• Sonuç bulunamadı

Yahudi Dini Unsurlarının Sanatsal Üretime Etkisi

2. ANADOLU MEDENİYETLERİNDE VE BÜYÜK DİNLERDE SANAT VE

2.4. Yahudi Dini Unsurlarının Sanatsal Üretime Etkisi

Anadolu yarımadasının güneydoğusunda Filistin ve Arabistan’a kadar uzanan coğrafyada ortaya çıkan üç büyük din Küçük Asya tarihi için önemlidir. Bu dinler hemen hemen aynı coğrafyada ortaya çıkmıştır.

Tek tanrılı dinler ifadesi paganizmden kurtuluşu ifade eder. Bu dinlere “hak

dinler” denir. Ayrıca bir mesaj önderleri olduğu için bu sistemler için “peygamberli dinler” ifadesi de kullanılır. Kuralları, ilkeleri, buyrukları, esasları yazılı metinlerle

aktarılmasından ötürü “kitaplı dinler” adı da verilmektedir. Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam, belirli zaman aralıklarıyla birbiri üstüne gelmişlerdir ve M.S. 7. yüzyıldan beri aynı dünyada yaşamaya devam etmektedirler.

M.Ö. 13. ya da 14. yüzyılda yaşadığına inanılan Hz. Musa’nın getirdiği din ve bu dinin mensupları birkaç başlık altında tanınır. Musevi, İbrani, Yahudi gibi isimlendirmeler dönemlere göre değişmiştir.

Hz. Musa, önceleri Mısır’da yaşamakta olan kavmini, Tanrı’nın emriyle yanına alır. Kızıldeniz’i ikiye ayırarak kavmi için yeni bir yurt bulan Hz. Musa

kavmini oraya yerleştirdikten sonra, topluma önderlik etmesi için kardeşi Harun’u görevlendirerek Sina’daki Tur Dağı’na çıkar. Musa orada Tanrı ile konuşarak 10 Emir’i22 kavmine bildirmesi için alır ve toplumunun yanına geri döner. Yahudiliğin kutsal kitabı olan Tevrat, Tanrı Yehuva tarafından Hz. Musa’ya verilen 10 emir ve öğretileri içerir. Bir bakıma bu 10 emir Tanrı ile Ben-i İsrail kavmi arasında yapılan bir sözleşmedir. Bu sözleşme “Ahd-i Atik” olarak da adlandırılabilir. Asıl anlamı kanun demek olan bu kitap Yahudiliğin toplumsal ve dini kurallarını içerir. Evrenin ve insanın yaratılışını, insanların tek soydan nasıl çoğalıp çeşitlendiğini anlatır.

Yahudi dini üzerine genel bir bilgilendirmeden sonra asıl konumuz olan bu dinin, sanatsal üretimi nasıl etkilediği meselesine gelelim. Hz. Musa’ya verilen 10 Emir içerisindeki 2. madde bizi doğrudan konumuza bağlamaktadır. 2. madde “Put yapmayacaksın” emriyle direkt olarak Yahudiliğe mensup güruh içerisinde tasvire ve heykele karşı bir ön yargı oluşturmuştur ve bu tutum günümüze kadar kesintisiz olarak sürdürülmüştür.23 Hristiyanlık ve İslam’da, 10 Emir’deki gibi açık bir tasvir yasağı yoktur. Ancak Yahudilikte bu durum farklı gelişmiştir.

Burada tutum aslında bu emrin yorumlanmasıyla ilgilidir. Çünkü “Put yapmayacaksın” emrini genel bir tasvir yasağı meselesine evriltmek kanımızca çok sağlıklı bir yorum gibi durmamaktadır. Buradaki asıl mevzu yontulan, şekil verilen maddenin tapınma hissini karşılaması ve bu maksatla meydana getirilmesidir. 10 Emir’de açıkça belirtilen emir o dönem için hala var olan putperest görüşü yok etme maksadıyla indirilmiştir. Örneğin; Hz. Musa Tanrı’nın emirlerini alıp toplumunun yanına geri döndüğünde, kavmini altından bir buzağıya taparken bulur ve hiddetle elindeki 10 Emir’i yere atar. Aslında burada açıkça Hz. Musa’nın, kavmine tasvir yaptıkları için hiddetlendiği yorumuna yapmak pek doğru değildir. Burada asıl mevzu meydana getirdikleri heykelin bir tapınma aracına dönüşmüş olmasıdır.

22 Evamir-i Aşara olarak da bilinir.

23 Selçuk Mülayim, Bilim Olarak Sanat Tarihi: Aklın İzleri, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, 2006,

Tevrat’taki belli başlı sahneleri okuduğumuzda aslında sanıldığı gibi bir tasvir yasağının olmadığını anlıyoruz. Hz. Musa, kavmine kızıp elindeki tabletleri kırdığında Rab’dan bir buyruk üzerine kendisinden iki taş levha yontması isteniyor:

“RAB Musa'ya, ‘Öncekiler gibi iki taş levha kes’ dedi, ‘Kırdığın levhaların üzerindeki sözleri onlara yazacağım’.”24

Tevrat’ta esas resim-heykel uygulamasının istendiği yer, Tanrı’nın kendisi için yapılmasını istediği Kutsal Tapınma Çadırı’dır.25 Bu çadırın Tanrı’nın emriyle resim ve heykellerle doldurulması istenmiştir.

“Musa bütün İsrail topluluğuna seslenerek şöyle dedi: “RAB’bin buyruğu şudur: Aranızda armağanlar toplayıp RAB’be sunacaksınız. İstekli olan herkes RAB’be altın, gümüş, tunç; lacivert, mor, kırmızı iplik; ince keten, keçi kılı, deri, kırmızı boyalı koç derisi, akasya ağacı armağan etsin. Kandil için zeytinyağı; mesh yağı ve güzel kokulu buhur için baharat; başkâhinin efoduyla göğüslüğü için oniks ve öbür kakma taşları getirsin.”26

Burada bahsi geçen çadırdaki tasvir işleriyle uğraşacak insanların yüreğine Tanrı tarafından “hikmetli bir yürek”doldurulduğu belirtilmektedir. Buradaki düşünce, Tanrı’nın hikmetini zerafet ile biçimlendirme düsturu Tanrı tarafından kutsal sayılmıştır:

“Musa İsrailliler’e, “Bakın!” dedi, “RAB Yahuda oymağından özellikle Hur oğlu Uri oğlu Besalel’i seçti. Beceri, anlayış, bilgi ve her türlü ustalık vermek için onu kendi Ruhu’yla doldurdu. Öyle ki, altın, gümüş, tunç işleyerek ustaca yapıtlar üretsin; taş kesme ve kakmada, ağaç oymacılığında, her türlü sanat dalında çalışsın. RAB ona ve Dan oymağından Ahisamak oğlu Oholiav’a öğretme yeteneği de verdi. Onlara üstün beceri verdi. Öyle ki, ustalık isteyen her türlü işte,

24 Kitab-ı Mukaddes, Çıkış Bap 34, ayet:1. 25 Kutsal toplanma çadırının diğer adı Makdis’tir. 26 Kitab-ı Mukaddes, Çıkış Bap 35, ayet:4-9

oymacılıkta, lacivert, mor, kırmızı iplik ve ince keten yapmada, dokuma ve nakış işlerinde, her sanat dalında yaratıcı olsunlar.”27

Tanrı’nın yüreklerine estetik bilinç ve beceri sunduğu sanatçılar, kulu oldukları makama en güzel şekilde ve üslupta eserler sunarak örnek gösterilen şahsiyetler olmuşlardır.

Bilinenin aksine Yahudi inanç öğretisinde tasvire karşı takınılan tutum aslında putperestliği önlemek amacıyla belirtilmiş bir emir sebebiyle yanlış yorumlanmış ve bu şekilde toplumda kabul görmüştür. Yahudiliğin kutsal kitabındaki pasajlardan ve emirlerden anladığımız kadarıyla tasvir meselesi; Tanrı’nın göndermiş olduğu dinin uygulama pratiğinde yer alan kutsal nesnelerde ve mekanlarda icra edilmiştir. Öyle ki bu tasvirlerin estetik bir endişeyle icra edilmesi için sanatçıların bizzat Tanrı tarafından görevlendirilmiş ve çeşitli yeteneklerin bahşedilmiş olduğu Kitab-ı Mukaddes’ten anlaşılmaktadır. Ancak köklü putperest geleneğinin İsrailoğullarında yer etmiş olmasından, bu geleneğin yeniden canlanarak Yahudi toplumunu Tanrı’nın yolundan saptırabileceği endişesinden ve On Emir’de yer alan “Put Yapmayacaksın” ibaresinin varlığından dolayı toplumda tasvir karşı sert bir tutum sergilenmiştir. Ve bu durum günümüze kadar da sürüp gelmiştir.

Tabi konumuz itibariyle de değerlendirmek gerekirse dinin sanatsal üretim faaliyetlerini ne derecede kısırlaştırabileceğini göstermesi bakımından Yahudilik önemli bir örnek teşkil etmektedir.