• Sonuç bulunamadı

Sahâbe GörüĢlerinden Yararlanılması

4. ĠBÂZIYYE MEZHEBĠ

1.2. ĠBÂZÎ TEFSĠR GELENEĞĠ VE ITFĠYYĠġ‟ĠN YERĠ

2.1.1. Yorum Yöntemleri Açısından Esere BakıĢ

2.1.1.3. Sahâbe GörüĢlerinden Yararlanılması

Kur‟an tefsirinin kaynakları sayılırken, sahâbeden gelen rivayetlere üçüncü sırada yer verilir. Herhangi bir ayeti daha iyi anlayabilmek için önce Kur‟an‟a ardından hadislere müracaat edilir. Kur‟an ve sünnette açıklama bulunamadığında veya bulunandan daha fazla izah istendiğinde sahâbe kavillerine müracaat edilir.571

Zira Sahâbe, Kur‟an‟ın nüzulüne Ģahit olmuĢ ve Kur‟an‟ı en iyi anlayan ve anlatan kiĢi olan Hz. Peygamberden doğrudan öğrenmiĢlerdir. Ayrıca nüzul sebeplerine, Arap dili ve adetlerine vakıf olmaları, zihinlerinin karmaĢıklıktan uzak olması, Ehl-i Kitabı tanımaları gibi hususlar da sahâbe tefsirinin değerini daha da arttırmaktadır. Sahâbeden tefsirde ön plana çıkanlar, sahâbe tefsirinin kaynakları, değeri ve bağlayıcılığı gibi hususların tafsilatını, çalıĢmamızın asıl konusu olmaması nedeniyle, ilgili kaynaklara bırakıp572

Teysir‟de, ItfiyyiĢ‟in, sahâbe hakkındaki

568 ItfiyyiĢ, Teysir..., C.9, s.83-86. 569 ItfiyyiĢ, Teysir..., C.3, s.189. 570 ItfiyyiĢ, Teysr…, C.8, s.85-86.; C.10, s.42.76-87; C.10, s.194-196.; C.15, s.8.; 571 Ġbn Teymiye, Mukaddime..., s.40.

572 Daha Ayrıntılı Bilgi içn bkz.: Teymiye, Mukaddime..., s.40-44.;ZerkeĢî, el-Burhân…, C.2, s.157

Celaleddin es-Suyûti, el-Ġtkân fî Ulûmu‟l-Kur‟an, el-Heyetu‟l Mısriyyetu‟l-Ammetu li‟l-Kutub, Mısır 1974, C.4, s.233 - 202.; Zürkânî, Menâhil..., C.2, s.13-19.;.Salih, Mebâhis..., s.119-120, 289-290.; Kattan, Mebâhis..., s.341, 345-348.; Zehebi, Mufessirun..., C.1, s.29-75.; Fahd b. Abdurrahman b. Süleyman er-Rumî,, Ġtticehâti‟t-Tefsir fi‟l-Karni‟r-Râbi„ „aĢar, Riêseti‟d- Dêirâti‟l-Buhûsi‟l-Ġlmiyyeti ve‟l-Ġftêi ve‟d-De„veti ve‟l-ĠrĢâd, Suudi Arabistan 1986, C.1, s.88.; Cerrahoğlu, Tarih..., s.234-243;, Demirci, Tarih..., s.80-94.; Aydın, Tarih..., s.34-43.

83

görüĢünü, sahâbe tefsirine yaklaĢımını ve sahâbeden gelen rivayetlerin tefsirindeki yansımalarını örnekleriyle birlikte ele almaya çalıĢacağız.

ItfiyyiĢ‟in, sahâbeye dair değerlendirmelerini Ģu Ģekilde ifade etmek mümkündür:

- Sahâbenin hepsi adildir. ġehadetlerinde veya rivayetlerinde -medihlerine dair gelen rivayetlere istinaden- adaletleri araĢtırılmaz.573

- Sahâbe, küçük veya büyük, günahlardan hâlî değildirler. Ancak hepsi tevbe etmiĢ olarak vefat ederler. Kavmimizin cumhuru bu kanaattedir.574

- Sahâbenin tel‟ini, kabîh bir cehalettir.575

- Ġbn Abbas‟tan sahih bir rivayet varken bir âlimin tefsire dair sözü, kuvvetli bir delil olması müstesna, kabul edilmez. Zira o Tercümanu‟l-Kur‟an diye isimlendirilmiĢtir.576

Burada bir hususa daha yer vermenin isabetli olacağını düĢünüyoruz ki o da Ģudur: Ulumu‟l-Kur‟an kitapları arasında önemli bir yeri olan et-Tefsir ve‟l- Mufessirun adlı eserin müellifi olan Zehebî‟nin (1915-1977), ItfiyyiĢ‟in gençliğinde telif ettiği tefsiri Himyan‟a dayanarak onu Hz. Ali (ö. 40/661) ve Hz. Osman (ö.

35/656) konusunda sert bir Ģekilde eleĢtirdiğini görüyoruz. Zehebî, ItfiyyiĢîn Hâricîleri övdüğünü, Hz. Ali, Hz. Osman ve onlara destek çıkanları ise eleĢtirdiğini ve her türlü noksanlıkla itham ettiğini söylemektedir.577

Biz bu çalıĢmayı yaparken önce Zehebi‟‟ye ait eserin ilgili bölümlerini ardından da ItfiyyiĢ‟in Himyan ve Teysir adlı tefsirlerinin ilgili kısımlarını mukayeseli olarak dikkatli bir Ģekilde okuduk ve Ģu neticeye vardık: Zehebî, Himyan‟a dayanarak yaptığı eleĢtirilerde büyük oranda haklıdır. Ancak Ģu hususu da belirtmekte fayda mülahaza ediyoruz. Zehebi ile ItfiyyiĢ‟in Hâricî kavramından anladıkları Ģey, aynı değildir. Ayrıca Zehebi, ItfiyyiĢ‟in sadece bir eserine, müellifin otuzlu yaĢlarda telif ettiği ilk tefsirine, bakıp

573 ItfiyyiĢ, Teysir..., C.13, s.418. 574 ItfiyyiĢ, Teysir..., C.13, s.418. 575 ItfiyyiĢ, Teysir..., C.13, s.439. 576 ItfiyyiĢ, Teysir..., C.13, s.312. 577 Zehebi, Mufessirun, C.2, s.245-248.

84

onun hakkında hüküm vermesi ilmî bakımdan hakĢinas bir hareket olduğunu söylemek pek mümkün değildir. Zira pek çok âlimin ilerleyen yaĢlarda daha evvel savundukları görüĢlerden uzaklaĢıp baĢka görüĢleri savundukları malumdur. Bu konuda Ġmam-ı ġâfiî (ö. 204/820) meĢhur bir örnektir.578

Biz, ItfiyyiĢ‟in, hayatının son dönemlerinde telif etmiĢ olduğu, Teysir adlı tefsirine baktığımızda ItfiyyiĢ‟in, Zehebî tarafından eleĢtirildiği hususlara yer vermediğini gördük. Bilakis, aĢağıda da yer vereceğimiz gibi, sahâbe hakkında övgü sözlerine yer vererek, hepsinin adil olduğunu belirtmiĢ ve sahâbenin tel‟inine karĢı çıkmıĢtır.

Teysir‟i incelediğimizde ItfiyyiĢ‟in, sahâbenin görüĢlerinden yoğun olarak istifade ettiğini ancak genelde kaynak belirtmediğini görmekteyiz. Bu görüĢleri naklederken ItfiyyiĢ‟in yaklaĢımını üç maddede özetlemek mümkündür:

- Sahâbe görüĢlerine yer verip bu görüĢleri kritik ederek kanaatini belirtmek.579

- Sahâbe kavline bir baĢka sahâbe kavli ile karĢı çıkmak.580

- Sahâbeden gelen nakilleri peĢ peĢe verip değerlendirme veya tercih yapmamak.581

Teysir‟de Sahâbe sözlerinin yansımalarını Ģu baĢlıklar altında ifade etmek mümkündür:

Ayetin Anlamını Tekit Etme

ItfiyyiĢ‟in bazen anlamı sarih olan ayetleri tekit sadedinde sahâbe sözlerine yer verdiğini görmekteyiz.582

Örneğin “

ِراىدلا َبَْقُع َمْعِنَف ُْتمْرَ بَص اَِبِ ْمُكْيَلَع ٌم َلَِس

/ Sabretmenize karĢılık selâm sizlere. Dünya yurdunun sonucu (olan cennet) ne güzeldir.”583 ayetini tefsir ederken Abdullah b. Selam (ö. 43/663-64) ve Hüseyin b. Ali‟den (ö. 61/680) sabredenlerin hesapsızca cennete gireceklerine dair rivayeti

578 Bilal Aybakan, “ġâfiî” DĠA, TDV Yayınları, Ġstanbul 2010, C. 38, s. 223-233.

579 ItfiyyiĢ, Teysir..., C.1, s.238.;1/393.; C.2, s.184.; C.7, s.277.;10/414, 415.; 167432-433. 580 ItfiyyiĢ, Teysir..., C.3, s.192-193. 581 ItfiyyiĢ, Teysir..., C.2, s.180-81, 378.; C.9, s.67-68. 582 ItfiyyiĢ, Teysir..., C.7, s.50. ;13/243.; C.16, s.104. 583 Ra‟d, 13/24.

85 aktarmıĢtır.584

Yine “

ْمُكِلْبَ ق

ْنِم

َنيذىلا ى َلَع

َبِتُك

اَمَك

ُماَيِّصلا

ُمُكْيَلَع

َبِتُك

اوُنَمٰا

َنيذىلا اَهُّ يَا َيَ

ْمُكىلَعَل

َنوُقى تَ ت

/Ey iman edenler! Allah'a karĢı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.”585 ayetini tefsir ederken

َبِتُك

اَمَك

َلَع

ذىلا ى

َني

ْنِم

ْمُكِلْبَ ق

kısmını tekit babında Hz. Ali‟den “Allah‟ın, orucu farz kılmadığı hiçbir ümmet yoktur. O halde oruca rağbet edin, severek tutun ve kolay bir ĢeymiĢ gibi karĢılayın.” rivayetini aktarmıĢtır.586

Filolojik Ġzahlar

Filolojik tefsir, tefsir ilminin bir cüz‟ü olup ondan ayrılması mümkün değildir. Selefin (sahâbe ve tâbiûn), dilcilere bu konuda önceliği vardır.587

Zira selefin tefsirinde asıl amaç kastedilen mânayı ortaya koymaktı. Bu sebeple selefin tefsirinin bariz bir özelliği mâna ile tefsirdir.588 ItfiyyiĢ da sahâbenin bu önceliğini göz önünde bulundurarak zaman zaman filolojik izahlar yaparken sahâbe sözlerinden istifade etmiĢtir.589

Örneğin ayette geçen “

ِضْرَْلااَو ِتاَوٰمىسلا ِرِطاَف

… / Göklerin ve yerin yaratıcısı”590

kısmını tefsir ederken

رطف

kelimesinin mânasının -konuyla ilgili kıssayı da kısaca naklederek- ilk yaratma, örnek olmaksızın icad etme olduğunu Ġbn Abbas‟a dayandırarak ifade ediyor.591

Yine “

ِطاَيِْت٘ا

ِّمَس

ف ُلَمَْتٖا َجِلَي ّٰتََّح

: …deve iğne deliğinden geçinceye kadar..”592

ayetini tefsir ederken

لتْ

sözcüğünün deve mi halat 584 ItfiyyiĢ, Teysir..., C.7, s.256. 585 Bakara, 2/183. 586 ItfiyyiĢ, Teysir..., C.1, s.383.

587 Müsaid, Lugavi…, s.148; Ġsmail Aydın, Kur‟an‟ın Filolojik Yorumu (Tarihsel GeliĢim ve

Sorunlar), Tibyan Yayıncılık, Ġzmir 2012, s.53-54.

588 Müsaid, Lugavi…, s.150. 589 ItfiyyiĢ, Teysir..., C.4, s.396-97.; C.7, s.50.; C.16, s.432-433. 590 En‟am, 6/14. 591ItfiyyiĢ, Teysir..., C.4, s.228. 592 A„râf, 7/40.

86

mı olduğu görüĢlerine yer verip Ġbn Mesud‟un sözüne de yer vererek

لتْ

sözcüğünün burada deve anlamında kullanıldığını ve bu görüĢün daha sahih olduğunu belirtmiĢtir.593

Mutlakı Takyid

ItfiyyiĢ‟in bazen de kendisiyle ne kastedildiği tam belli olmayan, sınırları belirlenmemiĢ bazı sözlerin izahında sahâbe sözlerine yer verdiğini görmekteyiz. Örneğin “

َةوٰلىصلا

َنوُميقُيَو

/ Namazı ikame ederler”594 ayetini tefsir ederken burada namazdan kastın farz namazlar olduğunu söyleyip Ġbn Abbas‟ın da bu görüĢte olduğunu belirtiyor.595 Yine “

ُةىيِصَوْلَا اًرْ يَخ َكَرَ ت ْنِا ُتْوَمْلا ُمُكَدَحَا َرَضَح اَذِا ْمُكْيَلَع َبِتُك

بَرْ قَْلااَو ِنْيَدِلاَوْلِل

َي

ِفوُرْعَمْلِبِ

اًّقَح

ىَلَع

َيقىتُمْلا

/ Sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir hayır (mal) bırakmıĢsa, anaya, babaya ve yakın akrabaya meĢru bir tarzda vasiyette bulunması -Allah'a karĢı gelmekten sakınanlar üzerinde bir hak olarak- size farz kılındı.”596 ayetinde mutlak olan

اًرْ يَخ

kelimesini ItfiyyiĢ, Hz. Ali ve Hz. AiĢe‟den “hayr, çok olan maldır.” rivayetini aktararak takyid etmiĢtir.597

Müphemi Tafsil

Teysir‟de, bazen de mübhem ifadelerde diğer bir deyiĢle anlamı kapalı lafızların izahında sahâbe kavline müracaat edildiğini görmekteyiz.598

Örneğin “

َوُىَو

ذىلا

ى

ُكَاَشْنَا

ْم

ْنِم

ٍسْفَ ن

ٍةَدِحاَو

ٌّرَقَ تْسُمَف

ٌََدْوَ تْسُمَو

ْدَق

اَنْلىصَف

ِتَيَْٰلاا

ٍمْوَقِل

َنوُهَقْفَ ي

/ O, sizi bir tek

candan yaratandır. Sizin bir karar kılma yeriniz, bir de emanet bırakılma yeriniz var. Biz anlayan bir toplum için ayetleri ayrı ayrı açıklamıĢızdır.”599

ayetini izah ederken

593 ItfiyyiĢ, Teysir..., C.5, s.58. 594 Bakara, 2/3. 595 ItfiyyiĢ, Teysir..., C.1, s.10. 596 Bakara, 2/180. 597 ItfiyyiĢ, Teysir…. C.1, s.376. 598 ItfiyyiĢ, Teysir..., C.9, s.67.; C.10, s.204.; C.13, s.337. 599 En‟âm, 6/98.

87

ٌََدْوَ تْسُمَو ٌّرَقَ تْسُمَف

” lafızlarını Ubey b. Ka„b ve Ġbn Abbas‟a dayanarak sulb ve rahim diye izah etmiĢtir.600

Yine

ِقَلَفْلا

sözcüğünün601 de Ġbn Abbas‟a (r.a.) dayanılarak “cehennemdeki bir kuyu” diye anlamlandırıldığını görmekteyiz.602

Mücmeli Beyan

Teysir‟de mücmel olarak zikredilen kimi hususların da sahâbe sözleriyle açıklandığını görmekteyiz. Örneğin “

ِْيَ تَ نْ ثا اَنَ تْ يَ يْحَاَو ِْيَ تَ نْ ثا اَنى تَمَا اَنى بَر

/…Ey Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün, iki defa da dirilttin…”603 ayetini tefsir ederken iki öldürme (ölü olarak yaratma ve eceli gelince öldürme) ve iki diriltmeden (ilk baĢta ruh üflenmesi ve nefhadan sonra ba‟s vaktindeki diriltme) ne kastedildiğini Ġbn Mesud ve Ġbn Abbas‟ın sözlerine yer vererek izah etmiĢtir.604

Yine “

َكُتْ يَفَطْصا ِّنِّا ىٰسوُم َيَ َلاَق

ت َلااَسِرِب ِساىنلا ىَلَع

ى

ىم َلَِكِبَو

ْذُخَف

اَم

َكُتْ يَ تٰا

ْنُكَو

َنِم

َنيرِكاىشلا

/ (Allah) “Ey Musa!

Vahiylerim ve konuĢmamla seni insanlar üzerine seçkin kıldım. Öyleyse sana verdiğimi al ve Ģükredenlerden ol" dedi.”605 ayetini tefsir ederken mücmel olarak zikredilen

ىم َلَِكِبَو

kısmını izah sadedinde, Ġbn Abbas‟tan, Allah‟ın Hz.Musa‟yla neler konuĢtuğuna dair “Allah, üç günde Musa‟ya 140 bin kelime söylemiĢtir. Bunlardan bazıları:….” diye baĢlayıp devam eden uzun bir rivayet nakletmiĢtir.606

Son olarak da Ģu örneğe yer verebiliriz: “

َنوُنِع ىلِلا ُمُهُ نَعْلَ يَو ُّٰللا ُمُهُ نَعْلَ ي َكِئٰلوُا

/ Onlara hem

600 ItfiyyiĢ, Teysir..., C.4, s.396. 601 Felak, 113/1. 602 ItfiyyiĢ, Teysir..., C.16, s.432-433. 603 Mü‟min, 40/11. 604 ItfiyyiĢ, Teysir..., C.12, s.330. 605 A„râf, 7/144. 606 ItfiyyiĢ, Teysir..., C.5, s.177-178.

88

Allah lânet eder hem de lânet ediciler lânet eder.607 Burada

َنوُنِع ىلِل

sözcüğü mücmel olup bununla kimlerin kastedildiği belli değildir. Müellif bunu izah etmek için Ġbn Abbas‟tan bir rivayet zikrederek bununla sekaleyn/insanlar ve cinler âlemi dıĢındaki varlıkların kastedildiğini belirtmiĢtir.608

Fıkhî Ġzahlar

Teysir‟e baktığımızda ItfiyyiĢ‟in, ahkâm ayetlerine çok önem verdiğini ve onları uzun uzun ele aldığını görmekteyiz.609

Müellif bu tür ayetleri tefsir ederken sahâbe sözlerine çok yer vermiĢtir. Örneğin Bakara sûresi 226. ve 227. ayetlerini tefsir ederken Ġlâ (karısına yaklaĢmamaya yemin etme) bahsini uzun ele almıĢ ve Hz. Ali‟nin konuya dair bir fetvasına yer vermiĢtir.610

Ġddet konusunu ele alırken611 kocası vefat eden hamile kadının iddetinin dört ay on gün mü yoksa çocuğunu doğurma zamanı mı olduğunu tartıĢmıĢ ve “sahih olan, hangi vade daha uzun ise hamile kadının iddeti de odur. Bu, Ali ve Ġbn Abbas‟ın da görüĢüdür” diyerek konuyu bağlamıĢtır.612

Kelâmî Ġzahlar

Müellif‟in Ġbâzî olması hasebiyle tefsirinde bunun yansımalarını sık sık görmekteyiz.613 Kendisi kelâmî izahlar yaparken diğer delillerin yanı sıra sahâbe kavline de dayandığını görmekteyiz. Örneğin “

ٌةَرِظَنَ اَِّبهَر ٰلِٰا

/ Rablerine bakarlar.”614

607 Bakara, 2/159. 608 ItfiyyiĢ, Teysir..., C.1, s.328 609 Bkz. ItfiyyiĢ, Teysir..., C.3, s.146-165. 610 ItfiyyiĢ, Teysir..., C.2, s.55. 611 Bakara, 2/234. 612 ItfiyyiĢ, Teysir..., C.2, s.88.

613 Bu konu “Kelâmî Tezahürler” baĢlıklı bölümde daha ayrıntılı olarak ele alınacaktır. 614 Kıyame, 75/23.

89

ayetini tefsir ederken önce Ģiirden bir delile yer vermiĢ ardından da Hz. Ali‟den (r.a.) bir rivayetle

ٌةَرِظَنَ

sözcüğünün beklemek anlamına geldiğini söylemiĢtir.615

Sahâbeden Ahlakî Nasihatlerle Yorumu ZenginleĢtirme

ItfiyyiĢ zaman zaman da yorumu zenginleĢtirmek amacıyla sahâbeden gelen nasihatvari rivayetlere yer vermiĢtir. Örneğin “

َنيذىلِل

ْمُكىبَر

اوُقى تا

اوُنَمٰا

َنيذىلا ِداَبِع َيَ ْلُق

اوُنَسْحَا

ف

ِهِذٰى

اَيْ نُّدلا

ٌةَنَسَح

ُضْرَاَو

ِّٰللا

ٌةَعِساَو

اَىنَِّا

ىفَوُ ي

َنوُرِباىصلا

ْمُىَرْجَا

َغِب

ٍباَسِح ِْير

/ (Ey

Muhammed!) Bizim adımıza de ki: “Ey iman eden kullarım! Rabbinize karĢı gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlar için (ahirette) bir iyilik vardır. Allah'ın yeryüzü geniĢtir. Sabredenlere mükâfatları elbette hesapsız olarak verilir."616

Müellif bu ayeti tefsir ederken Ebû Hureyre (ö. 58/678) (r.a.)‟dan Ģu rivayeti nakleder: Kim kendisine Ģu altı Ģey nasip edilirse diğer altı Ģeyden mahrum edilmez: ġükür nasip edilen ziyadeden, sabır nasip edilen sevaptan; tevbe nasip edilen kabulden; istiğfar nasip edilen mağfiretten; dua etme nasip edilen icabetten ve infak nasip edilen de haleften mahrum edilmez.617

Yine “

َنوُلَعْفَ ت

اَم

ُمَلْعَ يَو

ِتاَپِّيىسلا

ِنَع

اوُفْعَ يَو

هِداَبِع

ْنَع

َةَبْوى تلا

ُلَبْقَ ي

ىذىلا َوُىَو

/O, kullarından tövbeyi kabul eden, kötülükleri bağıĢlayan ve yaptıklarınızı bilendir.”618

ayetini tefsir ederken Hz. Ali (r.a.) ile bir bedevi arasında geçen Ģu olayı nakleder: Bedevi, Hz. Peygamber (s.a.v.)‟in mescidine girip “Allah‟ım sana tevbe ediyorum ve senden mağfiret diliyorum” deyip namaza baĢladı. Namazını bitirince Hz Ali ona Ģöyle seslendi: Dil ile süratli bir Ģekilde tevbe ve istiğfar, yalancıların tevbesidir. Senin tevben dahi tevbeye muhtaçtır.” Bedevi dedi ki “Ey müminlerin emiri! Tevbe nedir?” Hz. Ali Ģöyle cevap verdi: “Günaha piĢmanlık, farzları kaza etmek, zulmen alınanları iade etmek ve nefis nasıl masiyetlerle semizleĢtirildiyse taatlerle de eritmek, nefse masiyetin lezzetinin tattırıldığı gibi taatin de acılığını tattırmak ve

615 ItfiyyiĢ, Teysir..., C.15, s.427-28. 616 Zümer, 39/10. 617 ItfiyyiĢ, Teysir..., C.12, s.248-249. 618 ġura, 42/25.

90

gülmelere karĢı ağlamaktır.619 Toplumsal ıslahı hedeflemesi nedeniyle620 ItfiyyiĢ‟in bu tür rivayetlere tefsirinde sık sık yer verdiğini görmekteyiz.621

Teysir‟de yukarıda söz ettiğimiz hususlar dıĢında da ItfiyyiĢ‟in sahâbe kavline yer verdiğini görmekteyiz. Örneğin nüzul sebepleriyle622

ve kıssaların ayrıntılarıyla623

ilgili sahâbe sözlerine bol bol yer vermiĢtir.

ItfiyyiĢ‟in, sahâbe ve tâbiûn sözlerini Teysir‟de, yukarıda ayrıntılı olarak verilen örneklerden de anlaĢıldığı gibi, etkin bir Ģekilde kullandığını söylemek mümkündür. Ancak nakillerde genel itibariyle kaynak belirtmemesi, zayıf rivayetlere de yer vermesi, mezhebine uygun nakilleri direk alıp uygun olmayanları ise tevil etmesi ya da tefsirine almaması ve zaman zaman da gereksiz ayrıntılarla sözü uzatması tefsiri adına bir zaaf olarak addedilebilir.