• Sonuç bulunamadı

Değer: Dua ve Yardım Etme Değeri

Tanım: Dua ‘‘Yakarış. Tanrı'ya yalvarma, yakarış için söylenen dinî metin.’’ (BTS) şeklinde ifade edilmektedir. Yardım ise ‘‘Kendi gücünü ve imkânlarını başka birinin iyiliği için kullanma, muavenet.’’(BTS) olarak tanımlanmıştır. Terim anlam olarak ise Alah’ın kudreti karşısında kulun acizliğini bilmesi, ona yalvarması anlamlarına gelmektedir. Değer eğitiminde dua ve yardım kavramları birlikte ele alınması gereken unsurlardır. Bu eserde müellif bu iki kavramı baraber kullanarak okuyucusuna öğütler vermektedir.

Mürşidî Efendi incelediğimiz eserin “Fi Beyân-ı Mebhâs-ı Tâleb-i Du’â Ve İsti’ânet’’ (Dua ve Yardım Talebi Hakkında) bölümünde duanın öneminden ve hayatımızdaki yerinden bahsederken yardımın da Allah tarafından olacağını ifade etmektedir. İnsanın aciz bir varlık olduğunu ifade eden müellif, bu acziyetin giderilmesi için Allah’a yalvarmak gerektiğini bu vesileyle eksikliklerin tamamlanabileceğini okuyucusuna şu şekilde aktarmaktadır:

Ahmedi iste merâmın Tanrı’dan Zirâ oldır her merâmın bâr iden Cümle ‘âlem bende halk olanların ‘Aczi vardır sencileyin anların Her ne dilersen Hudâ’dan iste sen Yalvar ancak ol sâdıkı dosta sen Bu cihânın halkı gelse bir yere Nef’i darrı19

itmek içün bir ere Hâlık itmeyince anlar kılamaz Hiç birisi tedbîrini bilemez Darrı nef’i ki Hudâmızhalk ider Halk olmayınca kul nice ider

Duanın kabul olması için bazı şartları yerine getirmek gerektiğini ifade eden Mürşidî Efendi bunların başında kalpte şüphenin bulunmaması gerektiğini hatırlatır. Kalp ile dilin bir olması gerektiğini de hatırlatan müellif, her işte Allah’a yalvarmak, ondan yardım dilemek ve masivadan yüz çevirmek gerektiğini de şu şekilde ifade etmiştir:

109 Olmaya kalbinde şübhe be’s20

ile Kalb ile dil bir ola ihlâs ile Kalbe lâzımdır hulûsı derc ide Dil gerek ki andan alub harc ide Ahmedî kalbin dilin bir eyle sen Her merâmını hulûsen dile sen İste anı Hâlık’a yalvarı sen Her dü ‘âlemde bulırsın anı sen Her umûrında Hudâ’ya kıl nidâ Cümlenin derdine andandur devâ Mâ-sivâdan derde dermân isteme Gayrilerden yardım utan isteme

Allah kendisine el açıp yalvaran kullarını sever. Bunun için Allah’a yalvarmak ve yardımı ondan istemek insanı manen huzura eriştirir diyen Mürşidî Efendi, ümitsizlerin derdine derman olacak şeyin dua olduğunu ayrıca ifade etmektedir.

Sever yalvaranı isteyeni ol Virür her isteyenin hâcetini ol Ki andandur kamû işler kilidi İrişdirür ümîde nâ-ümîdi Kılıbdur bâb-ı ihsânın küşâde Kim ister irişür andan murâda Ganî oldur hazânında kerem çok Virür kullarına aslâ dimez yok Bulınma gâfil umma gayriden dâd21

Hudâ halk itmeyince yokdır imdâd

İnsanoğlu hem dünya haytında hem ahiret haytında rahatı isteyen bir yaradılışa sahiptir. Bu durumda insan, sesini duyurabileceği, derdine derman olacağı bir yakarışla yalvarmalı, iki dünyanın saadetini istemelidir. Mürşidî Efendi bu ifadeleri kullanırken elinin boş, yüzünün kara olduğunu, Allah’ın rahmetinden ve Hz. Peygamberin şefaatinden başka bir ümit kapısının olmadığını anlatır. Duanın başında ve sonunda salavat getirmenin, duanın kabul olmasının önemli bir şartı olduğunu da şöyle ifade etmektedir:

Ahmedî yalvar Hudâ’ya her zaman Nâil-i maksûd olasın dü cihân Ana yalvarmağa eyle ‘âdeti İste andan her dü ‘âlem hâceti ………

Tehi destem sana yarar işim yok Yaramaz işlerimden tuhfeler22 çok Eğer senden bana olmazsa çâre Kalıram her dü ‘âlemde âvâre

20 be’s: Yeterli 21

dâd: Adalet, ihsan, yardım

110

Bağışla bizlerin cürm ü hatâsın Ki sen ehl-i kerem ehl-i ‘âtasın Sana kulız Habîb’in ümmetiyiz Habîb’in hürmetine ‘afv idinüz ……….

Du’ânın ibtidâsı intihâsı Salât ile olırsa ger edâsı Biri rehber biri dindâr olırlar Uçırub anı dergâha urırlar Ki zirâ perdeler var râha gitmez Mu’allakda durır dergâha gitmez Kılavuzdır salât ana bulır yol Açar perdeleri Hakk’a varır yol Elin kaldır Resûl’e vir salâtı Açar Rabbin sana her müşkilâtı

Öngörülen kazanım/lar:

Duanın insana manevi kuvvet kazandırdığını kavrar. Dua ve ibadet ilişkisini kavrar.

Duayı manevi bir iletişim aracı olarak kullanır.

Bu değerin günümüz toplum hayatındaki yeri ve önemi:

Bizi yoktan var eden ve yaşatan Allah’tır. Yüce Allah bedenimizdeki bütün organlarımızla beraber sağlık ve akıl nimetleriyle bizleri mükemmel bir şekilde yaratmıştır. Diğer canlılardan farklı olarak bizlere verilen akıl nimeti ile kendisini tanımamızı ve ona ibadet etmemizi istemektedir. Yaradılışımızın gayesi Allah'ı tanımak ve ona ibadet etmek olduğundan, ibadetlerimizi yaptığımız takdirde hem Allah'ın verdiği nimetlere karşı teşekkür borcunu yerine getirmiş oluruz, hem de onun sevgisini kazanırız.

Allah’ın sonsuz kudreti karşısında insanın acizliğini görmesi ve bu acizliğin giderilip kendisine yardım edilmesi ancak dua ile mümkündür. Bizler sınırlı bir kudrete sahip olan varlıklarız. İsteklerimizin yerine gelmesi için çalışan ve aynı zamanda Allah’ın yardımına muhtaç olan kullarız. Bununla beraber zıtlıkları bünyesinde barındıran insan, gururlanmaya ve Allah’ı unutmaya meyilli bir varlıktır. Dua etmek, bizi Allah’a bağlayan, onunla iletişim kurmamızı sağlayan, bize kul olduğumuzu hatırlatan ve ibadetlerimizin özünü oluşturan mükemmel bir araçtır.

Dua, bir yakarış olduğu gibi aynı zamanda bir ibadet çeşididir. Dua, bize her zaman yardım edecek, kuvveti her şeye yeten bir yaratıcımızın olduğunu, yalnız ve çaresiz olmadığımızı hatırlatır ve ona tevekkül etmemizi sağlar. Kuran-ı Kerim’de ve

111

hadislerde duanın önemi ve dua etmek, üzerinde çoklukla durulan bir konudur. “Rabbiniz buyurmuştur ki: Bana dua edin, size cevap vereyim! Kibre saparak bana ibadetten uzaklaşanlar, aşağılanmış bir halde cehenneme gireceklerdir.” (Mü’min, 60)

Bizler dua ile kulluğumuza değer katmalı ve bu değeri toplumun her alanında yaşatmak için çaba sarf etmeliyiz. Birbirimize, yakın çevremize, eş, dost ve akrabalarımıza dualarımızda yer vermeli ve onlardan dua istemeliyiz.

112