• Sonuç bulunamadı

Değer: Şükür ve Hamd Etme Değeri

Tanım: Arapça bir kelime olan şükür övmek anlamına gelir. Kelimenin sözlükteki anlamı şu şekilde ifade edilmektedir: ‘‘Tanrı'ya duyulan minneti dile getirme, mutlu bir olay veya durumdan, yapılan bir iyilikten duyulan hoşnutluğu bildirme’’ (BTS). Şükür ve hamd kelimelerinin, üzerimizdeki bütün nimetlerin Allah’tan olduğunu bilmek ve bu nimetlere karşı kalp, dil ve beden ile yapılması gereken ibadetlerin yerinde ve zamanında sergilemek anlamlarını da taşıdığı ifade edilmektedir.

İncelediğimiz eserde Ahmed Mürşidî Efendi “ Fi Beyan-ı Mebhas-ı Şükr ü Hamd” bölümünde, şükrün kime ve nasıl olması gerektiğini ve bunun faydalarının neler olacağını okuyucusuna anlatmaktadır. Mürşidî Efendi, şükrün insanı iki dünyada rahata kavuşturacağını, zoluk ve kolaylıkta yapılan şükrün insanın gönül dünyasını parlatan bir ayna olduğunu ifade etmektedir. Şükür için en güzel yollardan birisinin kişinin maddi olarak kendisinden daha aşağıda olan insanları görmesi gerektiğini vurgulayan müellif, bunun zıddının ise insanı gam ve kedere sürükleyerek isyana yol açacağını şöyle ifade etmektedir:

Hâlık’ına şükri kıl yâ Ahmedî Tâ bulasın her dü ‘âlem râhatı ‘Usra23

hamd eyle ve yüsra24 şükri kıl Kim bulır andan cilâ mir’ât-ı dil ……

Şükre meyyâl olmak istersen oğul Senden ednâyı gözet bul şükre yol Senden a’lâya bakup âh eyleme Şükri nisyân itdirür salar ğama Sen kalîle kıl şükri çok bulasın Rahât-ı dâreyne nâ’il lasın Her kimesne hâline şükr eyleye Hâlık’ın ni’metleridür bu dise Arta anın ni’meti eksilmeye Her dü ‘âlem mihneti ol görmeye Her nemiz var ise ni’met bilelim Biz gerek ki günde şükri kılalım

23

‘usr: Güçlük, zorluk, sıkıntı

113

Ahmed Mürşidî Efendi bu bölümün devamında insanlarla hoş geçinmenin gerekliliğinden bahsederken güzel ve hoş bir dilin kullanılmasını şükrün bir parçası olarak belirtir. Bizleri yoktan var eden, varlık aleminde türlü türlü nimetlerle bizleri besleyen, büyüten ve ihtiyaçlarımızı gideren yaratıcıya karşı şükür, insanın en önemli görevidir. Bu açıdan müellifin dediği gibi bizi insan olarak yaratan, iman ve akıl ile donatan hamd ve şükre layık olandır.

Şol nazar îmânıyla bir bak sana Bunca ikrâm eylemişdir Hak sana Şükirler eyle ol Perverdigâr’a Bizi yokdan var iden Girdigâr’a25 Yaratmasa cihâna gelmez idik Dü ‘âlem ni’metini bulmaz idik Yaratdı bizi mü’min kıldı sâbit Ve İslâm üzre bizi kıldı râbıt Müdâmî şol îmânın şükrini kıl Zevâlini anuban fikrini kıl …….

Gerek şükr idelim bizler Hudâ’ya Bizi gark eylemiş lutf u ‘atâya Yaratdı bizleri ‘âlemde insân Ve ‘ârif kıldı virdi ‘akl u îmân

Bizlere verilen ömür sermayesini emanet olarak ifade eden Mürşidî Efendi, ömrümüzü faydasız ve boş geçirmemek için okuyucusunu tefekküre davet eder. Dünyaya niçin gönderildiğimizi, buradaki vazifelerimizi ve bir yolcu olduğumuzu hatırlatan müellif, burada şükür ve ibadet ile dolu olan bir hayatın ahiret hayatına olan katkısını da şöyle dile getirmektedir:

‘Ömür sermâyesin virme hevâya Urır zahmı iremezsin devâya Gerek ki fikr idelim bunı her dem Niçün geldi fenâ mülkine âdem Bizi kul Hâlık’ı vâhid bilelim Anın emri nedir ‘âmil olalım Tehî gelmedi işbu hâna kervân Eger hayvan eğer insân eğer cân Gelübdür fânîye tâ’at içün ol Gerekdir şükr ile tâ’at kıla bol ‘İbâdet eylese kul şeb nehâri Şükri kılmasa olmaz pâyidârî

Öngörülen kazanım/lar: Şükür ve hamd kelimelerini açıklar.

114 Verilen nimetlere karşı şükür görevini yerine getirir.

İnsanlar arasındaki teşekkürü şükrün bir parçası olarak değerlendirir.

Bu değerin günümüz toplum hayatındaki yeri ve önemi:

Şükür kelimesi, her türlü nimeti bize veren yaratıcıya karşı dil, beden ve kalp ile ona olan kulluğumuzu göstermektir. İnsanların kendi aralarında birbirlerine ifade ettikleri teşekkür, şükrün bir göstergesidir. Hayatını devam ettirmekte aciz ve fakir olan insan, kendi aczini ve fakirliğini gideren bir zata yönelme eğilimi üzerine yaratılmıştır. Etrafımıza baktığımızda bize verilen nimetlere karşı saymakla bitiremeyeceğimiz bir bolluk içerisinde olduğumuzu fark ederiz. Bütün bu nimetleri bize veren yaratıcımızdır. İnsanların bu nimetlere karşı şükürsüz davranmaları bu nimetleri verene karşı bir nankörlük olur. İnsanlardan aldığımız küçük bir hediyeye karşı teşekkür ederken; bunca nimeti bize verene karşı kayıtsız davranmamız şükürsüzlüğümüzün ifadesi olur.

Yukarıda Ahmed Mürşidî Efendi’nin üzerinde durduğu ve şükrümüze vesile olan bir değer de kendimizden maddeten aşağıda olan insanları görmemizdir. Bizler etrafımızdaki insanların sevinçleriyle sevinen, üzüntüleriyle de üzülebilen varlıklarız. Bize verilen akıl, beden, duygu, düşünce, sağlık vb. pek çok nimetle beraber maddi imkanlar, zenginlikler başka insanlarda olmayabilir. İşte bu durumda bu nimetlerin emanet olduğunu düşünerek daha çok şükretmemiz gerçeği ortaya çıkar.

Şükür, ibadet olduğu gibi insanları isyankârlıktan, bencillikten, kıskançlıktan vb. diğer zararlı davranışlardan kurtaran bir değerimizdir. Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah “ Eğer Allah’ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.” (Nahl, 18) diyerek bize verilen nimetlerin çokluğunu göz önünde bulundurmakla beraber, eğer şükürde kusur işlemişsek bunun tevbe ile bağışlanabileceğinin müjdesini de vermiştir.

Toplumsal yapıda hayatımız devam ettiği sürece, öncelikle kendi şahsımızda, ailemizde, okulumuzda, iş yerlerimizde bize verilen nimetleri israf etmeden tüketmeliyiz. Şükrün, nimeti artırdığı, nankörlüğün de israfa sebep olduğu gerçeğini unutmamalıyız. Şükür nimeti değil, nimeti vereni görebilmektir ilkesiyle hayatımızı yaşamalıyız.

115