• Sonuç bulunamadı

The Early Renasisance in Europe in 12th Century “The Beginning of the Scientific Transformation”

XII. Yüzyıl Rönesansı

XII. yüzyılda Rönesans oluşumuna zemin hazırlayan pek çok etmen olmakla birlikte asıl temeli bu dönemde gerçekleşen bilimsel dönüşüm oluşturmuştur. Biz de burada bu bilimsel dönüşümü ve Rönesansla ilgili görüşleri değerlendirmeye çalışacağız.

Yukarıda bahsettiğimiz gibi Karolenj ve Otto Rönesanslarının ardından XI. yüzyılın sonuna kadar Avrupa’da gözle görülür önemli değişimler yaşanmaya başlamıştır. Bu dönem Rönesansını anlayabilmek için yeni ve de farklı bir pencereden bakmak gerekmektedir. Çünkü bu değişimde halkın isteklerinin dikkate alınması ve düşüncelerdeki değişiklikler önemli rol oynamaktaydı. Ayrıca o dönem Avrupasındaki yapıyı da anlamak gerekmektedir. Yani kilise ve Hristiyanlık inancıyla ilgili unsurlar önemlidir.

Özellikle de Ortaçağ boyunca Avrupa’da sosyal hayatın dayandığı idealler önemli oranda göze çarpmaktadır. Bu idealler, kilise ve Hristiyanlık inancıyla ilgilidir. Bunlardan

4 Robert S. Hoyt- Stanley Chodorow; Europe in the Middle Ages, New York, 1976, s. 329. 5Robert S. Hoyt- Stanley Chodorow, Europe in the Middle Ages, s. 366

6

Robert S. Hoyt- Stanley Chodorow, Europe in the Middle Ages, s. 164.

7

R. R. Bolgar, The Classical Heritage and Its Beneficiaries, Cambridge University press, UK, 1975, s. 139.

8Burada Verona adlı şehirde katedral kilisesinin zengin bir kütüphanesi bulunmaktaydı. 9

Donald Bullough, The Age of Charlemagne, Great Britain, 1965, s. 121.

10 Edward L. Cutts, Charlemagne, London, 1882, s. 308.

11Aloysius R. Caponigri, A History of Westren Philosophy, University of Notre Dame Press, USA,

1971, s. 93; B. Bischoff, Manuscripts and Libraries in the Age of Charlemagne, Cambridge University Press, Great Britain, 1994, s. 24.

162

herkes etkilenmekteydi. Aslında kilise, herşeyi yönetmekteydi de denilebilir. Ya da onun kontrolü altındaydı da denilebilir. Barbara Tuchman13, kitabı “A Distant Mirror: The Calamitous 14th Century (Uzaktaki Bir Ayna:14. Yüzyıl Felaketi)”14

adlı eserinde şöyle yazmıştır:

“Hristiyanlık, Ortaçağ hayatının matriksi gibidir: bir yumurtayı kaynatmak için edinilen bilgileri uygulamak için harcanan zamanın uzunluğu kadar vakit almaktadır. O, doğum, evlilik, ölüm, cinsellik ve yemek gibi pek çok olayı yönetmektedir; tıp ve hukuk için kurallar koymaktadır, sorunlarla ilgili konulara filozofluk ve bilginlik yapar. Kilisedeki üyelik bir seçim sorunudur. O, zorunlu ve alternatifsizdir. Çünkü onu çıkarmak kolay değildir”15

.

Barbara Tuchman’ın verdiği bilgilerden de anlaşılacağı üzere Hristiyan inancı, o dönemde çok baskındı; fakat XII. yüzyıl, aşamalı bir dönüşüm geçirmekteydi. Daha erken dönemlere baktığımız zaman insanoğlunun daha fazla Hristiyan olmaya çalıştığını, XII. yüzyılda ise bu değişim rüzgarınındaha fazla insanı Hristiyan yapmak için uğraştığını görmekteyiz. XIV. ve XV. yüzyıllarda tarihi Rönesans boyunca bu duygular, dünya hümanizmi olarak ifade edilebilecektir. Aslında XII. yüzyılda daha iyimser bir din ve kader anlayışı hâkimdir. Hristiyanlık matriksi, Papalar tarafından verilebilen Hristiyanlık bilgisinin tekelciliği, rahipler ve keşişler ve de sıradan insanın bağlılığı bizi Ortaçağ dünyasının inanç çağından başka hiçbirşey olmadığı şeklinde bir düşünceye yönlendirmektedir farkında olmadan. Burada asıl önemli olan nokta, Ortaçağın, tamamen bunlardan ibaret olmadığıdır. Bu fark edildiği anda Ortaçağ için var olan karanlık kavramı anlamını yitirecektir.

Ortaçağda inanç ifadeleri 3 kültürel şekilde ifade edilebilirdi: Doğru inanç, XII. yüzyıl söylemi ve de özveri. Bunların yanı sıra XII. yüzyılda inanç konusunda çok ciddi bir hareketlenme söz konusuydu. Özellikle inanç nedir? Sorusu gündeme gelerek tartışma yaratmıştır. Yani daha önce de bahsettiğimiz gibi bu dönemde sorgulama başlamıştır. IV. Lateran konsiliyle16 sonuçlanan Hristiyan skolastikliği, Hristiyanlık ve de Yahudilik bu dönemde daha anlaşılır hale gelmiştir. Aslında inanç bir niyet hareketiydi. İşte tam da bu durumda ElliotWolfson şöyle bir söylem de bulunmuştur:

“Konuşmayanların konuşanlardan daha yüksek sesle konuştukları nedir?17 Bu durumda tarihte kaç tane Rönesans olduğu sorusu sıkça gündeme gelmektedir. Dolayısıyla “Rönesans mı yoksa Rönesanslar mı?” Hangisini tartışmalıyız ya da kullanmalıyız?18

13Barbara Tuchman, asıl adı Barbara WertheimTuchman, olup Amerikalı bir tarihçidir. I. Dünya Savaşının başlangıcını konu alan ve “August 1914 (1914 Ağustosu)” adıyla da yayımlanan “The Guns of August (1962; Ağustos Toplar)” adlı kitabıyla Pulitzer ödülünü kazanmıştır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Ernest Becker, “The Pulitzer Prizes-General Nonfiction”, 2012, s. 11-27.

14 Bu eserde hikayemsi bir tarz kullanılmıştır.

15Barbara Tuchman, A Distant Mirror: The Calamitous 14th Century, Ballantine, 1979. 16

IV. Lateran Konsili, Papa III. Innocentius tarafından toplanmıştır. 19 Nisan 1213 yılında pap fermanıyla toplanmıştır. Roma’nın Lateran denilen yerinde toplanmış olup 1215 yılında, sayıca pek çok kişiyi ağırlamıştır. 12. Ekümeniklikkonsili olup büyük konsil ya da genel LateranKonsili olarak da adlandırılmaktadır. Buraya 71 patrik ve metropolis piskoposları, 412 piskopos, 900 aziz ve rahip katılmıştır. Bkz. “Fourth Lateran Council (1215)”, Catholic Encyclopedia, (Ed. Charles Herbermann), Robert Appleton Company, 1913.

17Elliot Wolfson, “Martyrdom, Eroticism, and Asceticism, ”Jews and Christians in Twelfth-Century Europe, (Ed. Michael Signer - John Van Engen), Notre Dame University Press, Notre Dame, 2001,

s. 174; Serena Elliott, The Twelfth Century Renaissance and the Religion of Intent: Interiority and the

163

Yani tarihte sadece İtalyan Rönesansı mı var herkesin bildiği ve de belleklere kazınan. Yoksa gerçekte başka Rönesanslar da varmıydı?... Daha öncekiler kabul edilmeli mi yoksa tek tip Rönesans mı kabul edilmeli…Bunlar tartışılmaya başlanmıştır. Bu nokta da bazı tarihçilerin Rönesansla ilgili görüşlerine kısaca değinmekte fayda vardır.

Bu konuda ilk çalışmayı yapan ünlü tarihçi Charles Homer Haskins’e19 göre Ortaçağlar modernize edilebilseydi; Ortaçağla ilgili pek çok düşünce, “de-Modernization” olarak adlandırılırdı. R. I. Moore ise XII. yüzyıl Rönesansının kültürel gelişmeleri de içeren ilk Avrupa devrimi olduğunu, daha az toleranslı ve daha fazla misafirperver bir toplum ya da eziyet eden bir toplumun oluşturulmasına sebep olduğunu savunmaktadır.20

Richard W. Southern ise bu dönemi “sessiz bir devrim ya da Rönesans” olarak adlandırmaktadır. Southern’e göre XII. yüzyıl, medeniyet yaratılmasından başka hiçbirşeye tanıklık etmemektedir.21

Bu da farklı bir söylem olup bakış açısına göre değişim göstermektedir. Evet! Yeni bir medeniyet, yeni düşünceler ve de yenilikler ortaya çıkmıştır. Bu söylem, olumsuz değil de olumlu olarak algılanırsa insanların Ortaçağa bakış açıları da değişecektir.

XII. yüzyılın bir Rönesans dönemi olarak adlandırılmasında son dönemlerde daha kesin çalışmalar yapılmıştır. Bunların en önemlilerinden birisi, Lynn White tarafından yazılan kitap ve makalelerdir. Tarihçi Lynn White, özellikle XII. yüzyılın tanıklık ettiği teknolojik ve bilimsel çalışmalardan bahsetmektedir. 22

Lynn White tarafından verilen bilgiler, oldukça önemli olup Rönesansıgerçekleştiren asıl unsurların bilimsel ve teknolojik gelişmeler olduğuna dikkat çekmektedir. Rönesans kelimesinin gerçek anlamda manasını bu görüşte bulduğu söylenebilir.

İşte bu nokta da XII. yüzyılın en dikkat çekici bir diğer tarafı olan hem laik hem de dini olan adalet sistemi ortaya çıkmaktadır. Bu şekilde iyi bir güvenlik, barış ve yönetim için bir anahtar sayılabilmektedir XII. yüzyıl. Bundan dolayı XII. yüzyılda adalet sistemini değiştirmek için büyük çabalar harcanmıştır. Benedikten rahibi BolognalıGratian tarafından “Decretium Gratiani”23adlıbir kanun hukuku kiliseye verilmiştir.24

Buna göre;

18Bu konuyla ilgili farklı tanımlamalar için şu kaynaklara da ek olarak bakılabilir: R.R. Bolgar, The Classical Heritage and Its Beneficiaries, Cambridge, 1954; Marcia L. Colish, Medieval Foundations of the Western Intellectual Tradition,400-1400, New Haven and London, 1998. Bolgar, İtalyan

Rönesansıyla 12. yüzyıl rönesansını karşılaştırmakta ve de Karolenjlerin zayıflığına ve güçlülüğüne dikkat çekmektedir. Colish ise daha positif bir yaklaşımla konuyu değerlendirmektedir. Ayrıca bkz. Frederick B. Artz, The Mind of the Middle Ages, An Historical Survey A. D. 200-1500, Chicago and London, 1980; Jacques Le Goff, Medieval civilization 400-1500, Oxford, 1988.

19 Charles Homer Haskins, yaklaşık 1070’li yıllarda başlayan geç Ortaçağlardaki Rönesans hakkında

araştırma yapıp yazan ilk tarihçidir.

20

R. I. Moore, The Formation of a Persecuting Society, Power and Deviance in Western Europe, 950-

1250, Oxford, 1987; R.I. Moore, The First European Revolution, c. 970-1215, Oxford, 2000.

21Richard W. Southern, The Making of the Middle Ages, New Haven, 1953; Ayrıca bkz. Christopher

Brooke, The Twelfth Century Renaissance, London, 1969.

22

Lynn T. White, Medieval Technology and SocialChange, New York, 1964; Leidulf Melve, “The Revolt of the Medievalists”, Journal of Medieval History, 2006, s. 238. Ayrıca aynı konuyu savunan ve çalışmalarında yansıtan diğer önemli çalışmalar için bkz. M.D. Chenu, “Nature, Man, and Society in the Twelfth Century”, Essays on new theological perspectives in the Latin West, Chicago- London, 1979; Alexander Murray, Reason and Society in the Middle Ages, Oxford, 1978; Brian Stock, Myth

and Science in the Twelfth Century, Princeton, 1972; Robert Bartlett, Gerald of Wales 1146-1223,

Oxford, 1982; Tina Stiefel, The Intellectual Revolution in Twelfth-Century Europe, New York, 1985.

23

Decretium Gratiani adlı eser, Concordia discordantium canonum- “Kanunların uyumla örtüşmemesi” ya da “Concordantia discordantium canonum” adıyla da bilinmektedir. XII. yüzyılda

164

“Humanus genus duobus regitur, natural iuidelicetiure et moribus. Ius naturae est quo in lege et eu angelio continetur, quoquisque iubet uralii facere quod sibi uultfieri et prohibet uralii inferre quod sibi nolit fieri. Unde Christus in eu angelio:“ Omnia quecunque uultis ut faciantuobis homines et uo seadem faciteillis. Haec est enim lex et prophetae”.25

“İnsan ırkı her iki taraftan yani hem doğa hukuku hem de davranışlar tarafından yönetilmektedir. Doğanın hakkı, istediğini ve yapılmasını istediklerini başkalarına yapmayan ve bunu komut veren hukukta ve İncil’in içeriğinde bulunmaktadır ve kendisine yapılmasını istenmeyen durumlar da başkaları için kasten yasaklanmıştır. Dolayısıyla Hristus (İsa) İncil’de şöyle der: “ Nasıl ki sizin herşeyi insanlara yaptığınız gibi onlar da size aynı şekilde bunları yapmalıdır. Bu aynı zamanda da peygamberlere ait bir yasadır “. Bu kanun hükmüyle birlkte XII. yüzyıldaki anlayış değişikliği de gözlenmektedir.

XII. yüzyılın en önemli yüzü olan öğrencilere bakıldığında ise öğrenme için daha aç oldukları ve araştırmalarını coşkuyla yaptıkları görülecektir. Bu dönem öğrencileri, Latin klasiklerini okurlar, Roma hukuku metinlerini analiz ederler ve de kilise babaları olarak adlandırılanların çalışmaları üzerinde yorumlar yaparlardı. Bu noktada İslam dünyasının ne kadar büyük bir bilgi hazinesine sahip oluğunu da söylemek gerekmektedir. Çünkü aslında anlatmaya çalıştığımız bu Rönesansın asıl temel taşının İslam dünyasında bulunmakta oluşudur. Çünkü bu taşlar alınarak Batı’da inşa edilmişlerdir. Yani Rönesans diyebileceğimiz tarihte ezberbozan bir dönem yaratılmıştır. Bu dönem, sadece Avrupa’yı değil tüm Ortaçağı ilgilendiren değişimlere sahne olmuştur. Karolenj Rönesansı ve ardından XII. yüzyıl Rönesansı, XV. yüzyıldaki Rönesans hareketinin tetikleyicisi olmuşlardır. İşte bu aşamada bilginler, bu bilgileri almak için önemli bir aracı konumunda olan İspanya’ya gitmişlerdir. Çünkü burada Doğu Biliminin Batı’ya aktarımında önemli bir aracı olan Endülüs Emevileri bulunmaktaydı. Ayrıca Yunan elyazmalarının çevirilerini ele geçirmek için de Konstantinopolis’e gitmişlerdir. Bu bilginler, böylece Yunan bilim ve felsefe bilgisini Batı’da yenilemişlerdir. Bunlara bir de Arap tıp ve matematik hazinelerini de eklemişlerdir. Bu yenilenmiş enerji, insanoğlunu en basit problemlerde bile düşünmeye sevketmiştir. Ve de asıl olay olan çeviri hareketi, XII. yüzyılda başlamıştır. Buna son noktayı koyanlar da Galileo ve de Copernicus olacaktır XVII. yüzyılda.26

Bahsettiğimiz çeviri hareketinin başlamasını İslam dünyasında bilim alanında meydana gelen gelişmeler tetiklemiştir. Şöyle ki; Müslümanların Akdeniz dünyasında yaptığı fetihlerle birlikte Edessa27, Cündişapur28

ve İskenderiye okulları İslam dünyasındaki bilimsel çalışmalrı etkilemiştir. Bu bölgelerdeki bilim adamları sayesinde Yunanca’dan, Farsça’dan ve Süryanice’den Arapça’ya tercümeler yapılmıştır.

yazılmış bir kanun hukuku koleksiyonudur. Ap. Const. Providentissima Mater Ecclesia, Pope Benedict XV, 27 May 1917.

24

Norman Zacour, An Introduction to the Medieval Institutions, St. Martin’s Press, New York, 1976, s. 137.

25 Bu metnin orjinali, Ysidorus V. Libro Ethimologiarum, c.2’de bulunmaktadır. 26

Susan Wise Bauer, The History of the Renaissance World: From the Rediscovery of Aristotle to the

Conquest of Constantinople, W.W. Norton press, New York, 2013, s. 1.

27Burası günümüzdeki adıyla Harran’dır. Burada bilim adamları tarafından Yunan felsefe ve tıp

eserleriSüryanice’ye ve Arapça’ya çevrilmiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz: Chikh Bouamrane, “Ortaçağ İslam Dünyasında Bilim ve Gelişmesi”, İTEM, (Çev. Hüseyin Şimşek), S. 14, 2009, s. 384; S. Johna,

The Mesopotamian Schools of Edessa and JundiShapur: Theroots of Modern Medical Schools,

AmSurg, 69, 2003, s. 627-630.

28 İran’ın Ahvaz şehri yakınında bulunan bu şehir, önemli bir entelektüel başkent haline geldi.

Ayrıntılı bilgi için bkz: Azizi MH, “Gondishapur School of Medicine: the most important medical center in antiquity”, Arch Iran Med., 11, 2008, s.116-119.

165

Özellikle İslam dünyasındaki eserlerin çevirileriyle uğraşan önemli isimler, Sevilleli John, Santallalı Hugh, Cremonalı Gerard, Carinthialı Hermann, Brugesli Rudolf, Chesterlı Robert..vs. bulunmaktadır.29

Ayrıca Batı ile Doğu arasındaki bu etkileşime en basit örnek olarak bazı kavram ve kelimeler gösterilebilir. Şöyle ki; “Algorism” kelimesini el-Harezmi kullanmıştır. “algebro, zero, almanac, zenith, nadir, and azimuth, alkali, elixir, alembic” gibi kelimeler de yine Batı’ya Doğu’dan geçmiştir.30

Ayrıca Bathlı Adelard ise el-Harezmi’nin astronomi tablolarını çevirmiştir. Batlamyus’un “almagesti”, 1175 yılın da Arapça’danLatince’ye çevrilmiştir. Ayrıca el-Mes’udi, İbn Havkal, el-İstahri gibi bilim adamlarına ait coğrafya eserleri Ortaçağda Avrupa’da bilinmiyordu. Bu çeviri hareketiyle birlikte bu eserlerin tümü tanınmış oldu.31

İslam bilim ve kültürünün Avrupa’ya geçişini sağlayan bu unsurlar genel olarak, Endülüs İslâm medreseleri, Yahudiler, Haçlı Seferleri, Seyyahlar, Moğollar ve Sicilya Müslümanları olrak sıralanabilir.32

Bu geçiş yollarıyla XI. yüzyılda buradaki Müslümanların öğrenim merkezi Toledo’ya kaymıştır33. Toledo Okulu, İngiltere ve İskoçya dâhil olmak üzere Avrupa’nın her yanından bilim adamlarını Toledo’ya çekmiştir 34. Bunlar arasında Kur’an’ın ilk çevirmeni olan Chesterlı Robert diye anılan Robertus Anglicus, ayrıca Daniel Morley ve Bathlı Adelard35gibi isimler bulunmaktadır36.Böylece Arapça eserlerin Latince’ye çevirisi 1130- 1150 yıllarında Toledo’da başlamıştır37.Toledo Başpiskoposu Raymundus Lullus38

bu alanda çalışmalar yapanlar arasındaydı. 39. Bir tercüme merkezi açtırarak İbn Sina ve Fârâbî’nin eserlerinin yanı sıra Aristo’nun Arapça’ya tercüme edilmiş eserleri ve Müslüman bilim adamları tarafından bu eserlere yapılan yorumlarını da Latince’ye tercüme ettirmiştir.40 Raymundus’un ölümüne kadar Toledo şehrinde temsilcileri bulunmaktaydı. Bu kişilerin en

2929 Charles Homer Haskins, The Renaissance of the Twelfth Century, Harvard University press,

Cambridge, London, 1927, s. 11.

30 Charles Homer Haskins, The Renaissance of the Twelfth Century, s. 291

31J. K. Wright, Geographical of the time of the Crusades, Dover publications, New York, 1965, s. 77. 32

S. T. Arnold, The Legacy of Islam, (Ed. Alfred Gullaume), Clarendon Press, London, 1931, s. 44.

33J. Goody, Avrupa’da İslâm Damgası, (Çev. Şahabettin Yalçın ), Etkileşim Yay, İstanbul, 2005, s.

46-51.

34O. Spies, Doğu Kültürünün Avrupa Üzerindeki Tesirleri, (Çev. Neşet Ersoy), ATO Dergisi N. 8,

ATO Yayınları, Ankara, 1974, s. 17.

35Bath’lı Adelard’ın çalışmalarıyla ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Lous Charles Karpinski ,“Robert of

Chester’s, Latin Translation of TheAlgebra of Al-Khowarizmi”, Contributions to The History of

Science, The Macmillan Company, London, 1915, s. 24. Bath’lı Adelard XII. yüzyılın başlarında

İspanya’ya giderek Öklid’in “Elemenler” adlı eserini tercüme etmiştir. Daha geniş bilgi için bkz: Bertrand Russell, History of Western Philosophy, American Book-Stratforf Press, NewYork, 1945, s. 439.

36S.T. Arnold, The Legacy of Islam, (Çev. Alfred Gullaume), The Clarendon press, London, s. 28. 37Bekir Karlığa, İslam Düşüncesinin Batı Düşüncesi’ne Etkileri, Litera Yay, 2004, İstanbul, s. 236. 38

Robertus Anglicus’un felsefe hakkındaki görüşleri için bkz. Otto Keicher, Raymundus Lullus und

Seine Stellungzur Arabischen Philosophie, Druck Und Verlag Der Aschendorffschen Buchhandlung,

Müster,1909.

39A. Gürkan, İslâm Kültürünün Garbı Modernleştirmesi, Akçağ Yay, İstanbul, 1969, s. 236.

40“Collėge de Traducteur-Toledo School” adıyla da bilinmektedir bu tercüme merkezi. Burada yapılan

çalışmalar, Avrupa’yı da etkilemiştir. Buraya kitaplar, Kurtuba’dan getiriliyordu. Toledo’da yapılan tercümeler, Fransa’nın iç kesimlerindeki Chartres’ta bulunan okullara ulaştırılmaktaydı. Ayrıntılı bilgi için bkz. Bekir Karlığa, İslam Düşüncesinin Batı Düşüncesine Etkileri, Litera Yay, İstanbul, 2004, s. 237; A. Gürkan, İslâm Kültürünün Garbı Modernleştirmesi, s. 305.

166 ünlüsü Dominico Gundisalvi idi.41

Gundisalvi’nin seçmiş olduğu eser yardımcıları tarafından tercüme edilmiş kendisi de esere son hali vermiştir42. Bu dönemde yapılan tercüme faaliyetlerinin en önemlisi Kur’an’ı Kerim’in Toledolu Marcus tarafından ikinci defa Latince’ye tercüme edilmiş olmasıdır. 43

XII. yüzyılda Ortaçağ Avrupası’nın önemli bilim adamlarından biri olan daha önce adı geçen Cremonalı Gerard, Batlamyus’un “Almagest” adlı eserinin Arapça kopyasını incelemesiyle Toledo kentinde çeviri faaliyetlerini yoğunlaştırmıştır.44 Onun 1178 yılında tamamladığı Almagest çevirisinin Latincesi Batı Avrupa’da yayınlanınca Toledo kenti önemli bir eğitim merkezi olmuştur. Toledo’da çevirmen olan başrahip Dominico Gundissalvi, Johannes Hispalensis, Cremonalı Gerard ve Alman Hermann, tercüme faaliyetlerinde bulunmuşlardır. Yapılan ilk çeviriler, genelde matematik, astroloji, tıp, doğa felsefesi, psikoloji, ayrıca mantık ve metafizik gibi alanlarda idi.45

.

Bu bilimsel farkındalığın devamında Avrupa’da bulunan bazı bilim adamları da Endülüs’te medreselere giderek Müslüman bilim adamlarından dersler almışlardır. Bu bilim adamlarının en önemlilerinden biri de Albertus Magnus’tur. 1207-1280 yılları arasında yaşam süren Albertus Magnus Dominiken Tarikatı’nın içerisinde yetişmiş bir din ve bilim adamıdır. Fârâbî, İbn Sînâ, İbn Rüşd ve İbnTufeyl gibi Müslüman filozofların Aristo felsefesine dair yorumlarını öğrenmiştir. Albertus Magnus’un Platon’dan çok Aristo felsefesini seçmesinin temelinde İbn Rüşd’ün çalışmalarına olan hayranlığı yatmaktadır46

. Bu dönemde Doğu felsefesinden etkilenen bir diğer felsefeci de Albertus Magnus’un varisi Thomas Aquinas’tır. 1225-1274 yılları arasında yaşayan Thomas Aquinas, Katolik Kilisesi’nin resmi öğretisini kurmuştur. Aquinas, kutsal olan ve kutsal olmayan bilgilere akılcı bir temel aramış ve “Summa Contra Gentiles (Kâfirlere Karşı)” adlı eserinde, İbn Rüşd gibi, bilginin iki kaynağı bulunduğundan söz etmiştir47

.

Bilimin Rönesansın gerçekleşmesinde ne kadar önemli olduğu Thomas Aquinas tarafından şöyle dile getirilmektedir:

“…Praeterea, haec doctrina per studium acquiritue. Sapientia autem per infusi onem habetur, unde inter septem dona spiritus sancti connumeratur, ut patet Isaiae XI. Ergo haec doctrina non est sapientia”.

“Ayrıca bu doktrin çalışılarak elde edilir. Aynı zamanda bilgeliğe infüzyon olarak sahip olunur. Bu yüzden İsa’nın 11 örneğinde olduğu gibi Kutsal Ruhun 7 hediyesi arasında hesaba katılmaktadır. Bu nedenle bu bilim, bilgelik değildir.”48

Yani gerçek bilim sağduyu gerektirdiği gibi çalışılarak elde edilir. Her doktrin bilim sayılmaz.

Bunun yanı sıra Thomas Aquinas, Aristo’nun yüzyıllardır var olan “modus vivendi” yani “yaşam biçimi” haline gelen sorusunu yeniden gündeme getirerek Batı dünyasındaki eleştirel bir birleşme ile bunu yaşamıştır. Bu durum, bilimselliğe neden olan etmenlerdendir. Roger Bacon, akılcılığı ve deneyi bilgiye ulaşmada tek yol olarak görmüştür. Optiği doğa

41 S. T. Arnold, The Legacy of Islam, (Ed. Alfred Gullaume), Clarendon Press, London, 1931, s. 347. 42Ş. Yıldız, “Endülüs Bilim Hayatında Yahudiler”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c.

18, S. 1, Uludağ Üniversitesi Yay., Bursa, s. 521.

43Bekir Karlığa, İslam Düşüncesi’nin Batı Düşüncesi’ne Etkileri, Litera Yay, İstanbul, s. 238. 44S.T. Arnold, The Legacy of Islam, (Ed. Alfred Gullaume), Clarendon Press, London, s. 347.

45W. M. Watt, İslam Avrupa’da, (Çev. Hulusi Yavuz), Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı

Yay, İstanbul, 1989, s. 108-114.

46D. Kennedy, “St. Albertus Magnus”, In The Catholic Encyclopedia, Robert Appleton Company,

New York, 1907.

47S. Tekeli, Bilim Tarihine Giriş, Nobel Yay, Ankara, 2009, s. 111. 48

S. Thomae Aquinatis, Summa Theologica, Parisus, 1880; St. Thomas Aquinas, Summa

167

felsefesinin odak noktası olarak gören Bacon’un çalışmaları, Eski Yunan ve İslâm optik geleneklerinin belirgin izlerini taşımaktadır. Kendisinde İbnü’l-Heysem’in etkisi fazlasıyla