• Sonuç bulunamadı

Yapı Kullanıcısı İnsanın Bedenindeki İç Hava Kirleticilerinin

5.1 Yapı İçi Hava Kirliliğinden Etkilenimin Belirlenmesinde Kullanılan

5.1.2 İç Hava Kirleticilerinin Yoğunluk Düzeylerinin Belirlenmesinde

5.1.2.2 Yapı Kullanıcısı İnsanın Bedenindeki İç Hava Kirleticilerinin

Ortamdaki iç hava kirleticilerinin yapı kullanıcısı insanla bir araya gelmesi sonucunda, kirleticilerin, ilişki yüzeyi olarak kabul edilen solunum sisteminin iç - bedenin dış yüzeylerine dokunmasıyla ve / ya da bu ilişki yüzeylerini aşarak bünyeye girmesiyle etkilenim başlamaktadır. Uygun koşullarda, iç hava kirleticileri, bedende bir arada bulunduğu hücreler / dokular / organlar ile etkileşime girerek sağlık sorunlarına / konforsuzluğa ilişkin belirtilerin ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu belirtilerin oluşmasındaki önemli etkenlerden birisi, doz olarak tanımlanan, ilişki yüzeyi üzerinde ya da bünyedeki iç hava kirleticilerinin ya da bu kirleticilerin oluşturduğu belirteçlerin

117

niceliği / çokluğudur [44, 74, 246, 250, 289, 306]. Bununla birlikte, her etkilenim doz ile, doz ise bir sağlık sorunuyla sonuçlanmayabilir [44]. Özellikle iç hava kirleticilerinin oluşturduğu doza bağlı sağlık sorunlarının ortaya çıkmasında, etkilenen insanın fizyolojik özellikleri etkendir. Etkilenimin, iç hava kirleticilerinin kaynaktan çıkarak etkilenim ortamında insan bedenine ulaştığı akışta insan-iç çevre arayüzünde yer aldığı bu yaklaşım [307] Şekil 5.6’da gösterilmiştir.

Şekil 5. 6 Dozun oluşmasında süreçler ve ilişkiler İç hava kirleticilerinden etkilenimle ortaya çıkan doz, insanın

yakın çevresindeki havada bulunan kirleticinin

o türüyle ilişkili fiziksel / kimyasal / biyolojik özelliklerine, o yoğunluk düzeyine,

etkilenim ortamında bulunma süresine,

solunum yoluyla etkilenmesinde akciğer büyüklüğü, sağlık durumu, solunum sıklığı ve soluma derinliğiyle ilişkili olan soluma miktarına,

bedenin dış yüzeylerinden emilme yoluyla etkilenmesinde ilişki yüzeyinin geçirgenliği ve büyüklüğüyle ilişkili olan emilme katsayısına

bağlıdır.

Bazı iç hava kirleticilerinin, bedende bir dokuya ya da organa ulaşma ve burada bulunma süresi kısadır; buna karşın, diğer bazı kirleticilerin ilgili dokudan uzaklaştırılması oldukça yavaştır, dolayısıyla, söz konusu kirleticiler bulundukları

118

dokuda birikme eğilimindedir [42]. Bedendeki bir biyolojik sisteme ulaşan bir maddenin emilimi, dağılması, metabolize edilmesi ve buradan uzaklaştırılması, farmakokinetik; bu biyolojik sistemle etkileşime geçerek sağlık sorununu ortaya çıkarması ise farmakodinamik özelliklere göre gerçekleşmektedir [44]. Etkilenim süresine göre edinilen doz ve ortaya çıkan sağlık sorunları ilişkisi epidemiyoloji çalışmaları kapsamında incelenir [109]. Bilimsel alanyazında bedenin üzerinde ya da içinde farklı konumlarda bulunan iç hava kirleticilerinin yoğunluk düzeyi, doza ilişkin çeşitli sınıflandırmalara göre farklı terimlerle adlandırılmaktadır. Solunum ve bedenin dış yüzeylerinden emilim yoluyla etkilenimde ortaya çıkan doz türleri Şekil 5. 7’de gösterilmiştir. Buna karşın, Zartarian, Ott ve Duan [74] bilimsel alanyazındaki söz konusu adlandırmaları iki ana başlık altında toplamış ve iç hava kirleticilerinin

ilişki yüzeyini belirli bir direnç ile karşılaşmadan aşması durumunda (örneğin: havadaki kirleticilerin burun deliklerinden ve ağızdan geçerek solunum sistemine girmesi) bedende oluşan kirletici yoğunluğunu, alınan doz (intake dose),

ilişki yüzeyini belirli bir direnç ile karşılaşarak aşması durumunda (örneğin: solunum sistemine giren iç hava kirleticilerinin akciğer dokusunu aşarak kana karışması ya da havadaki kirleticilerin deri ve göz yüzeylerini aşarak bedene girmesi) bedende oluşan kirletici / biyolojik iz yoğunluğunu, emilmiş doz (absorbed dose)

olarak tanımlamıştır. Solunum ve bedenin dış yüzeylerinden emilim yoluyla oluşan emilmiş doz, kirleticinin ve bedenin özellikleri uyarınca ilişki yüzeyinin gösterdiği dirence göre, alınan ya da olası / uygulanan dozdan daha düşük düzeyde olabilir [74]. Sağlık sorununun doza bağlı olarak değerlendirilmesi, epidemiyolojik çalışmalar kapsamında [24] insan bedenindeki farmakodinamik ve farmakokinetik özelliklerin bilinmesini gerektirir, bu nedenle birçok araştırmada iç hava kirliliğinden etkilenimin değerlendirilmesi için alınan doz ya da olası / uygulanan doz dikkate alınmaktadır [62]. İç hava kirleticilerinden etkilenim nedeniyle yapı kullanıcısı insanın bedenindeki kirletici düzeyi, ilgili biyolojik izlerin ölçülmesiyle ya da havadaki kirletici yoğunluğu, etkilenim süresi ve etkilenim yoluna göre soluma hacim ya da emilme katsayısının kullanılarak hesaplanmasıyla elde edilmektedir.

119

Şekil 5. 7 Solunum ve bedenin dış yüzeylerinden emilim yoluyla oluşan doz [246’dan uyarlama]

Bedendeki biyolojik izlerin ölçülmesinde kirleticinin türüne göre değişen farmakokinetik özellikler uyarınca ölçme için uygun doku ya da sıvıların, örnekleme süresinin ve sıklığının belirlenmesini gerektirir [44]. Böylece bedendeki çeşitli konumlardaki kirleticinin kendisinin, metabolitlerinin ya da kirleticiden etkilenimle

120

oluşmuş bir biyolojik etkinin (örneğin: enzim üretiminde değişiklikler) ölçülmesiyle doz elde edilmektedir [246]. Söz konusu işlem biyolojik izleme (biological monitoring) olarak tanımlanır [65].

Solunum yoluyla etkilenimde oluşan doz, diğer özelliklerin yanı sıra kişinin soluma miktarıyla ilişkilidir. Söz konusu özelliğin belirgin şekilde gözlendiği örneklerden birisi ameliyathane çalışanlarının soluma bölgesinde ve kanındaki halotan1 yoğunluğudur [44]. Ameliyathanede anesteziyoloji uzmanlarının soluma bölgesindeki halotan yoğunluğu, hemşirelerin soluma bölgesine oranla fazla; buna karşın anesteziyologların kanındaki yoğunluk hemşirelerin kanına oranla düşüktür. Bu durumun nedeni anesteziyologların oturarak çalışmaları, dolayısıyla hemşirelere göre bedensel etkinlik düzeyinin ve soluma hacim oranlarının daha düşük olmasıdır [308]. Kişinin burnundan ve ağzından solunum sistemine giren kirleticinin yoğunluğu, başka bir anlatımla alınan doz, (5.8) denkleminde, havadaki kirletici yoğunluğunun soluma miktarıyla çarpılması ve alım katsayısı olarak tanımlanan bu değerin etkilenim süresindeki integralinin alınmasıyla belirlenir [44, 246] ve μg birimiyle anlatılır [46]. Olası doz ile uygulanan dozun eşit olduğu varsayılarak bu değerin, (5.9) denkliğinde, emilme yüzdesiyle (AF) çapılması sonucunda, solunumla oluşan emilmiş doz / iç doz bulunur. AF, T süresi sonunda uygulanan dozun ne kadarının ilişki yüzeyini aşacağını belirleyen emilim fonksiyonunun T süresindeki integralidir [246].

(5.8) Dpot: olası / alınan doz

IR: soluma miktarı t2 – t1 : etkilenim süresi

(5.9) Dint: emilmiş / iç doz

1

121 AF: emilme yüzdesi (absorption fraction)

Deriden emilim yoluyla etkilenimde, deri yüzeyi üzerindeki olası doz, deri etkilenimi örneklemesi (skin exposure sampling) aracılığıyla belirlenebilir. Etkilenim öncesinde, gerçek derinin tutuculuğuna benzer özellikte bir toplayıcı yüzey deri üzerine uygulanmakta ve etkilenim sonrasında bu yüzey üzerinde toplanan kirletici düzeyi ölçülmektedir [259]. Emilmiş / iç doz ise (5.8) denkliğindeki alım katsayısının emilme katsayısıyla değiştirilmesi sonucu elde edilen (5.10) denkliğiyle hesaplanır [246].