• Sonuç bulunamadı

Yükseköğretime Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi 40 

2.  TÜRKİYE’DE YÜKSEKÖĞRETİME GİRİŞ 40 

2.1.  Yükseköğretime Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi 40 

Dünyada orta öğretimden yüksek öğretime geçiş ile ilgili değişik ülkelerde farklı uygulamalar vardır. “Bazı ülkeler, girdi yerine çıktıları esas alan bir yöntemi benimsemekte, adaylar bir giriş sınavı yerine öğrenimleri sırasında bir elemeden geçirilmektedirler. Türkiye ise elemeyi, kendi eğitim sisteminin tarihsel gelişmesi içinde girişte yapma yolunu benimsemiştir” (YÖK, 2007, s.73).

Cumhuriyet döneminde, 1960'lı yıllara kadar lise mezunları az olduğundan üniversite kapısında bir lise mezunu yığılması olmuyordu. Bu nedenle, üniversite ve fakülteler lise mezunlarını sınavsız kabul edebiliyordu. Kontenjanlarını aşan bir taleple karşılaştıklarında ise başvuru sırasını dikkate alma ve ihtiyaç kadar adayı kabul ettikten sonra kayıtları durdurma veya fakültede verilen eğitimin niteliğini dikkate alarak liselerin fen ya da edebiyat kolu mezunlarını kabul etme veya üçüncü bir yol olarak, başvuranları lise bitirme derecesine göre sıralayıp, bu sıraya göre öğrenci almayı bir öğrenci seçme yolu olarak izliyorlardı (YÖK, 2009, s.5).

Çeşitli nedenlerle lise mezunu sayısı artmış ve buna mukabil yükseköğrenim talebi de artmıştır. Bu durumda yukarıda kısaca özetlenen yöntemler, mevcut şartlar için yetersiz kalmış ve fakülteler kendi ihtiyaçları doğrultusunda sınavlar açmaya başlamışlardır. 1960'lı yıllarda, önce bazı üniversiteler kendileri için giriş sınavları düzenlemeye başlamışlar; sonra bazı üniversiteler bu amaçla birlikte hareket etme yoluna gitmişlerdir (s.5). Aday sayılarındaki artış, güven sorunu yaratmayacak bir sınav geliştirilmesi gereğini doğurmuş ve doğrultuda çoktan seçmeli sorulara dayanan merkezi bir sınav sistemi tercih edilmiştir (YÖK, 2007, ss.73).

1974 yılında, Üniversitelerarası Kurul, üniversiteye giriş sınavlarının tek merkezden yapılmasını uygun bulmuş ve 1750 sayılı Üniversiteler Kanunu’na

41

dayanarak 1974 tarihinde Üniversitelerarası Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi’ni (ÜSYM) kurmuştur (YÖK, 2009, s.5). 1981 yılında, ÜSYM, 2547 sayılı

Yükseköğretim Kanunu’na dayanarak Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi

(ÖSYM) adı ile Yükseköğretim Kurulunun bir alt kuruluşu haline getirilmiştir (YÖK, 2009, s.5; MEB, 2004, s.3).

Ülkemizde tercih edilen merkezi sınavlar, iki temel amaca yöneliktir. Birincisi, adaylar arasından başarı ve yetenekte üstün olanları seçme ve ikincisi ise yükseköğretime devam edebilmek için gerekli asgari bilgi ve beceri donanımına sahip olanları belirleme (YÖK, 2007. S.74).

Öğrenci seçme sınavının amacı, kısıtlı kontenjanlara daha iyi olanı seçmek ve doğru öğrenciyi, ilgi duyduğu, bu ilgisini tercihleri ile belirttiği alanlara kanalize etmektir (TÖDER, 2010, s.1). Bu sınavlarla, ortaöğretim mezunları arasından, yükseköğretim programlarında daha başarılı olabilecek yetenekli öğrenciler seçilir ve bunların yükseköğretim programlarına yerleştirilmesinde kullanılacak farklı nitelikte puanlar nesnel bir yolla elde edilir. Sınavın içeriğini, ortaöğretim kurumlarında kazanılması beklenen, okuduğunu anlama, matematik ile ilgili işlemleri yapabilme, fen ve sosyal bilimlerdeki temel kavramlarla düşünebilme gibi temel bilgi ve beceriler oluşturmaktadır. Böyle bir yolun seçilmesinin nedeni, ortaöğretimde temel bilgileri ve akıl yürütme becerilerini daha iyi kazanmış adayların yükseköğretimde daha başarılı olacakları ilkesinin benimsenmiş olmasıdır (YÖK, 2007, s.74).

ÖSYM'nin görevleri 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 10. maddesinde şu şekilde belirlenmiştir:

Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi, Yükseköğretim Kurulunun tespit ettiği esaslar çerçevesinde yükseköğretim kurumlarına öğrenci alınması amacıyla sınavları hazırlayan ve yapan,

42

öğrenci isteklerini de göz önünde tutarak Yükseköğretim Kurulunun tespit ettiği esaslara göre değerlendiren, öğrenci adaylarının yükseköğretim kurumlarına yerleştirilmesini sağlayan ve bu faaliyetlerle ilgili araştırmalar ve diğer hizmetleri yapan Yükseköğretim Kuruluna bağlı bir kuruluştur. ÖSYM, yükseköğretim kurumlarının isteği üzerine yükseköğretim kurumlarına anket, doçentlik sınavları dahil her düzeyde sınav ve değerlendirme ile öğrenci kayıt işlemlerini ve Yükseköğretim Kurulunca verilecek diğer işleri yapar.

Aynı kanununun yükseköğretime giriş başlığıyla verilen 45. maddesinde öğrencilerin Yükseköğretim Kurumlarına girmek için bir sınava girmek zorunda oldukları vurgulanmıştır. Ardından sonuçların değerlendirilmesinde dikkate alınan unsurlar, ortaöğretim başarısı ve elde edilen derecelerin sağladığı olanaklar, üstün yetenekli olunan alanlarda yükseköğrenim görme imkanları, TÜBİTAK yarışmalarında elde edilen derecelerin sağladığı olanaklar, mesleki ve teknik orta öğretim kurumlarından mezun olanların kendi alanlarında yükseköğrenim görme olanaklarından sözedilmiştir.

Ülkemizde zaman içinde pek çok seçme sınavı uygulaması yapılmış ve bu uygulamaların eksik yönlerinin tamamlanması için çeşitli değişikliklere gidilmiştir. Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı, 1974 ve 1975 yıllarında aynı gün sabah ve öğleden sonra birer olmak üzere iki oturumda, 1976–1980 yıllarında aynı günde ve bir oturumda uygulanmış; 1981 yılından itibaren iki basamaklı (ÖSS-ÖYS) bir sınav haline getirilmiştir. 1974 yılından itibaren adaylardan yükseköğretim programlarına ilişkin tercihleri de bir merkezde toplanmış ve adaylar puanlarına ve tercihlerine göre yükseköğretim programlarına yerleştirilmiştir. 1982 yılından itibaren de ortaöğretim

43

kurumlarından adayların diploma notları Ortaöğretim Başarı Puanı (OBP) adı altında belli ağırlıklarla sınav puanlarına katılmıştır (YÖK, 2007, s.74). 1987 yılından itibaren, yükseköğretim programları ile ilgili tercih alanına göre belli testleri cevaplama, diğerlerini cevaplamama olanağı tanınmıştır (YÖK, 2009, s.5). 1999 yılında sınavın ikinci basamağı kaldırılmış, sınav ÖSS adı altında tek basamaklı bir sınav haline getirilmiştir. Aynı yıl, önceki yıllarda uygulanan ÖSS’de herhangi bir değişiklik yapılmamış, temel eğitim müfredatının üstüne çıkılmamıştır (s.5).

Ancak bu sistem, uygulamada umulan sonucu vermemiştir. Okulların ve öğretmenlerin başarısı, üniversiteye giren öğrenci sayısı ile ölçülmeye başlanmış; derslerde, lise 2 ve 3 müfredatındaki konular yerine ÖSS kapsamındaki konular işlenerek, OBP’nin bu çalışmalar bazında verildiği gözlenmiştir. Bu durum, lise eğitiminde büyük bir zaafa yol açarak, öğrencilerin üniversiteye lise bilgilerinden yoksun olarak gelmesine yol açmıştır. Bu durum karşısında Haziran 2005’de, sınav sisteminde yeni bir değişikliğe gidilerek, tüm lise müfredatı sınav kapsamına alınmıştır (YÖK, 2007, s.74).

2006-ÖSS’de yapılan değişiklikle sınavın bir basamakta uygulanmasına devam edilmiş, ancak soruların bir kısmı önceki yıllarda olduğu gibi ÖSS tipinde sorulmuş, bir kısmı ise öğrencilerin alan bilgisini yoklamak için hazırlanmıştır (s.5).

YÖK tarafından hazırlanan “Türkiye’nin Yükseköğretim Stratejisi” raporunda (2007), uygulanmakta olan üniversiteye giriş sisteminde, sadece bir sınavın sonuçları ile orta öğretim başarı puanının ölçüt olarak kullanılmasının, öğrencilerin niteliklerinin göz ardı edilmesine neden olduğu sonucuna varılmıştır. Raporda çoktan seçmeli sorularla öğrencilerin analiz, sentez ve değerlendirme yapabilme yeteneklerinin yeterince ölçülemediği ifade edilmiştir (s.75). Hatta bu nedenle, Yükseköğretim Genel Kurulu’nun 14 Şubat 2008 tarihli toplantısında, ülkemizin

44

ihtiyaçları doğrultusunda, Avrupa Yüksek Öğretim Alanındaki çağdaş ve başarılı uygulamaları da dikkate alan, sivil toplum örgütlerinin ve konunun bütün ilgililerinin görüşlerine önem veren kapsamlı yeni bir çalışmanın yapılmasına karar verilmiş ve kamuoyuna da duyurulmuştur (s.75). Bu çalışmaların sonunda YÖK Ortaöğretimden Yükseköğretime geçiş sisteminde yeni düzenlemeler yaparak bunu kamuoyu ile paylaşmıştır. Buna göre 2010 yılından itibaren ÖSYS’nin (Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi) tekrar iki aşamalı uygulanmasına karar verilmiştir. Sistemin genel adı, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi (ÖSYS)’dir. Bu sistem içinde birinci aşama Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS), ikinci aşama ise Lisans

Yerleştirme Sınavları (LYS) olarak adlandırılmıştır (ÖSYS Klavuzu, 2010, s.1).

2011 yılında ikinci kez uygulanan bu yeni sistemin özellikleri 2011 ÖSYS Kılavuzu’nda ve YÖK’ün resmi internet sayfasında “ÖSYS Sistemi” (YÖK, ÖSYS Sistemi, www.yok.gov.tr/) başlığı altında ayrıntılarıyla verilmiştir.

Orta öğretimden yüksek öğretime geçişte iki aşamalı sınavın birinci aşaması “Yükseköğretime Geçiş Sınavı” (YGS) olarak adlandırılan ortak ve tek bir sınavdır. ÖSYS’nin ikinci aşaması “Lisans Yerleştirme Sınavları”ndan" (LYS) oluşur. Lisansa Yerleştirme Sınavları, adayların ders düzeyindeki bilgi ve yeteneklerini ölçen ve açık öğretim dışındaki örgün lisans programlarına yerleştirmede esas alınacak başarı puanını belirleyen sınavlardır. Lisansa Yerleştirme Sınavları; Matematik, Geometri Sınavı (LYS 1), Fen Bilimleri (Fizik, Kimya, Biyoloji) Sınavı (LYS 2), Türk Dili ve Edebiyatı, Coğrafya 1 Sınavı (LYS 3), Sosyal Bilimler (Tarih, Coğrafya 2, Felsefe grubu) Sınavı (LYS 4), Yabancı Dil Sınavı (LYS 5), olmak üzere beş alanda yapılır. LYS sınavları Haziran ayında iki hafta sonunda ve tek tek oturum şeklinde yapılır (Tablo 97). Sosyoloji Bölümleri, YGS ve LYS sonrasında oluşan TM3 puan türü ile öğrenci almaktadır. Yükseköğretim programlarına ÖSYM

45

tarafından yapılan Merkezi Yerleştirme yapılır. (ÖSYM Klavuzu, 2011, s.19). 2010 Yılı itibariyle adaylar otuz tane tercih yapabilmektedir. Merkezi yerleştirmede kontenjanı dolmayan veya kaydolmama nedeniyle boş kalan kontenjanlara ÖSYM tarafından Ek Yerleştirme yapılmaktadır (s.20).