• Sonuç bulunamadı

Sosyolojik Açıdan Meslek Olgusu: Meslekler Sosyolojisi 53 

3.  ÜNİVERSİTE VE BÖLÜM TERCİHİ 53 

3.1.  Sosyolojik Açıdan Meslek Olgusu: Meslekler Sosyolojisi 53 

Sosyoloji, toplumsal hayatı bir bütün olarak ele almak isteyen; toplumu oluşturan sosyal gruplar ve kurumlar arasındaki ilişkileri incelemeye çalışan bir bilim dalıdır. Bu bakımdan sosyolojinin konusu toplumsal yapıdır. Yani belirli bir toplumdaki eylem ve davranış biçimi arasındaki sistematik karşılıklı ilişkilerdir. Toplumsal yapının her alanını incelemeye çalışan sosyoloji özellikle son yüzyılda toplumsal yaşamın çeşitli problemlerinden kaynaklı olarak çok çeşitli dallara ayrılmıştır. İşte bunlardan bir tanesi de “meslekler sosyolojisi”dir.

Günümüz toplumlarında, sorunların çözümünde alanına hâkim olan meslek sahiplerine başvurulmaktadır. Çeşitli meslek alanlarında üretilen bilgiler çok ve anlaşılması zor olduğundan alan dışı kişilerin genel kültürü içerisinde yer almamaktadır. Bütün bunlar uzmanlaşmanın gereği olarak ortaya çıkan ve sürekli gelişen yeni toplumsal düzenin özellikleridir. Sosyolojinin alt dalı olan meslekler sosyolojisi de, işte bu düzen içinde profesyonellerin rollerini geniş biçimde

54

inceleyen, profesyonelleşme ile ortaya çıkan sorunları kendine konu edinen bir daldır (Cirhinlioğlu, 1996, s.7).

Sosyolojide mesleğin önemi sosyal tabakalaşma sistemi içinde bireyin sosyal statüsünü yani toplum nazarındaki itibarını belirleyen sosyal sınıf faktörlerinden biri olmasından kaynaklanmaktadır. Gelir seviyesi, yaşam tarzı ve sınıf bilinci gibi meslek faktörü de gerek statik analizde bireyin sosyal sınıf konumunu belirlemede, gerekse dinamik analizde bireyin tabakalaşma sistemi içindeki dikey yahut yatay hareketliliği göstermede büyük önem taşır. Birey-meslek-toplum ilişkisi bu yüzden sosyolojik anlamını, sosyal tabakaşma sistemi içinde ve sosyal hareketlilik sürecinde ele alındığı zaman kazanmaktadır (Eke, 1987. s.379).

Dörtyüzyıl öncesine dayanan bir görüşe göre, meslekler üniversite eğitimi almış, yüksek sosyal statüye sahip kişilerce yerine getirilen öğrenilmiş bir uğraşı ifade etmekteydi. Sıradan insanlar ya da zanaatkârlardan ziyade bilgilerini ve inanışlarını sadece birbirleriyle paylaşan seçkinler meslek üyesi olarak kabul ediliyorlardı (Şahin, 2007, s.262).

Meslek sözcüğü, “Güncel Türkçe Sözlük”te “Belli bir eğitim ile kazanılan sistemli bilgi ve becerilere dayalı, insanlara yararlı mal üretmek, hizmet vermek ve karşılığında para kazanmak için yapılan, kuralları belirlenmiş iş” olarak tanımlanmıştır. “İktisat Terimleri Sözlüğü”nde, meslek; “bir kimsenin geçimini sağlamak için sürekli yaptığı; bilgi, eğitim veya yaratıcı güç gerektiren etkinlik” olarak tanımlanmıştır.

Türk Tarih Kurumu'nun Türkçe Sözlüğü’nde ise meslek; “Bir kimsenin kendi hayatını kazanmak, geçimini sağlamak için seçerek kendini verdiği iş ya da düşünce alanıdır, uğraşıdır” şeklinde tanımlanır (aktaran, Yelken, 2008, s.11).

55

Yıldız Kuzgun (1994) mesleği bir kimsenin hayatını kazanmak için yaptığı, kuralları toplumca belirlenmiş ve belli bir eğitimle kazanılan bilgi ve becerilere dayalı etkinlikler bütünü olarak tanımlar (s.34). Norma Rozan ise kişsel web sayfasında meslek hakkında şu sözleri dile getirir: “Bir kişinin hayatını kazanmak, geçimini sağlanmak için yaptığı işi olarak tanımlanıyorsa da, sadece para kazanmak için yapılan devamlı bir iş değildir. Meslek, belli bir formasyonu gerektiren, bilgi, beceri, ustalık, sevgi ve ilgi isteyen, hayat botu süren bir iştir.”

Karagülle’nin (2007) İş-Kur için hazırladığı raporda ise yapılan tanım şöyledir; “Meslek; insanın yaşamını sürdürebilmek için icra ettiği, bilgi ve becerilere dayalı ve genellikle yoğun bir eğitim, çalışma sürecinde kazanılarak unvan edinilen, kişinin yaşamını sürdürmek, maddi ve manevi doyum sağlamak üzere, sonucunda bir ürün veya hizmet ortaya koyduğu, süreklilik gerektiren, kuralları toplum tarafından belirlenen faaliyetler bütünüdür” (s.4).

Meslek, Türkçe’de oldukça kapsamlı bir terimi ifade etmek için kullanılmaktadır. Oysa batı dillerinde meslekler, görülen eğitimin düzeyi ve yapılan görevlerin niteliğine göre, uzman meslekler (professions), beceriye dayalı meslekler (vocations) olarak farklı terimlerle adlandırılmaktadır (Aytekin, 2005, s.21).

Meslek terimi hobilerden daha farklı bir anlamı içermektedir. Hobilerde genelde kişi sadece kendisi için bir faaliyette bulunur. Oysa mesleki faaliyet kişinin yalnız kendi doyumu için değil, başkalarının yararı için yaptığı ve karşılığında kazanç elde ettiği bir uğraşıdır. Meslek ve hobiler arasında ikisinin de eğitim gerektirmesi bakımından benzerlik görülebilir. Fakat meslekler resmi ve planlı bir eğitimle kazanılırken hobiler ise gayri resmi ortamlarda da geliştirilir (s.21).

Meslek, bir anlamda bireyin kendini ifade etmesi, yaşadığı toplumda alacağı yeri belirlemesi sürecidir. Bu noktada meslek seçimi bireyin hayatı boyunca vereceği

56

en önemli kararlardan biridir. Çünkü bu seçim bireyin hayatını yönlendirecektir. Her bir meslek farklı ilgi alanları, farklı yetenekler gerektirir. Birey kendi ilgi, beklenti ve yeteneklerine uygun bir meslekle mutlu ve başarılı olabilir.

Meslek deyince genellikle para kazanma işi aklımıza gelmektedir. Burada “meslek” ve “iş” kavramlarının karıştırıldığını görmekteyiz. Zira meslek sahibi olmayan kişiler de “iş” sahibi olabilirler. Bu noktada iş, genel olarak, mesleği olmayan kişilerin hayatlarını devam ettirmek için gerekli olan kazanımı sağlamak üzere gerçekleştirdikleri nitelik gerektirmeyen faaliyetlerdir. Bu tanımda ise “geçim” kavramı öne çıkmaktadır. Birey kendisinin ve ailesinin geçimini sağlamak için çalışmak zorundadır (s.6).

Karagülle’nin (2007) ifadesiyle kişi “meslek sahibi” ama “işsiz” de olabilir (s.6). Bu, işgücü piyasasının durumuna, yapısal şartlarına, bilgi ve teknolojideki gelişmelere bağlı olarak değişim gösterebilir. Bu durumda iş; bireyin mesleğini icra ederek, kişisel ve ekonomik anlamda doyum, toplumsal anlamda da aidiyet hissetmesine yönelik bir olgudur. Birey bir “meslek sahibi olmadığı” gibi “işsizde” olabilir. “Burada iş; kişinin içinde bulunduğu bunalım, yaşadığı toplumsal dışlanma, ekonomik ve sosyal mağduriyetin sona ermesiyle, kişinin işsizliğin yarattığı bunalımdan kurtulması, kendini yeniden toplumun bir parçası olarak hissetmesi için gerekli olan ve içinde ekonomik olduğu kadar psikolojik ve sosyolojik öğeleri de barındıran bir unsurdur” (Aytekin, 2005, s.7).

Bir meslek edinmenin temelinde para kazanarak fizyolojik ihtiyaçları karşılamanın dışında sosyal ve psikolojik ihtiyaçların doyumu söz konusudur. İşte bireyin fizyolojik, psikolojik ve toplumsal ihtiyaçlarını karşılamada en önemli araç durumunda olan meslek eğer doğru bir kararla, isabetli olarak seçilebilmişse bu

57

ihtiyaçların daha üst düzeyde doyurulması mümkün olabilir (Yeşilyaprak, 2007, s.205).

Belirtilen bu kavramsal tanımlamalara ek olarak, sosyoloji literatüründe meslek terimi daha çok tarım sonrası endüstrileşmeye paralel olarak gelişen mesleki işbölümü kavramı ile ilişkilendirilerek tanımlamaktadır. Örneğin, Marshall, mesleği “emek piyasalarının büyümesinin bir sonucu olarak ev eksenli işlerden ayrılan iktisadi bir rol” olarak tanımlamaktadır (aktaran, Aytekin, 2005, s.23-24). İş bölümü, belirli bir alandaki uzmanlaşmaya işaret etmektedir.

Eyüp Kemerlioğlu’na göre, sosyolojik anlamda meslek, belirli faaliyet alanları etrafında yoğunlaşmış ve biçimlenmiş insani ilişkiler bütünüdür (aktaran,İlhan, 2008, s.315). Bu bakımdan, meslek, teknik özelliklerine, uygulanma biçimine ve kazanç boyutuna ek olarak, etrafında ürettiği düşünceler, inançlar, tutumlar, değerler, normlar ve etik ilkeler bütünüyle toplumda kendini somutlar; geçim amaçlı faaliyetlerin ötesinde toplumsal gerçekliğin önemli bir bölümüne tekabül eder. “Meslek çevresinde oluşan ortak anlamlar, kurumsallaşmış karşılıklı beklentiler, paylaşılan anlatılar; meslektaşlar topluluğu, müşteriler, başka meslek mensupları gibi çeşitli kesimler arasında görece kalıcı ilişkilerin oluşmasında ve güçlü bağların kurulmasında etkin rol oynar” (s.315).

Toplumsal yaşamın temel bir unsuru olan meslek; işbölümü, toplumsal istikrar, bütünleşme, toplumsallaşma, toplumsal hareketlilik ve alt kültür kavramlarıyla birlikte incelenir. Toplumda yoğunluk artınca toplumun yaşayabilmesi için mesleklerin farklılaşması gerekir. Böylelikle iş bölümü zorunlu hale gelir. Ancak bu yolla hayat kavgası hafiflemiş olur. Böylece büyük kalabalıklar, birbirlerine uyum içinde birlikte yaşayabilir (Kösemihal, 1971, s.69). “İşbölümünün sonucu olarak uzmanlıklar artar ve herkes bir ilmin yalnız çok sınırlanmış bölümünde derinleşerek

58

yaratıcı olma imkânı kazanır. Son yüzyıllarda keşifler ve icatların büyük bir hızla artması, işbölümü ve uzmanlıkların derinleşmesinin eseridir” (Ülken, 1969, s.309).

Meslek bir taraftan insanları birbirine bağlarken, bir taraftan da onları ayrıştırır, toplumsal farklılaşma/hiyerarşi üretir. Meslekler, genel olarak saygınlıkları, üyelerine sundukları tatmin olanakları, toplumdaki işlevsel algıları, etik ve kimliksel öğeleri, profesyonel konumları itibariyle, önemli sosyal farklılaştırıcı unsurlardır.

Bu konu ile bağlantılı olarak Durkheim, işbölümünün toplumsal işlevlerini incelemiş ve modern toplumlarda, ilkel toplumlardakinin tersine, işbölümünün toplumsal kaynaşma ya da toplumsal dayanışma kaynağı olduğunu göstermeye çalışmıştır (aktaran, Bottomore, 1998). İş bölümünün toplumsal sonuçlarına karşı gösterilen ilgiler birçok sosyolojik araştırmanın yapılmasına yol açmıştır. Bunlardan biri, mesleklerle toplumsal statüler arasındaki bağlantılar kadar, mesleklere giriş sorunlarıyla da ilgilenen sosyolojik meslek inceleme ve araştırmalarıdır (s.146).

Meslekler aynı zamanda tabakalar arası geçişi de mümkün kılar, tabakalaşma yapısını şekillendirerek toplumsal sistemin işleyişine katkı sağlar. Öte yandan, meslekler; üyeleri açısından paylaşılan normlar, değerler, tutumlar, anlam bütünleri, meslek ahlakı, yerleşik teamüller/gelenekler, simgeler geliştirmeleri, üyeleri arasında benzer yaşam tarzına temel oluşturmaları ve üyeleri üzerinde çeşitli biçimlerde sosyal kontrol kurmaları bakımından alt kültür oluştururlar (İlhan, 2008, s.315).

“Bireysel paradigma önemli ölçüde mesleğe özgü inanç, değer ve davranışların içselleştirildiği mesleki sosyalizasyon sürecinde şekillenir. Eş deyişle, mesleğin icra üslubunun yanı sıra, evrenin, zamanın, eşyanın ve toplumun algılanma ve anlamlandırılma biçimi bu süreçten etkilenir. Bir meslekte uzun süre kalınması ve mesleki sosyalizasyon sürecinin uzun bir zaman periyoduna yayılması bireyin

59

paradigmal özelliklerinin biçimlenmesinde mesleğin etkilerini çok daha güçlü kılar. Öyle ki meslek, özellikleri ve taleplerine göre üyelerinin ahlaki, sosyal ve psikolojik özelliklerini şekillendirmenin ötesinde, belli bir dünya görüşü ve zihniyet aşılar” (İlhan, 2008,s.315). Hall’a göre (aktaran, İlhan, 2008), meslek, bireyi topluma bağlayan temel bağdır. Kişinin topluma uyumu mesleği üzerinden gerçekleşir. Kamusal alandaki görünürlüğü de yine en çok mesleği aracılığıyla mümkün olur. Zira kişinin geliri, dini veya evinin ederi özel ve gizli sayılabilir, fakat mesleği toplumsal yaşamının kamuya açık yönünü oluşturur (s.316). Birey toplum içindeki statüsünü mesleği üzerinden kazanır, toplum mesleğine referansla bireyi statülendirir. Dolayısıyla meslek, bireyin toplumsal konumunu yansıtan gerçekçi bir göstergedir. Mesleğinden hareketle sosyo-ekonomik durumunun, ait olduğu sosyo-demografik kökenin ve toplumsal katmanının saptanması mümkündür. (aktaran. İlhan, 2008, s.316).

Günümüz toplumlarında bilgiye sahip olmak en önemli avantaj olarak tanımlanmaktadır. Bu noktada sahip olunması güçlü olmayı da beraberinde getirdiğinden, bilgiyi elinde tutanlara yönelik sosyolojik incelemeler de kaçınılmaz olmuştur. Böylelikle “meslekler sosyolojisi” bir disiplin olarak ortaya çıkmıştır (Cirhinlioğlu, 1996, s.10) Günümüzde teknolojinin gelişmesiyle profesyonel meslek üyeleri, teknolojik bilgiyi ellerinde tutan grupları temsil etmektedirler. Bu yüzden profesyonel mesleklerin ve onları inceleyen meslekler sosyolojisinin önemi her geçen gün daha da artmaktadır (s.23).