• Sonuç bulunamadı

İkinci Koalisyon Hükümeti Döneminin Siyasal Olayları: Türkiye gerçekleşen darbe sonrasında sivilleşme çabaları içerisinde ilk koalisyon tecrübesini yaşamıştır. Kısa

süreli olan bu hükümet sonrası kurulan yeni kabinenin de pek uzun soluklu olduğu söylenemez. İkinci koalisyon hükümeti döneminde, MBK döneminde yerlerinden zorunlu göçe tabii tutulan ağa ve şeyhlerin göç ettikleri yerlerine dönmeleri gerçekleşmiştir. Her ne kadar bu süreç birinci koalisyon hükümeti döneminde de gündeme gelmişse de kısa süren bu hükümet döneminde kalıcı bir adım atılamamıştır. CHP‘nin içerisinde olduğu hem koalisyon hükümeti dönemlerinde bu olay çözüme kavuşmuştur. Cumhuriyet Senatosunda 18 Ekim 1962 yılında 118 üyeden 101’inin olumlu oyuna karşılık 17 olumsuz oy ile oy çokluğu sağlanmış ve düzenleme ile ağa ve şeyhlerle ilgili yasa kabul edilmiştir (küçükcan, 1997, s. 188-189).

İkinci koalisyon hükümeti döneminde gerçekleşen bir diğer olay ise, Yassıada sanıklarına yönelik çıkarılması sürekli gündeme getirilen af tartışmalarıdır. Af tartışmaları birinci koalisyon hükümetinin sona ermesine neden olmuş, kurulan ikinci koalisyon hükümeti

döneminde de gündemdeki tazeliğini korumuştur. Gerçekleşen görüşmeler sonunda, 16 Ekim 1962 yılında Cumhuriyet Senatosunda yapılan oylama ile Yassıada sanıklarına kısmi af çıkarılması kabul edilmiştir. Bir gün sonra Gürsel’in imzaladığı yasa 18’inde de Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiş (11235, Resmi Gazete, 1962), aynı gün içerisinde de tahliyeler başlamıştır. Böylece 347 tutuklu sanıktan 275’i bu aftan yararlanmıştır. Yaklaşık dört ay sonra 23 Şubat 1963 yılında sağ partilerin gayretleri ile siyasal suçlar dışında kalan suçlulara yönelik bir af daha yasalaşmıştır. Sabık Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın sağlık nedenlerinden dolayı 22 Mart 1963 yılında salıverilmesi, bu olayın AP tarafından suiistimali ve gösteriye dönüşmesi akabinde ikinci darbe teşebbüsünü de ateşlemiştir (Küçükcan, 1997, s. 189-198). Ülkede aratan gösteriler, siyasetin af söylemlerinin orduda yarattığı huzursuzluklar, İkinci Koalisyon Hükümetinin önlemler almasına neden oldu. Bu önlemlerden bir tanesi 27 Mayısın Hürriyet ve Anayasa Bayramı olarak ilan edilmesidir. Partilerin görüşmeleri ve sağlanan uzlaşma ile 9 Nisan 1963 günü yasa kabul edilerek, 27 Mayısın resmi bayram olması kararlaştırıldı. 26 Mayıs öğleden sonra başlamak üzere 27 Mayıs Hürriyet ve Anayasa Bayramı olarak ilan edilmiş (11381, Resmi Gazete, 1963) ve 1980 yılında yapılan darbeye kadar ülkede kutlanmıştır. 1980 darbesinden sonra 27 Mayıs Hürriyet ve Anayasa Bayramının kutlanması, 17 Mart 1981’de Milli Güvenlik Konseyi’nin aldığı kararla kaldırılmıştır (17284, Resmi Gazete, 1981).

a. 1963 Yılı Darbe Girişimi ve Talat Aydemir: 1962 yılında Aydemir ve arkadaşlarının gerçekleştirdiği ve başarısızlıkla sonuçlanan darbe girişimi sonrası, aldıkları cezaların da hafif kalması, ülkede darbeyi körükleyenlerin verdiği cesaret ve mevcut siyasal konjonktürünün uygun olması gibi nedenler, ülkeyi bir darbe girişimi ile daha karşı karşıya koymuştur. Elbette, yapıla bu darbe girişiminin faturası da bir öncekinden ağır olacaktır. Öyle ki, hükümete bağlı kuvvetler ve isyancı darbeciler arasında çıkan çatışmalarda bir Hava Albayı, bir Binbaşı, iki Harp Okulu öğrencisi, dört er toplamda sekiz kişi yaşamını yitirmiş, yirmi altı kişi de yaralanmıştır (Akşin, 1989, s. 248).

İlk başarısız darbe girişiminin mimarlarının oluşturduğu Silahlı Kuvvetler Birliği 1963 Martında düzenlediği toplantıda kuvvetleri gözden geçirmiş, 20 Mart- 20 Nisan tarihleri arasında uygun bir gün ihtilal yapılması ön görülmüştür. Ancak, planlanan darbe hareketi, 20 Mart günü Emniyet tarafından deşifre edilince bir süre ertelenmiştir (Demir, 2006, s. 165). Ertelenen darbe Mayıs ayına gelindiğinde olgunlaşmış, 19 Mayıs 1963 günü darbe yapılması planlanmıştır. Ancak Aydemir, 19 Mayıs tarihinin gerçekleşecek darbeye zarar vereceği endişesi ile darbe tarihini 20-21 Mayıs olarak değiştirmiştir (Örtülü, 1966, s. 377-378). Harekât 22 Şubattaki ilk darbe teşebbüsünün ardından, yaklaşık on dört ay sonra 20 Mayıs

1963 gecesi 23.30’da başlamış, darbeciler Ankara radyosunu ele geçirmişler (Ek,24), radyodan darbe anonsu yayınlamaya başlamışlardır. Bizzat Aydemirin okuduğu 1 numaralı tebliğde,

“Bugünkü rejimin Türkiye’yi Atatürk yolundan ayırmış olması dolayıyla, silahlı kuvvetlerin duruma müdahale etmek zorunda kaldığı ve millet meclisi ve cumhuriyet senatosunun lağvedildiği belirtilmiştir. Ayrıca, radyodan okunan bildiride siyasi partilerin ve derneklerin kapatıldığı da halka duyurulmaktadır. Yarım saat sonra okunan 2 numaralı bildiride de İstanbul, Ankara ve İzmir’de örfi idare ilan edildiği, ihtilal parolası bilmeyenlerin sokağa çıkmaması gerektiği, bu hususlara dikkat etmeyenlere ateş açılacağı bildirilmiştir” (Ek,24). Radyo yayını sonrasında sabaha karşı Genelkurmay Başkanı tarafından ültimatom yayımlamış, yayınlanan bu ültimatomla darbe karargahı olan Harp Okulu karışmaya başlamıştır. Bu sırada Harp Okulu, hükümet kuvvetleri tarafından sarılmıştır (İsen, 1964, s. 169). İhtilalci kuvvetler içinde yer alan 229. Piyade Alayı’ndaki bölüklerin komutanları tutuklanmış, ihtilal girişiminin başarısız olacağı ihtimali ile birliklerde çözülmeler başlamıştır. Mürted Hava Üssü’nden kalkan iki jet, Harp Okulu’nun yollarına ateş açmış, Harp Okulu’na ilerleyen Muhafız Alayı, jetlerin yaylım ateşi sonucu dağılmıştır. İkinci darbe teşebbüsünde de başarısız olan Talat Aydemir, Mustafa Pakoba’nın evine gitmiş; ihtilalin öncülerinden Fethi Gürcan da Batı Almanya Elçiliği’ne sığınmıştır. Gürcan ve Karazeybek elçilik mensuplarından “Siyasi mülteci” olarak kabul edilmelerini istemelerine karşın bu talepleri reddedilmiştir. Talat Aydemir ve diğer sanıklar tutuklanmış, Mamak Muharebe Okulu’na götürülmüştür (Demir, 2006, s. 167). Darbe girişimi sonrası 21 Mayıs gününden başlamak üzere Ankara, İstanbul ve İzmir’de bir ay süreli sıkıyönetim ilan edilmiş (Ek,25), edilen sıkıyönetim sonucu 7 Haziranda sıkıyönetim komutanlıkları yetkilendirilmiştir (Ek,25).

Gerçekleştirilen yargılamalar sonucunda, Kurmay Albay Talat Aydemir, Fethi Gürcan, Erol Dinçer, İlhan Baş, Cevat Kırca, Osman Deniz ve Ahmet Güçal ölüm cezasına çarptırılmıştır. Ayrıca otuz kişi ömür boyu, on bir kişi on beş yıl, beş kişi on iki yıl, iki kişi sekiz yıl, iki kişi altı yıl ve on üç kişi üç ay hapis cezasına çarptırılmıştır. Otuz sekiz kişi ise gerçekleşen yargılamalar sonunda beraat etmiştir. Darbe girişimi nedeni ile yargılanan askeri öğrencilerden 1293’ü beraat etmiş, 166’sı üç ay ila dört yıl arası hapis cezasına çarptırılmış, öğrencilerin tamamı okuldan atılmıştır. Haklarında idam cezası verilen Fethi Gürcan 26 Haziran 1964 yılında, Talat Aydemir ise, 5 Temmuz 1964’te idam edilmiş, diğer sanıklar ise 1966 yılında çıkarılan af ile serbest bırakılmıştır (Akşin, 1989, s. 248). Böylece Türkiye bir darbe teşebbüsünden daha kurtulmuş, ikinci koalisyon hükümeti de ilkinde olduğu gibi darbeyi püskürtmeyi başarmıştır.

b. 1963 Yerel Seçimleri ve Koalisyon Hükümetinin Sonu: 17 Kasım 1963 yılında gerçekleşecek olan yerel seçimler, gerek hükümetteki koalisyona ortak partiler gerekse

muhalefette kalan partiler için önem arz etmektedir. Siyasi partilerin vereceği bir sınav niteliği taşıyan 17 Kasım seçimleri aynı zamanda CHP, YTP ve CKMP koalisyonunun da bitmesinde etkili olmuştur. Seçimler öncesinde, CHP’nin 1961 genel seçimlerinde elde ettiği oy oranından daha düşük bir oy alması durumunda, CHP’nin koalisyondan çekileceği söylentileri dolaşmaktadır. Diğer koalisyon ortakları içinde aynı durum söz konusudur. DP’nin mirasçısı olarak görülen CKMP, YTP ve AP’nin 17 Kasım seçimlerinde DP tabanında olan karşılığı seçim sonundaki siyaseti de belirleyeceğinden seçim sonucu partiler için önemlidir (Yalansız, 2002, s. 116-117). Çünkü yerel seçimler genel seçimlerden sonra gerçekleştiğinde, sonuçları genellikle güvenoyu şeklinde, şayet yerel seçim sonrasında bir genel seçim gerçekleşecekse, sonuçları referandum olarak yorumlanmaktadır (Akbulut, 2001, s. 38). Bu durum göz önüne alınarak 17 Kasım seçimlerinin sonuçları değerlendirildiğinde, YTP ve CKMP’nin halk tarafından güvenoyu alamadığı, söylenebilir. İki parti seçim sonuçlarını değerlendirirken başarısızlıklarının sebebi olarak koalisyonda yer almalarını görmüş ve hükümetten çekilmişlerdir. Hükümetin yıkılmasına neden olan yerel seçim AP, CHP, CKMP, MP, TİP ve YTP’nin katılımıyla 17 Kasım 1963 yılında gerçekleşmiştir. Seçime seçmenin yaklaşık % 77.64’ü katılmış, gerçekleşen seçim sonucunda AP % 45.48, CHP % 36.22, CKMP % 3.06 TIP % 0.40 YTP % 6.51 Bağımsızlar % 5.24 oranında oy almışlardır. Aldıkları bu oy oranları ile AP 500, CHP 337, Bağımsızlar 139, YTP 55, CKMP 8, MP ise 6 belediye kazanmıştır (Aslan, 2007 s. 5-8). 17 Kasımda AP zafer elde etmiş, DP tabanının da temsilcisi olmuştur. YTP ve CKMP istediği başarıyı gösterememiş ve DP tabanını AP’ye kaptırmıştır. CHP ise iktidarda olmasına rağmen kan kaybetmiş, istediği başarıyı elde edememiştir. Seçimden kısa bir süre sonra CKMP, ardında da 27 Kasımda da YTP genel idare kurulu grup idare heyeti koalisyondan çekilme kararı vermiştir (Milliyet Gazetesi, 28.11.1963).

Şekil 1. 1963 yılı seçimleri ve partilerin oy oranları. 0,00% 5,00% 10,00% 15,00% 20,00% 25,00% 30,00% 35,00% 40,00% 45,00% 50,00% AP %45,48 CHP %36,22 CKMP %3,06 TİP %0,40 YTP %6,51 Bağımsızlar %5,24

2 Aralık 1963 yılında da İnönü istifa ederek koalisyon hükümeti dağılmıştır (Milliyet Gazetesi, 03.12.1963). CHP önce AP, ardından YTP ve CKMP ile koalisyon hürmetleri kurulmuş, akabinde bu hükümetler uzun soluklu olmamıştır. CHP’nin elinde tek alternatif, bağımsızlarla kurulacak yeni bir koalisyon hükümeti ihtimali kalmıştır. Bu dönemde AP genel başkanı hemen her fırsatta göreve hazır olduklarını bildirmiş, AP, CKMP ve YTP ile koalisyon görüşmeleri yapılmıştır. Parti liderleri Gürsel başkanlığında birçok kez bir araya gelmiş, hükümet buhranını bitirmek için temaslarda bulunmuştur.

Üçüncü koalisyon hükümeti.

27 Mayıs sonrası siyasal yaşama geçişle birlikte kurulacak bu hükümet öncesinde İnönü Başkanlığındaki CHP, AP, ardından da YTP ve CKMP ile koalisyon hükümetleri kurmuş, akabinde bu hükümetler uzun soluklu olmamıştır. CHP’nin elinde tek alternatif, bağımsızlarla kurulacak yeni bir koalisyon hükümeti ihtimali kalmıştır. Cumhurbaşkanının siyasi parti liderleri ile gerçekleştirdiği görüşmelerden bir netice çıkmamış, Gümüşpala’da hükümet kurmaya yaklaşmamış, CHP öncesinde hükümet kurmaya yakın durmayan tavrını değiştirerek bağımsızlarla hükümet kurmak zorunda kalmıştır. 14 Aralık 1963 yılında hükümeti kurma yetkisi (Milliyet Gazetesi, 15.12.1963) Cumhurbaşkanınca İnönü’ye verilmiştir. 25 Aralıkta hükümeti açıklayan İnönü, 4 Ocak 1964’te (Milliyet Gazetesi, 05.01.1964) güvenoyu alarak göreve başlamıştır. İnönü böylece Türkiye’nin 28. kendisinin Cumhuriyet tarihi boyunca 10. Dönemin ise 3. Koalisyon Hükümetini kurmuştur.

Üçüncü Koalisyon Hükümetinde, Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin, Maliye Bakanı Ferit Melen ve Çalışma Bakanı Bülent Ecevit, bir önceki hükümetteki görevlerine devam etmiş, bir önceki hükümette Gümrük ve Tekel Bakanı Orhan Öztrak üçüncü koalisyon hükümetinin İçişleri Bakanı olarak kabinede yer almıştır. Diyarbakır milletvekili Vefik Pirinççioğlu 17 Mart 1964 yılında Devlet Bakanlığı görevini Malatya milletvekili Nüvit Yetkine bırakmıştır. Bir başka değişiklikte Adalet Bakanlığında yaşanmış, Adalet Bakanı Sedat Çumralı 15 Aralık 1964 yılında görevi Sırrı Atalay’a bırakmıştır. Kabine revizyonunda değişen bir başka bakanlık ise Ulaştırma Bakanlığı olup, Bakan Ferit Alp İskender bakanlık görevini 15 Aralık 1964 yılında Mahmut Vural’a devretmiştir. Bakanlar kurulunda gerçekleşen son değişiklik ise, İmar ve İskân Bakanlığında gerçekleşmiş, Bakan Celalettin Uzer görevi 15 Aralık 1964 yılında Sadık Kutla’ya devretmiştir. Bir önceki kabineden farklı olarak bu kabinede fazla değişiklik olmamış, 15 Aralık 1964 yılında üç bakanlık ve Mart ayında da bir bakanlık olmak üzere dört bakanlık el değişmiştir (Ek, 23). Hükümetteki beş bakanlığa bağımsız adaylar getirilirken geriye kalan bakanlıkların tamamına CHP’li vekiller getirilmiştir. CHP ve Bağımsızlardan oluşan 28. hükümet, AP, YTP, CKMP ve MP

tarafından 13 Şubat 1965 yılında bütçe oylaması sırasında bütçeye güvenoyu verilmemesi nedeniyle düşürülmüştür. Böylece, bir yıldan biraz fazla görev alan hükümet siyasi ömrünü tamamlamış, İnönü Hükümetleri devri kapanmıştır.

Benzer Belgeler