• Sonuç bulunamadı

Cumhurbaşkanlığı Seçimi: Cumhurbaşkanı Gürsel’in hastalanması ve görevini icra edemeyecek hale gelmesi dönemde yeni Cumhurbaşkanı seçilmesini zorunlu kılmıştır

Elbette bu seçim kolay olmayacaktır. Çünkü tarihimizde Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hep yoğun tartışmalara neden olduğu söylenebilir (Mangırcı, 1999). Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yoğun tartışmalar ve büyük gerilimlere yol açmasının nedenlerinden bir tanesi olarak bu makamın bir kale gibi görülmesi gösterilebilir (Kahraman, 2007, s. 157). Özellikle 1961’den günümüze değin gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birçoğunda ordunun belirleyici unsur olarak devreye girdiği söylenebilir (Acar & Çelebi, 2012, s. 4-5).

Bu dönemde gerçekleşen seçimler incelendiğinde, AP’nin matematiksel olarak AP’li birisini Cumhurbaşkanı olarak seçtirebilecek imkânı olmasına karşın bunu gerçekleştiremediği görülebilir. AP’nin ikrarda olduğu bu dönemin iç ve dış siyasetteki dinamiklerinin AP’li birisinin Cumhurbaşkanı olmasının önüne geçmiştir. AP’li vekiller kendilerinden birisinin Cumhurbaşkanı seçilmesini arzu ederken, Demirel de aynı fikirde olmasına karşın, vekillerin aksine makama tartışmalara neden olmayacak bir ismin seçilmesinin daha olumlu sonuçlar vereceği düşüncesindedir. Cumhurbaşkanının kim olacağı tartışmalarının devam ettiği bu dönemde, yavaş yavaş Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay’ın ismi konuşulmaya başlanmıştır. Sunay ismi üzerinde oluşan kamuoyu ve İnönü’nün de onayı ile Demirel Sunay’a Cumhurbaşkanlığı teklifini sunmuştur (Kuru, 1996, s. 82-83). 28 Mart 1966 yılında gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Cevdet Sunay, Alpaslan Türkeş ve Celal Bayar yarışmıştır. Sunay 461, Türkeş 11, Bayar 5 oy almış ve 47 tanede boş oy çıkmıştır (Ek,28). Bu sonuçlar ışığında Sunay 5. Cumhurbaşkanı olarak göreve başlamıştır. Hastalığından dolayı makamını bırakmak zorunda olan Gürsel ise 14 Eylül 1966 yılında, tedavi gördüğü Gülhane Askeri Tıp Akademisi Hastanesinde sabaha karşı 6,45’te vefat etmiştir (BCA, 14.09.1966, 030.18.01/2.199.63.17). Hayatını kaybeden Gürsel için, 15 Eylül 1966 yılında alınan Bakanlar Kurulu kararı ile “27 Mayısta hayatını kaybedenlerin defnedildiği anıtkabirde yer alan özel alana” defnedilmesine karar verilmiştir. Gürsel, 18 Eylül 1966 yılında düzenlenen cenaze merasimi ile Anıtkabirde kendisi için ayrılan yere defnedilmiştir (BCA, 15.09.1966, 030.18.01/2.199.63.18).

2. 1967 Kıbrıs Sorunu: 1878 yılında İngilizlerle imzalanan Ayastefanos Antlaşması sonrasında sürekli ülkemiz için çözüm bekleyen Kıbrıs meselesi, gerek DP döneminde, gerekse Birinci, İkinci ve Üçüncü Koalisyon Hükümetleri döneminde de çözüm arayışlarının başında gelen konuların arasında yer almaktadır. 21 Aralıkta gerçekleşen tarihe kanlı Noel

olarak adını yazdıran elim hadiselerin ardı arkasının kesilmemesi, gerçekleşen çözüm arayışlarının sonuçsuz kalması, Türkiye’yi müdahaleye itmiş, sonrasında gerçekleşen görüşmelerle Türklere yönelik gerçekleştirilen saldırılar bir nebze durmuştur (Gülen, 2012, s. 389-417).

Bir süre yavaşlayan saldırılar AP döneminde tekrar başlamış, AP döneminde de Kıbrıs meselesi dış politikada öncelikli konu olmuştur. Saldırılar sonrası Türk ve Yunan taraflarının yaptığı görüşmelerden olumlu bir sonuç çıkmamış, ardından Kıbrıs’ta büyük bir kriz patlak vermiş, 15 Kasım 1967 yılında Ada’nın güneyinde yer alan Boğaziçi ve Geçitkale köylerinde Türklere karşı planlı saldırılar gerçekleşmiştir. Gerçekleşen saldırıları Kıbrıs Rum Milli Muhafızları ve Rum Polisi yönetmiştir (Göktepe, 2012, s. 1408). Vuku bulan olaylarda 23 Kıbrıslı Türk ve 2 Rum hayatını kaybetmiştir (Hürriyet Gazetesi, 17.11.1967). Olayların, Türkiye’de oluşturduğu kamuoyu ve protestolar ve resmi makamlarca yapılan girişimler ile 17 Kasım 1967 yılında TBMM Kıbrıs için özel bir toplantı tertip etmiş (BCA, 30.11.1967, 030.01/16.89.10.), gerek görüldüğünde uygulanmak üzere Hükümet’e müdahale yetkisi verilmiştir. Türkiye tarafını yakından takip eden Yunanlı yetkililer, Türkiye’nin müdahale edebileceği ihtimali üzerine gerçekleşen müzakere sonucunda anlaşmaya yanaşmış, (BCA, 30.11.1967, 030.01/16.89.10.), anlaşama gereği Yunanistan Ada’ya çıkardığı askerlerini çekmeyi kabul etmiştir. 1967 yılının Aralık ayında Kıbrıslı Türkler Kıbrıs’ta yeni bir yönetim kurmuştur. “Geçici Kıbrıs Türk Yönetimi” olarak adlandırdıkları yönetim yürütme kurulu başkanlığına Dr. Faruk Küçük, Başkan yardımcılığına ise Rauf Denktaş seçilmişlerdir (EK,27). 1967 Kıbrıs Krizi hem Türkiye’yi hem de Kıbrıs’ı savaşın eşiğine getirmiş, Türkiye’nin kararlı tutumu muhtemel bir savaşın çıkmasını engellemiştir. Diplomasiyle çözülen bu sorun, Kıbrıslı Rumların ve Yunanlıların kışkırtıcı faaliyetleri sonucunda ilerleyen yıllarda tekrar alevlenecek, Türkiye’nin Ada’ya müdahalesiyle sonuçlanacaktır.

3. 1968 Yerel Seçimleri: 17 Eylül 1967 tarihinde yapılması gerekirken, 2 Haziran 1968’e ertelenen yerel seçimlere 256 706 belediye için sekiz siyasi partinin yanı sıra (AP, BP, CHP, CKMP, GP, MP, TİP ve YTP) ile Bağımsız adaylar katılmıştır (Milliyet Gazetesi, 02.06.1968). Seçim bir önceki yerel seçim ile kıyaslandığında %65,75 katılım oranı ile halkın ilgisinin az olduğu görülmektedir. Genel olarak halkın bu tepkisi partilerin aldıkları oy oranlarına da yansımış, siyasi partiler oy kaybetmiştir. Seçimlerde, AP içerisinde gerçekleşen muhalefet bu seçimlere damgasını vurmuş, çoğunluğu AP’den ayrılarak, seçimlere bağımsız giren adaylardan 230’u belediye başkanı seçilmiştir (Arslan, 2007, s. 5-8). Partiler arası ilişkiler ve parti içi çekişmeler sokağa da yansımış, seçimlerde, çıkan olaylarda 15 kişi hayatını kaybetmiş 46 kişide yaralanmıştır (Milliyet Gazetesi, 03.06.1968).

Şekil 3. 1968 yılı yerel seçimlerinde partilerin aldıkları oy oranları ve kazandıkları belediye sayıları.

1968 yerel seçimlerinin galibi, hiç şüphesiz bağımsız adaylar olmuştur. Bağımsız adaylar 230 belediye kazanarak büyük başarıya imza atmışlardır. Partiler düşünüldüğünde ise, AP’nin açık ara seçimlerden galip çıktığı söylenebilir. AP %49,6 oy oran ile 681 belediye başkanlığı kazanmıştır. AP’yi CHP takip etmiş, CHP %27,90 oy oranıyla 281 belediye başkanlığı almıştır. GP siyasi partiler içerisinde üçüncü en çok belediye kazanan partidir. %6,62 oy oranı ile 24 belediye elde etmiştir. GP’yi MP takip etmiş, 3,50 oy oranı ile 12 belediye kazanmıştır. CKMP ise %1,00 oy oranı ile 6 TİP %2,72 oy oranı ile 1 belediye başkanlığı alabilmiştir. Seçimlerde yarışan BP %1,65 ve YTP %0,72 oy oranlarıyla hiçbir belediyede varlık gösterememiştir (Arslan, 2007, s. 10).

Ordu kanadında 12 Mart'ın gerçekleşeceği, 1968 Ağustos ayındaki ilk yönetim operasyonu ile belirmeye başlamıştır. Tansel'in yerine Orgeneral Reşat Mater, Deniz Kuvvetlerine de 12 Mart Muhtırasını imzalayan komutanlardan birisi olan Eyicioğlu getirilmiş, Kara Kuvvetlerine ise Karakoç Paşa atanmıştır. 12 Martla birlikte adından sıkça söz edeceğimiz Muhsin Batur bu olaylar yaşanırken korgeneraldir. Karakoç Paşadan sonra, Kara Kuvvetleri Komutanlığına Faruk Gürler getirilecek, korgenerallikten Orgeneralliğe yükselen Muhsin Batur da Hava Kuvvetleri Komutanı olacaktır. 12 Mart Ordu müdahalesinin önde giden isimleri, Ordu içinde kritik makamlara gelmeye başlamıştır (Arcayürek, 1992, s. 163)

4. 1969 Genel Seçimleri ve AP’nin Düşüşü: 12 Ekim 1969 Millet Meclisi genel seçimlerinin de, hemen her seçim gibi kendine has özellikleri vardır. Örneğin, 1969 seçimleri çok partili rejime geçişten sonra yapılan seçimler arasında en düşük katılma orana sahip seçimdir. Bu seçimde partilerin hemen hepsinin oy kaybı yaşadığı söylenebilir. Partiler oy kaybederken bağımsız adaylar bu seçimdeyse başarı göstermiştir (Türk, 1969, s. 79). Gerçekleşen seçimde Barajsız d'Hondt Sistemi kullanılmıştır. Barajsız d'Hondt seçim sisteminin kullanıldığı 1969 seçimlerinde sekiz siyasi parti “AP, BP, CHP, GP, MP, MHP,

0 100 200 300 400 500 600 700 800

TİP ve YTP” katılmış, bu partilerden yedi tanesi Meclise girmeyi başarmıştır. Türkiye’deki 14 788 552 kayıtlı seçmenden 9 516 035’inin katılımıyla gerçekleşen seçimlerde %64,3 oranında katılım sağlanmıştır. AP 4 229 712 oy alarak % 46,6 oy oranıyla 256 milletvekili kazanmış, seçimlerden yine birinci parti olarak çıkmıştır. CHP, 2 487 006 oy alarak, % 27,4 oy oranı ile 143 milletvekilliği kazanmıştır. GP 597 alarak %6,6 oy oranı ile 15 milletvekilliği elde etmiştir. MP 292 961 oy alarak %3,2 oy oranı ile 6 milletvekilliği kazanmıştır. 9 Şubat 1969 yılında isim değiştiren CKMP’nin devamı olan MHP 275 091 oy alarak %3,0 oy oranı ile 1 milletvekili ile Mecliste temsil hakkı elde etmiştir. BP 254 695 alarak %2,8 oy oranı ile 8 milletvekili kazanmıştır. TİP 243 631 oy alarak %2,7 oy oranı ile 2 milletvekilliği almıştır. YTP 197 929 oy alarak %2,2 oy oranı le 6 milletvekili kazanmıştır. Bağımsızlar önceki seçimlere kıyasla 511 023 oy alarak %5,6 oy oranı ile 13 milletvekilliği elde ederek, büyük bir başarı kaydetmişlerdir (TÜİK, 2012, s. 25). Gerçekleşen seçimlerde siyasi partilerin oy oranlarının düşmesi buna karşın bağımsızların oy oranındaki yükselme dikkate alındığında halkın siyasi partilere bir mesaj verdiği düşünülebilir. Seçimlere ve demokrasiye olan ilginin azaldığı bu seçimde CHP 88 olan milletvekilini 143’e yükseltmiş AP bir önceki seçime göre milletvekili sayısını 1 vekil arttırmıştır. CKMP Türkeş’in Genel Başkanı olması sonrası isim değiştirerek ilk seçimlerine girmiş, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) adıyla 1 vekille Mecliste temsil hakkı kazanmıştır. Alevi kimliğini ön plana alarak kurulan Birlik Partisi BPTürkiye’de kurulan ilk mezhep partisi olup, 1969 yılı seçimlerinde sekiz milletvekilliği kazanmış, ancak ilerleyen dönemde etkinlik gösterememiştir. TİP ise siyasal parti içi çekişmeleri sonucu sadece iki milletvekilliği kazanabilmiştir (Sarıbay, 2001, s. 58).

Şekil 4. 1969 genel seçimlerinde partilerin aldıkları oy oranları ve milletvekili sayıları

Seçimler sonucu, 22 Ekim 1969 yılı Meclis, en yaşlı üye olan İnönü tarafından açılmıştır. 23 Ekimde gerçekleşen Meclis Başkanı seçimlerinde AP İstanbul milletvekili Ferruh Bozbeyli 403 kişiden 304’ünün oyunu alarak seçilmiştir (Milliyet Gazetesi,

0 50 100 150 200 250 300

23.10.1969). 4 Kasımda kabine açıklanmış (Milliyet Gazetesi, 04.11.1969), 7 Kasımda hükümet programı Mecliste okumuştur. 12 Kasımda yapılan güven oylamasında 263 kabul oyuna karşılık, 165 çekimser oy ile hükümet güvenoyu alarak görevine başlamıştır. CHP ve GP bu oylamada ret oyu kullanmıştır (Milliyet Gazetesi, 12.11.1969). Alınan güvenoyu sonrasında Türkiye’nin 31. Demirel’in ise 2. Hükümeti göreve başlamıştır.

Kurulan 31. Hükümet kabinesinde, Devlet Bakanı Refet Sezgin bir önceki hükümet kabinesindeki koltuğunu koruyarak 31. Hükümette de Devlet Bakanı olarak görev almıştır. Koltuğunu koruyan bir diğer isim Ahmet Topaloğlu’dur. Topaloğlu gerek 30. gerekse 31. Hükümette Milli Savunma Bakanı olarak görev almıştır. İhsan Sabri Çağlayangil iki Hükümet kabinesinde de yer alan bir diğer isimdir. Çağlayangil Dış İşleri Bakanlığını görevini her iki kabinede de üstlenmiştir. Sabit Osman Avcı, 30. Hükümette Köy İşleri ve Orman Bakanlıkları görevini üstlenirken, 31. Hükümet kabinesinde görev değişikliği ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olarak kabineye girmeyi başarmıştır. Kabine revizyonunun az olduğu 31. Hükümet kabinesinde Ticaret Bakanı Ahmet Dallı, görevini Gürhan Titrek’e bırakmıştır (TCB. 31. Hükümet Kabine Üyeleri).

Demirel’in 1965 yılında iktidara geldiği günden itibaren, AP’de sular durulmamış, parti içi muhalefet canlılığını sürdürmüştür. 17 Ocak 1971 yılında yetmiş iki milletvekili Demirel’e muhtıra vermiştir. Bu muhtıra ile AP’de devam eden muhalefet geniş bir kitleye ulaşmış, AP için zor zamanlarda başlamıştır (Kuru, 1996, s. 118-119). 11 Şubat 1970 yılında Mecliste bütçe görüşmelerinin gerçekleşeceği gün, aslında yetmiş ikililerin vereceği oyun rengi bellidir. Ancak, Demirel bu seferde başka bir muhalefetle karşılaşacak bütçe AP’nin yeterli vekile sahip olmasına karşın reddedilecektir. Gerçekleşen bütçe görüşmelerinde 214 kabul oyuna karşılık 224 ret oyu verilmiş (Milliyet Gazetesi 12.02.1970), Demirel beklemediği bir sonuçla karşılaşmıştır. AP bu kez yetmiş ikiler dışında bir muhalefetle daha tanışmıştır. Bütçenin reddedilmesindeki matematikten 41’ler ismi verilen muhalefete AP’den ihraç edilen beş kişinin de eklenmesiyle sayı 46’ya yükselmiştir. Demirel’in durumu kritikti ve istifası bekleniyordu (Yirmibeşoğlu, 1999, s. 43). Bütçede çıkan bu çatlak üzerine 14 Şubat 1970 yılında Hükümet istifa etmiştir (Kuru, 1996, s. 119-120). İkinci Demirel Hükümeti sona erdikten yaklaşık yirmi gün sonra 6 Mart 1970 yılında Üçüncü Demirel Hükümeti kurulmuştur. Demirel’in 3. Türkiye’nin de 32. Hükümetinde kabine değişmemiş, aynı kalmıştır. Kurulan hükümet için gerek parti muhalefeti gerekse muhalif partiler güvenoyu alamayacağı düşüncesindedir. Ancak, 15 Martta gerçekleşen güven oylamasında, 232 kabul oya karşılık 172 ret oyu verilerek 32. Hükümete güvenoyu verilmiştir (Milliyet Gazetesi, 16.03.1970). Güvenoyu alan Hükümet parti içi ve dışı muhalefeti azaltmamış,

güven oylamasında rüşvet verildiği iddiaları gündemi meşgul etmiştir (Kuru, 1996, s. 119-120). Muhalefet, Demirel’in kardeşlerinin çeşitli banklardan, 26 milyon tutarında kredi kullandıkları suçlamaları ile Demirel’i itham etmiş, bu ithamlar Demirel tarafından reddilmiştir (Yirmibeşoğlu, 1999, s. 43). Siyaseti kullanarak yolsuzluk yapma suçlamalarının gölgesinde Kurulan 32. hükümet bu ortamda varlığını 12 Mart Askeri Muhtırasına kadar devam ettirmiş, baskı sonucu 26 Mart 1971’de resmen siyasi varlığı son bulmuştur.

Dönemin toplumsal olayları ve muhtıraya uzanan süreç.

1. Öğrenci Olayları: Toplumsal olayların ortaya çıkmasında ve gelişmesinde,

Benzer Belgeler