• Sonuç bulunamadı

4. ĠBÂZIYYE MEZHEBĠ

4.4. Mezhebin Temel GörüĢleri

1.1.1. YaĢadığı Dönem

1.1.1.1. Ġslâm Âleminin Sosyal ve Siyasi Durumu

Âlimlerin görüĢ ve düĢünceleri üzerindeki en etkili faktörlerden biri de siyasi ve sosyal durumlardır. Bir âlimin görüĢ ve düĢüncelerini; herhangi bir konu veya olaya karĢı takındığı tutum ve davranıĢlarını daha iyi anlamak için o âlimin yaĢadığı dönemin sosyal ve siyasi Ģartlarını iyi bilmek gerekir.142

ItfiyyiĢ‟in (1236/1820 - 1332/1914) yaĢadığı dönemde Ġslâm âlemine baktığımızda Ġslâm âleminin sömürgeciliğin etkisi altında parçalanmıĢ halde olduğunu ve her bir parçasının da farklı bir Avrupa ülkesinin -doğrudan veya dolaylı olarak- etkisi altına girdiğini görmekteyiz. Yine bu dönemde Ġslâm âleminde siyasi çalkantıların, ırkçılıktan kaynaklı çekiĢmelerin çok fazla olduğunu; ilmî yönden geri kalmıĢlığın ve cehaletin kol gezdiğini; ilme, güç toplayıp cihat etmeye ve özgürlüğe teĢvik eden Ġslâm ile çeliĢen çarpıtılmıĢ tasavvufun toplumda etkili olduğunu görmekteyiz.143

Sosyal ve düĢünsel açıdan baktığımızda dünyanın bu dönemde “Doğu” ve “Batı” diye birbirine zıt iki kutba ayrıldığını görmekteyiz. Batı dünyası, bu dönemde bilimsel geliĢmeye dört elle sarılarak bu konuda büyük aĢamalar kaydedip teknolojik icatlarla meĢguldü. Yaptıkları icatları da doğuyu sömürmenin bir numaralı aracı olarak kullanıyordu. Doğu dünyası ise genel itibariyle düĢünsel ve sosyal çöküntünün

142 Vînten, Mustafa b. Nasır, Arâu‟Ģ-ġeyh…, s.17. 143 A„veĢt, ItfiyyiĢ, s.56-57.

25

zincirleri altında ezilmeye devam ediyordu. Bazı yerlerde doğan ıslahatçı hareketler olsa da bunlar hem etki yönünden hem de coğrafî açıdan oldukça sınırlı ve yetersiz kalıyordu. Zira zihnî donukluk ve yozlaĢma bu ıslahatçı hareketlerden çok daha kuvvetli ve geniĢ bir etkiye sahipti.144

Bu dönemde Osmanlı devletinin zayıflamasıyla birlikte batılı ülkeler sömürgecilik faaliyetlerine hız vererek müslüman ülkelerin topraklarını iĢgal edip imparatorluklarını geniĢletmiĢlerdir.145

Hindistan, Irak, Mısır ve Sudan‟ın Ġngiltere tarafından; Orta Asya‟daki müslüman ülkelerin Rusya tarafından; Endonezya‟nın Hollanda tarafından; Libya, HabeĢistan ve Afrika boynuzundaki bazı yerlerin de Ġtalya tarafından sömürgeleĢtirildiğini görmekteyiz. Bu sömürgecilik dalgasında Fransa‟nın da Suriye‟yi, Afrika‟nın kuzeyini ve batısını iĢgal ettiğini görmekteyiz.146

Cemaleddin Afgânî (ö. 1315/1897) Ġslâm âleminin o günkü durumunu Ģöyle dile getirir: “Bugün Ġslâm ümmetinin nüfusu 600 milyon civarındadır. Verimli ve hoĢ toprakları Atlas Okyanusu‟ndan Çin‟e kadar yayılmaktadır. Buna rağmen ümmetin Ģehirleri yağmalanmıĢ, malları zorla alınmıĢ durumdadır. Ecnebîler, bu ümmetin halklarını teker teker hâkimiyetleri altına alarak topraklarını parça parça paylaĢmıĢlardır. Ümmet öyle bir hale geldi ki artık ne sözü dinlenir ne de emrine itaat edilir oldu. Ümmetin henüz hâkimiyetlerini kaybetmemiĢ olan liderleri de her sabah ayrı bir felaketle uyanmakta; her gece de kapkaranlık kederlerle gecelemekteler. Felaketleri çok ama imkânları kısıtlı duruma düĢtüler. Artık korkuları ümitlerinden kat kat Ģiddetli haldedir. Bu ümmet ki büyük devletler hayatta kalabilmek için kendisine cizye verirlerdi. ġimdi ise bu ümmetin yöneticileri bekâları için, söz konusu yabancı devletlere yakınlaĢmaya ve onlara yaranmaya çalıĢmaktadır. Vah bu musibete… Vah bu rezalete…”147

1.1.1.2. Vâdi Mîzâb‟ın Sosyal ve Siyasi Durumu

Vâdi Mîzâb, ItfiyyiĢ‟in doğup büyüdüğü bölgenin adıdır. Bu bölge Cezayir‟in baĢkenti olan Cezayir‟den 600 km uzaklıkta olup Sahra Çölü‟nün baĢlangıcında yer

144 Vînten, Mustafa, Arâu‟Ģ-ġeyh ItfiyyiĢ..., s.18. 145

Vînten, Mustafa, Arâu‟Ģ-ġeyh ItfiyyiĢ..., s.17.

146 A„veĢt, ItfiyyiĢ…, s.57.

147 Cemaleddin Afgâni ve Muhammed Abduh, el-Urvetu‟l Vuskâ, Dâru‟l-Kitâbi‟l-Arabi, Beyrut

26

alır. Bölge adını Arapça‟da mîzâb (oluk) kelimesinden almaktadır. Mîzâb vadisi, el- Atf, Bunûre, Benî Yezkan/Yescen, Melîke Gerdâye, Karâre ve Biryân olmak üzere yedi Ģehirden oluĢmaktadır. Bölgenin merkezi Gerdâyedir.148

Yüksekliği 300 ile 700 metre arasında değiĢen kayalık plato görünümündeki 38.000 km²‟lik Mîzâb bölgesi derin vadilerle yarılmıĢ olsa da bu vadilerde senede sadece birkaç gün su akmaktadır.149

Bölge çöl karakterine sahip olup çok az yağıĢ almaktadır. Bölgede daha ziyade Berberîler‟in Zenâte koluna mensup kabileler150

ile Araplar ve Sahra‟nın güneyinden gelen siyahî asıllılar yaĢamaktadır. Mîzâb‟da halk Berberî dilini konuĢmanın yanı sıra Arapça‟ya da çok önem vermektedir. Mîzâb bölgesinin nüfusunun %60‟ı Ġbâzîlerden oluĢmaktadır. Mîzâb vadisinde Ġslâm öncesi döneme ait bazı Ģehir kalıntıları bulunsa da bölgeyi ilk kez geniĢ Ģekilde yerleĢime açanlar Ġbâzîlerdir.151

Müslümanların Mîzâb bölgesine yerleĢmesiyle burası tarihte önemli bir konuma sahip oldu. Emeviler‟in baskısından kaçarak Mağrib‟e yönelen Ġbâzîler önce Cebeli nefûse, Vercelân ve Miyâ vadilerinde bazı topluluklar meydana getirdiler. Sicilmâse‟de kurdukları Beni Midrâr (Midrarîler) ile Cezayir‟deki Tahert Devleti'nin yıkılmasından sonra Mîzâb kendileri için önemli bir sığınak oldu.152

Vâdi Mîzâb Fransa tarafından iĢgal edilince bölge halkı iĢgalden kurtulmak için hem canla hem malla sürekli mücadele etmiĢ ve ülkenin diğer bölgelerinde ortaya çıkan devrim mücadelelerine de sürekli destek olmuĢlardır.153

Fransızlar 1830‟da Cezayir‟i iĢgal etmeye baĢladıkları zaman Mîzâb‟dan 1000‟e yakın kiĢi son beylerbeyi Hüseyin PaĢa‟nın ordusuna katılarak onlarla savaĢtı. Fransa‟nın, Cezayir‟deki vakıfları sömürge idaresinin mülkü haline getirmesi, ülkenin baĢka bölgelerinde olduğu gibi Mîzâb‟da da büyük tepkilere neden oldu. Daha sonra bölgede Fransızlara karĢı 1882 yılında kıyam baĢladı. 1914‟te Ġstanbul'da cihad-ı ekber ilan edilmesi Mîzâb‟da da büyük bir sevinçle karĢılandı. 1916-1917 yıllarında

148 A„veĢt, ItfiyyiĢ…, s.48. 149 Kavas, Ahmet, Mîzâb, s.203.

150 Vînten, Mustafa, Arâu‟Ģ-ġeyh ItfiyyiĢ..., s.19. 151

Ġbrahim Talay, Mîzâb beledu Kifâh, Matbaatu‟l ba„s, Kusantîne 1970, s.13-19; Ahmet Kavas, “Mîzâb”, DĠA, TDV Yayınları, Ġstanbul 2005, C.30 s.203.

152 Kavas, “Mîzâb”, s.204. 153 A„veĢt, ItfiyyiĢ…, s.55-56.

27

Cezayir'in güney bölgesi Hükkar‟da Fransa‟ya karĢı baĢlatılan mücadeleye Mîzâblılar da katıldı. Mîzâb halkı, II. dünya savaĢının baĢlamasından sonra da Cezayir‟in bağımsızlığı için mücadele eden Abdülhamid b. Bâdîs‟in (ö. 1940) baĢlattığı ıslah hareketinde de etkin olarak yer aldılar.154

Mîzâb bölgesinin sosyal dokusunda en etkili unsurun din olduğu görülmektedir. Bölgedeki maddi ve manevi sorunlar, bireysel ve toplumsal problemler din ile halledilebiliyordu. Bu da Azzâbe Meclisi sayesinde oluyordu.155 Bölgede iki meclis vardı. Önde gelen din âlimlerinin oluĢturduğu “meclisü‟t-talebe” kendi içinde “hey‟etü'l-azzâbe”, “hey‟etü‟t-telâmîz” ve “hey‟etü‟l-muhâzir” olmak üzere üç kısma ayrılıyordu. En üst derecedeki âlimlerden oluĢan hey‟etü‟l-azzâbe (meclisü‟l-azzâbe) en yetkili olanıydı. “Meclisü‟l-avâm” da kabile reislerinden oluĢur ve birkaç kısımdan meydana geliyordu. Bunlar din hizmetleri, eğitim-öğretim ve adlî konularda karar alan meclislerdi. Her iki meclisin ortak olarak kabul ettiği kararlar Ġbâzî hukukunun en önemli kaynağıydı.156

Azzâbe kurumu Mîzâb bölgesinde hayatı emr-i bi‟l-maruf ve nehy-i ani‟l- münker düsturuna göre tanzim etmeyi hedefliyordu. Bu kuruma üye olmak için Ģu Ģartların taĢınması gerekiyordu:

 Ġlmî yönden yeterli seviyede olmak.

 Hafız olup güzel bir yaĢantıya sahip olmak.

 Evli olup günlük iliĢkilerinde her türlü kötülükten nezih olmak.

 Maddi yönden kimseye muhtaç olmayacak durumda olmak.157

Etrafı bahçelerle çevrili Mîzâb bölgesi Ģehirlerinde günün belli kısmında herkes çalıĢarak topluma faydalı olmak durumundaydı. Müftüler, kadılar ve diğer ileri gelenler de bahçelerindeki iĢleri kendileri yaparlardı. Toplumda iĢsizlere rastlanmazdı. Zira herkesin Azzâbe Meclisi tarafından kendisine verilen bir görevi

154 Kavas, “Mîzâb”, DĠA, C.30 s.203- 204. 155 A„veĢt, ItfiyyiĢ…, 51. 156 Kavas, “Mîzâb”, DĠA, C.30, s.204. 157 A„veĢt, ItfiyyiĢ…, s.52.

28

vardı. Zamanla dıĢarıdan buraya gelenlerin çalıĢmasına müsaade edilmiĢse de iĢverenlerin kendilerinden olması Ģarttı.158

Yeni dönemde Azzâbe Meclisi‟nin iĢlevi kısıtlandı.159 Cezayir'de idareyi ele geçiren Milli Bağımsızlık Cephesi, Mîzâb‟ın geleneklere dayalı idari yapısını benimsemedi ve sadece dini görevlerle ilgili kısmını koruyarak diğerlerini lağvetti. Bununla birlikte 1988 yılından itibaren Mîzâb‟ın kendine has cemaat meclisi yapısı tekrar eski nüfuzunu kazanıp seçim dönemlerinde toplum üzerindeki gücünü göstermiĢtir.160

Halkın birinci derecede meĢguliyeti ticaret olup bilhassa XVIII. yüzyıldan itibaren, Cezayir‟in kuzeyi ile diğer Afrika ülkeleri arasındaki ticaret yolu Gerdâye‟den geçtiği için, tüccarlar Gerdâye‟de buluĢurdu. Ayrıca her Ģehir kendi baĢına ticaret kervanları düzenleyip etrafa gönderir ve bu kervanların geliri halk arasında paylaĢtırılırdı. Cezayir‟in büyük Ģehirlerine yayılan Mîzâblı tüccarlar buralarda ticari alanda önemli bir konum elde etmiĢlerdi. Son dönemde bölgede bulunan petrol ve doğalgaz sayesinde halk çok zenginleĢti. Sahra‟yı kuzeyden güneye bağlayan karayolunun da Gerdâye‟den geçmesi burayı daha önemli hale getirdi.161 Mîzâb bölgesinin ekonomik hayatında hurma üretiminin de önemli bir yeri vardır. Ayrıca bölge halkı son yıllarda turizm sayesinde yeni bir geçim kaynağına daha kavuĢmuĢ ve tarihi Ģehirler çok sayıda turist tarafından ziyaret edilmeye baĢlanmıĢtır.162

Mîzâb bölgesinde cami, sosyal hayatın merkezi olma vasfını daima korumuĢtur. Bölgede camiler ibadet yeri olmanın yanı sıra ticarî, adlî ve askerî iĢler için de kullanılmıĢtır.163

Mîzâblılar kendilerine Hâricî denmesini hoĢ karĢılamayıp sünnete bağlılıkta kendilerini Cezayirli diğer müslümanlardan daha önde olduklarını belirterek kendilerinin gerçek anlamda sünnî olduklarını ifade ederler. Cezayir‟in büyük bir

158 Kavas, “Mîzâb”, s.204. 159 A„veĢt, ItfiyyiĢ…, s.52. 160

Kavas, “Mîzâb”, s.204.

161 A„veĢt, ItfiyyiĢ…, s.50; Kavas, Ahmet, “Mîzâb”, s.204 162 A„veĢt, ItfiyyiĢ…, s.49.

29

kısmında zengin tasavvufî gelenek olmasına rağmen Mîzâb vadisinde faaliyet gösteren herhangi bir tarikat yoktur. Bu da Ġbâzîliğin bölgede etkin olmasından kaynaklanmaktadır.164

ItfiyyiĢ‟in doğduğu yıllara sosyal ve fikrî açıdan bakıldığında bölgedeki halkın, Ġslâm âleminin diğer bölgelerinde olduğu gibi, önceki asırlardan süregelen çöküĢ, taklit ve zihnî donukluğun enkazı altında hayatını sürdürdüğünü görmekteyiz. ItfiyyiĢ de “….Donukluğa alıĢmıĢ zihinleri harekete geçirmek ve ateĢi küle dönüĢmek üzere olan akılları uyandırıp harekete geçirmek için bu konuda sözü uzatıyorum.” diyerek bölge halkının durumunu ortaya koymuĢtur.165

Bölgenin bu durumuna rağmen bazı ıslah hareketleri ortaya çıkmıĢtır. Zekeriya Yahya b. Salih (ö. 1120) ile Abdulaziz es-Semînî (ö. 1130)‟nin hareketleri buna örnek olarak verilebilir. Daha sonra ise ıslah hareketinin bayraktarlığını ItfiyyiĢ yapmıĢtır.166

ġeyh Said b. Ali b. Ebû Hamide el-Cerbî, Ebü‟l-Yakzan Ġbrahim b. Ġsa, Yusuf b. Ġbrahim el-Vercelânî, Ġbn Addûn, Abdülaziz es-Semînî, Ebû Ġshak Ġbrahim b. Muhammed ItfiyyiĢ ve oğlu Muhammed ItfiyyiĢ, Salih b. Ömer b. Davud Mîzâb bölgesinin önde gelen âlimleridir. Bölgede ġeyh Muhammed b. Yusuf ItfiyyiĢ, ġeyh en-Nasır el-Mermurî, Ebü'I-Yakzân ve ġeyh Ka„beĢ gibi âlimlerin kütüphaneleri baĢ- ta olmak üzere özel kütüphaneler bulunmaktadır.167