• Sonuç bulunamadı

Kısa bir süre sonra İstanbul’a, Yılanlı Musa’nın Eğirdir kalesine kapandıktan sonra firar ettiği haberi ulaşmıştı. Aydın muhassılı Abdurrahman Paşa’ya, Cemâziyelâhir 1180/Kasım 1766’da bir başka emir daha gönderilmişti. Bu emirde Yılanlı Musa’nın eşkıyalığı dolayısıyla ortadan kaldırılması görevi Hamid ve Teke mutasarrıfı Çelikpaşazade Ahmet Paşa’ya verildiği halde; onun, eşkıyanın idamı ve memleketin güvenliğinin sağlanmasında başarılı olamadığı belirtilmekteydi. Abdurrahman Paşa’ya gerekli tedbiri alıp, yakın mesafede bulunduğu eşkıyayı ortadan kaldırması ve memleketin kötülerden temizlenip, güvenliğin sağlanması işi yeniden havale edildi. Yılanlı Musa’nın idamı ve ortadan kaldırılması hususuna hassasiyetle Abdurrahman Paşa’nın memur edildiği ve bu hususta üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi bildirilmekteydi. Abdurrahman Paşa’nın emri altındakilerle birlikte duruma göre hareket etmesi, Çelikpaşazade’nin de bu işe zorunlu olarak katılması emredilmişti. Abdurrahman Paşa’dan istenen, Aydın sancağı âyânından göreve uygun olanlarla Çelikpaşazade’yi hizmetine alıp, Yılanlı Musa’nın üzerine bir an önce

62

Merkezî hükümetin aldığı bütün tedbirlere rağmen Yılanlı Musa, kaçmayı başarmıştı. Ne Aydın muhassılı Abdurrahman Paşa, ne de Teke ve Hamid mutasarrıfı Çelikpaşazade Ahmed Paşa, Yılanlı Musa’nın yakalanması ve ortadan kaldırılması hususundaki görevlerini yerine getirmemişlerdi. Nitekim Abdurrahman Paşa, merkezî otoritenin kendi üzerinde herhangi bir yaptırım gücü kalmaması nedeniyle payitaht tarafından kendisine verilen görevi Çelikpaşazade’ye havale edip, Yılanlı Musa davasında sorumsuzca davranmıştı. Çelikpaşazade de, muhtemelen Yılanlı Musa’nın bölgedeki nüfuzunu yakından bildiği için işi ağırdan almış, taşrada bir devlet görevlisi olarak meseleyi kökten halletmek için elindeki yaptırım gücünü yeterince kullanmamıştı. Bu duruma, dönem içerisinde taşra’daki yönetimi büyük oranda ele geçiren güçlü ailelerin birbirleri üzerine yeterince gitmek istememelerinin neden olduğu düşünülebilir. Çelikpaşazade ailesi de Antalya, Isparta ve Burdur yörelerinde mütesellimlik ve mutasarrıflık yapmış güçlü bir ailedir. Bu vesileyle Eğirdir merkezli olmak üzere Hamid bölgesinde sivrilmiş Yılanlıoğulları ailesi ile çatışma içerisine girmek istememeleri kuvvetle muhtemeldir. Ahmed Vasıf Efendi, Tarih-i Vasıf, c. I, İstanbul 1219, s. 286, Karçınzade, a.g.e., s. 74. Bir diğer taraftan Yılanlı Musa, Çelikpaşa ailesiyle akrabalık kurmuştu. Bu vesileyle Çelikpaşazade Ahmet Paşa’nın, Yılanlı Musa üzerine görevlendirilmiş olmasına rağmen akrabalıkları nedeniyle firarına sessiz kalmış olması da kuvvetle muhtemeldi. Yılanlı Musa, Kütahya’ya sürgün edildikten sonra Konya mütesellimliği yaptığı dönemde, bu sırada cereyan eden savaşa katılmak üzere asker yazmakla görevlendirildiği zaman eski yurduna dönmek için izin istemişti. Verilen izin belgesinde Çelikpaşa ailesi ile olan akrabalığını açıkça görmek mümkündür. “…kendüsü

sefere i’zâm olduğu heyet-i dâiresinde olan üç beş nefer Çelikpaşa merkumun kerîmeleri ve ıyâl ve evlâdları Konyada perişân olacakları nümâyân olmakdan nâşi müteveffâ-yı müşâr ileyhin kerîmeleri ve evlâd ve ıyâli vilâyetinde olan hanesinde ikametleriçün…”, BOA, C.AS 17646, Belge 2.

yürüyerek ne tarafta olur ise olsun Musa’yı yakalayıp, ortadan kaldırarak zalimin kötülükleri ve verdiği zararların sona erdirilmesiydi. Ayrıca Musa’nın eşkıyalığı dolayısıyla üzerine asker sevk edilirken halka herhangi bir zararın verilmemesi için hassasiyetle bütün tedbirlerin alınmasıda emredilmişti.63

Musa’nın firar etmiş olmasına rağmen tekrar Eğirdir’e dönüp, kaleye kapanma ihtimali vardı. Bu nedenle saklanabileceği Eğirdir kalesinin, tahrip edilmesi gerektiğine hükmedilmişti. Bunun için Yılanlı Musa’nın saklandığı kalenin yıkılması ve tahrip edilmesi için yetecek miktarda barut ve güllesiyle birlikte bir adet Balyemez olarak adlandırılan büyük bir topun, derhal Antalya kalesinden çıkarılması ve Abdurrahman Paşa tarafına gönderilmesi için kale dizdarına da bir başka emir gönderilmişti. Yılanlı Musa’nın ortadan kaldırılması işinin ertelenmemesi ve emrin yerine getirilmesi ısrarla vurgulanmıştı. Böylece eşkıyalık ve zorbalık yoluyla tekrar aynı yönteme başvurmasının önüne geçileceği gibi ortadan kaldırılması konusunda da kesin kararlılık söz konusuydu.64

Aydın muhassılı vezir Abdurrahman Paşa, kendisine gönderilen bu emir üzerine de bölgeye gitmemişti. Yılanlı Musa ve oğullarının Eğridir’den firar ettiklerini öğrendikten sonra durumu devlet merkezine yazı ile bildirmekle yetinmişti. Abdurrahman Paşa tarafından merkeze gönderilen yazıda, Yılanlı Musa ve oğullarının firar ettikleri yerin henüz belli olmadığı belirtilmişti. Merkezî yönetim ise bu durum karşısında, eşkıyanın her şeye düşmanlığı nedeniyle firar edecek yeri olmamasına rağmen firar etmesinin suçunu Abdurrahman Paşa’ya yüklemişti. Firar’ın sebebi olarak, Abdurrahman Paşa’nın görevlendirdiği adamların görev yerine gitmedikleri gibi aldırış etmedikleri, Yılanlı Musa olayına göz yumdukları ve ihmâlkar davrandıkları hükmüne varılmıştı. Yılanlı Musa’nın başının kesilip İstanbul’a gönderilmesi kesin bir dille ifade edilmişti. Bu konuda ortaya çıkacak herhangi bir isteğin kesinlikle kabul edilmeyeceği, eşkıyanın ne tarafa firar etmiş ise mutlaka bulunup yakalanması ve ortadan kaldırılmasına gayret edilmesi emredilmişti. Eğer bu emir ulaştığı halde eşkıyanın ne tarafa gittiği belli değildir diye merkeze, tekrar aynı şekilde bir yazı gönderilir ise herhangi bir uyarı gönderilmeksizin Payitaht tarafından, Abdurrahman Paşa hakkında gerekli tedbirin alınmasına ve görevi ihmal konusunda hak ettiği cezanın uygulanmasına hükmedilmişti. Bu tehditle birlikte bir an önce görevini yerine getirmesi

63

BOA, MHM.d 165, s. 189-1. hk.

64

eşkıyayı bulup, acilen cezasını vermesi ve eşkıyanın kesik başını da İstanbul’a göndermesi evâsıt-ı Receb 1180/17 Aralık 1766 tarihli emirle sıkı sıkıya tembih edilmişti.65

Yılanlı Musa, Eğridir’den firar ettikten sonra o dönemde Karaman eyaleti içerisinde yer alan Seydişehir kasabasında kendisi gibi eşkıya olan Ahmet Ağa, Mahmud Efendi ve Kadı Seyyid Ali’nin yanlarına varıp, onlara sığınmıştı. Daha önce İçel valisi Abdi Paşa’nın idam etmekle görevlendirildiği Hinoğlu Piri’de bu sırada Seydişehir’de bulunmaktaydı. Hinoğlu dahi yanındaki eşkıyalarla birlikte Ahmet Ağa’nın evinde saklanmaktaydı. Yılanlı Musa, firar ettikten sonra acele haber gönderip, Ahmet Ağa’nın yanına gitmek istediğini bildirmişti. Nitekim Ahmet Ağa’nın evinde Hinoğlu Piri ile tanışma fırsatını bulmuştur. Eşkıyaları evinde saklayan Ahmet Ağa, Yılanlı Musa ve Hinoğlu’nun kuşatılmasına ve yakalanmasına karşıydı. Ahmet Ağa’nın da bölgede bir eşkıya olduğu düşünülürse başka bir şey beklemek mümkün değildi. Ahmet Ağa, aynı zamanda suçu sabit olan bu eşkıyaların yanlarına oğlunu vermişti. Yılanlı Musa’da oğullarından birisini, iki yük eşyasıyla Ahmet Ağa’nın yanında bırakıp İçel ve Adana taraflarına firar etmişti. Firarilerin, Adana ve İçel taraflarında huzursuzluk çıkarma ihtimali olduğu Karaman valisi Ahmet Paşa tarafından merkeze yazı ile bildirilmişti.66

Bunun üzerine merkezden gönderilen evâhir-i Receb 1180/27 Aralık 1766 tarihli hükümde bahsedilen eşkıyaların suçlarının sabit olduğu her nerede olur ise yakalanıp ortadan kaldırılmaları emredilmişti. Eşkıyalık yapanları himaye edenler de eşkıyalarla aynı kefeye konmakla birlikte hak ettikleri cezaya çarptırılacaklarıda bu hükümde yer almaktaydı. Bu eşkıyaların yakalanması ve cezalarının uygulanması İçel ve Adana mutasarrıflarına da sıkıca tembih edilmişti. Karaman valisi Ahmet Paşa, gönderilen emir üzerine harekete geçerek Seydişehir’e, belirtilen eşkıyalar üzerine yürüyüp Yılanlı Musa’nın bıraktığı iki yük eşyayı el altına alıp korumak, saklamak ve eşkıyaların hangi tarafa firar ettiklerinin kesin haberini alıp, bu hususta üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmekle görevlendirilmişti. Yılanlı Musa’nın Seydişehir’de bıraktığı iki yük eşyanın mahiyeti ise belirtilmemiştir. Bu eşyaların ele geçirilerek saklanması ve korunması emredildiğine göre bir hayli değerli olduğu kuvvetle muhtemeldi. Aynı zamanda eşkıyalar hangi tarafa gitmişler ise Karaman valisi Ahmet Paşa’ya, durmaksızın o bölgenin âyân ve subaylarına adamlar göndermesi, gerekli tedbirleri alıp, İçel ve Adana mutasarrıflarıyla dahi sürekli haberleşerek ittifakla hareket etmesi emredilmişti. Eşkıyaların yakalanması ve ortadan kaldırılması için gerekli hazırlığın yapılarak Konya’dan harekete geçilmesi, eşkıya takibi sırasında keyfi davranmaktan, kuşatma

65

BOA, MHM.d 165, s. 189-3. hk.

66

bahanesiyle halka karşı ortaya çıkabilecek herhangi bir zulüm ve zorbalıktan sakınılması gerektiği vurgulanmıştı.67

Karaman valisi Ahmet Paşa ile İçel ve Adana mutasarrıflarının, eşkıyanın peşini bırakmayarak, ısrarlı takipleri üzerine İçel taraflarında da barınamayan Yılanlı Musa, yörede başıboş ve serserice bir süre dolaştıktan sonra Hadim müftüsü Şeyh Efendi’nin oğullarının yanına sığınmıştır. Hadim müftüsü Şeyh Efendi hayatta olmamakla birlikte müftünün oğulları, babalarının müridi olan Abdurrahman Paşa’dan, Yılanlı Musa’nın affını rica etmişlerdi. Abdurrahman Paşa da, şeyhi olan Hadim müftüsüne bağlılığı, saygısı ve hürmetinden dolayı onun çocuklarının isteğini kıramamış, Yılanlı Musa’nın suçunun bağışlanması konusunda şefaat kapısı olarak gördüğü saltanat makamından defalarca affını rica etmiştir.68