• Sonuç bulunamadı

Değer: Gıybet Etmeme Değeri

Tanım: “Başkalarını çekiştirmek ve kınamak üzere yapılan konuşma, dedikodu” veya “Bir birey ya da toplumsal küme üzerinde, yüze karşı değil arkadan sözlü saldırıda bulunmak yoluyla toplumsal denetim kurma.” (BTS) şeklinde tanımlanan gıybet, dini terimler sözlüğünde ise “Bir kimsenin, yüzüne karşı söylendiği zaman hoşlanmayacağı, kalbinin kırılacağı bir sözünü, hâlini veya hareketini, arkasından, bulunmadığı yerde söylemek, hareketiyle göstermek veya îmâ etmek.” (Sürmeli, 2016) olarak tanımlanmıştır.

İncelediğimiz bu eserde toplumsal hayatımızı dedikodu ile kirleten, fitne ve fesat ile insanların arasına ayrılık tohumları eken gıybet bahsine de yer verilmiştir. “Fi Beyan-ı Mebhas-ı Ahval-i Gıybet” bölümünde Mürşidî Efendi, gıybeti tanımlayarak bu çirkin işin akıllı insanlar tarafından yapılmayacağını ifade eder. Gıybet eden kişinin ilk önce kendisine zarar verdiğini söyler ve gıybet edilen kişinin de ahirette kendisinden hesap soracağını hatırlatır.

Gıybet ol kişi söylese gâib cânı İncine sahibi bilince anı Gıybet oldır ki diyen hem dinleyen Bileler kimdir ol işi eyleyen Ahmedi gıybet kelamı eyleme Âkıl ol dilde mesavi söyleme Söyleme gıybet sana itme zulüm Senden ister sahibi ba’del-ölüm

“Söz ağızda iken sahibinin esiridir, ağzından çıktıktan sonra sahibi sözün esiri olur.” diyen Hz. Ali ile aynı anlamı farklı bir şekilde ifade eden Mürşidî Efendi, dudaklarımızın bizler için perde görevini üstlendiğini ve içindeki sözleri gizlediğini söyler. Allah bizi pek çok bela ve musibetten koruduğu gibi, biz de kendimizi dilin afeti olan gıybetten korumalıyız. Bu şekilde dilini koruyan, kendisini de korumuş olur.

Hâlık’ın seni nice hıfz eylemiş İki perde içre seni gizlemiş Perde kılmış lebleri dişi sana Tâbi eylemiş teni başı sana Perdedar oldın anın içün yâ lisan Tâ ki rahatta bulına cism ü can

94

Gıybet etmeyi, dil yarasına benzeten Mürşidî Efendi okuyucusuna seslenerek, bu yarayı kimsenin gönlünde açmamasını tavsiye eder. Çünkü bu yaranın ilacı yoktur. Bir insanın kusurunu dillendirmemeyi, Allah’ın Settar (günahları örten, gizleyen) ismiyle bize hatırlatan Ahmed Mürşidî Efendi, bu şekilde bizim de kusurlarımızın affedileceğini söyler.

Urma dil zahmını halka yâ oğul Dil yâresi hiç ilaç itmez kabul Gayriler aybına açma kalbde yol Cümle aybı ara sen kendinde bul Bir kulı bilsen eğer bir aybıyla Sakla anı salma her dilden dile Hâlık’ın Settar’dır ol setri sever Sâtir olan kulına ‘afvı ister

Gıybet hakkında fıkhî bilgiler veren ve çeşitli menkıbelerle bu olumsuz davranışı anlatan Mürşidî Efendi, bu hatayı işlediğimiz takdirde tevbe etmemiz ve gıybetini yaptığımız kişiden helallik almamız gerektiğini de ifade etmiştir.

Yâ İlahi nic’olur halim benim Cümle gıybettir bu akvalim benim Pendim içre bunca gıybet eyledim Bazını zem bazını medh eyledim Mağfiret eyle beni hem anları Gıybeti kıldığım ol ihvanları Perde-i afvınla anı kıl sitar Eyle lutfunla eyâ Perverdigâr

Öngörülen kazanım/lar:

Gıybet kavramını tanımlar, özelliklerini açıklar.

Gıybetin insan hayatındaki olumsuz etkilerini yorumlar.

Sakınılması gereken davranışlar konusunda öz değerlendirmede bulunur.

Belirlenen değerlerin günümüz toplum hayatındaki yeri ve önemi:

Yukarıda tanımını yaptığımız gıybet, toplumu içten içe kemiren bir hastalık gibi insanlar arasında tahribata neden olmaktadır. Toplumu oluşturan bireyler isteyerek veya istemeyerek bu davranışı sergilemektedir. Ama şurası bir gerçek ki insanlar, bunun çok kötü bir davranış olduğunu kabul etmektedir. İnsanlar arasındaki manevi bağı koparan bu hastalık, kardeşlerin arasına saplanan bir hançer gibi toplumsal değerlerin de yok

95

olmasına zemin hazırlar. Bireyin temel görevleri arasında yer alan ahlaki davranışları sergilemek ile uyuşmayan gıybet, çirkin bir davranış olarak, dillerden akıtılan bir zehirdir. Gönülleri yaralayan bu zehrin ilacı ise maalesef yoktur.

Kur’an-ı Kerim’de günah olarak ifade edilen bu çirkin davranış için Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü öyle zanlar vardır ki günahtır. Birbirinizin özelini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Biriniz ölmüş bir kardeşinin etini yemekten hiç hoşlanır mı? Bundan tiksindiniz değil mi? O hâlde Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul edendir, çok merhametlidir.” (Hucurat, 12) Dolayısıyla gıybet denilen bu davranıştan dilimizi ve kalbimizi temiz tutmalı, eğer yapmışsak tevbe ile Allah’tan bağışlanma dilemeliyiz.

Günlük hayatımızda, özellikle teknolojinin gelişmiş olduğu bu asırda, istenilmeyen birçok şeyi duyuyoruz. Yalan, iftira, gıybet gibi çirkin sözler, çok çabuk yayılabilen bulaşıcı hastalıklar gibi insanlar arasında yayılıyor. Zararı sadece gıybeti yapanda kalmayıp topluma yansıyan bu davranış, insanın değerini düşürür ve onu güvenilmez hale getirir. Toplumda ise küskünlüklere, insanların birbirine düşman olmalarına sebep olur. Böylece toplumda kötü izlenim yaygınlaşır, zihinler karışır ve insanların birbirlerine olan bağlılıkları azalır.

Toplumda genellikle; boş, tembel, düşmanlık, çekememezlik ve inat duygularıyla dolu, kendi eksiklik ve kusurlarına bakmayarak başkalarının kusurlarıyla uğraşmayı adet edinmiş kimseler gıybet yaparlar. İş ortamında, okulda, aileler arasında, arkadaşlık ilişkilerinde bu çirkin davranışın önüne geçmek için daha duyarlı davranmalıyız. Gıybet, yalan, iftira gibi pek çok çirkin davranış yerine doğruluk, sadakat, güven gibi erdemli davranışlarımızı artırmalıyız.

96