• Sonuç bulunamadı

Yassıada Yargılamaları: 27 Mayıs 1960 yılında gerçekleştirilen askeri darbe sonucunda tutuklanan Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes ile hükümet

üyeleri, DP yöneticileri ve milletvekilleri, DP’ye yakın görülen asker, bürokrat ve siviller hapsedilmiş, darbeyi gerçekleştiren Cunta tarafından kurulan özel bir mahkemede yargılanmıştır. Darbe sonrasında tutuklananlar Gürsel’in talimatıyla hazırlanan Yassıada’ya yaklaşık on, on iki gün içerisinde nakledilmişlerdir (Turgut, 2007, s. 34). Bu süreç gerçekleştikten sonra tutuklular için on bir ay ve bir gün sürecek çile dolu günler başlamıştır. Yassıada ile ilgili fotoğraflar ve çekilen videolara bakıldığında bunun tam aksi yansıtılıyorsa da, tanık ifadeleri ve hatıratlar bunun tam aksini söylemektedir. Çünkü Yassıada da o dönemde çekim yapmak yasaktır. Bütün kayıtlar 1. Orduya bağlı foto-filim merkezi tarafından çekilmiş filimlerdir. Hâlihazırda elimizde olan kayıtlar ve fotoğraflar, darbecilerin görmemizi istediği karelerden başka bir şey değildir. Öyle ki, tutukluların Yassıada’ya getirilişinin fotoğraflanması unutulmuş, tutuklular 4 ay sonra bu olay canlandırılarak çekilmiştir. Bir sinema filmi çekercesine, yapılan bu nahoş hareketi, tutuklulardan sabık Cumhurbaşkanı içine sindiremeyerek intihar etmek istemiş lakin başaramamıştır (Turgut, 1997, s. 37). Türkiye’nin siyasal, sosyal ve hukuksal tarihinde “Yassıada Yargılamaları” adıyla geçen bu hadise, günümüze dek süren önemli tartışmalara yol açmış ve kamu vicdanında telafisi mümkün olmayan izler bırakmıştır.

Darbe sonrasında Sabık Hükümet mensuplarını ve hükümete yakın isimleri yargılamak üzere Yüksek Adalet Divanı ve Yüksek Soruşturma Kurulu oluşturulmuştur. “Yüksek Adalet Divanı ve Yüksek Soruşturma Kurulu 1924 tarih 491 Sayılı Teşkilatı Esasiye Kanunun Bazı Hükümlerinin Kaldırılması ve Değiştirilmesi Hakkındaki 12 Haziran 1960 tarihli ve 1 numaralı geçici Kanunun” 6. Maddesi uyarınca kararlaştırılmıştır (10525, Resmi Gazete, 1960). Bu hususta, Yüksek Soruşturma Kurulu oluşturulması için Adalet Bakanlığından, Milli Savunma Bakanlığından ve Diğer Bakanlıklardan olmak üzere (Ek, 14) te gösterilen 53 isim MBK’ya sunulmuştur. Sunulan bu kişiler içerisinden seçilen ve listede ismi olmayıp kurula giren 31 kişi belirlenmiştir. 30 Haziran 1960’ta ilan edilen ve 31 kişiden oluşan Kurulun üyeleri şu şekildedir; (Milliyet Gazetesi, 01.07.1960, s. 1-5).

Tablo 4. Yüksek Soruşturma Kurulu Üyeleri

Başkan Celalettin Kurelman (Yargıtay 6. Ceza Mahkemesi Başkanı) Kazım Kiziroğlu (Yargıtay Üyesi) Fahri Ar (Savcı,*)

Hikmet Kümbetlipğlu ( Danıştay Üyesi) Ahmet Bayrak (Maliye Hesap Uzmanı) Turgut Lüleci (Yargıç Yüzbaşı) Semih Belen (Yargıç Üsteğmen) Orhan Ok (yargıç Binbaşı *) Naci Benli (Yargıtay Üyesi) Adil Yücefer

(Hesap Uzmanları Kurumundan )

Hakkı Kamil Beşe (Vakıflar Eski Genel Müdürü)

Fazlı Öztan (Yargıtay Raportörü) Haydar Demiraslan (Yargıç Yarbay) Fahrettin Öztürk (Yargıtay Raportörü) Altay Egesel (İzmir Cumhuriyet Savcısı) Hayrettin Perk

(Yargıtay İkinci Hukuk Dairesi Başkanı)

F. Sirret Değirmen (İstanbul 5. Asliye Hukuk Yargıcı)

İbrahim Senil

(Danıştay İkinci Daire Başkanı)

Fahrettin Kıyak (Cumhuriyet Başsavcı Yardımcısı *)

Cebbar Şenel (Cumhuriyet Başsavcı yardımcısı)

Mazhar Hiçşaşmaz (S.B.F. Öğretim Görevlisi)

Süleyman Taşer (Yargıç Binbaşı) Sırrı Katayoğlu (Yargıtay Üyesi) Vecihi Tönük (Danıştay Üyesi) Mustafa Karaoğlu (Ankara Yargıcı) Fehmi Tüzün (Yargıtay Üyesi) Ziya Kayla (Maliye Teftiş Heyetinden) Avni Yurtsever (İstanbul Hukuk Müşaviri) Niyazi Kırdar (Emet Cumhuriyet Savcısı) Turgut Cemal Özdöl (Yargıç Yüzbaşı) Orhan Akkaya (Yargıç Yüzbaşı)

Yukarıda, bahsi geçen kişiler Yüksek Soruşturma Kurulu Üyeliklerine seçilmiştir. (*) işareti konulan kişiler MBK’nın 15 Temmuz 1960 yılında yapılan toplantısı sonucu Yüksek Soruşturma Kurulundaki görevlerinden alınarak farklı yerlere tayin edilmiş, yerlerine, Doğan Acır (28. Tümen Yargıcı), Salim Ertem (İstanbul Başsavcı Yardımcısı) ve Selahattin Uğur (Diyarbakır Cumhuriyet Savcı Yardımcısı) atanmıştır (Milliyet Gazetesi 21.07.1960).

MBK tarafından Kurulun bir an önce soruşturmalarını tamamlayıp, yargılamalara geçilmesi istenmektedir. Kurulun işleyişini hızlandırmak için kurulun da talebiyle, kurula 12 üye daha seçilmiştir. Bu kişiler Suphi Örs, Sabri Tırpan, Bülent Erten, Sıtkı Akyazan,, Cevdet Menteş, Kani Virana, Orhan Erdoğan, Hilmi Aydın, Mehmet Ünüulu, Necdet Arıcıoğlu, Servet Tüzin ve Remzi Şirindir (Milliyet Gazetesi 20.08.1960). Son atamalarla Kurulun sayısı 43’e yükselmiştir. Yüksek Adalet Divanın işleyişini kolaylaştırmak üzere kurulan Yüksek Soruşturma Kurulu, 7 Temmuz 1961 yılında Kurul Başkanı Celalettin Kurelman başkanlığında çalışmalara başlamış, bir süre sonra Kurelman’nın sağlık sorunları nedeniyle yerine Hayrettin Şakir Perk başkanlığında çalışmalarına devam etmiştir (Turgut, 1997, s. 37).

16 Haziran 1960 yılında 3’nolu kanunla kabul edilen Yüksek Adalet Divanının Muhakeme Usulüne ait geçici Kanun birinci bölümünde Yüksek Soruşturma Kurulunun işleyişi açıklanmıştır. 2. maddede Kurul Başkanı üyeler arasından en az 3 er kişi olmak üzere

tali kurullar oluşturmakla görevlendirme yapıp, başkan tayin edebileceği hükmü yer almıştır. Bu kurullardan birinin Merkez Soruşturma Kurulu adını taşıyacağı ve diğer kurulları organize edeceği ifade edilmiştir (Toker, 1960, s. 33) Bu hususta seçilen bu 31 kişi 3’er kişilik 10 kurul oluşturmuştur (Milliyet Gazetesi, 06.07.1960). Merkezi Ankara olan kurulun ihtiyaç dâhilinde başka mahallerde de çalışabileceği yine 2. madde yer almış, bu husustan hareketle oluşturulan kurular iş bölümü yaparak Yassıada, İstanbul ve Ankara’da tahkikata başlamıştır (Milliyet Gazetesi, 06.07.1960).

Tablo 5. Yüksek Adalet Divanı Üyeleri

Başkan Salim Başol

Asli üyeler Yedek Üyeler

Ferruh Adalı

(Yargıtay 4. Ceza Dairesi Başkanı),

Vasfi Göksu (Yargıtay Üyesi)

Hâkim Yarbay Hasan Gürsel (Askeri Yargıtay Üyesi),

Hâkim Albay Kemal Gökçen (Askeri Yargıtay Üyesi), Abdullah Üner (Yargıtay Üyesi), Ali Doğan Toran ( Danıştay Üyesi)

Hıfzı Tüz (Danıştay Üyesi), Nahit Hatipoğlu (Danıştay Üyesi) Cahit Özdem (Danıştay Üyesi), Adil Sanal (Yargıtay Üyesi) Selman Yörük (Yargıtay Üyesi),

Hâkim General Rıza Tunç (Askeri Yargıtay Başsavcısı),

Hâkim Yarbay Mehmet Çokgüler ( Askeri Yargıtay Üyesi) Hâkim Yarbay Nahit Saçlıoğlu,

(Askeri Yargıtay Üyesi),

Kurul oluştuktan sonra delliler Kurula teslim edilmiştir (Madde, 3). Ayrıca ihbar ve şikâyetleri değerlendirmekte Kurulun görevleri arasına girmiştir (Madde,4). Buna ilaveten Kurula, Ceza Mahkemelerinin 104. ve Askeri Muhakeme Usulü Kanunun 105. Maddesine göre tutuklama kararı verebilme hakkı da tanımış (Madde,7) ancak, tahliye kararı vermesi 8. Madde ile engellenmiştir. Kurula sanıkların mallarına ihtiyati tedbir ve haciz koyma hakkı tanınmış, sanıklar hakkında yurt dışına çıkmalarını engelleyecek tedbirler alma hakkı verilmiştir (Madde,9). Bu kurulun verdiği karara karşı sanıklara kanun yolu ise kapatılmıştır. Yüksek Soruşturma Kurulu, 3’nolu Kanunun 9. Maddesi ile kendilerine verilen yetki doğrultusunda çalışmaları sırasında sanıklar ve sanık yakınlarını mal beyanına tabii tuttular. Bu tahkikatlar sonunda bazı taşınmazlara ihtiyari haciz kararı uyguladılar. 3’nolu Kanunun 2. Maddesi ile kurulan alt komisyonlar tarafından Yassıada’da tutuklu bulunan sanıkların

ifadeleri alındı. Sanıklar hakkında açılabilecek dava arayışına giren Kurul, sanıklar ile sanık avukatlarını ve sanıkların ailelerini görüştürmedi. Kurul tahkikatını davaların başladığı 14 Ekim 1960 tarihine kadar zar zor yetiştirmiş ve tahkikat sonucunda Yüksek Adalet Divanınca yargılamalar başlamıştır (Toker, 1960, s. 48)

Yargılamaları gerçekleştirmek üzere 16 Haziran 1960 yılında 3’nolu kanunla Yüksek Adalet Divanı oluşturması kararlaştırılmıştı. Divan 8 asli, 6 yedek üye, bir Başsavcı ve 11 Başsavcı Yardımcısından oluşmuştur. Yüksek Adalet Divanı Tablo, 5’te, Yüksek Soruşturma Kurulu Üyeleri Tablo, 6’da gösterilmiştir (Milliyet Gazetesi, 04.10.1960). Temmuz ayı içerisinde yargılamaların Yassıada da başlayacağı MBK tarafından (Akşam Gazetesi, 20.07.1960) kamuoyuna duyurulmuş, Salim Başol başkanlığındaki Yüksek Adalet Divanı (Özel Mahkeme) 14 Ekim 1960 günü ise Yassıada Davaları görmeye başlamıştır.

Tablo 6. Yüksek Soruşturma Kurulu Üyeleri

Baş Savcı Altay Ömer Egesel (Yüksek Soruşturma Kurulu Üyesi)

Başsavcı Yardımcıları

Salim Ertem Faruk G. Değermen

Fahrettin Öztürk, Orhan Erdoğan

Avni Yurtsever Niyazi Kırdar

Hâkim Binbaşı Süleyman Taşar Ahmet Bayrak

Hâkim Binbaşı Necdet Darıcıoğlu Hâkim Yüzbaşı Servet Tüzün Hâkim Yüzbaşı Turgut Lüleci

Yassıada’nın güvenliği için geniş çaplı tedbirler alınmıştır. Kara ve deniz birliklerinden oluşan muhafız alayı oluşturulmuş, Yassıada çevresinin 2 millik alanında karakol gemiler, görevlendirilmiş, 2 karakol gemisi de Heybeliada’da konuşlandırılmıştır. Yassıada çevresinin yarım millik bölümünde de bir iç karakol botu görev yapmış, 2 iç karakol botu da Heybeliada’da emre hazır bekletilmiştir. Yassıada ve 3 millik çevre alanı hava ve deniz trafiğine yasaklı bölge ilan edilmiş, görevli personele ateş açma yetkisi verilmiştir. Herhangi bir tehlikeye karşı Bandırmada uçaklar hazır bekletilmiştir. Yassıada’nın iç güvenliği Yassıda Garnizon Komutanlığınca sağlanmış, bu Komutanlık bir Kara Muhafız Taburu, bir Deniz Muhafız Bölüğü, bir Uçaksavar Bataryası ve ışıldakları, Deniz Harp Okulu ve Polatlı Topçu Okulundan verilen subaylardan meydana getirilmiştir. Tutukluların nakli hususunda da Yeşil Köy İskelesine kadar 66. Piyade Tümen Komutanlığı, iskeleden Yassıada’ya kadar Boğazlar Deniz ve Marmara Kolordu Komutanlığı görevlendirilmiş ve deniz de 2 adet avcı bot güvenlik sağlamıştır (Ek,13). Davaların görülebilmesi için gerek ada içerisinde gerekse mahkemelerin yapılacağı spor salonda da bir takım düzenlemeler yapılmış, 700 kişilik kapasitesi olan özel bir mahkeme salonu hazırlanmıştır. Mahkeme salonunda halk

için 220, sanık aileleri için 50 ve basın için 200 kişilik yer ayrılmıştır. Ayrıca, Yassıada tutukluların mektuplaşması ve eşya gönderilmesi için Boğazlar Deniz ve Marmara Kolordu Komutanlığına bağlı Tesellüm Büro Amirliği kurulmuştur (Ek, 3).

14 Ekimde Köpek Davası ile başlayan (Milliyet Gazetesi, 08.10.1960) davalar silsilesi, hükümlerin okunduğu son duruşma günü olan 15 Eylül 1961 günü ise son bulmuştur. Bu sürede 203 oturum yapılmış, 19 dosya ele alınmış (Emiroğlu, 2011, s. 20), on bir ay ve bir gün süren 19 davada 592 kişi yargılanmıştır (Dikici, 2014, s. 35). Yargılamalar sonucunda, 402 sanık müebbetten başlamak üzere çeşitli cezalara çarptırılmış, 135 sanık beraat etmiş, 5 sanığın davaları düşürülmüş (Turgut, 1997, s. 53), 15 idam cezası verilmiş ve 15 idam cezasından 3’ü infaz edilmiştir. Bu infazlarda Başbakan Adnan Menderes, Maliye Bakanı Hasan Polatkan ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu hayatını kaybetmiş, İmralı adasına defnedilmişlerdir.

Darbeciler kendilerince kansız bir ihtilal öngörmüş, sıkça bunu dile getirmişlerdir. Ancak görüldüğü üzere darbecilerin ellerine kan bulaşmış, insanlar hayatlarını kaybetmişlerdir. Elbette bu can kayıpları ilk de değildi. Öncesinde Tutuklanan İçişleri Bakanı Gedik, 30 Mayısta Ethem Menderes ile tutuklu bulunduğu odanın penceresinden atlayarak hayatını kaybetmişti (Ek, 10). Yassıada da tutuklu bulunan sanıklardan sekizi, çeşitli nedenlerle hayatını yitirmişti. Hayatını kaybedenler arasında Lütfi Şaylan, Dr. Zakar Tarver, Yusuf Salman, Faruk Oktay, Gazi Yiğitbaşı, Lütfü Kırdar, Nuri Yamut, ve Kenan Yılmaz vardır. Ayrıca, Kemal Tilkici isimli bir avukat dinleyici olarak Yassıda Mahkemesine giderken vapurda hayatını kaybetmiştir (Turgut, 2007, s. 41). Celal Bayar da eşi Reşide hanımı Kayseri cezaevinde tutuklu iken kaybetmiş, eşini ziyarete gitmek için yola çıkan Reşide hanım, eşi Celal Bayarı göremeden yolda hayatını kaybetmiştir (Demir, 2012, s. 156).

Dönemde idam edilen siyaset adamlarının İmralı Adasındaki naaşları, 1990 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal zamanında Truva Feribotu ile İstanbul’a getirilmiş (URL,10), devlet töreni ve halk katılımıyla Topkapı da inşa edilen anıt mezara defnedilmişlerdir (20495, Resmi Gazete, 1990).

Kurucu meclis ve yeni anayasa.

13 Kasım operasyonundan sekiz gün sonra Kurucu Meclis Anayasasını oluşturmak için gerekli yasayı hazırlamak üzere başında ODTÜ Rektörü Turhan Feyzioğlu’nun bulunduğu bir bilim kurulu görevlendirilmiştir. Görevlendirilen kurul, 21 Kasım 1960’ta tasarıyı hazırlayarak aynı gün Cemal Gürsel ve MBK üyelerine sunmuştur. Böylece askeri rejimden sivil hayata geçişin ilk adımları atılmaya başlamıştır. Bu gelişmeler yaşanırken

siyasi partilerde kendi içlerinde çalışmalarını hızlandırmış, TSK içerisinde de bir grup “Silahlı Kuvvetler Birliği” adı altında örgütlenmeye başlamıştır (Altuğ, 2006, s. 251-254). Kurucu Meclisin oluşumu ile ilgili 13 Aralık 1960 gün ve 157 sayılı yasa yapıldı (10682, Resmi Gazete, 1960). Kurucu Meclis MBK üyeleri ve Temsilciler Meclisinden oluşmaktadır. Kurucu Meclis 272 üyeli bir meclistir. İllerden seçimle gelen 75 üye, siyasi partilerden seçilen 74 üye (CHP ve CKMP), Baro temsilcilerinden 6, işçi sendikalarından 6, tarım kuruluşlarından 6, basın kuruluşlarından 6, üniversitelerden 12, yargı organlarından 12 üye kendi aralarında seçilerek kendi örgütlerinin temsilcileri olarak Meclis’e gönderildiler. Böylece Kurucu Meclis, sendikalar, barolar, tarım kuruluşları kooperatifler, basın kuruluşları, öğretmen kuruluşları, yargı organları, gençlik temsilcileri gibi sivil örgütlere öncelik verilerek Temsilciler Meclisi ve MBK üyelerinden oluşturulmuştur (Coşkun, 2001, s. 2). Temsilciler Meclisi üyeliğine, kamu hizmetlerinden yasaklı olmayan, ağır hapis cezası veya yüz kızartacak bir suç işlememiş, 25 yaşını bitirmiş ve en az lise veya dengi okul mezunu Türk vatandaşları seçilebilmektedir. İstisnai olarak, tarım, işçi ve esnaf kurullarınca seçilen temsilcilerin en az ilkokul mezunu olmaları şartı aranmaktadır (10682, Resmi Gazete, 1960). Bu şartlarla oluşturulan Kurucu Meclis, 6 Ocak 1961 yılında ilk toplantısını gerçekleştirmiştir (Milliyet Gazetesi, 07.01.1961, s. 1). Kurucu Meclis kuruluşundan 3 gün sonra 9 Ocakta fiilen göreve başlayacak yeni anayasa hazırlamak üzere Anayasa Komisyonu ve yeni Seçim Kanunu hazırlayacak Seçim Komisyonu oluşturmuştur (Milliyet Gazetesi, 03.01.1961, s. 3). Meclis yeni Anayasa taslağını hazırlamak üzere tarihçi Enver Ziya Karal başkanlığında 20 kişiden oluşan Anayasa Komisyonu atanmıştır (Hale, 1994, s. 125). Kurucu Meclis ve Anayasa Komisyonu yoğun mesai ile çalışarak 5 ay gibi bir sürede, 27 Mayıs 1961 yılında Anayasa çalışmalarını tamamlamıştır (Coşkun, 2001, s. 2). Hazırlanan Anayasa 9 Temmuzda referanduma sunulmadan evvel üzerinde yapılan son birkaç değişiklikle Kurucu Meclis tarafından kabul edilmiştir. Referandum öncesinde 24-25 Mayıs tarihinde nispi seçim sistemini ön gören yeni Seçim Kanunu kabul edilmiştir ( Hale, 1994, s. 125).

9 Temmuzda halk oylamasına sunulan yeni Anayasa, “Tarihi boyunca bağımsız yaşamış, hak ve hürriyetleri için savaşmış olan; Anayasa ve hukuk dışı tutumu ve davranışlarıyla meşruluğunu kaybetmiş bir iktidara karşı direnme hakkını kullanarak 27 Mayıs 1960 Devrimini yapan Türk Milleti…” hitabıyla başlamakta, 157 madde ve 10 geçici maddeden oluşmaktadır. Anayasanın geneli incelendiğinde kişi hak ve özgürlüklerinin genişletildiği, Meclisin gücünü kullanarak halk üzerinde vesayet oluşturmak isteyen iktidarlara mani olacak, Anayasa Mahkemesi (145. Madde) ve Senato (63. Madde ) başta gelmek üzere yeni yetki organları oluşturması göze çarpmaktadır. Ayrıca, TRT (121. Madde) ve üniversitelere (120.Madde) özerklik tanınması, basın özgürlüğü, sendikalar (46. Madde),

toplu sözleşme ve grev (47. Madde) hakkı gibi çağdaş olgular, eşitliğin, insan haklarının, demokrasinin gereği ve güvencesi olarak Anayasada yer verilen unsurlardandır (10859, Resmi Gazete, 1961).

Hazırlanan Anayasa, 9 Temmuz 1961 yılında halk oylamasına sunulmuştur. Gerçekleşen halk oylaması aynı zamanda Türkiye Cumhuriyetinin de ilk halk oylamasıdır. Halk oylamasında kurulan 56049 sandıkta ülke genelindeki 12.747.901 kayıtlı seçmenden 10.321.111 seçmen oy kullanmış, 3.933.944 hayır oyuna karşılık 6.348.092 evet oyu ile yeni Anayasa kabul edilmiştir. Yaklaşık %81 katılım oranıyla gerçekleşen seçimlerde, halkın %61,7’si evet oyu kullanmıştır ( TÜİK, 2008, s. 197). Bu sonuçlar ışığında Yeni Anayasa 20 Temmuz 1961 de Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu süreç içerisinde darbenin mimarlarından olan Cemal Madanoğlu, 20 Temmuz 1961 yılında MBK‘ya sunduğu dilekçesi ile MBK üyeliğinden istifa etmek istemiş bu istek, 21 Temmuz 1961 yılında MBK tarafından kabul edilmiştir (Ek,15). Anayasanın kabulünü takiben 4 Eylül’de Kurucu Meclis lağvedilmiş, 15 Ekim genel seçimlerinden on gün sonra da yeni meclis çalışmalarına başlamıştır (Akgün, 2010, s. 162). Bu gelişmeler ışığında darbe sürecinden sivil yönetime geçişin sağlandığı söylenebilir. Her ne kadar yönetim sivilleştirilmişse de ilerleyen bölümlerde de görüleceği üzere askerin tamamen yönetimden uzaklaştırıldığını söylemekte güçtür.

Anayasanın getirdiği yeni kurum ve kuruluşlar.

1961 Anayasası, yeni kurum ve sistemleri de beraberinde getirmiştir. Yeni Anayasa, 1876 Kanun-ı Esasi’ye benzer şekilde çift meclisli bir sistem öngörmüş, Cumhuriyet Senatosu adı verilen yasamaya ek bir meclis oluşturulmuştur. Günümüzde de adından sıkça söz ettiren Anayasa Mahkemesi yine bu dönemde kurulmuştur. Devlet Planlama Teşkilatı yine bu dönemde kurulup, günümüze değin varlığını sürdüren kurumlardandır.

1. Çift Meclisli Parlamento: 1961 Anayasası, 1876 Kanun-ı Esasi’ye benzer çift meclisli bir sistem öngörmüştür. 1961 Anayasası’na göre TBMM, kuruluş ve yetkileri itibariyle birbirinden ayrı ve farklı iki meclisten meydana gelmiştir. Bu meclislerden birincisi Millet Meclisi, diğeri ise Cumhuriyet Senatosudur. 1961 Anayasanın 4. maddesi, “Egemenlik kayıtsız şartsız Türk Milletinindir. Millet, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organlar eliyle kullanılacağı” (10859, Resmi Gazete, 1961) belirtilmiştir. Yasama yetkisini TBMM’ye vermiş ve onu oluşturan iki organın yetkilerini bazı farklar ile aynı kılmış ve hatta bazı konularda iki meclisin birlikte toplanarak karar vermesini esas almıştır(Yavuz & Bülbül, 2012, s. 228-229 ). Bu düzenlemeye ihtiyaç duyulması, yani tek meclisli bir sistemden çift meclisli bir sisteme geçilmesi, Türkiye’nin 1950 ve 1960 yılları arasında

geçirdiği siyasal sürecin bir ürünüdür. 1950 ve 1960 yılları arasında DP mecliste çoğunluğu sağlamış, yasama alanında üstünlüğü elinde bulundurmuştur. CHP dışında bir partinin ülkeyi yönetmesine alışık olmayan siyasal ve askeri yapı, Türkiye’nin çok partili hayata geçişinde tecrübe ettiği bu durumdan hoşlanmamıştır. 1960 sonrası içinde iktidar olacak partileri frenleyecek bir yapının olması için 1961 Anayasasını hazırlayanlar yargısal alanda oluşturduğu Anayasa Mahkemesi’nin yanında, siyasal bir denetim unsuru olarak da Cumhuriyet Senatosunu getirmiştir. Getirilen bu yeni sistemle Millet Meclisinin yetkileri Senato ile kıyaslandığında daha geniş tutulmuş ve hükümet, Senatoya karşı değil Millet Meclisine karşı sorumlu kılınmıştır (Gözler, 2007, s. 187).

1961 Anayasasına göre Millet Meclisinin tamamıyla doğrudan halk tarafından seçilmesine karşın Cumhuriyet Senatosu’nda halk tarafından seçilen üyelerin yanı sıra seçimle gelmeyen üyelere de yer verilmiştir (Yavuz & Bülbül, 2012, s. 228-229 ). Hatta 1961 ve 1980 yılları arası faaliyet gösteren Cumhuriyet Senatosu üyeleri 40 yaşını doldurmuş, yükseköğrenim görmüş kişilerden oluştuğu için “okumuşlar meclisi” olarak da adlandırılmıştır (Çavdar, 2008, s. 102). 1961 Anayasasının 70. maddesinde, “Senatosunun genel oyla seçilen yüz elli üye ile Cumhurbaşkanınca seçilen on beş üyeden kurulacağı” belirtilmiştir. Ayrıca, “13 Aralık 1960 tarihli ve 157 sayılı Kanunun altında adları bulunan Milli Birlik Komitesi Başkanı ve üyeleri ile eski Cumhurbaşkanlarından oluşacağı, bu tabii üyelerin yaş kaydı gözetilmeksizin, Cumhuriyet Senatosunun üyesi” olarak görev yapacakları düzenlenmiştir (10859, Resmi Gazete, 1961).

24 Mayıs 1961 yılındaki 304 sayılı Cumhuriyet Senatosu Üyelerinin Seçimi Kanunu ve 25 Mayıs 1961 yılındaki 306 sayılı Milletvekili Seçim Kanunu iki meclis için farklı seçim sistemleri öngörmüş, milletvekili seçimleri için nispi seçim sistemi, Cumhuriyet Senatosu için ise basit çoğunluk usulü uygulanmıştır. Bu durum 1964 yılında yapılan değişiklikle her iki Meclisin içinde seçim usulü aynı hale getirilmiştir.

1961 Anayasası öncesi, çift meclis sisteminin kurulması yönündeki kamuoyu, 1980 darbesi sonrası hazırlanan 1982 Anayasasının yapımı sırasında çift meclis sisteminin kaldırılması yönünde şekillenmiştir. İki darbe arası kullanılan sistem yaklaşık 20 yıllık uygulamanın sonunda hem artan kamuoyu baskısı hem de Milli Güvenlik Konseyinin isteği doğrultusunda kaldırılmıştır. Yasama organı 1982 Anayasası ile birlikte tekrar tek meclisli hale getirilmiştir (Yavuz & Bülbül, 2012, s. 230).

2. Anayasa Mahkemesi: Türkiye Cumhuriyeti, anayasal bir devlet düzeni üzerine

Benzer Belgeler