışlıyor olmayalım.”

Kullanıcı gözlem ve anketlerini içeren araştırmalara göre, kentsel ortak mekanlarda başarıya ulaşmak için tanımlanan ve Avrupa Konseyi tarafından desteklenen ana ilkeler şunlardır (Oktay, 1999):

 Mekanın potansiyel kullanıcılar tarafından kolay erişilebilir ve görülebilir olması  Mekanın kullanılır durumda ve kullanıma açık olduğuna dair açık mesajlar

vermesi

 Estetik çekiciliğe sahip olması

 İç ve dış mekanlar arasında maksimum ölçüde geçişi sağlaması  En çok istem duyulan etkinliklerle donatılmış olması

 Kentsel stresi aşmaya yardımcı olacak doğal ortamlar sunması

 Kullanıcıların gereksinmelerine uygun olması ve kullanımda çeşitliliğin sağlanması

 En yoğun kullanım zamanlarında güneş, gölge, rüzgar ve benzeri doğal çevre öğeleriyle ilintili olarak rahat bir çevre sunması

 Çocuklar ve özürlüler içi erişilebilir ve kullanılabilir olması  Kolay ve ekonomik bakımı sağlaması

 Özel gereksinmelerin en uygun malzeme seçimiyle karşılanması; kullanımda farklılıkların malzeme değişimiyle vurgulanması

 Mekanın hem görsel sanatın ifade edildiği bir yer, hem de sosyal bir ortam olarak tasarlanması (Oktay, 1999).

Dünya çapında 1000‟in üzerinde kamu alanının değerlendirilmesiyle varılan sonuca göre, bu alanlar arasında başarılı bulunanlarda dört ortak özellik saptanmıştır. Bunlar: „ulaşılırlık‟, alanın „konforu ve iyi görünümü‟, insanların yoğun olarak „aktivitelerle‟ meşgul olabilmesi ve alanın „sosyalliği‟dir (www.pps.org).

1) Ulaşılırlık ve Bağlantılar:

Alan hakkında, çevresiyle olan hem görsel hem de fiziksel bağlantılarına bakılarak bir değerlendirmeye varılabilir. Başarılı bir kamu alanına ulaşım ve alan içinden geçişler kolaydır, hem yakından hem de çok uzak olmayan mesafelerden rahatlıkla görülebilir. Bunun yanında alanın kenar hattı da önemlidir; örneğin bir cadde boyunca iki yanda sıra halinde uzanan dükkanlar arasından yürümek, düz bir duvar ya da boş bir arsa boyunca yürümekten çok daha çekici ve güvenlidir. Ulaşılırlığı kolay olan alanlar, yüksek bir araç parkı kapasitesine de sahiptir ve kullanıcıların transit geçişlerine elverişlidir.

„Ulaşılırlık ve bağlantılar‟a dair cevaplanması gereken sorulardan bazıları şunlardır: - Alan, belli bir uzaklıktan görülebiliyor mu? Alanın içi, dışarıdan bakıldığında görülebiliyor mu?

- İnsanlar yaya olarak alana kolayca ulaşabiliyor mu?

- İnsanlar alana ulaşabilmek için otobüs, tren, araba veya bisiklet gibi çeşitli ulaşım olanaklarından yararlanabiliyor mu?

2) Konfor ve İyi Görünüm:

Bir alanın başarısının sırrı; alanın konforlu olup olmadığı ve iyi görünüp görünmediğinde saklıdır. Konfor; güvenlik, temizlik ve oturma birimlerinin her yönden uygunluğu konularını içerir. İnsanlara istedikleri yerde oturma seçeneğini verme konusu çoğu zaman es geçilmektedir.

„Konfor ve iyi görünüm‟e dair cevaplanması gereken sorulardan bazıları şunlardır: - Oturacak yeterli birim mevcut mu? Birimler uygun biçimde yerleştirilmiş mi? İnsanlar güneşte ya da gölgede oturmayı seçme şansına sahip mi?

- Mekanlar temiz mi? Bakım görevlileri hangi işlemleri yapmaktalar? - Alan, güvenlik hissi veriyor mu? Bir güvenlik ekibi var mı?

- İnsanlar fotoğraf çekiyorlar mı? Fotoğraf çekilebilecek alan seçenekleri var mı? - Araçlar, yayaların alanı kullanımını veya alana ulaşımlarını zorlaştırıyor mu? 3) Kullanımlar ve Aktiviteler:

Aktiviteler bir alanın temel yapıtaşlarıdır. Yapılacak bir aktivitenin olması, insanların alana gelmesi için sebep yaratır. Yapılacak bir şey olmadığı zaman alan boş kalır ve bu da bir şeylerin yanlış gittiğinin göstergesidir. Ne kadar çok aktivite olursa ve insanların katılım şansı ne kadar arttırılırsa o kadar başarı sağlanır.

„Kullanımlar ve aktiviteler‟e dair cevaplanması gereken sorulardan bazıları şunlardır: - Alan kullanılıyor mu yoksa boş mu?

- Farklı yaş grupları tarafından mı kullanılıyor?

- Kaç çeşit aktivite mevcut? (yürüyüş, yeme/içme, basketbol, okuma alanları gibi) - Alanın hangi kısımları kullanılıyor hangileri kullanılmıyor? (www.pps.org) 4) Sosyallik:

Sosyallik, bir alanda sağlanması zor, fakat bir kez sağlandığında da kendini açıkça belli eden bir özelliktir. İnsanlar; arkadaşlarını gördükleri, tanıştıkları veya buluştukları ve yabancılarla rahatlıkla iletişim kurabildikleri mekanlara ve yaşadıkları çevreye güçlü bir aitlik hissi duyarlar. Alanın, hem yalnız hem de grup

olarak gelenler tarafından kullanılıyor olması, alanda sosyalliğin sağlandığını gösterir ve alan eğlenceli bir mekandır.

„Sosyalliğe‟dair cevaplanması gereken sorulardan bazıları şunlardır: - İnsanlar gruplar halinde mi bulunuyor? Birbirleri ile konuşuyorlar mı? - İnsanlar, arkadaşlarını veya yakınlarını alana getiriyorlar mı?

- İnsanlar gülümsüyorlar mı? Birbirleriyle göz temasına giriyorlar mı? - İnsanlar alanı düzenli olarak kullanıyorlar mı? (www.pps.org) Bir mekanın başarısı şu kriterlere göre de değerlendirilebilir:

 İnsan gruplarının oranının yüksekliği: Mekanda bulunan insan grupları, bu mekanın gruplar tarafından seçildiğinin bir göstergesi olabilir. Çünkü, insanlar buluşacakları yeri önceden kararlaştırırlar, yani bir seçim sonucu karar verirler.  Kadınların oranının ortalamanın üzerinde olması: Kadınlar, kullandıkları

mekanlar konusunda daha ince düşünür ve daha seçici olma eğilimindedir. Bu seçim, mekanda bulunan oturma elemanlarının tipinden, o mekanın güvenli olup olmadığı hakkındaki algılarına kadar değişebilir.

 Farklı yaş gruplarında insanların bulunması: Farklı yaş gruplarının varlığı, genellikle bir mekanın günün farklı zamanlarında farklı kullanıcılar tarafından kullanıldığı anlamına gelir.

 Aktivite çeşitliliğinin olması: Popüler mekanlar genellikle daha fazla aktivite içerir ve bu aktiviteler özel bir yetenek ya da ekipman gerektirmez.

 Sevgi: Başarılı kamusal mekanlarda daha çok gülümseme, kucaklaşma, el sıkışma görülür (Project For Public Spaces, 2000).

Kamusal mekanlarda insanların ihtiyaçları 5 tiptir (Carr ve diğ., 1992): 1. Konfor (Comfort)

2. Rahatlama (Relaxation)

3. Pasif İlişki (Passive Engagement) 4. Aktif İlişki (Active Engagement) 5. Keşfetme (Discovery)

İnsanların ihtiyaçlarını karşılamayan veya insanlar için önemli fonksiyonları içermeyen mekanlar az kullanılır ve başarısızdır (Carr ve diğ., 1992).

1) Konfor (Comfort): Konfor temel bir ihtiyaçtır. Yeme, içme, korunma, dinlenme yeri gibi ihtiyaçlar memnuniyet için belli bir oranda konfor gerektirir. Konfor olmadan diğer ihtiyaçların karşılanması zordur. Konfor, insanların alanda kalma sürelerinin uzunluğu ile de ilgili bir fonksiyondur. Fiziksel, sosyal ve psikolojik konfor olmak üzere üç tiptir.

2) Rahatlama (Relaxation): Rahatlama, vücut ve beynin rahatlamasını içermesinden dolayı konfordan daha ileri bir durumdur. Fiziksel rahatlık duygusu, rahatlamanın önde gelen koşuludur.

3) Pasif İlişki (Passive Engagement): Çevreyle pasif ilişki içinde olmak bir rahatlama duygusuyla sonuçlanır. Fakat pasif ilişki çevreyle karşılaşma ihtiyacı gerektirmesiyle rahatlamadan farklılık gösterir. Bu karşılaşma dolaylı veya pasiftir, çünkü; konuşma veya eylemden çok bakmayı gerektirir. William Whyte‟a göre „insanları en çok çeken şey diğer insanlar‟dır.

4) Aktif İlişki (Active Egagement): Aktif ilişki, bir mekan ve o mekandaki insanlarla daha direkt bir deneyimi ifade eder. Bazı insanlar diğer insanları izlemekten zevk alırken bazıları insanlarla daha direkt temasta bulunmak ister.

5) Keşfetme (Discovery): Keşfetme, iştirak etme isteğini doğurur. Araştırma bir insan ihtiyacıdır. İnsanları sınırlandırılmış ve boş alanlarda kalmaya zorlamak bir tür ceza veya işkencedir. Keşfetme ihtiyacı, genellikle seyahat etme, yeni yerler görme, yeni insanlarla tanışma ile örtüşür (Carr ve diğ., 1992).

„Kamusal açık alan‟ deyimi bir mekanın kullanım özgürlüğünü ifade eder. Bir kamu mekanını kullanma ve onun kontrolüne hakim olma hakkı temel gereksinimlerdir. Carr ve diğerleri (1992)‟ne göre, Kevin Lynch‟in mekansal hakların beş boyutu olarak ifade ettiği; varlık (presence), kullanım ve hareket (use and action), tahsis etme (appropriation), değişiklik (modification) ve düzen (disposition) şu şekilde tekrar adlandırılabilir; giriş (access), hareket özgürlüğü (freedom of action), talep (claim), değişim (change), sahiplik ve düzen (ownership and disposition). Bunlar kullanımın kontrol altına alınmasının başlıca bileşenleridir.

Kentsel dış mekanların düzenlenmesinde başlangıç noktası yayadır. Çünkü, yaya tüm kentsel mekanların ortak kullanıcısıdır. Kentsel dış mekanların tasarımında da en

önemli nokta yayanın mekan içinde bulunduğu yerdir. Göz seviyesinden algılanan mekan etkisi, mekansal tasarımda başlangıç noktasını oluşturur (Şekil 3.1) (Bakan ve Konuk, 1987).

Şekil 3.1. Göz seviyesinden algılanan mekan etkisi (Bakan ve Konuk, 1987). Temelde, kamusal mekanların tümünün düzenlenmesinde geçerli kurallar şunlardır: - Mekansal oran

- Ölçek

- Çevresel malzeme - Renk

- Tipik bitki örtüsü

Düzenleme önlemlerinin türü ve kapsamı, bu biçimlendirici özelliklerin katkısı ile belirlenmelidir. Ayrıca, gereksinim dikkate alınmalıdır (Bakan ve Konuk, 1987). Yaya yolu tasarımında temel olarak göz önüne alınması gereken üç faktör vardır:  Çeşitlilik: Biçim, renk, malzeme, doku, ışık çeşitliliğinin yanı sıra gece, gündüz,

ay, mevsimlere göre uygun mekanların farklı şekillerde düzenlenerek işlev çeşitliliğinin sağlanması gerekir.

 Değişkenlik (Esneklik): Mekanın çok amaçlı esnek kullanıma olanak vermesi, toplumdaki değişime veya toplumun zaman içinde değişen isteklerine cevap verebilmesi, kısaca mekanın işlevsel olarak esnek olması gerekir.

 Bütünlük: Mekanda çizgi, biçim, doku, renk ve malzemede süreklilik ve bütünlük olmalıdır. İşlev çeşitliliği ile toplumsal amaçlar bir bütün halinde ele alınmalı, fiziksel çevre ile toplumsal yaşam arasında ilişki kurulmalı, fiziksel-toplumsal bütünleşme sağlanmalıdır.

Yaya yollarının planlanmasında en temel kavram, mekanın ne kadarının yayalara ne kadarının taşıtlara ait olacağının „denge‟sidir. Yaşanabilir ve kullanıcılar açısından çekici mekanların yaratılabilmesi için, bir yandan yaya kullanımı desteklenirken bir yandan da alana ulaşımın, çeşitli hizmetlerin dağıtımının ve diğer gereksinimlerin karşılanması gerekmektedir.

Yaya yollarının tasarımında „güvenlik‟ de önemli bir kavramdır. Yaya aksları rekreasyonel amaçlı kullanımlara da yer verdiğinden, mekan güven verici, çekici ve davet edici olmalıdır. Bunun için iyi bir bitkilendirmenin yanı sıra; çeşitli su oyunları, oturma ve aydınlatma elemanları, plastik objeler, tanıtım ve ilan panoları, özel döşeme tipleri, telefon kulübeleri, çöp kutuları ile estetik ve fonksiyonel bir düzenleme yapılmalıdır (Fanuscu, 1998).

Ayrıca, alanın büyüklüğü kullanıcı sayısına uygun olmalıdır. Kullanıcı sayısına oranla çok büyük olan alanlarda donatıların ve mekanın kullanılmaması söz konusu olabilirken; çok dar ve tıkalı mekanların da kullanıcıda yarattığı karmaşa hissi yine kullanılmama ile sonuçlanacaktır (Untermann, 1991).

Kuntay (1995)‟a göre yaya mekanını biçimlendiren özellikler beş grupta toplanabilir: 1. Fiziksel özellikler: Doğal ve yapay çevre özellikleridir.

2. Teknik özellikler: Yayanın boyutları ve yürüme hareketinin özelliklerini içerir. 3. Duyusal özellikler: Uyarıcısı uzaktan gelen duyular, uyarıcısı deri ile değinmesi gereken duyular ve uyarıcısı iç organlardan gelen duyular olarak ele alınır.

4. İklim özellikleri: İklimsel konforun sağlanmasını içerir.

5. Psikolojik özellikler: Kullanış, konfor, güvenlik ve estetik değerlerdir.

Yaya yolları, tek başlarına değil, araç trafiği ile birlikte kentin tüm kullanımları ve ulaşım sistemi ile kentin „yapısını‟ ve „yaşamını‟ oluşturacak biçimde planlanmalıdır. Yaya öncelikli düzenlemeler, yalnızca yaya yollarında ve yayalaştırılmış yollardaki erişimi kapsamamaktadır. Yaya güvenliği, yaya erişim konforu ve yaya hareketinin teşviki, tüm kent yüzeyinde düşünülmelidir (Fanuscu, 1998).

Yaya yolu planlamasında işlevsel ve mekansal başlangıç noktası konuttur (Şekil 3.2) Planlamada, uzaklık, güvenlik, rahatlık, erişilebilirlik ve hedefe ulaşma isteği tasarıma ilişkin en önemli ölçütlerdir (Bakan ve Konuk, 1987).

Şekil 3.2. Yaya yolu planlamasında başlangıç noktası (Aslanboğa, 1986). Yaya yolu planlamasında tasarıma ilişkin ölçütler şu şekilde açıklanabilir:

1) Uzaklık: Yayaların uzaklıkla ilişkili mekansal etkinlik sınırları şunlarla belirlenmektedir.

- Özel hedefler

- Kestirim yol uzaklığı - Kestirim zaman süresi

- Kişinin durumu ( yaş-güç-zaman ilişkisi) - Yolların sıklığı

- Engeller (tehlike, iniş, çıkış gibi)

2) Güvenlik: Yaya ulaşımı diğer ulaşım yöntemlerine göre en az korunmuş olanıdır. Dolayısıyla kent içinde en çok tehlike ile yayalar karşılaşır. Yaya ulaşımında güvenli olmak, ana hedeflerden biri olmalıdır. Özellikle korunacak kişiler, çocuklar ve yaşlılardır. Güvenlik sağlamada göz önüne alınacak kurallar ise şöyledir:

- Ulaşım türlerini fiziksel olarak ayırmak gerekir (yaya ve taşıt ulaşımı). - Yaya ve taşıt ulaşımının kesişme noktalarında önlem almak gereklidir.

- Sosyal kontrolü sağlamak gereklidir. Issız ve kimsenin geçmediği mekanlar yerine, insan ilişkilerinin canlı olduğu noktalar sosyal açıdan güvenlidir.

- Gece, karanlığa karşı önlem almak gereklidir (aydınlatma sistemi gibi).

3) Rahatlık: Yayalar, bağlantı eksikliği, yollarda sapalık, yapıların engellemesi, kötü hava koşullarının etkisi v.b. engellerle karşılaşmaktadır. Bu koşullar yayaları zorlamakta, hareketlerini kısıtlamaktadır. Bu açıdan yaya yollarını özendirici önlemler önem kazanmaktadır. Dik yokuşlarda yayaları zorlayıcı etkiler vardır.

Buralarda eğim azaltılmalıdır. Alt geçit ya da üst geçitlerde merdiven yine zorlayıcı bir faktördür. Eğim ile yumuşatılmalıdır. Kötü hava koşulları ise arkatlar, yeşil öğeler ya da özel kentsel mobilyalar ile engellenebilir.

4) Hedefe Ulaşma: Yaya varacağı ya da varmak istediği yeri kendine hedef olarak belirlemiştir. Yaya ulaşımından da istenen bu hedefe en uygun biçimde ulaşmaktır. Günlük kullanım için gerekli olan yollarda hedef, yuva, okul, durak ya da alışveriş yerleridir. Yayalar, günlük ulaşımda hemen hedefe ulaşmak ister. Zevk için geçilen yollarda ise hedefler, spor alanları, parklar boş zamanları değerlendirme mekanları gibidir. Bu tür yolların isteğe bağlı olarak, rahatça çevreyi izleme özellikleri olmalıdır. Hedefe ulaşmada kuş uçumu uzaklık asıl uzaklık olduğundan, anayol buna en yakın olanıdır. Yan yol da hedefi bağlamalıdır (Bakan ve Konuk, 1987).

Yaya yolunun ölçülendirilmesinde tek bir yayanın zeminde kaplayacağı alan önemlidir. İnsanın ortalama omuz genişliği 60 cm. ve rahat bir yürüyüş alanı ölçüsü 75 cm. olmakla birlikte, yaya yollarının genişliği yolun amacına ve mevcut ya da beklenen kullanım yoğunluğuna bağlı olarak değişir (Şekil 3.3) (Bakan ve Konuk, 1987).

Şekil 3.3. Yaya yolu ölçütleri (Bakan ve Konuk, 1987).

Genel bir kural olarak, her yaya için 60 cm. genişlik gereklidir. Yaya akışının önemli ve yol genişliğinin belirlenmesinde hassasiyetin gerekli olduğu hallerde, yaya yolu genişliği şu formülle hesaplanabilir (Seçkin, 1997):

W= V.M / S

W: Minimum yaya yolu genişliği m.

V: Yaya yoğunluğu (hacmi) yaya/dak. (Yaya yolunun herhangi bir noktasından birim zamanda geçmesi beklenen yaya sayısı)

M: Yoğunluk modülü m2

/dak. (Yaya başına düşen birim alan) S: Yaya hızı m./dak. (Yetişkin bir yayanın yürüme hızı)

Yaya yolu tasarım ilkeleri şu şekilde özetlenebilir:

 Yaya yolunun eğimi % 7-8‟i aşmamalıdır. İdeal eğim- % 1-3, normal eğim- % 3-5, mümkün eğim- % 5-10, rampa eğimi- % 5-8‟dir (Seçkin, 1997).

 Yaya yolları, amaca yönelik olmalı ve geçişli bir yol sistemi ile yapılandırılmalıdır. Yayaların güvenliğine ve hareket özgürlüğüne öncelik tanınmalıdır.

 Yaya ulaşımı yalnızca bir uzaklığın aşılması değil çevrenin ruhsal ve duygusal aşılmasıdır ki bu da kentliler arasında iletişimi sağlayan bir öğe olarak düşünülmelidir (Bakan ve Konuk, 1987).

 Çeşitli aktivite alanları içinde organize edilen yaya alanları ile şehir merkezi ulaşım planı birlikte etüt edilmeli ve birbirleriyle ilişkili olmalıdır.

 Hızlı ve yoğun trafiğin bulunduğu bölgelerde yaya yolları bu alanların dışına alınmalıdır. Tali yollar ile yoğun trafiğin olduğu yerlere bağlantı sağlanabilir.  Arkasında sürprizli bir durum yaratan düzenlemeler kişileri cezbeder. Çeşitli

boyutlar, yükseklik farkları ya da değişik görünümlerin yaratıldığı mekanlar arasında geçen bir yaya yolunda monotonluk hissi ortadan kalkar.

 Kişiler, gidecekleri yere rahat, yorulmadan ve zevk alarak gidebilirse yürüme eğilimleri artar. Kendilerini zorlayan mekanlardan uzaklaşmak isterler. Yaya trafiğini önleyecek engeller azaltılmalı, dik ve keskin köşelerden kaçınılmalı, dönüşler yaya hareketlerini kolaylaştıracak şekilde yumuşak olmalıdır

 Yaya yolları, mümkün olduğunca araç trafiği ile kesişmemeli, kendi içinde ve kent ile bir bütünlük oluşturmalıdır (Özkal, 1990).

 Yaya yollarının düzenlenmesinde, düzenleme elemanlarının görsel, ekonomik ve psikolojik etkileri önemlidir.

 Kullanılan tüm peyzaj elemanları birbiriyle ve çevreyle uyumlu olmalıdır. Kent mobilyaları, yayaların hareketine engel olmayacak şekilde yerleştirilmelidir.  Bir yaya bölgesi ünitesinin çapı, tasarım ve kullanış biçimine göre değişir.

Optimum çap değeri 1 km. olarak düşünülmelidir. Alışveriş yapan, dolaşan insanların yürüyecekleri mesafe çok uzun olmamalıdır (Arû, 1965).

 Yaya yolu, bir yayanın en rahat tabii bir yürüyüşle ve kolaylıkla ulaşabileceği ölçülere uymalıdır (Arû, 1965).

 Yaya yolları, şehir merkezlerinde günlük aktivitelerin geçtiği hareketli yerler olduğundan, buralarda araç ezme korkusu, egzost gazlarının neden olduğu kirli hava, toz, duman gibi sorunlar olmamalıdır.

 Yaya alanlarına toplu taşım araçlarının rahat bir şekilde ulaşımları sağlanmalıdır.  Yaya yolunun yüzeysel drenajı sağlanmalı, yol kaplamalarında uygun malzeme

seçilmeli, kaplamalar dolaşmayı engellememeli ve kaygan olmamalıdır.

 Yaya yolu hakim rüzgarlara kapalı olmalı ve hava akım koridorları oluşmamalıdır.

 Yaya yollarında duran ve hareket edenlerin ayrılması güvenlik ve konfor açısından önemlidir. Yol üzerindeki oturma, dinlenme, dolaşma alanları birbirinden ayrılmalı ancak birbiriyle ilişkisi kopmayacak şekilde düzenlenmelidir.

 Yaya yollarında görülen bir uzaklığın etkisinin azaltılması için, perdeleme uygulanır ya da mekanlar yaratılır. Yüksekliğin ya da eğimin etkisini azaltmak için de yaya yolları kıvrımlar çizerek ilerler. Bu da yaya için daha az yorucudur.  Yaya yollarında kullanılacak doğal elemanlar havadaki kirlenmeyi azaltacağı

gibi, yaya mekanının doğa ile bütünleşmesini ve estetik bir görüntünün oluşmasını sağlayacaktır.

 Ticaret bölgelerindeki yaya yollarının, kavşakların, merdiven, rampa v.b. yerlerin